Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12OCAK2003PAZAR
10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I dishab@cumhuriyetcom.tr
İnsanoğlununyemediğiherze yok!
Channel 4 yayımladı nu, yayımlamadı mı
bilmiyorum. Bir arkadaşıma sordum,
"Zapping yaparken o gün öze&ikle o kanah
atiadım. O yüzden görmedim" dedi. Adı geçen
kanal, "sanatçı" olduğu ileri sürülen ve çok
belli ki ruhsal sorunlan olan hasta bir Çinlinin
ölü doğan bir çocuğu yiyişini yayunlayacakö.
îngiliz kamuoyunda iki açıdan sert tarüşmalara
yol açtı bu durum. Birincisi televizyon
kanalının kendisine sunulan bu ve benzeri her
haltı yayımlamasının ne kadar doğru olduğu,
ikincisi de malum "hastanın'' durumu. Bu
zavallı elbetteki ruh doktorlannın ilgi alanına
giriyor. Dolayısıyla beni pek ilgilendirmiyor,
diyeceğim ancak kayıtsız kalmak olası nu?
Çûnkü ortaya biri çıkıyor, kendince uydurduğu
gerekçelerle insan etinin yenebileceğîoi
savunuyor. Insan oğlu ya da kızının yemediği
herze kalmadı gerçi ama artık böylesine -deyişi
bağışlayın- çüş diyesi geliyor insanın. Bu
noktadan sonra artık tartışma çok doğaldır ki
kamusal alana çıkıyor ve işin içine insancıl
değerler, kimi kunimların topluma karşı
sorumluluklan, bir ruh hastasının ortaya attığı
"teortterin''(!) sayılan hiç de az olmayan
potansiyel ruh hastalanna etkisi gibi İconulan
da kapsar biçimde yayıhyor. Psikoloğu,
sosyoloğu, iletişimcisi, ahlakçısı bir dolu kişi ,
"bir delinin kuyuya atüğı taşı" çıkarmaya
çalışıyor. Bu mide bulandıncı konunun
kahramanı olan Çinli de -adı Issei Sagawa'
ymış- gösterisinin gerekçesini, benzeri
"meczup"lann yaptığı gibi hiçbir ilgisi
olmadığı halde, dine bağhyor. "Hıristiyanhk"
diyor, u
insan eti yemeyi yasaklanuyor. O yüzden
yenebikceğine inanıyorum." Hani insanın ağzını
bozup, "Aynı Hıristiyanlık insanlann kendi
dışküannı yemelerini de yasaklamıyor, onu da
yap o zaman" diyesi geliyor. Hani
Hıristiyanlıkta şarabın Isa'nın kanı, tuz ile
LONDRA
MUSTAFA
ERDEMOL
ekmeğin ise yine îsa'nın
eti niyetine yenilip
içilmesi simgesel olarak
gerçekleştirilir gerçi
ama, bunlardan da bu
dinin yamyamlığa izin
verebileceği sonucu
çıkmaz herhalde. însan
akhnın, her tûr saçmalık
için, derinlerden çıkanp bulduğu inamhnaz
gerekçeleri oluyor. Belçika'da yakın
zamanlarda, bir anda patlak veren sübyancıhk
rezaletinin sanıklarından biri, seks için neden
çocuklan seçtiğini öylesine inandıncı
sa\aınuyordu ki, biraz vicdan yoksunu biri o
gerekçeleri aynen kabul edebilirdi rahatlıkla.
Allahtan hukuk, bu tûr eylemlerini kendince
haklı gerekçelere dayandıran manyaklan,
toplumun çoğunluğunun ahlaki ya da vicdani
kodlannı dikkate alarak cezalandınyor da iş
çığınndan çıkmıyor. Adı geçen kanahn da
aksini ne kadar söylerse söylesin, izlenme
oranını yükseltmeyi düşündüğü herhalde
yadsınamaz. Kanalın bu tür programlarla,
aslında ne kadar tehlikeli olduğu defalarca
açıklanmış olan "merakh insanlar"
topluluğunun o kahrolası "meraklanua"
yönelmiş olduğu reddedilebilir mi? Düpedüz,
tartışmaya bile gerek kalmaz biçimde kabul
ediyorum ki, Çinli hastanın gösterisi bir
yamyamlık ömeğidir. Dolayısıyla, bu gösteri,
insan topluluklan tarafından nasıl merak edilir,
hayretler içindeyim. Cannibalizmin kimi ilkel
kabile toplumlannda var olduğu büiniyor.
Bunun antropolojik açıklamalan var elbette.
Sadece Afrika toplumlannda olduğunu
düşünenler varsa, Ingiltere'nin batı kesimindeki
Cheddar adlı yerleşim biriminde de yüzyıllar
önce Cannibalizmin izlerine rastlandığını
ammsatmak isterim onlara. Burada nispeten
yeni keşif sayılan mağaralarda rahatlıkla bu
izleri görebilirsiniz. Irak'a saldınnm elinin
kulağında olduğu bir sırada, îngiltere'deki
duyarlı insanlar iki farklı vahşet örneğiyle karşı
karşıyalar. Bir Çinli milletin gözünün önünde,
insan tavnnın en aşağılık eylemini
gerçekleştirirken, yani bir insan yavrusunu
yerken, bir Amerikalı da yine sadece kendisinin
uydurduğu gerekçelerle bir toplumu yok etmeye
hazırlanıyor. Tüm duyarlılığına karşın îngiliz
kamuoyunda anlaşılmaz bir sessizlik var ne
yazık ki. Çinliye tepki çok sert gösterildi ama,
Amerikalıya aynı sertlikte karşı durulmuyor
maalesef. Amerikalıya karşı çıkmak için
Iraklılan tek tek "yemesiııi'' beklerlermiş gibi
bir halleri var Ingilizlerin. Aynı kefeye
konulmaz gibi görûnen bu her iki "meczup"
davranışı midesi bulanmadan karşılayanlar
varsa, ne denir? Bir gün kimin sofrasında kimin
"yeneceği'' belli mi olur?
Birbirinin
kopyası
insanlar
opya insanlar' dünyası, Aldous
.Huxley'ninta 1930'lardayazmış
olduğu "Cesur Yeni Dünya" romanında
anlahlır. Bu dünyada insanlar, çeşitli
sınıflan oluşturacak şekilde yine insanlar
tarafından üretilir. Kimileri laboratuvarda
teknisyen, bilim adamı, kimileri fabrikada
işçi, kimileri yönetici, kimileri hizmetkâr
olmak için var edilirler ihtiyaca göre.
Hiçbir sınıf başka bir sınıfa özenmez, sınıf
değiştirmek istemez, herkes yaptığı işten,
dünyaya geliş amacından memnundur,
daha da rnühimi, kimse bunun farkında
değildir, sorgulamaz. tnsanlığın
geleceğine ilişkin düşüncelerini
romanlannda işleyen Huxley, 3O'lu
yıllarda görebildiği kadanyla dünyanın
böyle bir evreye gelebileceğini söyler.
Bilimsel "gefişmekrin" insanlığı tükettiği,
mekanik bir dünya. Huxley, sonradan, bu
mekanik dünyaya karşıt olarak kendi ideal
dünyasını anlatnğı bir başka kitap daha
yazmıştır; Ada. Ancak, kirlenmiş bir
dünyanın yanı
TORONTO
1*1BERNA
DEMİRYOL
başında
yapayahnz
kalmışbir
adadakı
yaşanılası hayan
anlatan Ada değil
de, geleceğimize
dair dehşetli ve
korkutucu ipuçlan veren "Cesur Yeni
Dünya", bir kült roman haline gebniştir.
Belki de kitaptaki dünyanın, sadece
gelişmiş bir beynin kurgusu, korkunç bir
karabasan olduğu düşünüldüğünden... tki
hafta önce haberlerde Clonaid firmasının
"tlk kopya bebek doğdu" şeklindeki
açıklamalannı izlerken bu kitabı
hatırlamamak elde değildi. Haber, Irak ile
yatıp kalkan gündeme bomba gibi düştü.
"Bize inanmamak için 9 gününüz var,
D \ \ testi sonuçlan açıklandığında bizi
kutiayacaksmız" diyordu fırma yöneticisi.
Bugün, bebeğin ailesinin DNA testine razı
olmadığı anlaşıldı. Bilim dünyası ise bu
firmanın duyurusuna şüphe ile yaklaşıyor.
Bugüne değin, koyun, domuz, keçi, kedi
kopyalandığını biliyoruz. Bunlardan en
meşhuru "koyun Doöy*. Dolly hâlâ
yaşıyor ama hücreleri erken yaşlanıyor.
Şimdi de, haber doğru ise bir kopya insan
geldi dünyaya. Bu denek insanın yaşam
serüveni de dünyanın gözü önünde
sürecek. Clonaid firmasının arkasında,
dünyada 55 bin üyesi olan Quebec tabanlı
bir tarikat var; Raelians. Kendine Rael
diyen grubun kurucusu, 1973'te uzaylılar
tarafindan kaçınldığını ve onlardan,
insanın genetik mühendislik yolu ile
yaratıldığını öğrendiğini iddia ediyor.
Şirket, insanın çekirdek hücrelerinin
üretimine dek çok çeşitli hizmetler
sunuyormuş. tnsan klonlamanın maliyeti
300 bin Kanada Dolan olarak beürlenmiş.
ABD'de ise, kopyalama işi ticari hayata
zaten girmiş; verimli çiftlik hayvanlan 19
bin dolara kopyalanırken ölen ev
hayvanlannın kopyalan 20 bin dolara
çıkartıhyor. Bunlar bir film senaryosu
değil artık, gerçek! Ne var ki, klonlama
henüz insan üstünde denenmemişti (yahut
biz öyle sanıyoruz!) ve ahlaki ve hukuksal
sakıncalan tartışılıyordu. Örneğin geçen
yıl, insan embriyosu çekirdek hücreleri
üstüne yapılacak çahşmalar için ABD
bütçesinden aynlan pay sımrlandınbnıştı.
Kanada'da da, insan kopyalama
çahşmalan yasaklandı. Fakat insan
merakının önüne yasaklar ne derece
geçebilir? Hele ki, insanhğın bugün
bulunduğu noktaya gehş sebebinin merak
olduğunu söyleyebüiyorsak. tnsan,
sonuçlanrun nereye varacağını
tartmaksızın, o dizginlenemez merakı ile
kendimden bir tane daha yapabilir miyim,
ölümü alt edebilir miyim ve en nihayet,
kendime beni sorgulamayacak bir köle
yapabilir miyim sorulanna cevap
arayacak. Istesek de istemesek de
göreceğiz.
Prens Karaca Paşa'nın
unutulmayan aşkı
İRLANDALI ÇİFTÇİLER EYLEMDE trlan- düşecek olan İrlandah çiftçfler bu dunımun de-
da'dagelirierinindüşmesinetepkigösterençiftçi- ğiştirilmesini istiyor. Ortak Tanm Politika-
ler, DubKn'deki Merrion Meydanı'nda traktörle- sı (OTP) çerçevesinde yapılacak yeni reform-
riyle eylem yapü. Avrupa Birliği'nden (AB) al- lar,^'yeyenikanJanûIkekreverüecekdesteğidü-
dıklan destekpayıyeni aday üyelerin katüımıyla zenüyor. (Fotoğraf: REUTERS)
_ J
Bazı aşklar vardır,
unutulmaz. Çoğu bir
köşeye saklanan, ya da
unutulmaya çalışılan
mektuplarda kalır.
Bazılan şür olur,
öykülenir. Eğer aşk,
karşıhkh saygı
yitirilmeden tath bir
hüzünle bitmişse,
zamanla eski şarap gibi
daha da güzelleşir,
buruk bir zevk verir.
Eli kaleme vuran taraf,
oturup bir roman da
yazabilir. Baş kişisi ne
kadar değiştirilmiş
olsa bile, adres yerini
bulur. Hatta fotoğraf
sergisi bile doğabihr
objektifıne yakalanan
görüntülerden; bahkçı
tekneli ve enginmavili
tablolardan oluşan bir
resim sergisi olup
tuvale vurabihr. Bir avuça
şk ise beyazperdeye
yansır. Sevme sırası
kendilerinde olan
çiftlerin gözleri yaşarsın
diye. Ama en beteri,
şarkı olup dillerden
düşmeyenleridir.
Aşkbu işte;çokşey
genrir, çok şey götürür.
Prens Jan Karaca
Paşa'nın aşkı ise ta
buralara, Stockholm'e bir
ipek kuşak getırmış;
canına kıysın diye. Paşa
aşkı seçmiş, yani yaşamı.
Kuşak şimdi Deniz Tarihi
Müzesi'nde saklanıyor.
Epey meraklandınız mı..
öyleyse baştan alayım.
Prens Jan Karaca Paşa,
Stockholm'de 1882-1891
yıllan arasında Osmanlı
Devleti'nin tam yetkili
elçisiydi. Isveç
kaynaklanna göre 1887
yıhnda, zamanın "içki
la-airL.O.SıııiüYinkızı
Mary'le nişanlandı. Kızın
babası, imal ettiği patates
votkasını kendi değil
başkalan bol içtiğinden
kral unvanını almış. 19
yaşındaki kızının, 57
yaşındaki bu tam yetkili
elçiye gönül vermesinden
pek hoşlanmadığı
kayıtlara geçmiş. Ama ya
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
kızma olan sevgisi ya da
aşka olan saygısı ve belki
de kayıtlara pek
geçmeyen bilinmez
kahraman annenin
bastırması sonucu, mutlu
sonu kabul etmiş.
Stockholm yakınlanndaki
Langholmen'deki
Carlshalls Hanı'na
"oryantalstflde"birek
pavyon ınşa ettirmiş ve
yüz yıldır unutulmayan
bir düğün yapmış. Mekân
bugün de aynen
korunuyor ve ziyaret
edilebiliniyor.
Bümiyorum, acaba içki
kralıkayınpedermi
diretri, yoksa üri dirhem
bir çiçek kızcağız mı..
ama, Jan Karaca Paşa,
Hıristiyan olmuş. (îsveç
kaynaklan böyle yazryor,
bizde ne yazılı
bilmiyonım.) Bunun
üzerine padişah ona ipek
kuşağı göndermiş.
Yüksek mevkiden
aynlanlara, 'Al canına kry
diye' gönderilirmiş.
Herhalde Hıristiyan oldu
diye.. elçiliği de bıraktığı
sarulryormuş. Paşa, ne
elçiliği bırakmış, ne de
yaşamı. 1894'teölene
kadar, tam 7 yıl, firunah
bir evlüik yaşamış. Dul
eşi Mary, onun için her
zaman prens kalan
kocasının ruhuyla temas
kurduğunu söylemiş.
1899'da»IşığaDoğnı''
adh bir şür kitabı
yayımlamış ve şiirleri
eşinin yazdırdığını iddia
etmiş. (Hele şu şür
kitabıru bir ele geçireyim,
bakın size daha ne pazar
yazılan çıkacak. Aşk bu
demiştik, geün bir Deniz
Tarihi Müzesi'ni gezin ve
o ipek kuşağı görün.
Yalnız, boş gelmeyin. Bir
aşktan kalan bir şeyiniz
olsun yanınızda. Yoksa
eğer, "Bu aşktan geriye
hiç değflse bir ipek kuşak
kalmış. bana ne kakh
W?!" diye hayıflanırsınız.
Hoş, her aşktan geriye bir
şeylerkahrya...
Bazen birbirinden tamamen farklı
iki ayn olay, tarihin bir noktasında
kesişiyor. tki olayda, iki farklı insan,
aynı yanlış anlayışın yarattığı
uygulamalar sonucu mağdur oldu.
tranlı bir sinema yönetmeni.
Uluslararası bir film festivalinde yeni
fılminin ilk gösterimi yapılacak.
Gösterim için aylar önceden
rezervasyonlar yapılmış ve biletler
tükenmiş. Gazeteciler yönetmenle
röportaj yapmak için bekliyor.
Yönetmenin vize başvurusu
reddediliyor. Nedeni, "vatandaşı
olduğu ülkenin teröristieri
destekleıtıesi" 1979 doğumlu bir Mısır
vatandaşı. 12 Eylül 2001'de
tutuklamyor. Kanıtlanmış hiçbir suçu
olmadığı halde 73 gün hapiste kalıyor.
Amerikalı eşine haber vermesine izin
verilmiyor, aylarca avukatıyla^
görüştürühnüyor. Eşi Candy. Ömer'in
iyi bir Müslüman olup olmadığı
konusunda sorguya çekiliyor. Omer
tki olay, bir ülkedomuz eti yiyor muydu, sigara ve içki
içiyor muydu?
Ömer, çınlçıplak soyulup elektrik şoku
dahil, çeşitli işkencelerden geçiriliyor.
Suçunu itiraf eder ve devlet görevlileri
ile işbirliği yolunu seçerse, 25 mih/on
dolar verileceği, yeni bir kimlik
verilerek kansı ile çocuğunun koruma
altına alınacağı vaat ediliyor. Dini
gereği domuz eti yemediği halde,
günde 2 öğün domuz eti veriliyor.
Yalan makinesinde söylediklerinin
doğruluğu onandığı halde, görevliler
yalan söylediğini iddia ediyor. Kendini
en çaresiz hissettiği anda açlık grevine
başlıyor. 10 kilo veriyor. tntihara
yelteniyor. Sonunda görevliler,
psikolog ve doktorlann uyanlanm
NEW YORK
ciddiye alarak
tutuklunun suçsuz
olabileceğini düşünmeye
başlıyor. Her iki olay da
11 Eylül'den sonra
dünyada insan haklannın
savunuculuğuna soyunan
Amerika'da yaşanıyor.
New York Fihn
Festivali'ne katılımı için Amerika'ya
giriş vizesi verilmeyen tranlı yönetmen
AbbasKiarostami 1997 Cannes Fikn
Festivali'nde Altın Pahniye ödülünü
kazanan ve dünyada adı saygınlıkla
amlan bir yönetmen. tşin ilginç yanı,
sadece Kiarostami'nin tran doğumlu
olması nedeniyle vize alamaması değil.
O insancıl ve banş yanlısı filmleri,
ZULAL
KALKANDELEN
Başkan George W. Bush'un
"şer ekseni" olarak
tanımladığı ülkelerden
birinde doğmuş olmasına
karşuı yapabihnesi ve yine
de Amerika'ya girişine izin
verihnemesi.12 Eylül
_____ 2001'de tutuklanan Mısır
vatandaşı Hadi Hassan
Ömer'in suçlanmasuıa neden olan ise
kötü bir rastlantının sonucu. 11 Eylül
günü Ömer, uçak biletini almak için
fotokopi ve bilgisayar fırması
Kinkos'un Florida'daki şubesine
gidiyor. Aynı saatlerde aym şubeyi ve
aym bilgisayar terminalini, terörist
Muhanuned Atta da kullanıyor. Bu
rastlantı, FBI'ın Ömer'üı El Kaide ile
bağlantılı olduğuna inanmasına yetiyor.
FBI'a göre Ömer terörist profiline de
çok uygundu. tyi bir geçmişe sahip,
bilgisayardan anlayan, gece kulüplerine
gidip votka içen, genç bir Müslüman.
Bunlan ipucu sayan FBI, kanıt
olmadığı halde, savunmasına olanak
vermeden 73 gün hapishanede tutuyor.
Ömer, 11 Eylül sonrasında suçu
kanıtlanmadan aylarca hapiste turulan
yüzlerce Müslümandan biri. Yaşadığı
korkunç olaylar hapisten çıkışıyla da
bitmedi. FBI, arabalanm ve eşyalannı
satarak eşinin babasınm evine
taşınmalarını istedi. Ömer işini
kaybetti. Bu yaşananlardan sonra iki
sorunun yanıtlanması gerekiyor.
1 - Hukuktaki "suçluluk kanıtlanana
kadar suçsuzhık" ılkesi, "suçsuzluk
kanıtlanana kadar suçhı" olarak mı
değiştirildi? 2- Bir yurttaş, ülkesinin
yaptıklanndan ya da yapmadıklanndan
doğrudan sorurnlu olabilir mi?
kzulal@yahoo.com
Doğu'nun büyücü kralları...
Hıristiyan dünyasındaki Noel kutlamalannın
bittiğini sanıyorsanız yanıhyorsunuz.
tspanyolca konuşan ülkeler 5 Ocak'ta en büyük
gelenekleri olan "Büyücü Krallar Günü"nü
kutladı.Bu ülkelerde Noel hediyelerini Noel Baba
değil, Mefchor, Gaspar ve Baltasar isimli üç
büyücü kral getiriyor. Çocuklar, en sevdikleri krala
mektup yazarak bitirmiş olduğumuz yılda nasıl
davrandıklann] anlatıp istedikleri hediyeleri
bildiriyorlar. Yıl içinde yaramazhk yapıp anne
babasını üzmüş çocuklar "Krallar sana kömür
getirecek hedrve yerine" diye uyanlıyor. Krallar her
yıl 5 Ocak'ta vanyorlar şehre. Krallann şerefıne
bir ath geçiş töreni düzenleniyor. Çocuklar aileleri
eşliğinde saatler öncesinden krallan görebilmek
için geçişin yapılacağı caddelerde yerini alıyor.
Krallan görmeyi garantilemek için yanında
merdiven taşıyanlara bile rastİTmyor. Şehir
bandosu ve güncel çizgi
kahramanlanm taşıyan birçok araba
da eşlik ediyor krallara, geçiş
sırasında tonlarca şekerleme atılıyor
arabalardan çocuklara. Aynı zamanda
TV'den naklen veriliyor tören. Ailece
yenen akşam yemeği sonrası sıcak
çikolata ya da şampanya eşliğinde "
roscon (simit şekhnde, paskarya
çöreği lezzetinde kremalı çörek) yeniyor. Çocuklar
uykuya yatmadan önce krallara bulunduklan yeri
göstermek için terliklerini, odalanrun kapısının
önüne koyuyorlar. Günlerdir yollarda olan krallar
için birer parça roscon ve onlan taşıyan develer
için de bir miktar ot bırakıyorlar terliklerin yanına.
O gece uyku girmiyor küçüklerin gözüne, acaba
görebilirler mi krallann gelişini diye. Büyükler ise,
"Uyumazsanız bize uğraniaz krallar" diye uyanda
MADRID
MUJDE
TUNCAY
bulunuyorlar. 6 Ocak sabahı
heyecanla uyanan minikler
bıraktıklan yiyeceklerin yenmiş
olduğunu, terliklerin hediyelerle dolu
olduğunu görüp paketleri açmaya
girişiyorlar. Krallar günümüzün ticari
dünyasında anne babalara da hediye
~ " ~ ~ ^ ~ ~ getirmeyi ihmal etmiyor. Günümüzde
"Doğu'nun büyücü kraDan" olarak
amlan şahsiyetlerin tncil'de (Mateo) geçen
hikâyesi şöyle; Doğu ülkelerinden birinde yaşayan
astrologlar parlak bir yıldızı takip ederek tsa'run
doğduğu eve ulaşır, hazinelerini açarak ona altın,
tütsü ve san sakızdan oluşan hediyeler sunarlar.
Astrologlann sayısına ya da isimlerine ait bilgiye
rastlanmaz încil'de. 7. yüzyıl Hıristiyan geleneği
astrologlan "Büyücü Krallar'' olarak tanımlar ve
sayüannı 3 olarak behrler. Krallar bundan sonra
Melchor, Gaspar ve Baltasar olarak anılmaya
başlar. Her kral bir ırkı temsil eder ve bebek tsa'ya
sunulan hediyelerin semboük bir anlamı vardır:
Beyaz sakalh, yaşlı Melchor Avrupa ırkım temsil
etmektedir ve bebek tsa'ya altın hediye etmiştir,
bu hediye ile îsa'yı "kral" olarak
şereflendirmektedir. San benizli Gaspar, Asya
ırkım temsil etmektedir ve bebek tsa'ya onu
"Tann" olarak şereflendirmek üzere tütsü hediye
getirmiştir. Siyah ırkın temsilcisi Baltasar ise o
günlerde defin öncesi bedeni hazırlamakta
kullamlan san sakız hediye getirmiştir, bu hediye
tsa'run ölümlü olduğunu simgelemektedir.
Madrid'de, 5 Ocak'ta büyücü krallar için yapılan
geçiş töreninde, krallar çocuklan ve yetişküileri
selamladı. "Büyücü KrauarGünü"niın
yetişkinlerin gözünde bile bir ışıltı yarattığını
görmek, günün önemini anlamak için yeterli
oluyor. Cuma günü iş çıkışı herkes "Krallann size
çok hediye getirmesini dilerim" diyordu birbirine.
Şimdi çocuk olup, masumca Doğu'nun büyücü
krallannın getireceği hediyeleri beklemek istemez
miydiniz?