Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12OCAK2003PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Kalem Tutulur Kalır!
Kalemin tutulduğu anlar vardır. Yazmak, konuş-
mak gerekır. Ama, kalakalırsınız beyaz kâğıtla baş
başa! Bir büyük acıdır, bir derin utançtır, bir değı-
şik duygudur. Kaç yıldır yazan biri de olsanız du-
njm değişmez. Şaşkınlık, kızgınlık, tarif edilmez bir
keder, bir garip tutukluk...
Bir uçak düştü Diyarbakır'da.. Yetmış beş kişi öl-
dü. Iki uçak düştü Malatya'da, dört subay şehit ol-
du.
Sözcükler kendi başlanna anlamsızdır, ölmek
ya da yaşamak!.. Insanlığın ilk günlerinden beri
çözülmeyen bir bilmece... Kişi yaşamının başlan-
gıç tarihi var, ama bitiş çizgisi kanşık! Yazgı diyor-
lar, yazgı çizmiş alınyazımızı! Kimi gencecik yaşın-
da, kimi yaşlılıkta! "Ben nasıl ölürüm anlamıyorvm"
diyeyazmış şair. Durup dururken mi, koşarken mi,
yerken içerken mi, birtaşrtta giderken mi, kendi ya-
tağımda mı?
Saat akşamın altısıdır. Havalimanında bekleşir-
ler. Uçak kalksa, bir an önce evimıze, sevdikleri-
mize bizi ulaştırsa! Hava sislidir, yağmurludur, kar-
lıdır. Yolcu hesaplamaz bunlan! llle de uçak kalk-
sın ister! Öncelikle kendi düşüncesi, isteğinin itili-
şindedir.
Ama sorumlularvar, bizleri tehlikeden korumak-
la görevliler var. Günlerdir uçak inmeyen bir alana,
üstelik sisli havada uçak yotlamayı sakıncalı gör-
meyen görevlilere ne demeli? Yolculann yaşamla-
nndan sorumlu olanlann böyle durumlarda daha
uyanık olmaları gerekmez miydi?
Hemen her gün karayollarında sayısız olaylar
yaşanıyor. Otomobillerde, otobüslerde ölenler, ya-
ralananlar sayısız... Hep düşünmüşümdür, en ra-
hat, en tehlikesiz yolculuk uçaklayapılandır... Ka-
radagiderken içımde bir korku vardır hep... Her sar-
sıntı, her dönemeç, her sollama bir tehlike anı ya-
şatır. Oysa uçağa bindin mi sorun kalmaz! Karşı-
laştırırsanız en çok ölüm karayollarında yaşanmış-
tır. Uçaklar daha güvenlidir. Bana öyle gelir... Epey
uzun yolculuklar yaptım. Içime hıçbir zaman bir kor-
ku airmedi.
Ölüm her an yakınımızdadır. Bunu biliyoruz.
Önemli olan geride kalanlardır. Yakınını, sevdiğini
yitirmenın acısı... Ölmek bir andır. Ama ölenin ar-
kasındakilerin yaşadıklan acılar sürestzdir. TV'ler-
de, gazetelerdeki insan yüzleri, bakışları katlanıl-
maz bir acının somutlaşmış görüntüleri...
Ne kadar kolay konuşuyor kimileri! Ne kadar ra-
hat!.. Irak'ta savaştn ilk günleri beş yüz bın insan
ölecekmiş! Bir kaza, bir yanlış tutum, yazgının bir
oyunu olarak değil, bile bile, isteye isteye, bom-
balar, zehirii gazlarL
Bana asıl korku veren bu!.. Insanoğlunun ken-
dını kendi iradesiyle ölüme, öldürüme yaklaştır-
ması!.. Kendine, kendi eliyle kıymasıL
AKATLAR KULTUR MERKEZI 0212 351 93 84
Dilek Türker... Tiyatro Ayna
V'era Tufyokova'nm onılanndcn
Oyunlaşbran: Atao! Behramoğlu
Yöneten: Mahmut Gökgöz
Miiıik: Nurettin Özşuca ^ '
Dekor. Osman Şengezer
Kostiim: GOnnur Çaras
Ijık Taunm: Yüksel Aymaz „ . .
MUTLU OL
Cuma 21.15
Cumartesi 15.30
^'t5V(ÇS£HASUNESI Soımn \cmuda
AĞAÇÖREN ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo; 2001/79 Esas
1- Davacının davasının kabulü ile Ağaçören il-
çesı, Kederli Köyü'nde bulunan 698, 708, 711,
746, 815, 817, 842, 860, 873, 877, 883, 884,
888, 891, 892, 1035, 1036, 1994 ve 2003 parsel
nolu taşınmazlann borçlu Ilyas Güzel adına ka-
yıth hisselerin diğer davalılar Hikmet Güzel,
Hüseyin Güzel ve Ahmet Güzel'e devir işlemle-
rinin iptaline ve iptal edilen diğer davahlara dev-
redilen Ilyas Güzel hisseleri üzerinde davacı le-
hine cebri icra yapabılme yetkisi verilmesine,
2- Yargılama sırasmda harcaması davacı tara-
findan yapıian 7.O8O.OOO.-TL maktu harç ve ve-
kalet harcı 16.25O.OOO.-TL davetiye gideri,
33.040.000.-TL tebligat bedeli toplam
56.370.OOO.-TL yargılama gıderinin davahlardan
alınarak davacıya verilmesine,
3- Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukat-
hk asgari ücret tarifesine göre 175.000.000.-TL
avukatlık ücretinın davahlardan alınarak davacı
vekili Av. Tahsın Şahin'e verilmesine,
îlişkin davacı vekilinin yüzünde davalılann
yokluğunda yasa yolu açık olmak üzere verilen
karar açıkça okunup usulen anlahldı. 03.07.2002
Basın: 670
Sivil Toplum, îş Başına!
Hükümet, kamuoyuna kesirüikle açıklamalıdır. Komşumuz
Irak'taki Saddam yönetimi, Türkiye Cumhvıriyeti için
diplomasiyle bertaraf edilemeyecek gerçek bir tehdit
oluşturmakta mıdır? Eğer oluşturmakta ise bu tehdit tam
olarak nedir? Bilmek, Türkiye Cumhuriyeti halkının
hakkıdır. Eğer böyle bir tehdit söz konusu değilse, bu kanlı
macerada ne işimiz vardır? Ülkemiz ne münasebetle bir
Amerikan kışlasına döndürülecektir?
Prof. Dr. Erendiz ATASÜ
T
ürkiye Cumhuri-
yeti'ni, kaçuulmaz
savaşlann ateşin-
den geçmiş, acıy-
la olgunlaşmış, ba-
nşın değerini derinden bilen
bir kuşak kurdu. Mustafa Ke-
mal Atatürk'ün özdeyişi "\tat-
tasulh, cihanda sulh" duvarla-
n süslemesi için söylenmemiş-
ti; ülkenin rotasmı çizecekbir
toplumsal anlayışı genç kuşak-
lann zihinlerine özlü biçimde
yerleştirmekti amaç. Türkiye
Cumhuriyeti bugüne dek, ka-
çmılabilir savaşlardan -Kore
Savaşı dışında- uzak durabil-
di.
Yeni bir savaşın çevrende
(ufukta) belirdiği şu günlerde,
tarihe bir Hitler-Mussolini ka-
rikatürü olarak geçmeye doğ-
ru kararlı adımlarla ilerleyen
Bay GeorgeW. BushJr. ile has
müttefiki Bay Anthony Blair,
peşlerinden sürükleyecek, ül-
kemizden başkasını bulama-
maktadırlar, görünüşe göre.
Kendi ülkelerinin kamuoylan-
nı bile iknaedememiş bu iki ba-
ym ve arkalanndaki çıkar çev-
relerinin gözdağına -ya da baş-
tan çıkarmasına- Türkiye Cum-
huriyeti boyun mu eğecektir?
Irak sorununun altında Ortado-
ğu petrollerinin yeniden pay-
laşımı amacının yattığını, zih-
nini propagandadan anndıra-
bilen herkes görebilir.
11 Eylül faciasından bu ya-
na, dünya kamuoyu, öyle bir
görsel ve yazıh haber bombar-
dımanına tutuldu kı, Hollywo-
od usulü "aksiyon" filmi izle-
mekten beyni dumura uğra-
mışlara döndü! Hep birlikte,
bir "kötûadamın" otuz altı kı-
sım tekmili birden serüvenle-
rini izleyip durduk: Usamebin
Ladin idi bu adanıın adı ve iş-
lediği suçlar sıralanırken, lü-
yeysesuç kariyerineCIA görev-
lisi olarak başladığı ya unuru-
luyor,ya mahcup TV spikerle-
ri tarafindan geçiştbiÛyordu!
Ha yakalandı, ha yakalanıyor
derken, en heyecanlı yerinde
film koptu! Bin Ladin karan-
hklarakanşmışt].Ne gam, ye-
ni bir kara komedi serüveni,
yeni (affedersiniz eski) bir kö-
tü adammhainlikleri sergilen-
meye başlandı: Saddam Hü-
seyin... Hakkındaki bilgileri-
mizin çoğu sadece ABD kay-
naklarına dayanan bir dikta-
tör; 1980'lerde ABD'nin dos-
ru, 1990'lardanberi düşmanı.
Çok merak ediyorum: Bu ara-
da Bin Ladin'e ne oldu? Ger-
çekten ne oldu? Onu yakala-
mak için değil miydi Afganis-
tan'daki savaş? Onun cezasını
bulması uğruna katledilmedi
mi kendileri zaten kurban ko-
numunda olan yüzlerce Af-
ganlı sivil? Hani öldürüldük-
ten sonra "Pardon,yanhşhkol-
du" denilen yüzlerce insan...
Ne oldu da Mr. George W. Bush
Jr., Bin Ladin'den vazgeçti?
Irak aleyhine ileri sürülen suç-
lamalan -yani kitle imha si-
lahlannın varlığını- Birleşmiş
Milletler denetçilerinin çalış-
malan destekleyecek gibi gö-
rünmüyor. BM denetçilerin-
den hiç metnnun olmayan Bay
Bush ve Bay Blair bu durum-
da, gerek kendi kamuoylannı
gerekdünya kamuoyunu nasıl
inandıracaklar, taktiklan öz-
güriükçü, insan haklan yan-
daşı maskelerinin fıyakası bo-
zulmadan? Ister misiniz yeni
bir Bin Ladin marka terör ola-
yı patlak versin ve bu olay
Irak'la ilişkilendirilsin! Yazar
hayal gücü deyip, satırlanma
gülüp geçmeyin, omuz silkip
yürümeyin, sevgili okur! Doğ-
ru, bubenimhayal gücüm, ama
son yıllarda dünyada yaşanan-
lar, değme yazann kurgu gü-
cünü çoktan aştı!
Silah konusunda ikircikle-
nen Bay Bush ve Bay Blair'in
-eğer samimiiseler- alacaklan
basit bir önlem var oysa: Irak
hangi dünyafîrmalanndan si-
lah satın aldığını açıkladL Ara-
lanndaABD, tngiltereve öbür
AB ülkelerinin firmalan var.
Bush, ABD firmalannı, Blair
lngDizfınnalarmıbuticaretten
vazgeçmeye ikna edebilir. Ve
ildsi birükte AB'nin görünür-
deki patronlan Almanya ve
Fransa'yı Avrupa firmalannı
caydırmayayönehebUirler. Ki-
bar diplomasL Kan yok! Yap-
nuyorlar. Bireyin özgürlüğü ve
serbest ticaret ilkesi zedelen-
mesin diye mi? Neoliberalizm
dizginleneceğine, Doğulu halk-
lar ölüme yargılansın! Ne ya-
zık ki Irak savaşını çıkartmak
isteyenlerin dünyaya ve insan-
hğa bakışlannm odak noktası
bundan ibaret! Düşünce yapı-
lannın çıplak iskeleti bu!
Türkiye Cumhuriyeti işte bu
zihniyetle -yamızca kendi in-
sammn canını aziz bilen ve
toplumunun refahı için dün-
yayı ateşe atmaktan çekinme-
yen emperyalist zihniyetle-
maskesi, giysisi, takıp takış-
tırdığı ne olursa olsun, emper-
yalizmle kaçınıhnaz hesaplaş-
ma sonucu doğdu.
Bugün aynı zihniyet kendi
çıkarlan için ateş hattına süre-
ceği ucuz can ararken, onun
etkisine kapılıp çocuklanmızı
telef etmenin ve zaten kurban
konumundaki komşumuz Irak
halkının büsbütün felakete uğ-
ramastna aracı ohnanın hesa-
bını, fırtına dindikten sonra
sağ kalanlanmız ülkeye, tari-
he ve kendi vicdanlanmıza na-
sıl vereceğiz?
Unutan varsa, anımsatalım:
Savaş, ekranda bombalan sey-
rederken hayali çıkar hesapla-
n yapmak değildir. Savaş; ba-
şınıza geldiği zaman ölüm, yı-
kım, yokluk, kalıcı sakatlık,
kalıcı ruhsal bozukluk, sev-
diklerinizi ve bildiğiniz, alış-
tığuıız yaşam tarzını geri dö-
nühnezbiçimdeyitirmenin acı-
sı demektir. Her lafa "sivOtop-
lum" diye başlayanlara anım-
satalım:
Savaş; düşünce ve söz öz-
gürlüğünün, serbest tartışma
ortammm, toplumsal gelişme
umutlannın belirsizce ertelen-
mesi demektir. Savaş demok-
rasinin sonu; savaş, askeri sı-
kıyönetim demektir.
Imdi, eğerülkemizde, yöne-
ticilerimizin dillerinden düşür-
medikleri "şeffafhk"tan az da
olsa varsa, hükümet, kamu-
oyuna kesinlikle açıklamalı-
dır: Komşumuz Irak'taki Sad-
dam yönetimi, Türkiye Cum-
huriyeti için diplomasiyle ber-
taraf edilemeyecek gerçek bir
tehdit oluşturmakta mıdır?
Eğer oluşturmakta ise, bu teh-
dit tam olarak nedir? Bilmek,
Türkiye Cumhuriyeti halkının
hakkıdır. Eğer böyle bir tehdit
söz konusu değilse, bu kanlı
maceradane işimiz vardır? Ül-
kemiz ne münasebetle bir
Amerikan kışlasına döndürü-
lecektir?
Hükümetin belirsizliği ka-
dar toplumun suskunluğu, ka-
derciliği, basmının kayıtsızlı-
ğı ürkünçtür. Türkiye Cumhu-
riyeti halkı kendi var oluş ilke-
lerine bu kadar yabancılaşma-
malıdır.
Ekonomik bunahmı, başı-
mıza geleceklere katlanmak
için bir bahane gibi görmek ve
göstermek asla kabul edilebi-
lir bir tutum değildir. Ekono-
mi insanlar için vardır, ekono-
miyi kurban isteyen bir ilkçağ
tannsı yerine koymak, savaş-
ta canı yanacak geniş kitleler
için akılsızlığın, savaştan kâr-
lı çıkacağını hesaplayıp düşle-
yen çıkar çevreleri içinse suç-
ların en büyüğüdür.
Avrupalılaşmayalım Çağdaşlaşalım...
Ne yazık ki, bugün ülkemizi yönetmek üzere halkımızın bir
bölümünün iktidara getirmiş olduğu kişüerin, kendilerinden önceki
bircok yönetimin olduğu gibi, Atatürkümüzü yeterince tanıyamamış
ve onun ilkelerini kavrayamamış insanlar oldıîklannı büyük bir
üzüntüyle görmekteyiz.
DOÇ. Dr. HÜner TUNCER/lrı/ım Üniversiîesi Öğretim Üyesi
Cumhuriyetimizin ku-
rucusu büyük Atatür-
k'ümüz, yeni Cumhuri-
yet devletinin dış politi-
kasmdaki başlıca hede-
fin "çağdaşlaşmak" ol-
duğunubelirtmişti. Her
zaman sözlerini büyük
bir özenle ve titizlikle
seçtiği bilinen Atamız,
yeni kurulan Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin
hedefinin, "Batüılaş-
mak" ya da "Avrupah-
laşmak" değil, "çağdaş-
laşmak" olduğunu vur-
gulamaktaydı her deme-
cinde.
Yakın ya da uzak tari-
himizi bibneyen ya da
yeterince algılayamayan
ülke yöneticilerinin, ta-
rihte düştüğümüz yan-
hşhklara bir kez daha
düştüklerine büyük bir
üzüntü ve utançla tanık
oluyoruz. Bunun en açık
ve somutömeği, AB Ko-
penhag Doruğu'ndaya-
şadığımız, devletimizin
itibarınm ne denli zede-
lendiği ve ulusumuzun
ne denli "istiskal" edil-
diğidir.
Osmanlı tarihine bir
göz atacak olursak, Os-
manh'nın Batılılaşma-
sında, büyük güçler ola-
rak nitelenen Avrupalı
devletlerin rolünün ne
ölçüde etkili olduğunu
hemen görmek müm-
kündür. Gülhane Hatt-ı
Hümayunu'ndan sonra
çıkanlan 1856tarUüils-
lahat Fermanı, Avrupa-
lı devletlerin hazırladığı
ve Osmanlı Hüküme-
ti'nin dekabul etmek zo-
runda kaldığı bir reform
izlencesiydi (programıy-
dı). Böylelikle, Osman-
lı Imparatorluğu'nun Hı-
ristiyan uyruklannın re-
fahını düşünmek ve bu
hususta gereken kararla-
n almak yetkisi, artık
Avrupalı büyük güçle-
rin eline geçmişti.
Öte yandan, Islahat
Fermanı, 1853-56yılla-
n arasuıda yapıian Kınm
Savaşı'nın sonunda Os-
manlı Imparatorluğu ile
Avrupalı güçler arasın-
da imzalanan 1856 ta-
rihli Paris Banş Antlaş-
ması'nın kapsamı içine
alınmış ve böylelikle,
Avrupalı devletlere, Os-
manlı'nın iç ve dış npli-
tikasma kanşma olana-
ğı tanınmıştı.
Paris Antlaşması'nın
ertesinde, Avrupalı dev-
letlerin, Osmanlı tmpa-
ratorluğu'na birlikte ya
da ayrı ayn yaptıklan
müdahalelerin görünüş-
teki nedeni, Islahat Fer-
manı'nda yer alan ilke-
leruyannca, reformlann
uygulanmasını sağla-
mak; gerçek nedeni ise
Osmanlı Devleti'ni ken-
di denetimleri alunaala-
rak, ona kendi istedikle-
rini yaptırabilmekti. Ni-
tekim, Paris Antlaşma-
sı'ndan sonra Osmanlı
tmparatorluğu'nda çı-
kan ayaklanmalar, Os-
manlı'nm iç işlerinden
sayıhnakla birlikte, Av-
rupalı güçler bunlan Is-
lahat Fermanı ile ilinti-
li bularak Osmanlı'nın iç
işlerine kanşmaktan çe-
kinmemişti.
Sırbistan'da, Kara-
dağ'da, Eflak-Boğdan'da
ve Girit'te çıkan ayak-
lanmaların ardından,
1875 yılında Hersek hal-
kırun da Osmanlı yöne-
timine karşı ayaklanma-
sı üzerine, Babıâli ile
âsileri uzlaştırabilmek
amacıyla, Avusturya,
Rusya ve Ahnanya hü-
kümetleri, Ağustos
1875'teHersek'tekikon-
soloslannı ayaklanma
bölgesine gönderme yo-
lundabir öneriyi Osman-
lı Hükümeti'ne sunmuş
ve Osmanlı da bu öne-
riyi kabul etmişti. Gö-
rülüyor ki, böyle bir öne-
rinin yapılması, bir dev-
letin kendi toprakları
üzerindeki egemenlik
haklanyla bağdaşma-
makta; bu önerinin ka-
bulü ise Osmanlı Devle-
ti'nin, bir iç sorununa
Avrupa devletlerinin mü-
dahalesinin kabulü anla-
mına gelmekteydi.
Osmanhtarihinden al-
mamız gereken dersleri
akhktan sonragünümü-
ze dönersek, Türkiye
CumhuriyetiDevleti'nin
hedefinin 'Batıhlaşmak'
ya da 'Avrupahlaşmak'
otmakyerine,sev^üi Ata-
nuzın büyük bir isabet-
le saptanuş olduğu gibi,
'çağdaşlaşmak', yani
kenditstencimizdoğrul-
tusunda, çağdaş uygar-
hğı yakalayabUmek o\-
masıgerektiğiniaçıkhk-
la görebüiriz.
Ne yazıkki, bugün ül-
kemizi yönetmek üzere
halkımızın bir bölümü-
nün iktidara getirmiş ol-
duğu kişilerin, kendile-
rinden önceki birçok yö-
netiminolduğu gibi, Ata-
türkümüzüyeterince ta-
nıyamamış ve onun ilke-
lerini kavrayamamış in-
sanlar olduklannı büyük
bir üzüntüyle görmek-
teyiz.
Hükümetler gelip ge-
çicidir; ancak, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti,
Atatürk'ün evlatlan ola-
rak bizler ve bizlerin ar-
kasmdan gelenler yaşa-
dığı sürece, varlığını sür-
dürecektir. Atamızın
kurduğu Cumhuriyet
Devleti'nin, yabancı
devletler nezdirıde, iti-
bannı düşürmeye hiçbir
kişinin ve yönetimin
hakkı ohnadığı gibi, bu-
na hiçbir kişi ya da yö-
netimin gücü yetmeye-
cektir.
LozanKonferansı'nda
Atatürk'ün Türkiyesi
Avrupalı devletlere tüm
isteklerini kabul ettirir-
ken bu kez, Kopenhag
Doruğu'nda Türk dip-
lomasisi aynı başanyı
gösterememiş ve Avru-
palı devletlerin önünde
"boynubüknk" duruma
düşmüştür. Butablonun
bir kez daha sergilenme-
mesi ve devletimizin Ba-
tılılarca bir daha "istis-
kal" edilmemesi, bun-
dan böyle her bilinçli
Türk insanımn başlıca
hedefi ohnalıdır.
"NİYE TEL- DİYORSANIZ,
SİM'EGE- CEPPAKET'İ
ÇEYİM?.." İNCELEYİN. 444 0 542 www.telsim.com.tr C V>
PENCERE
Hiyerarşi...
llgjnç irtica örneğini Genelkurmay Başkanı Hil-
mi Ozkök dile getirdi:
"Orduda tarikat üyesi olduğu saptanan birbin-
başı bulunmaktadır...
Binbaşı birtiğindeki bir astsubayın emrine giri-
yor...
Neden?..
Çünkü o astsubay, binbaşının üyesi olduğu ta-
rikatın şeyhidir..."
Tarikat hiyerarşisi, inanca dayandığından, akla
bağlı bulunan askeri hiyerarşiyi bozuyor...
Emir-komuta zinciri ve alt-üst ilişkisi, Ortaçağ
kafasının devreye girmesiyle tersine dönüyor...
Oysa "emr ü kumanda" düzeni bir orduda ha-
yat-memat, yani ölüm-kalım sorunu demek...
•
Peki, bu olay yalnız ordu ile mi sınırlı?..
HayırL.
Bugün herkesin bildiği gerçek şudur: Türkiye'nin
başındakı iktidarın yapısı, "tarikatlar koaf/syo-
nu "ndan oluşuyor; AKP ileri gelenlerinin hangi ta-
rikatlara bağlı olduklannı bilmeyen yok...
Uzun yıllardan beri, irtica pazannda tarikatçılık
piyasada altın yumurtlayan tavuk gibi değertendi-
rildi; bu tarikatlar Osmanlı dönemindekine de ben-
zemiyorlar; ekonomik tabanda "modern şirket"
yapısına oturtuluyorlar; bankalan, holdingleri, med-
yada televizyonlan ve gazeteleri de var...
•
"Hiyerarşi" Frenkçe bir sözcük..
Anlam yelpazesi geniş..
Felsefi içeriği var..
Insanın kafasında "birey"\ yaratan değerler mer-
divenini oluşturan hiyerarşi, yurttaşın özgür dü-
şüncesini belirler.
Hiyerarşi yalnız askeriik alanında geçerli değil-
dir, sivil yaşamda can damandır...
Yurttaşın kafasındaki hiyerarşi düzeninde tarikat
şeyhinin dediği dedikse..
O yurttaş 'birey' değildir.
Tarikatlann yaygınlaşaraktoplumda ağırlık kazan-
dıklan bir ülkede demokrasi kurulamaz.
•
Olayı yalnız askeri bir sorun gibi düşünmek yan-
lışların en büyüğü olacaktır.
Bir erkeğin kafasında kadın-erkek arasında ku-
rulan hiyerarşi nasıl olacak?..
Şeriat hukukuna göre kadın erkekten aşağıdır..
Hiyerarşide erkek egemenliği baskındır; koca
evin 'komutanı'6\r..
Koca emredecektir..
Kadın yapacaktır.
'Yurttaşlar Yasası' (Medeni Kanun) ya da "Insan
Haklan" solda sıfır kalacaktır; Şeriat, tesettürü ön-
görmüşse, kafasını aklın aydınlanmasından uzak-
ta rutubetli bir bodruma hapsetmiş kişi, dınciliğın
dediğini her şeyin üstünde tutacaktır.
Uygariık tarihinde, önce Avrupa, düşünüş ve
davranış dünyasında Hıristiyanlığın düzenlediği hi-
yerarşik sistemi yıkarak demokrasiye kavuşmuş-
tur.
Islam coğrafyasında bir tek Türkiye'de dinci hi-
yerarşi egemenliğine karşı savaşım açılabildi; ama
akıl daha komutayı ele geçırmiş değil!..
•
Yaşadığımız sorun işte budur...
Ordunun dincilerie savaşımı, yalnız askeri sorun
değil; bir uygariık savaşımı veriyor asker...
Sivil, askerin yanında olacak mı, ırticaya karşı de-
mokrasiyi savunabilecek mi?..
Sorun bu!..
NECATİ CUMALI
82 yaşında
Doğumunun 82,
ölümünün 2. yılında
Maçka Vışnezade Parkı'ndaki
Beşiktaş Belediyesi'nin
Heykeltıraş Gürdal Duyar'a
yaptırdığı heykeli önünde
13 Ocak Pazartesi günü (yann)
saatH.OO'deanılacak.
13 Ocak Pazartesi (Yarın)
30. Ölüm yıldönümünde
SABAHATTIN EYÜBOĞLU
Konuşmacılar
Cevat Çapan
llhan Selçuk
Mehmet Başaran
Mustafa Eyüboğlu
Mualla Eyüboğlu
Şükran Kurdakul
Şakir Eczacıbaşı
Vedat Günyol
YaşarKemat
YAZARLAR
SENDtKASI
tşbirliğiyle
H ^ 18.00-19.30
Adres. İstiklal Cad. Zambak Sok. 4/1 (Fronsız Konsolosluğu yonı]
Te! (212)252 38 81 -(212)252 38 82
Türkiye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığı günlük
Bizim Cazete
Ülke sorunlanna ılışkın raporianyla, araştırmalanyla,
köşe yazılanyla, tarafsız haberlenyle sıvıl toplumlann gazetesı.
Duzenlı okumak ıçın abone olun. Tel: 0512.51108 75