07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17EKİM2003CUMA 14 KULTUR kulturfg cumhuriyet.com.tr 'Kuvayı Milliye Atlan'nm ressamı Avni Arbaş dün 84 yaşmda ölüme yenik düştü 1) Avni Arbaş Kuvayı Milliye kalpağıyla (Muğla, 1923) 2) Galatasaray Lisesi'nde (1932) 3) Schola Cantarum'da Henriette'in resmini yaparken (Paris, 1948) 4) Picasso ile (Golfe-Juan, 1953) 5) Güzin Dino, Nâzun Hikmet, Abidin Dino ve Vera ile (Paris, 1961) 6) Vakko sergisinde eşi Henriette, kızı Zerrin, tonınu Derya Arbaş ile (Ankara 1977) Sanatıyaşamınizdüşümü Arbaş yaşamnun sonyıllannı Foça'da geçirdL Resme bir ömürKültür Servisi - Avni Arbaş 27 Nisan 1919'da bir asker ailesinin çocugu olarak îstanbul'da doğdu. Ilk resim çalışmalannı babasıyla yaptı. Galatasaray Lisesi'nde okurken ünlü ressamlann atölyelerinde resim çalıştı. 1937'de girdiği Akademi'de LeopoldLevy'nin öğrencisi oldu. Bu arada, D Grubu'nun Batı etkisindeki biçimselliğini eleştiren ve resme toplumsal bir içerik kazandınnayı amaçlayan Yeniler Grubu'na katıldı, ancak Abidin Dino'nun çıkanlması üzerine aynldı. İ942'de CHP'nin düzenlediği yurt gezisine karılarak gittiği Siirt'te 2 ay kaldı ve 10 resim yaptı. 1946'da Akademi'deki eğitimini yanda bırakıp Fransız hükümetinin bursuyla Fransa'ya gitti. Bursu bir yıl sonra bitince bir mozaik atölyesinde çalışmaya başlayan Arbaş, 6 yıllık bir direnmenin sonunda 'Yeni Paris Sanatçdan' arasında yer aldı. Sloganlan 'Lirizme evet, gerçeküstücülüğe hayır'dı. Bu arada Siirt resımlennin de yer aldığı ilk sergisini 1951 'de îstanbul'da Maya Galerisi'nde açmıştı. Paris'teki ilk sergisini ise 1952'de Galerie La Roue'da açtı. Bu sergi onun için bir dönüm noktası oldu. Picasso ile tanıştı. 1954'te 'Ecole de Paris' (Paris Okulu) sergisine katıldı. Aynı yıl Galerie Octobon'da ikinci sergisini açtı. 1955'te Abidin Dino ile ortak bir sergi açtıktan sonra Düsseldorf'taki Fransız- Alman ortak sergisine 'Paris Okulu' sanatçılanyla birlikte katıldı. Bunu başka sergiler izledi. 1958'de Paris'e gelen Nâzun Hikmet'le tanıştı. 1954'te çıkanlan Vatandaşlık Kanunu uyannca askerlik için başvurmadığından yurttaşhktan çıkanldı, ancak Fransız yurttaşlığına geçmedi. Bu arada 1968'de Paris'te 'Y'aşayan Türk Ressamlan' sergisine katıldı. 25 yıl sonra yurda dönüs Annesinin ölümü üzerine 25 yıl sonra geldiği Türkiye'de, 12 Mart dönemınde kısa bir süre gözaltına alındı. Paris'te son sergisini 1976'da açtıktan sonra kesin olarak döndügü Türkiye'de yurttaşlığa kabul edilinceye kadar oturma izniyle yaşadı. 1978, 1979 ve 1980'de açtığı sergilerden sonra, 1981'de Atatürk'ün 100. doğumyılı nedeniyle düzenlenen 'Kurtuluş Savaşı ve Devrimler' yanşmasında birinciliğe değer görüldü. Aynı yıl gittiği ABD'de New York ve Cincinnati'de sergi açtı. Artist '99 tstanbul Sanat Fuan'nda '1999 - Yıhn Sanatçısı Ödülü' verilen, son sergisi halen îstanbul'da açık olan Arbaş'ın yapıtlan Avrupa'da önemli koleksiyonlarda ve Picasso Müzesi'nde bulunuyor. • Avni Arbaş'ın cenazesi bugün saat 10.00'da Foça'da düzenlenecek törenle Istanbul'a uğurlanacak. Yakın dostlanna îstanbul'da gömülmek istediğini aktaran sanatçı için bu isteği doğrultusunda Galatasaray Lisesi önünde bir tören düzenlenmesi bekleniyor. Arbaş, yann Bebek Camii'nde kıhnacak öğle namazının ardından Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verilecek. tZMtR (Cumhuriyet) - "Kuvayı Milliye Atlan ve AthlarTmn ressamı A\ni Arbaş, Foça'da 84 yaşında kansere yenik düştü. Arbaş, yaşamının son yıllannı Foça'da geçiriyordu. Gericiliğe, yılgınhğa ve hoşgörüsüzlüğe resimleriyle isyan eden Arbaş, verdiği mücadeleyi vatandaşlıktan çıkanlma, ülkesinden ve sevdiklerinden uzakta kalma pahasına sürdürmüştü. Kendine özgü bir resim dili oluşturan ve Mustafa Kemal portreleriyle de tanınan Arbaş'ın renkleri Nâzmı Hikmet'in dizelerine "Avni'nin atlan" olarak yansımıştı. 62 yıllık sanat yaşamından izler taşıyan son sergisi şu anda Artisan Sanat Galerisi'nde sürmekte olan Avni Arbaş, ölümünden iki gün önce gazetemizde yayımlanan röportajında şunlan diyordu: "Sanat hayatın izdüşümü, yapüğını resimler de düşündüklerimi anlatabilmek için araç, Gördükkrimi ve hissettiklerimi kendi süzgecimden geçirip aksettiriyorum. Hiçbir ideolojinin propagandasım yapmryorum. Atölyeye kapanıp resim yapmak yerine 16 yaşımdan beri insanlan iztiyorum ve yapöklannıın beğenibnesi kaygısı taşınııyorum." Her zaman kendi resmini yapmanın peşinden koşan Arbaş, yaşama ilişkin düşüncelerini "hâlâ düşündüğünü" de vurgulayarak şöyle özetliyordu: "Her şey o kadar sade ki hayatta, vaşlanuıca daha iyi anbyor insan. İnanmadan olmaz, söylenenleri körü köriine kabul etnıeden, düşünerek kavramak gerek." Dün saat 13.10'da yaşamını yitiren Arbaş'ın cenazesi bugün saat 10.00'da Foça'da düzenlenecek törenle tstanbul'a uğurlanacak. Yakın dostlanna tstanbul'da gömülmek istediğini aktaran Arbaş için bu isteği doğrultusunda Galatasaray Lisesi önünde bir tören düzenlenmesi bekleniyor. Arbaş, yann Bebek Camii'nde kıhnacak öğle namazının ardından Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Dostları ve yakınları usta ressam Avni Arbaş'ı anlattılar da evdeyoldararasında• YAŞAR KEMAL - Allah rahmet eylesin. Avni Arbaş da Abidin Dino gibi bizim olduğu kadar dünyanın da önemli sa- natçılanndandı. Eskılere ait bir anı... Paris'e giderken birkaç arkadaşla beraber uğurlamıştık onu, biz ta o zamandan dosttuk... Sonra Paris'te de sürdü dostlu- ğumuz, çok iyi bir arkadaşlığı- mız vardı. Annesıne oradan be- nim aracılığımla para gönde- rirdi. Onca yaşına rağmen genç öldü gibi gelıyor bana, çünkü Avni'nin yaratıcıhğı durmama- lıydı. Ölümü yakıştıramadım ona. Nâzun Hikmef ın bir sözü vardır: "'İnsan ömrü belkigere- ğinden uzun, belki de gereğin- den çok kısa, amasanatçılariçin her zaman kısa." Sıcak. iyi bir dost, sevgi dolu bir arkadaştı. Çok üzüldüm. • GÜZİN DtNO - Çok çok esld dostumuzdu. Çok üzüldüm bir dost olarak. Paris'te aynı pansiyonda yaşadık; onun da bizim de çok sıkıntılı dönem- lerimiz oldu. Paris'ten dönene kadar hep beraberdık, sonra o Türkiye'ye döndü temelli. İz bırakıp gitti 1 • FtKRET OTYAM - Tele- fonu elime aldığımda ellerim boya içındeydi. Teypten her za- man yaptığım gibi, müzik din- liyordum. Sıvas katliamında, cankınmında, diri diri yakılan Metin Albokun bir şiiri okunu- yordu: "Hangikapıyıçalsam,ev- de yoklar." Demek ki. 50 yıllık dostum, resim dünyamızın bü- yük ustası o can insan da "ev- de yoklar" arasında. Yıllar ön- ce, uzun yıllar yaşadığımız Ga- zıpaşa'ya çağırmıştık. Dağ taş her yaru gezdirdik. Evimizin önündeki korsan mağaralann- da yarasalara, sarkıtlara nasıl da hayretle bakıyordu. Bundan olacak. eve döndüğümüzde, gü- lerek "Yahu, tütünümü orada düşürmüşüm" dedi. Artık tütü- nü gel al desem de gelemeye- cek. Her zaman yazar söyle- rim, insanlar gider, yaptıklan kalır yadigâr. Türk resim dün- yasının da başı sağ olsun. Pa- ris'teki sadık yaşam arkadaşı Henriette'e de başsağlığı dili- yonım. Bizi ne güzel agırlamış- lardı Paris'te. Dediğim gibi o da iz bırakıp gitti. Saygıyla anaca- ğız, sevgiyle anacağız. • YUKSEL ARSLAN - Av- ni Arbaş'ı Paris'e geldiğinde 1 1 ül 1 I m L T""^ >J 1» i m Wi « . \ Avni Arbaş (otoportre), 1991. Nâzun Hikmet, 1961. Abidin Dino, 1941. Henriette, 1953. tanımıştım. 6O'lı yıllann başla- nydı. Çok sevdiğim bir insan- dı, her zaman neşeliydi. Çok üzüldüm. • TİRAJE DİKMEN - Av- ni'yi iyi tanırdım 1940'tan be- ri, Paris'teki yıllan dahil olmak üzere. Resmini, ressamlığını. çalışmasını her şeyin üstünde tu- tardı. iyi ressamdı. Elmanın dlğer yarısı • ZEYNEP ORAL - "Avni Arbaş'ı yitirdik''... Bilinmiyor değildi, beklenmedik hiç de- ğil... Ama yine de kötü haberin geldiği an içime yerleşen o "An"!.. O "Ah"ın ıçınde neler yok ki... Otuz yılıaşkın birdost- luk... Yaratma sürecinde yüre- ğiyle evreni kucaklayan bir in- sanın çalışmasına tanık olmak... Büyük ressam olabilmekle, in- sanı insan yapan değerlerin on- da örtüştüğünü görmek... A\TIİ Arbaş: Resim ustası, çizgi, desen ustası, renklerin ustası, ışığın ve gölgenin usta- sı... Öyle olmasa, onun portre- lerine bakınca resmettiği insa- nın görüntüsünden çok gizli ki- şiliğini; 'manzara'larda bir coğ- rafyadan çok bir tarihi ya da zamanı;"Kuvayı Milliye Atla- n'na bakınca Kurtuluş Sava- şı'nın destanını ve duygusunu; 'Bahkçılar'ına bakarken balık- çıdan çok emeği; çocukportre- lerine bakınca coşkuyu, 'Çi- çek'lerine bakınca umudu gö- rebilirmiydik... Yüreğinden ve düşüncelerin- den damıttıklanyla sürdürdü resim yapmayı ve yaşamayı. Daha güzel, daha mutlu, daha insancıl. daha eşitlikçi, daha özgür. daha umutlu ve daha uyumlu bir dünya için... Onunla otuz beş yıl önce yap- tığım ilk röportajda şöyle demiş- ti: "Paris'eilk gfttiğiınde,en bü- yük akıllıhğım, belki bir ekole bağjanmamakoldu. Şu ya da bu ekole, şu ya da bu aİama bağ- lanmak, doğaya karşı gelmek gibi olurda Ve kişiliğim buna el- verişK değildi. Çünkü akunlann tümüelmanın\Bnsrysa,diğerya- rısı benim kişiliginı ve içimdeki birikundir." Bunu gerçekleştirebilmesi için ressamın mesleğine son- suz bir aşkla, tutkuyla, saygıy- la bağlanması gerektir. A\ni Arbaş sonsuz bir aşkla, tutkuyla, saygıyla ve sevgiyle bağlandı hem resme, hem ya- şama. YAZI ODASI SELİM İLERİ ParkOtefdekiYalmzAdam(2) Istanbul'u çoksevdiklerini ileri süren kimi kişiler- ce gerçekleştirilmiş sözüm ona bayındırtık eylem- leri, Yahya Kemal'i, adeta bir önseziyle, yıllar ön- ce korkutmuş olmaiı. Gökdelenli Istanbul'u asla gözünün önüne ge- tirmeksizin, Istanbul'un nerelere sürüklenebilece- ğini, hangi konuma geleceğini endişeyle söylüyor: "Çok geniş sahalarda bina edilmiş, geniş cad- delerie çevrilmiş, mamurıyetin (bayındırlığtn) son derecesine numune olan son asnn şehirierinde hen- desenin (geometrinin) yeknesaklığı, hiç şaşmayan düzlük, hertarafın birbirine benzeyişi, ruhu ne ka- dar sıkar; tarih yok, manevf hava yok, yalnız hen- desenin baskısı vardır, fennin, rahatı ve sıhhaîi kollayarak, mimaride yarattığı bu mükemmeliye- te uzun bir müddet taraftar olanlarda bile usanç peyda olmuş, tenevvüe (çeşitliliğe) ihtiyaç hisleri belirmiştir." Kaldı ki, Istanbul'un gökdelenli yeni mimarisin- de, geometrik yetkinliğe de ulaşılamamıştır. Aziz Istanbul'u tarih içinde yaşayan Yahya Ke- mal, 'ulusal b/7/nç'ten alımladığını, ilginç, etkileyi- ci bir geniş görüşlülüğe, uçsuz bucaksız bir pers- pektife açar: "Millîşuura ermiş birinsana göre muhafazakâr- lık, liberallik ve daha ileri fikiher arasında fark az- dır." Oysa daha kendi döneminde, yaşadığı günler- de, söz konusu perspektifin 'politika'da karşılık buiamayacağını da biimektedir. Çok sevdiği Istanbul, daha o zamanlar, yoksul- luk görünümleri sunmaya başlamıştır. Betimlediği yıkıkyıprak birşehirdir. Sanki yeniden Bızans'ın çök- kün başkentine geri dönülmektedir. Boğaz'ın sırtlannda "yabanîkuşlar" gibi yaşayan göçmenlergörür. Halkısınabilmekuğrunayalıyan- gınlan çıkanr. Yaşamak ateş pahası olmuştur. Tarihî eserlerin korunmasına devlet beş kuruş ayırmaz. Mimari geleneklerimiz iktisadî çırpınışla- nmıza kurban edilmeye mahkûm gibidir. Şehir, bir yanda yoksul ve düşkün, bir yanda zengin ve ala- bildiğinezevksiz... Aziz Istanbul, bu kente övgüler içerdiği gibi, bu kentin son durumu karşısındaki endişesini de söy- leyip durur. Hepsi yiter. Istanbul yiter. "Tatlı biryaz başı ikindisi", şairi, Park Otel'in 165 numaralı odasında ziyaret eden Sermet Sami Uy- sal handiyse bir göçebe hayatıyla karşılaşır. Şaır göçebe gibi yaşamayı yeglemektedir. Otel odası dağınık, dersiz topsuzdur. Gömme dolabın hemen yanında üst üste konulmuş bavul- lar göze çarpar. Bavulların tepesinde kitaplar, ga- zeteler ve pasta kutulan. Şairin karyolası odanın ortasındadır. Yahya Ke- mal hep karyolada oturur. Ufak bir sehpada gelişigüzel duran Birinci siga- rası paketleri, kibrit kutulan, paslı çakı, kalemler, cep saati. Tam bir savruluş içinde. Telefonun az berisinde dolu ve boş maden su- yu şişeleri, reçeteler, ilaçlar... Tuvalet masasında bir dolu küçük makas, kolonya şişeleri, fırçalar... Şurda bir radyo... Şurda Yahya Kemal in eski bir fotoğrafı... Yaman bir yalnızlık! Gönül verdiği şehrin üslupsuz bir 'düzenleme'ye kurban gittiğini adım adım izleyen insanın yapabi- leceği hiçbir şey kalrnaz. Geçmişi kazıyacak olan üç beş kişinin okuyacağı, emek işı üç beş yazı... Demokrat Parti iktidannın 'istimlak'\en konusun- da Yahya Kemal susar. Belki her konuda susma- ya başlamıştır artık. Belki ölümü özlemektedir: "ölmek değildir ömrümüzün en feci işi Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi" Takvimde tz Bırakan: "Sende her zaman sanki hasretinden ölüyor- muşum gibi bir hal var!" Colette, Avare Kadın, Suut Kemal Yetkin-Lütfi Ay çevirisi, MEB Yayın- ları, 1965. John Zorn ve topluluğu CRR'de • Kültür Servisi - Akbank Caz Festivali, birbirinden önemli konuklan ağırlamaya devam ediyor. Festivalin bu akşam saat 21.45'te Çemal Reşit Rey Konser Salonu'ndaki konuğu besteci, avangard sanatçı ve özgür cazın kilit isimlerinden saksofoncu John Zom ve topluluğu Electric Masada. Pek fazla caz smırlan içine sığdınlması mümkün olmayan Zorn, alışılmış kalıplann her zaman dışına çıkan biri. 1995 yılında kendi plak şirketini (Tzadik) kurduktan sonra Elektra'dan aynlan sanatçı oda müzıği. çocuklar için besteler ve geleneksel Musevı müziğini cazla harmanlandığı akustik grubu Masada için yapıyor. Electric Masada'da Zorn'un dışında da çok önemli müzisyenler var; Marc Ribot (gitar), Jamie Saft (klavye), Çyro Baptista (vurmah), Trevor Dunn (bas) ve Kenny Wollesen (davoıl). Bu festivalin en önemli konserlennden biri; her zaman böyle özel fırsatlar olmuyor. K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle