27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30ARAL1K2Û03SALI DIZI Türban, inanç ve bireysel özgürlük maskesi altında toplumu kışkırtıcı bir rol oynuyor îrticanın 'arkabahçesi' S ayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer"in Cumhuriyetin 80"inci yıl dönümünü kutlamalan şerefine vermiş olduğu geleneksel resepsiyona türbancılar taifesinin eşlerini çağırmaması, devletten sonımJu olanlann, dev leti nasıl yıprattıkJaraıı ve aydınlann önemli bir kısmuıın da bu yıpranmaya çanak tuttuklannı ibretle ve dehşetle görüyoruz. Bu görüntüyü, Mustafa KemaTin ruhunu incitir diye, Çankaya'nın duvarlanndan içeri sokmak istemeyen Sayın Ahmet Necdet Sezer'e öyle saldın başladı ki bu gıdişle, korkanm, onun kişiliğine sığınmış olan de\ leti bir daha yakalamak mümkün olmayacaktır. OYUNU TEZCÂHLAYANLAR Türban, neden bir toplumun bütün katlannı ilgılendıren korkunç bir ka\Tam haline getirildi. Bu oyunu tezgâhlayan kim? Onda irticanın arka bahçesı görüldü. Şeriat onda, tarikat onda, gericiliğin ve tutuculuğun bütün türlen onda hayal edıldi. Atarürk düşmanlığı onda yuvalandı. Bu birtakım ilencilerin görüşü idi. Bunun karşısında kendilerini mazlum ve mağdur gören, dindar değil. dinci kesim yer alıyordu. Bunlara göre de türbana karşı çıkmak bir taraftan kişinin vicdan ve din, diğer taraftan bireysel özgürlüğüne tecaviizdü. Bu anlayışın elebaşılanndan üçü iktidara gelınce, birisi karısının türbanlı fotoğrafı yüzünden ünıversıteye alınmadığını, birisi kızlanru, elâleme avuç açarak, gurbet ellerde okutmaya mahkûm edildığıni, birisi de "Türban bizim namusumuzdur" diyerek meydanlarda halka söz verdiğini hatırladı. Sanki halk kendisini bu nedenle hak etmediği o yüce makama getirmiş gibi Nâbi'nin: Çok da mağrur olma kim meyhane-i ikbâlde, Biz hetaran mes-ti mağrurun humann görmüşüz beytini anımsatan mütekebbir bir tavırla devlet protokolüne meydan okumayı bir manfet sandı. Işte şimdi ıktıdar da devlet de ellerindeydi. flk iş Anadolu halkının yüzyıllar boyu kullanmış olduğu ve kullanmakta devam ettıği başörtüsüne türban kisvesi giydirilerek onun etki ve tepki alanını genişletmek oldu. Türban sözcüğünün ıçeriğüıe Kuran'ın Nur ve Azhab surelenni yerleştirmek suretiyle ona dınsel bir dokunulmazhk sağlandı ve o. bireysel özgürlüğün bir tür simgesi haline getirilerek Cumhuriyet devrimlerinin karşısına konuldu. KlŞKIRTMA BOMBASI... Buna halkın namus ve iffet duygulannı da kanştırdınız mı, ortaya patlamaya hazır canlı bir sosyal bomba çıkar. Işte devlet, şeytanı bile dehşete düşürecek böyle bir kışkırtma bombasıyla karşı karşıya bulunuyor. Bunun vakti merhununu (ateşleme zamanı) devletin payandası olan şu üç kurumun tasfiyesi ya da itaatli hale gelmesi tayin eder: 1. Çankaya 2. Ordu " 3. Üniversite Bunun bilincinde olan ve devleti korumakla yükümlü bulunan Sayın Cumhurbaşkanrmız bir kısun AKP milletvekillerinin, eşlerini türbanlı olarak Çankaya'ya sokmalannı önJemek için, onlara gönderilen davetiyeleri şahıslanyla suıırlamış. Vay sen misin bunu yapan.. Kimisi onu istifaya davet ediyor, kimisi ağzını bozarak kendisinin Türkiye Büvük Mıllet Meclisi çahsı altında bulunmaya layık ohnadığını kanıthyor, kimisi davetiyeyi Sayın Cumhurbaşkanı'na iade ederek terbiye kıtlığını açığa vuruyor. Bu tepkiler kendilerinin de Çankaya'ya girmeyi hak etmediklerini kanıtlamaktan başka bir anlam taşımaz. Telafisi mümkün ohnayan bir skandah önJemek basiretinı gösterdiği için Sayın Sezer'i aynca tebrik etmek gerek. Ya aksi olsaydı. Çankaya bir türbanlılar gösterisine ev sahipliği yapsaydı. Başbakan ve kabıne üyeleri de şeytana uyup bazı siyasi parti başkanlan gibi resepsiyonu protesto etselerdı, Erbakan'ın Başbakanlık'ta tarikat mensuplanna iftar yemeği vermesi bunun yarunda hiç Türban amaç mı arac mı? C A H İ T TANYOL PATLAMAYA HAZIR BİR BOMBA Türban, bireysel özgürlüğün simgesi haline getirilerek Cumhuriyet devrimlerinin karşısına konuldu. Ortaya patlamaya hazır sosyal bir bomba çıkü. Bunun bilincinde olan Sezer, bir kısımAKP rnilktvekillerinin eşlerinin türbanlı olarak Çankaya'ya girmelerini önlemek için davetiyeleri şahıslaria sınıriadı. Çankaya'nın tiirbanhlar gösterisine evsahipliği yapması devletin yara abnası anlamuıa getirdL (CUMHURİYET ARSM)) > AKP, irticanın ve Atatürk devrimlerine düşmanfığın simgesi olduğu yüksek mahkeme tarafından da saptanan türbanı, devlet protokolüne sokmak suretiyle, meşrulaştırmak istedi. Sert bir kayaya çarptı. Bu nedenle Çankaya'nın geçilmezliğini -ama ne zamana kadar- ve Atatürk'ün oradan silinmezliğini -ama ne zamana kadar- bu türbancı iktidar partisine anımsatmak amacıyla, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından verilen resepsiyona AKP milletvekillerinin eşleri çağrılmadı. SAU Hükümetsertkayaya carnb Çankaya Evren Paşa taraftndan kışla, Turgut Özal tarafından bir aile işletmesi haline getirilınce Mustafa Kemal ve onun kurduğu laık devlet sessız sedasız Çankaya'dan çıkanldı. Mustafa Kemal'in Aicademik Sofrası yerine Nakşibendi postu serildı. Bülent Ecevit'in, farkında ohnadan Türk mılletine yapmış olduğu bir hayırla, Sezer'in kişiliğinde devlet Mustafa Kemal'in Çankayası'na avdet etti. AMAÇ mesabesınde kalırdı. Çünkü Erbakan'ın hareketi bireysel bir davranışla sınırlı idi. Çankaya'nın türbancılar tarafından ıstilası, irticadan öte, devletin yara alması ve hükümetin devlete karşı isyanı anlamuıa gelir ve de\ leti sahiplenecek güçleri direnişe zorlardı. RESEPSJYON YARARLI OLDU Bu resepsiyon ülkemiz üzerinde oyun oynayan iç ve dış güçlerin maskelerini ve birtakım politikacı aydınlann da gafletini açığa vurması bakrmından yararli olmuştur. Gerçi bu konu üzerinde çok yazı yazdım. araştırma yaptım. îstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Örf ve Âdetler Sosyolojisini ders olarak programlara koydum. kitap yayımladım. Fakat bunlar şairin: Varak-ı mihr-i vefayı kim okur kim dinler dediği gibi suya yazı yazmaktan öte bir anlam taşımadı. Şimdi siz istediğiniz kadar perdenın arkasında olanla önünde oynanan oyunun farklı amaçlannı göstermeye çahşuı, halkla aranda, artık tipleri aydınlann elinden çıkmış, holding-medya denilen aşılması güç bir duvar var, başın ona çarpar.. o müsaade etmedikçe halka ulaşamazsın. Türbancılar taıfesine gelince, onlara bin delil ve kanıt da I Cumhuriyet tarihinde böyle bir olay yok. Bakıyorsunuz gerici faaliyetlerinden dolayı ordudan ihraç edilmiş bir kişi AKP'de yer alıyor, milletvekili seçiliyor. MGK Genel Sekreterliği'ne bir sivil üye ekleniyor. Kuran kursları, milli eğitimin temeline yerleştiriliyor. gösterseniz, dediğim dedik çaldığım düdük demekte bile bile ısrar edeceklerdır. Bu gerçekleri bilmeme rağmen, yeni bir şey söylemeyi de düşünmediğime göre, neden bayatlamış bu türban sorununa yeniden eğilmek zorunluluğu duydum. Basında, açıkofurumlarda ahkâm kesen yazarlarınnı ve medyadik büim adamlannm, medrese kaçkını softalann, devlet kadrolannınkilit noktalannda bulunup da devleti çürütenler safında yer alan politikacılann, Türk devlet felsefesinden habersiz birtakun yeni yetme profesörlerin iktidara arka çıkarak, Çankaya'nın haysiyetini savunan Sayın Ahmet Necdet Sezer'e karşı tavir ahnalan, türban yandaşlannın sadece iktidarla suıırlı otmadığı gerçeğirü ortaya çıkardı ve benim bu konudaki kanaatimi yalanJadı. Anlaşılıyor ki türban, halkın sağduyusunu yozlaştırarak devletsızliği doğal hale getirme projesınin bir aracı ohna misyonunu daha uzun müddet koruyacak. Devletsızliği kalıcı kıhnak için işe Çankaya'dan başlamak gerekliydi. YARIN: Kuran ne diyor. türban ve protokol MEŞRULAŞTIRMAK tktıdarda bulunan AKP. irticanın ve Atatürk devrimlerine düşmanlığın simgesi olduğu yüksek mahkeme tarafından da saptanan türbanı, devlet protokolüne sokmak suretiyle, meşrulaştırmak istedi. Sert bir kayaya çarptı. Bu nedenle Çankaya'nın geçilmezliğini -ama ne zamana kadar- ve Atatürk'ün oradan silinmezliğini -ama ne zamana kadar- bu türbancı iktidar partisine haürlatmak amacıyla, Çumhurbaşkanı tarafından verilen resepsiyona AKP milletvekillerinin eşleri çağnlmadı. Bu olay ülkemizde rürbanın bir amaç değil araç olduğunu su yüzüne çıkardı.Yeni karutlar mı istiyorsunuz11 Işte, YÖK Başkanı Sayın Kemal Gürüz, görevinın sona ermesi nedeniyle İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne bir veda ziyareti yapıyor. Dınsel inanç adına, bireysel özgürlük adına türbanlı kızlarımız kendilerini okumaktan yoksun brrakan YÖK başkanını protesto etmek amacıyla Üniversite Merkez Binası'nın kapısında toplaruyorlar. Pankartlarda: "YÖK'e hayır", " Yeni Bir Gürüz istemiyoruz" türünden yazılar var. Pankartlar arasında "*IVİiIli GüvenHk Kurulu'na Hayır" yazılı dövizleri okuyunca kafamızda önceden hazırlanmış bir şema bütünleşiyor: îrticai faaliyetlerinden dolayı Askeri Şûra tarafından ihraç edilen kişilere hükümetin başı muhalefet şerhi koyuyor. CUMHURİYET TARİHİNDE YOK Çumhunyet tarihinde böyle bir olay yok. Bakıyorsunuz, gerici faaliyetlerinden dolayı ordudan ihraç edilmiş bir kişi AKP'de yer alıyor, milletvekili seçiliyor. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne bir sivil üye ekleniyor. Sayısız Kuran kurslan, tıpkı imam hatip okullan gibi, bir öğretim ve eğitim türü olarak Milli Eğitimin temeline yerleştiriliyor. Daha açık bir deyişle, Diyanet Işleri Başkanlığı yavaş yavaş Milli Eğitim Bakanhğı'nın görev ve yetkilerine ortak olmaya çahşıyor. Devletin yapısına yönelik bütün bu tuzaklarda türban, inanç ve bireysel özgürlük maskesi altında hem toplumu kışkırtıcı. hem devleti yıpratıcı bir rol ovnamaktadır. ORHAN BURSALI Üniversite Savaşları Bildiğiniz gibi, Erdoğan Hükümeti. üniversi- teleri ve YÖK'ü, hemen ele geçirilmesi zorunlu kaleler arasına koymuş, hazırladığı yasa tasansı ile Türkiye'yi kanştırmıştı. Hükümet, büyük tepki karşısında geri adım atarken, Üniversrtelerara- sı Kurul (ÜK) inisyatifi ele almıştı. ÜK, bu arada, yeni üniversite ve YÖK yasa taslaklarını hazırlayarak, hükümete ve YOK'e sundu. Ancak, henüz kamuoyuna açıklanmadan, ÜK'nin yasa tasarılarına karşı basında tepkileri okumaya başladık. Hükümeti destekleyen Milliyet yazarı Taha Akyol, ÜK yasa tasansının, şimdikinden ve hü- kümetin hazırladığı yasadan bile çok geride ol- duğunu, rektörleri daha da güçlendirdiğini, bi- limsel etiğe bile yer vermediğini, bilimsel özgür- lüğü yeterince savunmadığını vb. yazdı. Taha Akyol, anlaşılan ÜK yasa taslağını gör- memiş, kendisine yakın "kaynaklann" naklettik- leriyle yetinmiş. Çünkü, yazdıklarının hemen hiçbiri doğru de- ğil- Akyol'un yazısından sonra hükümet, daha ön- ceki tasansını, özünü hiç değiştirmeden, bir iki makyaj yaparak, yeniden dolaşıma soktu, millet- vekillerine dağıttı. öyle anlaşılıyor ki hükümet, üniversiteler ve YÖK savaşlarını yeniden başlatacak. Adamları aracılığıyla, ateşin altına odun atmaya başladı. • • • ÜK'nin yasa taslağı, eksiklikleri olmasına rağ- men bugünkü sistemden çok daha ileri karak- terde. Başlıca eksikliği, taslağın, esas ve sadece rektörler tarafından, rektor gözüyle biçimlendiril- miş olması. Çünkü rektörler bir taraf. Halbuki üniversitenin bütün paydaşları tasla- ğın son aşamasına katkıda bulunmalıydı. öö- renciler, öğretim üyeleri, TÜBA, belki de TÜBİ- TAK, öğretim kuruluşlan, bazı ilgili sivil toplum kuruluşlan vb. Bu yapılmamış, dolayısıyla bu yönlerden ek- siklikler taşıyor. Fakat, Hükümetin siyasal denetim getiren ya- sa tasansı, ÜK'ninkinin yanında, hemen her açı- dan güdük kalır... Taslak hazırlanırken, bugünkü anayasa veri olarak alınmış. Dolayısıyla anayasaca YÖK'e ve- rilen yetkiler kalmış. Tabii anayasanın ilgili mad- delerinin değişimi ile yüksekögrenime çok daha büyük açılımlar getirilebilir. Taslağın hazırtanma- s/nda 2547 No'lu yasaya uyulmuş; burada kaza- nılmış haklar korunurken, yasanın yarısından fazlası da değişikiliğe uğruyor. • • • ÜK yasa taslağı, Bilimsel özgürlük, Akademik özerklik, Idari özerklik, Mali özerklik, Akademik etik, Akademik rekabet, Hesap verebiliriik, Şef- faflık, Başanm ölçümleri, Akademik liyakatı ön- gören maddeler içeriyor. Evrensel akademik normlar, genellikle, ÜK taslağında dikkate alınmış. Bilimsel özgürlük, taslakta, tamamen Türkiye Bilimler Akademisi'nin tanımlanyla yer alıyor. Akademik etik konusu, ileri sürüldüğünün ak- sine, taslakta var. Taslağın rektörleri güçlendirdiği söylenemez. Halen yürürlükte olan yasalar, çok güçlü rek- tör ve başkanlıklar öngörmekte. Hesap verebilirfikleri hemen hiç yok. Rektör ve başkana sadakat birinci planda. örneğin İÜ gibi bazı üniversitelerde "Rektör ve adamlan" kuralı yürüriükte. Adamı değilse- niz ve kesin sadakat göstermiyorsanız, söz hak- kınız olamıyor, hatta muhalifseniz itilip kakılıyor- sunuz.. YÖK'te de "Gürüz ve adamları" vardı. Gürüz, çok şükür ki artık ortalıkta yok, bir yan- dan üniversiteler ve kriterler kitabı yazar, öte yandan uygulamalannda yazdıklarına uymaz ve çifte standartların şahika örneklerini verirdi. ÜK'nin yasa taslağı, rektörleri daha çok kuv- vetlendirmiyor, yetkilerini kurullara dağıtarak "zayıflatıyor" bile. Ama taslak, felsefe olarak, zayıf ve koordina- tör değil, yine de ışlerin yürümesi için güçlü rek- törlük öngörüyor... Bu birtartışma konusudur. Taslak, üniversitede, Ar-Ge ve öğretimde kali- teyi garanti altına alıyor. Başanlan ödüllendiriyor. Mali özerkliği, kaynaklanyla birlikte öngörüyor... Evrensel amaç ve görevleri belirliyor... YÖK'ü 15 kişiden oluşturuyor: 4 hükümete, 1 Genel- kurmay'a, 5 ÜK'ye ve 5 de yine ÜK'nin önerdiği adaylar arasından Cumhurbaşkanına kontenjan tanıyor. Taslakta siyasal egemenlik yok. Akademik egemenlik var. Sanırım hükümetin ve basındaki kalemlerinin hiç de hoşuna gitmeyen taslağa, siyasi baskı- dan annmış akademik özerklik anlayışının ege- men olması! Bütün okurlanma mutlu yıllar diliyorum... obursali(a cumhuriyet.com.tr. Cumhuriyef kîtap kulübü Sevgili Kitap Kurtlan! Sızin için hazırladığımız hediye paketlerini görmeden sevdiklerınize yılbaşı hedhesi almayın. Çünkü En Güzel Hediye Kitaptır. ktüdal Cad. Zambak Sok. No:4 D.l (Fransız KımsolosluguYaB) Bcyoglu / ISTAKBUL Tei: 0212 252 38 81-82 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle