Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
I* EKİM 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 15
rSinemaseverlerin gri güz günlerini şenlendiren mini bir festival: 'Filmekimi' 2
Ödiillü filmler şenliği
SUNGU ÇAPAN
ktanbul Kültür Sanat Vakfı'nın
nicedır baharla özdeşleşmiş gele-
neLsel film festivaline geçen yıl
kaıdeş getirdiği ve kuşkusıız sine-
maseverlerin güz günlerini renklen-
dirp şenlendiren yeni mini festiva-
li Filmekiminın ikincisi diin sona
erdi. Yaklaşık yanya yakını önü-
müzdeki haftalarda ve aylarda gös-
terime girecek 20 filmden oluşan 2.
Filmekimi'nde seyrettikJerimiz
arasında çok beğendiğimiz, Fidel
Castro'nun özel portresini sunan
Oliver Stone belgeseli Comadan-
te '\ i ele almayı daha sonraya bıra-
karak Ken Loach, Lars Von Tri-
er, Michael Haneke, Gabriele
Salvatores gibi önemli yönetmen-
lerin son filmlerine değinmeyi yeğ-
ledik bu hafta.
Aflll Dellkanlı
En son sinemalarda Benim
Adım Joe'sunu ve geçen yıl festi-
valde Demiryolcular'ını gördüğü-
müz, yıllardır sağlam politik duru-
şundan ödün vermeyerek sürekli
proleter dramlannı konu edinen, iş-
çi sınıfının ünlü Ingiliz sinemacısı
Ken Loachun, 2002 Cannes'ında
Paul Laverty'ye en iyi senarist
ödülünü kazandıran senaryosıından
çektiğı Sweet Sixteen-Afili Deli-
kanlı, Glasgovv'un yoksul kenar
mahallelerinden, Liam adındaki ye-
niyetme bir Iskoç delikanlısının hi-
kâyesini anlatıyordu.
Genç amatör oyuncu Martin
Compston'un şaşırtıcı perfor-
mansıyla canlandırdığı, 15'ini bi-
tirmek üzere olan, daha sakalı bit-
memiş, hayırlı evlat Liam'ın, ha-
pishaneye düşmüş, hiç de sağlam
ayakkabı olmayan annesi Jean'in
(Michelle Coulter), belalı torba-
cı dostu Stan'ın (Gary McCor-
mack) zulasını patlatıp kankası
Pınball'la (VVilIiam Ruane) bir-
likte uyuşturucu satarak kazandı-
ğı yüklü parayla, çocuklu ablası ve
annesiyle birlikte oturacagı, hep
özlemini duyduğu sıcak bir yuva
ve temiz bir aile hayatı sağlama
çabalarını nakleden Afili Deli-
kanlı, klasik bir Shakespeare tra-
gedyasına özgü acılarla, elemler-
le dolu, alabildiğine yalın ve ger-
çekçi bir yoğun duygular seliydi.
Truffaut klasiği 400 Darbe baş-
yapıtının unutulmaz finalini çağ-
nştınrcasına, annesinin dostunu bı-
çaklayıp, 16. doğum gününe polis-
çe aranan bir suçlu olarak giren Li-
am'ın, kaça kaça vardığı deniz ke-
nanndaki çıkmazmın vurgulandı-
ğı, iç burkucu bir sona bağlanan ve
bugün gösterime giren 'Afili Deli-
kanü', aslında 35 yıldır hep aynı
filmi çeken, toplumsal gerçekçi
Ken Loach'un, eîeştirmenlerce son
yıllardaki en iyi eseri olarak karşı-
landı.
Pogvllle
Her filminde anlatım olanaklan-
nı zorlayıp yeni denemelere girişen
Danimarkalı Lars Von Trier'nin
bir prologla 9 bölümden oluşan
Her filminde
anlatım
olanaklarını
zorlayıp yeni
denemelere
girişen
Danimarkah
Lars Von
Trier'nin
'Dogville'inde
Nicole
Kidman
başrolde.
stanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın 20 filmlik 2. Filmekimi programı,
Ken Loach, Lars Von Trier, Michael Haneke, Gabriele Salvatores,
Oliver Stone, vb. gibi günümüzün önemli yönetmenlerinin, uluslararası
festivallerde ödüller kazanmış son filmlerinden oluşuyordu.
iier zamanki gibi
amatör bir oyuncu
kadrosuyla çalışan
Ken Loach,
Filmekimi'nin
en beğenilen
filmlerinden
Afili Delikanh'da,
Glasgovv'un
yoksul kenar
mahallelerinden,
Liam adındaki bir
yeniyetmenin
hikâyesini
anlatıyordu.
'Cennet Sinemasrnın
yönetmeni Gabriele
Salvatores'nin,
yine çok iyi bildiği
çocuk diinyasına
dönerek Niccolo
Ammaniti'nin
romanından
uyarladığı 'Hiç
Korkmuyorum'u.
seyirciyi alıp
1970'lerin Ğüney
ttalyasına taşıyan,
lirik ve duygusal bir
İtalyan filmiydi.
Dogville'i, bütünüyle stüdyoda ku-
rulmuş, kahramanlannın tebeşirle
çizilmiş yollardan geçerek kapılar-
dan girip çıktığı bir Amerikan ka-
sabası dekorunda çektiği, sanki bir
Brecht oyunu izlermişçesine seyre-
dilen, insan ruhunun karanlık yan-
lan üstüne, farklı bir puşt dünya tas-
viriydi.
Uzaktan uzağa 1930'lann buna-
lım dönemi Amerikasını çağnştı-
ran bir zaman ve mekânda geçen.
Brecht tarzı yabancılaştırma efekti
ve mizansenlerle bir anlatıcının se-
si eşliginde karşımıza gelen, sıra dı-
şı bir deneme niteliğindeki fılm, an-
sızın Dogville'e çıkagelen firari
Grace'in (Nicole Kidman) başına
gelenleri, çeşitli sembol, gönder-
me, kıssadan hisse ve ara yazılarla
hikâye ediyordu.
Polisçe önce 'aranan', sonra
'kayıp' ilan edilen, daha sonra da
'başına ödül konan' zengin kızı
Grace'le, giderek dişlerini gösteren
Dogville sakinleri arasındakileri,
alışılmıştan çok farklı bir anlatım-
la aktaran ve finalini David Bo-
wie'nin ünlü Young Americans
şarkısıyla yapan, Cannes'dan eli
boş dönmesi yadırganan bu farklı
deneme, önümüzdeki günlerde,
gösterime girdiğinde meraklısınca
bakalım nasıl karşılanacak?
Hlç Korkmuyorum
Cennet Sineması, Herşey Yo-
lunda, Akdeniz gibi filmleriyle
199O'lı yıllara damgasını vuran
îtalyan yönetmen Gabriele Salva-
tores'nin, yine çok iyi bildiği çocuk
dünyasına dönerek Niccolo Am-
maniti'nin romanından uyarladığı
Io No No Paura-Hiç Korkmuyo-
rum'u, bizi alıp 1970'lerin güney
İtalya'sının kırsalına götüren. önce-
likle birinci sınıf görüntü çalışma-
sı ve Enzio Basso'nun müzikleriy-
le akılda kalan, gerilimli bir masu-
miyetin küienmesi öyküsü çeşitle-
mesiydi. Ebeveynlerinin yataklık
ettiği. Milanolu bir bıçkının (Diego
Abatantuono) düzenlediği bir ço-
cuk kaçırma olayında, ayağından
zincirlenmiş, mezar gibi bir çuku-
ra kapatılmış yaşıtuıı keşfeden, 10
yaşındakı köylü çocuğu Miche-
le'nin (Giuseppe Christiano)
başkahramanı olduğu Hiç Kork-
muyorum, lirik, dokunaklı ve duy-
gusallığıyla iz bırakan, yönetmen
Salvatores'nin eski bildik başanla-
nnı yeniden yakalayabilme çabası-
nın ürünüydü ama Salvatores'nin
tam anlamıyla amacına ulaştığı da
tartışmaya açıktı.
Kurdun Cünü
Son yıllarda Bilinmeyen Kod,
Ölümcül Oyunlar, Piyanist, vb.
gibi filmleriyle bizde de özel hay-
ranlar edinen Avusturyalı auteur
Michael Haneke'nin Isabelle
Huppert, Beatrice Dalle, Patrice
Chereau gibi Fransız oyuncularla
çevirdiği VVoIfzeit-Kurdun Günü,
bilinmeyen bir felaketin yaşandığı,
orta Avrupa'yı andıran bir coğraf-
yada geçen ve evin reisini (babayı)
kaybettikten sonra hayatta kalmaya
uğraşan, umarsız bir anneyle iki ço-
cuğunun ve mecburen aralanna ka-
tıldıklan bir güruhun eziyet dolu,
sıkıntılı, kaotik yolculuğunu ve
kurtuluşa götürecek bir trenin bek-
lenişini perdeye taşıyordu.
Bergman'dan Godard'a kadar
kişisel üslup sahibi her yaratıcı yö-
netmenin zaman zaman ele aldığı
birkonuya el atan Haneke'nin fina-
li bakımmdan belki de en iyimser
filmi sayılacak bu karanlık dene-
mesi, ağır, soğuk ve kasvetli atmos-
feriyle ortalama seyirciyi yer yer
zorlayabilir.
Trendekl Adam
En son oldukça ticari Zevkler
Sokağı'yla epeyce form düşüklü-
ğü gösteren (oysa bir zamanlar
Monsieur Hire, Ridicule gibi
filmlerinı keyifle seyrettiğimiz)
Fransız yönetmen Patrice Lecon-
te'un bir araya getirdiği, Fransız
perde ve sahnesinin iki ünlüsün-
den, (yıllann Jean Rochefort'suy-
la şarkıcı Johnny Hallyday'den)
çok iyi sonuç aldığı, baştan sona
bildik kalıplarla oynayarak denge-
li, ilginç bir tempoyu yakaladığı,
2002 yapımı kapalı oturum gerili-
mi L'Homme Du Train-Trendeki
Adam ise yalın ve içtenlikli anla-
tımı ve başroldeki iki ünlüsünün
uyumlu oyunlanyla, Filmeki-
mi'nin hoş seyirliklerinden biri ni-
telemesini hak ediyordu sonuçta.
Ölüm Oyunu
Yine bugün sinemalarda başlaya-
cak olan ve modern Japon toplu-
munda gözlenen şiddetin yaygın-
laşmasından aynksı bir örnek su-
nan Bataru Rowaiaru - Ölüm
Oyunu da, Batı özentisindeki gür-
büz liseli Japon gençlerinin içinde-
ki öldürme güdüsünü deşme iddi-
asını taşıyan ancak çizgi roman bo-
yutlannda seyreden bir başka ür-
pertici ve irkiltici filmdi.
Tarantino'nun ve ölüm oyunun
sadist, salim gözetmeni rolündeki
oyuncu-yönetmen Takeşi Kita-
no'nun da hayranı olduğu, bu yılm
başında 73 yaşında ölen, Yakuza
filmlerinin usta yönetmeni Kinji
Fukasaku'nun 2001 yapımı, son-
dan bir önceki filmi Ölüm Oyunu,
yer yer çok itici ve rahatsız edici
şiddet sahneleriyle bezeliydi.
Son yıllarda moda olan, BBG tar-
zı, röntgenciliğe dayanan TV yanş-
ma programlannı akla getiren bir
formatta kotanlmış film, öğretmen
bıçaklayan, disiplinsiz 44 lise öğ-
rencisinin, çıkanlan bir kanun ge-
reği, baltadan tabancaya kadar,
farklı silahlarla donatılarak, kaça-
mayacaklan ıssız bir adaya kapa-
tılmalannı ve birbirlerini öldürme-
lerini emreden, sonunda tek sağ ka-
lanm canlı çıkacağı bir ölüm oyu-
nuna zorlamnalannı anlatan, bu
arada seyircinin tahammül sınırla-
nnı da bayağı zorlayan çok sert ve
kıyıcı bir kurmacaydı.
YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR
ASMALI KONAK
Bir televizyon dizisi için oldukça geniş
kitlelerin ilgisini çeken 54 bölümlük
Asmalı Konak'ın finali niteliğini de
taşıyan aynı adlı filmin çekimlerinin
büyük kısmı Ne\v York'ta yapıldı.
Abdullah Oğuz'un ilk yönetmenlik
denemesi olan filmin senaryosunu ise
Oğuz ve Mahinur Ergun kaleme ahnış.
Filmde başrolleri Özcan Deniz,
Nurgül Yeşilçay, Selda Alkor
paylaşıyorlar. Teknik kadroda birçok
Amerikalı sinemacının yer aldığı yapım,
çekimleri ABD'de yapılan ilk yüksek
Deniz - Yeşilçay çifti şimdi beyazperdede.
bütçeli Türk fihni. Görüntü
yönetmenliğini ise uluslararası başanlara
imza atmış Amerikalı bir kameraman.
Ken Kelcsh yapıyor. Filmin başında.
hikâyenin başlangıcının -ya da dizinin-
kısa bir özetine yer veriliyor. Asmalı
Konak bir 'aşk' filmi... Öykü gibi ana
karakterlerin kimlikleri dizide belirlenmiş
ve oturmuş olsa bile, finali getiren bu
sinema fihniyle farklı bir boyut oluşuyor.
Ana karakterleri olan Seymen Ağa (Özcan
Deniz) ve Bahar (Nurgül Yeşilçay) aşkının
başladığı New York'ta öykü sonlanıyor.
Evrensel bir konuyu beyazcamdan sürpriz
bir sonla beyazperdeye taşıyan bu film,
buna karşın aslına sadık kalıyor ve Türkiye
gerçeklerine yakın duruyor. Ciddi bir
hastalığa yakalanan Bahar ve Seymen
Ağa'nm öyküsünün nasıl sona varacağuıa,
başladığı yer olan New York tanıklık
edecektir... Asmalı Konak, bugün
gösterime giren filmler arasındaki tek yerli
yapım.
BAADER - MEINHOF
Christian Roth'un yönetmenliğini
yaptığı, 2002 Berlin Film Festivali'nde
gösterilip ilgi çekmiş Baader-Meinhof,
1970'lerin sonunda, Batı Almanya'daki bir
teröristin, Andreas Baader'in kısa
yaşamından bir kesit sunarak politik
kimliğini yansıtıyor beyazperdeye.
Senaryosunu Christian Roth'la Moritz
von Uslar'un yazdığı filmde, Baader'in
delidolu, narsist ve karizmatik bir portresi
çızilıyor. Isteklennin ve ıdeolojik
görüşünün doğrultusunda 'hızlı' bir yaşam
süren Baader'i Frank Giering'in oynadığı
fiknde, sevgilisi Gudrun Ensslin ı
Laura Tonke canlandırıyor.
Tüm aykın ve yasadışı eylemlerinde
soğukkanlılığuıı korumasıyla, gazeteci
Ulrike Meinhof (Birge Schade) ve
hukukçu Kurt Wagner (Michael Sideris)
gibi dava arkadaşlannı kendine hayran
bırakan Baader, 1960'lann isyancı
gençliği ve düzen için önemli bir figürdü.
Idealist hareketlerle yetinmeyen Baader ve
arkadaşlan, daha etkin ve şiddet içeren bir
yaklaşımı tercih ettiler bilüıdiği gibi.
Baader, ülkesinde çok kısa sürede
Avrupa'nın en tehlikeli terör örgütüne
dönüşen, daha sonralan da Kızıl Ordu
Fraksiyonu olarak tanınan Baader -
Meinhof örgütünün liderlığini
üstlenecektı. Devrim yolunda devlete karşı
çıkan Baader'le arkadaşlan, kundakçıhk,
Baader-Meinhof, yeni haftanın sürprizi.
tutuklanma, hapis, kaçış, Paris,
uyuşturucu, dostluk, patlayıcı maddeler,
duygusal çıkışlar, korku, yasadışıhk,
büyük aşk ve ölümlerle dolu, 5 yıllık bir
gerilla hayatı sürdüler...
Roth'un filmi bu yakın tarihin hâlâ netliğe
kavuşmamış terör örgütünü bir belgesel -
dram olarak değerlendirmiyor.
O süreçte karşı siyasi oluşum ve eylemlere
duyulan hayranlığı da yansıtıyor.
Sonuçta bir devrim şehidini değil, çıkış
yolu bulamayan ve kendinden sonraki
kuşağın hayallerini çalan bir kişiyi odağma
alan bu film, yeni haftanın gösterime giren
filmleri arasmda en ilginçlerinden biri.
KEDt GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Fantazya Çok, Para Yok
Ekım ayı demek, sanat dünyasında yeni umutlar,
yeni heyecanlar demek. Antalya Altın Portakal Film
Festivali, Gezici Festival, Film Ekimi derken sine-
ma coşkusu tüm yurdu sarıverdi. Istanbul'da bir ki-
tap fuarı kapanmadan bir diğeri açılıyor. Kaş'taki
'Kitap Şenliği' üçüncü, Burdur'daki "Fakir Bay-
kurt Kültür ve Sanat Günleri" dördüncü yaşına
basıyor. Bodrum'da Halikarnas Balıkçısı bir festi-
valle anılıyor. Batmanlılar, Hasankeyf Festivali ile
kültür değerlerine sahip çıkıyor.
Portekizli büyük usta Julio Pomar'ın resimlerin-
den, NurKoçak'ın 'Portreler'ine, sanat ortamımı-
za yeni zenginlikler katan önemli sergiler var, şu sı-
ralar istanbul'da. Yalnızca onlar mı izlenmeyi hak
eden? Yapı Kredi'deki 'Urartu' ve Capa sergılerin-
den, Osmanlı Bankası Müzesi'ndeki "Fantazya Çok
Para Yok - Karikatürierle Bir Borç Ekonomisi Tari-
hi" sergisine (Behiç Ak, Tan Oral ve Turgut Çevi-
ker'in ve sergi tasanmını yapan Bülent Erkmen'e
teşekkürler), 'Saydam Günleri'nden, Uluslararası
Çocuk Filmleri Festivali'ne sayısız etkinlik. Beyoğ-
lu ve Tünel festivalleri, İFSAK'ın 'Fotoğraf Günleri'
nin eli kulağında. Artık, hangisine yetişirsiniz bile-
mem...
Müzik festivalleri, gün aeçtikçe çoğalıyor, çeşit-
leniyor ülkemizde. 'Bachlstanbulda'derken, Ana-
dolu'yu da ihmal etmiyoruz. Son bir ay içinde ger-
çekleşen Side, Mersin, Phaselis festivalleri, klasik
müzığe ağırlıkla yer veren programlarıyla Anado-
lu'nun 'geleneksel' kavun, karpuz festivallerinin
karşısında soylu bir seçenek oluşturuyor. Uluslara-
rası Eskişehir Festivali, tüm zorlukları yenerek do-
kuzuncu yılına ulaşıyor. Istanbul'da Uluslararası
Ney Festivali, giderek uzmanlaşan festivaller ara-
sında özgün bir renk olarak yerini alırken, Akbank
Caz Festivali, on üçüncü yılına "Her nabza göre
caz" sloganıyla giriyor.
• • •
"Her nabza göre caz" olur da, sinema olmaz mı?
Antalya Film Festivali'nde izlediğimiz on film, sine-
mamızın sayıca az film üretmesine karşın, çeşitli-
Nk açısından giderek zenginleştiğini gösteriyor.
Ömer Kavur'un "Karşılaşma"s\, gerçekten de bü-
yük ödülü hak eden bir yapıt, belki de Kavur'un en
olgun yapıtı. Tıpkı, Ziya Oztan'ın "Abdülhamid Dü-
şerken"\ gibi. Zeki Demirkubuz'un en yalın filmi
"Bekleme Odası", kazandığı iki ödülden fazlasını
hakediyor. Jürinin ReisÇelik'ın "InatHikâyeleri"n\
ve Derviş Zaim'in "Çamur"unu tümüyle göz ardı
etmesi ise, bu yılkı festivalin en önemli zaafı. "Inat
Hikâyeleri", tipik bir halk anlatısı tadındaki yalın an-
latımı ve Tuncel Kurtiz'in oyunculuğu ıle bu yılın il-
ginç ürünlerinden biri. Zaim'in filmi ise, Kıbrıs so-
rununa yaklaşımındaki samimıyet ve cesaret kadar,
stilize anlatımı ve takım oyunculuğu açısından da
övgüye değer. Sonuç olarak, ödüllendirilen ve ödül-
lendirilmeyen filmleriyle, bu yılki Antalya Festiva-
li'nin, sinemamızın geleceğine ilişkin beklentileri
güçlendirdiğini söyleyebilırim.
Ama, bu kadarı umutlu olmamıza yetmıyor. Çün-
kü, "Karşılaşma", "Bekleme Odası" ve benzeri ya-
pımların gösterim olanağı bulup bulamayacakları
hâlâ belirsiz. Çünkü, salon sahipleri "Asmalı Konak"
diyor, başka bir şey demiyor. Her nabza göre sa-
natın yapıldığı bir ülkede, her nabza göre salon bu-
lunamıyor...
Çaresi derseniz: Her sorunun çözümünü 'piya-
sa'da arayan anlayıştan vazgeçmemiz gerekiyor.
Avrupa ülkelenndeki uygulamaları, desteklerı ince-
leyip dersler çıkarmamız gerekiyor. Kırk yıldır yolu-
nu gözlediğimiz 'Sinema Kurumu'nu kurmamız ge-
rekiyor. Oscar adaylığı yarışında "Uzak"ın yalnız bı-
rakılmaması gerekiyor.. gerekiyor oğlu gerekiyor...
Ama bıliyorsunuz bizde "fantazya çok, para yok"!..
BUGÜN
• BABYTON'da 23 00 te 'Akbank Caz
Festivali' kapsamında 'Nu Spirit Helsinki'
konsen. (0 212 292 73 68)
• NARDİS'te 21.30'da 'Turqumstances'
konseri. (0 212 244 63 27)
M YAPI KREDİ SERMET ÇtFTER
SALONU'nda 18.30'da Richard Whelan'ın
katılacağı 'Robert Capa: Dünyanın En
Büyük Savaş Fotoğrafçısı'. (0 212 252 47 00)
M TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİnde 19.00'da 'tstanbul Quartet'
konsen. (0 212 293 12 70)
M ATATÜRK KİTAPLIĞI'nda 18.00'de
Hasanali Yıldırım'dan "Öteki Beatles' adlı
'33 devir dinleti'. (0 212 249 38 19)
• ALTUNİZADE KÜLTÜR MERKEZİnde
20.00'de Ali Tüfekçi'nın düzenlediği
'Sufi Music and fusion project' adlı konser.
(0 216 341 05 00)
• DEĞİRMEN SANATEVİ'nde 21.00'de
Birol Topaloğlu konseri. (0 212 245 70 06)
İSTANBUL KİTAP FUARI'NDA BUGÜN
EXPO A SALONU
• 12.00 - 13.30: 'Çocuk ve Din Eğitimi'
(Belkıs İbrahimhakkıoğlu). Düzenleyen:
TİMAŞ. 13.45 -15.15: 'AB Uyum Yasalan
ve Düşünce Özgürlüğü'. (Uğur Parlak,
Ragıp Zarakolu, Temel Demirer).
Düzenleyen: UMLT. 15.30 -17.00:
'Kumarhane Kapitalizmi'. (Alpaslan Işıklı).
Düzenleyen: OTOPSİ. 17.15 -18.30:
'Akdeniz Kültürü ve Türkiye'. (Prof. Dr.
Mehmet Altan). Düzenleyen: BİREY.
18.45 - 20.00: 'Üniversite Sınav Sistemi ve
Hazırlık'. (Salim Ünsal).
Düzenleyen. Kültür Dershaneleri.
EXPO B SALONU
• 12.30 -13.45: 'Türk Dil Kurumu
Presantasyonu'. 14.00 -15.15: İstanbul
Barosu Etkinliği. 15.30 -17.00: 'Öykülerle
Hayat'. (Senai Demirci, Murat Çiftkaya).
Düzenleyen: TİMAŞ. 17.15 - 18.30:
'Edebiyatta Tarihsellik ve Yerellik'. (Ragıp
Zarakolu, Orhan Çelik, Bedrettin Aykın,
Cemalettin Aykın). Düzenleyen: BELGE.
18.45 - 20.00: 'Bir Kitap Âşığının Hikâyesi'
(Dursun Gürlek, Sadık Yalsızuçanlar).
Düzenleyen: TİMAŞ. (0 212 663 09 45)