03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 ARALIK 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA CJJVOJN OJVU. ekonomi@ cumhuriyet.com.tr 13 Bakan Babacan'ın verdiği bilgiye göre deprem sigortası yaptırma oraru yüzde 20'de kaldı Zorunluya yeterinceilgi yokTÜREYKÖSE ANKARA - Zorunlu deprem si- gortası uygulamasındaki "zonınlu- luk" bir yaptınma bağlı olmadığın- dan sözde kahnca Doğal Afet Sigor- talar Kurumu (DASK) kapsamında sisteme katılma oranı çok düşük kal- dı. Devlet Bakanı AB Babacan, top- lam sigortalanabilir konut stokunun sadece yüzde 20'sinin sigortalandı- ğını, 2002 yılı başından sonra da top- lam poliçe sayısında düşüşler yaşan- dığını bildirdi. Yaklaşık 2.5 yılda meydana gelen 45 depremde DASK tarafindan 4.5 trilyon lira tazminat • 'Zorunluluk' yaptınma bağlanmayınca deprem sigortası ilgi görmedi. Devlet Bakanı Ali Babacan, toplam sigortalanabilir konut stokunun sadece yüzde 20'sinin sigortalandığını, bugüne kadar 4.5 trilyon lira tazminat ödendiğini söyledi. ödendiğine dikkat çeken Babacan, sigorta gereksiniminin öneminin al- tını çizdi. CHP Tunceli Milletvekilı Sinan Yerlikaya. zorunlu deprem sigorta- sı sistemi uygulaması hakkında bir soru önergesi verdi. Önergeyi ya- nıtlayan Babacan, Doğal Afet Si- gortalan Kanun Tasansı taslağı ha- zırlandığını, bunun en kısa sürede TBMM Başkanlığı'na gönderilece- ğini bildirdi. Babacan, yeni sistemin uygulama- sına ilişkin rakamlar konusunda da şu bilgileri verdi: "DASK'ın 2003 yıb için tek bir deprem olaymda hasar ödeme gücü yaîdaşık 1 mih^rdolar düztyine eriş- miştir. Poliçe sayısı, uyguJamanın başlamasından sonra bir yıl içinde 2 miKon 430 bin rakamına ulaşmışür. Haİen ülkemizin Baü böigeierinde si- gortahhk oranının yüzde 30 ve ülke genelinde yüzde 15 düzeyinde olma- sma karşın, bu oran özeflikle Doğu ve Güne>doğu böigeierimizde gend oia- rak yüzde 5'in altında bulunmakta- dır." Babacan, Yerlikaya'nın DASK kaynaklarının nasıl kullanıldığına ilişkin sorusuna da şu yanıtı verdi: "Halen DASK'ınen önemli harca- ma kalemi üstienikn risklerin önem- li bir kısnureasüransyoluyla ulusla- rarası piyasalara plase edildiğinden dolavı reasürans primi ödemeieridir. 2003 yıh için DASK tarafindan 740 milyon ABD Dolan tutarmda reasü- rans konunası temin edümiştir. LH- ğer önemli harcama kalemi ise dep- rem nedeniyle yapılan tazminat öde- meieridir. DASK çeşith' tarihlerde meydana gelen 45 deprem olaymda 3 bin 430 kişiye toplam 45 trilyon li- ra tazminat ödemesinde bulunmuş- tur." DPT Müsteşar Yardımcısı tbra- him Akçay da "Deprem bakanhğı kurulması düşünülüyor mu" soru- suna "Kalkınnıa planlan, hükümet progranunda bu yönde bir ilke, po- litika bulunmamaktadır" yanıtını verdi. Kapsamının daraltılmasının üzerinden 1 yıl bile geçmeden; yeni bir yasa değişikliği için hazırlıklar başladı Ihale yasası yeniden ele almacakHACER BOYACIOGLU ANKARA - Hükümet, kamu ihalelerine kurul denetimi getiren Kamu Ihale Yasasf nı bir kez daha değiştirmek için harekete geçti. Yasa değişikliği için; Baymdırlık Bakanlığf nda çalışma yapıldığı öğrenilirken; Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen de bu yönde mesajlar verdi. Ergezen, "Kamu thale Yasası vine değişeceğe benzjyor" dedı. Hükümet Kamu Ihale Yasası'nda yaptığı değişikliği yeterli görmüyor. Edinilen bilgiye göre; yasanın kapsamını daraltan değişikliklerin üzerinden 1 yıl bile geçmeden yeni bir yasa değişikliği için hazırlıklar başladı. Hazırlıklann başlıca 2 konu üzerinde yoğunlaştığı kaydedilıyor. Buna göre, ihalelerdeki aşın düşük teklifleri önlemek için; kabul görecek teklifiere bir "alt ve üst smır" getirilmesi öngörülüyor. Yetkililer, bu yöndeki bir düzenlemenin eski sistemde yer alan ve Kamu thale Yasasf yla uygulamasından vazgeçilen J\abul görecek teklifiere bir 'alt ve üst sınır'getirilmesi öngörülüyor Yetkililer, buyöndeki bir düzenlemenin eski sistemde ver alan ve Kamu thale Yasası 'yla uygulamasından vazgeçilen 'brimfiyata' geri dönmek anlamına geleceğine dikkat çetiyor. "birim fîyata" geri dönmek anlamına geleceğine dikkat çekiyor. thalelere esas olan "yaklaşık maHyetin" gizliliğinin de kaldınlması öngörülüyor. Bakan Ergezen de, yaklaşık maliyetteki gizliliğin kalkması gerektiğini belirterek "Vaklaşık malrvet gizli kabnaz dedik. Nhekim gizli kalnuyor. 2 Idşinin büdiği şey sır olmaktan çıkryor. Kızılay'da bile bunun duyuhnası mümkün' 1 dedi. Ergezen, Kamu thale Yasasf nın Türkiye şartlanna uymadığını da savundu. Yasa ylne delindi Öte yandan batık bankalardaki tahsilatı hızlandırma amacıyla hazırlandığı savlanan yasada da, Kamu thale Yasasf nın kapsamının daraltıldığı ortaya çıktı. Yasada yer alan düzenlemelerle, Kamu thale Yasası'na bir madde ekleniyor ve ihtiyaç duyulan hallerde Kamu thale Yasasf na tabi olmaksızın avukatlık hizmeti ahnmasına olanak sağlanıyor. Yedekparçada Çin sıkıntısı Türkiye, yedek parça sektöründe atıbma girdL ancak son yıflarda içerde dolar kurundaki düşüş, (hş pazarda ise Çin'in ucuz girdi avan- tajıyla fiyat kırması nedeniyle sıkmtı yaşanıyor. Otomotiv parçası ihraç eden ORMAS'ın Yönetim Kuruhı Başkanı Necati Ortatepe, ihracatçriann tarihinin en zor dönemini geçirdiklerini söyledL (AA) DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YHDIZOĞLl LOSDRA enpnyfttr.net PRÎME ESAS KAZANCA EŞÎTLENEBÎLÎR Basının en deneyimli yazarlarından Oktay Ekşi'nin "Adalet ve Kalkınma Partisi yönetimindeki Türkiye'nin ne kısa ne de uzun vadeli bir dış polrtikası mı var ki Sayın Gül açık- lasın" sözleri, ülkenin çok tehlikeli bir sorunla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Sa- nınm en az 50 yıllık geçmişi olan bir kronik hastalık artık tıbbi anlamda kritik bir noktaya geldi. Açmaya çalışayım. Ama önce bir teorik anımsatma. Kapitallzm, mekân yonetlml Kapitalizmin tarihi gösteriyor ki, sermaye, ulusal devletlere/ekonomilere bölünmüş bir coğrafyada doğmuş olmasına karşın, ulusal ekonomilerin sınııiarı içinde hapis kalamaz. Çünkü, iç çelişkileri gereği, sermaye bir taraf- tan birikirken, diğer taraftan bu birikimi engel- leyecek kriz dinamiklerini harekete geçirir Ya- tınm arttıkça, kâr oranlannı muhafaza etmek, üretim arttıkça yeni mallara talep bulmak zor- laşır. Böylece, giderek kârlar düşmeye başlar, bir üretim fazlası, buna bağlı bir kapasite fazla- sı oluşur. Birikimin devam edebilmesi için bu fazlalann emilmesi gerekir. Ne ki bu emilmenin, fazla kapasitenin tahribatına bağlı, ekonomik ve toplumsal anlamda yüksek bir maliyeti vardır. Bu yüzden, fazla sermaye ve mallan başka mekânlara göndererek birikim sürecini ora da devam ettirmek ya da yeniden başlat mak, maliyet düşürücü ucuz hammadde v emek kaynaklanna ulaşmak, kriz dinamik lerini dışlaştırmanın bir yolu olarak günde me gelir. Böylece sermaye, bulunduğu ulu sal ekonominin dışına çıkarak başka coğ- rafyalara gitmeye, oralan da kendi gerek- sinimine göre şekillendirmeye/düzenle- meye girişir. (Bkz, K. Marx, Kapital Cilt 111/Kıs-111. David, Harvey, The Limits to Ca- pital, Basil Blacvvell, 1982- Verso 1999) Bu süreç, klasik emperyalizm dönemin de, 19. yüzyılda, kapitalist olan bölgelerdeı kapitalist olmayan bölgelere doğru bir ha reketle (küreselleşme) buraların önceliklı ekonomi dışı zorla talan edilmesi, emek vı _ doğal kaynaklanmn, artık-ürün rezervlerinin kullanımaaçılması olarak yaşandı. (Sürecin par- lakanlatımı için: Ellen Meiksins Wood, Empi- re ofCapital, 2003, Verso.). Bildiğimiz gibi, ge- lişmiş kapitalist ülkelerin arasında, bu coğraf- yalann bölüşülmesine ilişkin rekabetin tıkan- ması, kriz eğilimlerinin dışlaştınlamaz hale gel- mesine, I. ve II. dünya savaşlanna, bu arada da "küreselleşme" sürecinin kopmasına, dünya pazannın dağılmasına neden oldu. Ikinci Dünya Savası sonrasında, ABD hege- monyası altında yeniden düzenlenen dünya pa- zan (G. Arrighi, Kapitalizmin Uzun Yüzyılı) üze- rinde başlayan kapitalist genişleme süreci, ("big boom") 1960'ların sonunda kapanmaya baş- ladığında (ilgili veriler için: R. Brenner, Boom and the Bubble, 2002 Verso.) öncelikle ABD sermayesi kendi kriz eğilimlerini dışlaştırması- Kiireselleşme-İmparatorluk ve Ulusal Devlet na olanak sağlayacak yöntemleri devreye sok- maya başladı. Orneğin, dolar-altın bağı kopar- tıldı. Seımayenin mali alana kaçması, kredi enstrümanlanyla, diğer piyasalardan birikmiş emek emmesi kolaylaştınldı. Ama en önemli değişiklik, 1982 borç krizinden sonra, "Was- hington Consensus" olarak da bilinen düzen- lemelerle gündeme geldi. Böylece IMF ve Dün- ya Bankası'nın eliyle çevre ülkelerin ekonomi- lerini (mal, sermaye ve emek piyasalannı) mer- kez ülkelerin sermayelerinin sınırsız kullanımı- na açmak, birikmiş servetlerinin uluslararası sermaye tarafindan hortumlanmasına olanak sağlamak için, kesintisiz, bütünleşmiş, "ser- bestleştirilmiş" bir mekân olarak yeniden dü- zenlenmesi, popüler adıyla küreselleşme süre- ci başladı. osmanlı'dan AKP hükümetlne Osmanlı imparatoriuğunun ekonomik siya- si mekânı, klasik emperyalizm dönemi olarak da bilinen küreselleşme süreci içinde şiddet yoluyla dışa açıldı, parçalandı, topraklan ve madan kendini yeniden üretemez bir konuma getirildi. AKP de bu sü- recin parçası, öncekilerin yaptıklan- nı tekrarlaması olağan; Ekşi'nin di- le getirdiği gibi dış politika oluştura- maması da... Ancak bu "olağanlık", bugün artık büyük bir tehlike oluşturuyor. enerji kaynaklan elinden alındı, paylaşıldı. Bu küreselleşme sürecinin çökmesiyle dağılan dünya ekonomisi 1950'lerde öncelikle ABD sermayesinin gereksinimlerine göre yeniden düzenlenirken Türkiye'de hükümetler, bu ye- niden şekillenmenin tüm gereklerini yerine ge- tirmeyi kabul ettiler. Ülkenin sermaye birikimi, gelişme süreci, bu uluslararası ekonomik si- yasi düzenlemenin gereksinimlerine teslim edildi. Bu dönemde ülkedeki sermaye birikim süreci de bu sürece göre ve bu süreci içsel- leştirerek şekillendi. Bu gelenek 1980'den sonra "VVashington Consensus"le tam ve gönüllü bir uyum için- de yoluna devam etti; yabancı sermayeye, piyasalara güven verilmesi adı altında tek ta- raflı açılımlarla ülke ekonomisi, IMF izni ol- Küreselle$me- Imparatorluk- sürekll savaş Çünkü seımayenin küreselleşme dönemi- nin kapanmakta olması, ABD'nin, uluslara- rası mekânı salt ekonomik yöntemlerie dü- zenlenmesinin koşullannın da hızla ortadan kalkmakta olduğunu gösteriyor. Kapasite faz- lasını tasfiye etmek, enerji gereksinimlerini kar- şılamak, rakipleri karşısında direnebilmek için "Washington Consensus" artık yeterli değil. Üstelik, Avrupa Biriiği'nin yanı sıra, Latin Ame- rika'da ve Asya'da bloklaşma eğilimleri güçle- niyor, Çin yeni bir ekonomik, hatta siyasi güç olarak yükseliyor, dolann uluslararası konumu sorgulanıyor. Işte bu yüzden 1990'lann son çeyreğinden bu yana, artık ekonomi dışı yöntemler. talan, hortumlama, şantaj, siyasi baskı, açık askeri müdahale, terör. savaş, yeni düzenleme araç- lan olarak devreye girmeye başladı. Küresel- leşme döneminde mekânın düzenlenmesinde ekonomik araçlar bir işlev sahibiyken, ulus devletin ekonomi üzerindeki kontrolünü sı- nıriamak, ABD önderiiğindeki uluslararası sermayenin değerienme gereksinimleri açı- sından yeterli oluyordu. Bugün, hem sertle- şen rekabet yüzünden, bu önderiik artık et- kinliğini kaybediyor hem de şiddet araçlan- nın devreye girmesiyle ulus devletlerin şid- det araçlan üzerindeki kontrollerinin zayrfla- tılması, hatta kaldınlarakdenetledikleri coğ- rafyalann, siyasi olarak da yeniden düzen- lenmesi, sınıriann değişmesi gündeme ge- lıyor. Yeni ABD dış politikasının, bir başka he- gemonik gücün yükselmesini engellemek ve "küreselleşme dışında kalan bölgeleri" yeniden içeri çekebilmek (Dünya Ekonomi- sine Bakış, "Pentagon'un yeni haritası" Cumh, 24/03/2003) için, sürekli savaş ve militarizm politikasını benimsemesinin ne- denleri burada yatıyor. Türkiye bu mekânsal düzenlenmenin, üstelik de, iki büyük blokun, AB ve ABD'nin, karşılıklı basıncı altında, sür- mekte olduğu bölgenin (Balkanlar, Kafkasya- Hazar, Ortadoğu, Doğu Akdeniz) tam ortasm- da. Bu koşullarda, ulusal ekonomik ve siyasi coğrafyasının önceliklerine göre bir politika üre- temeyen hükümetler, hele, kendi özgün siyasi hedeflerine ulaşmalanna yardım edeceği umu- duyla, oportünist bir biçimde, bu inisiyatifleri- ni, bölgede düzenleme yapmaya başlayan güç- lere teslim etmeyi kabul ediyorlarsa, ülkelerinin ekonomik ve siyasi variığını tehlikeye atıyoriar demektir. Sanınm bu gün ülkede, jeopolitik sü- reçleri yakından izleyen çevrelerde, gittikçe art- maya başlayan hoşnutsuzluğun arkasında bu tür kaygılar var. Asgaıd ücrette karar günü yarın A>fKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Asgari ücretteki düğüm yann çözülecek. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yann yapacağı karar toplantısı öncesinde, öne çıkan eğilimin brüt asgari ücreri; halen 458 milyon lira olarak uygulanan SSK primine esas kazanç tabanına eşitlemek olduğu öğrenildi. Buna göre. halen brüt 306 milyon lira olan asgari ücret; mevcut SSK primine esas kazanç tabanına veya yeni belirlenecek bir taban kazanç rakamına eşitlenecek. Bu formül yaşama geçinlirse; hükümetin "tşverenin vergi yükünü hafifleteceğiz'' vaadi de rafa kalkmış olacak. Toplantıda DtE'nin sunduğu net 396 milyon 994 bin 971 liralık rakam değerlendirilecek. DtE'nin sunduğu rakam, Türk-İş tarafindan olumlu karşılandı. BOZOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2002 166 Da\acı Mahmut Fırat'ın davalılar Hazıne ve Kesmetaş Köy Muhtarlığı aleyhıne açılan tescıl da\asında davaya ko- nu edılen Kuzevı %e Doğusu Tapulama hancı >er- Güneyı: 191 \e 192 no'lu parseîİer- Batısr Tapulama harici yer ve 193 no'lu parsel ıle çe\rılı 41 023 84 m2 ve 21.336 76 m2'lık yerler ile ılgıli hak ıddıa edilen kışılenn ılan tanhin- den ıtıbaren üç ay ıçensınde Bozo\a Aslıye Hukuk Mahke- mesı'nde duruşması de\am eden \e duruşması 01.03.2004 tanhine bırakılmış 2002 166 Esas sayılı da\a dosyasına mü- dahıl olarak katılmalan ılanen teblığ olunur 02.12.2003 Basuı: 63996 ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Nicelik ve Nitelik AKP iktidannın hazırladığı ikinci bütçe, 2004 bütçe- si, esas olarak, geçen yılın bütçesinin, yatınmlan bi- raz daha kısılmış, bir tekrandır. Gelecek 2004 yılı için, öngörülen bütçe giderleri, 160.9 katrilyon lira, gelirleri de 114.5 katrilyon liradır. Aradaki fark, yani bütçe açığı 46.4 katrilyon liradır. özelleştirmeden beklenen 1.6 katrilyonun dışında açı- ğın kapatılması borçlanma ile olacak, 39.2 katrilyonu iç, 5.6 katrilyonu dış olmak üzere, 2004'te, toplam 44.8 katrilyon lira net borçlanma yapılacaktır. Bütçe ödenekleri, geçen yıla göre, yüzde 1.98'i ge- nel bütçe, yüzde eksi 1 katma bütçe olmak üzere, toplamda yalnızca yüzde 1.76 oranında arttınlmakta- dır. Enflasyonun yıl sonunda yüzde 12.0 olacağı ön- görüldüğüne göre, bütçe, reel olarak ya da enflas- yondan anndınldığında, geçen yıla göre 2004'te ge- çen yıla göre, yaklaşık yüzde 10 oranında azaltılmış olacaktır. Halk bu yıl da kamu hizmetlerinde, ne sa- yısal ne de niteliksel bir gelişme görecektir. Kamu hiz- metleri daraltılmaktadır. Bütçe ödenekleri içinde en yüksek oranlı artış- lardan biri, Başbakanlık ödeneğidir; geçen yıl 695 trilyon olan Başbakanlık ödeneği, yüzde 65'ten fazla bir artışla, 1 katrilyon 147.24 trilyon liraya çıkanlmak- tadır. Milletyekili dokunulmazlığı ve Başbakanlık müs- teşannın TÜBİTAK atamalannda sergiledıği tutum ve laiklik ve cumhuriyet karşrtı uygulamalan kanrtlamak- tadır ki, Başbakanlık 2004'te çok yoğun çalışacaktır!? • • • Hükümet, bütçe sürecinde çok büyük bir varsayım yanlışı yapıyor. Hükümetin bütçe anlayışına göre, "bütçenin ulusal gelir içindeki payı ne kadar az olur- sa, özel sektöre o kadar büyük olanaklar sağlanmış olur." Böyle olunca da özel sektör hızla kanatlanır, uçar, ülkeyi de uçurur. Bu varsayım elma ile armudu toplamak kadar yan- lıştır. AB ülkelerinde ulusal gelirin içinde vergi payı, yani vergi yükü, üye ülkelerin ortalaması olarak, yüz- de 30'un üzerindedir ve yıllara göre giderek artıyor. Ay- nca, Kuzey Avrupa ülkelerinde, örneğin Danimarka'da bu pay yüzde 50'lere ulaşıyor. Ancak bu durum, Da- nimarka ekonomisinin tanm, sanayi ve hizmet kesim- lerinin, devletin elinde olduğu anlamına hiç mi hiç gel- mez. Bizde ise vergi yükü yüzde 25 dolayında kalıyor ve yıllardır bir türiü arttınlmıyor. Bu orana dayanarak eko- nominin yüzde 25'inin devletin elinde olduğu söyle- nemez. ikincisi de, vergileme ve kamu hizmeti sunma, ka- pitalizmin gelişmesi sırasında, demokratikleşme sü- recinin de ivme kazanmasıyla biriikte, el ele olmuştur. Bu nedenle de, vergiler ne kadar az olursa özel sek- tör eliyle ekonomik kalkınma hızlanır anlayışı, ne dün için ne de bugün için, gerçekleri yansıtmıyor. Üçüncüsü, AB ülkelerinde vergilerin doğrudan- dolaylı ayınmı, ortalama, sırasıyla yüzde 60-40 bi- çimindedir; yani vergilerin büyük bölümü, gelire gö- re artan oranlı olan, doğrudan vergilerdir; gelir ve ku- rumlar vergileridir. AKP iktidan ise vergilerin en hak- sız, adaletsiz biçimi olan, zengin ile yoksulu ayırma- yan, akaryakıt, taşrt ve KDV, OTV gibi vergilerin top- lam içindeki payını, geçen yılın yüzde 69 düzeyinden gelecek yılın yüzde 72 düzeyine çıkarmayı öngörüyor. Son anda getirilen MTV kargaşası da bu vergi işken- cesini pekiştiriyor. • • • Bütçe, vergileme yoluyla elde edilen gelirierin kamu hizmetlerinde kullanılmasıdır. Vergi toplamak yerine zenginlerden bağış beklemek, adı üstünde beklemek- tir; kamu hizmeti sunmak değil. AKP bütçeleri, kamu hizmetlerinin özel girişim eliyle yapılması ilkesine da- yanıyor. Gelir sahipleri, vergi vermek yerine, okul ve hastane yaptırsın isteniyor. Bu yaklaşım, kural duru- muna getirilmedikçe olumlu sayılabilir ancak, kurallaş- tırılıyor, bu anlayış çağdaş maliye kurallanna tama- mıyla aykındır. Çünkü, kamu hizmeti, birilerinin hayır- severiiğine terk edilemeyecek kadar yaşamsaldır • • • Faizlere 66.2 katrilyon aynlırken yatnmlann büt- çeden aldığı pay, bunun dokuzda biridin oran olarak yüzde 4.7, tutar olarak da 7.55 katrilyon liradır. AKP, kamu eliyle yatınmlardan kaçıyor, sonra da halka hiz- met sunmaktan söz edebiliyor. Oysa, burada çok kez vurgulandığı gibi, kamu yatınmlan özel yatınmlann art- masını sağlıyor, onlan canlandınyor. Kısaca hükümet, çok yanlış birtutumla kamu yatınmlanndan kaçınmak- tadır. Mali disiplin diye kamuoyuna sunulan olgu, esas olarak, kamu yatınmlannı durdurmaktır. Kısaca ülke, ödeneği ve gücü yüksek bir Başba- kanı; çok faizi; yoksul halkı ezen yüksek oranlı do- laylı vergisi; az yatnmı ve yetersiz kamu hizmeti su- nan bir bütçeyle yeni bir yıla giriyor. Yeni yılınızı kutlar, mutluluk ve başanlar dilerim. BOZOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2003 120 Davacı Hasari Aslan ve müştereklen vekili Av. Hatıce Özçe- lık tarafindan davalılar Hazıne ve Ortatepe Köyû Muhtarlığı aleyhine açılan tescıl davasında davaya konu edilen yerin Kuze- yinde: Kepır mevkii. 440, 445, 446 no'lu parseller; Güneyınde: 191 no'lu parsel; Doğusu: Karacaören KÖVTÎ arazisı. 198, 199 no'lu parseller; Batısı 195. 196 ve 197 no'lu parseller ıle dere hudutlan ile çevrili dava konusu tescil bırakılan yerde hak iddıa eden kışilerin ılan tanhinden itibaren üç ay ıçensınde Bozova Asliye Hukuk Mahkemesi'nde duruşması devam eden \e durus- masf 12.02.2004 tarihine bırakılmış. 2003 120 esas sayılı dava dosyasına müdahil olarak katılmalan ilanen tebîiö olunur 06.11.2003 Basm: 63992 BAFRA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1997 507 Karar No: 1999/165 Davacı N'acı Demır vekili tarafindan, davalı Seyran Demir aleyhine açtığı boşanma davasınrn yapılan açık yargılama- sı sonunda, Bafra 1. Asliye Hukuk Mahkemesrnın 17.6.1999 tarih, 1997'507 esas, 1999^165 karar sayılı ilamı ile Ala- çam ilçesı, Akgüney köyü, Cılt: 00901, Hane: 3, Sayfa 17 nûfusa kayıtlı, Nazif ve Dursun Hatun oğlu, 1949 doğumlu Naci rieınır ile Salım ve Hanıfe kızı 1961 doğumlu Seyran Demir'in boşanmalanna karar verilmiş olup yapılan tüm aramalara rağmen davalı Seyran Demir'in adresı tesbıt edilemediğinden boşanma ilamının gazetede ilan edildiği tarih- ten itibaren 22 gün ıçmde davalı Seyran Demir tarafindan temyiz edilmediği takdirde hîikmün kesüıleşeceği ilanen teb- lığ olunur. Basın: 60988 BİGADİÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 2003'172 Esas Davacı Eti Bor AŞ Genel Müdürlüğu ("Vekıh: Av. Alı Rıza Gök) tarafindan. davalı Ahmet Yıldız aleyhine, mahkeme miz nezdınde, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun, 4650 sayılı kanunla değişik 19. maddesine göre açılan kamulaş tırma bedelinin tesbıtı ve tapuya tescilı davasında, kamulaştırma ve dava konusu tapusuz taşınmaz malın; a) Bulunduğu yer. mevkii, sının, miktan (vüzolçûmü), vasfi: b) Ziryedin kimliği: ,âLhmet Yıldız (Mustafa oğlu). c) Kamulaştırma Bedelinin Yaünlacağı Banka: Halkbank, Bigadiç Şubesi. II Balıkesr ttçesı BışadK kö%i j Bejmdıkler Mctlüi Ça'-ır Snırlln Dojns» Oman Bıosı Yol Kl2PI MetortTan [aıiası GİM>İ VustafâOrgcn tarlası Mibın fİESİÇMlİ) !4Sı};;m2 Vufi Tarla d) Konuya ve taşınmazın değenne ilişkin tüm savunma ve delillerin, ilan tarihinden ıtıbaren on gün içinde, rnahke memıze yazılı olarak bildirilmesi gerekmektedır. e) Hak sahipleri tarafindan. son ılandan itibaren bir ay içinde ıtiraz edilmediği takdirde, kamulaştırma bedelinu zılvedın ödenmesine ve taşınmaz malın idare adına tescılıne karar venlecektir. İlan olunur. Basın: 61529 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle