25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜRÜST TABİATLI İSTAN3U1. ABDÜLCANBAZ HAHİKÜLADE MACSHALAEI J&SIM THOCIÎ Mübadelenin 80. yılında Bir buçuk milyon Rum, 600 bin Müslüman için Lozan Mübadilleri Vakfı üyeleri bugün 11.00'de Sepetçiler Kasrı 'ndan denize çiçek bırakacaklar Bugün, Büyük Mübadele'nin 80. yıldönümü. Lozan Mübadilleri Vakfı üyeleri bir savaşın eşiğinde, "Bizler" diyecekler "Savaşın, topraklanndan sürülüşün, göçün acısını iyi biliriz. Savaşlarda, göç yollannda kınmdan, hastalıktan, açlıktan ölen yakınlanmızm acısı hâlâ içimizi sızlatıyor". BERATGÜNÇIKAN "Çiçeğinizle ve savaşta /göç yollannda yaşamını yitiren ya- kınlannızın fotoğraflan ile birlikte sizleri de aramızda görmek istiyo- ruz." Bu çağn mübadillere ve onlann ya- kınlanna. Çünkü bugün Büyük Mü- badele'nin 80. yıldönümü. Lozan Mü- badilleri Vakfi temsilcılen bellekJe- rinden eksılmeyen göç yalmzhğını, bölünmüşlüğünüanımsatıyorlar... Bel- ki hep eşıkte bekleyen savaşlara "dur" diyebümenin aracı olur, diye... Bız yıne de 80 yıl öncesıne dönelım... Tanh 30 Ocak 1923. Yer: Lozan. "Nü- fiıs Mübadeksi SözteşmesT ımzalanı- yor. Bu, 1.5 mılyonu Rum, 600 binı Müslüman ıkı milyon yüz bın kışiyı il- gılendıriyor. Rumlar Yunanıstan'agı- decek, Müslümanlar Anadolu'ya ge- lecek. "Bengftmekistemiyorum" de- me haklan yok. Anadolu'ya gelen al- tı yüz bın kışı, "muhadr" kımlığı ıle kalabahklara kanşıyor, yıllarca ne ya- şadıldanndan ne de düşüncelennden söz edıyorlar. Takı, 17 Ağustos 1999 depremıne kadar. Depremden sonra Yunanistan ıle Türkıye arasında esen dostluk rüzgârlanyla "muhacir"ler üzenndekı örtü kaldınltyor, öyküler sandık dıplennden çıkanlıyor... Barış kültürü tçln... Önce "Büyük Mübadeie Çocukfe- nGirişmıi" oluşturuluyor. Amaç, mü- badeleyi ve yakın tarıhi bılimsel ola- rak araştırmak, belgelemek, mübadıl- Ierden kalan kültür varlıklannı insan- lık mirası saymak ve korumak, iki ül- ke arasındakı dostluk, sevgı ve işbır- liğini geliştirmek ve banş kültürünün yerleşmesi ıçin çaba göstermek...Gi- rişimi Lozan Mübadilleri Vakfi ve ay- nj ısimli dernek ızliyor.. Sefer Güvenç, Müfide Pekm, Füsun Çeüker, Atilla Karaelmas, Çağatay Yaylah'nın da aralannda bulunduğu yirmi üç kışi tarafindan lcurulan vak- fin başkanlığına tbrahim lşler seçili- y_or, onun ölümü üzenne görevı oğlu Omit lşler devTalıyor. Vakıfüyelen, mü- badiller, çocuklan Kavala'da, Serez'de. Selanik'te, Grebena'da. Drama'da, Gı- nt'te, Yanya'da geçmışlenni anyor... Anadolu'ya dağılmış mübadillerden yaklaşık otuzuyla konuşarak, yaşanı- lanlar belgeleniyor... Zübeyde Hanım'ın Köyü... MehmetYaymoğhı yönetmen. Onu Lozan Mübadıllen Vakfi'na çeken, geçmışinı ögrenme ve sahıplenme is- teğı. Hem anne hem de baba tarafi Se- lanikli. Annesi MünevverHanımyol- Kavala Mübadek Kotnisyonu üyeieri (üstte). Mehmet YayTnoğJu'nun babası CcmaJ Bey (sokla, ortada). Mehmet Yayınoğlu izinde gitttiği Selanik'te Yunanta dosöanyia birfikte™ da, gemide doğuyor. Aılenın baba ta- rafinın Selanık'teki ismi Matancıoğul- lan... Annenın babası Hanıdi Bey ise Selanik Mal Müdürü. Hamdi Bey'in Langaza'da çıfthkJen, var. O Langa- za ki, kaplıca ve meyve bahçeleriyle ünJü ve \lustafa Kenıal'ın annesi Zü- beyde Hanım ın köyü... Hamdi Bey de Mustafa Kemal'ın arkadaşı. Mehmet Yayuıoğlu'nun baba tara- findan ailesı Matancıoğullan altı ay- hk Izmır serüveninden sonra Sela- nik'te edindiklen mesleklen tatlıcılı- ğı sürdürmek içın Istanbul'a göz di- kıyorlar. Selanık'te, Fransız Mekte- bı'ndeokuyanoğulCemalBeydörtdiJ bılıyor, Fransızca, Ispanyolca ve Ital- yanca. bir de Yunanca... Ancak Sela- nik'in zenginlığınden sonra tstan- bul'un yoksulluğu can yakıyor. Kadı- köy, Karaköy ve Beyoğlu'nda birer dükkân açıyorlar. Ancak kısa bir sü- re sonra Kadıköy'deki dükkân yanıyor... Zarar, diğer iki dükkânın da iflasuıa kadar genişlıyor... Neden tatlıcılık? Bu sorunun yanıtı Selanık'i meşhurkı- lan nedenlerden bınnde, bakla\a ve di- ğer hamur tatlılannda yatıyor... Türklyenln llk kuaförü... Cemal Bey, ailenın tek oğlu. 1903 doğumlu... Gemıden ındığınde yırrru- lı yaşlannın başında. Tatlıcı dükkânı da yandıktan sonra kendisine yeni bir meslek bulması gerektığının farkında, Tophanede bir erkek berben dükkânı açıyor. Berberlık de aıle mesleklerın- denbın... Medenı Kanun'la birlikte kadınlan modern yaşama çekmeyı hedefleyen Mustafa Kemal, bırkaç berbenn kadın saçı hakkında bılgılenmek üzere Av- rupa'yagönderilmesınııstıyor. 1926- 27 yıllannda Cemal Bey'le bırlıkte ıkı de Rum berber Pans'e gönderilıyor. Ce- mal Bey Türkıye'nın ılk kadın berbe- n olarak Istanbul'a dönüyor ve Cıhan- gir'de ılk dükkânıru açıyor. Cemal Bey'le Münevver Hanımbir düğünde karşılaşıyorlar. Münevver Hanım yirmi birinde, Cemal Bey krrk yedisınde. Münevver Hanım "Neya- k^ıkb adam" dıye düşünüyor, Cemal Bey,"Neşnnankkız''dıyor... 1950'de evlenıyorlar. Sonrası... HerTürkiyeli gibi... Aılenin öyküsü sadece aile için- (Soldan sağa) Mehmet Yayınoğlu, Lütfü Karadağ ve Ümit lşler birlikte... (Fotoğraf: VEDAT ARIK) de anlatılıyor, yaşayanlan besleyen olaylar, kimi detaylar unutuluyor... Işte o detaylardan biri mübadele- nin bır türlü yerine gennlmeyen ko- şullan... Düş kırıklıkları... Oysa anlaşma, gelenlere Yuna- nistan'daki maddi varlıklannın ne- redeyse bırebir karşılanmasını ön- görüyor. Türkıye adına masaya oturan Tevfik Rüştü Aras, Yan- ya'ya gidip herkesin malının tapu- sunu Yunan hükümetine devret- mesine tanıkhk ediyor... Çünkü Türkiye'de onlan bu mallan üze- rinden biçilen değer karşılayacak... Oysa tapuda bugün de hâlâ uygu- lanan bir "sakh" hüküm geçerli, kimse malını gerçek değeri üzerin- den kayda geçirmiyor... Bu yüzden bütün işlemler tapudaki rakamlar üzerinden yapıhyor ve Müslüman nüfus, daha yola çıkmadan zen- ginliğınin büyük bır bölümünü yitin- yor... Türkiye'de ıse savaştan çıkmış, yeni kurulmuş bir devletin 600 bin nüfusu karşılama ve ıstedığı yere sevk etme şansı yok... GelenJer büyük bir düş kınklığına uğruyorlar. Zengınlık- ten yoksulluğa geçişin boşluğunu ka- patmaya çalışıyor, kendılenne aynlmış evleri ve topraklan beğenmeyip kent- ten kente yeni göçlere çıkıyorlar. Bunun üzerine hükümetjandarma- yabıremirveriyor: "Gördügünüzmü- badfli oJduğunuz yerde iskân edin-." 1927-28 arasında mübadillere se- yahat yasağı getiriliyor, birmübadıl bir kentten diğerine gidebilmek içın muh- tardan başlayarak kaymakama uza- nan bir yığın bürokratık ışlemi tamam- lamak ve izin abnak zorunda bırakı- lıyor... Bir ev parası... Lozan Mübadilleri Vakfi'nın yeni başkanı Ümit tşler'in ailesinm öykü- sü ise Makedonya'nın ortasındaki, Manastır Sancağı 'na bağh Kayalar'da başlıyor... Ailenın Kayalar'dakı ismi Havul. Mübadeie Komısyonu onlar içın Sıvas'ı iskân alanı seçiyor. Dede lşler daha iyi bir hayat içın Samsun'a taşıyor ailesini. Mübadeie karşılığı al- dıklan para ancak bir ev almalanna ye- tiyor... lşler, mübadillenn bu yeni ül- kelerinde kimliklennı sakladıklannı anımsatıyor. O dönemde yerli halkla kaynaşmak için böyle bir gizlilik ka- çınılmaz görülüyor... "Muhacir"diye başlayan B maar"a dönüşen bir küçümseme sözcügünü de tıpkı "gâvnrtohumu" gibi taşıyor mü- badiller... Ümit lşler, Gürcistan'tan göçüp Ordu'ya yerleşen annesinin ak- rabalannın "Biz asiliz" dıyerek baba- sını küçümsediğini anımsıyor... Baba tbrahimIşlerbeden öğretmeni olarak Köy Enstitüleri'nde görev yapıyor. Beşikdüzü'nde öğrencisıne âşık olu- yor ve evlenıyorlar... Yıllarca bellek- te saklanan geçmışin anılan 1999'da çıkıyor \e îbrahim lşler, geçmişinin pe- şine düşüyor... Bugün Lozan Mübadilleri Vakfı üyeleriseksen yıllık bır tarıhi de anım- sıyorlar... Nasıl yola çıktıklaruu, geri- de bıraktıklannı, yeni ülkede bulduk- lannı, kederlenni, neşelerinı... Eğer siz de mübadil çocuğu ya da torunuysanız ve hatta mübadılsenız, sızı de anılan- nızla birlikte aralannda görmek ıstı- yorlar. Lozan Mübadilleri Vakfı ve Lozan MübadUleriDerneği: 0212245 6155 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Umut Tazeliyoruz... Bu yazıyı, Anadolu Üniversitesi'nin, konuklan- nı ağırladığı Otel Anadolu'daki odamda yazıyo- rum. Biraz sonra etkinlikler başlayacak ama önce yol- dan başlayalım. • • • Sabah 10'u çeyrek geçe dolaylarında Bostan- cı'dan Başkent Ekspresi'ne bindim. Çoktan beridiranahattrenlerine binmemiştim. Aklımda hep karatrenler kalmış. Pencereden ba- karken yanılıp da trenin gittiği yöne bakınca göz- lerime dolan kurumlann verdiği acıyı anımsadım. AmaTürkiye Cumhuriyeti Demir Yollan (TCDY) da olanakları oranında çağı yakalamış. Olanaklar sözcüğünden kastım, devletin ula- şım siyasetinde demiryollarını üvey evlat gibi gör- mesine karşın, sınıriı da olsa bir iyileşmeden söz edebilecek duruma gelinmiş olduğunun altını çizmek. Çünkü projeleri yıllardır raftan inmeyen "hızlı tren" hâlâ bir hayal olarak gönüllerde yatı- yor. • • • Tren biraz yol aldıktan sonra, iki görevli yolcu- lara içinde sandviç, kek ve meyve suyu bulunan kutulan dağıttı. Biryandan atıştınrken biryandan da etrafı sey- rediyorum. önce çocukluğumun bir bölümünün geçtiği izmit'i geride bıraktık. Ardından Geyve Boğa- zı'na girip eski adı Istasyon Köyü olan Ali Fuat Paşa'ya ulaştık. Orada, 194O'lı yıllarda bağından üzüm ikram eden Kıncılartı Abdullah Çavuş'un ve Ikinci Dün- ya Savaşı'nda Trakya'ya giden birliklerin saatler süren geçişi sırasında, son sıra geçene kadar ayakta durarak askerleri selamlayan Istasyon Köyü köylülerini. Keyifle gidiyorduk ama birden keyfim kaçıver- di. Bayırköy'e yaklaşırken (Belediye Başkanlığı bi- nasından çıkardım) sağ taraftaki çam oımanın- daki ağaçları neredeyse istila eden tırtıl kesecik- leri beni endişelendirdi. vilayet - belediye muhabirliği döneminde, Ada- lar'da da aynı olay yaşanmış, önlemek için Vali Niyazi Akı epeyi çaba harcamıştı. Aynı görüntü maalesef, çevreyolunun Boğaziçi Köprüsü'neya- kınlaştığı bölümde de var. Diliyorum ki ormancı- lar da görüp yaygınlaşmasını engelleyecek ön- lemleri almış olsunlar. • • • Tren tam 14'ü çeyrek geçe Eskişehir Gan'na girdı. Bir taksiye atlayıp otelin yolunu tuttum. Anadolu Üniversitesi şimdiki Büyükşehir Be- lediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in çabaları ile gelişmiş ve açık ögretimi de başan ile yürüten bir üniversite. Şimdiki Rektör Prof. Dr. Engin Ataç'ın da ye- ni yapılanmada büyük katkılan olmuş. • • • Eskişehir'e gelişimizin nedeni, Aydın Doğan Vakfı tarafindan gelenekselleştirilen Genç iletişim- ciler Yanşması'nın 14'üncüsüne Anadolu Üni- versitesi'nin ev sahipliği yapıyor olması. Ama program yoğun. Saat 17.30'da 19 Aydın Doğan Uluslararası Ka- rikatür Sergfsi'nin açılışı yapılacak. 18.30'da Rektör Prof. Dr. Engin Ataç'ın tören nedeniyle verecegi kokteyl başlayacak. 19.30'da "Yerelden Evrensele Anadolu" adlı gösteri var. Ana- dolu Üniversitesi Halkdanslan Topluluğu'nu izle- yeceğiz. Ardından da ödül alan gazeteci adayları ve on- lan iletişim fakültelerinde yetiştiren öğretim üye- leri ile birfik olup umut tazeleyeceğiz. Çünkü medyanın içinde bulunduğu ve hep ya- kındığımız durumdan ancak genç ileştişimcile- rin katkılan ile kurtulabileceğimize inananlar ara- sında ben de vanm. oerinc@cumhuriyet.com.tr. YANYALI LÜTFÜ BEY F anyalı Lûtfi Karadağ'ın ailesine iskân Pendik'te gösteriliyor. Yöla çıktıklannda dokuz buçuk yaşında olan Karadağ gemide iki çocuğun hastalıktan öldüğünü, gemidekı 200 Çıngenenin tstanbul'da karaya çıkmalanna izin verilmeyince isyan ettiklerini anımsıyor. Karadağ'ın babası da mübadeie komisyonunda görev alıyor... Pendik'te evic gerçek sahibi Rum kadınla karşılaşıyorlar, kadın anahtan uzatıyor, kapının eşigini öpüp gidiyor. Bu sahneyi çok iyi anımsıyor Lütfü Karadağ, "Çünkü' diyor "Biz de Yanya'dan aynhrken evinıiznı eşiğini öpmöştük". Türkçeyi öğrenmekle, iş aramakla geçiyor üc yıllar... Çünkü Karadağ'lar Yunanistan'daki zenginliğin karşılığını alamayanlardan. Bunun nedenlerinden biri bir amcasınuı Yanya'da kalması, 22 bin altın olan alacaklannın ikiye taksim edilmesine rağmeı kendi paylarına düşeni de ancak amcayla birlikte başvuru halınde alabilme haklannın olması... Amca bütün çağnlara rağmen gelmiyor, mübadillerin hakJanm almalan içn tanınan on yıllık süre dolunca, bütün para devlete kalıyor... îki kardeş ıse birbirlerine küs ölüp gidiyorlar... Lütfü Karadağ liseden sonra Devlet Demiryollan'nda işe başlıyor... Aradan yılla geçiyor ama mahallelirıin ilk geldikleri zaman kendilerine isimlerinin başına taktığı "Gâvur tohumu" tanımı peşlerini bırakmıyor. Karadağ, Vakıf arkadaşlanyla birlikte Yanya'ya gidiyor, babasının çiftliğini bul«yor ve kapmın tokmağına sanlıyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle