25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12OCAK2003PAZAR DIZI Cip kullananbedevilerin ülkesiı/Şehirlerarası otobüslerde Tarkan'ın 'Oynama Şıkıdım' şarkısının Arapça versiyonu çalan Suriye mutfağındaki en gözde yiyeceklerden biri deve eti. Hâlâ çadırda yaşayan bedeviler ise artık ülkenin turistik çehresinde sadece bir figür. Ortadoğu'nun kapısı SDRİYECüneyt Akalın - Banş Doster BARIŞ DOSTER Şam'a giderken bindiğımiz otobüste, Tarkan'ın ünlü şarkısı "Oynama Şıkıdım ŞıkıdınTın Arapça versiyonu çalıyor. Başkent Şam, büyük binalan, görkemli devlet daireleri, temiz kent merkezi ve geniş caddeleriyle dikkat çekiyor. Tatlı, kuruyemiş ve kurabiye dükkânlan bu kentte de en gözde mekânlar. Dükkânı olmayan da, bunlan el arabalannda ya da yere serdiği tezgâhta satıyor. Nargile kültürü burada da oldukça yaygın. Hemen hemen tüm kahvehanelerde nargile içilebiliyor. Deve etl makbul Suriyelilerin et ağırlıklı mutfaklannda, en gözde tercihlerinden biri deve eti. Deve etinin çok lezzetli olduğunu, onu koyun ve tavuk etinin takip ettiğinı söylüyorlar. Baba-oğul Esad'lann resim ve heykellen, süslü otobüsler, özellikle Hıristiyan azınhklann yoğun olduğu semtlerde oku! ve kiliselerin duvarlanna asılmış siyah-beyaz resimli ölüm duyurulan, Şam'da da çok yaygın. Bab Sarkl ve Bab Tuba Dilimızde Doğu Kapısı anlamına gelen Bab Şarki 'den kent merkezine doğru yürüyoruz. Emeviye Camii'nin arkasında, Selahaddin Eyyubi'nin türbesi bulunuyor. Türbenin yanında, mermerlerine ay yıldız kazınmış üç mezan göriince duygulanıyoruz, gözlerimiz doluyor. Üzerinde "Şehit Türk Tayyareciler" yazan mezarlarda, 1914 yılında ölen Nuri Yüzbaşı. Fethi Yüzbaşı ve Sadık Mülazunevvel yatıyor. Onlann yanında da ülkeleri içın dövüşüp şehit düşen iki Suriyeli halk kahramanının mezarlan var. Sonraki durağımız Şam Üniversitesi. Açık hava müzesi niteliğinde olan Ulusal Müze'nin arkasındaki üniversite, geniş bir alana yayılıyor. Çevresinde çok fazla sahafın olduğu üniversite, doğu dilleri alanında verdiği eğitimle ünlü. Üniversitenin yerleşkesinden aynlıp, yürümeyi sürdürüyoruz. Kent merkezinde at arabasıyla benzin satanlann, seyyar satıcılann, bayram alışverişine çıkmış kalabalığın arasından kentin doğusuna, daha çok Hıristiyanlann yaşadığı Bab Tuba semtine doğru yöneliyoruz. Başı açık kadınlann sayısı ülke ortalamasının üzerinde görünüyor. Sanşın kadınlann çokluğu da dikkat çekiyor. Tabelalannda, Arapçanın yanında, Latin alfabesine de yer veren mağazalann renkli vitrinleri göze çarpıyor. Palmira antlk kentl Şam'dan karayoluyla geldiğimiz Palmira, bizim orta ölçekli bir ilçemiz büyüklüğünde, 40 bin nüfuslu tarihi bir kent. Harabeleriyle ünlü. Palmira harabeleri, Efes'i, Aspendos'u anımsatıyor. Bir vahanın kenanna kurulmuş olan kentin, tarihte kervanlann uğradıklan bir yerleşim birimi olduğu bilinıyor. Harabeler oldukça geniş bir alana yayılıyor. Bir dünya mirası olmasına karşın harabelerin çok iyi korunduklannı söylemek ne yazık ki zor. Çünkü tarihi sütunlann arasından asfalt geçiyor, eserleri ışıklandırmak ıçin konulan cihazlar, taşlara zarar veriyor. Bedeviler de cağ atlamıs Taksi olarak kullanılan üç tekerlekli mini kamyonetlerin yanı sıra, atlar ve develer de turistlerin hizmetinde. Kentte çok fazla 2-3 yıldızlı otel var. Turizmin etkisi nedeniyle Latin harfleri, Palmira? da da yaygın olarak kullanılıyor. Şam, Halep gibi büyük kentlerde resimlerini, kasetlerini gördüğümüz türkücülerimız, burada da oldukça ünlü. Palmira'dan Humus ve Hama'ya doğru yola çıkıyoruz. Yolda, ülke genehnde sayılan 2 milyonu bulan bedevilenn çadırlanna rastlıyoruz. Ağırhklı olarak hayvansal gıdalarla beslenen bedeviler, oldukça varsıl insanlar. Sulannı yanlannda taşıyan bedevilerin her bırinin en az 150 koyunu olduğunu öğreniyoruz. Bu varsılhk onlara da "çağ aüatmış" Yolculuk ve göçlerinde artık at ve deve değil, son model cip kullanıyorlar. Hayvanlannı genellikle çobanlanna otlatan bedeviler, ülkenin turistik çehresi için de önemli bir figür oluşturuyorlar. Yaz aylannda turistler için özel turlar düzenleniyor. Bu turlarda turistler, birkaç gün bedevilerle birlikte oluyor, onlar gibi yaşıyorlar. Bayram her verde bayram Yol boyunca köylerde, kasabalarda bayramlaşan insanlara rastlıyoruz. Başta çocuklar olmak üzere, herkes yeni, olmadı en temiz giysileriyle dolaşıyor, birbirini kutluyor. Suriye'de erkeklerin selamlaşması oldukça ilginç. Tokalaşıp, yanak yanağa öpüştükten sonra, ahnlanm birbirlerinin omuzuna sürüyorlar. Bayram günü herkes daha güleryüzlü, daha saygılı birbirine karşı. Bozkır ağırlıklı bir toprak yapısına sahip olan Suriye'de, Humus ve Hama, Akdeniz ikliminin egemen olduğu, yeşil alanı, tarlası, bahçesi oldukça çok olan kentler. Çevresinde çok fazla köy olan Humus, büyük petrol rafinerisiyle, ülke ekonomisinde de önemli bir yer tutuyor. Ülkede Şam suyuyla, Halep, kebabı başta olmak üzere yemekleriyle, Humus güzel kızlanyla, Lazkiye limanıyla, Palmira ise hurmasıyla ünlü. Yolumuzun üzerindeki "Şövalyeler Kalesi" adlı tarihi kale ve "Afamea Antik Kenti" gözde turizm mekânlan. Buralarda küçük gruplara rastlanıyor. Bu tür tarihi mekânlara giriş, turistler içın genellikle 3 Amerikan Dolan. Buralar da, hemen hemen tüm turistik mekânlarda olduğu gibi, kartpostal ve hediyelik eşya satıcılanyla dolu. Heer ülkede olduğu gibi Suriye'de de 'meşhur' kentler var. Şam 'ın suyu, Halep 'in kebap başta olmak üzereyemekleri, Humus'un güzel kızları, Lazkiye'nın limanı, Palmira'nin ise hurması dillerden düşmüyor. Tatlı, kuruyemiş ve kurabiye dükkânlarımn saltanatını sürdüğü ülkede, dükkânı olmayanların bu ürünleri sokak ortasında el arabalan ya da tezgâhlarda satması alışıldık görüntülerden. Oldukça zengin bir tarihi mirasa sahip olan Suriye'de, eski eserlerin gerektiği gibi korunmadığım görmek insanı üzüyor. Cami kapısında ezan okuyan müezzin CUNEYT AKALIN Yeni kentin merkezinde, üniversitenin yanı başında yer alan ve günümüzde "Askeri Möze" olarak kullanılan "Süleymaniye Külliyesi" ve yanında, esnaf arasında kısaca "Tekke" olarak adlandınlan "El Sanatian Merkezi" ve "Selim Mescidi", bir Osmanlı başyapıtı. Mimar Sinan yapımı bu iki binadan, külliyenin içindeki Süleymaniye Camii, nedense kapalı tutuluyor. Caminin içine insan alınmıyor. Müezzin, ezanı caminin kapısında okuyor. Cemaatin ise sadece "son cemaat yerPnde namaz kılmasına izin veriliyor. Mimar Sinan'ın Şam'daki Süleymaniye Külliyesi, Türk-Arap mimarisinin bir sentezi sankı. Külliye, Türk mimarisinin çizgilerini, minarelerin formunu korurken Arap tarzı taş süslemelerle bezenmiş. Duygulandıran bir mekân burası. David Lean'in Osmanlı'nın I. Dünya Savaşı'ndaki yenilgisini anlatan "Arap Lawrence" filmindeki ünlü sahnenin çekildiği yer izlenimini veriyor. Filistin'den geri çekilen Türk ordusu, Şam'daki Süleymaniye Külliyesi'ne sığınır. Ancak emperyalistlerle işbirliği yapan Araplar, caminin suyunu keserler. "Su, su, su.." diye inleyen yaralı Türk askeri sahnesi burada çekilmiş ohnalı. Halep'in Gregoryen ve Katolik Ermeni kiliselerinin bulunduğu "Saha "Ne dirsiniz bu intihabata (seçime)?" Yüzümüzü buruşturarak pek memnun olmadığımızı anlatıyoruz. Sarkis, birden celalleniyor. "Yahu o adam deli mi ki, avradını öyle getiriyor tûrene?" (Meclis Başkanı Annç'ı kastediyor) Gözleri doluyor, sinirlendiği belli oluyor. Adımlanm • Şam'da Osmanlı'dan kalma bir mimari şahaser olan Süleymaniye Cami, içinde ibadete izin verilmese de Türk-Arap mimarisinin bir sentezi olarak meraklıların ilgisini çekiyor. Özellikle Türk kökenlilerin Türkiye'deki 3 Kasım seçimlerine ilgisinin yoğun olduğu gözlenen Suriye'de varlıklı semtlerin temiz ve bakımlı, kalan yerlerin pis ve dağınık olduğu gözleniyor. Ferhafta (Ferhat Meydanı) yolumuzu ararken 60 yaşını geçmiş, dinç, temiz pak giyimli biri yaklaşıyor. Türkçe konuşuyor, yardım etmeye çalışıyor. "Ben Sarkis, burada kuyumcuyum, Türkiye'den mi gelirsiz?" "Evet" yanıtını alınca, yüzümüzü şöyle bir süzüyor. hızlandınyor. Bizim de gözümüz doluyor. Kapalıçarşı'nın kapısındaki bir kuruyemişçi dükkânında temiz yüzlü bir esnaf, Türk olduğumuzu öğrenince elimi tutuyor. Ağzından dökülen "Abdullah, Abdullah" sözcükJerini anlayabiliyorum. Belli ki, Başbakan Abduüah Gül'den haber soruyor. Ama, dil engeli araya giriyor.Varlıklı semtler daha temiz ve bakımlı, geri kalan yerler çok pis. Kentler arası yollann her iki yanına dikilen çok sayıda ağaç, zaten güzel olan bitki örtüsüne renk ve can katarken ağaç diplerine atılmış, saçılmış, bırakılmış ve toplanmamış yüzlerce naylon torba, doğayı hem çirkinleştiriyor, hem boğuyor, hem de bozuyor. Bu kadar güzel bir ülkenin, bu kadar pis olması, salt susuzlukla açıklanamaz. Bu ülkede kamusal alanda düzen yok, kural yok, kurum (belediye) yok, ortahkta kamu görevlisi yok. Trafik kuralı yok, trafik polislerini dinleyen de yok. Suriye'den sonra Kilis ve Antep, gözümüze dünyanın en temiz, en bakımlı kentleri gibi göründüler. Suriye'deki bu durum, ülkenin güçsüzlüğünün bir sonucu olarak da açıklanabilir, Fransız sömürgeciliğinin ve geri feodal yapının mirası da denebilir. BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle