11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 2002 CU 14 JVUJ-iJ. U J \ [email protected] Dirimart Yalçındağf Arslan ve Neriman Tuna sergisiyle Artîstanburda irkınkyaşam,ikinessamÖZLEMAJ-TUNCK Dirimart, Artîssnfc>ul Çağdaş Sanat Buluş- ması'na Yüksd Atf±m ve Ekrem Yalçındağ'ın resimlerinin yanı aa Kometin hazırladığı, ilk feminist gazeteciltrden Neriınan Tuna'nın ya- şamına ait belgeledea oluşan bir sergiyle kah- üyor. Geçen yıl bit paaruıda yere atılmış. tozlan- mış, çirkin çerçeveferde yatan birhayat bulur Ko- met. Onlarca ödüLfofcoğraf, gezi notlan, gaze- te kupürü arasındasır arkeolog gibi duyumsar kendini; ama kazdıâ ysapı temelleri değil, bir in- sanın geçmişidir. ]C 5O "lerde kadın hakJannı sa- vunmuş, sendikal çdışınalann içine girmiş, Ye- ni Yaşantı dergisinıçıkcarmış. birçok ülkeyi do- laşarak bakanlarla ânüşmüş. ulusal ve ulusla- rarası derneklerder öiiiller almış bir gazeteci- nin, Neriman Tunann hayatidır. Türldye'nin de- ğişimiylebirlikteodabirçöküntüyaşamış, Ko- met'egöre: Kentscniu biraileden geldiği fotoğ- raflardan anlaşıhyor, dolayısıyla bir ailenin çö- küşünü gösteriyontır belgeler ayru zamanda. Neriman Tuna üzeme son bilgiyi ise, ona ya- zılmış bir şiir vernor bize, yıl 1990'dır. Ko- met'in belgeleri eskicride bulduğu zamansa 2000'etarihJeniyor.Bıi iki zaman arasına yayı- lan bir sonu olmalı Tuna 'nın. Yasamını bir ama- ca yatırmış bir kadının hayatını kırka yaJarı bel- geden izliyoruz sergıde - Derme çatma çerçeve- leri, tozlannı bile ahnadan öylece bırakmış Ko- met... Bu trajîk sergmır*, Tuna'nın yaşamından geriyekalanın bizlerin, özellikle de gençlerin bam tellerine dokunmasuıı umuyor ve beldiyor. Süsknıe ve soyutlamayia ilgilenjyor Dirimart'ın bir başka konugu ise 1994"ten bu yana Almanya'da yaşayan genç bir sanatçı; Ek- rem Yalçındağ- Fuarabeşresmiylekanlacakolan sanatçı, yerleştirme (enstalasyon), yağlıboya ko- laj çalıştıktan sonra KiesIeAVski'nin 'Oldürmeye DairBir Fflm'iyle birlikte bir dönüm noktası ya- A şar. "Beni'süsleme' (ornament) kavramı ve so- vurlama ilgilendiriyor" diyor ressam ve "Süslemenin soyut sanat geieneğindeki karşıbğı olan Stella'danPollock'a, Mondnan'dan Male- vich 'e kadar uzanıyor bu temalar"diye ekliyor. Yinelemelerle çoğalan bir soyutlama olan süslemenin sanat olup olmadığı tartışması Alec Riegl'dan bu yana sürmekte hâlâ. Yinelemenin peşinde bir tarz olsa da sürekli birgelişme gös- terdiği, dönemlere ve coğrafyalara göre değiş- tiği de yadsınamaz. Ekrem Yalçındağ ise belir- li bir coğrarya ya da zamana bağh kalmadan hep- siyle ilgileniyor, biryandan da "ÜgUerimibelir- leyen şey yine gektiğbn yerdir" diyor. Işlerinde kullandığı görselliklerin karşılığı- nın doğada olduğunu söylüyor Yalçındağ. "Mı- . lmanya'da yaşayan genç ressam Ekrem Yalçındağ beş, Yüksel Arslan 'Kapital' dizisinden üç resimle fuara katıhrken, Neriman Tuna'nın yaşamından kesitler sunan 40'a yakın belge, unutulmuş bir insanın trajik portresini çiziyor. vaıiak resimteryapıyorum,kullandığım renkie- rin doğada karşılığı var, her gün sokakta karsı- laşüğım renk kombinasyonlannı yaayorunı ya da fotograflıyorum, sonra atölyede resinüiyo- runt'' Düzensizliğe karşı nasıl bir düzeni gösteriyor resimleri? Resimlerine sadece kendi düzeni için- de bakıyor. '1621 Renk' adlı bir resmi var Yal- çındağ'ın ve her renk sadece bir kez kullanıla- rak bulunmuş farklı tonlarda 1621 renkten olu- şuyor. Içerik olarak gündelik yaşamı resme ta- şımak, sokaktaki yaşam çok da beslemiyor Yal- çındağ'ı. *Cezanne,Seurat,EricSatieveFrank Stella'yla bütün hayaümı geçirebüirim*' diyor. Türkiye'yle kurulu bir ilişkisi yok Yalçındağ'ın; daha önce yalnızca bir kez Izmir'de bir sergi aç- mış, kendi resimlerini ise zaten çok zor ve ya- vaş ürettiğini söylüyor, özeliikJeri yüzünden. Görmek, biriktirmek açısmdan yurtdışı çok da- ha çekici onun için. Aralıkta Dirimart'a bir ser- gi düzenleyecek, artık burada da heyecanlandı- ncı şeyler olduğunu düşünüyor çünkû. Yüksel Arslan'ın bfiyflk boyutiu resimleri Dirimart'ın bir diğer sanatçısı ise, geçen se- zon Dirimart'taki sergisinde de örneklerini gör- düğümüz 'Kapital' dizisinden üç resmiyle Yük- sel Arslan olacak. Arslan'ın 1975'te tamamla- dığı dizi, sanatçının 'arture' oiarak adlandırdı- ğı; toprak, bal, yumurta akı, ilik gibi gereçlerle ve özel bir teknikle yapılmış büyük boyutiu 30 resimden oluşuyor. IstanbulBüyükşehirBelediyesiŞehir Tryatnolanperdelerini2 Ekim'de açıyor eçen tıyatro mevsiminde sahnelediği oyunlara yeai sezonda da yer veren Şehir Tiyatrolan repertuvanaa 'Kral Ûlü(şü)yo:', 'Bir Adam Yaratmal', 'Düğün ya da Davul' ve 'Geün ile Kayanana' adlı dört oyun ekledi. Gerçeğin aynası tiyatroKûltfirServisi- 'GündeKaçKezAy- naya Bakr/»rsunuz?'... Tiyatro Haya- (m Aynasıdır' sloganlar.Ia yola çıkan tstanbul Büyükşehir Bdedhesi Şehir Tiyatrolan, 2002 - 20O; tiyatro mev- siminin açılışını 25 EyfJ sabahı, saat 11 .OO'de YıldızParkı Mâa Köşkü'nde, Genel Sanat Yönetmeru Vıırullah Tun- cer, yönetmenler ve oyırculann katıl- dığıbasınaaçıktoplantıia gerçekleş- tirdi. Toplantı, Şehir Tiyirolan oyun- culannın sunduğu özel psteriyle baş- iadı. Istanbul BüyüJcşehir f'-ediyesı Şe- hir Tiyatrolan, repertvrınna kattığı dörtyeni oyunla birliktf .edi sahnede toplam 15 oyunJa, 2 Etn'de 'perde' diyecek. Geçen tiyarro levsimı 'Lü- kûs Hayat', 'Aşk-ı Merjna', 'MeraJd', •Otneflö', 'UnutulanAcian', 'Schwe\k H. Dünya Savaşı'nda',' lnş Operasyo- •ı', 'SeneyeBugûn', ^üejeketimden ksan Manzaralan F, 'S^nem Kocanın Kurnaz Kansı' ile seyiırccarşısına çı- ian topluluğun reperrırvnna eklediği oyunlardan biri, Rumes-ı )yun yazan Ej^enelonescu'nun 'KjnOlü(5Ü)yor' adlı güldürüsü. LaleArsto'ın Türkçe- ve çevirdiği oyunu, E n ^ j AJkan yö- Dünya Savaşı'nda" netiyor. Oyunun dekor tasanmı Nunıl- lah 1\ıncer'e, kostüm tasanmı Duygu Türkekul'a, ışık tasanmı Mustafa Tür- koğhına. efekt tasanmı ise Levent Ak- man'a ait. 'BirAdam Yaratmak", NecipFazıl Kı- sakürek'in Munsin Ertuğrul'un isteği üzerine yazdığı biroyun. MahmutGök- göz'ün yönetmenliğıni yaptığı oyunun dekor tasanmını Nurullah Tuncer, kos- tüm tasanmını Gamze Kuş, müziğini NurettinÖzsuca, ışık tasanmını Murat Işçi, efekt tasanmı da Ersin Aşar üst- lenmiş. HaşmetZejtek' in yazıp NurhanKa- radag'ınyönetüği 'Düğünyada Davul', Anadolu düğün geleneklerinden yarar- lanıüarak 'sejirfik q\Tin'tarzında sahne- ye taşınıyor. Giysi ve çe\Te tasanmım Feyza Ze^"bek'in gerçekleştirdiği oyu- nun özgün müziği Sadık Gürbüz'e, müzik düzenlemesi SeKra Atakan'a, koreografisi Salima Sökmen'e, ışık ta- sanmı CengizÖzdemir'e, dramaturji- si ise Zuhal Ergene ait. Bu tiyatro mevsimi topluluğun ilk kez sunacağı oyunlardan sonuncusu Italyan oyun yazan Carlo Goldoni'nin 'GeKnfleKaynana' adlı oyunu. Konuk Italyan yönetmen AngeJo SaveDo'nun yönettiği oyunu, Neval Barias Türkçe- ye çe\irmiş. Dekor tasanmım Rrfkı De- mirefli, kostüm tasanmını Nihal Kap- langıKaya, ışık tasanmını ise ÖzcanÇe- lik üstlenmiş. Z.KAŞKİTAP ŞNLİĞI14EKİM'DE YAZAR VEÇİZERLERİNKATILIMfYLA BAŞUYOR Amaç kitap sevgisi aşılamak Kültür Servisi- Yenidla Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Dergisi Kaş "M"3isilciliği tarafindan düzenlenen 2. Kaş Kitap Şenliği^. 4 Ekim Pazartesi günü yazar ve çizreerin kahlunı ve Kaş Belediyesi Toplantı Salonu'nda^ ülacak standlarla kitapseverlere 'roerhaba' diyeceBı!Caş ve köylerinde eğitim gören ilköğretim çağı^rûki çocuklara ve gençlere kitap sevgisi kazandırmü amacıyla düzenlenen etkinjik şair, yazar, akacsiaisyen ve çizerlenn katılımıyla 20 Ekir»; kadar devam edecek. Söyleşi, şiir dinletisi, panel, konferans ve karikatür sergilerinden oluşan zengin bir izlencesi olan şeniik kapsamında çocuklara ücretsiz kitap ve dergi dağıtılacak. Etkinliğe Prof. Dr. Alpaslan Isıkh, Öner Yağcı, Işıl Özgentürk, Sami Karaören, Haydar Ergülen, Prof. Dr. Çetin VetJdn, Aytunç Altındal Cengiz Özakmcı, Ece Temelkuran, Sezai Sanoğlu, Cihan Demirci, Mahmut Makal, Metin Demirtaş, Uğur Özakıncı, Murat Yıhnaz Vıldınm. Giray Ercenk. Metin Aydoğan, Birnur Şener, Kemal Özer, Aptüiika ve OJal Ü^en'in katılacağı bildirildi. EN KULÜPLERİFEDERASYONU: Türktye'deifade özgürlüğü kısıtlıKültür Servisi - Uluslararası PEN Kulüplen Federasyonu'nun 68. Kurultayı Makedonya'nın Ohrid kentinde yapıldı. Kurultayda PEN Türkiye Merkezi'ni başkan Üstün Akmen ile Prof. Dr. Aysu Erden temsil etti. Federasyonun "Hapisteld Yazarlar Komitesi''nin raporu üzerine, Prof. Dr. Aysu Erden'in bir konuşma yaparak; Türkiye PEN Merkezi'nin değişik dillerde yazılmış olan yazın yapıtlannın, araştırmalann, çevirilerin farklı diller konuşan, farklı ulus, kültür, ırk, etnik grup ve dinsel inançlara bağlı yazarlar, okurlar, eleştirmenler, yayıncılar, gazeteciler tarafindan yaş., ırk, din farİdılıklanna bakılmaksızın tartışılmasından yana olduğunu ve bu tartışma ortammı sağlamak için uğraş verdiğini anlattığı belirtildi. Söz konusu raporda, Türkiye'de ifade özgürîüğünün endişe verici boyutlarda kısıtlandığına değiniliyor, yarguıın değişik kademelerinde ve devlet güvenlik mahkemeleri nezdinde 456 yazar, gazeteci, yayıncı hakkında ifade özgürlüğü haklannı kullandıJdan gerekçesiyle dava açılmış olduğu voırgulanıyordu. Etnik haklar konusunda düşüncelerini açıklayan yazarlar ve bu yazarlann düşüncelerini yayan yayuıcılar hakkında da çok sayıda dava açıldığının açuclandığı raporda; Mehmet Uzun'un ve yaymcısı Hasan Öztoprak'ın, Amerikalı yazar Jonathan Randal'ın üç kitabmın çe%irisini yayımlayan yayıncı Abdullah Keskin'ın, Lazlann etnik sorunlannı irdeleyen yapıtı nedeniyle yazar Sebna Koçiva ile yayıncısı Muammer Akyüz'ün, Rum Pontus azınlık XENKulüpleri Federasyonu Kurultayı'nda 'Hapisteki Yazarlar Komitesi'nin sunduğu raporda Türkiye'de ifade özgürîüğünün endişe verici boyutlarda kısıtlandığına değinildi ve 456 yazar, gazeteci, yayıncı hakkında ifade özgürlüğü haklannı kullandıklan gerekçesiyle dava açıldığı olduğu vurgulandı. grubu ile ilgili araştırmalar yapan ÖmerAsan'ın, Aleviler ile ilgili yazılanna ilişkin olarak Neşe Düzei ve Hasan Çatalkurt un da adlan anılıyordu. Bütün bunlann yanı su^, Diyarbakır'da işkence mağdurlannın tedavisi için rehabilitasyon merkezi kuran bir grup doktor hakkında, ülkede değil bölgede yasaklanmış bir dergi ile bir ilaç firmasından gönderilmiş eşantiyonJan bulundurduklan için açılmış davalardan söz ediliyor ve "Türldye'de siyasi otoritc üisanHaklan Evrensel BOdirisi'yle güM'nce alüna annmış ifade özgürlüğü haklannı ihlal etmektedjr" görüşüne yer veriliyordu. Raporda aynca, siyasi otoritenin bu konularla ilgili tüm açılmış davalan iptal etmesi, kabul ve taahhüt edilmiş tüm uluslararası yasa ve kurallan ihlal etme yetkisini kendilerine tanıyantüm yasalan yeniden gözden geçiımesi de öneriliyordu. 66 ülkeden 250 yazann katıldığı ve yedi gün süren kurultayda, Makedonya PEN'inin konuğu olarak Ohrid'e gelen Eşber YağmurdereH'nin katıldığı panelin yoğun ilgi gördüğü de vurgulandı. PEN Türkiye Merkezi'nin 14 Şubat gjününün bundan böyle "Dünj'a Öykü Günü" olarak kutlanmasına ilişkin tasansının ise, ilke olarak kabul gördüğü, oylamarun Uluslararası PEN'in içtüzüğü doğrultusunda gelecek kurultaya bırakıldığı; bu arada pek çok PEN Merkezi tarafindan "Omırsal Üye"liğe kabul edilen, yakın geçmişte yitirdiğimiz Türk yayıncı Ayşenur Zarakol'un da saygı duruşuyla anıldığı edinilen bilpiler arasında. YAZIODASI SELİMİLERİ Kestaneli Üıüpas n*amvayr (2) Evimizin Tek Istakozu'nda kestane kara sevd lısı halamızı anlatmıştım; hani şu, kestaneden b çeşit yemek, reçel, şekerleme, her şey kotan Bursalı halamız. Fakat bir başka kestane tutkunu daha varmı Geçenlerdeöğrendim. Nazan Hanımefendi'yleg' çenlerde tanıştjm, o anlattı. "Ben sizden çokbüyüğüm. Mamafîh yazıların bizim nesle hitap ediyor" dedi. Birlikte çay içiyoı duk. IstanbuFu fanus altında tutan gri gökyüzür den yakındık. Nazan Hanımefendi yanm yuzyıl öncesine dön dü, genç kızlığının Büyükada'sına şöyle bir uzanı verdi. Kotralarfalangeçiyordu. Hanımlar büyük ha sır şapkalanyla Yörükali'ye, plaja gidiyorlardı. Biz bir köşkte konakladık. Bahçesindeki mimo za, şubattan bu sıcak yaz sonu gününe, inatla aç- maya devam ediyor; san ponponlannı gözler ok- şansın diye kimselerden esirgemiyordu. Sonra c "rayiha"\ O baygın mimoza kokusu, koşkün bahçesinde, hasır koltukta oturan Amerikalı misafiri kendinden geçirmiş. Amerikalı misafirin bir yazar olduğu bi- liniyor ama, ne yazdığı konusunda hepi topu bir iki kişinm bilgisi var: Mr. Tennessee Williams dün- ya çapında ünlü bir tiyatro yazan, yani "p/yes"ler yazıyor... Sabahleyin bir iş için Istanbul'a inen "Refia Tey- ze", bilmem kaç vapuruyla geri dönmüş. Elinde "fi- le". "Ayolbu sene sonbaharpek erken geldi! Kes- tane çıkmış..." diyor. Refia Teyze; filesindeki bü- yücek kesekâğıdını çıkanyor. Tam birkilo kestane almış. Ondan sonra bir telaştır başlryor Kestaneyi gören Mr. Tennessee VVilliarns, mimo- zayı, san ponpon çiçekleri, rayihayı falan unutup, "Pasta yapacağımJ" diye tutturuyor. Hemen şim- di kestane pastası yapacak. Köşk sahipleri Amerikalı konuklarının hatırını kı- racak değillerya... Aşağıda, Panayot'un "lüksçe" bakkalına koşturuluyor; süt, bitter çikolata, mar- garin, vanilya aldırtılıyor. Şeker evde var. Refia Teyze'nin kestaneleri apar topar soyulu- yor. Herkesin elinde bıçak, çakı. Kaynar suya ba- tınlan kestanelerin iç kabuğu da soyuluyor. Ten- nessee buyruk üstüne buyruk yağdırıyor; kesta- neler vanilyalı sütte iyice haşlanacak, bir tutam tuz serpilecek! Püre makinası nerde?! Nazan Hanımefendi -o zaman genç kız- hizmet- çiye tercüme ediyor. Aslında Ingilizcesi pek par- lakdeğil, "mamafih"anadiligibi Fransızca biliyor. Mr. VVilliams'la iki dilde konuşuyorlar. Hizmetçi püre makinasını getirdi. Kestaneler ezildi; Tennessee püreyi şekerle yoğuruyor. O ka- dar becerili ki, insan, "acıklıpiyesler" yazdığı söy- lenen bu kumral, bıyıklı adamın mutfaktan çıkma- dığını sanır... Ne zaman vakit bulup yazıyor kuzum? Tennessee, yoğurduğu püreye, küçük parçala- ra böldüğü margarini, hizmetçinin benmari yönte- mi erittiği acı çikolatayı ekliyor, yine yoğuruyor. Derken portakal kabuğu rendesi istiyor. Köşk- tekiler şaşınyoriar. Bütün Büyükada'yı ev ev do- laşsalar, bu mevsimde portakal kabuğunu kimden bulacaklar? Nazan Hanımefendi, "Çok pratik bir tarafım vardır" diye ekledi; kıştan kalma portakal reçelini etli kısımlanndan ayınp küçük küçük böl- müş, biraz ağdalı ama ne yapalım... O da eklenmiş. Hamur, yağlı kek kalıbına otur- tulmuş, şekillendirilmiş, hemen buzdolabına, "buz yapan kısma" konmuş. Mr. VVilliams yine bahçeye geçmiş, Adalar'ın gü- zelliğinden, Istanbul'u çok sevdiğinden söz açmış. Bir iki saat sonra yerinden fırlayıp kestane rulosu- nu kek kalıbından çıkarmış. Yine hizmetçinin hep benmari yöntemiyle erittiği bitter çikolatayı boca etmiş, kaşık ve bıçak yardımıyla düzeltmiş. Kes- taneli pasta hazırmış. Mr. VVilliams'ı Büyükada'ya davet etmiş olan Veli -RefiaTeyze'nin oğlu-, "Ooo.'A Streetcarna- med Desire pastası!" diyormuş da, başka bir şey demiyormuş. Nazan Hanımefendi, çayından biryudum aldık- tan sonra, "Bunca sene geçti; Veli'nin niye 'A Streetcar named Desire pastası' dediğini hâlâ an- layamadım, basbayağı kestanelipastaydı" dedi. Gülümseyerek bakıştık. Takvimde tz Bırakan: "Uzaklara gidip geldim." kendi yayını, 1966. Fikret Ürgüp, Van, K Ü L T Ü R İ Ç t Z Î K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle