29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2003 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Rahatsızlık MALATYA Belediye Başkanı Mehmet Y. Çer- çi, "Işyerierine hep yabana isimler veriliyor ve son zamanlarda bunun yaygınlaştığını görüyoruz; bu dunım vatandaşlar olarak hepimizi rahatsız et- mektedir" demiş. Arkasından, valinin de deste- ğiyle, Belediye Meclisi'nde "Türkçe isim almayan işyerlerine ruhsat vermeme" kararı alınmış. Ayn- ca, Türkçe konusuna öncülük etmiş Mehmet Bey'in memleketi olan Karaman'daki belediyeye de "Siz- de böyle bir çalışma var mı" diye sorulmuş. Ora- sı "Biz zaten eskiden beri böyle yapıyoruz" deyin- ce, Malatya Belediye Meclisi'nin şubat toplantısı- na kadar bu konuda bir yönetmelik hazırlanarak yü- rürlüğe konması kararlaştınlmış. Şimdi, aynı "rahatsızlığı duyan" çeşitli kentlerin insanlanndan Malatya'ya kutlama mesajlan yağ- maktaymış. Dil rahatsızlığı sadeceyabancı ad kullanımından mı ibaret? Yazılış ve söyleyiş kurallarının göz ardı edilmesi, tamlamasız ve çarpıtılmış deyimle- rin artması, kısacası dilin bozulup yoksullaşması da rahatsızlık vermiyor mu? Anaya küfredilince ci- nayet işlenen bir ülkede, anadil kirletilince rahat- sızlık duymamak olur mu? Ama, heıtıalde rahatsızlık sadece bu konuda de- ğil. Hatta, bu belki de rahatsızlıklann en haftfı. Çevre kirliliğiyle vatanın havası, suyu, denizi, kentleri pisletildiği zaman rahatstzlık duymuyor musunuz? Devletinizi yönetenler, kendilerinin pek önem- sedikleri, fakat sizin pek de zorunlu, vazgeçilmez, yaşamsal saymadığınız AB'ye tam üyelik gibi tar- tışmalı hedefler uğruna kapıdan kapıya koşarak ve şuna buna yalvararak ülkenizin saygınlığını, halkı- nızın onurunu yerle bir edince rahatsız olmuyor musunuz? "Yavru vatan" deyip yavrunuzu korurcasına uğ- runa savaşlan, özverileri ve sıkıntılan göze aldığı- nız bir yerde anavatana "işgalci" dendiğini duyun- ca rahatsız olmaz mısınız? Ailenizi, çoluk çocuğunuzu, komşulannızı, kısa- cası gitgide genişleyen halkalar içinde ülkenizin insanlannı seviyorsanız, onlann aralarındaki den- gesizlikler, yoksunluklan, mutsuzluklan size de ra- hatsızlık vermez mi? Böyle olunca, sağlığınız için yapmanız gereken- leri anımsatan vücut rahatsızlıklan gibi, ülke- niz ve halkınızla birlikte kendi saygınlığınız için ge- rekli ödevleri akla ve gündeme getiren bu çeşit ra- hatsızlıklar, Malatya Belediyesi gibi sizi de tavır al- maya, karar vermeye, eyleme itmez mi? Yoksasiz duyarsızlardan, onursuzlardan, başka- lannca yönlendirilip aldatılan, hatta kullanılanlardan, nankörierden, "adamsendeci"lerden biri misiniz? Rahatsızlıklarınız, kendinizi ölçmeye yarayan fır- satlannızdır; rahatsız olmaktan rahatsız olmayın sakın. Seçim CHP İçin Ne Anlam Taşıyor... CHP bundan sonra ne yapmalı?.. Atatürk'ün kurduğu, înönü'nün kurumlaştırdığı, Ecevit'in atılım yaptırdığı CHP'nin omuzlanna çok büyük bir yük yüklenmiştir. Bu büyük bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu taşıyabilmek için merkez yöneticilerinin bu derece önemli bir seçimden sonra kendileri kurultayı toplamakta istekli olmalıdırlar. Dr. Akv COŞKUN Siyaset Bilimi ve Kamu Yön. Öğr. Üyesi FOÇA ASIİYE HUKUK (tŞ) MAHKEMESt HÂKİMLtĞl'NDEN Esas No: 2002/123 Davacı SSK Başkanlığı vekili Av. Aysel Özdemir Göz tara- ftndan Halil Uygun mirasçılan davalılar Zeynep Uygun, Bûlent Uygun, Serkan Uygun, Semra Koral aleyhine açılan 3.078.651.911- TL. bedelli rücuen alacak davasının dunışma- sında verilen karar nedeniyle; 6420 Sk. No: 13 Şemikler - Kar- şıyaka / Izmir adresinde ikamet etmekte iken bütün aramalara ragmen adresi tespit edilemeyen Halil Uygun mirasçılan davalı- lar Zeynep Uygun, Bülent Uygun, Serkan Uygun, Semra Ko- ral'a ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş olup, mahkeme- mizde duruşma günü olan 4.2.2003 günü hazır bulunması veya kendini bir vekille temsil ettirmek suretiyle davaya karşı diye- ceklerini sunması, aksi halde yargılamaya yoklugunda devam edilerek karar verileceği ve iş bu ılanın dava dilekçesi yerine geçeceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 283 S eçim değerlendirmele- riyle ilgili bu son ya- zımda seçim sonuçlan CHP için ne anlam ta- şıyor, bu bir başan mı- dır, yoksa başansızhk mı? Bu ko- nu üzerinde duracağız. 1) CHP Genel Başkanı Baykal se- çimde CHP'nin yüzde 19.3 oy al- masun başan olarak açıkladı. Oy- sa, hiçbir köşe yazan ya da görsel yayuı ve basında seçimleri değer- lendiren yorumculardan hiçbiri, CHP'nin başanlı olduğunu söyle- medi ya da yazmadı. Tersine hemen bütün yorumcular seçim sonuçla- nnı CHP'nin başansızhğı olarak gösterdiler. 2) Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşar- ken, iktidar partilerinin bir bölümü şaibe alnndabulunurken, CHP'nin tabanını oyan DSP ve lideri Ecevit seçim tablosunun dışına çıkmış- ken; Meclis'in dışmda muhalefet yapma olanaklanna sahip CHP'nin seçimlerden birinci parti olarak çı- kamamış olması, başansızhk değil de nedir? Yoksulluk, açlık ve eko- nomik sıkmtının ve her türlü yol- suzluk ve talanın bu derece yoğun yaşandığı başka bir dönem oldu mu? CHP bu durumda hallan ya- nuıda yer alacağuıa, sol muhalefet yapacağına, düzenle işbirliği ya- pan parti görünümünü bilinçli ola- rak yeğledi. 3) CHP Baykal'dan bu yana kad- ro partisi olina niteliğini bilinçli olarak terk etmiştir. CHP, bir lider partisi, bir "şahıs" partisi kimliği- ne bürünmüştür. Seçimlerde CHP'nin kullandığı en yaygın afış bu yargının en açık ve belirgin kanıtıdır. Ulkenin dört bir yanmda, köylere kadar yaygın olarak kullanılan bu afışte aristok- rat bir Baykal resmi, altında büyük harflerde bir yazı "O hep hakh çık- ti", yine benzerbir afışte tıpkı Bay- kal resmi altında yine büyük harf- lerle "Ohep sizi düşünür". Bu afiş- ler ve altlanndaki iri yazılar ashn- da u halka karşı" sloganlar değil de nedir? Halka, siz yanıldmız, siz Baykal'a 1999'da oy vermediniz, onu baraj altında bırakunız, ama "O hep hakhydT. Ya da, ey halk si- zin fazla düşünüp bu işlerle de ka- fa yormanıza gerek yok, sizi hep dü- şünen Baykal var. Bunlar kanimca ters imajlardır. Bunlar olsa olsa şa- hıs partisi, lider partisi imajlandır. Böylesine itici afişler tasarlamak, hallan partisi olan CHP'de ne an- lama gelir? Baykal 'ın çok bilen kraldan fazla kralcı danışmanlan, "CHP'yihalkmpartisi'' konumun- dan çıkanp düzenin partisi, şahıs partisi, lider partisi niteliğine yö- neltmişlerdir. Böylesine bir imaj vermişlerdir. 4) Bu seçimler, bir yandan mer- kez sağuı tasfiyesi, öte yandan da merkez solun ciddi gerilemesidir. Sosyal demokratlann üçte bir ora- nuıdaki geleneksel oy potansiyeli bu seçimlerde beşte bir oramna düşmüştür. Bu sonuçlann başan olarak takdim edilebihnesi için ya sayı saymasını bilmemek ya da ha- valarda uçmak gerekir. 5) CHP yöneticilerine seçim so- nuçlannı ciddi ve derinlemesine incelemelerini, bu partide 'ocak'tan il başkanlığına, parti meclisi üye- liğinden MYK üyeliğine kadar her kademede çalışmış ve yıllannı ver- miş birisi olarak sahk veririm. Özel- likle, Trakya'da Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Izmir I ve II'ci bölgeler ve Denizli seçim sonuçlannı duy- gusallıktan annarak ciddi olarak değerlendirmeleri gerekir. Bunu istemek bütün CHP'lilerin, hatta bütünmilletinhakkıdır. Neden özel- likle bu illeri ömek gösteriyorum? Çünkü Genç Parti Edirne'de yüz- de 18.59, tzmir 1. bölgede yüzde 18.38, Izmir II. bölgede yüzde 16.68, Tekirdağ'da yüzde 13.9, Kırklareli'nde yüzde 12.89, Uşak'ta yüzde 11.04, Muğla'da yüzde 10.37, Denizli'de yüzde 10.23, Sakarya'da yüzde 25.23 gibi oy alarak ikincı parti ohnuştur. Özellikle Trakya il- leri, Izmir I ve II. bölge, CHP'nin kalesidir. Ancak özellikle bu say- dığım illerde hiçbir kamuoyu yok- lamasına değer vermeden, ihn sos- yoekonomik yapısma, bölgelerin içinde banndırdığı alt bölge istem- lerine kulak tıkanarak CHP Genel Merkezi taranndan oluşturulan lis- teleri halk benimsemedi. Özellik- le Izmir I ve II'ci bölgede halk is- tediği adaylan listede göremedi. Ilçe başkanlannın, muhtarlann, si- vil toplum örgütlerinin ve halkm im- zalanyla oluşan ve genel merkeze sunulan dosyalar hoyratça elleri- nin tersiyle itildi. Bu nasıl demokrasi, bu nasıl ka- tılımcılık, bu nasıl particilik, bu nasıl halka yaklaşma?.. Bu dunım karşısında, sözünü ettiğim bu il- lerdeki demokrat kesim, ya CHP lis- tesini beğenmediği için ya da dü- zenle bütünleşen CHP'ye bir tep- ki olarak belki de sol söylemleri ne- deniyle tepkisel olarak GP'ye yö- neldi. Böylece GP ne yazık ki Trak- ya"da, Izmir I. ve II. bölgede CHP'den sonra ikinci parti konu- muna yükseldi. Bu seçim bölgele- rinde sadece Genç Parti oylann- dan yüzde 5'lik bir aktarma CHP'nin genel oy düzeninde yük- sehneler sağlayacakü. Bu örnekler, aslında hemen hemen bütün iller için de geçerlidir. 6) CHP son birkaç yıldır ve bu seçimlere giderken nasıl bir poli- tika izledi?.. CHP hem çevreye karşı merkez kimliğini ortaya koyuyor, merkezin restorasyonuna talip oluyor hem de merkez soldaki en güçlü, en önemli buluşma noktası olduğunu belirtiyordu. CHP ekonomik so- runlara ağırlık vermeden açlıktan, gelir dağıhmı adaletsizliğinden söz etmeden, sadece çağdaşlık vurgu- suyla, sadece Anadolu solu gibi kavramlarla solculuk taslamaya kalkarsa, hele Baykal'ın afışleri ile "O hep hakh çıkn" gibi halkı kü- çümseyerek politika yapmaya kal- karsa işte sonuç bu olur. 7) Seçimlerde, merkez sağdaki parçalanmalan da hasaba katarsak, geleneksel sol oylannCHP'ye kal- ması ve CHP'nin yüzde 35 ile yüz- de 40 arasında bir oy toplayarak kendisini tek başına iktidara taşı- ması gerekirdi. Hem siyasal kon- jonktür, hem ekonomik bunalım hem yolsuzluklar nedeniyle halkın öfkesi; hem de gelir dağılımında- kı çarpıcı adaletsizlik bunu zorlu- yordu. Ama CHP bu ortamdan ya- rarlanamamıştır. Halkta güven uyandıramamıştır. 8) tktidar partileri ve CHP düze- nin partisi olarak kalırken AKP halkın partisi olduğu imajını ya- rattı. Oysa, lideri hakkında davalar, soruşturmalar olan bir partiydi. TV'de Baykal, "Senin bir değfl bin sürokumanıisterim" ama, "Halk, yokuzhıMarkonusundaçokduyar- hdır. Senin hakkında beş tane yol- suzlukdavaa sürüyor,onlardan ak- lanıpgehneyi düşünmü\wmusun" diyebihneliydi... Böyle konuşaca- ğına, Tayyip Erdoğan'a çok ılımlı yaklaştı. Onu adeta "legaöze" etti, hukukileştirdi. 9) Henüz sanayileşmemiş, kent- leşmemiş çevre, kent varoşlan ve kırsal kesimler, ekonomik krizin de etkisiyle kendisine AKP'yi da- ha yakın buldu. Seçimleri Başbakanlık sorunu yaşayan, hakkında davalar, soruş- turmalar olan bir partinin lideri ka- zanmıştu-. Bu derece soru işaretle- ri olan bir parti ve liderine halkın yönelmesini, halkm bilinçsizliği ile açıklamak dogru değıldır. Bu du- nım iyi değerlendirilmelidir. Hal- km karşısındaki tercihler halkı AKP'ye itmiştir. Halk bir yandan eskileri, şaibelileri tasfiye etmek istiyor, bunu gerçekleştirmek için elindeki seçenekleri değerlendiri- yordu. Karşısında iki güçlü seçe- nek vardı. AKP ve CHP. Demek ki, CHP'yi ciddiye almadı. Hatta onun geleneksel yüzde 34'lük oyunu kes- ti. Eğer CHP kurmaylan yeterli de- recede ciddiyetle bu konuya eğil- mezlerse, bunun sosyo-ekonomik boyutunu özümsemezlerse, gele- cek seçimler daha kötü olacaktu-. Baykal'a karşın CHP'ye qy Seçimlerden sonra, bilim adam- lan tarafindan yapılan anketler çok çarpıcıdır. Bu anketlerdeki bulgu- lar, CHP'ye oy veren seçmenlerden yansınayakınının "DenizBayiial'a rağmen CHP'ye oyverdiğini göste- ri>or, bu da zaten halkın yaygın gö- rüşûdür". (Prof. Dr. Yılmaz Es- mer, Mılliyet, 18.11.2002) Bir köşe yazannın belirttiği gi- bi, "CHP'nin Meclis'te kazandığı 179 sandalye, Deniz Be> in kullan- mayı çok sevdiği mitoktjik benzet- meyJe'PirusZafen' oldu" CHP'nin politbürosu Mechs'e girmeyi başar- dı ama parti kaybetti. Baykal avan- tajlan kullanamadı. Sosyal demok- ratlann 1999'da yüzde 30 dolayın- daki toplam oylaruun ancak yüz- de 20'sini sandığa taşıyabildi. Oy- sa, AKP'nin sağ kulvarda başlattı- ğı muhalefet atağını CHP solda ya- pabüirdi." (Milliyet, 05.11.2002, DeryaSazak) Siyaset bilünci Doç. Dr. Ayşe Kadıogiu seçimleri değerlendirir- ken "Sağ değil sol kaç.betti" diyor ve ekliyor: "CHP, hsük ile kopuk. Dolayısıyla sağ o role soyundu. CHP'nin acil olarak yenilenmesi lazun." (Sabah, 11 Kasım 2002) Prof. Dr. Burhan Şenatalar da şunlan söylüyor: "SayTnBaykal'la Dgfliseçmen nezdinde bir sorun var. Sosyal Araşnrmalar Merkezi'nin son dönemde yaptırdığı bir araş- tirmada' liderine ne kadar güveni- yor' sorusuna ahnan yanıtiarda, AKP'yeoy verenkraçısından Ta> r - \ip Erdoğan'm bdertiğinin pozitif bir etkiyaptığı göruldü. CHP'\"e oy verenlerin iseSayuı BaykaTdan ay- nı şekflde pozitif etkilendiğini gör- müyoruz." (Cumhuriyet, 10.İ0.2002) CHP bundan sonra ne yapma- h?_ Atatürk'ün kurduğu, tnönü'nün kurumlaştırdığı, Ecevit'in atılım yaptırdığı CHP'nin omuzlanna çok büyük biryük yüklenmiştir. Bu büyük bir sorumluluktur. Bu so- rumluluğu taşıyabilmek için mer- kez yöneticilerinin bu derece önem- li bir seçimden sonra kendileri ku- rultayı toplamakta istekli olmalı- dırlar. CHP'nin neleryapması ge- rektiğini katılımcı yöntemlerle or- taya çıkarmalılar; güven tazele- meliler. Ama nerede o demokratik tavu-... Nerede o cesaret... Liste dü- zenlemelerde uygulanan tezgâh- lardan mı, seçimlerde yapılan stra- tejik hatalardan mı çekîniliyor?.. Atatürk'ün CHP'si bu duruma düş- memeliydi. DSP GENEL BAŞKANI BÜLENT ECEVİT'ten BÖLGEMİZDE BARIŞ İSTEYEN VE KIBRIS TÜRKÜ'NÜN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ GÖZETEN TÜM YURTTAŞLARIMIZA ULUSAL BİRLİK TOPLANTISI İÇİN ÇAĞRI Yeri : Abdi İpekçi Spor Salonu - İSTANBUL Tarihi: 12 Ocak 2003 Pazar günü saat 13.00 (Yalnız Türk ve KKTC bayrağı açılacaktır) Meclis'te Yine Zanlı ve Şaibeliler... Üzülerek görüyoruz ki, bu yüce Meclisimize yine zanlılann, şaibeli- lerin gölgesi düşmektedir. Meclis'e yeni giren bazı milletvekilleri hakkında, bazı ithamlarda bulunulmaktadır. Lokman GUNDOGDU Eğitimci, U lus, 3 Kasım'da sabıkalı, suç- lu ve zanlılardan kurtulmayı hedeflemiştir. Buyüce Meclis; geçmişte kendisine atfedilen, suçlu, vurguncu, hortumcu, laik demokratik düzen düşmanı, dolandıncı, yıkıcı, bö- lücü, katil zanhlanmn, hükümlü ya da bu iddialardan yargılanmakta olanlann adalettenkaçmakiçin stğmdıklanbir B- man obna imajını hak etmemiştir. Ni- tekim, geçen yasama dönemlerinde mil- letvekillerinin yanya yaknıı hakkında dokunulmazlıklan nedeniyle yüzlerce soruşturma dosyalan ve fezlekeler bu- lunduğundan olsa gerek, dokunulmaz- lıklann kalduılması bir türlü gerçekle- şememiştir. Üzülerek görüyoruz ki, bu yüce Mec- lisimize yine zanlılann, şaibelilerin göl- gesi düşmektedir. Meclis'e yeni giren bazı milletvekilleri hakkında, bazı itham- larda bulunulmaktadır. Isnat edilen suç- lar arasmda; kamuyu dolandmnak, iha- leye fesat kanştırmak, görevini kötüye kullanmak, belediyelere alım satımda yolsuzluk, yakınlanna haksız çıkar sağ- lamak, sahtecilik gibi ciddi iddialar bu- lunmaktadır. Hatta bunlar hakkında mahkemelerde açılmış da^ar bulun- duğu gazete ve TV'lerde sık sık yer al- maktadır. Bunlann milletvekili seçildi- ği için dokunulmazlık zırhına büründük- leri, dosyalannın rafa kaldmldığı, son- ra zamanaşunı, olmadı bir af yasası çı- kanp aklanacaklan iddia edihiıektedir. Yetmiş mDyonluk Türldye'de pis şa- ibelere adı buİaşmamışinsan yok mu da parti Bderleri böylesine şaibeK, yolsuz- hık iddialan ile soruştunılmakta, yar- gılanmakta olan Idşileri aday göster- , Kamu Yönetimi Uzmanı mişlerdir?Yoksa böviekişikre hükmet- mek, onlara her istediğini yapörmak daha kolay olur diye mi düşünüyorlar? Seçim öncesi dokunuhnazlıklan kal- dıracağını her fırsatta dile getiren ikti- dar partisi niçin şimdi dokunulmazlık- lara dokunmak istemiyor? "Yoksa id- dialar doğru mu" sorusu geliyor insa- run aklma. Neden korkulmaktadır? îşi- ne geldiği zaman demokrasiden, hak- tan, adaletten ve Avrupalılaşmaktan dem vuranlann, dokunuhnazlık zırhı ile adaletten, yargıdan kaçmasına ne denir? Sizin gidenlerden ne farkınız kalır? Şimdi de, dokunuunazlıklann bir yıl sonra ele alınacağı söylenmek- tedir. Yani, Biz adaletten, yargıdan bir yıl daha kaçacağız mı denılmek isteni- yor? Yani biz bir yıl daha şimdiye ka- dar yapüklanmıza devam edeceğiz mi denilmek isteniyor? Bir şey ya iyidirya da kötüdür. Dokunuhııazlüi, ulus için iyi ise çıkar ulusa izah eder, ikna eder- siniz. Kötü ise niçin bir yıl daha bek- lemek istersiniz? Insamn aklına; aca- ba bu bir yıl içinde bir şeyler kdmna mı uydurulacak sorusu geliyor. Bu yüce Meclis'i daha fazla yıprat- maya, saygınlığına gölge düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu Meclis'e saygı, ulusa saygıdır. Ulus, kendine say- gı duymayanlara saygı duymaz, bunun bilinmesi gerekir. Bunu 3 Kasım se- çimlerinde kamtlamıştır. Milletvekili dokunuhnazlıklan kaldınunalıdır. Yar- gıda dosyası, soruşturması, mahkeme- si bulunanlar çıkıp yargı önünde akla- nırlarsa görevine yüz akı ile devam et- melidir. Bundan doğal bir şey olabilir mi? PENCERE Pişpirik?, Inanılmaz şeyler oluyor. Bir haber: "Türkiye, Kıbrts'a ilişkinpolitikasında bazı 'dü- zeltmeler'e gideceğini Dışişleri Bakanlığı aracılı- ğıyla ilk kez 'resmen' açıkladı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Yusuf Buluç, Birieşmiş Mil- letler Genel Sekreteri Kofi Annan'/n çözüm pla- nına göre Türkiye'nin 'gerçekçi' ve 'Kıbns Türk hal- kının esenliğini sağlayacak' bir politika izleyece- ğini bildirdi. Türk hükümetinin yeni yaklaşımı ön- ceki gün Ada 'ya giden üst düzey Dışişleri Bakan- lığı heyetince KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denk- taş'a aktanldı." • Bilmiyorum, hariciyede, devlette, diplomaside işler böyle mi yürütülür?.. Ama, kıytırık ya da sıradan bir piyasa ya da iş müzakeresinde bile daha baştan ve açıkça davul zurna çalarak ilan edilmez: - Ben görüş değiştiriyorum!.. Hem yeni görüşüm nasıl olacakmış?.. "Gerçek- çi " ve "Türk halkının esenliğini sağlayacak" bir tu- tumu bundan böyle benimseyecekmişim; demek ki eski görüşüm bu erdemlerden yoksundu... Kıbns'ta ilk bakışta görünen dört taraf olduğu biliniyor: Türkiye.. Rum tarafi.. Ada'nın Türk tarafı.. Yunanistan.. Içlerinde yalnız Türkiye sivri akıllı çıkıyor; daha baştan elindeki kartlan açıyor; insan pişpirikte bi- le elindeki kâğıtlan saklar.. Bu ne biçim devlet?.. Bu ne biçim hükümet?.. • Herkes bilir ki çiftli oyunlarda taraflardan birini oluşturan ikili arasında anlaşmazlık, görüş aynlığı ya da hır çıktı mı, cephe yanlmıştır; bu durumda oyunun doğası değişir... Nasıl?.. Birlik-beraberlik içinde olan karşıt ikili yarılan cepheye saldırısını yoğunlaştırır... Ne Yunan takımı enayidir.. Ne Rum tarafı budaladır.. Anadolu ve Kuzey Kıbns arasındaki görüş ay- nlığından yararlanarak Kofı Annan planı üzerinde müzakerelerde taleplerini niçin ağırlaştırmasın- lar?.. Peki, dört kol iskambil oyununda bile geçerli ku- raldan habersiz bizim takıyyeci bu açıklamayı ne- den yaptı?.. Görüş değişikliği varsa neden gizli tut- madı, kendine saklamadı?.. Müzakerelerde kul- lanılacak bir kozu şimdiden neden masaya sür- dü?.. Yunan'a ve Rum'a göz mü kırpıyor?.. ABD'ye ve AB'ye şirinlik miyapıyor?.. Denktaş'a gözdağı mı veriyor?.. Yoksa Kıbns'ı mı satıyor? Bu sorular niçin doğuyor?.. Çünkü bu kadar büyük hamakat ancak tahsil ile mümkündür. • CHP'nin, sus pus oturan Meclis'i, son olaylar kar- şısında çalıştırması gerekmiyor mu?.. Vakit geldi de geçiyor gibi... İlk izlenimlere göre takıyyeciler sıfıra sıfır elde var sıfır konumundalar... Geçen gün biri dedi ki: - Bunlar değil ülkeyi ve devleti yönetmek, piş- pirik bile oynayamazlar. Peki, muhalefet partisi muhalefetini yapmazsa, demokrasi yürür mü?.. VEFAT Değerli aile büyüğümüz, ŞÜKRÜ GEZERı 10 Ocak 2003 günü kaybettik. Acımız büyüktür. Merhumun cenazesi, 11 Ocak 2003 Cumartesi günü (bugün) öğle namazından sonra Küçükhamam Seyyit Ömer Camisi'nden kaldırılarak, Kozlu Aile Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Tanrı rahmet eylesin. Eşi: Gülay Gezer Çocukları: Hülya, Gökhan, Gürhan Gezer Torunu: Deniz Demirkanlı BAŞSAĞLIĞI Arkadaşımız GÜRHAN GEZER ın babası ŞÜKRÜ 'in vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve tüm yakınlanna başsağlığı dileriz. Publi Media
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle