06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ARALIK 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J\^ LJ J-i J- U J \ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 Fatma Tülin veAhmetElhan resimlefotoğrafbirlikteliğinden üçüncü bir dü oluşturuyorlar Aynı nesneye iki yaklaşım Tuvalde gerçek' yansımalar • Kültür Servisi - Ismail Avcı'nın gerek doğanın, gerekse doğa içindeki insanlann ve hayvanlann gerçekliğine, estetik ve görsel dinamizmlerine ayna tutan resimlerinin yer aldığı sergisi 24 Aralık'a dek Bahariye Sanat Galerisi'nde görülebilecek. Avcı'nın yapıtlan ve sanatı sanat eleştirmeni Cmit Gezgin'in de belirttıği gıbi yoğun etüdün, çalışmanın ve üstün gayretin ürünü. Gerçekliğin estetiğini kendi üslup bütünlüğü içinde ararken, aynı zamanda yeni bileşenler ve sürprizlere açık oluşumlara da açık kapı bırakarak süregelen anlayışımn dışavurumu. (0216 414 55 06) Semaver Kumpanya Roma'da • Kültür Servisi - Teatro Vascello bu sezon 'Shakespeare'e Teşekkür" adı altında düzenlediği etkinlik programında Tûrkiye'den Semaver Kumpanya'yı ağırhyor. Semaver Kumpanya'nın 'Onikinci Gece" adlı oyunu yann, 17 ve 18 Aralık günlerinde Roma'da Teatro Vascello Sahnesi'nde tiyatroseverlerle buluşacak. Shakespeare'in en bilinen oyunlanndan biri olan Onikinci Gece'. kılık değiştiren insanlann, kanştınlan ikizlerin, herkesin birbirine âşık olmasıyla karmaşıklaşan ilişkilerin komedyası. Günümüz dünyasına dört yüz yıllık bir metınden: aşka, insana ve yüzlerine, çıkar ilişkilerine ilişkin göndermelen içeriyor. Zeynep Avcı'nın dilimize kazandırdığı oyunu Işıl Kasapoğlu yönetiyor. Oyunun dekor ve kostümünü Hakan Dündar, müziğinı ise Joel Simon hazırladı. (\w\v.semaverkumpanya.com) Kukla ve Gölge Oyunlan Festivai • ANKARA (AA) - Lluslararası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği (UNIMA) tarafından düzenlenen 6. Lluslararası Kukla ve Gölge Oyunlan Festivali. bugün İzmir Fuar Gençlik Tiyatrosu'nda yapılacak açıhş töreniyle başlıyor. 19 Aralık'a kadar sürecek festivai, Kültür ve Turizm Bakanhğı, UNIMA Türkiye Milli Merkezi, Cumhuriyet Kültür ve Tanıtım Vakfı, Izmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bornova. Gaziemir, Karşıyaka ve Narlıdere belediyelerinin katkılanyla düzenlendi. Toplam 5 ülkeden 13 topluluğun katüacağı 6. Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunlan Festivali kapsamında söyleşi ve kısa gösteriler gerçekleştirilecek. 1z ftrakanlar'ın 30. bölümü haan I Kültür Servisi - Ajans K'nın Kültür Bakanhğı'nın desteğiyle hazırladığı 'Iz Bırakanlar' adlı belgesel dizinin 30. bölümü tamamlandı. Dizi, Turhan Selçuk, Naile Akuıcı. Hüseyin Yüce, Cavit Atmaca. Oktay Akbal. Vedat Günyol, Ece Ayhan. Cemal Kutay, Hhan Berk, Necati Cumalı, Semiha Berksoy gibi pek çok usta sanatçı ve düşün adamının yaşamlarını, sanat anlayışlannı ve yapıtlarını konu ahyor. Dizinin metin-senaryo yazarlığını Nazmi Kal. seslendirmesini Çetin Tekindor, müziğini Can Atilla yaptı. (0 312 438 74 75) SİNEMA - TARM BütüŞMASI'NOA BUGÜN • BEYOĞLL SİNEMASInda 12.00'de 'Ganj Nehri Üzerindeki Bulut', 14.30'da 'Avrupa Filmleri 2', 17.00'de 'Uzak', 19 30da 'Juhe'nin Hikâyesi' ve 21 30'da 'Mavi ve Kırmızı'. • StNEMA TÜRSAK LEVENT'te 12.00'de 'Birlikte'. 14.30'da 'Köprü', 17.00'de 'Yerle Gök Arasında', 19.30'da 'Bir Başka Cennet' ve 21.30da 'Peşte ve Buda'da Uzun Bir Haftasonu'. • ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ nde 14.30da 'Kara Kutu'. 17.00'de 'Ağır Zaman'. 19 30da'Uyan Ahbap'. • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZt'nde 14.30'da 'Ye, Iç, Yatma', 17.00'de 'Alsaz Yolculan' ve 19.30'da 'Therese'. • OSMANLI BANKASI MÜZESİ'nde 14.30'da 'Yolun Sonu'. 17.00de 'Kara Liste' ve 19.30'da Cennet Mahkûmu'. (0 212 244 52 51) OZLEM ALTUNOK Bir zencefili hangi yöntemlerle kaç parçaya ayırabilir, yeniden nasıl bütünleyebilirsiniz? Ya da ikı ayn dı- lin, aynı nesneden yola çıkarak, iki sanat dalı arasındaki ilişkiyi sorgu- laması ne kadar mümkün olabılir'1 Ki söz konusu olan resim ve fotoğ- raf, sanatçılar da Fatma Tülin ve Ahmet Elhan ise içine düştüğünüz, zencefilin, yani nesnenin ya da f ıgü- rün köküne inme gereğıdir. İki sa- natçı, 'Zencefıl' adını verdiklerı ve bakışlannı bir biçim üzerinden tek bir yapıtta birleştirdiklen sergilenn- de, iki görsel dilin kimı zaman yakın, kimi zaman da gergin olan ilişkısini sorguluyor. Ve bu ikıli çalışma kişi- liklerin değil de işin merkezde oldu- ğu, 'üçüncü bir dile' dönüşüyor. - İki ayn dilin yoğun ve gergin üişkisi üzerinden bir ressam ve bir fotoğrafçı olarak sizi yan yana ge- tiren karşıtlık mı. yoksa yakınlık mı oldu? FATMA TÜLİN - Hem karşıtlık, hem yakınlık aslında. Hem ıtme, hem çekme. 19.yy'da fotoğrafın or- taya çıkması resim için bir milat gı- bi, resmı müthiş etkılemiş, bir kaos yaratmış. Ondan sonra ikisi birbiri- ni etkilemiş, birbirine tepki olarak gelişmiş, birbirlennden tam olarak kopamadan hep bir ılışkı içinde ol- muşlar. Bu serginın de asıl meselesi bu; birbirine bu kadar yakın ve uzak olan iki görsel dili bir araya getir- mek. Fotoğrafla resim bir arada - Peki kişi olarak, iki sanatçı ola- rak bir araya gelmeniz... TÜLİN - Ahmet'ın fotoğrafı anla- tım olarak benim bakışıma, resımde yapmak ıstediğım şeye çok yakın. Estetik anlayışını, bir 'şey'e bakışı- nı seviyorum, dolayısıyla fotoğrafla resmın bir arada modüller şekhnde olduğunu gördüğüm zaman Ah- met'in fotoğraflan aklıma geldı. AHMET ELHAN -Benım ıçın de Tülin'in nesneye bakışı, fotoğrafta nesneye bakışta kullandığım yöntem adeta. Onun çok uzun zamandır tek bir nesneye resmin el \erdiği ölçüde soğuk ve mesafeli bakabilmesı fo- Lki sanatçı, 'Zencefil' adını verdikleri ve bakışlannı bir biçim üzerinden tek bir yapıtta birleştirdiklen sergilerinde, fotoğraf ile resmin kimi zaman yakın, kimi zaman da gergin olan ilişkısini sorguluyor. Ve bu ikili çalışma kişiliklerin değil de işin merkezde olduğu, 'üçüncü bir dile' dönüşüyor. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) toğrafla resim arasındaki çizgılerden bir tanesı zaten, beni bu kamçıladı açıkçası TÜLİN -Ahmet'ın de benım de yaklaşımlanmız çok damıtılmış. O- nun gövdeye ya da nesneye bakışı. benim bakışımla aynı. Resmin ko- nusu olarak organik gövdenin ya da nesnenin bir farkı yok. Sanıyorum Ahmet ıçin de öyle. ELHAN - Evet, benım ıçın objek- tıfin önündekı şey tamamen çevre- sinden kopartılarak \enlebılir, dola- yısıyla dramatizasyondan anndınl- ması gerekir. Dramatızasyon sakın- calı bir uyutma gibı geliyor bana. Ba- şa dönersek, fotoğrafın ortaya çık- ması 'gerçekçilik' problemını orta- dan kaldırdı, ancak ondan sonra so- yutlamaya doğru gidilebildi. Resim ondan önce fotoğrafın görevıni, ya- ni fiziksel görünümü olabildiğince sadık aktarma görevini yapıyordu. TÜLİN- Bu ikılik durumundan yola çıkarak söylemek ıstediğım bir başka şey de, bu serginın bu- karma sergi olmadığı. Tek ve aynı nesneye, aynı açıdan, aynı ışık altında bakarak oradakı ilişkiyi belli etmek ıçın bu- nu dısipline etmek zorundaydık. O fotoğrafını çektı, ben resmimı yap- tım ve bir karma sergi açtık gıbi al- gılanmasını istemıyoruz. Buradakı en önemli şey resim ve fotoğrafın modüller halinde tek bir yapıt oluş- turması. Bütünden parçaya gıtmek de çok önemh. parçadan bütüne de gidılebılir İkı taraflı bakılabılır. Bir de oyun tarafı var, parçalar farklı bir şekilde de bir araya gelebılırdı Bü- tün mesele onlann bir arada bir ya- pıt oluşturması. - 'Zencefil bahane..." diyorsunuz katalog yazısında anıa yine de bir seçilme nedeni var gibi, dokusu. hatları. formuyla... Bir yandan da parçalara bölündüğünde başlı ba- şına bir forma dönüşüyor, zence- fiiden çıkıyor ve zencefil gerçekten bahane oluyor... TÜLİN -Seçilme nedeni sadece biçımı. bir taş ya da ağaç kökü de olabılırdi zencefil yenne. Karmaşık, canlı gibi görünen, hatta uzaysal bir yaratık, gezegen gibi geliyor bana zencefil. O ilgınçliği, plastısitesi olan formu, fotoğraf ve resim ıçın de önemhydı. Önemli olan fotoğraf ve resmin tek bir iş oluşturmasıydı. - Bütünden parçaya gitmek. nes- neyi parçalamak, resmi ve fotoğra- fı özelinde nasıl etkiledi? TÜLİN - İlk aşamada bütün ola- rak yer alan resim ve fotoğraflar, ikinci aşamada birbirleriyle farklı bi- çımlerde birleşiyor. Bu yüzden ben resımlen ikı kere yaptım. Kendımın kopyasını yaptım, spontan olanı kontrollü yapmak durumunda kal- dım. Dengeyi kurmak önemHydi' - Fotoğrafla resmin ayrıldığı noktalardan birini görüyoruz bu- rada bir anlamda... ELHAN - Resim o noktada fotoğ- rafa yaklaşmaya çahşıyor. Çoğaltıla- bilirlık fotoğrafın bir özelliği. bura- daki geçışımlerden bır tanesı de bu; Tülin resmin olanaklanndan feda- kârlık ederek fotoğrafa doğru yanaş- tı. Resim, resim olarak kaldı sonuç- ta. resmin tekrarlanamazhğı, tekliği, fotoğrafın da çoğaltılabılirliği özel- lıkleri kendını gösterdı doğal olarak. - Dengeyi yakalamak için kendi resminiz ya da fotoğrafınız bun- dan ne kadar etkilendi? TÜLİN - Bir izleyici 'sen bu ser- gide resmini geri çekmişsin' dedı bana. Doğru\du söyledıği. Her za- man yaptığım resımler böyle değil, kendi sergım olsaydı resmimı bu noktada bırakmazdım teknik olarak- Tek yapıtta fotoğrafla dengeyi sağla- mak ıçin resmimı gen çektığımı ben de gördüm. ELHAN - Fotoğraf ıçın de geçer- lıydi bu, ben de fotoğrafımı gen çek- tım. Bu havatımdakı ilk dısıplıner odaklı iş. Kendınden fedakârlık et- mek, genye çekılmek önemliydı. Or- taya çıkan benım ya da Tülin'in ışı değil. ıkısinın bırleşimınden çıkan iş. ISergi 3 Ocak a kadar FransızKülr tıir Merkezi nde. 0 212 334 87 40) Tutkular, klealizjıı ve sanata baktş Sanatta insanın varoluşuna ilişkin derinlemesine sorgulamalar bir kenara bırakılıp, bunun yerine sadece kendi içinde var olan bireysellik ifadeleri öne çıkarılıyor AYŞE EMEL MESCİ Öyle bir çağ dönümündeyiz kı san- ki, insan ruhundaki büyük tutkular dış- sal gerçeğin, görüntülerin, görünürlük- lerin gölgesıne giriyor ve bu kuytuluk- ta yavaş yavaş küflenmeye terk ediliyor. Sanatta ınsanın varoluşuna ilişkin de- rinlemesine sorgulamalar bir kenara bı- rakılıp, bunun yerine sadece kendi için var olan bireysellik ifadeleri öne çıka- nhyor. Bu süreci yadırgayan ünlü Rus yönetmen Andrey Tarkovski'nin en önemli filmlerinden 'Stalker'ın 'İz Sürücü' kahramanının dedıği gibı. "ruhun gücüne değil. ruh ile dış dun- ya arasındaki sürtünmeye tutku adı verüiyor" artık. idealizm eksikliği yorlar. Üstelik küreselleşme sürecinin hız kattığı ulus-devlet karşıtı rüzgârı arkalanna alıp, en anti-demokratık ya- pıların, hatta ortaçağdan kalma zihnı- yetlerin üzerine sözde demokrası kılı- fı geçirebiliyorlar. Muhsin Ertuğrul örneği Özetle söylemek gerekirse. Türkiye gıbi birçok süreci yanm kalmış ülkeler- de demokrasıyi kâğıt üstünde tanımla- maktan çok, hayatın gerçeğine bakmak gerekiyor. Bizde demokratikleşmenin önündeki tek engel merkeziyetçilik de- ğil kanımca, hatta idealizmi -deyım ye- rindeyse- şahsında cisımleştiren kışı- lerin merkezi \ arlığı kimi zaman belli güvenceler bile sağlayabiliyor. Muhsin Ertuğrul bir yanıyla disiplinin kendisiydi adeta, diğer yanıyla sanata ve tiyatroya ilişkin her şeye ve herke- se karşı bitmek tükenmek nedir bilmeyen eşit bir merak ve ilgiydi. Tiyatroya adanmış bir yaşamdı onunki. Sanattaki bireysellik ifadesi- nin insanın varoluşuna ilişkin evrensel ve derinlemesine sor- gulamalarla çelişip çelişmediği tartışılabilir kuşkusuz. ama bi- reysel omürlerı aşkın tanhler. hedefler. tutkular peşinde koş- mamn, en genel tanımıyla ide- alizmin çağımızda ciddi yaralar aldığının yadsınması pek müm- kün değil. Bu idealizm eksikliği özellik- le demokratik kurumlann ve iş- leyişlerin yetennce yerleşiklik kazanmadığı bizim gibi ülkelerde mev- cut sorunlan ağırlaştırıyor. İşini ıyı yapmayanın elenmesi yolunu bir neb- ze açık tutan demokratik seçeneğın yokluğu, pragmatizmi tek geçerli ölçüt kabul eden dünya görüşünün genel ege- menliğiyle bırleşince, yaşamın her ala- nında kendilerinı vazgeçılmez sanan birtakım küçük derebeylerin ve bunla- nn çevresinde öbeklenmiş dalka\aık zümrelerin türemesi kaçınılmaz hale geliyor. Oluşan bu çıkar gruplaşmala- n kendileri gıbi olmayanı düşman gör- meye başlıyor, hatta farklıhklanyla ku- rulmuş çıkar ılişkileri sistematiğini ra- hatsız edenleri. 'kötü örnek' oluştu- ranlan mümkünse yok etmeye çalışı- Ldealizm eksikliği demokratik kurumlann yetennce işlerlik kazanmadığı bizim gibi ülkelerde, yaşamın her alanmda kendilerini vazgeçilmez sanan birtakım küçük derebeylerin ve bunlann çevresinde öbeklenmiş dalkavuk zümrelerin türemesini kaçınılmaz hale getiriyor. Türkiye sanatında bunun en canlı ör- neklerinden bıri, tiyatro özeline inildi- ğınde ise hiç kuşkusuz birincisi Muh- sin ErtuğruTdu. Muhsin Bey bir ya- nıyla disiplinin kendisiydi adeta, diğer yanıyla sanata ve tiyatroya ilişkin her şeye ve herkese karşı bitmek tükenmek nedir bilmeyen eşit bir merak ve ilgiy- di. Tiyatroya adanmış bir yaşamdı onunki. •Benden Sonra Tufan Olmasın' adıyla yayımlanan anılannda, bu öğ- renme ısteğini \ e tiyatro aşkını şu söz- lerle ifade etmiştr "İnsan ömrünün. ancak mesleğinde sivrilmesi için ge- rekli çalışmaya yetecek süre kadar gücü ve günleri var. diye düşünürüm hep! (...) Gerçekten de tiyatro, sınır- lan o kadar geniş bir bilgi ve çalışma dalı ki, bir ömrü değil, yüz ömrü ol- sa bile, insan yetişemiyor. Ömrün so- nunda insan. geçen bütün günlerini mesleğine a\ırmış bulunsa bile, tıp- kı başlangıç günlerindeki kadar boş ve bilgisiz olarak görmor kendini. Yaşam nasıl yeni günler getiriyorsa. yeni günler de tiyatro>a yeni >eni üs- luplar, yeni yeni düşünler ve yeni ye- ni deneyler taşıyor." Peneylerden ders çıkarmak Türk tıyatrosunun yarını Muhsin Bey'in düşünce sistematığınde hep ilk sırayı işgal etti Bu nedenle geleceğe yatınm olarak gördüğü her genç sanat- çıyı sonuna dek ve tüm olanak- lanyla destekledi. Yetenekli yö- netmenlerin, iyi oyunculann. yetkin sanatçılann yetişmesı ve \ arlığı onun için mutluluk kay- nağı oldu. Muhsm Bey, kişilik olarak da küçük kıskançlıklann çok üstünde\dı zaten, ama bu- nun da ötesınde, hep bir kurum insanı oldu. Kurum çıkarlannı ve en önemlısı kendı tasa\^ur etti- ğı şekliyle Turk tıvatrosunun çı- karlannı hep önde tuttu. Onun hem sanatsal, hem de toplumsal ıdeahzmınin. yurtseverliğinin doğal gereğıydı bu. Türkıye'nin her alanda olduğu gıbi sanat alanında da \ enıden yapılanma- sı kuşkusuz büyük önem taşıyor. Bu alanda atılan adımları. sanatın özerk- leştirılmesı yönünde geliştırilen pro- jeleri, oluşturulan ortak çabaları yü- rekten destekh\orum. ,\ma bilıncım bu konuda demokratik Batı ülkelenn- de yaratılmış bınkımlen, oluşturulmu^ yasalan, kurumlan olduğu kadar ken- di mevcut halimizı ve deneylerimizı de göz önünde bulundurmak gerekti- ğini, Muhsin Bey'in yennın bu mem- lekette hiç doldurulamadığmı hatırla- tıvor bana. aemehnesci(« yahoo.fr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle