Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EKİM 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
H i J v U i l U I T J J . ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
fetrol-Iş, ÖYK'nin 27 şirketin satış sözleşmesinde değişiklik yaparak görevini kötüye kullandığını savundu
ÖzelleştirmedesuçdosyasıFJTAA KOŞAR
?trol-Iş Sendikası, "18 yülık
özleştirme serüveninden örnek-
lefe yer verdiği "Suç Dosyası2" yi
harladı. Tek tek özelleştirme uy-
gujnalarının incelendiği ve PO-
Aîtan Balıkesır Seka'ya kadar
peçok kurumda yaşananlann ay-
nnlanyla anlatıldığı Suç Dosyası
2'c yer alan veriler, özelleştirme-
nİEİyasal kararlarla keyfi uygula-
m a n sahne olduğunu gözler önü-
ne ^rdi.
Ftrol-îş'in saptamalanna göre,
özdeştirmede alıcılann borcunun
erttenmesi nedeniyle de kamu çok
büûk zarara uğratıldı. Buna göre,
19S-2003 Ağustos tarihleri ara-
• "Suç Dosyası 2"de yer alan verilere göre, Özelleştirme İdaresi 1985-2003 döneminde,
10 milyar dolarlık kaynak sağladı ve buna karşılık 9.7 milyar dolar harcadı. Özelleştirmede
alıcılann borcunun ertelenmesi nedeniyle kamunun çok büyük zarara uğradığmı bildiren
Petrol-İş, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun, alıcılann borç ödeme planlannı 40 kez
değiştirdiğini vurgulayarak borçlann 9-10 yıl ertelendiğine dikkat çekti.
sında 8.6 milyar dolarlık satış ya-
pıldı. Ancak 7.2 milyar dolar tah-
sil edilebildi. Özelleştirme Jdaresi,
bu dönemde 10 milyar dolarlık
kaynak sağladı ve buna karşılık 9.7
milyar dolar harcadı.
Petrol-îş'in aynı dosyasında
Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun
da (ÖYK) görevini kötüye kullan-
ÖYK'nin alıcılann borç ödeme
planlannı 40 kez değiştirdiği vur-
gulanarak alıcılann borçlannrn 9-
10 yıl ertelendiği ifade edildi.
Petrol-lş "Özelleştirme Suçla-
n"nın tarihi için "1985 - 2003 (sü-
rüyor)" dedı. 1995-2003 tarihlen
arasındaki uygulamalan kapsayan
Suç Dosyası 2"de yer alan "suçiar
dığı savunuldu. Petrol-tş'e göre, ve aktörleri" şöyle:
ÖYK, 27 şirketin satış sözleşme- Suç Tarihi ve Mahalli: Nisan
sinde değişiklik yaparak görevini
kötüye kullandı. Dosyada,
1995-METAŞ
Suç: METAŞ, 1992'dedevletta-
rafından aluıarak iflastan kurtan-
lır. 2 yılda kâra geçirilen şirket en
büyük 500 sanayi kuruluşu sırala-
masında 45.'liğe yükselir. 6 aylık
kân 120 milyon dolara yükselir.
Şirket, 57.9 milyon dolar bedelle
özel sektöre devredilir. Şirketi alan
Uzanlar,tekrar zarara sokar ve ver-
gi ödemez, 2 bin 500 çalışan işten
atılır.
Suç Tarihi ve Mahalli: Nisan
1995 - Türkiye Otomotiv Endüst-
risi (TOE)
B7LIKESİR SEKA
Albayraklar'a
hzdiye edildi
Sıç: Türkiye'nin tek çinko üreticisi ve
altıriiretim teknolojısıne sahıp olan ka-
mu srketi satılarak çürümeye terk edilir.
Sıç Tarihi veMahaffi: 1996 - ÇİNKUR
(Çin:o ve Kurşun Işletmesi)
Tirkiye'nin tek çinko üreticisi ve altın
üretın teknolojisine sahip olan kamu ku-
rulusj Çinkur, Iranlı, Kanadalı ve yerlı
Ekir Madencilik firmalanndan oluşan
Kayeri Metal Madencilik ortaklığına 14
milym dolar bedelle satılır.
Öslleştirmeden önce 154 milyar lira
olan jirket zaran özelleştirildikten sonra
11.5 cat artarak 1.769 milyar liraya yük-
selir. Dünyanın en büyük çinko üreticisi
ve ticıretıni kontrol eden Glencore firma-
sı, 1999'da alacağına karşılık bu tesısle-
ri rerin koyar, üretimi durdurulur. Ma-
den sıhası ise Türkiye'de altın arayıcıhğı
da yapan Cominco'ya, arkasından ünlü
Rio Tinto firmasma geçer.
Çürümeye terk edilmiş tesislerin satışı
için 7 kez ihaleye çıkılmasına karşın, tes-
pit edilen bedelin yüzde 40'na dahi alıcı
bulunamaz. Şirket 23 Temmuz 2003 'te
8. kez satışa çıkanlır.Türkiye'nin çinko
üretimi dışardan karşılanır.
Suç: Işletme iktidara yakın bir fırma-
ya değerinin çok altında satılır.
Suç Tarihi ve Mahalli: 19 Haziran 2003
- SEKA Balıkesir Işletmesi
Şirkete satılmadan önce 1.8 milyon do-
larlık yatırun yapılan ve 51.2 milyon do-
lar değerindeki işletme, 1.1 milyon dola-
ra Albayrak AŞ'ye satıldı.Firma 289 iş-
çiyi kapıya koyar. Yargı, bağışa dönen bu
satışı, kamu yaranna aykın bularak dur-
durdu.
Asgari ücret
görüşmeleri
• AIMKARA(AA)-
Asgari Ücret Tespit
Komisyonu, 2004
yılında uygulanacak
yeni asgari ücreti
belirleme çalışmalan
çerçevesinde ilk
toplantısını 4 Kasım'da
yapacak. İlk toplantıda
Türk-lş ve TİSK
yönetıcileri de yeni
ücrete ilişkin görüşlerini
açıklayacak.
Türk-tş. asgari ücretin
çalışan işçi ile birlikte
dört kişilik ailenin
zorunlu gıda harcaması
tutannı karşılayacak
düzeyde belirlenmesini,
belirlenecek yeni ücretin
işletmeler ve ekonomiye
yeni yük getirecek
düzeyde olmamasını
istiyor.
Türkiye işsizfikte
OECO dördüncüsü
• ANKARA (ANKA) -
Türkiye, Ekonomik
îşbirliği ve Kalkınma
Örgütü (OECD) üyesi
ülkeler arasında işsizlik
orarunda Polanya.
Slovak Cumhuriyeti ve
Ispanya'nın ardından
4'üncü sırada yer alıyor.
OECD üyesi 30 ülkenin
yılın ikinci çeyreğindeki
işsizlik oranlan
açıklandı. Buna göre
Polonya, ikinci çeyrekte
yüzde 20.1 ile
OECD'nin işsizlik oranı
en yüksek ülkesi olmaya
devam etti. Türkiye'de
ise ilk çeyrekte yüzde
12.3 olan işsizlik oranı,
ikinci çeyrekte yüzde
lO'ageriledi.
Ozefleştinneye karşı geniş bir kampanya başlatan Petrol-İş, çok sa\ıda ilde mitingler. toplanolar düzenknıi^ti.
Hisse devri ve borç ertelenmesi bugün yargıya taşınıyor
POAŞ'ta yeni baştan
Petrol-lş, POAŞ'ın, halka arz edilmesi gereken
yüzde 25.8'lik hissesinin Iş-Doğan Petrol
Yatınmlan'na devri ve borcunun ertelenmesi
kararlannın, iptali istemiyle bugün dava
açıyor. ÖYK ve ÖİB hakkında, Ankara
Cumhuriyet Savcılığı'nda suç duyurusunda
bulunmaya hazırlanan Petrol-tş, POAŞ'ta borç
ertelemesinin iptali için Ankara Idare
Mahkemesi'ne gidecek. Sendika, söz konusu
davaya, kamu yararını koruma ve sağlama
iradesi içindeki her kişi ve kurumun müdahil
olarak katılması çağnsında bulundu.
Davada, öncelikle yürütmenin durdurulması
talep edilecek. POAŞ'ın yüzde 25.8 oranındaki
hissenin satışından doğan trilyonluk borcu 3
Eylül 2003'te alınan ve kamuoyundan
gizlenen ÖYK karanyla, taksitlendirilerek
ertelenmişti.
Suç: Nisan 1993 "te 50 milyon do-
lar değenndeki TOE, Rumeli Hol-
ding'e 8 milyon dolara satılır. His-
seleri TOE'ye ait olan pazarlama
şirketi MAT da yanında hediye edi-
lir. Uzan Ailesi, MAT'da çalışan
447 işçiyi tazminatlan bile öden-
meden işten atar. Şirkette üretim
durdurulur. Şirketten geriye 238
dönümlük arazi ve Uzan ailesinin,
çimento fabrikalannın çimentolan-
nı taşımakta kullandığı çok elve-
rişli bir iskele kalır.
Suç Tarihi ve Mahalli: Temmuz
2000 - POAŞ
Suç: Kamuya ait POAŞ kendi kâ-
n ile satın alınır. POAŞ'ın yüzde
51 'lik kamu payı blok olarak 1.260
milyon dolar bedelle Iş-Doğan Ya-
tınmlan AŞ'ye devTedilir. Satış söz-
leşmesinde devletin denetimini sağ-
layan, 5 yıl süre ile geçerli imtiyaz
hisse ve kalan yüzde 42.3 kamu pa-
yının halka arz edileceği tanzim edi-
lir. Bu özelleştirme topluma, "Ça-
ğuı en büyük peşin saüşı" olarak su-
nulur. Ancak, 500 milyon dolan, bu
yatınm grubu tarafmdan, kalan 760
milyon dolar ise Vakıfbank'ın da
içinde bulunduğu 9 bankanın oluş-
turduğu konsorsiyumdan alman
kredi ile ödenır.
6 Mart 2002'de yüzde 16.5 kamu
payı halka arz edilir. Şirketin halka
açıklık oranı yüzde 23.2'ye çıkar.
Kamu payı yüzde 25.8'e düşer.
15 Nisan 2002 tarihınde ÖYK, 5
yıl beklemeden 2. yılda devlete ait
altın hisseyi kaldınr.
Halka arz edilmesi gereken yüz-
de 25.8'hk kamu payı, 16.07.2003
tarihınde yine ÖYK karanyla blok
olarak sermaye grubuna devredilir.
Toplam 387.8 milyar liralık satış
bedelinin yüzde 30'u peşin, kalan
271 milyar liraya karşılık ise PO-
AŞ'ın kendi hisseleri teminat olarak
gösterilir. Özelleştirme Uygulama-
lannda Değer Tesbiti ve Üıale Yö-
netmeliği'ne göre; hisse senetleri te-
minat olarak kabul edilmemektedir.
Yani ÖYK'nin kendisi tarafından
usulsüz işlem yapılır.
8 Ekim 2002'de ise 1.3 milyar do-
lar zararda olan Iş Doğan Petrol Ya-
tınmlan AŞ ile POAŞ bırleştirile-
rek, zararda olan şirket bütün aktif
ve pasifleriyle POAŞ'a devredilir.
POAŞ zarara uğratılır ve uzun bir
süre vergi ödememesi sağlanrr. 22
Kasun 2002 "de küçük yatınmcılann
hisseleri, bu grup tarafından ucuz
fiyatla ele geçirilir. Böylece Iş-Do-
ğan Grubu'nun POAŞ'taki payı
yüzde 99.35 yükselerek kontrol el-
de edilir.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLÜ LONDRA ergjnyatr.net
Bush yönetiminin, karartasansının BM
Güvenlik Konseyi'nde oybirliğıyle benim-
senmesini "büyük diplomatik" zafer ola-
rak sunanlara bakmayın. ABD açısından
işler ne Ortadoğu'da ne de Irak'ta iyi gi-
diyor. Stratejik analiz sitesi Stratfor'un
bir yorumuna göre (17/10), ABD Irak'ta-
ki sıkışmayı aşabilmek için cepheyi ge-
nişletmeye karar vermiş. Bu "ileriye doğ-
ru kaçış" da ABD'nin sorunlannı çöze-
meyecek.
ABD'nin, bu "ileriye doğru k, ç;ş ham-
lesiyle" daha da artmasını bekleyebile-
ceğimiz sorunlannı, üç başlık altında top-
layabiliriz. Birincisi, Israil-ABD ilişkisin-
de, ABD'nin inisiyatifi zayıfladı, Şaron,
Bush yönetimini peşinden sürüklüyor.
Ikincisi, ABD Irak'ta denetimini hâlâ ku-
ramadı, aksine prokonsül Bremmer'ın
otoritesi zayıflıyor. Üçüncüsü, uluslarara-
sı ilişkiler alanında ABD'nin etkinliği aşın-
maya devam ediyor.
İsrall ABD'yl sürüklüyor
ABD-israil ilişkilerinin tarihsel denkle-
mine göre, ABD, israil'i ne pahasına olur-
sa olsun koruyacak, Israil de ABD'nin
bölgedeki hegemonyasına uygun politi-
kalar izleyecekti. Bir süredir, Şaron hü-
kümetinin, ABD'nin küresel imparatorluk
projesinin daha küçük çaplı bir modeli-
ni Ortadoğu'da uygulamaya koyarak, bu
denklemle çelişen bir yönde inisiyatifi
ele almaya başladığı görülüyor. Ha-
mas'ın yaşlı lideri Şeyh Yasin'e yönelik
suikast girişimi, Arafat'ın tasfiyesinin
gündeme getirilmesi, Filistin toprakla-
rında inşa edilen duvar, Suriye'ye yöne-
lik "önleyici vuruş", israil'in denizaltıla-
nna nükleer füzeler yüklediğine (Los An-
geles Times, The Observer), Şaron'un
Mossad'dan iran hedeflerine vurabil-
mek için plan yapmasını istemesine
(Spiegel) ilişkin haberler, ABD uzmanla-
nnın destekleyici demeçleri, Israil-Filis-
tin çelişkisinin tümüyle bölgesel bir so-
run haline getirilmeye başlandığını gös-
teriyordu. Ustelik böylece Israil nükleer
silahlannı ortaya çıkararak belirsizlik
polrtikasından da vazgeçiyordu. Strat-
for da, Bush yönetiminin artık tarafsız
görünme çabasmdan vazgeçerek
açıkça İsrail'in yanında, Türkıye'yi de
kapsayan bir üçlü ittifak biçiminde, yer
almaya karar verdiğini ileri sürüyor. Gaz-
Hızlanarak Süpüklenirkenze'de ABD personelinin ölümüne yol
açan bombalı saldırının, bu eğilimleri
güçlendireceği, Şaron hükümetinin ABD
üzerindeki etkisini daha da arttıracağı
söylenebilir. Şimdi ABD, Suriye ve Iran'a
yönelik girişimlerini yoğunlaştırırken Tür-
kiye'yi de sürecin içine sürüklemeye ça-
lışıyor.
Irak'ta direniş cephesi
genisliyor
ABD'nin Irak'ta denetim kurma çaba-
lan, geçen hafta iki darbe daha yedi.
ABD'nin
kendi atadı-
ğı Geçici
Yönetim
üzerindeki
denetiminin
görünenden
daha zayıf
olduğu orta-
ya çıktı.
ABD'nin
verdiği ka-
yıpları azalt-
mak, biraz
da başkala-
nnın ölmesi-
ni sağlamak
için Türki-
ye'ye büyük gereksinimi var. Ancak Ge-
çici Irak Yönetimi içinde bu konuda c-id-
di bir direniş olduğu ortaya çıktı, hatta
Kürtlerin temsilcisi, ABD'yi istifa etmek-
le tehdit etti. Şimdi ABD'nin Türkiye'den
asker getirme konusunda kararsızlığa
düştüğü, yeni bir formül bulmakta dazor-
landığı görülüyor.
Ikincisi, ABD'nin Irak'ta başarılı olabil-
mesi, direnişin Sünni bölgeleriyle sınırlı
kalmasına bağlıydı. Geçen hafta, Irak'ta
nüfusun yüzde 60'ını oluşturan Şiilerin
içinde önemli etkinliğe sahip bir kesim di-
renişe katılmaya başladı. Şii liderlerinden
Mukata el Sadr Irak Geçici Yönetimi'ne
karşı bir "rakip hükümet" kurduğunu
açıkladı. ABD işgaline karşı sesini yük-
seltmeye başladı. The Economist,
ABD'nin Sadr'dan rahatsız olduğunu ve
müdahale etmeye hazıriandığını yazıyor.
Geçen hafta Kerbela'da ABD güçleriyle
Şii militanlar arasında, üç ABD askerinin,
iki Iraklı güvenlik görevlisinin ölmesine, 7
ABD askerinin yaralanmasına (The New
York Times 18/10) neden olan çatışma,
Sadr'a müdahale etmeye kalkmanın ko-
lay olmadığını, kanlı bir Şii-ABD çatış-
masının gündeme gelmeye başladığını
düşündürüyor. ABD işgalinin geleceğine
ilişkin bir diğer ipucunu da askerler ara-
sında yapılan anket verdi: Moral bozuk-
luğu had safhaya varmış (BBC, 17/10).
Unrted Press International'ın cumarte-
si günü geçtiği aynntılı bir haber, yüzler-
ce yaralı ve
hasta ABD
askerinin
çok kötü ko-
şullarda,
haftalarca
doktorgöre-
meden be-
ton baraka-
larda bekle-
tildiğini orta-
ya koyarak,
bu moral
bozukluğu-
nun, salt
Irak'taki di-
renişten de-
ğil, Ameri-
kan Devletinin yetersizliğinden de kay-
naklandığını gösteriyordu. Şiilerin de ka-
tılmasıyla genişleyecek bir direniş bu as-
kerierle bastırılabilir mi?
BM kararı, Pyrrhos zaferl
Geçen hafta BM'den geçen karar, as-
lında ABD açısından büyük bir diploma-
tik başarının değil, iki yenilgının altını çiz-
di. Birincisi, Richard Perle geçen mart
ayında, The Spectator'da "yeni dünya
düzeninin BM'ye dayanacağına ilişkin
fantezi, Irak'ta ölecek demişti". Geçen
hafta Bush yönetiminin BM'den karar çı-
karmadan, ne mali ne de askeri açıdan
ilerleyemeyeceği belli oldu. ikincisi, ge-
çen karara rağmen, ABD'nin verdiği ta-
vizleri yeterti bulmayan Almanya, Fran-
sa ve Rusya, Irak'a asker ve para yardı-
mı yapmayacaklannı açıkladılar. Böylece
BM kararı Wall Street Journal'ın deyi-
miyle"/(üçü/(rj/r/nc//'yapra5;''olmaktan
öteye geçemedi. Üstelik, Bush yönetimi,
BM karan sayesinde, bu hafta sonu ya-
pılacak Madrid toplantısında, Irak için
daha çok bağış toplayabileceğini hesap-
larken, ABD Kongresi'nden ikinci bir dar-
be yedi. Kongre, Bush yönetiminin Irak'a
verilmek üzere önerdiği 20 milyar dolar-
lık hibenin yarısını borca dönüştürdü. Bu
karar, hem diğer ülkelerin, "ABD vermi-
yorsa biz neden verelim" yaklaşımını,
hem de Bush'un Kongre'deki desteğinin
zayıflamakta olduğuna ilişkin algıyı güç-
lendirecek.
ABD'nin etkisinin zayıflamaya devam
ettiğini düşündüren başka göstergeler
de var. örneğin, geçen perşembe Fran-
sa, Almanya, Ingiltere arasında yapılan,
Belçika'nın da katıldığı (Beriusconi'nin
çağnlmadığı) toplantı, ABD tarafında bü-
yük kaygı yarattı. Toplantının konusu Av-
rupa ülkelerinin, gerektiğinde NATO'dan
bağımsız davranabilme kapasitesini art-
tırmaya yönelik, bir Ortak Savunma Po-
litikası'ydı. ABD'nin NATO temsilcisi
Burns, girişimi "Atlantik ittifakına büyük
tehdit" olarak niteledi. Avrupa'da NA-
TO'nun önceliğine büyük önem veren
VVashington, şimdi, Le Monde'un yoru-
muna göre, "Blair'inAB 'ye çok fazla ya-
kınlaştığını düşünüyordu". Ancak ABD,
ingiltere'ye baskı yapmaya başlayınca,
Blair kendisini Avrupa'dan kopartmak is-
teyen basınçlara direneceğini açıklarken
Financial Times, Bush yönetimini, "so-
runu abartarak elini zayrflatmakla"
eleştirdi. Bunlar ABD'nın Ingiltere üze-
rindeki baskılannın da bir sının olduğunu
gösteriyordu.
ABD'nin uluslararası gücünün temel
taşlarından biri olan doların geleceğine
ilişkin tartışmalar da devam ediyor. The
Spectator'da yayımlanan bir yoruma
göre, geçen sene Suudi Arabistan'ın
ABD elçisi bir Kongre komitesine "pet-
rolün dolara bağlı tutulmasında ısrar
ederek ABD'ye bugüne kadar verdikle-
ri desteğe değinmiş ve daha ne kadar
sürdürebiliriz bilmiyorum" demiş. Rus-
ya'nın petrol satışlarında, dolardan Eu-
ro'ya geçme tasarımının arkasında da,
aslında Almanya varmış (17/10). "Hege-
mon" gerilemeye devam ediyor, peşine
takılmamakta fayda var!
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
CHP'ye Haksıdık
Yoğun biçimdetartışılması nedeniyle CHP'ye de-
ğinmek gerekiyor.
CHP, 199O'lı yıllarda, hükümet ortaklıklarında uğ-
radığı kimlik ve kişilik aşınmasından sonra hükü-
metlerin yanlış uygulamalarına, özellikle de bir baş-
bakanın Türk Ticaret Bankası alım-satımına bizzat
karışmasına karşı çıkan bir tutum sergiledi. Temiz
siyasetin bir gereği olan bu tutum, ilginçtir,
CHP'nin, siyasal istikran bozan, bu nedenle de eko-
nominin bunalıma sürüklenmesine yol açan parti
damgasını yemesine neden oldu. Oysa o yıllarda
CHP'nin uyanları dinlenseydi, banka yolsuzlukları
nedeniyle bu toplumun kaybı, yalnızca 3.6 milyar
dolar olacaktı. Şimdilerde ve şimdilik banka hor-
tumlamalarının halka maliyetinin 50 milyar dolan
aştığı biliniyor. CHP'nin uyanlarının gözardı edilme-
si, yalnız büyük ekonomik kayıplara yol açmakla
kalmadı, toplumsal ve siyasal yapının daha da bo-
zulmasına neden oldu. Yıllardır, bankacılık sistemi
belini doğrultamıyor; yatınm, istihdam ve üretim ar-
tışı sağlanamıyor; tasarruf sahipleri büyük sıkıntılar
çekti ve çekiyor.
Devlet ihalelerinden pay kapma yarışında olan
çıkarcı medya, kendi doğasının bir sonucu olarak,
CHP'yi istikrar bozucu göstermek için özel bir ça-
ba harcadı; ekonomik sıkıntı çeken toplumun bey-
nine CHP düşmanlığı iyice kazındı. Sonuçta, diğer
nedenlerin de katkısıyla CHP Meclis dışında kaldı.
• * •
Geçen yıl yapılan seçimlerde CHP yüzde 20'ye
yakın oy alarak Meclis'e girdi. Son bir yılda Meclis
içinde ve dışında yapılanların değerlendirilmesi bir
yana, yalnızca bir olay, çok açık bir biçimde CHP'nin
başan hanesine büyük harflerle yazılmalıydı: ilk
aşamada ABD'nin 62 bin askerinin ülkemizde ko-
nuşlandırılmasının, 1 Mart 2003'te reddedilmesi.
Tezkere'n/n reddi, ülke içinde halk arasında çok
olumlu karşılandı; yabancılar da Türkiye'ye övgü-
ler yağdırdı. Bilinen bir gerçektir ki, Tezkere'nin ret
edilmesi, CHP Meclis grubunun sımsıkı karşı duru-
şuyla sağlandı.
Tezkere'ye, Meclis'te verilen hukuk devleti sava-
şımı; orman yağmasına karşı çıkış; Anayasa Mah-
kemesi'ne yapılan başvurular; eğitim, kadrolaşma,
dokunulmazlık, genel olarak çalışanların sorunlan
ve iş yasası; 8.5 milyar dolarlık ABD kredisinin si-
yasal koşula bağlanmasına karşı çıkış vb. konular-
da verilen uğraşılar eklenemez mi?
CHP'nin Tezkere karşıtı tutumu ve diğer yaptık-
lan hiç kuşkusuz savaştan çıkar bekleyenler ve on-
lann denetlediği basın-yayın çevrelerinde eleştirile-
cekti; öyle de oldu ve oluyor.
Kamuoyunda çok etkili olan "savaşçı medya"
için söylenecek bir şey yok.
Ancak yaprağın öbür yüzü var; yalnızca bu sağ-
lam duruş, bu ülkenin banşsever, ulusal bağımsız-
lıkçı, ilerici ve demokrat kesimlerinin CHP'ye hak-
kını vermesine, ona destek olmasına ya da kısa bir
süre de olsa Tezkere başansı için alkışlamasına ne-
den olmalıydı değil mi; öyle olmadı.
• • •
Milli Görüş gömleğini çıkardığını söyleyen, an-
cak kimi kilit uygulamalanyla tam Milli Görüşçü ni-
telikte bir hükümet iş başındadır. Ince ayar kalıcı
kadrolaşma; eğitimde, ısraria yaratılmak istenen iki-
li yapı ve imam hatip okullannı bitirenlere üniversi-
telere girişte sağlanmak istenen ayrıcalık; üniversi-
te ve TUBİTAK yönetimlerini ele geçirme yönünde-
ki kararlı ve ısrarlı tutum, bu niteliğin yalnızca üç ör-
neğidir.
Böyle bir ortamda CHP'nin, yaptıklannın değil
de şu ya da bu nedenle yapamadıkiannın sü-
rekli olarak öne çıkanlması; ilkelerin ve düşün-
celerin yerine kişiye dayalı çözümlemelere ko-
nu edilmesi ve yerden yere vurulmasının, kimlerin
işine yarayacağı sorusuna doğru yanıt verilmelidir.
Bu bağlamda kimi CHP yetkililerinin parti kurulla-
nnda görüşülmesi gereken konulan, medyada
birbirlerine mektup yazarcasına gündeme ge-
tirmelerine de değinmek gerekir. Kısaca CHP'ye
yöneltilen eleştiri ve suçlamaların haksızlık nokta-
sına ulaştığı bir gerçektir.
• • •
Türkiye, yakında yerel seçimlere gidecektir.
AKP'nin ulusal düzeyde yerleştirmeye çalıştığı uy-
gulamalar, sıra yerele geldiğinde, doğru-dürüst de-
netlenemeyen, ihale ve çıkar ağlannın sanp sarma-
ladığı yerel yönetimlerin elinde nasıl gelişir? Bu so-
runun yanıtının verilmesi gerekir. Cumhuriyetin de-
ğerleri konusunda duyarlı olan kesimlerin ve özel-
likle de 3 Kasım seçimlerinde sandık başına gitme-
yenlerin bu noktaya doğru tanı koymaları gerekir.
Cumhuriyet ile yaşıt ve Cumhuriyet'in değerleri-
nin özü olan CHP'nin incelenmesinde, nicelik ile ni-
teliğin; geçmişin, şimdinin ve geleceğin; özetle, öz-
nel ve nesnel yönlerin dengeli biriikteliğinin gözetil-
mesi büyük önem taşıyor.
3. GAP ve Sanayi Kongresi
'Mayınlı arazilerde
tanm yapılabilir'
DtYARBAKIR
(Cumhurijet Bürosu) -
TMMOB'yebağhMa-
kina Mühendisleri
Odası Diyarbakır Şu-
besi'nin düzenlediği 3.
GAP ve Sanayi Kong-
resi'ne katılan Diyar-
bakır Zirai Mücadele
Araştmna Enstitüsü
Ziraat Mühendisi Hadi
Aydın, boşaltılan köy
ve sınırlardaki mayınlı
arazilerde ekolojik ta-
nm yapılabileceğini
söyledi.
Aydın, "GAPböIgesi
ekolojik tanm yapılma-
sı için yeterti bitki türii-
ne sahiptir. Birçok bitki
bölgede ekolojik olarak
yet^tirOebüir'' dıye ko-
nuştu.
Büyükşehir Beledi-
yesi Mehmet Akif Er-
soy Tiyatro Salonu'nda
düzenlenen kongrenin
"Tanm, orman ve hay-
vancıhk" başlıklı otu-
rumda "GAP bölgesi
kanmsal kalkınmasın-
da kooperatifçffik" bil-
dirisini sunan Trakya
Üniversitesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Hakkı
lnan da Türkiye'deki
başanlı tanm koopera-
tiflerinden örnekler ve-
rerek devletin koopera-
tifçiliği desteklemesi
gerektiğini belirtti.
Türkiye'de 4 milyon
kışınin kooperatiflere
üye olduğunu kayde-
den Prof. İnan, Avnı-
pa'da "A\Tupatanmsız
tanm kooperatifsiz ge-
h'şmez" iîkesınin be-
nimsendiğini belirterek
bu ilkenin Türkiye'de
de benimsenmesi ge-
rektiğini söyledi.