25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12OCAK2003PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Kalem Tutulur Kalır! Kalemin tutulduğu anlar vardır. Yazmak, konuş- mak gerekır. Ama, kalakalırsınız beyaz kâğıtla baş başa! Bir büyük acıdır, bir derin utançtır, bir değı- şik duygudur. Kaç yıldır yazan biri de olsanız du- njm değişmez. Şaşkınlık, kızgınlık, tarif edilmez bir keder, bir garip tutukluk... Bir uçak düştü Diyarbakır'da.. Yetmış beş kişi öl- dü. Iki uçak düştü Malatya'da, dört subay şehit ol- du. Sözcükler kendi başlanna anlamsızdır, ölmek ya da yaşamak!.. Insanlığın ilk günlerinden beri çözülmeyen bir bilmece... Kişi yaşamının başlan- gıç tarihi var, ama bitiş çizgisi kanşık! Yazgı diyor- lar, yazgı çizmiş alınyazımızı! Kimi gencecik yaşın- da, kimi yaşlılıkta! "Ben nasıl ölürüm anlamıyorvm" diyeyazmış şair. Durup dururken mi, koşarken mi, yerken içerken mi, birtaşrtta giderken mi, kendi ya- tağımda mı? Saat akşamın altısıdır. Havalimanında bekleşir- ler. Uçak kalksa, bir an önce evimıze, sevdikleri- mize bizi ulaştırsa! Hava sislidir, yağmurludur, kar- lıdır. Yolcu hesaplamaz bunlan! llle de uçak kalk- sın ister! Öncelikle kendi düşüncesi, isteğinin itili- şindedir. Ama sorumlularvar, bizleri tehlikeden korumak- la görevliler var. Günlerdir uçak inmeyen bir alana, üstelik sisli havada uçak yotlamayı sakıncalı gör- meyen görevlilere ne demeli? Yolculann yaşamla- nndan sorumlu olanlann böyle durumlarda daha uyanık olmaları gerekmez miydi? Hemen her gün karayollarında sayısız olaylar yaşanıyor. Otomobillerde, otobüslerde ölenler, ya- ralananlar sayısız... Hep düşünmüşümdür, en ra- hat, en tehlikesiz yolculuk uçaklayapılandır... Ka- radagiderken içımde bir korku vardır hep... Her sar- sıntı, her dönemeç, her sollama bir tehlike anı ya- şatır. Oysa uçağa bindin mi sorun kalmaz! Karşı- laştırırsanız en çok ölüm karayollarında yaşanmış- tır. Uçaklar daha güvenlidir. Bana öyle gelir... Epey uzun yolculuklar yaptım. Içime hıçbir zaman bir kor- ku airmedi. Ölüm her an yakınımızdadır. Bunu biliyoruz. Önemli olan geride kalanlardır. Yakınını, sevdiğini yitirmenın acısı... Ölmek bir andır. Ama ölenin ar- kasındakilerin yaşadıklan acılar sürestzdir. TV'ler- de, gazetelerdeki insan yüzleri, bakışları katlanıl- maz bir acının somutlaşmış görüntüleri... Ne kadar kolay konuşuyor kimileri! Ne kadar ra- hat!.. Irak'ta savaştn ilk günleri beş yüz bın insan ölecekmiş! Bir kaza, bir yanlış tutum, yazgının bir oyunu olarak değil, bile bile, isteye isteye, bom- balar, zehirii gazlarL Bana asıl korku veren bu!.. Insanoğlunun ken- dını kendi iradesiyle ölüme, öldürüme yaklaştır- ması!.. Kendine, kendi eliyle kıymasıL AKATLAR KULTUR MERKEZI 0212 351 93 84 Dilek Türker... Tiyatro Ayna V'era Tufyokova'nm onılanndcn Oyunlaşbran: Atao! Behramoğlu Yöneten: Mahmut Gökgöz Miiıik: Nurettin Özşuca ^ ' Dekor. Osman Şengezer Kostiim: GOnnur Çaras Ijık Taunm: Yüksel Aymaz „ . . MUTLU OL Cuma 21.15 Cumartesi 15.30 ^'t5V(ÇS£HASUNESI Soımn \cmuda AĞAÇÖREN ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo; 2001/79 Esas 1- Davacının davasının kabulü ile Ağaçören il- çesı, Kederli Köyü'nde bulunan 698, 708, 711, 746, 815, 817, 842, 860, 873, 877, 883, 884, 888, 891, 892, 1035, 1036, 1994 ve 2003 parsel nolu taşınmazlann borçlu Ilyas Güzel adına ka- yıth hisselerin diğer davalılar Hikmet Güzel, Hüseyin Güzel ve Ahmet Güzel'e devir işlemle- rinin iptaline ve iptal edilen diğer davahlara dev- redilen Ilyas Güzel hisseleri üzerinde davacı le- hine cebri icra yapabılme yetkisi verilmesine, 2- Yargılama sırasmda harcaması davacı tara- findan yapıian 7.O8O.OOO.-TL maktu harç ve ve- kalet harcı 16.25O.OOO.-TL davetiye gideri, 33.040.000.-TL tebligat bedeli toplam 56.370.OOO.-TL yargılama gıderinin davahlardan alınarak davacıya verilmesine, 3- Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukat- hk asgari ücret tarifesine göre 175.000.000.-TL avukatlık ücretinın davahlardan alınarak davacı vekili Av. Tahsın Şahin'e verilmesine, îlişkin davacı vekilinin yüzünde davalılann yokluğunda yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlahldı. 03.07.2002 Basın: 670 Sivil Toplum, îş Başına! Hükümet, kamuoyuna kesirüikle açıklamalıdır. Komşumuz Irak'taki Saddam yönetimi, Türkiye Cumhvıriyeti için diplomasiyle bertaraf edilemeyecek gerçek bir tehdit oluşturmakta mıdır? Eğer oluşturmakta ise bu tehdit tam olarak nedir? Bilmek, Türkiye Cumhuriyeti halkının hakkıdır. Eğer böyle bir tehdit söz konusu değilse, bu kanlı macerada ne işimiz vardır? Ülkemiz ne münasebetle bir Amerikan kışlasına döndürülecektir? Prof. Dr. Erendiz ATASÜ T ürkiye Cumhuri- yeti'ni, kaçuulmaz savaşlann ateşin- den geçmiş, acıy- la olgunlaşmış, ba- nşın değerini derinden bilen bir kuşak kurdu. Mustafa Ke- mal Atatürk'ün özdeyişi "\tat- tasulh, cihanda sulh" duvarla- n süslemesi için söylenmemiş- ti; ülkenin rotasmı çizecekbir toplumsal anlayışı genç kuşak- lann zihinlerine özlü biçimde yerleştirmekti amaç. Türkiye Cumhuriyeti bugüne dek, ka- çmılabilir savaşlardan -Kore Savaşı dışında- uzak durabil- di. Yeni bir savaşın çevrende (ufukta) belirdiği şu günlerde, tarihe bir Hitler-Mussolini ka- rikatürü olarak geçmeye doğ- ru kararlı adımlarla ilerleyen Bay GeorgeW. BushJr. ile has müttefiki Bay Anthony Blair, peşlerinden sürükleyecek, ül- kemizden başkasını bulama- maktadırlar, görünüşe göre. Kendi ülkelerinin kamuoylan- nı bile iknaedememiş bu iki ba- ym ve arkalanndaki çıkar çev- relerinin gözdağına -ya da baş- tan çıkarmasına- Türkiye Cum- huriyeti boyun mu eğecektir? Irak sorununun altında Ortado- ğu petrollerinin yeniden pay- laşımı amacının yattığını, zih- nini propagandadan anndıra- bilen herkes görebilir. 11 Eylül faciasından bu ya- na, dünya kamuoyu, öyle bir görsel ve yazıh haber bombar- dımanına tutuldu kı, Hollywo- od usulü "aksiyon" filmi izle- mekten beyni dumura uğra- mışlara döndü! Hep birlikte, bir "kötûadamın" otuz altı kı- sım tekmili birden serüvenle- rini izleyip durduk: Usamebin Ladin idi bu adanıın adı ve iş- lediği suçlar sıralanırken, lü- yeysesuç kariyerineCIA görev- lisi olarak başladığı ya unuru- luyor,ya mahcup TV spikerle- ri tarafindan geçiştbiÛyordu! Ha yakalandı, ha yakalanıyor derken, en heyecanlı yerinde film koptu! Bin Ladin karan- hklarakanşmışt].Ne gam, ye- ni bir kara komedi serüveni, yeni (affedersiniz eski) bir kö- tü adammhainlikleri sergilen- meye başlandı: Saddam Hü- seyin... Hakkındaki bilgileri- mizin çoğu sadece ABD kay- naklarına dayanan bir dikta- tör; 1980'lerde ABD'nin dos- ru, 1990'lardanberi düşmanı. Çok merak ediyorum: Bu ara- da Bin Ladin'e ne oldu? Ger- çekten ne oldu? Onu yakala- mak için değil miydi Afganis- tan'daki savaş? Onun cezasını bulması uğruna katledilmedi mi kendileri zaten kurban ko- numunda olan yüzlerce Af- ganlı sivil? Hani öldürüldük- ten sonra "Pardon,yanhşhkol- du" denilen yüzlerce insan... Ne oldu da Mr. George W. Bush Jr., Bin Ladin'den vazgeçti? Irak aleyhine ileri sürülen suç- lamalan -yani kitle imha si- lahlannın varlığını- Birleşmiş Milletler denetçilerinin çalış- malan destekleyecek gibi gö- rünmüyor. BM denetçilerin- den hiç metnnun olmayan Bay Bush ve Bay Blair bu durum- da, gerek kendi kamuoylannı gerekdünya kamuoyunu nasıl inandıracaklar, taktiklan öz- güriükçü, insan haklan yan- daşı maskelerinin fıyakası bo- zulmadan? Ister misiniz yeni bir Bin Ladin marka terör ola- yı patlak versin ve bu olay Irak'la ilişkilendirilsin! Yazar hayal gücü deyip, satırlanma gülüp geçmeyin, omuz silkip yürümeyin, sevgili okur! Doğ- ru, bubenimhayal gücüm, ama son yıllarda dünyada yaşanan- lar, değme yazann kurgu gü- cünü çoktan aştı! Silah konusunda ikircikle- nen Bay Bush ve Bay Blair'in -eğer samimiiseler- alacaklan basit bir önlem var oysa: Irak hangi dünyafîrmalanndan si- lah satın aldığını açıkladL Ara- lanndaABD, tngiltereve öbür AB ülkelerinin firmalan var. Bush, ABD firmalannı, Blair lngDizfınnalarmıbuticaretten vazgeçmeye ikna edebilir. Ve ildsi birükte AB'nin görünür- deki patronlan Almanya ve Fransa'yı Avrupa firmalannı caydırmayayönehebUirler. Ki- bar diplomasL Kan yok! Yap- nuyorlar. Bireyin özgürlüğü ve serbest ticaret ilkesi zedelen- mesin diye mi? Neoliberalizm dizginleneceğine, Doğulu halk- lar ölüme yargılansın! Ne ya- zık ki Irak savaşını çıkartmak isteyenlerin dünyaya ve insan- hğa bakışlannm odak noktası bundan ibaret! Düşünce yapı- lannın çıplak iskeleti bu! Türkiye Cumhuriyeti işte bu zihniyetle -yamızca kendi in- sammn canını aziz bilen ve toplumunun refahı için dün- yayı ateşe atmaktan çekinme- yen emperyalist zihniyetle- maskesi, giysisi, takıp takış- tırdığı ne olursa olsun, emper- yalizmle kaçınıhnaz hesaplaş- ma sonucu doğdu. Bugün aynı zihniyet kendi çıkarlan için ateş hattına süre- ceği ucuz can ararken, onun etkisine kapılıp çocuklanmızı telef etmenin ve zaten kurban konumundaki komşumuz Irak halkının büsbütün felakete uğ- ramastna aracı ohnanın hesa- bını, fırtına dindikten sonra sağ kalanlanmız ülkeye, tari- he ve kendi vicdanlanmıza na- sıl vereceğiz? Unutan varsa, anımsatalım: Savaş, ekranda bombalan sey- rederken hayali çıkar hesapla- n yapmak değildir. Savaş; ba- şınıza geldiği zaman ölüm, yı- kım, yokluk, kalıcı sakatlık, kalıcı ruhsal bozukluk, sev- diklerinizi ve bildiğiniz, alış- tığuıız yaşam tarzını geri dö- nühnezbiçimdeyitirmenin acı- sı demektir. Her lafa "sivOtop- lum" diye başlayanlara anım- satalım: Savaş; düşünce ve söz öz- gürlüğünün, serbest tartışma ortammm, toplumsal gelişme umutlannın belirsizce ertelen- mesi demektir. Savaş demok- rasinin sonu; savaş, askeri sı- kıyönetim demektir. Imdi, eğerülkemizde, yöne- ticilerimizin dillerinden düşür- medikleri "şeffafhk"tan az da olsa varsa, hükümet, kamu- oyuna kesinlikle açıklamalı- dır: Komşumuz Irak'taki Sad- dam yönetimi, Türkiye Cum- huriyeti için diplomasiyle ber- taraf edilemeyecek gerçek bir tehdit oluşturmakta mıdır? Eğer oluşturmakta ise, bu teh- dit tam olarak nedir? Bilmek, Türkiye Cumhuriyeti halkının hakkıdır. Eğer böyle bir tehdit söz konusu değilse, bu kanlı maceradane işimiz vardır? Ül- kemiz ne münasebetle bir Amerikan kışlasına döndürü- lecektir? Hükümetin belirsizliği ka- dar toplumun suskunluğu, ka- derciliği, basmının kayıtsızlı- ğı ürkünçtür. Türkiye Cumhu- riyeti halkı kendi var oluş ilke- lerine bu kadar yabancılaşma- malıdır. Ekonomik bunahmı, başı- mıza geleceklere katlanmak için bir bahane gibi görmek ve göstermek asla kabul edilebi- lir bir tutum değildir. Ekono- mi insanlar için vardır, ekono- miyi kurban isteyen bir ilkçağ tannsı yerine koymak, savaş- ta canı yanacak geniş kitleler için akılsızlığın, savaştan kâr- lı çıkacağını hesaplayıp düşle- yen çıkar çevreleri içinse suç- ların en büyüğüdür. Avrupalılaşmayalım Çağdaşlaşalım... Ne yazık ki, bugün ülkemizi yönetmek üzere halkımızın bir bölümünün iktidara getirmiş olduğu kişüerin, kendilerinden önceki bircok yönetimin olduğu gibi, Atatürkümüzü yeterince tanıyamamış ve onun ilkelerini kavrayamamış insanlar oldıîklannı büyük bir üzüntüyle görmekteyiz. DOÇ. Dr. HÜner TUNCER/lrı/ım Üniversiîesi Öğretim Üyesi Cumhuriyetimizin ku- rucusu büyük Atatür- k'ümüz, yeni Cumhuri- yet devletinin dış politi- kasmdaki başlıca hede- fin "çağdaşlaşmak" ol- duğunubelirtmişti. Her zaman sözlerini büyük bir özenle ve titizlikle seçtiği bilinen Atamız, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hedefinin, "Batüılaş- mak" ya da "Avrupah- laşmak" değil, "çağdaş- laşmak" olduğunu vur- gulamaktaydı her deme- cinde. Yakın ya da uzak tari- himizi bibneyen ya da yeterince algılayamayan ülke yöneticilerinin, ta- rihte düştüğümüz yan- hşhklara bir kez daha düştüklerine büyük bir üzüntü ve utançla tanık oluyoruz. Bunun en açık ve somutömeği, AB Ko- penhag Doruğu'ndaya- şadığımız, devletimizin itibarınm ne denli zede- lendiği ve ulusumuzun ne denli "istiskal" edil- diğidir. Osmanlı tarihine bir göz atacak olursak, Os- manh'nın Batılılaşma- sında, büyük güçler ola- rak nitelenen Avrupalı devletlerin rolünün ne ölçüde etkili olduğunu hemen görmek müm- kündür. Gülhane Hatt-ı Hümayunu'ndan sonra çıkanlan 1856tarUüils- lahat Fermanı, Avrupa- lı devletlerin hazırladığı ve Osmanlı Hüküme- ti'nin dekabul etmek zo- runda kaldığı bir reform izlencesiydi (programıy- dı). Böylelikle, Osman- lı Imparatorluğu'nun Hı- ristiyan uyruklannın re- fahını düşünmek ve bu hususta gereken kararla- n almak yetkisi, artık Avrupalı büyük güçle- rin eline geçmişti. Öte yandan, Islahat Fermanı, 1853-56yılla- n arasuıda yapıian Kınm Savaşı'nın sonunda Os- manlı Imparatorluğu ile Avrupalı güçler arasın- da imzalanan 1856 ta- rihli Paris Banş Antlaş- ması'nın kapsamı içine alınmış ve böylelikle, Avrupalı devletlere, Os- manlı'nın iç ve dış npli- tikasma kanşma olana- ğı tanınmıştı. Paris Antlaşması'nın ertesinde, Avrupalı dev- letlerin, Osmanlı tmpa- ratorluğu'na birlikte ya da ayrı ayn yaptıklan müdahalelerin görünüş- teki nedeni, Islahat Fer- manı'nda yer alan ilke- leruyannca, reformlann uygulanmasını sağla- mak; gerçek nedeni ise Osmanlı Devleti'ni ken- di denetimleri alunaala- rak, ona kendi istedikle- rini yaptırabilmekti. Ni- tekim, Paris Antlaşma- sı'ndan sonra Osmanlı tmparatorluğu'nda çı- kan ayaklanmalar, Os- manlı'nm iç işlerinden sayıhnakla birlikte, Av- rupalı güçler bunlan Is- lahat Fermanı ile ilinti- li bularak Osmanlı'nın iç işlerine kanşmaktan çe- kinmemişti. Sırbistan'da, Kara- dağ'da, Eflak-Boğdan'da ve Girit'te çıkan ayak- lanmaların ardından, 1875 yılında Hersek hal- kırun da Osmanlı yöne- timine karşı ayaklanma- sı üzerine, Babıâli ile âsileri uzlaştırabilmek amacıyla, Avusturya, Rusya ve Ahnanya hü- kümetleri, Ağustos 1875'teHersek'tekikon- soloslannı ayaklanma bölgesine gönderme yo- lundabir öneriyi Osman- lı Hükümeti'ne sunmuş ve Osmanlı da bu öne- riyi kabul etmişti. Gö- rülüyor ki, böyle bir öne- rinin yapılması, bir dev- letin kendi toprakları üzerindeki egemenlik haklanyla bağdaşma- makta; bu önerinin ka- bulü ise Osmanlı Devle- ti'nin, bir iç sorununa Avrupa devletlerinin mü- dahalesinin kabulü anla- mına gelmekteydi. Osmanhtarihinden al- mamız gereken dersleri akhktan sonragünümü- ze dönersek, Türkiye CumhuriyetiDevleti'nin hedefinin 'Batıhlaşmak' ya da 'Avrupahlaşmak' otmakyerine,sev^üi Ata- nuzın büyük bir isabet- le saptanuş olduğu gibi, 'çağdaşlaşmak', yani kenditstencimizdoğrul- tusunda, çağdaş uygar- hğı yakalayabUmek o\- masıgerektiğiniaçıkhk- la görebüiriz. Ne yazıkki, bugün ül- kemizi yönetmek üzere halkımızın bir bölümü- nün iktidara getirmiş ol- duğu kişilerin, kendile- rinden önceki birçok yö- netiminolduğu gibi, Ata- türkümüzüyeterince ta- nıyamamış ve onun ilke- lerini kavrayamamış in- sanlar olduklannı büyük bir üzüntüyle görmek- teyiz. Hükümetler gelip ge- çicidir; ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk'ün evlatlan ola- rak bizler ve bizlerin ar- kasmdan gelenler yaşa- dığı sürece, varlığını sür- dürecektir. Atamızın kurduğu Cumhuriyet Devleti'nin, yabancı devletler nezdirıde, iti- bannı düşürmeye hiçbir kişinin ve yönetimin hakkı ohnadığı gibi, bu- na hiçbir kişi ya da yö- netimin gücü yetmeye- cektir. LozanKonferansı'nda Atatürk'ün Türkiyesi Avrupalı devletlere tüm isteklerini kabul ettirir- ken bu kez, Kopenhag Doruğu'nda Türk dip- lomasisi aynı başanyı gösterememiş ve Avru- palı devletlerin önünde "boynubüknk" duruma düşmüştür. Butablonun bir kez daha sergilenme- mesi ve devletimizin Ba- tılılarca bir daha "istis- kal" edilmemesi, bun- dan böyle her bilinçli Türk insanımn başlıca hedefi ohnalıdır. "NİYE TEL- DİYORSANIZ, SİM'EGE- CEPPAKET'İ ÇEYİM?.." İNCELEYİN. 444 0 542 www.telsim.com.tr C V> PENCERE Hiyerarşi... llgjnç irtica örneğini Genelkurmay Başkanı Hil- mi Ozkök dile getirdi: "Orduda tarikat üyesi olduğu saptanan birbin- başı bulunmaktadır... Binbaşı birtiğindeki bir astsubayın emrine giri- yor... Neden?.. Çünkü o astsubay, binbaşının üyesi olduğu ta- rikatın şeyhidir..." Tarikat hiyerarşisi, inanca dayandığından, akla bağlı bulunan askeri hiyerarşiyi bozuyor... Emir-komuta zinciri ve alt-üst ilişkisi, Ortaçağ kafasının devreye girmesiyle tersine dönüyor... Oysa "emr ü kumanda" düzeni bir orduda ha- yat-memat, yani ölüm-kalım sorunu demek... • Peki, bu olay yalnız ordu ile mi sınırlı?.. HayırL. Bugün herkesin bildiği gerçek şudur: Türkiye'nin başındakı iktidarın yapısı, "tarikatlar koaf/syo- nu "ndan oluşuyor; AKP ileri gelenlerinin hangi ta- rikatlara bağlı olduklannı bilmeyen yok... Uzun yıllardan beri, irtica pazannda tarikatçılık piyasada altın yumurtlayan tavuk gibi değertendi- rildi; bu tarikatlar Osmanlı dönemindekine de ben- zemiyorlar; ekonomik tabanda "modern şirket" yapısına oturtuluyorlar; bankalan, holdingleri, med- yada televizyonlan ve gazeteleri de var... • "Hiyerarşi" Frenkçe bir sözcük.. Anlam yelpazesi geniş.. Felsefi içeriği var.. Insanın kafasında "birey"\ yaratan değerler mer- divenini oluşturan hiyerarşi, yurttaşın özgür dü- şüncesini belirler. Hiyerarşi yalnız askeriik alanında geçerli değil- dir, sivil yaşamda can damandır... Yurttaşın kafasındaki hiyerarşi düzeninde tarikat şeyhinin dediği dedikse.. O yurttaş 'birey' değildir. Tarikatlann yaygınlaşaraktoplumda ağırlık kazan- dıklan bir ülkede demokrasi kurulamaz. • Olayı yalnız askeri bir sorun gibi düşünmek yan- lışların en büyüğü olacaktır. Bir erkeğin kafasında kadın-erkek arasında ku- rulan hiyerarşi nasıl olacak?.. Şeriat hukukuna göre kadın erkekten aşağıdır.. Hiyerarşide erkek egemenliği baskındır; koca evin 'komutanı'6\r.. Koca emredecektir.. Kadın yapacaktır. 'Yurttaşlar Yasası' (Medeni Kanun) ya da "Insan Haklan" solda sıfır kalacaktır; Şeriat, tesettürü ön- görmüşse, kafasını aklın aydınlanmasından uzak- ta rutubetli bir bodruma hapsetmiş kişi, dınciliğın dediğini her şeyin üstünde tutacaktır. Uygariık tarihinde, önce Avrupa, düşünüş ve davranış dünyasında Hıristiyanlığın düzenlediği hi- yerarşik sistemi yıkarak demokrasiye kavuşmuş- tur. Islam coğrafyasında bir tek Türkiye'de dinci hi- yerarşi egemenliğine karşı savaşım açılabildi; ama akıl daha komutayı ele geçırmiş değil!.. • Yaşadığımız sorun işte budur... Ordunun dincilerie savaşımı, yalnız askeri sorun değil; bir uygariık savaşımı veriyor asker... Sivil, askerin yanında olacak mı, ırticaya karşı de- mokrasiyi savunabilecek mi?.. Sorun bu!.. NECATİ CUMALI 82 yaşında Doğumunun 82, ölümünün 2. yılında Maçka Vışnezade Parkı'ndaki Beşiktaş Belediyesi'nin Heykeltıraş Gürdal Duyar'a yaptırdığı heykeli önünde 13 Ocak Pazartesi günü (yann) saatH.OO'deanılacak. 13 Ocak Pazartesi (Yarın) 30. Ölüm yıldönümünde SABAHATTIN EYÜBOĞLU Konuşmacılar Cevat Çapan llhan Selçuk Mehmet Başaran Mustafa Eyüboğlu Mualla Eyüboğlu Şükran Kurdakul Şakir Eczacıbaşı Vedat Günyol YaşarKemat YAZARLAR SENDtKASI tşbirliğiyle H ^ 18.00-19.30 Adres. İstiklal Cad. Zambak Sok. 4/1 (Fronsız Konsolosluğu yonı] Te! (212)252 38 81 -(212)252 38 82 Türkiye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlanna ılışkın raporianyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberlenyle sıvıl toplumlann gazetesı. Duzenlı okumak ıçın abone olun. Tel: 0512.51108 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle