Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17EYLÜL2002SAU
14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Tiyatnokitaplığında güz tozuTiyatro kitaplanm kutsaldır. Çok zor bir ara-
ya getirildiklen için. Bu kitaplar, kitapçı vit-
rinJerinin en göz alıcı noktalannda yer almaz-
lar. Çünkü kolay satılmazlar. Bu nedenle. "ti-
yatro kitaplan" köşesi yapma inceliğini gös-
teren kitapçılarda bile piyasadaki tiyatro kitap-
lannın ancak yirmıde birini görebilirsiniz. Da-
ğıtıcıdan. alınabılecek en az sayıda alınrruş, ne-
den sonra tükenenin de yeri doldurulmamış-
tır.
Roman okumayı seven ailemden bana hiç ti-
yatro kitabı mıras kalmadı. LJzun yıllar önce.
kitapçılann en izbe köşelerinde saatler geçire-
rek bulduğum bir iki "ilkd" kitapla başlamış-
tım kuramsal tiyatro kitabı toplama işine. O "bir
iki" ilk kitaptan biri, sanınm Memet Fuat'ın
"Dûnya Tiyatn) Tarihi"nin ilk baskısıydı.
ABD'ye öğrenci olarak gittiğimde. New
York'un Grenvvich Village'indeki sıra sıra ki-
tapçılan görünce deliye dönmüştüm. Broad-
way'le 53. Sokak'ın kesiştiği noktadaki The Dra-
ma Bookshop ise başlı başına bir ayncalık su-
nardı tiyatro kitabı okurlanna. Aynı kitapçıdan
New York'a her gidişimde edindiğim kitaplar
yalnız benım değil. benden sonraki bırkaç öğ-
renci kuşağının da bir parçası oldu. Bu süreç
içinde yıtınldiler. bulundular. çarnura düşen-
ler, üstlerine çay. mürekkep dökülenler, silinip
temizlendi, parçalananlar yeniden ciltlendi, bir
bölümü ise tıpkı insan gibi yıllar içinde yıpra-
na yıprana yaşlandı... Dilleri eskidi ama içle-
ri dipdiri kaldı. lyi insan ölür, iyi kitap kalır...
Alt raflarda tozlu hazlneler
197O'li yıllarda Ankara'da yaşamaya başla-
dığımda, Bilgi Kitabevi'nin arlca bölmedeki alt
raflannda gizli ve tozlu hazineler keşfettım. Me-
tin And'ın tngilizce bir kitabı: Sevda Şener'in
tezgâhtan yeni çıkmış iki yapıtı. Sonra Özde-
mir Nutku'nun birbirini izleyen kitaplan. Ce-
vatÇapanın -bence- başyapıtı "DeğisenTîyat-
ro". 8O'lerde ise "büyük hoca"lar kitap üret-
meyi sürdürürken benim kuşağım da ürün ver-
meye başladı. En üretkenimiz Zehra lpşiroğ-
hı_ Son yıllarda bir sonraki kaışağın çalışma-
lan da ortaya çıkmaya başladı. Benim tiyatro
kitaphğım da yaşadığım uzamlann çoğunu is-
rilaetti.
Öğrenciliğimin Istanburunda "oyun" me-
tinlerine ulaşmak da kolay değildi. "Maarif kla-
1-YıtmazOğüt,2-Şükran KurdakuL3- AhmetLevendoğhı,
4- Yaşar Nabi Nayır, 5- Memet Fuat
\Jiysiler ve kitaplar
birbirine benzer.
îkisi de zamanla
tozlanır, hangisini
elden çıkarsanız ertesi
gün lazım olur.
Kısmetsiz olanlar hiç
giyilmeden ya da
okunmadan askı ve
rafları doldurur,
kısmetlilerse,
kullanılmaktan
parçalansa da
'vazgeçilmez dost'
mertebesini sürdürür.
sikleri" tek tük bulunurdu. Dünya tiyatrosunu
en çok Yaşar Nabi'nin yönettiği "Varlık", Me-
met Fuat'ın yönettiği "De" Şükran Kurda-
kuTun yönettiği Ataç Yayınlan arasında yer
alan "oyun"larla tarumaya çalıştım. Kent Oyun-
culan sahneledıkleri tiyatro yapıtlannı Kamu-
ran Yüce"nin yönettiği yayıniarla okura sunar-
dı. Daha sonraki yıllarda en azından belirli ya-
zarlar bağlamında Bilgi, Adam ve Can Yayın-
lan üstlendi bu görevi. 1990"lı yıllara ise YU-
mazÖğûYün, yainızca tiyatro kitaplan yayım-
layan Mitos Boyut'u attı imzasıru. Yayımladık-
lan oyun ve kuramsal kitap sayısı 200'e yakla-
şıyor olmalı. Yine 9O'lı yıllarda Yapı Kredi Ya-
yınlan 'nın, AhjnetLevendoğhTnun yönetimin-
de sunmaya başladığı -ne yazık ki artık sürme-
yen- Çağdaş Drama dizisiyle şık tiyatro kitap-
lan donatıvermişti kitapçılan.
Ankara'nın yaşadığı korkunç, sıcak yaz bo-
vunca tüm pencereler gece ve gündüz açık kal-
dı. Sokağın, ağaçlardan kopup rüzgârla içeri
savrulan polenleıin tozunu dört aydır ciğerle-
rine çeken tiyatro kitaplanmı seyrederken dü-
şündüm bunlan. Kitapçı raflanndan çıkıp ya-
şamımın tam orta yerine yerleşen tozlu dostlar-
la bakışırken en sık göz göze geldiklerimi sa-
yıp döktüm yainızca. Tiyatroya emeği geçmiş
tüm yayınevlerinin eksiksiz dökümünü yapma
işi kütüphanecilikte uzmanlaşanlann olmalı.
Evler. glysller ve kitaplar
Bu arada evimin bir özelliğini keşfediveri-
yorum. Bir zamanlar -şimdi evlenip gitmiş
olan- çocuklanmm odalannın her birinde bir
yatak, bir kitaphk ve içinde çoğunlukla eski giy-
silerin durduğu bir dolap var. Yataklan ve ki-
taplardan kullanmadıklanmı elden çıkarsam
dünyanın yeri boşalacak. Ama gelin de çocuk-
lannızın ve kitaplann gözünüzde ve beyniniz-
de bıraktığı izleri silip atın!
Giysiler ve kitaplara gelince, onlar birbirle-
rine benzer. Hangisini elden çıkarsanız ertesi
gün lazım olur. Ote yandan, kısmetli ve kıs-
metsiz olanlan vardır. Kimi hiç giyilmeden ya
da okunmadan askı ve rafta yer doldurur, ki-
mıyse hiç durmadan kullanılmaktan iplikleri-
ni ve sayfalannı veryansın etse de "vazgeçil-
mezdost" mertebesinde olduğundan, hep baş-
köşede ya da el altmda durur. Kimi zaman es-
kilerle yeniler birbirine kanşır, ganp bir görü-
nüm oluşturur. (Sözgelimi, yıllann yıpratama-
dığı aşkım, Çehov'un "Marn"sının içi dışı ep-
rimiş "cep boyu" Varlık çevirisi -ederi 3 TL,-
, Ataol Behramoğhı nun önce Adam, sonra
gazetemizin Dünya Klasikleri dızisinde. en
sonra da Türkiye îş Bankası Yayınlan 'nda
yayınlanan "şık" Çehov oyunlan çevinlerinin
yanında "güngörmüş bir cüce" azametiyle
oturmaktadır.) Aynca, "şık" giysilerinizi yan
yana dizdiğinizde ortaya çıkan "ahmiı" görü-
nüm kitaplar için de söz konusudur.
Sık tiyatro kitaplan
Şık giyinme merakımı epeydir yıtirmiş ol-
sam da "şık" kitaplar aklımı çelmeyi sürdürü-
yor. 1998'den bu yana tiyatro kitaplanna emek
vermekte olan Dost Kitabevi Yayınlan "akriçe-
len"lerin başında geliyor. tnönü Bayramoğ-
hı'nun yönettiği Gösterim Sanatlan Dizisi ile
Oyun Dizisi'nde yer alan 20 dolayındaki yerli
ve yabancı kuramsal yapıt ve çe\iri oyunlarla
hem içerik. hem de görüntü açısından tiyatro sa-
natına ve bilimine özendirici bir yaklaşım ser-
gileniyor. Bu iki diziden oluşan kitaplanmı şim-
dilik yan yana tutmaktan büyük keyıf duyuyo-
rum. Umanm yaşamı uzun olsun iki dizinin de
ve benimld gibi tozlu ev kitaplıklannda *vaz-
geçihnez eski dost" olarak yaşlansıniar
Güz tozuna bulannuş kitaplanm... Olsun. Hiç
olmazsa duyarlılıktan ve sorumluluktan yok-
sun kişilere ödünç verilmiş ve -adım gibi bili-
yorum- okunmadan hoyratça bir köşede terk
edilmiş kardeşleri gibi yalnız ve unutulmuş de-
ğil hiçbiri...
Düsseldorf Schauspielhaus yapımı dört antik Yunan oyunu, dört önemli yönetmenin imzasmı taşıyor
Epidaurus 'un incileri ThebaiDörtlemesi
EMRE ERDEM
DüsseldorfSchauspielhaus'un yapımı Thebai
Dörtlemesi'nde dünyanın dört önemli yönet-
meni Epidaurus Festivali için hazırlanan dört ay-
n antik Yunan oyununa imza atıyor. Yunanlı
yönetmenTheodoros Terzopoulos, Euripides'in
"Bakhalar"ııu; Düsseldorf Schauspielhaus'un
sanat yönetmeni. Thebai Dörtlemesi"nın tasa-
nmcısı Anna Badora. Sofokles'ın "Antigone"si-
nı; Japon Suziki TadaschL. Sofokles'ın "Oidi-
pus"unu ve Rus Valery Fokin, Aiskhylos'un
"Ttaebai'ye Karşı Y'edi Kişir
'sını sahnelediler.
Thebai Dörtlemesi, salt oyunlann sahnelenme-
siyle bitmedi. Oyunlann sahnelendiği mekân In-
dustriehalle. Yunanlı mimar ve sahne tasanmcı-
sı Jannis KouneDis tarafmdan antik Yunan mi-
marisi formunda tasarlandı. Industriehalle, II.
Dünya Savaşı sonrasında yeniden yapılanmaya
başlayan AJmanya'nın fabrikalanndan biri. Gü-
nümüzde o döneme ait endüstri de\Tİminin köh-
nemiş fabrikalan, atölyeleri tek tek sanat mer-
kezleri olarak çok işlevlı mekânlara dönüştürül-
mekte. Bir seneyi aşkın surede tasarlanan In-
dustriehalle'yi Kounellis meydan sahnesi biçi-
mine dönüştürmüş ve demir kolonlarla meyda-
nı bir çember içine almış. Bu çember, dört ünlü
yönetmenin bulmacalannı çözecekleri kareier...
Sese dönüşen bedenler
îlk \-urus Badora'dan. Badora. Antigone yo-
rumunda meydana dörtgen bir demir konstrük-
siyon yerleştiriyor. Bu dörtgenin içinde onlar-
ca oyuncunun bir ordu gibi görselleştiği koro yer
alıyor. Antigone koronun içine gömülü yerler-
de yatan onlann arasından çıkıyor ve yine on-
lann arasma gömülüp yok oluyor. Koro çokkül-
türlü. Tiyatroyla uzaktan yakmdan ilgisi olma-
yan Düsseldorfkenrinde yaşayan Faslı, Türk, Çin-
İi. Yunanlı gençlerden oluşuyor. Koro ayn ayn
dillerde Antigone'ye haykınyor. Kuran'dân ayet-
ler, Budist ayinleriyle harmanlanıyor.
Terzopoulos modern birritüelbüyücüsü. Bak-
halar'da antik Yunan korolannın imreneceği bir
koroyla karşı karşıyayız. Bedenler sese dönüşü-
yor, eski Yunanca seslenen koronun devinımle-
ri, kini, nefreti öyle çarpıcı bir biçimde dışavu-
ruyor ki, bazen bir Kızılderili ayini gibi coşkun,
renkli ve büyüleyici tablolarla karşılaşıyoruz... Di-
onysos birTürk, FatihÇe\ikkoflu. Oyunun dina-
mosu; onun ritmi barometre gibi oyunu yukan
çekıp aşağıya indiriyor. Kusursuz bir beden kul-
lanırnına sahıp olan Çevikkollu, Bakhalar'daki ba-
şansıyla gerek Alman basınının gerekse Alman
tiyatro çe\Telerinin ilgisini üzerinde topluyor.
Bakhalar'la özdeşleşen bir yorum da Suziki
Tadashi'den Oidipus. Tadashi yorumlannda da
• Epidaurus Festivali 'nde; Yunanlı yönetmen Theodoros
Terzopoulos, Euripides 'in 'Bakhalar 'ını; Düsseldorf
Schauspielhaus un sanat yönetmeni, Thebai Dörtlemesi 'nin
tasarımcısı Anna Badora, Sofokles 'in 'Antigone sini; Japon Suziki
Tadaschi, Sofokles 'in 'Oidipus 'unu ve Rus Valery Fokin, Aiskhylos 'un
'Thebai 'ye Karşı Yedi Kişi sini sahnelediler.
geleneksel Japon tiyatrosunun ağırlığı her za-
man sezilir, no ve kabuki tiyatrosunun teknik-
lerini Tadashi, kendine özgü bir modern dille ak-
tanr. Yeniden okumalarla Kral Oidipus'un hi-
kâyesini Tadashi flash-back'lerle sunuyor. Te-
kerlekli sandalyede, gözleri kör Oidipus bir bir
kaderini sorguluyor. Koro ise no tiyatrosunda ol-
duğu gibi maksimal enerjiyi minimal hareket-
lerle dışa vuruyor.
Meyerhold Tiyatrosu'nun sanat yönetmeni
Valery Fokiıı'den son vuruş. Fokin'de devrimci
tiyatrocu Meyerhold'un çizgısiyle çok benzer-
likler\-ar. Rusya'nın sayüı yönetmenlerinden olan
Valery Fokin, Thebai'ye Karşı Yedi Kişi'yi gü-
nümüze taşıyor. Askergiysili Thebailerin silah-
lan patlıyor, savaş alarmlan \ eriliyor ve bu yo-
ruma kontrast bir korosu var Fokin'in. Ak saç-
lı genç kadınlar ve çoculdardan oluşan beyaz-
lara bürürunüş periler korosu. Masalla gerçek-
lik arasında gelip giderken izleyıciyi masalsı
periler korosuyla yadırgatıyor Fokin. Savaş sa-
vaşla sonlanıyor.
Avrupa'nın varolusuna doğru...
Bu tasanyı Anna Badora şöyle değerlendiri-
yor: "Günümüztiyatrosundahavada kalan çe-
şitii temalarrar.Düm a globalleşmekte ama geç-
mişteki çatışmalar, savaşlar şimdi de devam et-
mekte. Projemiz gündeme oturduğunda 11 Ey-
tül olayianndan etkilendiğinıi/ kanısına vannlar.
Oysa ki biz, bir buçuk sene önce gen araşûrma-
lannuı insanoğlu üzerine ctkisini düşünmüştük.
Şu güne dek her devrin insan taslağı çıkanhnış-
ür. ama gen araşürmalan insanoğlunun yeni bi-
çimini sorgulamakta. Bu sorunun yanıünı çağ-
daş metinlerde aradık ama bulnıadık. Kımdır
insan' sorusu, bizi antikYunan'a götürdü. Tryat-
ronun ve Avrupa'nın var oluşuna doğru uzan-
dık. Bu nedenle A\rupa kültürünü tekrar de
alarak, nelerin zamanımızda da günceUigini yi-
tinnediğini görnıek istedik."Dört kıtanın dört
ünlü yönetmeninin yapımlan Epidaurus Festi-
vali'nde çok büyük bir başan elde etti. Tiyatro-
suna sadık Alman izleyicisi, tiyatrosunu Epida-
urus'ta da yalnız bırakmadı. Düsseldorf Scha-
uspielhaus'un gerçekleştirdiği antik Yunan'a
yolculuk turlanyla Alman izleyıciler Epida-
urus Festivali'ne kültürel gezi paketinin sundu-
ğu program çe\Tesine katıldılar.Yaratıcı yönet-
menler, Industriehalle'nin demir konstüriktifta-
sanmı üzerine kurmuş olduklan mizansenleri-
ni Epidaurus'un doğal ortamında yapımlannın
özüne sadık kalarak yeniden kurguladılar.
Epidaurus'un tncileri iki gün boyunca bizle-
ri farklı renkler, kültürler, diller ama aslında in-
sanla buluşturdu.
YAZIODASI
SEÜMtLEBİ
BülbiilYuvasıd)
Elimdeki kitabı, özene bezene koruyacağım an-
tika bir nesne gibi, evirip çeviriyorum, gözden ge-
çiriyorum: Yıpranmış, bir hayli yıpranmış...
Yalın birgrafik düzenlemeden ibaret kapağı Ihap
Hulusi'nin eseri olmalı. İmza falan yok. Ama o
yıllarda Inkılap Kitabevi'nin kapak ressamı Ihap
Hulusi: Kulüp rakısının etiketiyle zamana mey-
dan okumuş usta.
O yıllardediğim, 1940'lar. Elimdeki kitap da 1944
basımı Bülbül Yuvası! Ikinci basım; bir yıl önce
okura ilk kez sunulmuş.
1940'lann Türkiyesi'nde kim bilir kimler oku-
du Bülbül Yuvası'nı? Nelerhissettilervenelerum-
dular, neler düşlediler? Gerçeklikteki macerala-
rı sonra ne oldu?..
Kitabı bir türtü bırakamıyorum. Hatta ilk satır-
larını okuyorum, daha doğrusu ilk satırlannı oku-
maktan kendimi alamıyorum:
"Soğuk ve yağışlı bir mart günü... Sert birrüz-
gârla kamçılanan yağmur taneleri sokaktan ge-
çenlehn yüzlehni yakıyor, nefeslerini kesiyor-
du."
Bülbül Yuvası'nı okumuştum. llkokuyuşum, he-
men hemen kırk yıl öncesinde. Cihangir'den Teş-
vikiye'ye yeni taştnmıştık. Teşvikiye dolaylannı ar-
şınlayıp dururdum.
Romandaki "Beşiktaş'ın Ihlamur'ayakın ten-
ha sokaklanndan birinde..." diye başlayan cüm-
le, bu yüzden bana o kadar çekici gelmiş, üste-
lik yağmurlu bir günde, evden çıkıp oralara git-
miştim.
Oralarda. san saçlarını yün atkıyla sarmış, de-
lik ayakkabılan su alan, ben yaşlarda, narin bir
kız çocuğuyla karşılaşacağımı sanıyordum. Çün-
kü romanda Nerime oralardan geçip gidiyordu.
Nerime'yle karşılaşmadım.
Zaten Topağacı'nın dev kibrtt kutusu apartman-
lan Ihlamur'u çok degiştirmişti. Muazzez Tah-
sin'in roman dünyasını çağnştırabilecek bahçe
içi, verandalı, köşk yavrusu bir tek ev kalmıştı.
Sonradan öğrenecektim ki, bu ev, Ağaoğlu ai-
lesinindir. Bugün o da yıkıldı.
Bülbül Yuvası adeta birmasal-romandır, birpe-
ri masalıdır. Muazzez Tahsin Berkand'ın kimi ro-
manlannda hep Comtesse de S'egur havası eser.
Comtesse de Segur da kim demeyin. Çocuk-
luğumun en güzel masal-romanlarının yazan.
Ahmet Halit Yaşaroğlu Kitabevi'nden alırdık, Ca-
ğaloğlu'nda...
1942 basımı Bülbül Yuvası'nı masaya bırak-
tım. Fakat gözümün önünde yine o roman sah-
nesi:
Nerime'nın annesi yalnız ve çaresiz Hatice
Hanım, dantel işliyor. Bu dul kadın dantel işle-
yerek hayatını kazanma çabasında.
Çocukluğumda öyle dullar tanımıştım. Göz
nuru el emeklerini Kızılay'a götürürier; Kızılay'ın
şurdaki burdaki küçük mağazalannda bu elişle-
ri satışa sunulurdu. Bir yere hediye götürülecek-
se oniardan alınırdı.
Bülbül Yuvası derken Izmir'e açılacak. Tam da
Attilâ llhan'lık bir Izmir: "Kibar âlemi" \ıax, fab-
rikatörler var, fabrika işçileri var. Hepsi fonda. Is-
partalılann büyük konağındaki azametli yaşam
var.
Altmış yaşındaki bu roman, bütün peri masal-
lan gibi, gerçekliğin olanca katılığına teğet ge-
çer ve bize biravuç konfeti serper. Yaşamın sert,
hırpalayıcı koşullarını yumuşatmak isteyen bir
tavrı vardır. Nerime'nin sarp yolunu perilerin tıl-
sımlı değneğini dokundurarak açıverir.
Ama aşk romanlan öyledir. Mucize üstüne mu-
cize.
Gerçeklikteki dünyanın taşımayacağı, redde-
deceği her rüya, aşk romanlannda karşımıza çı-
kabilir, bizi avutabilir...
Takvimde Iz Bırakan:
"Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyal-
nız"... Yahya Kemal Beyatlı, Kendi Gök Kub-
bemiz ("Deniz Türküsü") 1000 Temel Eser, 1969.
Taş ustaları restorasyon
çalışmalarında
• ŞANLIURFA (AA) - Şanlıurfalı taş
ustalan, Balıklıgöl-Dergâh, Gümrük Hanı ve
Reji Kilisesi gibi birçok tarihi eserin
restorasyonunda çalışıyor. Şanlıurfa'da son
yıllarda taş ustalığmm yok olmaya yüz
tuttuğu, bu sanatm gelecek nesillere
aktanlması gerektiği mesleğe yeni hiç
kimsenin katılmadığını belirten taş ustası
Abdülkadir Tepebaşı. Türkiye'nın birçok
yerinde tarihi eserlerin restorasyonuna
katıldığını ve bundan büyük mutluluk
duyduğunu ifade etti.
Atakule Vakıfbank Sanat
Galerisi
• ANKARA (ANKA) - Atakule Vakıfbank
Sanat Galerisi'i, Seher Amiklioğlu resim
sergisiyle dün açıldı. Galeri. her yıl yaklaşık
25 ayn sergiye ev sahipliği yapacak.
Vakıfbank 48'nci Yıl Sanat Etkinlikleri ise
ulusal ve uluslararası birçok başanya imza
atan Feridun Oral ve 13 ayn karma ve kişisel
sergiye imza atan Asuman Çatalkaya ile
yapacak.
BUGÜN
• KADIKÖY GENÇLtK MERKEZİAMFİ
TtYATROSU'nda 'Kalamış'ta Yazhk Sinema
Keyfi' kapsamında 21,00'de Zeld
Demirkubuz'un yönetmenliğini yaptığı
'Üçüncü Sa>fa'. (0 216 349 77 68)
• FERİYE SİNEMASI'nda Salon 1 'de
12.30, 15.00'de 'TravelHng Birds', 17.00,
19.30, 22.00'de 'UnfaithfiıT adlı fılmlerin
gösterimı. Salon 2'de 12.15, 14.45'te
'Unfaithüıl', 17.15, 19.15, 21.45'te
'TraveUing Birds' adlı filmlerin gösterimi.
(0 212 236 28 64)