28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 2003 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ABD'nin Irak'ı işgal etmeye hazırlanmasının ardında petrolün yanı sıra birçok neden var Büyükleringüç mücadelesi oğuk Savaş'm bitmesi iki kutuplu dengeyi bozdu ve bir anda deyim yerindeyse Pandora'nın kutusunu açtı. ABD'nin tek süper güç olarak ayakta kalması, onun açısından bu durumu korumayı amaçlayan yaklaşımlar temelinde bir politika doktrini aramayı gündeme getirdi. A merika, savaşa ayırdığı bütçenin çok ufak bir kısmıyla Saddam rejimiyle ilişkilerini düzeltebilir, sonra rejimi dışa açarak, petrol kuyulannın mülkiyetini, olmazsa en azından çalıştırma hakkını yeniden eline geçirebilirdi. Ama ABD bunlardan hiçbirini seçmedi. ERGİN YILD1ZOGLU •1- 2003 yılına bölgesel ve küresel etkilerinin tam olarak ne boyutlara tırmanacağı henüz öngörülemeyen, ancak ülkemizi hızla içine çekmesi bekJenen büyük bir savaşın başlamasını bekleyerek giriyoruz. 2001 II Eylül'ünde ABD hegemonyasının ve küresel kapitalizmin simgeleri olan ikiz kuleleri hedef alan ve binlerce insanın ölümüne yol açarak dünyada büyük bir şok yaratan terörist bir saldınnın arkasından, Bush hükümetinin başlattığı "terorizme karşı" savaş, Afganistan'da Taleban rejiminı devirdi, yerine kukla bir hükümet kurudu. Sonra, daha Afganistan'da bir düzen kurulamadan savaş hızla biçim değiştirmeye başladı ve tek ülkeye, Irak'a karşı bir savaşa dönüştü. Tüm diplomatik çabalara, dünya kamuoyunun itirazlanna rağmen Irak'ın işgaline yönelik büyük çaplı bir savaş artık kaçınılmaz görünüyor. ilglnç bir durunH Ancak, Bush hükümetinin, özellikle A\Tupah müttefiklerinin tüm uyanlanna karşın, Irak'ı denetim altında tutmak yerine, hem de Irak'ın kitle imha silahlanna sahip olduğuna ilişkin elle tutulabilir tek bir kanıt dahi üretememişken, bir "rejim değişildiği'' amacıyla işgal etmeyi seçmiş olması, ilginç bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Geçen haftalarda elinde kitle imha silahlan olduğunu açıkça ilan eden, Birleşmiş Milletler silah denetçilerini ülkesinden kovan ve nükleer santrallannı yeniden hizmete sokmaya başlayan Kuzey Kore'ye karşıysa, aynı Bush hükümetinin, bu kez savaş yerine diplomatik bir yol seçtigini açıkJaması, karşı karşıya kaldığımız durumun ilginçliğini daha da arttınyor. Belli ki ABD için Irak'ın özel bir anlamı var. ABD büyük can kaybı pahasına, bölgesel kargaşa olasılığına ve devasa bir mali faturaya rağmen Irak'ı işgal etmeye kararh. Petrol içlnsavasa aerekyok Bu bağlamda ilk anda akla gelen açıklama "Irak'ta petrol var da ondan" oluyor. Bu açıklamada tabii kı bir doğnıluk payı var. Ama aşağıda tartışacağımız gibi bu petrolün hemen kullanılır hale gelmesınin önünde bir seri çok ciddi fiziksel ve hukuksal engel olduğu gibi, bu petrolü elde etmek için de illa bir savaş gerekmiyor. ABD savaşa ayırdığı bütçenin çok ufak bir kısmıyla ve BM'den geçirilecek birkaç kararla Saddam rejimiyle önce ilişkilerini düzeltebilir, sonra rejimi dışa açarak, petrol kuyulannın mülkiyetini, olmazsa en azından çalıştırma hakkını yeniden eline geçirebilir, hatta IMF bıçağının altında, bu ülkeyi bir istikrarsızlığa iterek çökertebilir, ya da rejimi yumuşak bir geçiŞİe değiştirebilirdi. Ama ABD bu yollann hiçbinni seçmedi. Dolayısıyla açıklamalann kapsamını, petrolü aşacak bir biçimde geliştirmek ve soğuk savaş sonrası küresel sıyasi coğrafyanın temel bileşenlenndeki IRAKLILAR SAVAŞA HAZIRLANIYOR - Inüdılar,heransavaştehdidi>1elaı^ bölgedeki sayısını artüran ABD'H ve Kuveytii askerieri dikkatietakip ediyoriar. Birieşmiş Milletler silah denetçilerinin GüvenlikKonseyi'ne raporu testim edeceği 27 Ocak'a gün sayıldığı şu günlerde Irakh kadınlar bile olası savaşa hazırlamyor. (Fotoğraf:REUTERS) değişmelerden hareketle aldığı biçimleri yeniden gözden geçirmek gerekiyor, bugünkü noktaya nasıl geldiğimizi ve buradan da ne yöne doğru ilerlenebileceğini irdeleyebilmek için. Okumakta olduğunuz çahşma bu bağlamda. "Neden savaş ve neden Irak?" sorulanna cevap ararken benımsenmesi gereken perspektifi genişletmeyi amaçlıyor. Önce, Irak savaşına doğru giden siyasi gelişmelerin genel bir haritası çıkanlmaya çalışılacak, sonra bir ikinci yazıda da Irak işgal edildiği takdirde, bölgesel ve küresel jeopolitik ortamda bölge ülkelerinin ve Avrupa Birliği, Rusya, Çin, Japonya gibi büyük güçlerin ne yönde etkilenebileceği araştınlacak. Sopuk Savaş'tan sonra Jeopolitik Soğuk Savaş'ın bitmesi iki kutuplu dengeyi bozdu ve bir anda deyim yerindeyse Pandora'nın kutusunu açtı. ABD'nin tek süper güç olarak ayakta kalması, onun açısından bu durumu korumayı amaçlayan yaklaşımlar temelinde bir politika doktrini aramayı gündeme getirdi. Buna karşıhk bir ekonomik ve siyasi birlik sürecinde hızla ilerlemeye başlamış olan Avrupa ülkeleri ve Rusya, Çin, Japonya gibi büyük güçlerle, dünyanın Brezilya, Hindistan gibi büyük gelişmekte olan ülkeleri, çok kutuplu, uluslararası ilişkilerde daha çok eşitliğe dayanan, çok yönlü bir şekıllenme oluşmasını amaçlıyor, ulusal çıkarlannı 1 ifade etme kapasitelerini sınırlayan her ' hangi bir kutup altında yaşamaya niyetli olmadıklarını açıkça dile getirmeye başladı lar. Böylece 1990'larda karşımıza, giderek geleceği belirsiz, tarif edilmesi zor bir uluslararası düzenin, daha doğrusu düzensizliğin kıvnmlan açılmaya PETROL YOLU l zmanlar .ABD'nin Irak'a karşı açacağı savaşın nedenleri arasında bu ülkenin kitk imha silahı açısından tehdit oluşturduğu diişüncesinin yanı sıra sahip olduğu zengin doğal kaynaklann da bulunduğu konusunda birieşiyor. Irak, BM gözetimindeld gıda karşıhğı petrol anlaşması dışında üretim vapmasa da kaynak açısından, Suudi I Arabistan'dan sonra i dünyanın ikinci zengin i ülkesi. Dünya , petrollerinin büyük * bölümünün üretildiği ve transit başladı. Bu siyasi belirsizliğin ve düzensizliğin yaratacağı olası etkiler, başlangıçta küreselleşme heyecanı altında hemen fark edilemedi. Ancak 1997 Asya krizinden ve Kosova savaşından sonra bu belirsizliğin giderek özellikle ABD açısından dayanılmaz bir hale gelmeye başladığı ve yeni bir dış politika doktrini arayışlannm hızlandığı söylenebilir. Bu zemin üzerinde {k soğuk savaş sonrası jeopolıtiğin temel bileşenlerine, bu güne doğru yaklaşarak ve Irak savaşını ilgilendiren özellikleri üzerinde özellikle durmaya çalışarak bakmaya başlarsak ilk anda gelişmeleri dört başlık altında toplamak mümkün olur: 1. Çaüşmalann yeni coğrafyası. 2. Ortadoğu'daki {,' geüşmeler. '»{ 3. Hegemonyanm ;\<t sakaüanması. !f 4. ABD'nin Yeni j.ı Savunma StratejisL ^ Bu gelişmelere daha * İf? yakından baktığımızda ve elde etmeye başladığımız resmi Irak'ın jeostratejik konumuyla büieştirmeyı denediğimizde bugünkü ABD Körfez'deki güvenliği sağlamak ABD'nin sa\aş isteminde etken. Irak'ın Safvan kentinde Kuveyt'le olan sınır çizgisinin birkaç metre ikrisindeki rafuıeri de bölgede "Saddam"ın \aru başında" üretim yapılan merkezlere örnek. (FotoğrafREUTERS) yönetiminin uzun erimli projesini ve proje açısından Irak'ın neden bu kadar büyük bir öneme sahip olduğunu görmeye başlayabiliriz. 1. Kaynak savaslari: (1) Uluslararası jeopolitiğin fay hatları "Soğuk Savaş" döneminde iki blokun rekabet ve sürtüşme alanlanndan geçiyordu. tki blok açısından esas sorun Avrupa 'nın kontrol edilmesiydi. Buna ek olarak bu iki blok dünyanın çeşitli bölgelerinde dolaylı olarak birbırlerinin etkinliklerini kırmaya, etki alanlannda istikrarsızlık yaratma ve kendilerine bağımlı devletlerin sayısını arttırarak nüfuz alanlannı genişletme yoluyla diğerini geriletmeye çalışıyordu. Bu bağlamda birçok gelişmekte olan ülkeye kültürel, ekonomik, siyasi ve askeri yardım yapıyorlardı. Dünyanuı önemli stratejik bölgelerinde, örneğin Ortadoğu'da katı bir denge vardı. Her iki güçde petrolün akısım engellemiyor, diğerinin engellemesi için tedbır almaya çalışıyordu. Soğuk Savaş bittıkten sonra, Avrupa birlik sürecinin de etkisiyle ayn bir blok olarak şekillenirken, Çin hızlı bir büyüme trendine oturmuşken, doğal kaynaklann, özellikle enerji kaynaklannın, ama bunlarin yanı sıra su, kıymetli madenler, kıymetli taşlar, besin ürünleri havzalannın denetimi ön plana çıkmaya başladı. Devletlerin bölünmesl Bu sırada soğuk savaş döneminde dış kaynakla ayakta duran, ekonomileri ve ideolojik yapılan bu baskı altında şekillenmiş çeşitli devletler, mali, askeri ve ideolojik kaynaklan kuruyunca çökmeye, devleti elinde tutan smıf, klan ve gruplar da devlet bürokrasilerini, orduyu kullanarak ayakta kalma savaşı vermeye başlamışlardı. Bu kesımler, ellerindeki şiddet araçlanna, etnik etkilere de dayanarak, (uzun dönemli bir ekonomik inşada kullanılacak siyasi istikrar da olmadığından), kolay talan edilebilir, el konulabilir doğal kaynaklan ele geçirmek için savaşmaya başladılar. Bu süreçte birçok devlet etnik hatlarda bölünerek dağılmaya başladı. Silah ticareti, uyuşturucu kaçakçılığı, soğuk savaştan arta kalan istihbarat elemanlanyla birleşince, etnik, aynlıkçı hareketlerle, kaynak savaşlanyla ilişkili yeni suç örgütleri de oluşmaya başladı, bu suç örgütleri kaynak savaşlannı daha da yoğunlaştırdılar. Bu coğrafyalar, Pentagon'un bir deyişiyle gri savaş alanlan, El Kaide gibi terörist örgütlerin ortaya çıkması ve bannması açısından da çok verimli topraklar oluşturuyordu. Serbest piyasaya dayalı bir küresel ekonomi kurma projesi mali sermayenin basıncıyla yerel kaynaklan giderek artan bir hızla hortumlarken, metalaşma sürecinde ani bir hızlanma, sosyal hizmetlerin kapsamının ve hacminin daraltılması, hatta yok edilmesi, bu ülkelerde, verili kaynak dağılımı ve bölüşümü matrislerini allak bullak etti. Etnik gruplar arası dengeler, konsensüsler bozuldu ve etnik çatışmalar güçlendi. IMF paketlerinin uygulandığı ülkelerde, örneğin Yugoslavya, Türkiye'de, etnik ve dini kimliklerin hızla öne çıktığı, yeni istikrasızlık alanlan yarattığı görüldü. Kısacası, uluslararası siyasi coğrafya dağıhnaya, yerel savaşlar mantar gibi birmeye başlarken bunlann giderek artan oranda doğal kaynak alanlanyla, bunlann taşınma yollannda yoğunlaştığı görüldü. Dünyada doğal kaynaklar etrafinda istikrarsızlığın giderek artması, başta ABD olmak üzere hemen tüm büyük güçlerin bu kaynaklann akışını istikrara kavuşturmak için siyasi ve askeri stratejileri geliştirmelerini, ordularmı yeniden şekillendirmelerini gerekli kıhyordu. Öncelikle petrol ve doğalgaz kaynaklanna doğru ilginin, bunlann denetimini amaçlayan girişimlere yönelik askeri ve sivil yatınm ve harcamalarda bir artışın başladığı gözlendi. 2. Ortadogu sorunu 1990'lann başında, l. Körfez Savaşı'nın da yarattığı ortamda başlayan Arap-Israil banş süreci çöktü ve yerini sonu belirsiz bir çatışma ve çürüme süreci aldı. Bu süreç içinde, Şaron hükümetinin Filistin yönetimini adım adım tasfiye etmeye yönelik bir politikayı benimsemesi, Müslüman Arap halklan arasında, Israil'e, buradan da Israil'i destekleyen ABD yönetimine, nihayet bu yönetimle işbirliği içinde olan yerel rejimlere karşı nefret ve tepkiyi güçlendirmeye başladı. Intihar eylemleri giderek tırmandı, ABD yönetimi ve savunma çevreleri, El Kaide ve benzeri radikal örgütlerin bölgede rejimleri devirebilecek kanşıkJıklar çücartmasından endişe etmeye başladılar. Diğer taraftan Ortadoğu'daki ekonomik ve demografık trendler de istikrarsızhklan derinleştirecek bir yönde ilerliyordu. Bir taraftan genç nüfusun toplam içinde payı, ama genelde toplam nüfus baş döndürücü bir hızla artıyor, buna karşıhk bölge ülkeleri yeni iş olanaklan yaratamıyor, aksine orta sınıflann bile gelirleri de giderek geriliyordu. Ortadoğu'daki, Suudi Arabistan gibi rejimlerin zaman içinde ayakta kalmaya devam etmesinin olanaklan hızla ortadan kalkıyordu. Halbuki, dünyanın en stratejik enerji kaynağı olan petrolün rezervlerinin yûzde 63'ü Ortadoğu'da, yüzde 25 i ise Suudi Arabistan'daydı. Gaz rezervlerinin yüzde 36'a da Ortadoğu'daydı.(2) Üstelik Suudi Arabistan, küresel petrol piyasalanndaki çok suıırlı fazla kapasitenin yüzde 90'ını elinde tutuyordu. Buna karşıhk, ABD petrol ithalatının yüzde 30'unu, Avrupa yüzde 35'ini, Çin yüzde 56'suıı, Japonya yüzde 8l'ini Ortadoğu'ndan gerçekleştiriyor. Diğer taraftan önümüzdeki 30 yıl içinde petrole olan talebin yılda 75 milyar varilden 120 milyar varile yükseleceği hesaplanıyordu. Rlsk alanı Çin'in petrol tüketimi ve talebi hızla büyümeye devam edecek, Çin enerji piyasalannda stratejik alıcı konumuna yükseJecekti. Doğalgaza olan talep daha da hızlı artacak ve otuz yılda ikiye katlanacaktı.(3) Halbuki American Councfl of Foreign Relations ile Baker Institute'ün birlikte hazırladığı "Strategic Energy PoBcy Chalknges for the 21st Century" başhklı rapora göre enerji sektöründe, kurulu kapasite hem eskiydi hem de yetersiz. Uluslararası Enerji Ajansı'nın hesaplamalanna göre artan talebin karşılanması için 2000-2030 arasında 4.2 trilyon dolar yeni yatınm yapılması gerekiyordu. Dolayısıyla enerji kaynaklannın bulunduğu bölgelerde ortamın bu yeni yatınmlann yapıknasına uygun, diğer bir değişle rejimlerinin istikrarlı ve Batı yanlısı ohnası gerekiyordu. Demek ki Ortadoğu, 1990'larda giderek çok önemli bir risk alanı haline gelmeye başlamıştı. (1) Bu bölüm için iki önemli kaynak: Michael T. Klare, Resource wars, The New Landscape ofglobal Conflict. Owl Books, 2002 New York. Michale Renner, The Anatomy or Resource Wars, World Watch papers 162, Ekim 2002. (2) Martin Woif "Threats to the world's oil well", Financial Times, 3/12/02. (3) Fatih Birol, World Energy Outlook 2002, OECDyayım. Yarın: Yumuşak Cücün Aşınması. Hegemonyadan İmparatorluğa ve Neden ırak?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle