Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2003 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Katianmanın Sınırı
KONUŞAN, sıradan bir kişi değil, UEFA'nın as-
başkanı bir Türk: Tarafsız saha karannın alınmasın-
da "Istanbul'daki saldınlarsonrası Ingiliz vatandaş-
lannın Tûrkiye'ye gitmemelehyönündekideklaras-
yonunun etkili olduğunu, bunun da kararın siyasi
olduğu görûşünü desteklediğini" söylüyor.
Bu sözler karşısında zihinlere takılan ilk sorular
şunlar oluyor, tabiı: "Asbaşkan, bayram tatili do-
layısıyla ülkesinde bulunabilir, ama yine de böyle
bir karar ona sorulmadan nasıl alınmıştır? Sorul-
duysa, o nasıl razı olmuştur? Değiştirilmezse isti-
fa edeceğini söylemiş midir? Yoksa, böyle fevridav-
ranışlann yanlış olacağını düşünüp o görevde kal-
manın ülkesi için başka yarariar sağlayabileceği-
ni mi düşünmüştür?"
Katianmanın sınırlan insandan insana değişir.
Ama, ülkeler için değişmemesi gereken katlan-
ma sınırlan vardır. Böyle olunca, bütün toplum-
ca, halk ve devlet olarak alınması gereken karar-
lar da olmalıdır.
örneğin, "siyaset üstü"sportif bir örgütleniş ol-
duğu farz edilen UEFA, söylendiği gibi Ingiltere' nin
etkisiyle karar alıyorsa ve hele bunun Kuzey Kıb-
ns gençliğini Anavatan takımlanyla bile maç yap-
maktan alıkoyan başka örnekleri de varsa, Türki-
ye'nin büyük kulüpleri bunlara niçin isyan etmez-
ler? Son karar, isyan bayrağı açmak için yeterli ne-
den değil midir?
Yoksa, dış maçlann getirdiği büyük gelirler bu çe-
şit zilletlere katianmanın yeterli gerekçesi mi ol-
maktadır?
örneğin, Ingiltere, konsolosluk patlamasının ar-
dından hemen "O ülkeye sakın gitmeyin" çağnsın-
da bulunmuş ve Kıbrıs konusunda Avrupa Insan
Haklan Mahkemesi'ne yaptığı baskıya benzer bi-
çimde UEFA'ya da baskı yaparak böyle bir karar
aldırtmışsa, "Ne bu şiddet, bu celâl?" diye sormak
gerekmez mi?
Konsolosluğun yeterince iyi korunmamış oldu-
ğu zehabına bir tepki midir bu? Bazı AB ülkeleri-
nin tam üyelik konusunda Ankara'ya yeşil ışık ya-
kargibi görünmelehne karşı o yolu karartmaya yö-
nelik tipik bir Ingiliz girişimi mi?
Yoksa bu da mı "Kıbns'ta pes etmezseniz, da-
ha neler olur, neler" demek?
Batı, Türkiye'nin halk yığınlannı içten içe etkile-
yen bir şeyin farkında mı acaba? Avrupa'nın
ve uzaktaki "stratejik müttefik"\r\ bu ülkeyle ilişki-
lerindeki ikiyüzlülük örnekleri, o dünyaya duyulan
güveni gitgide zayıflatmaktadır: Patlamalar karşı-
sında timsah gözyaşları döken Almanya, dinci te-
rörsözlerini dilinden düşürmeyen bir Kaplan'ı yıl-
lardır niçin iade etmez ve bağnnda banndınr? Ame-
rika'nın Kuzey Irak'a ilişkin gerçek niyeti nedir?
Daha öyle sorular var ki, onlan sürekli sormak de-
mek, Sayın Manisalı'nın "Danimarka" dediği kü-
çük bir azınlık dışında, büyük çoğunluğumuz için
katianmanın sınırında dolaşmak demektir. Yeter
artık.
Ah CHP...
Ikınci Dünya Savaşı'nda Berlin'ı kaybeden ve Batı'da yaşayan Almanlann, bu kültür ve
uygarlık kentinden "i" harfine de uzun vurgu yaparak "Ah Beriin!" diye söz ederken
anlatmak istedikleri, uğradıklan kaybın büyüklüğü ve özlemin dayanılmazlığıydı.
Gani AŞIK 16. Dönem Kayseri Milletvekili
A
ve H harflerinin birleşerek çıkardı-
ğı "ah!" sesinin ruh, duygu ve gö-
nül iklünindeki karşılığı, umudun
bitişi ve acının derinliğidir. Bede-
ninin can alıcı yerinden kurşun ya
da kama yarası alan kurbanın ağzından çıkan ilk
nefes, bu iki harfin ses tellerindekı titreşiminden
yankılanan çaresiz bir "ah*tır. Yüzyıllar boyu
kara yazgısının tutsağındaki Anadolu insanının
serüvenlerini dışa vuran şarkı ve türkü repertu-
varlan da "Ah fle vah 3e ömür geçintün" türü
sözler açısından oldukça zengındir. tkinci Dün-
ya Savaşı'nda Berlin'i kaybeden ve Batı'da ya-
şayan Almanlann bu kültür ve uygarlık kentin-
den "i" harfine de uzun vurgu yaparak "Ah Ber-
lin!" diye söz ederken anlatmak istedikleri. uğ-
radıklan kaybın büyüklüğü ve özlemin dayanıl-
mazlığıydı. Recaizade Ekrem de henüz bıyığı
terlemeİc üzere iken kaybettiği oğlu Nijafa yaz-
dığı lirik şiire "Ah Nîjat" başlığını koymuştur. "Gü-
neşgüler. kuşlar uçar havada -uyanırlar na/Jı naz-
bçiçekler- Valnızımsmo karanhkyuvada -Vok mu
seni bir kayınr bir bekler", bir başka ömek ola-
rak "Giden oğul hiç getir mi yerine -Ah! evladım
yaram mdi derine -Hele bakın zahmın eserine- Se-
ni asan eüer kınlsın oğlunT türküsündeki baba-
nın dram ve çaresızhğinin nedeni ise ölüm tarzı-
nın doğa yasalanna aykınlığıdır.
Siyanür etldsi yapft
Tokat'ta ön secımı kaybeden Genel SekreteT Yar-
dımcısı Sn. t.HakkıBirler ile Ankara'da aynı du-
rumda ve konumdaki rahmetli tbrahim Cüceoğ-
lu. genel başkanın "kontenjan miltetvekilliğr
önerisini reddetmişlerdi. Bu erdemliliğe ve tok
gönüllülüğe karşılık. şimdiki Genel Merkezcile-
rin, avanta mebusluğun üstüne toptan ve balıkla-
ma atlayışlannı ibretle ızleyenler ile tnönü ve
Ecevitdönemlerindeki Cumhuriyet Halk Partisi-
ni. Deniz Bey döneminin CHP'si ile karşılaştıra-
bilecek kıdemde olanlar da sosyal yaşamdaki bu
acılann benzerini, bir başka anlam ve boyutta si-
yasette yaşayan insanlar olarak, yaşamlannın ge-
ri kalan bölümlerini ne yazık ki. ah ile vah ile ge-
çireceklerdir. Ülkenin, ekonominin ve halkın du-
rumunu, partinin dünü, bugünü ve yannını ko-
nuşmak ve kararlar almak yanında, parti ıçi mu-
halefetin eleştirme ve yanşma haklannı kolaylaş-
tınp güvenceye almak için yapıhnası gereken ku-
rultay, genel başkan ve bilinen çevresinin koltuk-
laruıı pekiştirme ve kendi saltanatlannı sürekli kıl-
mak aracı olarak görülmüş ve değerlendırilmiş-
tir. Yine bu amaca yönelik olarak aylarca önce-
den başlayan delege seçimlerinde. kongreler sü-
recinde ve kurultay çalışmalannda sistematik bir
tüzük ve hukuk ihlali yaşanmış, tertip ve baskı-
lann yoğunluğu, büyük kongre atmosferi ve de-
legeler üzerinde siyanür etkisi yapmıştır.
Orman kanunu dönemi
Parti üyelerine karşı bu orman kanunu döne-
mini başlatan. planlayan ve koordine eden zatın,
bir zamanlar sahip olduğu "saygm bir hukukçu"
konumu, kanayan yaralann üstüne bastınhnış tuz
kadar acı ve kahredıci olmuş, "Huknku kendi için-
de işletmeyen bir partinin, ülkede insan hak ve öz-
gürlükierini nasü sağlayacağj" sorusunu da gün-
deme taşımıştır.
Dahası, yaygın bir hukuksuzluk temeline otur-
tulan bugünkü Genel Merkez yönetiminin siya-
sal. hukuksal ve sosyal meşruiyeti gölgelenmiş-
tir. Partide olup bitenlerin proje müellifi olan Sa-
yın Genel Başkan, CHP tarihinde benzeri olma-
yan bir yönteme daha başvurarak kurultayı top-
lanmadan kazanmak için genel seçimlerde bile
göstermediği bir çaba ile toplu delege ziyaretle-
ri yapmış ve çocuklara masallar türünden söylev-
ler vermiştir. Bu kararlılığm altında, göstermek
istediğı gibi parti yaran değil de yukanda vurgu-
landığı bıçimde ünlü ekibinı ve kendi koltuğunu
olası bir tehlikeden (!) koruma kaygısının yatma-
sı bile CHP'nin ne hale geldiğini tevil götürmez
biçimde ortaya koyması açısından hazindir.
Değişik yöntemleri ve antidemokratık meka-
nizmalan devreye sokarak önce sizi seçeceklen
seçmek. bununla yetinmeyip bölge toplanulan yap-
mak ve "ife uygun bir oturum başkanı temin ede-
rek parti içi demokrasi taleplerini doğmadan bo-
ğacak bir tüzük değışikliğinı, anlı-şanlı hukuk-
çulann, kocaman prof'ların ve halkın egemenli-
ğini simgeleyen mılletvekıllerinin yürekli ve ıç-
tenlikli(!) destekleriyle kotarmak... Böyle bir dü-
zenek. uluslararası demokrasi normlanna ve De-
niz Bey'in başkan yardımcıhğına seçildiği Sos-
yalist enternasyonal standartlanna da maşallah ne
güzel yakıştı.
Halkçı poütikanın fitilini ateşlemek
Yerel seçimlere kadar Cumhuriyet Halk Parti-
si ile ilgili olarak yazmayı düşünmediğim halde,
bu kendine özgü partinin hem dertlisi hem de
sevdalısı olanlann yoğun istekleriru karşılıksız bı-
rakamadım. Sayın Baykal'ın siyaset anlayışını
ve yönetim biçimini irdeleyen seri yazılanmın böy-
lesıne geniş bİT okuyucu desteği bulacagını bile-
mezdim. Anadolu"nun bazı köylerinde, Ay ve Gü-
neş tutulmalannda. bu gezegenlerin normalleş-
mesi için çalınan davuldan Ay ve Güneş ne ölçü-
de etkilenirse Sayın Baykal da -ne kadar yerinde
ve haklı olsa bile- eleştirilerden o kadar etkilenir.
Cözümün formülü, örgütlerin demokratik hakla-
nnı kullanma bilınç ve vürekliliğini devTeye sok-
mak yanında; alaca karanlıklann sarmalına sü-
rüklenen aydınlıklann partisi CHP'ye "sağdan oy
gekceğj" ham hayali ile kurulan sanal şatolann
yerle bir oluşuna tanıklık etmekte saklıdır. Gecı-
kerek anlayacaklardır kı, bir sol parti ancak ken-
di temelkri üzerinde, kendiözdeğerierini ba^Tak-
laşürarak büvüyebilir. Bö> le bir halkçı poütika-
nın fitilini ateşlemek. Deniz Bey'in çok sevdiği
deneyimle
-
kaşaıianmışlar"ın işi değildır. Taze
kanlar, yeni canlar. inanmışlık, içtenlik ve \iirek
ister Bu olabilir mi? "Her gecenin bir sabahı var-
dn"" ve her koyu karanlığı. berrak bir aydınlığın
izlemesi, doğanın şaşmaz yasasıdır.
Silah, Asker ve Haraç...
Prof. Dr. Salih OZBARAN
OKTAY AKBAL
önce Ekmekler Bozuldu. Aşksız İnsanlar,
Bizans Definesi, Bulutun Rengi, Berber Aynası,
Yalnızlık Bana Yasak, Tarzan Öldü, Istinye Suları,
llkyaz Devrimi, Karşı Kıyılar, Hey Vapurlar Trenler,
Lunapark, Ey Gece Kapını Üstüme Kapat,
Hücrede Karmen...
BÜTUN ÖYKULERİYLE
CAN YAYNLARI
Çok daha geniş bir in-
celeme ya da kitap
için düşündüğüm bir
başlığı bu yazımm tepesine
oturtuverdim; yerini hemen
benimseyiverdi sanki. Geç-
mişte nice imparatorluklar
vardı ve bu imparatorluklar
ateşli silahlan ve yüksek ge-
mileriyle yayılabilmişlerdi.
Portekizliler ve Ispanyollar
ilk akla geliverenler: sonra
Hollandalılar, tngılizler ve
benzerleri. Rusya. Cin ve Ja-
ponya gibiler de bu sürecin
dışmda değillerdi. Osmanh
imparatorluğu öbür Islami
devletlere/imparatorluklara
göre daha çabuk uvıımla-
mışü kendisini. ateşli silah-
lan etkinlikle onbeşınci yüz-
KÜLTÜR • S A H A T
yıldan beri kullanarak ege-
menlik alanlannı genişlet-
mişti: ünlü îslam tarihçisi ve
kuramcı Marshall G. S.
Hodgson tarafindan topçulu-
ğa dayalı imparatorluklar-
dan biri olarak srnıflandınl-
mıştı. Osmanlılar girdikleri
Irak topraklannın, çoğunda
timar sistemi uygulamadı,
başka bir deyişle, timarlı si-
pahi aracılığıyla artı ürüne el
koyup yanında savaş eri ye-
tiştirmedi: merkezinden uzak
topraklarda; limanlanndan.
zanaat kollanndan ve tanm
alanlanndan rantı toplama
yetkısini yönetimden tem-
silcilere ya da açık artırma-
da önde gelenlere de\Tetti
Portekiz, Hollanda. Fransa.
(02121 293 «9 7«
VSuan R « COOMEV • Çevnrer HALEUN D 0 W M • De«or H L O Ü N GORKAN • "oSÜr- ÇOU>»N
Yöoeter. ÇETİN AKCAN
KEREM ALIŞIK - MİME ÇAYIROĞLU
ALİ SUNAL - DİDEM UZEL
ÇETİN AKCAN - VEYSEL DİKER
EMRE TÖRÜN - HÜSEVİN ELMALIPINAR
Cuma - Cumartesi: 20:3-0, Pazar: 15:00
Islıklal Cad 209 Atlas Pasajı Beyoğlu E-maıl: sadnalisiktiyatrosu@isbank.net.tr
Tel: 0212 292 39 19 - 20
rTTifl Çağrı Merkezi Tel z 0216 454 15 55
Gönül Ulkü Gazanfer Özcan
komedi 3
YtzudM-: F \RNOLD - RBACH
PERŞEMBE-CUMA-CUMARTESİ 21.00 / PAZAR 15.00
tel: 0212. 212 94 82
•^•Mfif (021OJ 454 1555 iHwrwaQff£TlX-€Offi
— ^ —
İOC ORTAOYUNCULAR
ISTIKLAL CAD. N0:140 TEL (0 212) 25118 65-66 FAX: (0 212) 244 43 27
www.ortaoyuncular.com
Ferhan Şensoy'un
BENİ BEN Mİ DELİRTTİM?psi'fcomik oyun
Cuma-Cumartesi 20.00
Ferhan Şensoy'un
m i BIZIDIKIZLIYORPerşembe 20.00
KULTUR BAKANL1Ğİ NİN KATKILA.RIYLA
FERHANGIŞEYIER6 Ocak Salı 20.00
8-9 ARALIK SAAT: 10.30
KADIKÖY HALK EGİTIM MERKEZİ'nde Tel: 0216.330 10 27
Ferhan Şensoy'un yurtdışındakı film çekimleri
nedeni ile Aralık ayında oyunlarımız yoktur.
Ocak ayı biletleri satılmaktadır.
Bilet Satış/Rezenasyon: Ortaoyuncular Gisesi / 0 212 25118 65-66
tlycctrooyunevi
ÜHAT GENÇ'in hikayelerinden MAHİR GOMJİRAY'ın
O Y U N l t d ğ , yönettiği ve oynadığı
GAVARAOIAH EMRAH »KIOY » OHAY f AHIH1N aUziklari aşliiiada
aAUK liaran dekıru. Y0KSEL AYMAI'ın ıtıjı II*
AYCA DAMIACrı» çayhınaıİBil*.
çaylarıam yudumlarkaa— Oalın sayra».
S Aralık Cuma 20.00 / 6 Aralık Cumartesi 20.00
EFES
PUsen
İSM 2. KAT
Tartabaşı Bulvan No: 120-122, Beyoğlu
Rezervasyon: 0212 254 96 96
www.tiy3trooyunevi.com ı c KUTTJB BAWJIÜÖIPI
E F E S Pıls£i\'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek.
Almanya da kokladı vergi
gelirlerini, sınırlanndan çok
uzaklardaki coğrafyalarda
yerleşik Müslüman ya da
başka dinden olan ülkelerin;
Britanya yüzyıllardır okya-
nuslarda sürdürdüğü sömür-
geciliğini Irak içlerine sok-
tu usul usul; Türkiye Cum-
huriyeti'nin "banş" suurla-
nndaçızdığı politikasına kar-
şı "petroTün işletmeciliğiy-
le harac'ı en çok toplayanlar-
dan biri oldu. Irak'ın Os-
manlı yönetiminde geçen ta-
rih sürecine el atan Stephen
H.Longrigg.*olağanüstiias-
keriveçekki tophımsal nite-
tikleri bulunan Türklerin,
yönetkikr olarak lanetkn-
diklerini'' yazmış 1925 yılın-
da: -önce sultan, sonra ba-
ğımsız paşalar, ardından da
yönetimin dar sunt ve aske-
ri serüvenciierm neden oldu-
ğu, mihonlann açlığını ve
zorbahğı" temsil ettıklerini
ileri sürmüş( *). Longrigg'in
saptamalannın Büyük Bri-
tanya'nın çok daha modern
çağdaki polıtıkalan ile götür-
düklerini yan yana getirmek-
teyararvar Eskiîngiliz ma-
liye bakanlanndan Lord De-
niz Heaky, 28 Temmuz gü-
nü. Tun Sebastian ın sundu-
ğu BBC "Hardtalk" prog-
ramında söyledikleri, geli-
nen konumu çok iyi belirli-
yordu: "Saddam'ın uzaklaş-
tmlmasmda farkn yoflar de-
nenmelh'di:okadarnsanıöt-
dürmek zorunda kaünma-
mabydı"'. Şımdi ABD otur-
du böyle bu" rantın üstüne.
Tüm imparatorluklann or-
tak bir yanlan hep var ola-
geldi: tslam ve Osmanh di-
linde "haraç" denilen veıçi-
yi topluyorlardı gittıkleri yer-
lerden. Sadece "gayr-i müs-
fimkr'"den değil, tüm Müs-
lümanlann da bağımh ol-
duklan bir vergi türüydü bu.
En kestirme yol
İşte .ABD'nin Irak'a saldı-
n hazırladığı günlerde mo-
dern silahlar ve ücretli as-
kerlerle birlikte "haraç" gel-
dı aklıma.. İngilizcede *tax-
farmer" diye adlandınlan,
Osmanh vergi sısteminde
'Tnültezinı'' olarak geçen bu
sınıf üyeleri. devlet ile halk/
köylü arasuıa giriyor, behr-
lenen vergiyi topluyordu ya
da yapılması, onanlması.
üretıhiıesi gereken bir işi üs-
leniyor ve sonunda nemala-
nıyordu. Devlet ya da impa-
ratOTİuk meTkezine vaat et-
tiğı miktan ödedikten sonra
kalanı cebe ındiriyordu. Öy-
lece sınırlarda, ulaşılması
uzak yörelerde, devletin kar-
maşık bir düzenleme zah-
metine girmeden bütçesıne
para katmanın en kestirme
yoluydu bu sistem. Bu yol-
İa ne denli sömûrü düzeni
kunılabildiği hakkında ta-
rihçilerin kuramlan çeşididir;
vatandaşlarmın cebinden ahp
işgal ettikleri başka ülkeler-
de kullandıklan asker ve si-
laha yatırdıklan masrafin ya-
rattığı bütçe açıklannın uzun
vadede "haraç" getirisi ile
kâra dönüşeceği hep varsa-
yılmıştır.
'Racon'a uymamak
ABD'deki kimi firmala-
nn Irak'ın yeniden yapılan-
dınlması yolunda köşe kap-
ma ga>Tetlerini öğrenmek
hiç de şaşırtmadı beni. Birte-
levizyon ekranında gördüm.
işittim ve gazetelerde oku-
dum: h^k'ı güneyden saran
Ingilizbirliklerinin zahmet-
lerini(!) düşünmeden Üm-
mü Kasr limanının işletme
hakkını ABD şirketlerinin
paylaşunına sunan Bush yö-
netimi "krabçenin maıyetT
tarafindan "racon"a uyma-
makla suçlandı.
a
Ex-Empi-
re" kenarda kaldı. 19 Nisan
2003 günü saat 12'de TGRT
kanahnda haber dinlerken
Bağdat'tan canlı yayınla ka-
tılan muhabirin söyledikle-
n tüyler ürperticiydi: Yağ-
malama yer yer devam edi-
yor: öylesine ileri gidildi ki
bu eylemlerde, Birleşmiş
Milletler'e ait bina da nasi-
bini aldı; işin çok daha acık-
h bir yanı da. ABD'nin bu
yağmalama\T adeta özendir-
me ve )Tkılan yerlerin ima-
nnı kendi şirketlerine yaptır-
ma beklentisi içinde oldu-
ğudur.
Sıntan diptomasi
İmparatorluklar. Ro-
ma'dan beri. hatta daha ön-
celerinden, ışgal ettikleri yer-
lerin artı ürünlerine musal-
lat olarak sürdürmüşlerdir
"imperiyariiklerini. Ama
bu a
nema"yı toplamak ko-
lay olmamıştır; paralı asker-
lere ihtiyaç duyuhnuştur; her
zaman feda edilecek yerli
jandarmalar aranmış, bulun-
muş ve kullanılmıştır. Ne
Portekiz'in daracık merkezi
coğrafy'asındaki asker sayı-
sı, ne Hollanda'nın bir Av-
rupa köşesine sıkışmış yer-
lisi ne de küçücük Ingilte-
re'nin B ü ) ^ Britanya sını
koruj-acak nüiusu yeterli ola-
bilirdı bu silıp süpürmeye.
Günümüzdeki kak çıkarma-
sıyla bu geleneği modern
teknoloji. silah ve onlann
gölgesinde sıntan dıploma-
si ile ABD sürdürüyor. Iş-
galin getirdiği güçlüklerle
baş edebılecek nöbetçi erat
aramada aranıyor; ve "kah-
raman" Mehmetçik' in bek-
çiliğine gerek duymakta! Im-
parator ve emrindekiler ko-
loni alanlannı denetimde tu-
tabilmek için bunu isteyebi-
lirler, doğalan gereği. .An-
cak, Adalet ve Kalkınma Par-
tisi, "Amerika Irak için as-
ker isterse vermek zorunda-
yız, yoksa!_" diyebiliyorsa
imparatorluklardan çıkar
bekleyenler var demektir.
Ne acıklı bir hâl, hâl-i hâ-
zır, tanıklık ettiğimız şu za-
man. Silahlann en çok geliş-
tirilmiş bıçimleriyle, paralı
askerlerin en ustaca manev-
ralanyla dünyada kendileri-
ni değiştirememiş ülke ve
toplumlardan haraç toplanı-
yor; diktatörü yok etmek ni-
yetiyle onun yöntemlennin
inceltilmiş görüntüleriyle in-
sanlara kı>ılıyor; yaratıcıla-
n ve yaygmlaştıncılanyla
canavarlaştınlan ve adına
-kitk imha silahlan" dedik-
leri buluşlannı nice milyar
dolarlara ihraç ettikten son-
ra -ancak Irak'ta bulunduğu
bile kanıtlanmadan- suç un-
suru ilan edılıyor; ve demok-
rasi getirileceği söylentile-
riyle ülkeler ışgal edilıyor
Şan veşerefiçin
Sanki ortaçağ yöntemleri
gerigelmiş. 15.. 16. vd.yüz-
jıllann kültürel varsayımla-
n ve uygulamalan içinden
kopup bızlere ulaşmış. ta-
nıklık ettiğimiz tarihsel sü-
recin içine oturuvermiş bu
acımasızlık ve soygunculuk
- ortaçağlann şövah/e ruhunu
taşıyan, teke tek meydan
okumaya dayanan yığitliğin
dahi çok uzaklanna düşmüş-
ler. Sanki, askerlık toplumun
doğasını yansıtıyor, eylem-
leri de hem insan yaşamına
hem de çevreye ilişkin geçer-
lı tutumlardan örnekler dök-
türüyor. Sanki, öldürme,
doğal olmayan bir tutumu
değil de sivil toplum tarafin-
dan suç, sapkınlık ve kar-
gaşa karşısında bir zorun-
luhık olarak değer kazanıyor;
acıyı ve yokluğu sineye çek-
mek çalışmanın bir sıradan-
lığı sayılıyor; askerliğe bu
yönde prım veriliyor(**l.
"İmparatorhık" merkezin-
den çok uzaklarda üstlerinın
emrinde ve denetimi altında
-hiç koşullan ve fikirleri
sorulmadan görev üstlen-
miş- bulunan paralı askerler
kan kusan ya da sessızce öl-
düren aj'gıtlan birilerine veya
bir çevreye doğru nışan
alarakraylanndan boşalnyor-
lar. Öldürmevi. her ne sebep-
le olursa olsun, andığım tarih-
sel süreç içinde suç saymayı
öğrenmiş ve öğretmiş "Baü",
kendisınin dünyaya meydan
okuyan sözde temsilcisi ile
iskambil kâğıtlannda ilan et-
tığı u
en çok arananlar'ın
dışında bınlerce masumu,
kameralann gözleri önünde,
katlettiriveriyor paralı asker-
lerine, fenni silahlanyla,
haraç rantını toparlayabil-
mek için: "benden büyük
yok" diyebilmek için; "şan
ve şereP(!) için.
(*jS.H Longrigg, FourCenmries
of Modern Irak. Orford, 1925. ss.
322-:3
(**)J.Bladuedf. Top. TüfekwSün-
gü fÇev. Y.Alogan). Kitap Yayinevi;
Istanbul,Ocak2003,S.8.
PENCERE
Sömüpüsüz Uygarlık
Ne Zaman?..
2003 yılının dünya siyasetinde 'Islam' en çok
kullanılan sözcüklerden birine dönüştü, maşallahı
var...
Müslümanlar aralannda dayanışma ve işbiriiöi-
ni geliştirmek için 1969'da "Islam Konferansı Ör-
gütü" kurmuşlardı, o zamanki tartışmaları anım-
sanm:
- Türkiye İKÖ'ye katılsın mı?
- Katılmasın!..
- Neden?..
- Biz laik devletiz, kurulan örgüt dine dayalı...
- Peki, ne yapalım?..
Ankara başlangıçta islam Konferansı'natam üye
olmaktan kaçındı; ama, bu siyaset sonradan de-
ğişti, nefaydasını gördük, bilemem...
•
Bugün dünyadaki temel çatışma garip bir ikilem
üzerine oturmuş gibi görünüyor...
Bir yanda patron Amerika...
Karşısında Islam terörü...
Amerika her yerde hazır ve nazır, Afganistan'la
Irak'ı işgal etti; karşısında tüm Islam ülkeleri sus-
ta duruyorlar. Müslüman devletlerin ödü kopuyor,
gık diyemiyorlar; Islam Konferansı örgütü lafügü-
zaf!.. Kendi halklanna ve cemaatlerine her çeşit bas-
kıyı revagören şeriat devletleri emperyalizmin kar-
şısında suspus, yerle yeksan...
Vah zavallı Müslüman!..
Üstelik Müslüman başkaldırdı mı terörist oluyor;
baş üstüne dedi mi uşak...
Nedir bu ikilemin anlamı?..
•
Batı sanayi devrimini gerçekleştirmiş 'Aydınlan-
ma' aşamasından geçmiş, din diyaneti devlet ha-
yatından tasfiye etmiş...
Bugün Müslümanın karşısında kim var?..
Hıristiyan mı?.
Yokcanım..
Adıyla sanıyla emperyalist Batılı dinden imandan
çoktan çıkmış, petrol ayağına Islam coğrafyasına
girip ortalığı allak bullak ediyor; Hazreti Muham-
met'in ümmeti ise tarihin bu vaktinde bile inancı-
nı aşıp aklını kullanmak düzeyine erişemediğinden
zavallı mı zavallı...
İkilem, uygarlık aşamasında iki ayrı basamakta
ya da çağda bulunan Batı-Doğu çelişkisinden tü-
rüyor, Müslümanın düşmanı ne yazık ki yalnız kar-
şısındaki değil...
Müslümanın düşmanı önce ta kendisi..
Sonra karşısındaki!..
•
Ortadoğu'da yaşanan çatışma, din savaşı değil;
Aydınlanma devrimini gerçekleştirmiş sanayi top-
lumuyla, tanma dayalı dinci düzeni aşamamış Müs-
lümanın kavgasıdır; emperyalistin amacı Islamla he-
saplaşmak değil, petrolünü ele geçirmek...
Kimi Batılı, gerçeği örtmek amacıyla bu kavga-
ya özellikle "Medeniyetler çatışması" adını ver-
meye çalışıyor; oysa sanayileşmeyi teknolojik dev-
rimle bir üst aşamaya taşımış Amerika'nın 'Küre-
selleşme' süreciyle kurmaya çalıştığı 'YeniDünya
Düzeni'rim gerçek suratı Irak savaşıyla büsbütün
ortaya çıktı.
"Sömürü uygariığı"na din ideolojisiyle direnmek,
hiçbir şeyi anlamamakla özdeştir.
Peki, sömürüsüz uygarlığa insanlık ne zaman
kavuşacak?..
Cumhuriyet
mahallesi
30
Şanslı Aileye
Kapısını
•Açıyor.
Cumhurivet Maballesi'nin denize açılan penceresi,
Kınalı'da da ışler hızla ilerliyor. evler \11kselivor.
ÖnümitedekiyazKınalı Mahallesindeyaşam
başlayacak. Ve Kınalılar. kendilerine komşu gelecek
30 ailevi beklivor.30 şanslı ailevi...
18AYVADEÜ ARSALAR
Fiyat ve ödeme koşuilan son derece elverişli. Omeğin
500 metre karelik arsayı 4 milvar TL peşinat ve i 8
ay vadeyle alabilecekier.
îyısi mı sız bu şansı kaçırmavın. Hemen şımdi
Yapı-C'ye bir telefon edın. ödeme koşullannı ve
Cumhuriyet Kınalı Mahaltesi'nin sıze sağlavacağı
olanaklan öğrenin 30 şanslı aileden biri de sizin
aıleniz olsun.
YAPI-C
Adres
Te)
Faks
Gazete tel
E-Posta
Rtr Cumhuryet Vakft KunMişudur
: Türkocağı Cad. Basın Sarayı No.1 Kat. 4
(Gazeteciler Cemiyeti üstü)
Cağaloğlulstanbul
: (0212) 520 21 91-92, (0212) 522 49 26
: (0212) 520 50 23
:(0212) 512 05 05/550-561
: yapic@yapıc.com.tr
www.yapic.com.tr