13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 2002 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] AÇI I. MUMTAZ SOYSAL Siyasal Partilere Açık Mektup Yardımsız Çözüm ALMANYA'DA Sosyal Demokratlarla Yeşillerin seçim kazanmasını, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelıği açısından olumlu bir gelişme sayanlar çok olacaktır. Bir bakıma, doğrudur da böyle bir versayım. Yeter kı, müzakerelere başlama ısran ile "Tarih verilsin" biçimindeki anlamsız istek birbirine kanş- tırılmasın. Normal olarak "Müzakerelere başlana- cak" karan verilir ve formalitelere ilişkin hazırlık çalışmalarının hemen ardından müzakere başlar; eksikler de, Türkçenin "Kervan yolda dûzülür" sö- zünde olduğu gibi, yolda tamamlanır. Yoksa, "Şun- laryapılırsa, şu tarihte müzakerelere başlanacak- tır' biçiminde koşullara bağlanmış bir kararın da- ha öncekilerden farklı biranlamı yoktur. Bu bağlamda, Kıbrıs'ta çözüm koşulunun da hem Helsinki bildırisinde, hem Katılım Ortaklığı begesindeyeraldığını unutmamakgerekiyor. Böy- le olunca, o konuda içte ve dışta gösterilen sabır- sızıklannartması beklenmelidir. Ne var ki, yine hem içte hem dışta sabırsızla- nanlann, müzakere eden taraflardan beklen- tilen yanında, bir de durup kendi kendilerine sor- maları gereken bir şey var: Acaba, içtekıler ve dış- takiler çözümü kolaylaştırmak içın kendilerinden beklenenleri yapmakta mıdıriar? Önce, dıştakiler ve en başta da Birleşmiş Mil- letler. Acaba, çeyrek yüzyıldır olup bitenlerden sonra, "Çözüm ille de federasyon biçiminde olsun "da ıs- rar ne ölçüde gerçekçi ve çözüme ne kadar yar- dımcıdır? Hele son görüşmedöneminin "Hertüıiü çözüm konuşulacaktır" diyerek Türk tarafınca başla- tıldığı ve bu kabul ediierek masaya oturulduğu dü- şünülürse. Federasyon tezinin 1974'teki Ikinci Harekât son- rasında Türk tarafınca önerildiği, 1977Doruğu'nda kabul edildiği, hatta 1983'te KKTC ilan edilirken tek- rarlandığı birgerçektir. Ama, o zamandan beri kar- şı tarafın bu çözüme yanaşmadığı ve tek devletli sonuç elde etmeye çalıştığı da bir gerçek. Bu tu- tuma karşı Türk tarafının genellikle "konfederas- yon", yani "gevşek birleşme" yaklaşımını bir an ön- ce çözüme götürücü pratik çare olarak kabul et- mekgerekmiyor mu? Birleşmiş Milletler'in aradan geçen uzun süreye karşın, fırsat buldukça, hâlâ fe- derasyondan söz eden karariar alması çözüme yardımcı olmak sayılamaz herhalde. Bu tutumdan vazgeçme zamanı gelmemiş midir? Uluslararası an lamsız ve insafsız ambargolara yol açan tutumlardan da? Içtekilerın de, karşı taraftan sızdınlma yanıltıcı ha- betier sonucu Türk tarafını "uz/aşmaz"lıkla sü- rekli suçlamak yerine, dıştaki bu tutumlann değiş- tirilmesi için tepki gösterip çaba harcamalan ge- rekmez mi? Bu tepki ve çabalar olmazsa, doğru ve hakça çözüme kolay varılır mı? • Siyasal partilerin hukukun toplumda vazgeçilmez birinci olduğunu anlamalan şarttır. Hukuk iddialı bir iştir. Ana karnından başlayıp ölüme kadar her adımda, her nefeste insanı takip eden, ona yön veren, onu denetleyen, disipline ve düzene sokan. başkalanna karşı koruyan, gözeten, gerektiğinde cezalandıran başka bir güç var mı? Elbette yok. Prof. Dr. Erdener YURTCAN 3 Kasım 2002. îsmimiz kadar bize yakın, belle- ğimize kazınmış bir ta- I rih o. Nasıl unuturuz, onunla yanyoruz, onun- la kalkıyoruz. 0 gün, gelecek beş yıl için ülkemizin yasalannı ya- pacak, bizi yönetecek, belki de AB'nin kaçtı kaçıyor denilen tre- nine bizleri bindirecek kişileri Ankara'ya yollayacağız. Kula- ğımıza gelenler pek bir hoş. Ki- mileri terzilerin işi yolunda, la- civert provalar başladı, diyor. Ama öte yandan 97 santim uzunluğundaki görücü listesine girenlerde bir naz bir niyaz, sor- mayın gitsin. Öyle ya, önlerin- debirbarikat,adınayüzde lOül- ke barajı diyorlar. Bunu aşmak ya da aşamamak, işte bütün me- sele bu. Dunım böyle olunca, yapılan kamuoyu yoklamalanna göre, aştım - aşamadım sonucunu gö- rüp girişilen manevralar. Bunun adı ince siyaset. Oysa sözün özü, ittifak yapalım, barajı indirelim feryatlan, barajın altında kal- mak korkusu. Bu konuda -moda deyişiyle- medyamızın aktardıklanna gö- re, barajın üstünde kalacaklar da birkaç partiyi geçmeyecek. O zaman görünen köy kılavuz is- temez. Türkiye yakın bir tarih- te yeni bir seçim için kollan sı- vamak zorunda. Cumhurbaşka- nı'nın geçenlerde sözünü ettiği, TBMM'yi feshetme yetkisini kullanmak zorunda kalması. Ni- çin, hükümet kurulamadığı, ül- ke yönetimi oluşturulamadıgı için. Oysa bu erken seçimin te- mel amacı neydi: yaşanan büyük ekonomik knzden çıkmak için, sorunlan aşmak için, AB'nin kapısını çalarken, güçlü bir hü- kümete sahip olmak gerektiği için, erken seçim. Bu erken se- çimin bu amaçlara ulaştırmaya- cağını söylemek kehanet hiç de- Bir de madalyonun öteki yü- zü var. Her seçim para demek, bütçeden büyük harcamalar de- mek. Yuvarlak hesapla 180 tril- yon lira seçim harcaması-t-siya- sal partilere devletin parasal des- teği. Biz bunu nasıl karşılayaca- ğız? Partilerin seçim bildirgeleri denilen vaatler listeleri de peş- peşe açıklanıyor. Sayfa sayıla- nnı görenler ve duyanlar sakın heyecana kapılmasınlar. Biraz kaba mı kaçacak, bilmiyorum, eski tas, eski hamam. Bir dolu eskimiş sözler, cek'lerin cak'la- nn tekranndan başka bir şey de- ğil. Zaten onlar da yuvarlak söz- ler, kalıplar. îçlerinde somut bir şeyler ararsanız, bulacağınızı pek sanmıyorum. Hukukçu kimliğimle bu me- tinlerin içine giriyorum. Gör- düğüm manzara şudur: Hukuk reformu yapılacaktır. ferde hu- kuk güvenliğı sağlanacak. huku- kun üstünlüğü egemen olacak, yargı hızlı ve etkin çalışacak, ınsanlar hakka ve adalete kavu- şacaklardır. Işte özeti bu. Biz bunu kaç kez okuduk, kaç kez dinledik. Elde ettiğimız nedir? Oysa siyasal partilerin hukukun toplumda vazgeçilmez birinci olduğunu anlamalan şarttır. Hu- kuk iddialı bir iştir. Ana karnın- dan başlayıp ölüme kadar her adımda, her nefeste insanı ta- kip eden, ona yön veren, onu denetleyen, disipline ve düze- ne sokan. başkalanna karşı ko- ruyan, gözeten, gerektiğinde ce- zalandıran başka bir güç var mı? Elbette yok. O zaman ne yapmalı politi- kacılar? Hukuka gereken önemi vermeli, nasıl mı, işte böyle. Şunlann altına imza atmalı. Anayasadan başlayarak, kişi hak ve özgürlüklerini yeniden ele almak. Medyada cılız seslerini artık pek de duymadığımız ikin- ci paket ne oldu? Yargıç bağımsızlığını ve sav- cı güvencesini sağlamak. Ku- rulacak iki yeni üst kurulla, bu meslek mensuplannın yöneti- mini bu meslekten olanlara ver- mek. Siyasal iktidann bu güç- lerin içine girmesine, işine ka- nşmasına engel olmak. Bu meslekleri cazip hale ge- tirmek. Hak dağıtmak gibi ulu bir görevi yapanlara önce iyi eğitim vermek, sonra cüzdan endişesinden kurtarmak ve sağ- lıklı görev beklemek. Adliyeleri Remington'lardan kurtarmak, çağdaş olanaklarla donatmak. Adliyeleri gerçek adalet saraylanna kavuşturmak. Yıllardır süren, yargıyı hız- landırma feryatlannın yanına, güvenceli yargı amaçlannı yer- leştirmek. Sorunun normlarda değil, o normlan uygulamakla yüküm- lü olanlarda olduğunu görmek. Adliyenin iş yükünü azalt- mak. Adliye dışı sulh yollannı çoğaltmak. Cezada suç olacak- la olmayacak olanı yeniden kan- tara vurmak. Yüksek mahkemeleri yeniden yapılandırmak Yargıtay'ı ve Da- nıştay'ı iş altında eziliyoruz, hu- kuk üretemiyoruz -kısmen hak- lı- yakınmalanndan kurtarmak. Hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak. Parasızlıktan hakkına ka\-u- şamayanlara kucak açmak. Barolan güçlendirmek, avu- katlığı layık olduğu yere oturt- mak. Bunun için Adalet Bakan- lığı 'nın barolar üzerindeki vesa- yetini kaldumak. Genç avukat- lan doğru yönlendirmek, sınav- la avukat olmanın çok daha iyi bir başlangıç ve gurur kaynağı olduğunu pekiştirmek. Memur yargılaması kurallan- nı, memurlar için bir yargılan- mama zırhı olmaktan çıkarmak. Bunlar yapılacaklann yalnız- ca bir bölümü. Haydi politikacılar, sıra sizde! Seçim Anıları... Av. HalİS ÖZDEMÜt, Istanbul Bamsu Di okutari INGILIZCE vardı. Yetişkinlere, çalışanlara, ilkögretim öğrencilerine Tel: 0216 - 346 26 25 • 345 11 29 Huzur Giyim Yanı Kadıköy - İstanbul amdan düşüp ağ- (nlar içerisinde kıvranan birisi- ne, "Yardım için gidip doktor getireKm" deni- Iince. verdiği cevabı bi- liyorsunuz: "Daha önce damdan düşen birisini bana getirin." CHP'nin muhalefete geçmesinden, 12 Eylül paşalannın azizligine uğ- radığı ana kadar tüm ku- rultaylara delege olarak katıldım. O kurultaylar çok renkli geçerdi. Ta- nınmışlar, Kurtuluş Sava- şı'ndan gelen yaşlı poli- tikacılardan tutunuz da yazarlar, gazeteciler ve zevkle dinlenen politika- cılar vardı. Bunlardan bi- risi de Trabzon Millet- vekili FaikAhmet Barut- çu idi. O güzel Karade- niz şivesiyle, "Arkadaş- lar, poBtikacınm en ataî- hsı; sabahleyin kahvaltı sofrasında beynini yer, sonra sokağa çıkar" de- mişti. Doğuda 15 ilçeden olu- şan bir ilde CHP ilçe baş- kanı olarak çalıştım. O ilde baro başkanlığı da yaphm. Bu süre içerisin- de (1954-1979) beş kez milletvekili aday adayı, bir kez de senatör aday adayı olarak parti içensin- de girişimim oldu. Ön- seçim zorunluluğu vardı partilerde, hem de yar- gıç huzurunda. Bir ay- T H E HUMAN BODY TEKNOLOJİ VE CESARET BU BELGESELDE BİR ARADA DOĞUMDAN ÖLÜME YAŞAMIN HER ANI BELGELENDİ KATILDIĞI HER FESTİVALDE ÖDÜL K A Z A N D I GÖSTERİLDİĞİ HER ÜLKEDE İZLENME REKORU KIRDI 6 0- BUGUN 22:05 IKİNCİ BOLUM 6cr dan fazla bir zamanda 15 ilçe ve 700'den fazla köy dolaşırdık. Ateşten göm- lekti o önseçimler. Doğ- ru dürüst ulusal istenci de yansıtmazdı. Bölge ağalannın dedilderi olur- du, delegeler de o doğrul- tuda oy verirdi. Bulunduğum ilçeden ve etranndaki beş alhsın- dan, bölgede tanınmış ol- mam nedeniyle yüzde doksanlann üzerinde oy alırdım; güney ilçelerin- den de aldığım oylar sı- fır, bir. iki veya birkaç oyu geçmezdi. Altı genel seçimde hep böyle oldu. Karşımda olan ve benim Meclis'e gitmemi iste- meyen, ağabey diye ses- lendiğim şimdi merhum olan zata "Niçin bunu ya- pıyorsunuz, Meclis'e git- memize engel bir şey mi var" dediğimde, "Sen okuryazar ve akh başın- da bir adamsın, seni gö- tûrmem" demişti. Kim- leri götürürdü, biliyor mu- sunuz? Sınıf arkadaşla- nnı, yakın dostlannı, ak- rabalannı ve yalakalan- m. Selameti îstanbul'a gelmekte buldum. Bunlan neden yazıyo- rum? Gönülden bağlı ol- duğum bir partiden aday olamadım diye hiçbir za- man istifa edip başka par- tilere geçmeyi düşünme- dim. Halen de bu parti- nin başanlı olmasından yanayım. Herhangi bir siyasi partiyi bakan veya üst düzeyde sıfat takına- rak tanımayanlann son zamanlarda çıkarlan ge- reği başka partilere geç- tiklerini görünce, benım veya benim gibi bir ve- ya birkaç kez damdan dü- şenlerin hallerini düşü- nüyorum. Saflığımızı ba- ğışlasınlar. Meclis'e gitmek, ve- rimli olmak, siyasi parti- lerin genel başkanlanna hazır olda durmadan ça- lışmak elbette ki çok iyi bir şeydir. Fakat son gün- lerde olanlar gibi, bir ge- cede birkaç partinin ka- pısını çalmak, asla. Mec- lisimizdeki muhteremle- nn sıfatı meslek değil, belirli bir süre için gö- revdir. Ama ölünceye ka- dar o yüce Meclis'i terk etmeden, onun nimetle- rinden faydalanmak is- temeleri İcendi açılann- dan haklıdır. Maaş çok, nüfuz çok, hele bir de kı- yak emeklılik var ya. Kim istemez bunu? Sosyal denge yok biz- de. Kırk sene çalışıp emekli olanlara devletin katkısı belli. Bir de has- belkader Meclis'e gidip de bir devre olsun kalıp aynlan sayın milletvekil- lerinin emekli maaşlan- nı düşününüz. 1976 yıhn- da SSK'den emekli ol- dum. Halen aldığım emekli maaşım 240 mil- yon liradır. Olsun ne çı- kar? Şimdiye kadar kim- selere minnet borcum, yalakalığım da oünadı. Seksen yaşımın üzerinde- yim, 56 yıldır bu mes- lekteyim, yine de cüppe- mi sırtıma takıp çalışabi- liyorum. Benim âcizane düşün- düklerim: Bugünkü seçim kanu- nu ile Meclis'e gidenle- rin ulusal istenç (ulusal irade) ile ilgilen yok. Tek parti zamanında birinci ve ikinci seçmenler var- dı. Parti kademelerinin etrattan layık görüp tes- pit ettiği tanınmış insan- lar seçtirilirdi. Bugün ise parti genel başkanı eline kalemini alıp şu ya da şu olsun diyebiliyor. Ulusal istencin daha sağlıklı yansıtılabilme- si için, Siyasi Partiler Ya- sası'nı değiştirip yargıç huzurunda geniş kap- samlı önseçim yapıhna- sı zorunlu tutulmalı. Bu suretle Meclis'e gelen seçme üyeler de parti ge- nel başkanlannın dikta- sından kurtulmuş olurlar. Daha serbest konuşur- lar, bir dahaki seçimler- de seçmenlerine güve- nirler. Meclis'i gençleştirmek ve mümkün olduğunca bayanlann daha çok se- çilip Meclis'e girmele- rini sağlamak, hele genç- lerin önünü tıkamamak, onlara fırsat vermek, gi- denleri de ölünceye ka- dar orada tutmamak ge- rekir. Daha önce dam- dan düşmüş birinin uya- nsı olsun benden. Çağdaş Yaşamı Destekleme Demeği ne yapıyor diye merak ediyorsanız: Anadolu'dan yüksek öğrenime gelen gençleri burslarla desteklemek, Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak amacıyla çalışıyoruz. Tum bunlar içın sızlenn her türlu desteğınızı beklıyor ve birlıkte büyük hızmetler sunmak ıstıyoruz Gtmrl Meritez ^mai SeJ** .V) 10 j*&*ww fülOVJ ttatıbni Tel 1212 J5J44 JipbxFOİB. 02122526595çyLMc*ldor%' uuucyddr PENCERE Kiliselen Kışlamız.. İstavroz Kılıcımız 1991 'Milat'tr, o yıl Sovyetleryıkıldı... Bir solcu dedi ki: - Daha önceki yıllarda mahkemelerden başımı alamazdım, on yıldan bu yana adlıyeyi unuttum, mübaşirin sesini özledim.. - İyi ya, dedim, kurtuldun!.. - Yok, dedi, ağrıma gidiyor. - Neden?.. - Sanki devlet bana eskisi gibi önem vermiyor diye bozuluyorum... • Devletin işi gücü artık "komünist"\e değil "mür- teci"y\e uğraşmak... Komünistle becelleşen devlet, demokrasiye ters düşüyordu... Çünkü sosyalizm ve komünızm, emekçi halkın ideolojısı olarak 20'nci yüzyılda yoğunlukla siyasal- laşmış bir akımdır; demokrasilerin tarihinde ve bu- gününde yaşanan sosyal olayın fıkirsel özünü oluş- turur... Demokrasinin beşiği Avrupa'da seçimler sağ ile sol arasındaki hesaplaşmadır!.. Bizde ise bir yanda sağ ve sol partiler.. öte yanda dinci partiler.. Devletin de son yıllarda işi gücü dincilerle nasıl baş ederim diye uğraşmak... • Avrupa'da demokrasi eski dinci devleti yıkıp ki- lise iktidanna son vererek yeni devleti laikleştir- mekle kuruldu... Peki, Türkiye'de "çokpartili rejim"\r\ içeriği na- sıl oluştu?.. Laıkliğe karşı cami iktidannı kurmak sa- vaşımı demokrasıden sayılabilir mi?.. Türkiye'nin ikinci Dünya Savaşı'ndan bu yana dra- mı çok partili rejimde Aydınlanma'ya ve laıkliğe 'karşı-devrim'\n demokrasi sanılmasıdır. Bu çarpıklık bizi sonunda nereye getirdi?.. Şu halımize bakın, birinci partimızTayyip'in 'Ta- kıyye Partisi' oldu. Merkez sağın ve merkez solun parçalanıp eriyerek meydanı iki adet dinci partiye bırakması demokrasiyle bağdaşır mı?.. Denebilir ki: - Halk böyle istiyor!.. Büyük yanılgı ve saçmalık!.. Halk üzerine yalan dolana gerek yok!.. Iran'daki molla rejimini de bu mantıkla ve bu kafayla 'Halk istiyor' diye demokrasiden saymak gerekır. • Tayyip Erdoğan Yargıtay 8'ıncı Ceza Dairesı'nin karanna karşı AIHM'ye (Avrupa İnsan Haklan Mah- kemesi'ne) başvurdu... Aferin!.. Tayyip'in ünlü manzumesi nasıldı: "Camiler kışlamız.. Kubbeler miğfehmiz.. Minareler süngümüz.." Tayyip Bey demek ki Islamcılıktan umudu kesip Batı dünyasından medet ummaya başladı; okudu- ğu manzumeyi değiştırdı; artık dıyor ki: Kiliseler kışlamız.. Kubbeleri miğfehmiz.. Çan kulelen süngümüz!.. İstavroz kılıcımız.. Biz Türkiye'de tarihitersineçevirdik, laikliğe kar- şı savaşımı demokrasi sayan çarpık rejimde şallak mallak olduk... Bınmişız bir alâmete Gidiyoruz kıyamete... BAŞSACLICI Başkanımız Prof Dr. Gencav GURSO\ r 'un babası MUSTAFA GÜRSOYvefat etmıştır. Kendisine ve tüm aılesıne başsağlığı dıleriz. tstanbul Tabip Odası Yönetinı Kuruhı VEFAT Eski Adliye Nazırlarından Darülfünun Hukuk Müderrisi merhum Mehmet Celalettin Bey ile merhume Emine Zekiye Hanım'ın kızlan; Avukat merhum Yusuf Kenan Antel, Kimyager merhum Ihsan Celal Antel, merhum Prof. Dr. Sadreddin Celal Antel, Bestekâr merhum Necip Celal Antel'in kız kardeşleri; Melek Antel. Handan Antel, Afif ve Oya Antel, Şerif ve Rânâ Antel'in halalari; merhum Prof. Dr. Ihsan Ozdoğan'ın eşi; Prof. Dr. Mehmet Celal Ozdoğan'ın annesi; Nisan, Çınar ve Kiraz Ozdoğan'ın bir tanecik babaanneleri Prof. Dr. Belkıs Özdoğan Doğum, İstanbul 1912 24 Eylül Salı sabahı Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 26 Eylül 2002 Perşembe günü saat 11.30'da İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde yapılacak törenin ardından Beyazıt Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra, eski Topkapı Mezarlığı'ndaki Aile Kabristanına defnedilecektir. Ailesi Heidelberg Konservatuan'nın Piyano Öğretmeni LEYLA PAMİR öğrenci bekliyor. Tel: 0 216 336 54 64
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle