27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ARA1JK 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H J J v U i M UIVJJ. ekonomi(Ş cumhuriyet.com.tr 13 Yanlış politikalar nedeniyle bu yılın ilk 9 ayında ithalat, ihracatı geride bıraktı Tanmdaüıiditücü tahlom'SlTOZKAN İZMtR - Tanmda "kendi fcendine yetebilmesiyle'' ö\ü- nen Türkıye. uygulanan yan- 1ış politikalar nedeniyle bugün dışa bağımlı konuma geldi. Her geçen yıl tanm dışsatımı v e alırru arasındaki denge ül- lce aleyhine bozulurken bu yı- lın ilk 9 ayında ithalat, ihracat rakamlannı da geçti. Uzman- lar gelinen noktayı. "Türkiye bugüne kadar tanm girdilerin- de dışa bağunln dLArük ürün- lerde de bağımhbk yaşanıyor. Pamukta. mısırda ABD'nin en biiyük pazan olduk. Sektöre bakış açısı değişmezse, ekono- nıik ve siyasi bağunsızhğımız tehlikeye gjrecek" sözleriyle değerlendirdiler. IMF ve Dünya Bankası ta- limatlanyla şekillenen tanm politikalan, sektöriin kan kay- bını da beraberinde getırdı. Ardı ardına çıkanlan tütün, şe- ker yasalanyla birlıkte yapı- lan özelleştirmeler, girdi ma- liyetlerinın sürekli artması üretim rakamlannın da olum- suz çıkmasına neden oldu. Diş tlcarette açık Edinilenverileregöre, 1980 yıhnda 1 milyar 672 milyon dolarlık tanm ürünü ihraç eden Türkiye, aynı yıl sadece 51 milyon dolarlık ithalat yap- mıştı. Özellikle 9O'lı yıllarda dış ticaret dengesi sürekli ta- nm aleyhine geliştı. 1995 yı- hnda 2 milyar 133 milyon do- larlık ihracata karşın 1 milyar 908 milyon dolarlık ithalat, 1999"da 2 milyar 394 milyon dolarlık ihracata karşın 1 mil- yar 654 mılyon dolarlık itha- lat, 2002'de de 2 milyon 79 milyon dolarlık ihracata karşın 1 milyar 707 milyon dolarlık ithalat gerçekleşririldi. Bu yı- lın ocak-eylül döneminde ıse denge ithalat yönünde tama- men bozuldu. Türkıye 9 aylık dönemde, 1 milyar 469 bın do- larlık ihracatına karşın. tanm ürünleri için yurtdışına 2 mil- yar dolar döviz aktardı. Böy- lece 1980 yılında yüzde 1.6 olan tanmdaki dış ticaret den- gesi, 2003'ün ilk 9 ayında yüz- de eksi (-) 533'len buldu. ABD'nin gözde pazarı olduk' Dokuz Eylül Üniversıtesi tktisadi ve îdan Bilimler Fa- kültesi Öğretim Üyesi ve Iz- mır Ticaret Borsası Araştırma Geliştırme Sorumlusu Yrd. Doç. Dr. Yaşar Uysal, tanm- daki tablonun "ürkütücü" ol- duğunu vurgulayarak bugüne kadar tanm girdilennde dışa bağımlı olan Türkiye'nin, ta- nm ürünlerinde de egemenli- ğini kaybettiğini söyledi. Bıtkisel yağ ithalatının 1 milyon tona ulaştığım, Türki- ye'nin bir zamanlar ihracatın- da lıder olduğu pamuğun her yıl 600 bin tonunun yurtdışın- dan alındığını vurgulayan Uy- sal, şunlan söyledi: -Pamukta, mısırda ABD'nin en büyük pazan ol- duk. Avrupanın ama özellik- leABD'nin tanm ürünleri, nu- sır ve pamuğun büyük bölü- mü ABD'den geliyor. Bir za- manlar en büyük döviz kayna- ğunız olan bu sektör, dışanya en büyük döviz kaçışının orta- mı durumuna geldi. Büriin ÜJ- keler, stratejik açıdan önem verdikleri bu sektöre bedeti ne olursa olsun destek veriyor. Ay- nı ülkeler bumı yaparken bize de 'destekten vazgeçin' diyor- lar. Uygulanan tanm politika- lanro, sektöre bakışımızı değiş- tirmemiz gerekiyor. Türki- ye'nin üretim vepazariama ya- pısını yeniden kurgulaması zo- runlu." TÜRKİYE İTHAL ÜRÜN CENNETİ - Son yıllara kadar sadece tanm girdilerinde dışa bağımlı olan Türkiye, bugün için tanm ürünlerinde de dışa bağımlı. 1980'de 1 milyar 672 milyon dolarlık ihracata karşılık 51 milyon dolarlık ithalat yapılırken bu yılın 9 aylık döneminde 1 milyar 469 bin dolarlık ihracatına karşın tanm ürünleri için yurtdışına 2 milyar dolar döviz aktardı. Böylece 1980 yılında 1.6 olan tanmdaki dış ticaret dengesi, eksi (-) 533'leri buldu. 'Köylü tarlada değil, kahvede9 ANKARA (AA) - Türkiye Ziraatçiler Demeği (TZD) Başkanı İbrahim Yetkin. 2003 'te tanmda hem destek hem de üretim boyutunda olumlu adımlar atılmadığını söyledi. Yetkin. düzenlediğı toplantıda. "Türkiye yabancı üriin cenneti oldu" dedi. "Şu an köylü tarlada değil, kahvede" diyen Yetkin, prim desteğinin arttınlması ve Tanm Ürün Sigortası Kanunu'nun bir an önce çıkaıtılması gereknğıni söyleyerek şu önlemlerin alınmasını istedi: "Çiftçi borçlan ötetenmeiL Doğrudan Gelir Desteği acilen ödenmelL Ziraat Bankası ve Tanm Kredi Kooperatiflerinin alacağı olan çiftçi borçlannın yeniden yapılandınlması gerekiyor. Tanmsal kredi faiz oranlan da düşürülmeti." Damızlıkçıların ithalat kaygısı ANKARA (AA) - Türkiye Damızlık Sığır Yetiştincileri Merkez Birliği Başkanı Kamil Ozcan, yoksullara dağıtılacak hayvanlar bahane edilerek, yeniden hayvan ithalatt yapılmak istendiğini söyledi. Özcan, Tanm Bakanlığı'nın Fak-Fuk Fon kaynaklan ile uygulamaya başladığı Kırsal Alana Sosyal Destek Projesi kapsamında, her ay bin aileye 2 bin gebe hayvan verilmesinin öngörüldüğünü belırtti. Özcan, "Biz, 30-40 bin hay\ > an talebini de karşılanz dedik. Ancak talep aşın arüyor. Bunu bahane göstererek, hayvan ithalaü gündeme getiriliyor." Özcan, projenin işletnıecılık açısından ekonomık bir değen olmadığını \iirgularken, "Ekonomik işletmeler kumlmadığı için hayvanlar kasaba gidryor" dedi. Rakamlar dusundurucu Başbakanlık Dış Ticaret Müste- şarhğı (DTM) ve tzmir Ticaret Bor- sası'ndan edinilen bilgiye göre, olumsuz değışım ürünler bazmda daşöyleyansıdı: Pamuk: Türkiye ıthalatı ABD'nin GSM kredileriyle destek- lemesinden ötürü sürekli artış gös- terdi. Bir zamanlar ıhracatında lı- derken Türkıye ilk sıralardan 15. sıralara dek genledi. 2003'ün ilk 9 ayında ise ihracat 52 bin 421 ton, ithalat ıse 482 bin ton olarak ger- çekleşti. Tütün: Son yıllarda hızlı bir kay- bı yaşayan sektöre, son darbeyi Tü- tün Yasası vurdu. Tekel kayıtlanna göre. 1998 yıhnda 258 bin ton olan üretim, 2Ö00 yıhnda 258 bın, 2001 "de ise 152 bin tona geriledi. Hububat: Dış ticaret ve stratejik açıdan büyük önem taşıyan hubu- bat konusunda da Türkıye. ıhracat- çı konumdan ıthalatçı boyuta sü- rüklendi. Buğdayda bazı yıllar ih- racatçı, bazı yıllar ithalatçı ülke olan Türkiye, mısır ve pırinci dışa- ndan alır duruma geldi. DTM verilenne göre ocak-eylül döneminde 726 tonluk buğday ih- racatına karşın 1 milyon 346 bin ton dışandan alındı. Aynı şekilde 199"* yıhnda 853 bin ton mısın yurtdışından alan ülkemiz, yanlış şeker polirikalan nedeniyle geçen yıl yurtdışından 1 milyar 172 bın ton mısır satın aldı. Bu yılın ilk 9 aylık döneminde de 1725 tonluk ih- racata karşın 1 milyon 800 bin ton- luk mısır ithal edıldi. Pınnçte de en büyük ithalat ABD'den oldu. Toplampirinç dışa- lımı geçen yıl 370 bın tonu buldu. Bu yıl ıse sadece 9 ayda 448 bin ton pirinç yurtdışından alındı. Şekerpancan: 2003'ünocak-ey- lül döneminde 41 bin 462 ton ürün ıthal edıldi Bitkisel yağlar: Türkiye, özellik- le sanayide kullanılan bıtkisel yag açığını kapatabilmek için geçen yıl 91 bin465tonayçiçek, 116 bin 563 ton mısır, 153 bin ton soya, 15 ton pamuk ve 327 bın489 ton palmya- ğı satın aldı. İncir: Türkiye, yaklaşık 250 bin tonu bulan yaş mcir üretimi ile dün- yada ilk sırada yer almasına karşın ihracatında istenen düzeyı yakala- yamadı. Cstelik bu yıl 1533 ton ku- ru incir ıthal etti. Üzüm: 200 bin tonun üzerindeki üretimiyle dünya çekirdeksiz kuru üzüm pıyasasının yanya yakımnı elinde bulunduran Türkiye bu yıl ürünü ucuza sattı. Ton başına 1500 dolar düzeyınde olması gereken sa- tışlar, 700 dolarlan aşamadı. DÜNYA EKONOMÎSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginyctr.net 1990'ların ilk yarısından farklı olarak, küreselleşmeyi ve çok kutuplu bir dün- ya olasılığını artık pek tartışmıyoruz. Bi- rinci konu kapandı, çünkü o dönem ge- ride kalıyor. Ikincisine gelince, "Ameri- ka'nın küreselgücü -askeri, ekonomik, teknolojik, kültürel, siyasi- çağımızın en büyükgerçeklehnden bihdir" saptama- sından hareketle başlayan "büyûkgüç- ler politikası"', "imparatortuk projesi" tartışmalan, bu soruyu da, bugün ce- vaplandırmış görünüyor. Artık gündem- de "uyum sorununa" ilişkin tarbşma- larvar. Bu madalyonun öbür yüzünde ise, şımdilik ABD'de üstelik sağın en gele- neksei kesimini de içeren bir biçimde, gıderek artan bir başka ve hiç de daha az korkutucu olmayan bir başka tartış- ma şekillenmeye başladı. 'Tek kutuplu dünya' CIA bünyesindeki The National In- teffigence Council bu yıl, Prof. G. John Ikenberry başkanlığında, bir araya ge- tirdiği bir grup uluslararası ilişkiler uzma- nına "tek kutupluluk çağında, güçler dengesi siyaseti" konusunu tartıştırdı. Prof. Ikenberry'nin, bu tartışmanın so- nuçlann özetleyen, NIC sitesindeki il- gmç yazısında, dünyanın "muazzam birjeopolitik uyum sağlama sürecin- den geçtiği" saptanıyor ve özetle; Tek kutupluluk artık bir veri olarak alını- yor, diğer ülkeler ABD'nin bu tek ku- tup olma konumuna karşı bir blok otuşturacak durumda değiller" den- jıkten sonra, "yalnızca uyum sağla- maya çalışacaklan" ileri sürülüyordu. Dığer bir deyişle, NIC grubu, ABD im- paratoriuğunun artık kurulmuş oldu- gunu, dünyanın da buna uyum göster- ne sürecinden geçtiğini düşünüyor. Ben grubun bulgulannın aşın iyimser Dİduğunu, bu "uyum sağlama süreci- Bir Uyum Süreci... nin'ne yönde gelişeceğinin henüz bel- li olmadığını, üstelik, geçen haftalarda aktardığım gibi gidişattan endişe eden- lerin sayısının da gittikçe arttığını düşü- nüyorum. örneğin, Financial Ti- mes'tan Martin Wotf geçen hafta, "Ba- ğımlı süper güç" (Dependent superpo- wer) başlıklı yazısında çok önemli nok- talara dikkat çekti. Wolf, ABD'nin, 19. yüzyılın sonundan bu yana dünya eko- nomisi üzerindeki etkilenne ilişkin şu beş aşamayı ("etki- sizlik, yıkım, yeniden , inşa, küreselleş- me") saptadıktan . sonra şimdi yeni bir dönemin başladığını ileri sürdü. VVolf'un • dönemleştirmesi- '• ne göre, şimdi "As- yayükselirken,ABD ı, kitlesel terorizmle karşı karşıya kalır- ken'', küreselleşme de | geride kalıyor, yeni ve başka bir dönem başlı- yor. VVolf, ilginç bir biçim- de, dünyanın geri kalanının değil de ABD'nin uyum so- runu üzerinde odaklaşarak, dünya ekonomisine bağımlı hale gelmesi, borç veren ülke olmaktan borçlu ül- ke durumuna dönüşmesı, ABD şirketlennin kârlannın yüzde 25'inin dış yatınmlara bağlı hale gelmesi. dolar dö- neminın kapanmaya başlaması vb... gi- bi sorunlar üzerinde duruyordu. Aynı gün, VVolf'u destekleyen bir başka ya- zıda da ABD ekonomisinin petrol rtha- latına gittikçe daha çok bağımlı hale gel- diği vurgulanıyordu. Iki r^ gün sonra Philip İM ğ . Stephens, "par- fğ¥ jff çalanmış bir jf/ dünya çok tehli- keli bir yer olmaya devam ediyor" diye- rek güvenlik sorun- lanna dikkat çekti. Sa- nınm Financial Times yazarlanna göre belir- sizliklerie dolu kaygı verici bir uyum sürecinden ge- çen, esas olarak ABD. Dış güvenlik sorunundan Iç güvenlik sorununa Madal- yonun bir yüzünde ABD'nin zaafla- n ve "yeni döneme uyum sorunu" tar- tışmalan varken, öbür yüzünde de bu uyum sorununun ülke içindeki yansı- malanna ılışkın çok kaygı venci bir tar- tışma yaşanıyor. Bu kaygmın düzeyini görmek ıçın, ABD siyasi coğrafyasının muhafazakâr kanadının en gelenekçı kuruluşlanndan Cato Institute'ün site- sine çarşamba günü konan 22 sayfalık "Ev cephesinin tırmanan milrtarizas- yonu" (Gene Healy, The Creeping mıli- tarization of the home front, 17/12/03) başlıklı rapora bakmak yeteıii. Sol hep bu gelişmelere ilişkin kaygılannı dile ge- tirir dururdu. Bu rapor, sürecin sağdaki kimi insanlan bile korkutacak bir düze- ye ulaşmış olduğunu gösteriyor. Rapor, kimi siyasilerin ordunun son derecede etkin bir mekanizma hali- ne gelmesinden esinlenerek, onu iç güvenlikle ilgili alanlara da bulaştırmak istemesine, Pentagon'un da ABD va- tandaşlannın yüksek teknolojiyle izlen- mesine, çok sağlıksız bir biçimde aşın ilgi göstermeye başlamasına dikkat çe- kiyor. CATO Inst'teki kaygılan öyle bir düzeye ulaşmış ki yazar, savlannı kanrt- lamak için yalnızca muhafazakâr kana- dın tarihi boyunca yok saydığı olaylan, örneğin, geçmişte, ordunun işçi-öğren- ci hareketlerini muhalefeti bastırmakta kullanmasının, sivil güvenlik güçlerınin "savaşçı etiği" benimsemesinin yarat- tığı trajik ömekleri aktarmakla kalmıyor. Daha da önemlisi, CATO raporu, kendi geleneğine ihanet edercesine, bugüne kadar komplo teorisi alanına girdiği var- sayılarak reddedilen kimi iddialan da doğrulamayı goze alarak, 1950'lerde ABD halkı üzennde yaptığı gizli biyolo- jiksavaşdenemelerini, Pentagon'un, si- vil yönetim tarafından reddedilen, 1960'larda Kuba'ya savaş açabilmek için, bir ABD gemisinin batınlmasına, ABD uçağının düşürülmesine, Kübalı muhaliflere suikast düzenlenmesine iliş- kin önerilerini aktanyor. Raporu Kuzey Komutanlığı'nın ku- rulmasıyla ABD topraklannın güvenlı- ğinin artık tek bir generalin sorumlulu- ğuna devredildiğini, bugünkü komutan General Everhart'ın, ordunun iç güven- lik bağlamında devreye sokulması ko- nusunda çok ıstekli olduğunu da kay- gıyla aktanyor. Şimdi bir parantez açıp anımsayalım: Project For New American Cen- tury'nün malum raporunda, ABD halkı- nın yeni döneme uyum sağlaması için "muazzam can kaybına yol açacak bir olayın" gerekli olduğu saptanıyor- du. Brezezinsky'nin "Büyük Satranç tahtası" başlıklı yaprtında da benzer yo- rumlar vardı. II. Körfez savaşı Komuta- nı General Frank geçen ekim ayında, Cigar Afîcianado dergisine verdiği bir demecinde, böyle bir "olayın" arkasın- dan, toplumun militarize edilmesi yö- nünde anayasanın değiştirilmesi ge- rekebileceğini savunmuştu. Bunlara, 11 Eylül'un ardından FBI ve CIA'nın yet- kilerini arttıran Homeland Defenceya- sasını, Bush'un, aniden kendisinde her- hangi bir ABD vatandaşının tüm anaya- sal haklannı askıya alma yetkisini bul- ması gibi gelişmeleri, İleri Savunma Araştrma Projeleri Ajansı (DARPA) bünyesindeki, Bütünsel Istihbarat Farkındalığı gibi yeni kurulan kurumla- n ekleyelim? Görüntü daha da kaygı ve- rici olmuyor mu? Bush yönetiminin dışanda izlediği im- paratoriuk projesi, içeride, ABD'de en muhafazakâr kesimleri bile kaygılandı- racak yönde militarist ve faşizan bir ev- rimleşme başlattı. Geçen sefer küresel- leşme döneminin ardından gelen fela- ketlerin yeniden yaşanmaması için ABD'nin imparatorluk projesinin bir an evvel durdurulması gerekiyor. Bunun ilk adımı Irak'ta başarısızlığın belirginleş- mesı olabilir. Centre for Strategic and International Studies'in direktönü An- tony Cordesman'ın son araştırmasın- da, ne ABD'nin, ne de direnişin, ön- lerine koyduklan "büyükhedeflen'ne" ulaşması olanaklı görülmüyor deni- yordu. Demek ki her şey henüz kaybe- dilmiş değil. Bıryolunu bulup direnmek gerekıyor, daha çok geçtolmadan. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Bütçe Ciddiyeti Bütçe, ülke yönetiminin yıllık gelir vegiderinin dökümüdür. Bütçenin bir yüzünde gelirler, diğer yüzünde de giderler yer alır. Bütçe gelirlerinin, toplumun hangi kesimlerin- den alındığı ve büyüklüğü kadar toplanan para- ların nasıl ve hangi alanlarda harcanacağı da yalnız ekonomik değil, çok önemli siyasal ve toplumsal sonuçlar da yaratır. Bütçe, ekonomi ile siyasetin kesişme yeridir; bir diğer deyişle, politik ekonominin özüdür. Günümüzün bütçe süreci temsile dayalı de- mokrasi ile birlikte doğmuştur; bu ikili iç içe- dir. Vergi konulmasının, uzun yıllar süren uğra- şılar sonrasında ve bundan yaklaşık iki yüzyıl ön- ce, halkın seçtiklerinin eliyle yapılmasının kesin olarak gerektiği görüşünün egemen kılınması, seçime dayalı demokratik işleyişin yolunu aç- mıştır. Bu nedenle, bütçe için, çağdaşdemok- rasinin varlık nedeni denilmesi birgerçeği be- lirtir. • • • Geçen perşembe günü başlayan 2004 Bütçe- si görüşmeleri, AKP hükümetinin, bu işi hiç de ciddiye almadığının kanıtıdır. İlk gösterge katılımdır. Bütçe görüşmelerine Başbakan ve hükümet katılmamıştır. Meclis Başkanı'nın ilk oturumu yönetmesi ve muhale- fetin tam katılımı bile hükümetin katılmasını sağ- lamamıştır. Bütçe görüşmelerine birkaç bakanın katılımıyla başlanmış; kurum, kuruluş ve bakan- lık bütçelerinin görüşülmesi sırasında da genel- likle yalnızca bütçesi görüşülen bakanlar ka- tılmıştır. Bütçe sürecinin önemsizleştirilmesinin bir di- ğer göstergesi, görüşmeler için öngörülen sü- relerdir. Meclis, bütçenin, genel sunuş ve ka- panış konuşmalarıyla birlikte, tümünü, bir haf- tada (18-24 Aralık) görüşüp tamamlayacaktır. Bu durumda, bir günde, örneğin cumartesi gü- nü, öğleden önce, saat 11.00-13.00 arasında Milli Savunma Bakanlığı; Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı ve Karayolları ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlükleri; Çevre ve Orman Bakanlığı ve Orman ve Devlet Meteoroloji Genel Müdür- lükleri, öğleden sonra da saat 14.00'ten bitimi- ne kadar da Adalet Bakanlığı ve Yargıtay, Da- nıştay Başkanlıkları; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Petrol Işleri ve Devlet Su Işleri Ge- nel Müdürlüklerinin bütçeleri görüşüldü. Bunun- la da kalmadı, bakanlık ve kuruluşların 2002 Yı- lı Kesin Hesaplan da görüşülüp oylandı. Bu görüşmelere görüşme denilebilir mi? Şimdi sıkı durun, cumartesi günü bu olağa- nüstü sıkıştınlmış süreye, AKP keyfiliği, ek yük- ler getirdi. Bütçe görüşmelerinin arasına iki ya- sa tasarısı daha katıldı. Bir hafta sonraya bıra- kılmaları büyük bir yıkım olacakmış gibi bir tu- tumla, 340 dolayında yerleşim biriminde "bele- diyelerin kaldırılması" yasa tasansıyla Denizli kentinin çevresindeki kimi belediye ve köylerin kent "belediyesi sınırları içine alınması" tasarı- sı yasalaştırıldı. Aylardır "Yerel yönetim reformu yapıyoruz" pompasıyla kamuoyunu uğraştıran hükümetin bu iki yasa ile sergilediği çelişki ve yasaların kendi sakıncaları bir yana, bu yasaların bütçe görüşmeleri arasına sıkıştınlması, başlı başına, Meclis'e karşı ayrı ve çok büyük bir saygısız- lıktır. • • • Bütçe görüşmeleri sırasındaki tutumu, AKP iktidannın, demokratik süreçlere hiç önem vermediğinin yeni bir delilidir. AKP, giderek yükselen bir biçimde halkın egemenliğine önem vermeyişin simgesi oluyor; iktidannın daha ilk yı- lının sonunda, hükümet etmenin temelini, ya- ni bütçe sürecini, hiçe sayıyor; küçültüyor. Bütçeyi ciddiye almayan, Meclis'i önemse- meyen bir hükümet, toplumun isteklerini, bek- lentilerini, ulusal egemenliği de önemsemez; halkı kolayca hiçe sayar. AKP, gerçekte büt- çeyi değil, demokrasinin işleyişini hiçe sayı- yor. yakup@metu.edu.tr KOBİ zirvesi sonuç bildirgesi: 'İstihdanıdan alınan vergi azaltılsın' İSTANBUL (AA) - II. KOBl Zirvesi'nin sonuç bildirgesinde, vergi yasalannda gerekli değişiklikler yapılarak istihdam üzerindeki vergi yükünün azaltılması istendi. lstanbul'da 19 Aralık'ta başlayan II. KOBl Zirvesi, TOBB Başkanı Rifat Füsarcıkhoğlu'nun okuduğu 25 maddelik sonuç bildirgesi ile çalışmalannı tamamladı. Bildirgede talepler şöyle sıralandı: • KOBl tanımı konusundaki mevzuat çalışmalan tamamlanmalı, AB'ye uyum çerçevesinde hizmet sektörü de KOBİ tanımı içinde yer almalıdır. %/ Vergi yasalannda gerekli değişiklikler yapılarak istihdamın üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. • KOSGEB Idaresi Başkanlığı'nın kuruluş yasası değiştirilerek etkin ve özerk bir kuruluş haline getirilmelidir. *f KOBl'lerin organize sanayi bölgelerine taşınabibneleri için mevcut teşvikler uygulanabilir hale getirilmelidir. • KOBİ'lerin toplam kredilerden aldığı pay, yüzde 20 gibi rakamlara yükseltilmelıdir. ^ KOBl borsalan oluşrurulmalıdır. • CE işareti 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren Türkiye'de ülke içi mallarda da zorunlu hale gelecektir. Bu konudaki bilgilenme ve akredite , kurum sorunl^aı giderilmelidir. ,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle