29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SARALIK2003SALI CUMHURİYET SAYFA 17 m 3 s Ytom titçtstto attin "haûneçir tbakl Ek*tromkposta:derttaomecumh«a1yetcorTi.tr Tet: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Hükümet okullarda Kuran kursu açacakmış... "IsJami terör gibi buna da Islami eöitim demezleri" Model Ismail Yılmaz: "Tayyip Erdoğan, Ali Topuz'u 1970 model politikacıya benzetti. Kendisi ise Hicri sıfır model oluyori" ZÜIfÜ Artvin'den Fuat Özbey: Türbanı savunan CHP Milletvekili Zülfü üvaneli'ye, 'Tann beni dostlanmdan korusun, ben düşmanlanmla başa çıkabilirim' diyen Romalı bir komutanın sözünü hatırlatıyor ve kendisine oy veren bilinçli seçmenlerden özür dilemesini bekliyorum." Gösteri • Akif Kökçe: ~- "Çalışanlann gösteri yapması yasak. Asalaklann gösteriş yapması serbest" Takkeli Ruhsar Özmen: "Kadıköy iskelesindeki Akbil gişelerinde, görev yapan bazı belediye memurian artık kravatiı resmi giysisi ile bitiikte yeşil namaz takkesi de takıyor!" ir zamanlar Bodnjm'un Yalıkavak köyünün Çökertme mevkiinde 9 pafta, 900 parselde tapulu arazisi olan bır köylü Mehmet Ali Yıl- dınm. Yazdığı dilekçelerle, gasp edılen tapu- sunu geri almak ya da tapulu malının kamu yararına kullanılmasını sağlamak istiyor: "Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1992/125 e- sas, 1993/114 sayılı karan ile kumsal alan olarak tes- cil dışı bırakılarak 480 metrekarelik alanda bulunan ikamet ettiğim evim, ahınm ve narenciye bahçemin yı- kımına karar verilerek tüm mahkeme masraflan tara- fımdan ödenerek atalanmın yaşadığı ve 200 yılayakın- dır bizlere ait olan araziden mahkeme kararı ile çıktık. Tapulu malımın kıyı kenar çizgisinde kaldığı için yı- kılan yerlerimiz, bir müddet sonra Milli Emlak Müdür- lüğü tarafından kiraya verilerek kamuya açık olması ge- reken yer şimdi duvarlarla çevrilerek kamuya kapatıl- dı. Bu nasıl bir adalettir kı benim tapulu malım, 'Ben Yalıkavak devletim' diyerek elimden alınarak para kazanması için bir başkasına devredilir? Kiralayan kişi, dükkânlar yaparak akıl almaz para- lara metrekaresini kiraya vermektedir. Köyümüzde balıkçılıkla geçinen ailelerin sandallan- nın bile bağlatılmadığı 'kamuya açılan alan' Jefi Kam- hi'nin mülkiyetine geçmiştir. Miras yoluyla bize intikal eden arazilerimiz 'kamuya açacağız' denilerek Jefi Kamhi'ye verilmiştir. Bizim evlerimiz yıkılırken, hemen yanımızdaki 902 parselde bulunan ve mahkemenın 1992/113 esas, 1994/881 sayı ile yıkım kararı bulunan ev yıkılmamış; çevresine iki metre duvar çekilerek Jefi Kamhi'nin eşi- nin resim atölyesi haline getirilmiştir. Şimdi bu 'kamu- ya açık alan'da viskili davetler verilmektedir. Bızlerın canını yakan mahkeme kararları başkaları için keyifli 'kamuya açık alan'lar yaratmıştır. Bizler ümmet değil, vatandaşız! Vergimizi öderiz, as- kere gideriz, kimsenin hakkına tecavüz etmeyız, yasa- lara saygı gösterıriz ama başımıza da bunlar gelir. Baş- bakanlık Teftiş Kurulu'na, Maliye Bakanlığı'na, Milli Emlak Müdüriüğü'ne, Tapu Kadastro Genel Müdürlü- ğüne dilekçe yazarız, cevap alamayız. Kaymakama gi- deriz, 'Doğruyu siz degil biz biliriz' yanıtını alınz. Bele- diye başkanına gideriz, 'O koskoca Jefi Kamhi' der. Bu mudur adalet, hak, hukuk! Geriye kalan tapulu arazimde ev yapmaya kalkarım, izin verilmez. Neden mi? Çünkü Jefi Kamhi kalan ara- zileri de alacakmış. Anlayacağınız Yalıkavak'ta Türki- ye Cumhuriyeti'nin kanunları geçmez!" Devlet, kamu için el koyduğu araziyi bir işadamına kiralamış. Ana- yasa, kamuya terk edilen yerlerin kamu yararı dışında kullanılamayacağını yazıyor. Fakat yazdığı ile kalıyor! Aksini iddia eden bir yetkili varsa buyursun. SESSÎZ SEDASIZ (!) Çalışma Bakam'mn annesi var mı? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'na "Sizin anneniz var mı" diye soruyor Erol Uyar. "Benim annem var ve 73 yaşında. ll- kokul mezunu bile degil. Tansiyon ve osteoporoz hastası. Kalan yaşamı boyunca kullanması gereken ilaçlan var. Bu ilaçlan çok şü- kür ki SSK'den edinebiliyor. Ancak bu edinme işlemi nasıl oluyor? ALO SSK adı verilen ve yıllardır sü- ren bir işkenceye göğüs gererek bu ilaçlan almak için her sabah saat 8 ci- varlannda başlayarak en az bir saati- nizi çok seri bir şekilde telefon çevir- meye ayınyoruz. Tek bir telefon var ve sürekli meşgul. Asla düşmüyor, düştü- ğünde de çok büyük olasılıkla sistem açmıyor telefonu ve siz tekrar dene- mek zorunda kalıyorsunuz. Zaten faz- Iazamanınızdayok,45dakikaile1 sa- at arasındaki bir sürede randevu ala- bilirseniz şanslısınız, aksi tak-1 dirde birsonraki gün tekrar de- nemeniz gerek. Çünkü sistem" sadece bir sonraki gün için randevu alıyor. Bu yüzden günlerce uğraşmak zorundasınız randevu alabilmek için. 73 yaşındaki bir insanın bu telefonu o kadar seri bir şekilde çevirebilmesi, mümkün mü? Ben annem adına anyo- rum, her sabah işe gitmeden önce 1 saat de annem için mesai yapıyorum ve günlerdir uğraşmama karşın halen bir randevu alamadım sistemden, an- nem ilaçsız bekliyor ümitle. Peki çocu- ğu olmayan yaşlı insanlar, onlar ne ya- pacaklar? Sistemden elde edilen so- nuç maalesef Türk insanına reva gö- rülen yeni bir işkenceden başka birşey değildir. Çözüm ise şu anda kullanılan sistemlerin yazılımında yapılabilecek çok küçük bir değişiklikle, 'ileri tarihli randevu' düzeninin de kuaılmasıdır. Terör Olaylarnun Düşündürdükleri! Prof.Dr.FATMAESfcS Adamın birinin kulağınatatsız dedikodular gelmeye başlamış: "Kann seni aldatıyor, sen bura- da çalışırken, o başkalan ile gü- nûnü gün ediyor" demişler. Inanmamış; evine bir baskın ya- pıp bu söylentilere son vermek istemiş. Kansı karşısında görünce çok şaşırmış ama görünürde başka bıri yokmuş. Başlamış evin sa- ğmı solunu araştınnaya. Yata- ğın altına bakmış ilkin; başını kaldınp "Burada yok" demiş. Kapı arkaları, kuytu köşelerle sürdürmüş aramayı. Her defa- smda "Burada yok" dermiş il- knde olduğu gibi. En sonunda buyükçe bir dolabı açmış ve iri yan, güçlü kuvvetli, sert bakışlı bri ile karşı karşıya gelivermiş. Hsmen kapısını kapatmış dola- bn ve "Burada da yok" demiş ksık bir sesle. Ülkeyi yasa boğan, Istanbul'u savaş alanına çeviren terör oaylan sonrasında Sayın Baş- fcakan R. T. Erdoğan'ın tepki- lcri anımsattı bu fıkrayı! Kısa zamanda saldınlann fa- illeri belirlendi, kimliklerine ve ki- şiklerine ilişkin bilgiler yer aldı basında. Hepsi TC vatandaşı, bri dışında diğerleri 20'li yaşla- rrda ve hepsi aşın dinci; ilişkili odukları da! Fakat Sayın Erdo- ğan hâlâ "Islami terör" tanımla- rasının kavgasını yapmakta. Gerçek apaçık ortada olmasına tarşın! Halbuki, duyariı bir başbakan carak bu gerçeği kabul edip, tendisinin ve partisinin bir öze- leştirisini yapması, din eğitimi- re ilişkin planlannı gözden ge- çrmesi beklenirdi. Çünkü daha cceki yıllarda yaşananlar ve sn dörtterör eylemi, kasrtlı ola- m yanlış aşılanmış dini inanç- lîin ne canavarlar yaratabildi- öni ve insanlara, ülkeye ne za- ratar verdiğini açıkça gösteri- yx. Faillerin kimlik bilgilerinin ilgi çaken bir diğer özelliği, yaşlan: W 40'lı fakat diğerleri 20'li yaş- Ma. Yani genç insanlar!.. Ar- telannda onanlmaz acılar bıra- lıken, kendi canlanna da kıydı- lıbuuğurda Niçin?.. Vatanlan için değil!.. Aileleri ve yakınlan için değil!.. Manevi anlamda bile olsa, taıdileri için de değil!.. Sadece ve sadece uhrevi teklentileri uğruna. Çünkü bu etemleri ile şehit sayılacaklan- •j ve uhrevi âlemde sonsuza «dar sürecek cennet yaşamla- nnın başlayacağına inandınlmış zavallılardı onlar! Aksi halde genç bir insan nasıl kıyar canı- na bir hiç uğruna! Ne yazık ki, genç insanlar üzerine çok oyunlar oynanıyor bu ülkede: Bazılan okul önlerinde uyuş- turucu tuzaklan kuruyor, genç- lere karşılıksız uyuşturucu verip onlan bağımlı kılıyon sonra gei- sin paralar... Gencecik insanla- nn sağlığı pahasına servetlerine servet katıyorlar. Bazılan gencecik insanlara dini inançlar aşılayarak, asıl ya- şamın öbür dünyadaki yaşam olduğuna, cennete giden yolun din uğruna adam öldürmekten geçtiğine inandırıyor. Onlann ölümü pahasına kendi güçleri- ne güç katıyorlar. Bazılan genç kızlann saç tel- leri üzerinden oynuyorlar oyun- lannı. Daha çocuk yaşlannda, saçının bir telinin karşı cinse gösterilmesi halinde, cennet kapılannın onlara ebediyen ka- palı olacağı, uhrevi yaşamlan- nın cehennem köşelerinde son- suza kadar yanarak geçeceği telkin ediliyor. Bu korku ile baş- lan örttürülen çocuklara, genç kız olduklannda meydanlarda, üniversite önlerinde "Inanç öz- güriüğü isteriz" sloganlan attı- nlıyor ve bu sloganlarla iktidar yollan açtınlıyor! Kısaca, bazı odaklar veya ba- zı beklentilere odaklanmış gruplar, dini kullanarak genç in- sanlan kendi beklentileri doğ- rultusunda kullanmakta. Bazı- lan terör eylemleri yaptırmakta, bazılan inanç özgürlüğü söy- lemleri iletoplumu çağdaşlıktan uzaklaştırmakta. Yazık oluyor, hem o kullanılan gençlere, hem topluma! Bundan kurtulmanın yolu bel- li: Akılcı düşünmeye odaklan- mış çağdaş eğitim! Fakat nasıl?.. Tüm gücünü imam hatip lise- lerinin önünü açmak, devletin bütün kurumlannı imamlarates- lim etmek için kullanan Milli Eği- tim Bakanı ile mi? Yoksa son günlerde gündeme gelen Kuran kurslartnın eğitim alanlannın ge- nişletilmesi, dahaetkin kılınma- sı, bu kurslara uygulanan dene- tim mekanizmalarının kaldınl- ması çalışmalan ile mi?.. Yoksa, her şey gün gibi orta- dayken, "Islami terör" ifadesini kullananlara ateş püsküren Başbakan'la mı? Faillerin yap- tıklannın hesabını öbür dünya- da vereceklerine inanan ve bu inançlannı dile getiren yetkililer- le mi?.. ÇİZGİLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaracid mynet.com HAYAT EPtK TtYATROSU MVSTAFA BtwiN LAÎK BİR ULKEDE HİC BİR TERÖRÎSTİN DİNİ ÎNANCLARINA ifc-c/' KARI5AMAYIZ!.. DİNt MOTİFLİ TERÖRÎST EYLEMLERDİR!. P6KI BUNLAR HAbiGİ DİNDEN? 1 1 i '• I OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kjurgenciayahoo.com A (lyyl TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 9Arahk ictcw.nuuntaz-arikan.com ANKARA 29. ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No. 2001 510 Davacı Vasfıve, Necati, Faruk \e thsan Taşdelen \ekilı tarafından davalı- lar MuzafFer Kavaarkası ve Murat Erdem hakkında açılan tazmınat davası- nın vapılan yargılaması sırasında davacı vekıli davasını davacı Vasfi\e Taş- delen'ın \oksun kalma tazmınatı olarak 11.413 834.463 -TL, baba Necati Taşdelen'ın yoksun kalma tazmınatının 12.155.541.999 -TL otarak ısiah et- mış olduğundan, işbu ıslah dılekçesının, Bunca aramalara rağmen buluna- mayan da\alı Muzaffer Kayaarkası'na ılanen teblığıne karar venlmekle. da- valının duruşmanın yapılacağı 28.01.2004 günü saat 10 45'de duruşmada hazır bulunması veya bır vekil manfetıvle kendısını temsıl ettırmesıne, 10 gün ıçmde cevap \ereb\leeğı, gelmedığı takdırde davanın vokluğunda so- juçlandınlacağı, ışbu ılanın gazetede yavın tanhınden ıtıbaren 7 gün sonra davalıya teblıg edılmış sav ılacağı ılan olunur Basın' 60718 KUDÜS'ÜN DÜŞÜŞÜ! İ91VPE BU&ÜN, YÛZYtUA/iCA OSMANU YÖN£_ TIMİNDE KALMtŞ OLAN tUJDÜS İNGİÜ2 <UW£T~ İ / Nl LLÛYD S£Oe6£, X»K/M DOSUYA ÖUEM V£g_ MEVE 8AÇLAPIĞINPAN g£& FfÜSTfN'E KUV- ' ver yrĞtuyoeûu. Mis/g SBF£IİÎ'KUWETİ ASO- /UUrAAJ/ İN£İÜZGEN£BALİ EOMUN0AU£fitgr &ÜHBYOE.N OSMANU BJRÜtU&Z/NİSlUŞTtRJ- YOeOU. YAP/IAN SAVUN/UA SAVAŞH& YE- NİLGtLEfZLZ SOMUÇiANDlKÇA, OSAAANU- LAR. KUJ2EYE PO&fZU ÇBKİLMEYE &AŞ- LADILAR. DEGK£N KUOÜS'Û SAVÜNMAKLA QÖR£VLİ J4U FLtATf*$A DA İ VAZŞ£ÇTf. GEUEISAL AU-ENgY, HAÇLI LERİND£NSOUI&UXK£Zfi4TİHGİ8İI ANKARA SEKtZİNCt TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞFNDAN Esas No- 2003 200 Davalı: Saadettin Kq)ez(Kepez Ticaret) Anadolu Mah. 107. Sk. 10 A Güzelyaka Ankara Da\-alı: Tanju Kepez: Anadolu Mah. 107. Sk. 10'A Oüzetyaka Ankara Davacı Aygaz A.Ş. vekili tarafından aleyhinıze Mahkememizde açılan "Rekabetın Menı" davasının verilen ara karan uyannca; Mahkememizce yukanda yazılı adresınize dava dilekçesı eklemek suretiyle duruşma gûnunü bildirir tebligat çıkanlmış, ancak bila tebliğ ıade edilmiş olmakla, zabıtaca da yaptınlan tahkikattan adresinizin tespiti mümkûn olmadığmdan, dava dilekçesi ve duruşma gûnünün ılanen tebliğine karar verilmiştir. 25.12.2003 günü saat: 10. 30'da yapılacak olan duruşmada davalı olarak bizzat hazır bulunmamz veya kendinizi bir vekille temsil ettirme- niz, gelmedığiniz takdırde HUMK'nin 213, 377. maddesi gereğince yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı hususu dava dilekçesi ve durusma günü yerine geçerlı olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 6.11.2003 Basm: 60899 ANKARA 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 2002/446 Davacı Ismail Olcay Nazlıoğlu vekili Av. Arif Acer, tarafından davalılar Yıldız Doğan, Yavuz Doğan. Deniz Doğan aleyhine açılan ıpote- ğin kaldınlması (terkını) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Mahkememizın 05.11.2003 günlü ve 2003 446-2003 1111 sayılı karan ile, 1- Davanın kabulüne Ankara ili, Çankaya ilçesi, Ayrancı mahallesı 2810 ada, 26 parsel sayılı taşınmazda 164/3090 arsa paylı 3. kat 15 no- lu mesken üzerine 28.09.1971 tarih ve 11174 yevmiye ile Bekır Doğan lehine tesıs edilen ipoteğın kaldınlmasına (terkinine) 2- Peşın alınan 7.880 000- TL. harcın karar harcından mahsubuna \e başka harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davanın mahiyetine göre davacı taraf yaran- na vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına ve davacı tarafça yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasma, Yargıtay yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılann gıyaplannda karar venlmış olup. davalılardan Yıldız Doğan, Yavuz Doğan. Deniz Doğan'a tebligat yapılamadığından karar tebliği yenne geçmek üzere ilan olunur. 05.11.2003 Batın: 60905 GÖRÜŞ MERİÇ VELİDEDEOGLU Bunda da Haklı Çıktı Atatürk! Geçen kasım ayının son günlerinde -dünya basını ile biriikte- basınımızda çok ilginç bir haber yer aldı: Rusya'dan Britanya'ya, Nepal'den Yunanistan'a dek yayılan Hint - Avrupa dillerinin doğum yerinin Anado- lu topraklan olduğu. Yeni Zelandalı bilim adamlan, 87 dili taramışlar ve bu dillerin köklerinin yaklaşık dokuz bin yıl önce Ana- dolu'dan göç eden insanlaria Doğu'ya, Batı'ya yayıl- dığını saptamışlar. Yaşaşalardı bu habere en çok sevinecek iki kişiden birinin Ömer Asım Aksoy, ötekinin Ord. Prof. Dr. Fritz Arndt olacağını düşünüyorum. Kurulduğu 1932 yıllanndan başlayarak yok edildiği SO'li yıllara dek Dil Kurumu'nda gerek üye gerek gö- revli olarak çalışan ö. A. Aksoy, Yeni Zelandalı bilim adamlannın bu savı karşısında hemen, Atatürk'ün be- nimsediği, üzerinde de çalıştığı "Güneş-Dil Teorisi"ni anımsardı sanınm. 1936 yılında gerçekleşen 3. Dil Kurultayı'na konu olan Güneş-Dil Teorisı ile Türk dilinin en eski bir dil ol- duğu belirtiliyor, Türk tarih tezine koşut olarak da na- sıl ki "TûrklerAnadolu topraklannda Yunanlılardan ve başka milletlerden çok daha önce yaşamış eski bir ulussa, dilleri Türkçe de taş ve maden devrinde kül- tür kelimelerini göç yoluyla Anadolu 'dan yeryüzüne yayan eski ve büyük bir kültür dilidir" (1) savı ortaya konuyordu. Belli başh Avrupa ülkelerinden, Rusya'dan, Japon- ya'dan gelen on üç dil bilgini Kurultay'da bu teoriyi tar- tışırlar; konuyu tümüyle yadsımadıklan gibi içlerinde destek verenlerin de olduğu belirtilir. ömeğin Macar bilim adamı Dr. Kvergiç, Güneş-Dil Teorisi'ni destek- leyenlerdendi ve bir yıl önce Atatürk'e yazdığı bir mek- tupta konuyu kendisine açandı. Bu görüş bizde çok ölçüsüzce eleştirildiği gibi te- oriyi diledikleri gibi yorumlayıp dilin anlaştınlmasına karşı kullananlar da oldu, amaAtatürk'ün "Türk mille- ti dilini deyabancı dillerboyunduruğundan kurtarma- lıdır" isteği uygulanıp yürütüldü. Ne var ki 1950'de Demokrat Parti iktidannın dil ko- nusuna da el atmasıyla Güneş-Dil Teorisi'ne yer yer çatmalar -dahası alaya almalar- yine başladı; dilde Osmanlıcaya dönüş sürecine geçildi. Işte bu sıralarda fstanbul Üniversitesi Fen Fakülte- si Kimya Bölümü'nün hocalanndan Ord. Prof. Dr. F. Amdt, Türkçe verdiği derslerinde öztürkçe sözcükle- ri, terimleri de kullanmayı sürdürüyordu. Osmanlı döneminde Türkiye'ye kimya öğretimini başlatmak üzere gelen Prof. Amdt, ilkin Osmanlıcayı öğrenmiş ama Cumhuriyetin ilanından, özellikle Ata- türk'ü tanıdıktan sonra, gerçekleştirilen yenilikleri onayladığı gibi, dil devrimini de destekliyordu. 1950'li yıllann ortalannda artık Türkiye'den aynlmak üzereydi; ben kendisini bu son ders yılında tanıdım; her gün saat 12 ile 13 arasındaki derslerini kaçırma- dan izleyenlerdendim. Bir gün çok erken gelmiş bek- lerken dersliğin kapısının açık olduğunu görünce içe- riye süzülüvermiştim. Prof. Amdt, kapısını açık bıraktığı odasında söyle- diklerini not eden birisiyle görüşüyordu, konu "d//"di. Amdt Hoca öztürkçeyi coşkuyla savunuyordu; bir ara Güneş-Dil Teorisi konuşulmaya başlandı, ama neden- se Prof. Amdt susuyordu, birden yıllar boyu hiç unut- madığım şu tümceyi söyleyiverdi: "Atatürk, bu teoriy- le dünya kültürzincirinin bir halkası olmak istiyordu." Uzun yıllar sonra, dil konusuna eğildiğim sıralarda elime aldığım bir kitapta (2), Atatürk'ün "Üçüncü Dil Kurultayfnm hemen ardından Dolmabahçe Sarayı'na, Güneş-Dil Teorisi ve dil sorunlannı konuşmak üzere davet ettiği bilim adamlan arasında -tek yabancı ola- rak- Prof. Arndt'ın da yer aldığım görünce, bu değer- li hocamızın an dile bağlılığını anlamış oluyordum. Prof. Arndt haklıydı, bu teori Türk ulusuna yalnızca kendine güvenmeyi, tarihiyle, diliyle övünmeyi aşıla- mak için ortaya konmamışti; evrensel kültürün içinde yer almak, bir üyesi olmak amacını da içeriyordu kuş- kusuz. Ne var ki teorinin bu yönü hemen hemen hiç işlen- medi; çoğunlukla ciddilikten uzak bir biçimde eleştiril- di; oysa şimdi dünya basınının konulan arasına girdi; şimdilik 87 dil ile başlayan araştırma durmayacaktır. Kısacası 70 yıl sonra da olsa Izmir'den Dr. Yaman Gürkaynak'ın dediği gibi: "Bunda da haklı çıktı Ata- türk!" (1) A.S. Levend, Türk Dilinde Sadeleşme Evreleri, TDK Yayını, 1972. (2) Kaya Türkay, A Dilaçar, TDK Yayını, 1982. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 SOLDANSAĞA: 1/ Çok iyi yü- zücü ve dalıcı olan bir su ku- şu. 2/Kendisi- ne inanılan, sır verilen kimse... Su akan musluk- suz boru. 3/ Meyvelerin- den çıkanlan yağ kozmetik sanayisinde kullanılan bir ağaç- çık... Müstahkem yer. 4/ Kimliği belir- lenemeyen uzay ci- simlerine verilen ad... Elçilikuzmanı. 5/Bir cetvel türü... Şen, ra- hat. 6/ Genellikle se- vecen ve hüzünlü bir konu işleyen küçük 8 lirikşiir... "—-çıkın- 9 ca ortaya mazi silin- meli" (Tevfik Fikret). 7/Kuran'ı güzel, yüksek ses- le ve usulünce okuma. 8/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen bilgi ve anlam alışverişi. 9/ Argoda çok çalışan öğrenciye verilen ad... Şarap mahzeni. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Değerli olmayan maden ya da taşlardan yapılmış takı. 2/ Sıtma mikrobunu aşılayan sivrisinek... Ad- lan sıfat yapan bir yapun eki. 3/tber Yanmadası'nın en uzun ırmağı... Yemişlerin yenen bölümü. 4/Te- lefon sözü... Yerinde duramayan kimse. 5/ lranlı Mirza Ali Muhammed tarafından 19 rakamının kut- sallığı temeli üzerine kurulan din. 6/ Akdeniz Böl- gesi'nde bir akarsu... Halk dilinde bulgur pilavma verilen ad. 7/Çıplak vücut resmi... Atacıhkla ilgili olan. 8/ Yeteri-jce aydınlık olmayan.-. Bir sanat y^ pıtında işlenen ana konu. 9/ Tath su ıstakozu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle