Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2" KASIM 2003 CUMA
4-
CUMHUSİYLT SAYFA
17
- Istanbul'daki patlamalar
yüzünden borsa kapanmış...
"Aksi halde borsa kendi
kendine patlavacaktı!"
MarAkifKökçe:
'Trafik
fıazalannın
günlük olağan
bilançosu; onlarca ö l ü,
yüzlerce yaralı,
tiVonlarca hasar.
Mûbarek karayollan
oeğil kara haber
yolları.'
Bıçak
Antalya Tabip Odası
Başkanı Dr. Arif Bulutz
"1 Kasım'da
Cumhuriyette yer a l a n
demecimin bazı
bölümleri alınıp,
yorumlanarak
yayımladığı için yanlış
anlamalara neden o l d u .
Demecimin amacı;
Sağlık Bakanı'nın her
toplantıda dile getirdiği
'bıçak parası'na açıklık
getirmek içindi.
Demecimin aslı; kamuı
kurumunda çalışıp h e m
de muayenehaneciliğe
ofanak veren bir
sistemde bunu
önlemek ve kontrol
etmenin çok zor
olduğu, bu şartlarda
'bıçak parası aldırmam'
demeçleri yerine tam
süre çalışma yasasını
çıkarıp yeterii
ücretlendirme
yapılarak önüne
geçilebileceği
şeklindeydi."
laylar çok hızlı gelışıyor. Cumartesi Istan-
bul'da iki sinagogun önünde patlatılan bom-
balardan sonra tetıkçilerın kimliği hızla belir-
lenmiş, perdenın arkasından islamcı terör çık-
mıştı ki dün Beyoğlu'nda Ingiliz Başkonsolosluğu'nun
ve Levent'te Ingiliz ortaklığındaki bir bankanın gökde-
leni önünde yine çok şiddetli patlamalar oldu...
"Ikiz" patlamalarla Istanbul, savaş alanına döndü...
Ondan fazla ölü, yüzlerce yaralı...
Levent'teki patlama öylesine şiddetliydi ki Kadı-
köy'de camları sarstı; Anadolu yakasında da patlama-
lar olduğu sanıldı.
Dünkü patlamalar, sinagoglardaki patlamalardan
sonra Istanbul'a gelen ya da Türkiye'de bulunan Ame-
rikalı ve Israilli "uzmanlar"ın da, kendi elleriyle yarat-
tıklan uluslararası terörü önlemede yetersiz kaldığını
gösterdi. Istanbul'da en sıkı korunan binalardan biri
olan Ingiltere Başkonsolosluğu neredeyse yerie bir edi-
lecekti...
11 EylüllenGüvenlik önlemleri, sinagogların bulunduğu sokak-
ları trafiğe kapatmak ve terör haberlerine yayın yasa-
ğı koymakla sınırlı kaldı.
Terörün yeni eylemlerini önlemeye ulusal ya da ulus-
lararası istihbarat yetmedi. Yıllardır depremle yaşama-
yı öğrenemeyen Istanbul, birkaç gün içinde deprem gi-
bi yıkımlar yaratan uluslararası terörie yaşamaya mah-
küm edildi. Türkiye beklenmedik bir hızla kendini ulus-
lararası terörün kucağında buldu.
Bu arada... Sinagog saldırılan üzerine ne demişti İs-
lamcı Başbakan Tayyip Erdoğan.
"Devletimize, ülkemize veya hükümetimize terör yo-
luyla veri/mek istenen bir mesaj varsa onu almadığı-
mızı, elimizin tersiyle ittiğimizi ve ayaklarımızın altına
aldığımızı tüm dünyaya haykjnyoaım."
ilginç bir açıklamaydı bu... Bugüne dek hiçbir baş-
bakan böylesi bir yaklaşım sergilememiştı...
Dünkü patlamalar. bir bakıma sinagog patlamalarıy-
la verilmek istenen bir mesaj varsa bunu elinin tersiy-
le ittiğini, ayaklannın altına aldığını söyleme gereği du-
yan Tayyip Erdoğan'a bir yanıt gibi oldu...
öteyandan Amerika "11 Eylül"den sonra "12 EylüPü
yaşamadı; "12 Eylül"ü Afganistan'a, Irak'a yaşattı; Su-
riye'ye, Iran'adayaşatabileceğinınsinyallerini verdi. Bi-
zim medya Istanbul'daki sinagog saldınlarını, "küçük
Amerika" olmaya özendirilen Türkiye'nin "11 Eylüf'ü
yaptı ve fakat Türkiye dün "12 Eylül"ü de yaşamak du-
rumunda kaldı.
Bundan sonra?
Bundan sonrası buraya nasıl geldiysek öyle devam
edeceğe benziyor...
"13 Eylül", "15 Eylül", "20 Eylül"... Amerika'ya "stra-
tejik terör ortaklığı" veAvrupa'nın "Biriiği"nezarar ver-
memek için Ortadoğu'ya daha yakın!
f
SESStZ SEDASIZ (!)
Yüksek Yerilim Hatb
erdincutku J yahoo.com
"Keşke"siz bir hayatımız olsa keşke!
Kadpolaşmak için AKP soruşturması
Tokat'tan Hüseyin Kalkan bildiri-
yor:
"Tokat'ta ortaöğretim okullan mü-
dürleri arasında Atatürkçülüğü iletanı-
nan Merkez Anadolu Ticaret ve Tica-
ret Meslek Lisesi Müdürü Metin Tel-
li, bir süre Tokat öğretmenevi Yöne-
tim Kurulu Başkanlığı da yapmış ba-
şanlı bir eğitimci ve yöneticidir...
Okulun bilgisayar laboratuvannı hal-
ka açarak okul dışındaki gençlerin de
internet kullanmasını sağlamış, ücret-
siz bilgisayar kurslan düzenlemişti.
AKP hükümeti Telli'yi ilköğretim
okullarından birine öğretmen olarak
atamak üzere görevinden aldı.
Görevden alma 'operasyonu' için
Tokat Milli Eğitim Müdürlüğü tarafın-
dan Telli hakkında soruşturma başla-
tıldı. Soruşturmada 'norm kadro' dü-
zenlemesi gerekçe gösterildi. Norm
kadro düzenlemesi, okul müdürleri-
' nin yetkisi dışında olduğu halde Telli bu
konuda suçlandı ve soruşturma so-
nunda 'maaş kesimi' cezasına çarptı-
nldı. Soruşturmanın ardından da Telli,
bir ilkokula öğretmen olarak atanmak
üzere görevinden alındı."
Ada Dostlan Derneği, Burgazada'daki yangının izterini bir an önce
silmek için boyu 2.5 metreye varan gelişmiş fıdanlarla ağaçlandır-
maçalışması başlattı. Perihan Ergun'un başkanlığındaki derneğin bağışlar için Iş
Bankası Beyoğlu Şubesi'ndeki hesap numarası: 1494022.
Pirincîn Taşı
NEBİCEYLAN
Yıllardır ABD'deydi. Her ırk-
tan, herdinden, her kültürden
insanın bir arada olduğu, g ö k -
kuşağı kadar renkli ve inanıl-
maz ölçüde özgürlük dolu bu
dünyaya, çarpılmıştı!
Insanlar çok rahat giyiniyor-
lardı. Istedikleri kadar açık sa-
çktılar. Onları doğa koşulları
dışmda örtünmeye zorlayan
br neden yoktu sanki. K o c a
br üniversitede tesettüriü tek
br bayan öğrenci görmüştü.
Eu öğrenci de kimseyi rahat-
sz etmiyordu; ilgilendirmiyor-
du bile. Belli ki oralarda böyle
gyinmeyi veya soyunmayı en-
gelleyen yasa da yoktu, y ö -
rötmelik de. Oralarda böyle
brşeyin, dedikodusu bile ola-
razdı. Adamların tuzlan nasıl
ca kuruydu!
Zaman zaman, ABD içinde
yaptıkları gezilerin birinde
Anishleri gönneye gitmişler-
cı. Alman kökenli bu insanlar,
irançlarına ve kültürlerine
rüthiş bağlıydılar. Yüz elli yıl
cncenin koşullannda yaşıyor-
ladı. Ot yataklarda yatıyorlar,
eektrik ve otomobil kullanmı-
yor; hatta elbiselerine düğme
okmiyorlardı. Bunlann, hilkat
çaribeleri gibi gelene gidene
costerilmesini ve bundan pa-
rıkazananlann olmasını biraz
^adırgamıştı; ama olsun, öz-
çurlüğün bu denlisi yine de
Fayranlık vericiydi. Kendi ül-
hesinin neden böyle olamadı-
önı düşünüyor; ama anlaya-
rıyordu. Birileri ülkesine tür-
tan mayını mı döşüyordu, et-
rk aynm bombası mı atıyor-
CJ, mezhep gazı mı sıkıyordu
caba? Bu tür yaklaşımlara
zöD'de hemen "komplo te-
dsi" denip geçiliyordu. O da
c/le yaptı. Olsa olsa ülkesin-
eki rejimin inanç ve özgür-
Lklere düşmanlığından kay-
raklanıyordu bu sorunlar.
fcem, hangi komşusuyla iyiy-
c ki araları? Yapma yahu, ül-
tesindeki rejim kötüyse, ne-
en örneğin hertıangi bir Gü-
oy Amerika ülkesiyle hiç so-
tn yaşanmıyordu? Off! Dü-
sinemez olmuştu, şaşınp kaJ-
nştı.
ABD'de iyi insanlar tanımış-
ıSıcak, sevecen, dost insan-
f. Konuşup anlaşabildiği her-
BS savaşlara karşıydı! Irak'ta-
me de! Soyadının anlamın-
an yola çıkarak "Ben bir
qaç değilim; sadece bir ça-
um" diyeBush'u hicveden-
rde çoktu; televizyon şovla-
nda Başkan'ı destekledikle-
ni göstermek için bluzunu sı-
np tombul tombul sıntan ka-
nlar ve onlan çılgınca alkış-
r/anlar da. Biraz garip de ol-
Î demokrasiydi bu. Bak bu-
da yasak masak yok, diyor-
j. Nedir o bizim yaşadığımız
jlüm, diyordu. Burada, ge-
ısini kurtaran kaptan, diyor-
•j. Kim güçlüyse o yaşasın,
yordu. Hem, Darvvinsapta-
•amış mıydı bu "doğal ayık-
nma" gerçeğini? Buradaki
îşam, tam da o gerçeğin uy-
jlamasıydı. Danvin'i devrim-
«bellemiş olmanın saçmalı-
ğından utandı. Adam bal gibi
özgüriükçüydü. Belki "Şu an
ne düşmek dalgalara..." dize-
leri bile liberalist bir bilinçaltı-
nın, keyif çatma isteğinin ürü-
nüdür, diye geçiriyordu aklın-
dan; ama olmuyordu. Dizeler,
onun çıkanna uymaya direni-
yordu. Sıkıntıdaydı. Aklına sık
sık, yıllar önce 6. Filo askerie-
rinin bir nhtımdan denize atı-
lışları; ve ertesinde kana bula-
nan bir meydan geliyor; ter
içinde kalıyordu. İki arada bir
deredeydi. Yıllar yılı yokluk,
enflasyon; ırk, dil, mezhep ge-
rilimi... Bir de türban düğümü!
Çalan çalana, soyan soyana!
Neydi ülkesinin kadersizliğinin
nedeni? O kadersiz ülkeyi öz-
lemenin ateşi de içinde ufak u-
fak yangına dönüşmekteydi.
Düşünceleri ve duygulan
birbiriyle büsbütün anlaşamaz
olmuştu. Yüreğindeki yurt öz-
lemini soğutmaya "Ne kaske-
tim kaldı senin ora işi..." diyen
şiir yetmez olmuş; ona daha
eski bir şairden de dizeler ek-
lerolmuştu: "Zihnim bu şehir-
den, bu devirden çok uzak-
ta..." Simit yiyebilmeyi, kıyı-
sında bazlama pişirilen deniz-
lere girebilmeyi nasıl da özlü-
yordu! Sonra dönüp kendine
kızıyordu: "Neymiş o ulus ve
yurt özlemi? Belli kJ ben dino-
zorum. Şu küresel gerçeklik-
te kaldı mı öyle şeyler!" Ama,
herkapıdaki, herotomobilde-
ki, herevdeki bol yıldızlı kırmı-
zı beyaz çizgili bayrağa neden
kimsenin sözü yoktu? Ve ney-
di, o dev boyuttaki bayrağa
dönüp çılgınca ulusal marş
söyleyişlerdeki coşku? Issız-
larda kendi ülkesinin ulusal
marşını mınldanıp içlendiği
oluyordu. Melodisi de zordu
yahu! Canı sıkılıyordu. Şaşkın-
dı. Kendini değiştirmeyi sını-
yor; yeterince başaramıyordu.
Yurdunun özgüriükferi krttı ve
demokrasisi yoktu; ama yok-
sulu ve hırsızı çoktu. Bu so-
runlann birçözümü olmalıydı.
Gerçi, ABD'dekilerin de
düştükleri yerden kalkamaya-
cak kadar şişman olmak,
AIDS, uyuşturucu gibi sorun-
lan vardı; ama geniş bir ülke-
ye (nasıl olduğunu pek eşele-
meyin, diyecek; diyemiyor)
yan gelip yatmışlardı. Zengin,
rahat ve mutluydular. Onlar gi-
bi olunmalıydı! Sorunu çöz-
müştü işte: Ülkesindeki ulu-
sal, kültürel kılıftarla örtülmüş
zihniyetin sultasına artık bir
son verilmeliydi! Tüm inançla-
nn, tüm giyim kuşamlann; tüm
özgürlüklerin önündeki yasak-
lamalar kaldırılmalıydı. "Han-
gi çağdayız canım?"
Akıllanıp dönmüştü.
Dün görmüşler kendisini.
"Pirinci severim; ama pilavın
içinde pirinç gibi duran taşlar
yok mu! Ayıklanmıyor taşlar"
deyip duruyormuş. Ve ekliyor-
muş: "Davulun sesi uzaktan
hoş geliyor. Hem, davulhalkı-
mın boynunda; tokmak yine
malum ellerde!"
Sevindim. Gerçekten akıl-
lanmış bu adam.
nceylan(5 bahcesehir.edft.tr
KİM KİME DUM DUMA BEH/ÇAK behicak" turk.net
ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci ı mynet.com
BLXUT BEBEK NURAYÇİFTÇİ bulutbebek" hotmail.com
e-îimizde bi sen
Aman.Sen de
KEDİ LEVO APTÜÜKA aptulKn hotmail.com
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 21 Kasun tncw.mumtaz-arikan.com
Ktnii kaltmindtn, "AUm
Sanmfın bir-
36 YASfNÛA ÖLENDAfİL.
169S'TE BUSÜN, İU6İUZ gssrscisı ueuny PUROELL
(pÖKSlC) ÖUKJ. KIASİK 8AT7 MÛZJİ'NİH İLK BÜ-
YÛK USTALAZI AOKIM&A SAY6IN gig y£g/ OLAN
niZCELL, S>K SIK MOZaer'lA KAgŞtlAÇTtlZtLA-
CAKTIR. PueCELL DA, MOZAKT Gfgi ÜSTt/A/ X4-
RAOILIÇU BİR ÇOCLIK OLAÜAIC POSMUŞ,
ONUN &8İ VER/UL1 OLMUŞ (SOO 'Ö£N FAZLA
YAPin VAüiy, YAPmARlNDAICıMELODİ ZEU-
GİNÜĞİyLE VE OPBISA ALANfNDAKİ ÇALIÇUA-
UUİIYLA PİICJCATLBIİİ ÇBKMİÇ, YİNE OHUH
6İ8İ S6 YAflMDA ÖLMÜŞTÜ. O Z4MANA D€-
SİN,İNSİL7E/e£'D£ PEK BİLİNMEYEH OP£GA,
PURCFl 1 İLE GÜNPBMB GELM'S. EN AZJNPAN.
"OtPO VSASNAS" GIBİ Sİf? BAÇYAPIT KAZAHIUultfTt..
SOLDA, eESrtCİ VE ÛHUÛ SİR YAPm* GÖ&JUİYOR-
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Biz de Vanız Diyorlar
Geçen akşam sessizliği dinliyorum. Okyanusun
ötesinden arıyor eski bir dost. Yıllar hiç geçmemiş
gibi, sesi hâlâ sıcak.
- Ben Latife, diyor.
Düşünde görmüş, sağlığımı soruyor.
Zamanlamaya çok şaşırdım. Son günlerde ben de
çok düşündüm onu. Söyledim, güldü. Hiç ayrılma-
mışgibi birsöyleşiyedaldık. Güzel haberler verdi ba-
na Anılarını yazıyor. Anı yazan dostlarıma biri daha
katılıyor.
Yıllar var görmüyorum Latife Mardin'i. Aramızda
denizler, dağlar, okyanuslar yok, yatak odamda kar-
şı karşıya konuşur gibi olaylar ve insanlar. duvarda
Daver Darende'nin mavileri, Avni Arbaş'ın küçük
kızı, hiç ayrılmamış, bu anda kavuşmuş gibiyiz. Geç-
miş ve gelecek birbirine dolanıyor, sarmaş dolaş
oluyoruz zaman tünelinde.
Latife Mardin Istanbul sosyetesinin öncülerinden
biri. Sosyetenin göbeğinde yaşarken yaşamını ters
çevirdi, yeniden başladı dünyaya, insanlara, çalış-
maya, emeğinin karşılığını almaya. Odönemde bek-
lenmeyen bir olay bu. Latife yolun ortasına bile u-
laşmamış, yaşamı yeniden yapılanıyor. Tophane'de
Uluslararası Çalışma Enstitüsü'nde bir görev alıyor.
Sosyete kurallannı aşarak, yeni bir dönem başlatı-
yor yaşamında. A'dan Z'ye kadar yönelen bir emek
oluşuyor yolunda. 0 büronun yöneticisi bir bilim
adamı, Ekmel Zadil. Latife'den başka Berin Insel
de görev alıyor büroda. Ben de sık sık gidiyor, ga-
zeteci olarak izliyorum olaylan. Konular ilginç ama,
olay değil. Bizim görevimiz de güçlüğü aşmak. Ga-
liba aşabildik. Tophane'deki büroya başka ülkeler-
den yabancı uzmanlar da geliyor, değişık çalışma-
laria ufkumuz genişliyor, o güne kadar görmediği-
miz, bilmediğimiz konulann içine dalıyor, öğrenme-
nin erdemini yaşıyoruz. Istanbul için yeni ve ilginç
bir olay bu. Sosyetik yaşamı can sıkıcı buluyor genç
kadınlar. Çalışmak istiyor, yararfı olacaklan görevi
seçmekten mutluluk duyuyor.
_ Latife Mardin, o zaman "öniş", Yusuf Ziya
Öniş'in kızı; Latife Mardin yolunu doğru çizen biri
olarak yer alıyor yaşamımda. Uluslararası Çalışma
Enstitüsü'nde görevi kısa sürdü, besteci Arif Mar-
din'le eviendi bir süre sonra. Yolunu çizdi ve açık-
lad/: Kocasının yeteneğini geliştiımek için gerekli
eğitimi en iyi düzeyde alacak. Yıllarca önce Istan-
but'da sosyetenin göbeğinde yaşayan bir kişinin ka-
rarı bu. önce şaşkınlık, sonra saygı yarattı.
Latife Mardin akıllı bir kadın her şeyden önce. Ya-
şamı da akıl çizgisinde gelişiyor. Istanbul'dan aynl-
dılar, yeni ufuklara yöneldiler. Arif Mardin müzik da-
lında uzmanlaşmak için New York'a uçtu. Latife Mar-
din, Arif Mardin'in sevdiği bir dalda yeteneğini ge-
liştirmek, üretmek için kollan sıvadı. Arif Mardin caz
dünyasının güzel ustalanndan biri oldu çok geçme-
den. Dünyaca ünlenen besteleri var. Konserier ve-
riyor, müzik yapıtlan besteliyor, bateler, operalar. Da-
lında dev boyutlu ürünlerie yer alıyor her zaman.
O yıllarda çok az görüştük. Istanbul'ageldikleri za-
man kaçamak bir buluşma, sonra yaşam sürüyor.
• • •
Derken dün gece tetefon çalıyor. New York'tan an-
yor Latife Mardin. Yaşam boyu şaşılası olaylariageç-
ti yıllar. Ama beni çok şaşırtan, mutlandıran olayla-
rın ayrı yeri var. Latife'nin telefonu da böyle bir olay.
Geceyi dinlerken dost bir ses geliyor New York'tan,
kaldığımız yerden başlıyor söyleşimiz. inanılır gibi
değil, ama gerçek.
Telefonu kapadım, düşünceye daldım. Yaşamın
gizemi de bu. Latife'nin yaşamöyküsünü bekliyorum
şimdi. Kitap yakında bitecek. Cumhuriyet kızların-
dan birinin ışığıyla parlayacak yolumuz. Güzel olay-
ların gizemini duyacağız Latife'nin kitabında. Çok-
sesli, çok renkli bir kitap olacağını düşünüyorum.
Atatürk'ün kadın devriminden güzel bir bölüm. Bir
noktaya vannca, yetenekleriyte öne çıkıyor kadın-
lar. Bilmedikleri dallarda uzmanlığa ulaşıyor, biz de
vartz, diyorlar.
Gerçekten varlıklannı güzel sergiliyorlar.
New York - Ankara telefon söyleşisinde Arjantin
tangolan da yer aldı o akşam. Latife Mardin de Ar-
jantin yolculuğunu anlattı bana. Dünya değişiyor,
tangolar değişmiyor galiba. Latife de o tangolan
söylüyor sanınm. Eski tangolan da anımsadık Lati-
fe 'yle. Şarkılardan söz ederken yüzü gülüyordu. Tan-.
goları telefonda değil, yan yana dinlemek isteğimiz
de bir gün gerçekleşir, diye düşünüyor, gerçeği ya-'
şamayı diliyorum.
1 2 3
BULMACA SEDAT YAŞAYA\
SOLDANSAĞA:
1/ Karşısın-
dakini sustu-
racak biçim-
de ve çok ko-
nuşan kimse.
2/ Yün, keten
gibi şeyleri
eğirmekte
kullanılan,
bir ucu çatal
değnek...
Bölmeli gö-
çebe çadın. 3/
Parlak kırmızı renk-
te bir süs taşı... In-
san sesinin müzikte
kullanılması. 4/Çok
iri ve kaba şey. 5/Es-
ki Yunan kentlerin-
depazaryeri...Cila- 6
cılıkta kullanılan bir 7
tür zamk-reçine. 6/ 8 I
Ilgi eki... Yapma, et- 9 (
me... Eski Mısır'da güneş tannsı. 7/Motorlu ta-
şıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlan-
tıyı sağlayan mil... Kayak. 8/Buz üstünde kayma-
ya yarayan bir tür ayakkabı... Yapraklann düz ve
parlak bölümü. 9/Rey... Çiçekleri hekimlikte kul-
lanılan ve meyvesi zeytine benzeyen bir ağaççık.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/Özellikle çocuklarda görülen ve sindirim siste-
mindeki emilim bozukluğundan ka>oıakJanan has-
talık... îtalya'nın en uzun ırmağı. 2/Bir etkinliğin
geçici olarak durdurulduğu süre... Kınm hanlan-
na ve prenslerine verilen san. 3/ Viyolonsele ve-
nlen bir başka ad... Argoda esrar. 4/Bir renk... Tıp
dilinde derinin kanlanmasına verilen ad. 5/ Par-
laklık. gözalıcıhk... Çıplakvücutresmi. 6/Ateş...
Bir spor takımının gözde oyuncusu. 7/Mayalı ha-
murdan, içine çeşitli katıklar konarak hazırlanan
bir tür kokulu çörek... Şarap ma|ızeni. 8/ tstan-
bul'un bir semti. 9/Dalkavuk... Ij4nç duyma.