Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İ6 KASIM 2003 ÇARŞAMBA COMHUPlYEr SAYFA
17
I "Tenrittler
osı styatstçmnen m
0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Türkiye'nin ekonomisiiki
bombayla bozulmazmış.
"Doğru... Buekonomi.
bombalan bile bozarf"
Gelenek
Akif Kökçe: "Bakmayın
•geleneklerine bağlı bîr
milletiz' diye atıp
tuttuğumuza...
Geleneksel
mimariyi,
müteahhrtfere;
geleneksel müziği popa,
arabeske; geleneksel el
sanatlannı fasona,
plastiğe; geleneksel
mutfağımızı kolaya,
hamburgere; tanmı,
madenleri Amerika'nın
çıkarlanna; ata yadigân
işletmeleri ve bankalan,
hortumculara; mavfyi ve
yeşili turizmci geçinen
mafyaya; topraklan
siyanürtü altın
arayıcılanna; feda ettik
birkaç kuruş uğruna!
Gelenek diye elimizde
kala kala bir tek
ramazan davulu kafdı; o
da birkaç kuruş bahşiş
uğruna!"
Beklenti
Göksel Kaya:
"Üniversite
mezunlannın
çoğunun iş bulmakta
zorfanmasının nedeni
eğitim sistemidir.
Sistem emir almaya,
boyun eğmeye ve
ezbere dayandığı için
gençler mezun
olduktan sonra hep
başkalanndan iş
beklemektedir."
B
ize küresel dünyada sınıriann kalkmakta ve
ulus devletlerin modasının geçmekte oldu-
ğunu söylüyorlardı. Köylülükle, köylülerle
alay etmelerine karşın dünyayı küçük bir
köye benzetiyorlardı. Ulus ötesi sermayenin sözcü-
lüğünü yapıyorlar; ulus devletleri "tu kaka" sayıp ye-
ni dünya düzeninin sömürgeleştirme politikalannı al-
layıp pullayarak sunuyortardı.
Bir yandan da birileri köyün ağası olurken, çoğun-
luk paryaJaştınlıyordu.
Derken 11 Eylül oldu!
Terör Amerika'da ikiz kuleleri vurdu.
llk işleri, Amerikan bayrağı altında toplanmak ol-
du.
Ulusalcılık doruğa çıktı.
Meğer ulus devletin modası geçmemiş.
Sınıriann da kalktığı yokmuş.
Sınıriann kalkması bir yana duvarlann daha da
yükseltildiğini gördük... Gümrük kapılanna gittiği-
Bayrak
mizde bir sabıkalı gibi parmak izimizi almaya başla-
dılar... Gözümüzün üstündezaten kaşımız vardı; gi-
derek kaşımızın üstünde saç bahanesi buldular!
Derken, "ulus devlet bitti" kandırmacası ile ulus
ötesi sermayenin paylaşım alanı olan Türkiye, ulus-
lararası Islamcı terörün hedefi oldu.
"İkiz" saldınlarla sinagoglar ve beş gün sonra da
Ingiltere başkonsolosluğu ile Ingiliz bankası vurul-
du...
Birde baktık ki, bize "ulus devletlerin modası geç-
ti" diyenler, "ulusal dayanışma" çağnsı yapıyor; her-
kes bayrak asıyor, bayrak astnyor...
Bu kadar iki yüzlülük olmaz!
Bayrak ulusal onurdur, gururdur...
Sevinçtir, mutluluktur, kıvançtır.
Bayrak, ulusal bayramlarda ulusal onuru, ulusal
sevinci paylaşmak için asılır...
Ulusal yasta, ulusal tasada, ulusal hüzünde, ulu-
sal acıda bayrak asılmaz, göndere bayrak çekilmez...
Ulusal yasta bayrak yarıya indirilir.
Bu düne kadar böyleydi...
Bayrak işinde de "11 Eylül saşkını" Amerika'ya
özendiler; ulusu yasa boğan terör saldınlan üzerine
her yeri bayrakla donattılar.
Neymiş ulusal dayanışmaymış...
Ulus devletlerin modasının geçtiğini söyleyenlerin
ulusal dayanışması ancak bu kadar olur.
Sapla samanı birbirine kanştınrfar ve terörü bay-
rakla karşılarlar...
Bu kafayla yann ne olacağı bugünden belli...
Madem bayrağımıza bakışta, bayrağımıza yakla-
şımdada Amerikalılara benzedik; biliyorsunuz Ame-
rikalılar bayraklanndan don biçiyorlar...
Yanna hazır olun!
SESSÎZSEDASIZ(!)
Yüksek Yerilim Hatt
erdincutku " yahoo.com
fnsanlık borsasında. aşklar karşılıksız çıkıyor, duygular
karaborsaya düştü... Sahte gülücük pazarlıyorlar!
Çıplak yıkanmayın melekler görür!
Antalya'da Çağlayan Lisesi'nin sü-
per lise bölümünde din kültürü dersi
okulun kütüphanesindeyapılıyor...
öğretmen Salih Kaya, kütüpha-
nedetopladığı öğrencilere, kütüpha-
nenin dev ekranına bilgisayar orta-
mında yansıttığı filmleri gösteriyor.
Filmlerin "başroC'ünde Harun Yah-
ya adını kullanan ve gerçek kimliği
bugüne dek anlaşılamayan bir kişi
"zırtapoz" oynuyor...
Çağlayan Usesi öğrencileri, din
defsinde Harun Yahya'dan şu feyiz-
leri alıyor:
Çıplak yıkanmak, sağımız ve solu-
muzdaki meleklerie cinler bizi gördü-
ğü için günahtır.
Ampulü bulan Edison'un ölümün-
den sonra dolabında Kuran'dan ışık-
la ilgili bir ayeti kerime bulun-
muştur.
Kuran'ın üç anlamı vardır
ve bu üç anlamı da en doğ-
ru şekilde anlamak için Arap-
ça okunması gerekir; Kuran
Türkçe okunamaz ve Türkçe ibadet
olmaz.
Sovyetler Birliği'ndeki ahlaksızlığın
en belirgin örneği kadınlann ve er-
keklerin aynı yerde ve aralannda böl-
me olmadan tuvaletini yapmasıdır.
Nuh peygamberin tufanda kullan-
dığı gemi buharlı ve metalden yapıl-
mıştı.
Kadınlar baştan çıkancı mahluklar-
dır; şeytan Adem'i kandıramadığı
için yasak meyveyi Havva'ya yedir-
miştir.
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKtNCİ
Nice 'TEKEUli bayramlara...
"- Şeyh EdebaJTniiL, Osmanga-
rinin. Örhangazi'nin yurt edindi-
ği; tarihi Ipek Yöhı'na asırlar boyu
esn'keden; KurtuhışSavasfna tüm
varngı fle kaOnp 10 binferce şehit
vermiş, tarihin buram buram kok-
tuğu bu topraklarda yaşayan B9e-
cSdfler, bu tesisi çoktan hak etti-
lerJ"
Bu konuşma, Marmara depre-
miıun 1. yıldönümünde, Bfletik'te-
la "TEKEL İçki Fabrikaa'run açı-
lışında yapılmıştı. Halkın aynı d-
de "rakı fabrikaa" kurulması tale-
buıi de "desteklediğinr söyleyen
dönemin Devlet Bakanı Rüştü Ka-
znn Yüceten'in ardından. yenı dö-
nemin ANAP lideri ve Başbakan
Yardımcısı Mesnt Yıimaz da şunu
vurgulamıştı.
-Bu tesis, doğal meyvelerle fikör
üretimindedünyadaJdender fabri-
kalardan biri otacakür_"
Nıtekim. konusmalardan sonra
hep birlikte Bılecik'e ait özel bir li-
kör de "'gururfa" yudumlanmış,
ancak Mesut Yıimaz sadece "kok-
bmakla" yennerek, halkın huzu-
runda "alkoT almaıraştı... (Haber
Anadolu-17. 08.2000)
imizİDToırumu
avı-Gende kalan "Ramazan
nm gündemine
ffuran "TE-
K£Cinsanşı"ko-
nusu her açıldı-
ğnda, aklıma o
"«ytli, gazfli, şe-
MT Bılecik ko-
njşmalan ile Me-
sct Yılmaz'ın li-
k)râ "içmeden
bklaması" gel-
d..
Bir yandan Bilecik'teld fabrika-
lai için "Osmanb'nm ük başkeu-
tiM armağanımız" denecek kadar
'İjrtsanan", öbür yandan da yine
^jkent" kararlanyla gözden çı-
küülan TEKEL'e kârşı bu vefasız-
k. acaba sadece "ekonomik
ajaçh" bir politikanın ürünü mü-
4ı
1
..
Yoksa, %
'si>BSİÎslamcıhk''açısın-
dı "insana keyfTCria"içecekle-
r "günah" sayanlar, aynı keyfe
hzmet veren TEKEL'i -özefleştir-
m" yoluyla "gâvurtara" mı dev-
rdıyorlar?..
.\nkara 8. Idare Mahkemesi,
Ti-G»da Iş'in açtığı darada TE-
KEL Alkollü îçeçekJer Işletme-
snın satışını hedefleyen ihale iş-
lderini durdurdu (20.11.2003-
ümhuriyet). Yargının bu karann-
dn önce Maliye Bakanı Kemal
lukıtan ise 2003 yılı bitmeden
i>gun frvaüa sattşın" gerçekleş-
cileceğini söylemişti (15.11.
2(3-Hürriyet). Kamusal çıkarla-
n yanı sıra Türk içkilerinin tadı-
n. tültüriinü ve gûzelliğini de za-
Kı bilmeyen siyasilerin "TE-
EL'in kıynıetiııi bilmeleri'' de ga-
liamumkün göriinmüyor...
Lstelik. Denizli Milletvekili
ÜEtafa Gazaka'nın örneğini ver-
dfy "Japon JTl fîrmaa'' gibi ya-
barı müşteriler de asluıda kendi
ülkelerinin "devfet şirkederi'" ko-
numundalar... Yani bizim "muha-
fazakâr Kberaliznı'" kurmaylan-
mız "devietimizi küçültürken".
dünyanın en güclü liberalleri. üs-
telık "biznn devlet birikimJerimiz-
le" kendi devletlerinı "daha da
güçjendinne" peşindeler...
'tçmesini büenlerin' ülkesi
TEKEL'ın satışı ertelenince,
"Şeker Baynunı"mızı da bır kez
daha dünyanın en kaliteli
fc
>erfiB-
körierimizk" kutlayabiliyoruz...
Örneğin. "Isparta Gûl Likö-
rû"mûz, uluslararası 3 altın ma-
dalyalı; "Konv^ Kayısı Ukö-
rö"müzun gümüş madalyası var;
"Bodrum MandalinaIikörii"müz
altın ve gümüş madalya sahibı;
"Çfflek", -Ahududu" ve "Adana
Pbrtakal" da madalyalan toplayan
likörlerimiz..
Hele, "Paşa Likörii" dedığimız
"Türk Kahve Likörü" ıse dünya-
mn en ünlü ve pahalı hemcinsleri
"lîa Maria" ve "Kahluz" ile ya-
nşmaktalar...
Böylesi bir başannın sırn ise
Anadofaı'daki binJerce y ı M "şa-
rap kültürü" ve bunu en değerlı
"miras" olarak devralan TE-
KEL'in 70 yıllık "üretim birikim-
leri"...A>'nıkülnirün
ve birikimlenm ka-
zanımı da yine tüm
likörlerimızin "e-
sans" kullanılarak
değil "gerçekmeyve-
lerie" üretilmesi.
Çûnkü Türkiye bir
"meyve cenneti" ve
aynı zamanda tarih
boyunca da içkiyi
"içmcsiııi büen
r
insanlann ülke-
si...
'Yajamaya' yabancılar
Işte böyle bir ülkede, Rama-
zan'da bir ay ara verilen içkıye de
"fikörfe" yeniden "merhaba'' de-
mek, tarihinden, coğrafvasından
ve her çağdaki "uygaıtk kültnriin-
den" gelen bir "Cumhuriyetgete-
neğTdir...
Annelerimizin aylar önceden
"bajTama hazutk" olarak yaptık-
lan o güzelim vişne, nane, muz ve
her türlü meyveli likörlerin "Türk
kahvesryfc" birlikte ve yanında da
yine bizehas olan "badem şekeriy-
k" sunulmasuun anJamı da "ahin
açıkhğjnı" ve "yaşamın tadnu
diATimsamayı" ba>xam seMnciyle
de buluşturmak için değıl midir?..
Şimdi TEKEL'ı yok etme
karannı verenler, Anadolu'nun
şarap kültûründen bile nasıl ki
habersizgibilerse, iştebu "ba>ram
tadma" da ne yazık ki yabancılar...
Siyasi hedefleri ise "kendüerine
benzeyen" bir toplum yaratmak ol-
sagerek...
Kendi yaşamiarma güzeltik ve
keyif katoıasmı bilmeyen yönetict-
lerin,tophımave ülkeyegü/dlik ve
muthıhık getirdiğine ise tarihte hiç
rastlanmadL..
Nice "TEKEL'M" bayramlara...
Oekinc'Kn cumhuriyet.com.tr
KlM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakCa turk.net
ÇİZGÎLİK KÂMtL MASARACl kamHmasaraci ıı mynet.com
H A R B İ SEMİHPOROY semihporoyfn yahoo.com
$u dönemi Vo&Lar Korosu uyelerindieti,
kankatürcü ar-kadaç/rna^r^msever-,
dcgtumuz C&H K&MM 0A/6Ü'yü yürıeğimizegömüyoruz...
KEDİ LEVO APTİÜKA aptulka hotmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAH 26 Kasun www.mumtas-arikan.com
O/S /ÛŞK(LERD£ "BÜYÜK SOPA" P0UİİK4SU.
•iSOi '04 &U6ÜH, g/e ASD gAŞKANt iuc KEZ yıner&ştNA
ycccaiMK r/)/>M/çrr. T&SOPOBS seoasstfeLr, T&MAMtA&t-
Ğl GEZl St/&4£fNO<4, O2.ELL/KLS /4M£/S/K#"/V//V SÜGDÜ/S.-
" " İ
MC / Ç
OLM(/f(190i)j 3 ytl- ÇOK. EHERJ-llc SıR yÖA/Er/M UVGU
C4MfÇT7. l'Ç K>Lir/&*£>* HALtcrAkl >14M4 GtRl'çıML
KİYLE OLUA4LU A/orZ/1& ALı4N ROOS£V£LT, İŞÇILE-
Ü
ÇAL'ŞMtŞ, 7TCÖS7-LEISJ.E MÜC4O£C£ ETMİŞTİ- ANCAK, ONUN
/>£ r'çrsKİ sigi otMAMfçrj. BÜYUK. oet/Lsr
ÜÜ
8U
(BUYÜK
KLE Süfit
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Bayram
Üç gün önce bir söyleşi için çağnldığım bir rad-
yo programında sunucu dostum, "Biraz eskibay-
ramlardan söz edermisin?" diyesorduğunda ak-
lıma çocuklukyıllanmın bayram ziyaretleri, ceple-
rime doldurduğum parlak kâğıtlı bonbonlar, aldı-
ğım bayram harçlıklan, gittiğim bayram yerlerin-
den başka bir şey gelmemişti. Verdiğim bu yanrt-
lar böyle bir söyleşi için yeterfiydi aslında. Yanm
yüzyıl geride kalmış o "eski bayramlar"a ilişkin
başka ne anlatabilirdim ki?
Söylediklerimi daha renkli kılabilmek için eski
bayramlann vazgeçilmez geleneği olan o bayram
ziyaretlerinin "törensel düzeni"nden, ailenin yaş-
lılanndan küçüklerine doğru işleyen şaşmaz hiye-
rarşisinden de söz etmiştim. Bayram sabanlannın
çocuklar açısından en büyük mutluluklanndan bi-
rinin sabah erkenden uyanıldığında yatağın kena-
nnda bulunan bayramlık giysiler, parfak derili gıcır
gıcır ayakkabılar olduğuna anlatm/ştım.
• • •
O yıllarda Şeker Bayramı, "Ramazan Bayramı"
olmamıştı daha. Bayram namazlannı kaçırmayan
dedelenmiz, babalanmız gibi bayram namazını kıl-
dıran eski günlerin tonton yüzlü imamlan için de.
Bayramın ilkgünü ailenin büyüklerine yapılan zi-
yaretlerle geçerdi. Herziyaret biz çocuklar için bir
avuç daha bonbon, bir mendil daha harçlık de-
mekti. Merak edip anneme, "Harçlıklan niçin men-
dil içinde veririer" diye sorduğumda yedı-sekiz
yaşında olmalıydım. "Harçlığt göstererek vermek
çok ayıptır oğlum.." diye yanıtlamıştı annem. An-
lamaz anlamaz baktığımı görünce "Durumu iyi
olanlargibi iyi olmayanlar da vardır" diyerek açık-
lamıştı. "Harçlık mendil içinde verildiğinde alan,
sokağa çıkıp da içine bakana kadar ne kadar al-
dığını bilmez. Mendil, çok verenin yanında az ve-
reni üzen abartılı sevinçleri önler.." demişti. "Pa-
ra" denen nesneye bir başka bakışlan vardı "eski
zaman" insanlannın.
Sonra, "O kadarşekeryersen, dişlerin çürür, mi-
den bozulur" uyanlan gelirdi büyüklerden. Bay-
ram harçlığı semt çayırlanna kurulan bayram yer-
lerinde dilediğin kadar salıncak, dilediğin kadar
atlıkannca anlamına gelirdi. Televizyon da, elekt-
ronik oyuncaklar da, bilgisayar oyunları da yoktu
o yıllarda. Çocuklar birbirieriyle daha arkadaştılar
mahallede. Daha da dayanışmacıydılar. Çok harç-
lığı olanın cebindekini az harçlığı olanlarla payla-
şacağı kadar dayanışmacı.
Işte bunlan ve bunlara benzer şeyleri anlatmış-
tım o radyo söyleşisinde.
• • •
Geçen hafta Istanbul'da yaşadığımız dehşetin
fotoğraflannı daha önce görmüş olsaydım, mut-
laka başka şeyler anlatırdım, diye düşünüyoaım
bugün. Anneleri anlatırdım. Salt bayram günleri-
nin değil, çocukluk yıllannın tüm mutluluklannın
odağıydı anneler. Annesiz bir bayram düşünüle-
mezdi. Sürekli koşuşturart, derleyen, toplayan, dü-
zelten, düzenleyen, öğütler veren, kucağına koşu-
lan annesiz bir bayram, "bayram" olmazdı ki za-
ten. Olamazdı.
Eray'ı anlatırdım. Levent'teki "küresel cihat"
bombasıyla yaşamı genç yaşta noktalanan Ayşe-
nur ErKoca'nın tabutu başında ağlayan sekiz ya-
şındaki çocuğunun gözlerindeki annesizliği, anne-
siz kalmışlığın çaresizliğini anlatırdım.
Bu bayramı ve bundan sonra gelecek bayram-
lan Eray gibi annesiz geçirecek tüm çocuklann
yaşamlanndan çalınan, kopanlan mutluluklann-
dan söz ederdim.
O fotoğraflan daha önce görmüş olsaydım, o
gün anlattıklanmın hiçbirini anlatamazdım belki
de... O annesiz kalmış, annesiz bırakılmış çocuk-
lann yoksun kalan hayatlanndan utandığımdan...
(e-post;dkavukcuoglu « superonline.com)
(Faks:0 212-234 68 73)
BULMACA SEDATYAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/ Geleneksel
Türk evlerin-
de hayat, sofa,
sergâh gibi
mekânların
kenanna yer-
leştirilmiş, bir
yanı pencere-
İi, yüksekçe
seki. 2/ Uçu-
rum... Belli
bir amacı ol-
mayan, daya-
naksız söz. 3/ Koka-
in türevi uyuşturucu
bir madde... Yavru
yapmaya alışkm kü-
mes hayvanlan için
4
kullanılan sözcük. 4/
Sinema filmlerinin
çekiminde kullanılan
ve üstünde birtakım
bilgiler bulunan tah-
ta. 5/Lantan elementüıin simgesi... En kısa zaman
süresi... Hafif ve yavaş sesle söylenen. 6/35'Iik ra-
kıya verilen ad... Kuzey gökkürenin en parlak yû-
dızı. 7/Birkaç kişinin oturabileceği koltuk... lücel
bir silah. 8/ Aralaruıda herhangi bir bakımdan ilgi
ya da benzerlik bulunan şeylerin tümü. 91 Evlilik-
dışı doğan çocuk... Çirkin, kaba.
Y1TCARIDAN AŞAĞIYA:
1/Kasaplık hayvanJann timüs ve pankreas bezle-
rine venlen ortak ad. 2 " - - dedigin demir kale/Ya
alınır ya alınmaz" (Karacaoğlan)... Nesnel. 3/Bir
işletmenin ani batışı... Iri, kart. 4/Dansçının ayak-
kabılanna takılan metal plakalann vurmalı bir çal-
gı gibi kullanıldığı dans üslubu. 5/Bir nota... Tar-
la sının... Yenilgınin kabul edildiğini anlatmakta
kullanılan sözcük. 6/ Boyutlan olağandan küçük
olan... Ispanya'da verimli ovalara verilen ad. 7/Kok-
teyllerde sunulan, üzeri peynir, sucuk, salam gibi
şeylerle süslenmişküçük ekmek... YahyaKemal'in
hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri. 8/ Felsefede, dü-
şünce biçimlerinin ya da varlıklann en genel ya da
temel türlerini belirtmek için kullanılan terim. 9/
Bir ana bitkinin çevTesinde yeniden beliren sürgün
ve filizler... Türk müziğinde bir usul.