Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ARA1JK 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
H J J v U i M UIVJJ. ekonomi(Ş cumhuriyet.com.tr 13
Yanlış politikalar nedeniyle bu yılın ilk 9 ayında ithalat, ihracatı geride bıraktı
Tanmdaüıiditücü tahlom'SlTOZKAN
İZMtR - Tanmda "kendi
fcendine yetebilmesiyle'' ö\ü-
nen Türkıye. uygulanan yan-
1ış politikalar nedeniyle bugün
dışa bağımlı konuma geldi.
Her geçen yıl tanm dışsatımı
v e alırru arasındaki denge ül-
lce aleyhine bozulurken bu yı-
lın ilk 9 ayında ithalat, ihracat
rakamlannı da geçti. Uzman-
lar gelinen noktayı. "Türkiye
bugüne kadar tanm girdilerin-
de dışa bağunln dLArük ürün-
lerde de bağımhbk yaşanıyor.
Pamukta. mısırda ABD'nin en
biiyük pazan olduk. Sektöre
bakış açısı değişmezse, ekono-
nıik ve siyasi bağunsızhğımız
tehlikeye gjrecek" sözleriyle
değerlendirdiler.
IMF ve Dünya Bankası ta-
limatlanyla şekillenen tanm
politikalan, sektöriin kan kay-
bını da beraberinde getırdı.
Ardı ardına çıkanlan tütün, şe-
ker yasalanyla birlıkte yapı-
lan özelleştirmeler, girdi ma-
liyetlerinın sürekli artması
üretim rakamlannın da olum-
suz çıkmasına neden oldu.
Diş tlcarette açık
Edinilenverileregöre, 1980
yıhnda 1 milyar 672 milyon
dolarlık tanm ürünü ihraç
eden Türkiye, aynı yıl sadece
51 milyon dolarlık ithalat yap-
mıştı. Özellikle 9O'lı yıllarda
dış ticaret dengesi sürekli ta-
nm aleyhine geliştı. 1995 yı-
hnda 2 milyar 133 milyon do-
larlık ihracata karşın 1 milyar
908 milyon dolarlık ithalat,
1999"da 2 milyar 394 milyon
dolarlık ihracata karşın 1 mil-
yar 654 mılyon dolarlık itha-
lat, 2002'de de 2 milyon 79
milyon dolarlık ihracata karşın
1 milyar 707 milyon dolarlık
ithalat gerçekleşririldi. Bu yı-
lın ocak-eylül döneminde ıse
denge ithalat yönünde tama-
men bozuldu. Türkıye 9 aylık
dönemde, 1 milyar 469 bın do-
larlık ihracatına karşın. tanm
ürünleri için yurtdışına 2 mil-
yar dolar döviz aktardı. Böy-
lece 1980 yılında yüzde 1.6
olan tanmdaki dış ticaret den-
gesi, 2003'ün ilk 9 ayında yüz-
de eksi (-) 533'len buldu.
ABD'nin gözde
pazarı olduk'
Dokuz Eylül Üniversıtesi
tktisadi ve îdan Bilimler Fa-
kültesi Öğretim Üyesi ve Iz-
mır Ticaret Borsası Araştırma
Geliştırme Sorumlusu Yrd.
Doç. Dr. Yaşar Uysal, tanm-
daki tablonun "ürkütücü" ol-
duğunu vurgulayarak bugüne
kadar tanm girdilennde dışa
bağımlı olan Türkiye'nin, ta-
nm ürünlerinde de egemenli-
ğini kaybettiğini söyledi.
Bıtkisel yağ ithalatının 1
milyon tona ulaştığım, Türki-
ye'nin bir zamanlar ihracatın-
da lıder olduğu pamuğun her
yıl 600 bin tonunun yurtdışın-
dan alındığını vurgulayan Uy-
sal, şunlan söyledi:
-Pamukta, mısırda
ABD'nin en büyük pazan ol-
duk. Avrupanın ama özellik-
leABD'nin tanm ürünleri, nu-
sır ve pamuğun büyük bölü-
mü ABD'den geliyor. Bir za-
manlar en büyük döviz kayna-
ğunız olan bu sektör, dışanya
en büyük döviz kaçışının orta-
mı durumuna geldi. Büriin ÜJ-
keler, stratejik açıdan önem
verdikleri bu sektöre bedeti ne
olursa olsun destek veriyor. Ay-
nı ülkeler bumı yaparken bize
de 'destekten vazgeçin' diyor-
lar. Uygulanan tanm politika-
lanro, sektöre bakışımızı değiş-
tirmemiz gerekiyor. Türki-
ye'nin üretim vepazariama ya-
pısını yeniden kurgulaması zo-
runlu."
TÜRKİYE İTHAL ÜRÜN CENNETİ - Son yıllara kadar sadece tanm
girdilerinde dışa bağımlı olan Türkiye, bugün için tanm ürünlerinde de dışa
bağımlı. 1980'de 1 milyar 672 milyon dolarlık ihracata karşılık 51 milyon dolarlık
ithalat yapılırken bu yılın 9 aylık döneminde 1 milyar 469 bin dolarlık ihracatına
karşın tanm ürünleri için yurtdışına 2 milyar dolar döviz aktardı. Böylece 1980
yılında 1.6 olan tanmdaki dış ticaret dengesi, eksi (-) 533'leri buldu.
'Köylü tarlada
değil, kahvede9
ANKARA (AA) - Türkiye Ziraatçiler Demeği (TZD) Başkanı İbrahim
Yetkin. 2003 'te tanmda hem destek hem de üretim boyutunda olumlu
adımlar atılmadığını söyledi. Yetkin. düzenlediğı toplantıda. "Türkiye
yabancı üriin cenneti oldu" dedi. "Şu an köylü tarlada değil, kahvede"
diyen Yetkin, prim desteğinin arttınlması ve Tanm Ürün Sigortası
Kanunu'nun bir an önce çıkaıtılması gereknğıni söyleyerek şu
önlemlerin alınmasını istedi: "Çiftçi borçlan ötetenmeiL Doğrudan
Gelir Desteği acilen ödenmelL Ziraat Bankası ve Tanm Kredi
Kooperatiflerinin alacağı olan çiftçi borçlannın yeniden yapılandınlması
gerekiyor. Tanmsal kredi faiz oranlan da düşürülmeti."
Damızlıkçıların
ithalat kaygısı
ANKARA (AA) - Türkiye Damızlık Sığır Yetiştincileri Merkez Birliği
Başkanı Kamil Ozcan, yoksullara dağıtılacak hayvanlar bahane edilerek,
yeniden hayvan ithalatt yapılmak istendiğini söyledi. Özcan, Tanm
Bakanlığı'nın Fak-Fuk Fon kaynaklan ile uygulamaya başladığı Kırsal
Alana Sosyal Destek Projesi kapsamında, her ay bin aileye 2 bin gebe
hayvan verilmesinin öngörüldüğünü belırtti. Özcan, "Biz, 30-40 bin
hay\
>
an talebini de karşılanz dedik. Ancak talep aşın arüyor. Bunu
bahane göstererek, hayvan ithalaü gündeme getiriliyor." Özcan, projenin
işletnıecılık açısından ekonomık bir değen olmadığını \iirgularken,
"Ekonomik işletmeler kumlmadığı için hayvanlar kasaba gidryor" dedi.
Rakamlar
dusundurucu
Başbakanlık Dış Ticaret Müste-
şarhğı (DTM) ve tzmir Ticaret Bor-
sası'ndan edinilen bilgiye göre,
olumsuz değışım ürünler bazmda
daşöyleyansıdı:
Pamuk: Türkiye ıthalatı
ABD'nin GSM kredileriyle destek-
lemesinden ötürü sürekli artış gös-
terdi. Bir zamanlar ıhracatında lı-
derken Türkıye ilk sıralardan 15.
sıralara dek genledi. 2003'ün ilk 9
ayında ise ihracat 52 bin 421 ton,
ithalat ıse 482 bin ton olarak ger-
çekleşti.
Tütün: Son yıllarda hızlı bir kay-
bı yaşayan sektöre, son darbeyi Tü-
tün Yasası vurdu. Tekel kayıtlanna
göre. 1998 yıhnda 258 bin ton olan
üretim, 2Ö00 yıhnda 258 bın,
2001 "de ise 152 bin tona geriledi.
Hububat: Dış ticaret ve stratejik
açıdan büyük önem taşıyan hubu-
bat konusunda da Türkıye. ıhracat-
çı konumdan ıthalatçı boyuta sü-
rüklendi. Buğdayda bazı yıllar ih-
racatçı, bazı yıllar ithalatçı ülke
olan Türkiye, mısır ve pırinci dışa-
ndan alır duruma geldi.
DTM verilenne göre ocak-eylül
döneminde 726 tonluk buğday ih-
racatına karşın 1 milyon 346 bin
ton dışandan alındı. Aynı şekilde
199"* yıhnda 853 bin ton mısın
yurtdışından alan ülkemiz, yanlış
şeker polirikalan nedeniyle geçen
yıl yurtdışından 1 milyar 172 bın
ton mısır satın aldı. Bu yılın ilk 9
aylık döneminde de 1725 tonluk ih-
racata karşın 1 milyon 800 bin ton-
luk mısır ithal edıldi.
Pınnçte de en büyük ithalat
ABD'den oldu. Toplampirinç dışa-
lımı geçen yıl 370 bın tonu buldu.
Bu yıl ıse sadece 9 ayda 448 bin ton
pirinç yurtdışından alındı.
Şekerpancan: 2003'ünocak-ey-
lül döneminde 41 bin 462 ton ürün
ıthal edıldi
Bitkisel yağlar: Türkiye, özellik-
le sanayide kullanılan bıtkisel yag
açığını kapatabilmek için geçen yıl
91 bin465tonayçiçek, 116 bin 563
ton mısır, 153 bin ton soya, 15 ton
pamuk ve 327 bın489 ton palmya-
ğı satın aldı.
İncir: Türkiye, yaklaşık 250 bin
tonu bulan yaş mcir üretimi ile dün-
yada ilk sırada yer almasına karşın
ihracatında istenen düzeyı yakala-
yamadı. Cstelik bu yıl 1533 ton ku-
ru incir ıthal etti.
Üzüm: 200 bin tonun üzerindeki
üretimiyle dünya çekirdeksiz kuru
üzüm pıyasasının yanya yakımnı
elinde bulunduran Türkiye bu yıl
ürünü ucuza sattı. Ton başına 1500
dolar düzeyınde olması gereken sa-
tışlar, 700 dolarlan aşamadı.
DÜNYA EKONOMÎSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginyctr.net
1990'ların ilk yarısından farklı olarak,
küreselleşmeyi ve çok kutuplu bir dün-
ya olasılığını artık pek tartışmıyoruz. Bi-
rinci konu kapandı, çünkü o dönem ge-
ride kalıyor. Ikincisine gelince, "Ameri-
ka'nın küreselgücü -askeri, ekonomik,
teknolojik, kültürel, siyasi- çağımızın en
büyükgerçeklehnden bihdir" saptama-
sından hareketle başlayan "büyûkgüç-
ler politikası"', "imparatortuk projesi"
tartışmalan, bu soruyu da, bugün ce-
vaplandırmış görünüyor. Artık gündem-
de "uyum sorununa" ilişkin tarbşma-
larvar.
Bu madalyonun öbür yüzünde ise,
şımdilik ABD'de üstelik sağın en gele-
neksei kesimini de içeren bir biçimde,
gıderek artan bir başka ve hiç de daha
az korkutucu olmayan bir başka tartış-
ma şekillenmeye başladı.
'Tek kutuplu dünya'
CIA bünyesindeki The National In-
teffigence Council bu yıl, Prof. G. John
Ikenberry başkanlığında, bir araya ge-
tirdiği bir grup uluslararası ilişkiler uzma-
nına "tek kutupluluk çağında, güçler
dengesi siyaseti" konusunu tartıştırdı.
Prof. Ikenberry'nin, bu tartışmanın so-
nuçlann özetleyen, NIC sitesindeki il-
gmç yazısında, dünyanın "muazzam
birjeopolitik uyum sağlama sürecin-
den geçtiği" saptanıyor ve özetle; Tek
kutupluluk artık bir veri olarak alını-
yor, diğer ülkeler ABD'nin bu tek ku-
tup olma konumuna karşı bir blok
otuşturacak durumda değiller" den-
jıkten sonra, "yalnızca uyum sağla-
maya çalışacaklan" ileri sürülüyordu.
Dığer bir deyişle, NIC grubu, ABD im-
paratoriuğunun artık kurulmuş oldu-
gunu, dünyanın da buna uyum göster-
ne sürecinden geçtiğini düşünüyor.
Ben grubun bulgulannın aşın iyimser
Dİduğunu, bu "uyum sağlama süreci-
Bir Uyum Süreci...
nin'ne yönde gelişeceğinin henüz bel-
li olmadığını, üstelik, geçen haftalarda
aktardığım gibi gidişattan endişe eden-
lerin sayısının da gittikçe arttığını düşü-
nüyorum. örneğin, Financial Ti-
mes'tan Martin Wotf geçen hafta, "Ba-
ğımlı süper güç" (Dependent superpo-
wer) başlıklı yazısında çok önemli nok-
talara dikkat çekti. Wolf, ABD'nin, 19.
yüzyılın sonundan bu yana dünya eko-
nomisi üzerindeki etkilenne ilişkin
şu beş aşamayı ("etki-
sizlik, yıkım, yeniden ,
inşa, küreselleş-
me") saptadıktan .
sonra şimdi yeni
bir dönemin
başladığını ileri
sürdü. VVolf'un •
dönemleştirmesi- '•
ne göre, şimdi "As-
yayükselirken,ABD ı,
kitlesel terorizmle
karşı karşıya kalır-
ken'', küreselleşme de |
geride kalıyor, yeni ve
başka bir dönem başlı-
yor. VVolf, ilginç bir biçim-
de, dünyanın geri kalanının
değil de ABD'nin uyum so-
runu üzerinde odaklaşarak,
dünya ekonomisine bağımlı
hale gelmesi, borç veren ülke
olmaktan borçlu ül-
ke durumuna
dönüşmesı, ABD
şirketlennin kârlannın yüzde 25'inin dış
yatınmlara bağlı hale gelmesi. dolar dö-
neminın kapanmaya başlaması vb... gi-
bi sorunlar üzerinde duruyordu. Aynı
gün, VVolf'u destekleyen bir başka ya-
zıda da ABD ekonomisinin petrol rtha-
latına gittikçe daha çok bağımlı hale gel-
diği vurgulanıyordu. Iki
r^ gün sonra Philip
İM ğ . Stephens, "par-
fğ¥ jff çalanmış bir
jf/ dünya çok tehli-
keli bir yer olmaya
devam ediyor" diye-
rek güvenlik sorun-
lanna dikkat çekti. Sa-
nınm Financial Times
yazarlanna göre belir-
sizliklerie dolu kaygı
verici bir uyum
sürecinden ge-
çen, esas olarak
ABD.
Dış güvenlik
sorunundan
Iç güvenlik
sorununa
Madal-
yonun bir
yüzünde
ABD'nin zaafla-
n ve "yeni döneme uyum sorunu" tar-
tışmalan varken, öbür yüzünde de bu
uyum sorununun ülke içindeki yansı-
malanna ılışkın çok kaygı venci bir tar-
tışma yaşanıyor. Bu kaygmın düzeyini
görmek ıçın, ABD siyasi coğrafyasının
muhafazakâr kanadının en gelenekçı
kuruluşlanndan Cato Institute'ün site-
sine çarşamba günü konan 22 sayfalık
"Ev cephesinin tırmanan milrtarizas-
yonu" (Gene Healy, The Creeping mıli-
tarization of the home front, 17/12/03)
başlıklı rapora bakmak yeteıii. Sol hep
bu gelişmelere ilişkin kaygılannı dile ge-
tirir dururdu. Bu rapor, sürecin sağdaki
kimi insanlan bile korkutacak bir düze-
ye ulaşmış olduğunu gösteriyor.
Rapor, kimi siyasilerin ordunun son
derecede etkin bir mekanizma hali-
ne gelmesinden esinlenerek, onu iç
güvenlikle ilgili alanlara da bulaştırmak
istemesine, Pentagon'un da ABD va-
tandaşlannın yüksek teknolojiyle izlen-
mesine, çok sağlıksız bir biçimde aşın
ilgi göstermeye başlamasına dikkat çe-
kiyor. CATO Inst'teki kaygılan öyle bir
düzeye ulaşmış ki yazar, savlannı kanrt-
lamak için yalnızca muhafazakâr kana-
dın tarihi boyunca yok saydığı olaylan,
örneğin, geçmişte, ordunun işçi-öğren-
ci hareketlerini muhalefeti bastırmakta
kullanmasının, sivil güvenlik güçlerınin
"savaşçı etiği" benimsemesinin yarat-
tığı trajik ömekleri aktarmakla kalmıyor.
Daha da önemlisi, CATO raporu, kendi
geleneğine ihanet edercesine, bugüne
kadar komplo teorisi alanına girdiği var-
sayılarak reddedilen kimi iddialan da
doğrulamayı goze alarak, 1950'lerde
ABD halkı üzennde yaptığı gizli biyolo-
jiksavaşdenemelerini, Pentagon'un, si-
vil yönetim tarafından reddedilen,
1960'larda Kuba'ya savaş açabilmek
için, bir ABD gemisinin batınlmasına,
ABD uçağının düşürülmesine, Kübalı
muhaliflere suikast düzenlenmesine iliş-
kin önerilerini aktanyor.
Raporu Kuzey Komutanlığı'nın ku-
rulmasıyla ABD topraklannın güvenlı-
ğinin artık tek bir generalin sorumlulu-
ğuna devredildiğini, bugünkü komutan
General Everhart'ın, ordunun iç güven-
lik bağlamında devreye sokulması ko-
nusunda çok ıstekli olduğunu da kay-
gıyla aktanyor.
Şimdi bir parantez açıp anımsayalım:
Project For New American Cen-
tury'nün malum raporunda, ABD halkı-
nın yeni döneme uyum sağlaması için
"muazzam can kaybına yol açacak
bir olayın" gerekli olduğu saptanıyor-
du. Brezezinsky'nin "Büyük Satranç
tahtası" başlıklı yaprtında da benzer yo-
rumlar vardı. II. Körfez savaşı Komuta-
nı General Frank geçen ekim ayında,
Cigar Afîcianado dergisine verdiği bir
demecinde, böyle bir "olayın" arkasın-
dan, toplumun militarize edilmesi yö-
nünde anayasanın değiştirilmesi ge-
rekebileceğini savunmuştu. Bunlara,
11 Eylül'un ardından FBI ve CIA'nın yet-
kilerini arttıran Homeland Defenceya-
sasını, Bush'un, aniden kendisinde her-
hangi bir ABD vatandaşının tüm anaya-
sal haklannı askıya alma yetkisini bul-
ması gibi gelişmeleri, İleri Savunma
Araştrma Projeleri Ajansı (DARPA)
bünyesindeki, Bütünsel Istihbarat
Farkındalığı gibi yeni kurulan kurumla-
n ekleyelim? Görüntü daha da kaygı ve-
rici olmuyor mu?
Bush yönetiminin dışanda izlediği im-
paratoriuk projesi, içeride, ABD'de en
muhafazakâr kesimleri bile kaygılandı-
racak yönde militarist ve faşizan bir ev-
rimleşme başlattı. Geçen sefer küresel-
leşme döneminin ardından gelen fela-
ketlerin yeniden yaşanmaması için
ABD'nin imparatorluk projesinin bir an
evvel durdurulması gerekiyor. Bunun ilk
adımı Irak'ta başarısızlığın belirginleş-
mesı olabilir. Centre for Strategic and
International Studies'in direktönü An-
tony Cordesman'ın son araştırmasın-
da, ne ABD'nin, ne de direnişin, ön-
lerine koyduklan "büyükhedeflen'ne"
ulaşması olanaklı görülmüyor deni-
yordu. Demek ki her şey henüz kaybe-
dilmiş değil. Bıryolunu bulup direnmek
gerekıyor, daha çok geçtolmadan.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Bütçe Ciddiyeti
Bütçe, ülke yönetiminin yıllık gelir vegiderinin
dökümüdür. Bütçenin bir yüzünde gelirler, diğer
yüzünde de giderler yer alır.
Bütçe gelirlerinin, toplumun hangi kesimlerin-
den alındığı ve büyüklüğü kadar toplanan para-
ların nasıl ve hangi alanlarda harcanacağı da
yalnız ekonomik değil, çok önemli siyasal ve
toplumsal sonuçlar da yaratır.
Bütçe, ekonomi ile siyasetin kesişme yeridir;
bir diğer deyişle, politik ekonominin özüdür.
Günümüzün bütçe süreci temsile dayalı de-
mokrasi ile birlikte doğmuştur; bu ikili iç içe-
dir. Vergi konulmasının, uzun yıllar süren uğra-
şılar sonrasında ve bundan yaklaşık iki yüzyıl ön-
ce, halkın seçtiklerinin eliyle yapılmasının kesin
olarak gerektiği görüşünün egemen kılınması,
seçime dayalı demokratik işleyişin yolunu aç-
mıştır. Bu nedenle, bütçe için, çağdaşdemok-
rasinin varlık nedeni denilmesi birgerçeği be-
lirtir.
• • •
Geçen perşembe günü başlayan 2004 Bütçe-
si görüşmeleri, AKP hükümetinin, bu işi hiç de
ciddiye almadığının kanıtıdır.
İlk gösterge katılımdır. Bütçe görüşmelerine
Başbakan ve hükümet katılmamıştır. Meclis
Başkanı'nın ilk oturumu yönetmesi ve muhale-
fetin tam katılımı bile hükümetin katılmasını sağ-
lamamıştır. Bütçe görüşmelerine birkaç bakanın
katılımıyla başlanmış; kurum, kuruluş ve bakan-
lık bütçelerinin görüşülmesi sırasında da genel-
likle yalnızca bütçesi görüşülen bakanlar ka-
tılmıştır.
Bütçe sürecinin önemsizleştirilmesinin bir di-
ğer göstergesi, görüşmeler için öngörülen sü-
relerdir. Meclis, bütçenin, genel sunuş ve ka-
panış konuşmalarıyla birlikte, tümünü, bir haf-
tada (18-24 Aralık) görüşüp tamamlayacaktır.
Bu durumda, bir günde, örneğin cumartesi gü-
nü, öğleden önce, saat 11.00-13.00 arasında
Milli Savunma Bakanlığı; Bayındırlık ve Iskân
Bakanlığı ve Karayolları ve Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlükleri; Çevre ve Orman Bakanlığı
ve Orman ve Devlet Meteoroloji Genel Müdür-
lükleri, öğleden sonra da saat 14.00'ten bitimi-
ne kadar da Adalet Bakanlığı ve Yargıtay, Da-
nıştay Başkanlıkları; Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Petrol Işleri ve Devlet Su Işleri Ge-
nel Müdürlüklerinin bütçeleri görüşüldü. Bunun-
la da kalmadı, bakanlık ve kuruluşların 2002 Yı-
lı Kesin Hesaplan da görüşülüp oylandı.
Bu görüşmelere görüşme denilebilir mi?
Şimdi sıkı durun, cumartesi günü bu olağa-
nüstü sıkıştınlmış süreye, AKP keyfiliği, ek yük-
ler getirdi. Bütçe görüşmelerinin arasına iki ya-
sa tasarısı daha katıldı. Bir hafta sonraya bıra-
kılmaları büyük bir yıkım olacakmış gibi bir tu-
tumla, 340 dolayında yerleşim biriminde "bele-
diyelerin kaldırılması" yasa tasansıyla Denizli
kentinin çevresindeki kimi belediye ve köylerin
kent "belediyesi sınırları içine alınması" tasarı-
sı yasalaştırıldı.
Aylardır "Yerel yönetim reformu yapıyoruz"
pompasıyla kamuoyunu uğraştıran hükümetin
bu iki yasa ile sergilediği çelişki ve yasaların
kendi sakıncaları bir yana, bu yasaların bütçe
görüşmeleri arasına sıkıştınlması, başlı başına,
Meclis'e karşı ayrı ve çok büyük bir saygısız-
lıktır.
• • •
Bütçe görüşmeleri sırasındaki tutumu, AKP
iktidannın, demokratik süreçlere hiç önem
vermediğinin yeni bir delilidir. AKP, giderek
yükselen bir biçimde halkın egemenliğine önem
vermeyişin simgesi oluyor; iktidannın daha ilk yı-
lının sonunda, hükümet etmenin temelini, ya-
ni bütçe sürecini, hiçe sayıyor; küçültüyor.
Bütçeyi ciddiye almayan, Meclis'i önemse-
meyen bir hükümet, toplumun isteklerini, bek-
lentilerini, ulusal egemenliği de önemsemez;
halkı kolayca hiçe sayar. AKP, gerçekte büt-
çeyi değil, demokrasinin işleyişini hiçe sayı-
yor.
yakup@metu.edu.tr
KOBİ zirvesi sonuç bildirgesi:
'İstihdanıdan
alınan vergi
azaltılsın'
İSTANBUL (AA) - II. KOBl Zirvesi'nin sonuç
bildirgesinde, vergi yasalannda gerekli
değişiklikler yapılarak istihdam üzerindeki vergi
yükünün azaltılması istendi.
lstanbul'da 19 Aralık'ta başlayan II. KOBl
Zirvesi, TOBB Başkanı Rifat Füsarcıkhoğlu'nun
okuduğu 25 maddelik sonuç bildirgesi ile
çalışmalannı tamamladı. Bildirgede talepler
şöyle sıralandı:
• KOBl tanımı konusundaki mevzuat
çalışmalan tamamlanmalı, AB'ye uyum
çerçevesinde hizmet sektörü de KOBİ tanımı
içinde yer almalıdır.
%/ Vergi yasalannda gerekli değişiklikler
yapılarak istihdamın üzerindeki vergi yükü
azaltılmalıdır.
• KOSGEB Idaresi Başkanlığı'nın kuruluş
yasası değiştirilerek etkin ve özerk bir kuruluş
haline getirilmelidir.
*f KOBl'lerin organize sanayi bölgelerine
taşınabibneleri için mevcut teşvikler
uygulanabilir hale getirilmelidir.
• KOBİ'lerin toplam kredilerden aldığı pay,
yüzde 20 gibi rakamlara yükseltilmelıdir.
^ KOBl borsalan oluşrurulmalıdır.
• CE işareti 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren
Türkiye'de ülke içi mallarda da zorunlu hale
gelecektir. Bu konudaki bilgilenme ve akredite
, kurum sorunl^aı giderilmelidir. ,