Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 AĞLSTOS 2002 ÇARŞAMBA
+CUMHURİYET SAYFA
17
Bektronik posta: dehizsom§cumhuı1yetcom,tr
Tuz Gölü
Coçrafya
kitaolannda Tuz
Gölû'nün Türkiye'nin
ikinct büyük gölü
olduğu... Peçeneközü
deresi ile Mele-ndiz
çayının beslediği gölün
uzunluğunun 80
kilometreyi, genişliğinin
48 kilometreyi bulduğu...
Suyunun litresinde 329
gram gibi çok yüksek
oranda tuz ihtrva ettiği ve
göl tabanında kalınlığı
yer yer 30 santimetreyi
bulan mevsimtik birtuz
katmanı oluştuğu...
Gölden elde edilen tuzun
Türkiye'nin tuz
gereksiniminin büyük
bölümünü karşıladığı
yazar... Coğrafya
kitaplanna girmeyen
bilgiyi ise Hakan Kuntay
anlatıyor "Tuz Gölü'ne
dökülen en büyük akarsu
Konya şehir
kanalizasyonudur.
Çumra yönüne verilen
kanalizasyon bu doğrultu
üzerinden maalesef her
hangi bir antmaya tabi
tutulmadan dogrudan
Tuz Gölü'ne
akrblmaktadır. Bir
mityonu geçkin şehir
nüfusunun sanayi
artıklannı da taşıyan
şehir kanalizasyonu
bizlere iyotJu ya da
iyotsuz tuz olarak geri
dönmektedir."
urk Tabipleri Birliği Merkez Konseyı, işyeri
hekimlıği ile ilgi olarak çıkarttıklan genelge-
yi Danıştay Idari Dava Daıresi Genel Kuru-
lu'nun yürütmeyi durdurma kararı vermesi
- Yeni Türkiye Partisi'nin yeni
amblemi dikensiz gülmüş...
"Bahcesi eksik kalmıs!"
Komedi
üzenne sessiz kalmayı yeğledi... Hukukun üstünlüğü
karşısındaki sessizliğe biz de sessiz kalacaktık ki,
Mudanya'dan bir doktor sesini yükseltti...
iyi niyetinden kuşku duymadığımız ve "devrimci" bir
kimlik taşıdığını anladığımız doktor, Danıştay'ın iptal
kararını 12 Eylül döneminin ve REFÂHYOL iktidannın
Türk Tabipleri Birliği'nin yetkilerini yok etmeye yöne-
lik çalışmalanna benzetmiş, "Kimlerle aynı telden çal-
dığınızı bilin" dıyor...
Halk arasında sabit fikre, hekimler idefiks diyor ga-
liba... 2002 yılının Türkiyesinde yüksekyargı karannı,
12 Eylül döneminin beşi bir yerde kararlarına benzet-
mek ve Turk Tabipleri Biriiğı'ne yönelik komplo teori-
lerı üretmek olaylara bazen bazı hekimlerin bile sağ-
lıklı yaklaşamadığını gösteriyor olsa gerek.
Mudanya'daki doktor dostumuz, 80'li yılların başın-
da Anadolu'da demir-çelik işinde adı duyulmuş bü-
yük kasabada cerrah olarak çalıştığını anlatırken, had-
dehanelerdeki işçilerin yüzünü görmeden işyeri he-
kimliği yapan ve ıçi para dolu zarfları cebine indiren
bir hekim ağabeyinden söz ediyor...
O zaman biz soralım:
Bu türart niyetli hekimleri, işyeri hekimliğinden uzak
tutmanın yolu hukuku hiçe saymaktan mı geçiyor?
Kaldı ki, hukuku hiçe sayan düzenleme de çözüm
olmuyor...
80'li yıllara kadar geri dönmeden günümüzde Türk
Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nin genelgesi doğrul-
tusunda işyeri hekimliğinin uygulanmakta olduğu tu-
ristik bir beldeye gidelim... Emekli memur ve şeker
hastası Arif Kalaycıoğlu da beldede tatilini geçiriyor
olsun:"llaçlanmıyazdırmakiçinsağlıkocağınagittim.
Doktor yoktu. Olabilir, tek doktor varmış, onun da her
an özel bir işi çıkabilir diye düşündüm. Ertesi gün ve
bir ertesi gün yine gittim fakat doktoru bulmak müm-
kün olmadı. Sitemizde oturan kişilerin çeşitli zaman-
larda sağlık ocağına gittiklerini ve onların da doktor
olmadığı için muayene olamadıklannı öğrendim. Inan-
ması zor ama doktorun turistik tesislerde çalıştığı söy-
leniyor."
Akdeniz bölgesinde birotel sahibi... Oglu doktor ol-
muş... Turistik tesiste işyeri hekimliği yapamıyor...
Çünkü tabip odası atamasını yapmıyor; başkasını gö-
revlendiriyor... Başka bir tabip odası özel bir hasta-
neye işyeri hekimi atamış... İşyeri hekimi olarak ata-
nan hekim, aynı bölgedeki rakip özel hastanede ça-
lışıyor... Hukukun üstünlüğünü bir kenara bıraktık...
Darbeciler bile sonradan bu kadar komik duruma
düşmemişti...
SESSİZ SEDASIZ(l)
Yüksek Yerilim Hatta
erdincutku(a yahoo.com
Ilki kadar önemliymiş tarih yazan bu Meclis: ABartı!
İstanbul'un hastane kapılarında
Bir bunalım anında sinir ilacı içip
intihara kalkışıyor... Sabaha karşı
01.00 sularında durum anlaşılınca
eşi tarafından Güngören'deki özel İlgi
Hastanesi'negötürüyor... Buaradaya-
kınlan da hastaneye geliyor. Hastane-
de uzman doktor yok; pratisyen dok-
tor, ilacın kana kanşmış olabileceğini
öne sürerek serum takmakla yetinmek
istiyor. Yakınlan, midesinin yıkanması-
nı istiyor...
Pratisyen doktor "serum"da ısrar
edince baygın durumdaki hastayı alıp
Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gidi-
yoıiar. Çapa, yer olmadığı gerekçesiy-
le hastayı Haseki Hastanesi'ne sevk
ediyor. Haseki Hastanesi'nde inşaat
var, yoğun bakımdayeryok; hasta ka-
bul edilmiyor... Saat sabahın körü ol-
muş... Hasta yakınlan çaresiz... Vez-
neciler'de özel Sultan Hastanesi'ni
buluyorlar... Hasta kapıda... Saat
04.00...
Hastane, hastayı içeri almak için 500
milyon lira nakit para istiyor... Sabahın
köründe yanında kim 500 milyon lira
taşır? "Hastaya müdahale edin, biz de
bir saat içinde parayı getirelim" diyor-
lar... Hastane, "önce par" diyor... Has-
ta yakınlan "Içimizden birini rehin alın"
diyoriar... Hastane "Para peşin" diyor...
Bir bankamatik buluyoriar; kredi kar-
tı ile kredi kullanıyorlar; hastaneye 500
milyon lirayı veriyoriar; yanında bir de
açık senet imzalıyoriar; hastanın mi-
desi yıkanıyor... Hasta kurtuluyor ama
hasta yakınlan Istanbul'un hastane ka-
pılarında ölüp ölüp diriliyor!
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCt
Kemaliye'ye 'gidebilirsiniz'.
Yıl 1870... Ya da o «buh-
ranh" yıllar...
Osmanlı devleti "hasta
adam" olmaya doğru hızla
yol alırken, Eğin'deki sağlık-
İı ve bereketli yaşam da "93
Harbi" denilen Osmanlı-Rus
Savaşı'nın sarsıntısına uğru-
yor...
Yıllarca ülkenin en çalışkan
dericileri, halıcılan, kasaplan,
dokumacılan, demircileri, ku-
yumcuları ve taşa, ahşaba uy-
garhk katan yapı ustalanyla
"alünçağjar'' yaşayan Eğin"de,
savaşlann yarattığı insan kay-
bı ve ekonomik çöküntüler "gi-
deni gehnez" kılıyor...
Hele şu "aşılmaz dağlaruT
yarattığı ulaşım zorluğu...
Eğin'i zorunlu olarak terk
edenler için bile "geri dönme-
lerini engeüeyecek" kadar
aşılmaz olan dağlar, "anala-
nıT yüreklerini dağlıyor:
• •
luğu 8520 metre olan "yeni
yolun" açılışını kutladılar.
Aynı zamanda Divriği-Ke-
mafiye (Eğin) - Harput (Ela-
zığ) ekseninde bu üç merke-
zi birbirine bağlayacak "kül-
tüıier arası buluşma yolu" da
olan Taşyolu için 132 yıllık
"öziemin" doruğa çıkan mut-
luluğunu yaşadılar...
*••
Eğin'in konumunu "çıkmaz
sokak" olmaktan da kurtaran
ve Prof. Dr. Metin Sözen'in
deyimiyle; "eşsiz bir uygarfak
havzasını insanhğa da arma-
ğan eden" Taşyolu'nun 19.
yüzyıldan 21. yüzyıla ulaşan
yapım serüveni tam bir "inat
ve dayanışma destanı"...
Kemaliye Kaymakamı Fer-
hat Kurtoğlu. bu destanın
"kitabını" da hazırlatmış...
"KemaBye"yi okurken hem
bu kentin dünya güzeli kim-
Eğin~ Yaslandığı dağlardan dünyaya açıbyor..
"Kurban olam gözlerinin
itine,
Ayndüştüm o gidiyor gücü-
ne,
Kömür gözlerini sevdiğim
\ivruin,
Sığmadın mı birEğuı'in içi-
IB..."
• ••
Bu ezgilere hangi yürek da-
ynır'..
Çan, Eğin'i mutlaka "ula-
•^abilr" kılmak, dağlan de-
lp b r yol açmak... Gideni
muth yolcu edip geleni coş-
Uyla karşılamak...
Ön:eleri Eğin'de zengin
retin ve parlak günler var-
în, dan da satan da dağlara
dırnaz, bu bereketli kentle
ucaülaşır, zenginleşirdi...
Ana,yaol870'lerde?..Ya
a^tıhranhyTDarda"?. Gö-
anl e bir yana, ticaret için
sle-ıeri de ara ki bulasın...
Tel çare, "dağlan yar-
îik', dünyalan devirmek...
lş*o yıl, yani günümüzden
im 32 yıl önce, Eğin Bele-
îve lecüsi'nde verilen buta-
İ&-6 karar, nihayet geçen
ünJlrde yaşama geçti..
3 4ustos 2002 günü Eğin-
Jer.yıllardır adına "Taşyo-
M' edikleri ve toplam uzun-
lik ve doğa değerlerini tanı-
yorsunuz; hem de aynı güzel-
liklere kavuşabilmek için bir
an önce "Taşyoly'ndan geç-
mek" istiyorsunuz...
•••
Bu efsanevi yolun 1870'ten
1960'lara kadarki öyküsün-
de, halkın kuşaktan kuşağa
"imecesi" var... Derken
1980'lerde YSE hareketleni-
yor ve 100 yılda açılan 2 m.
genişliğindeki "geçidi" ge-
nişletmeye başlıyor... Sonra
"vaKBk" ve halk dayanışma-
sıyla 199O'lı yıllann "öde-
neksiz" şantiyeleri... Eğinli-
ler tarafindan Istanbul'da ve
Ankara'da düzenlenen, "Taş-
yolu'na Yardım" geceleri...
Şimdiki"muthısonun" ön-
derlerinden biri ise Erzincan
Valisi Halfl tbrahim Altmok..
Diyor ki: "Munzur Dağlan
ileSançiçekYaylası arasuıda-
ki vadide, Karasu'nun kı>>
sında, arük tarih ve doğa her-
kesin olacak..."
Bundan böyle yolunuz dûş-
mese de Eğin'e gitmelisiniz...
132 yıllık bir çabanın "konu-
ğu" olmak, bambaşka bir ay-
ncalık olsa gerek...
Oekinciıı cumhuriyet.com.tr.
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net
ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI
HARBl SEMIH POROY semihporoy@yahoo.com
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 7Ağustos
'LOREL NARDrNİN ŞIŞMANh
13S?'PE 8üGÜN,ÜNLÜ SİNBMA KOMBDYENİ
OUVBR H4£Dy,65 YflŞiMM HOLLYiVOOÖ'DA ÖL
6İNEUA DÜNVASIHDA '10/esi HAgOİ*"(LAU&El AMD
HAROy) ADIYLA WAMV/M/f ÇJFTİN ŞİÇMANI OIAH
tiARt>y, SeSSİZ PİLM ûeVKİNOB OYUNCUUISA
BAÇLAMI$TICİ913
)O steAum 6O'TAN ÇOK
FİLMOE KOL ALMIŞ,AMCAKI
&SIÜ BİR ÇİZGİNİN
ÜSTİJNE ÇJKAMAMlÇTI. 1926'DA, YAPIMCI HAL
ROACH, SISKA LAUReL İLE ŞİŞMAN HARPY'İ
EKİP OUB.UMUNA 6ETİBMİŞ, &UHÜ BAŞA&ILt
SOfJUÇLA/? >Zl£M/fT/- OLASANÜSTÜ İLGİ TOP-
LATAH "LOÜSL H/yepin
&tML£et, YEK YSK.
MACK SEAMFr'İÜ KOVALAUACALl,
Ll PASTA SAVUÜMALI "SLAPS7KK" •
KÜKIÜN DE DlÇINA ÇlKAŞİLMfÇri..
SARIYER1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2002/41
Mahkememizden verilen' 10.7.2002 tanh, 2002/41 esas, 2002/626 karar sayılı karan ile Izmır,
Konak ılçesi, Alsancak Mahallesı, Cılt No: 1, Hane No: 3OO'de nüfusa kayıtlı Hasan Kazım kızı
Lütfiye'den olma 02.12.1991 doğumlu Sedef Özankman ile aynı yerde nüfusa kayıtlı Hasan Kazım
kızı Lütfiye'den olma 09.11.1989 doğumlu Mercan Özankman'ın nüfus kaydında anne olarak ka-
yıtlı bulunan Lütfiye Özankman'ın anneliğinın iptali ile Kıana Filiz'in anne olarak nüfusa tesciline
karar venlmiştir. llan olunur. 22.07.2002
Basm: 48224
ORUÇ ÇAKMAKLI
Sanat Atölyesi
RESIM SERGISI
27Temmuz-15Aqustos
Haftaıçı hergûn n.00-21 00 arası açığız
Kule Sokak.No:12 Kuledibi-Beyoğlu
Tel: 0212 292 59 91
e-maıl: oruccakmakli@hotmail.com
GORUŞ
YETKİN ARÖZ
SODEV iSosyal Demokrasi Vakfi) Yön K. Cvesı
Her İstenene 'Evef
Deme Aymazlığı...
Türkiye yıne toz duman içinde. Bu kez, tanhsel belle-
ğini ve aklını iyıce yitirmiş görünüyor. Sağlıklı düşünme-
ye, doğrulan yanlıştan ayırmaya, kendi yaranna olanı
seçmeye, orgütsel bir ağırlık oluşturmaya gücü yetecek
durumda değıl. Bu altüst oluşun tetikçilığını işbiriikçi
medya üstlenmiş: Hedef saptınyor. Sürdürülen ekono-
mi polrtikalannın ağırtığı altındaezılen, işsız kalan, daha
da yoksullaşan, daha da kötüsü gelecek umudunu ve
dirimini yitiren, çıleden çıkma noktasına gelen toplumu
uçuk programlaria, yalanla dolanla, kayıkçı kavgalanyla
oyalamaya çalışıyor Tam bir "mütareke" basını. Kurtu-
luş Savaşı'yla dalga geçen, onu hor gören Beyoğlu bey-
leri görev başında. Teslimiyetçi, mandacı, kendi kimlik-
lerini yitirmiş, çtkarcı, fırsatçı medya patronlan, gözünün
içine bakarak haberi-yorumu çarpıtan medya ordulan...
Gazeteciler, politıkacılar ortalığa dökülmüş, usta oyun-
culara ters çıkaran bir becenyle rol kesıyorlar. Kösemen-
lersaltanatı! Bütün dertleri günlen gerçeğın anlaşılması-
nı onlemek, uyanışı geciktirmek. Türkiye'nin, her istene-
ne "evef" dıyecek bir çizgıye gelmesine yataklık etmek.
Sürüklendikleri selde önümüze bir kez daha çözüm ola-
rak Sevr'i taşımak.
Ama gerçek ortada. Saklanır gibi değil. "Demokrasi,
özgüriûkler, AB topluluğu, adaylık, üyelik, ekonomik iyi-
leşme, DervişVn aslanlığı..." söylemleri yetmiyor üstü-
nü örtmeye. Bütün sayısal veriler, son olarak Birieşmiş
Milletler'in yayımladığı "Insani Gelişme Raponı" bilinen-
len bir kez daha açığa vuruyor. Yalanlamak olanaksız.
Kurtuluş reçetelen olarak sunulan, başına bir de "ulusal"
etiketi yapıştınlan ekonomik toplumsal politikalaria dur-
madan yoksullaştık. Egemen devletlenn oyuncağı ol-
duk. Bağımsızlığımızı yitirme çizgisine doğru itelendik.
Sırada siyasal ödunler verme, ülkeyı yeni bir Sevr'e tes-
lim etme var. Sagda ve krtlesel anlamdaki sosyal demok-
rat oidugunu söyleyen solda, nıyetleri ne olursa olsun,
sonuçta halkını bir kez daha aldatmaktan, gidişi iyi gös-
terip, batışa doğru yol almaktan başka çözüm görülmü-
yor..
Seçımlere gırmeye hazırlanan partılere bir bakın: Ho-
rozlanmalanna aldırmayın, bir şişirme balon o. IMF prog-
ramlannı benimsemiş hepsi de. Ne reçete verilirse onu
uygulamaya hazır bekliyorlar. Ikide bir de ABD'ye gıdip
güven tazeleyenleri varıçlerinde. "lcazetleniyoıiar". Han-
gisi seçılirse seçilsin, değışen bir şey olmayacak. Adına
ister liberal, ıster milliyetçi, ıster dincı, ıster sol deyin hep-
sı de aynı kabın ıçındeler. IMF'nin güdümünde, "para ver-
mezlerse bitenz" kafasındalar. ABD'nın, alınan borçla-
nn zamanında ödenmesi ve dayattığı programın yürü-
tülmesi için görevlendirdiği "düyunu umumiye" memu-
ru Kemal Derviş'i hükümet üyesi yaptık, ödemelerden
sorumlu bakanlığa getirdik, bir güzel içimize sindirdik! Ve
kurtancı olarak el üstünde gezdiriyoruz. Solda olduğu-
nu söyleyen Sayın Baykal bile partisine gelmesi için
gözlerinin içine bakıyor Dervış'in. IMF politikalarını sa-
vunuyor... Osmanlı devleti çöküntü döneminde bile bu
düşkünlüğu göstermemiştı. Kimseleri dışardan bakan
filan yapmamıştı. Herhalde kureselleşmenin bızdeki esin-
tisı olsa gerek bu!
Oysa bir Kurtuluş Savaşı, bir Atatürk, bir Lozan var
sıcaklığını yrtirmemiş yakın tarihimizde. Yoksa biz değil
miydik o! O dönemin teslimiyetçılerini, mandacılannı,
onlann yardakçısı mütareke basınını, emperyalist Ba-
tı'nın azgın saldınsını elinin tersiyle bir yana savuran; si-
yasal ve ekonomik bağımsızlığın birbirinden aynlmaz bir
bütün olduğunu söyteyen Cumhuriyeti kurduk biz, onun
ilke ve devnmlerinı özümsedik. Bir anıt gibi duruyorkar-
şımızda. Oysa, uygulanan yanlış politikalar yüzünden
sürüklendiğımiz bataklığın son halkasını dayatıyorlarşim-
di bize: Siyasal partilerin hiçbirisi IMF'ye "hayııi" diye-
miyor. Kendi kurtuluşunun programını hazıriayıp, "^fe
benim ulusalprogramım bu. Borcum borç, senden borç
fılan istemiyorum, ama borcumu taksite bağlıyorum,
öyle ödeyeceğim" diyemiyor.
AB'ye dönüp "Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak bi-
zim 250 yıllık özlemimiz, bu anlamda çağdaş uygarlığa
u/aşmayı (BaMı/asmayı) bir var oluş sorunu olarak algı-
lıyoruz. Ama sizın kapılannızda, sizin uydunuz olarak,
onursuzca yerterde sürünerek başaramayız bunu. Siz
eşit ortak değil sömürge istiyorsunuz. Sömürijnün bo-
yutlannı gıderek toprak istemeye kadar vardırdınız. Kıb-
ns, Güneydoğu, Irak savaşına yataklık etmek, pathkha-
neyi Vatikan'a döndürmek.. istekleriniz bitmiyor. Koşul-
iarınız ve konumuz bizi, AB'ye almaya uygun değil. Bi-
zim de değıi Bize yine Sevr'i dayatıyorsunuz. Cebiniz-
den çıkardınız... Bu koşullarda sanal 'Gümrük Birli-
ğı'nden de çekiliyoruz. Tıcari ilişkileri ikili sözleşmelerie
yûrüteceğiz. Küreselleşme trenine de kendimizi yenile-
yerek, eksiğımizi söküğümüzû gidererek yetişeceğiz.
Sizin medyanız, kiralık adamlannız, ışbihikçilen'niz ne
derse desin bunu başaracağız!" diyemiyor. Oysa dün-
yada emperyalızme karşı bağımsızlık savaşı verip kaza-
nan ülkelenn başında geliyoruz biz...
Bu koşullarda seçim olsa ne olur, olmasa ne olur? So-
lun asıl sorunu sol olamamakta, Samsun'a çıkmayı gö-
ze alamamakta. Gerısi havanda su dövme...
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1V
1 2 3 4 5SOLDANSAĞA:
1/ Kuyrugun
iskeleti. 2/ Bir
tûr iri hıyar...
Ürik asidin tu-
zu ya da esteri.
3/ Kestane ya 4
da fındık çu-
buklanyla örü-
len kulplu se-
pet. 4/ Şarkı,
türkü... Cö-
mert. 5/ Para-
mızı sımgele- 9
yen harfler...
Norveçli kâşif Thor
Heyerdahl'ın, eski
Mısırhlann Ameri-
ka'yagittiğinikanıtla- 3
mak için papirüsten
yaptığı ve ikinci sefe-
rinde başanya ulaştığı
teknenin adı. 6/ Orta
Asya'da yaşayan Şa-
manist Türklerin çeşit- 8
li şeylerden anlam çı- 9 |
kartarak baktıklan
fal... Mihrak. 7/Giyimine ve süsüne çok düşkün olan
kadın... Düz ve geniş arazi. 8/Merdivenparmaklığı.9/
Mezbaha... Uzaklık anlatmakta kullanılan söz.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kendi köşesine çekilip etliye sütlüye kanşmayan. II
Ücretle çalışan kimse... Bir gemi ya da uçağın izlediği
yol. 3/lçel ilindebirilce... Birbezesanlarakdüğümlen-
miş küçük bohça. 4/ "Sûsen" de denilen, kokulu bir süs
bitkisi... Otlak. 5/Kesintilerden sonra kalan miktar.. Halk
müziğine özgü telli bir çalgı. 6/ Iki kişi arasındaki silah-
lı çatışma... Baryum elementinin simgesi. 7/Enerji... Bir
ilacın bir kezde ya da bir günde alınması gereken mik-
tan. 8/Fordotomobilininbirmodeli...Boyunbağı. 9/Bir
cetvel türü... Eski Türklerde deniz tannçası.