29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 OCAK 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜRl'SÎ TAEİATLI- İSTANBUL EFENEİSİ ABDÜICANEAZ 1 • IN HAEİKU1AD2 MACERALAEI A M A N ]>O!CTO(§./CANIM B,z£ fcı'fc. Güneydoğu'da cehalet, toplum baskısı ve gelenekler kadını ateş çemberinde tutuyor Akrebin intihangibi...MEHMET FARAÇ Gazeteler genellikle aynı başlığı kullanıyor: "TörevahşetiL" Türkiye'de her sorunun olduğu gibı törenin de kökenine inilmiyor. Cehalet, toplum baskısı ve geleneklerin bireyi çembere aldığı töreler, feodal yasalann kangrenleşmiş maddeleri gibi, özellikle kadınlann boynunda yağlı ilmikler gibi duruyor. Sonunda töre çembennın dışına çıkan kadın, ölüm fermanını da imzaya açıyor... Medya, töre olaylannı da Güneydoğu'nun otantik bir unsuru olarak ele ahyor. Olaylar televizyon dizilerinde ise eğitimden çok reyting kaygısıyla işleniyor. Kadınlann boynuna indirilen bıçaklar, göğüslerine dayanan Kalaşnikof namlulan ve enselerinde tutulan tabancalar, dram-magazin ekseninde, sıradan polisiye olaylar gibi irdeleniyor... Oysa kadını kıskaca alan, yaşamının sonunu getiren ve adına töre denilen bu feodal yasanın kökeninde, Güneydoğu'yu geri bırakan toplumsal sorunlar bannıyor. Namus mu. töre ml?,. Batman'ın Sason ilçesine bağlı Geçitli köyünde üç gün önce vücuduna Kalaşnikoflarla ateş edilen Sevide Uyanık, aslında bir namus davası kurbanı. Genç kadın ve onun üç günlük bebeğinin infazma yol açan eylemin kökeninde de bu töresel dürtü var. Aşiret yasası, Sevide'yi Naziıne'nin üzerine kuma yapmıştı. tmam nikâhıyla genç kadını evine götüren Mahmut Tiryald, 2 yıl önce cezaevine girmişti. Yaşamının bahanndakı bir genç • Türkiye'de her sorunun olduğu gibi törenin de kökenine inilmiyor. Cehalet, toplum baskısı ve geleneklerin bireyi çembere aldığı töreler, feodal yasalann maddeleri gibi, özellikle kadınlann boynunda yağlı ilmikler gibi duruyor. Töre çemberinin dışına çıkan kadın, ölüm fermanını da imzaya açıyor. Töre denen yasanm kökünde toplumsal sorunlar bannıyor. »«A • Sevide Uyanık, Güneydoğu'da yaşamı kısıtlanmış, kadınlığı kelepçelenmiş ve intihara zorlanmış kadınlara çarpıcı bir örnek. Cehaletin insanlann kaderini belirlediği bölge şartlannın kurbanı olmuş bir kadın. Kızlann okula gitme oranının yüzde 40'larda kaldığı coğrafyada cehalet sona ermedikçe Sevide'ler de bitmeyecek. kadın, ikı açıdan törenin pençesindeydi: Kumaydı. bir başka kadının yanında hızmetçi gibi duruyordu... Genç bir kadındı, fiziksel istemlerini kelepçelemek zorundaydı. hamile kalmıştı... Kim bilir belki de tecavüz kurbanıydı!.. Sevide'nin geleceğinı şekillendiren, onu kumalığa zorlayan, hatta cezaevinden ne zaman çıkacağı belirsiz bir kocayı da yine onlar biçmişti. Töre atesl vakılmıstı Aslında çevTesinde ateş yakılan bir akrebin kendisini sokarak intihar etmesi vardı bu öyküde!.. Sevide'nin çevresinde töre ateşi yakılmış, yaşamı kısıtlanmış, kadınlığı Cezaevindekı bir kocayı bekleyen iki kadından biri, bir süre sonra toplumun sınırlannı belirlediği töre çemberinin dışına çıkmış, iddıaya göre başkasından beklemeye zorlayan da aşiret yasasıydı. Feodalitenın kanlı kitabı açılmış, törenin dışına çıkan genç kadına cezayı kelepçelenmiş ve intihara zorlanmıştı. Güneydoğu'da töreyi zorlamak intihardı... Güneydoğu'nun kanayan yarasının kökeninde aslında eğitimsızlik ve cehalet vardı. Kadını yöre gerçeklerinden uzaklaştıran, erkeği töre celladı yapan cehalet: Sevide okusaydı, birey olduğunu anlayacak, haklannı bilecek, benliği, kültürü ve kişiliğiyle çoğu zaman vahşet doğuran bağnaz törelere karşı bir savunma mekanizması oluşturacaktı. Belki de öğretmen olacak, boynuna töre bıçağını uzatanlan uyarabilecekti. Sevldeier bitmeyecek Mürekkep yalasaydı kuma da olmayacaktı... Cezaevindekı bir kaçakçının ikinci kadını olmak gibi onur kıncı bir durumun ıçinde bulunmayacak, okumuş bir kocayla sevgi ve saygının temellendirdiği bir evlilik yapabilecekti. Cahil kalmasaydı, belki de bölgenin yasalannı çok daha ıyı bilecek, boynuna geçinlmek ıstenen yağlı ilmığın şakasının olmadığını anlayacak, yöre gerçekleriyle yaşayacaktı... Sevide'yi töre vurmadı. Onun dünyadan bihaber, suçsuz, günahsız, adsız bebeğini boğazlayarak köy dışındakı bir viraneye hayvan leşi gıbı atan da töre değildı. Sevide'yi, bağnazlığı ve vahşeti boynunda töre muskası gibı taşıyan cehalet vurdu... Kız çocuklarının okula gitme oranının yüzde 40'larda kaldığı Güneydoğu'da cehalet, törenin kör bıçağı altında öldürülmedikçe, Sevide'ler bitmeyecek. \ ^ , *. ** -^j \ SevdaGök'fin öldflrüldüğü Sülevmanive Meydanı. Töre kurbanlan HaÖceAvd! * Töre cinayetleri Güneydoğu'da, özellik- le Urfa'da yoğunlaşıyor. 1994'ten bu yana töre cinayetlerine onİarca genç kız kurban edildi. 1994yıhndal6yaşındakiHacerFel- han, radyodan adına şarkı istendiği için ai- le meclisinin karan sonucu domdom kurşun- lanyla katledildi. 15 yaşındaki kardeşi Mu- hammet'ın sıktığı kurşunlarla can veren Hacer'in ölümünden sorumlu olanlar, bir süre hapis yattıktan sonra tahliye edildi. 1995'te de Kısas köyünde 25 yaşındaki Rabia Oğuz törelerin kurbanı oldu. Alevi kö- kenli yurttaşlann yoğunlukta bulundugu köyde yaşayan Sünni bir ailenin kızı olan Rabia, törelere direnerek bir genci sevdiği gerekçesiyle traktörün altına atılarak katle- dildi. Başkasıyla ilişkiye girdiği iddiasıyla berdelle evlendirilen Harranlı Şemşe"nin sonu da Rabia gibi traktörün altına atılmak oldu. 1996yılında, 14 yaşındaki SevdaGök Süleymaniye Meydanı'nda, 13 yaşmda ev- li Hatice de sinemaya girdiği gerekçesiyle Bediüzzaman Meydanı'nda onlarcakişının gözlen önünde Rambo bıçaklanyla katle- dildi. Fırat'a ahlan 21 yaşındaki Gönül As- lan ıse yüzme bildiği için kurtuldu. Koca dayağından bıkan Cemfle ve 3 çocuğu ise topluca Fırat Nehri'nde intihar ettı. Zehra Ç. ise berdelle kız evlendirmenin kurban- lanndan biri. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHANERİNÇ Tiirban ve YAŞ... Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Öz- kök'ün, basın kokteylinde yaptığı konuşmanın (8 Ocak 2002) yankıları sürüyor. Havacılık tarihimizin hepimizi acıya boğan ve art arda gelen iki kazasına karşın, Orgeneral öz- kök'ün sözlerinin geregi gibi yankılanmasını, ha- bercilik açısından görece de olsa bir iyileşme- nin işareti olarak da degerlendirmek gerekiyor. Bence değerlendirilmesi gereken özelliklerden biri de, her olaya dinsel açıdan yaklaşanlann dı- şında kalan, ancak demokrat olmanın önkoşulu- nu "askere karşı olmak" ilkesini uygulamakta bulanlann, konuşmanın ıçeriğine daha mülayim yaklaşanlann varlığını gözlemlemek olmuştur. Bu tutum belki de Org. Özkök'ün ele aldığı ko- nulan anayasa maddeleri kapsamında irdelenme- sınden kaynaklanmıştır. Org. Özkök'ün, başlangıç bölümünde yer alan şu sözleri, konuşmanın sınırlannı da belirieyen bir özellik taşımaktadır: "Bıldığınız gibi Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasa ve yasalann kendisine verdiğı yetki ve sorumlu- luklariçehsinde, kural ve ilkelerinden taviz verme- den hareket etmeye daima büyük önem vermiş- tir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 24'üncü Genelkur- may Başkanı olarak bu kural ve ilkeler benim de çizgimi oluşturacaktır. Inanıyorum kı medya, bu çizgımde bana yardımlannı esirgemeyecektir." • • • Org. Özkök'ün konuşmasında, ne yazık ki bu- günkü siyasal iktidarı çok daha yakından ilgilen- diren ikı konu var. Türban ve Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararlannın hukuksal niteliği. Türban konu- suna yaklaşımı şöyle olmuştur. "Herkesin dini ınancına ve bunlan özel yaşam- larında ifade etme tarzına saygı duyanz. Hiç kim- seyı inanç, inançsızlık ve ibadetlerinden dolayı dışlamayız. Ancak bunlann özellikle türbanın, mev- zuata, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay karar- larına aykın olarak siyası bir dayatma ve Cumhu- riyet geleneklerini aşındırma sembol ve eylemi ola- rak kullanılmasını hoşgörmemiz beklenmemeli- dir." Türban konusunun yanında, YAŞ'ın orduyla iliş- kilerı kesilen personelle ılgili "muhalefetşerhiyaz- ma" uygulaması da aynı kapıya çıkan bir anaya- sal yaklaşımla ele alınmıştır: "TSK, uzun yıllardır irticai hareketin engeli ola- rak görülmüş ve hedef edinilmiştir. İrticai görüş yandaşlan TSK'ye sızmak için her hareket tarzı- na başvuragelmıştir. TSK de bu tehdite karşı sa- vunma refleksleri ve yöntemleri geliştirmiştir. YAŞ'fa, Anayasamızın 125 'inci maddesi uyann- ca yapılmak istenen uygulama bu refleks veyön- temin gereğidır. Bilindiğı gibi 125 'ınci madde YAŞ kararlannı, diğer bazı kararlar gibı yargı denetimi dışına taşımıştır. Bir anayasa maddesinin uygula- ma istemıne muhalefet şerhi koymak, idarenin kanunlann uygulanmasını sağlama sorumluluğu ile çelışmiştir ve kanımca bu nedenle yasal daya- naktan yoksundur. Bu konudaki farklı düşünce- nin ıfade edileceği yer ve durum YAŞ olmamalıy- dı. Bu istisnai durum şüphesiz irticai faaliyetlere bulaşanlara cesaret vermiştir." • • • Bu sözler, Anayasa'yı degiştirmek ıçın gerekli oya sahip bir iktidarın başbakanı olan Abdullah Gül'ün tutumundaki çelişkiyi de anımsatmaktadır. Bir başka çelışkı ise şerh koyma uygulaması- nı toplantıdan çıkar çıkmaz gazeteci arkadaşları- mıza açıklayan Başbakan'ın, bu kez açıklama ile ilgili değerlendırmesıni soran gazetecilere verdiği yanıt olmuştur. Ama belki de buna çelişkı demek yerine "inti- bak" demek daha yerinde olacaktır. Bekleyelim ve görelim. [email protected]. Çınar Yayınları • Rtfat llgaz Kültür Merkezi Çatalçeşme Sokak No:50 Kat 4-5 Cağaloğlu-İSTANBUL Tel: {0 212) 528 71 40-41-42 • Faks: {0 ?1?) 5?8 71 43 : www.cınaryayıncılik com • e-maıt: cınar&rcınaryaymcılık.con BALIKESİR SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MÜDÜRLÜĞITNDEN Dosva No 2002 5 Satış Mahkemece mülkıyet ortaklığının gıdenlmesi suretı ile satışı- na karar \enlen Balıkesır Merkez Gümüşçeşme Mahallesı'nde kâın ve tapunun Cılt 43 Sa\fa: 4194 Pafta 2 On-IV, Ada 4062 Parsel 3 sayısında kayıtlı 4229.00 m2 mıktarlı cmsen dükkân vasfindakı dava konusu gaynmenkul Müdürlüguınüzce seçılen 3 kışılık bılırkışı hevetı ile bırlıkte kıvinet takdın ışlemı yapılmış olup bılırkışıler tarafından venlen 11 04 2002 tanhlı kıymet tak- dın raponmda taşınmazın Balıkesır Merkez Gümüşçeşme Mah Ağır Sana>T Bölgesı, Çıçek Yem Fabnkası karşısında Kula Yem ve Erdıl Aku Otomotıv Sanayıı arasında kaldığı, yola cephelı ol- duğu, uzennde yığma tuğla ve bnket ile mşa edılmış yıkılmış harap halde ekonomık ömrünü doldunnuş olduğu yapı hurda be- delının 200 000 000 TL arsa değeraun 93 038 000.000 TL ce- man toplam değennın 93.238.0OO 000 TL olduğu belırtılmıştır Dava konusu taşınmazda pavdaş malık olan davalılardan Musta- fa oğlu Adem Sak ve Hüseym oğlu Hazım Bayata'nın teblıgata yarar adreslen tesbıt edılemedığınden kıymet takdınnın kendıle- nne ılanen teblığıne kaıar venlmıştır Venlen karar gereğınce ış- bu ılan ve ılanda zıkredılen hususlara davalılar Adem Sak ve Hazım BavaU'ya ilan tanhınden ıtıbaren 15 gün sonra teblığ edılmış sayılacağı yasal süre zarfında kıymet takdınne ıtıraz edılmedığı takdırde kıymet takdınnın kesuıleşeceğı davalılara teblığ >erıne kaım olmak üzere ılan olunur. 20 12 2002 Basın 87298
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle