Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AĞUSTOS 2002 PER^EMBE CUMHURİYET SAYFA
HAYATIN ÖTE YAKASI
JV LJ Li J. U J \ kultur(5 cumhuriyet.com.tr
FERİDUN ANDAÇ
15
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Diı Caıımaui IUa Tamaıı
Ezgin, göçebe Knut HamÜJazen alıp başınızı gi*tiğiniz olur
n n u
o
Bır arayış. bir soluik alma an'ı
içrıLn değil; sizde denn izler bırakan
bisr kitabın ardına düşeı, yazarıyla
yüz^eşmek ister misinız
0
Belkı de ya-
nı*sızsonılardandırbu! Içsesınizintı-
nı s ı zaman zaman bu ataklığın dıli
olxır Duyumsal yolculukJann sağal-
tıcrı yanı olsa da, böylesi bir yola çı-
kı şın sızısını da göze almanız gereke-
cek.
***
Önümden koygunca akıp giden Ka-
rasuçocukJuğumdubenirn. Gelıp ya-
nı foaşındadurduğumyıkıntıyadönü-
şen Taşköprü incındığirn yer şimdi.
îki yakayı bırleştiren o görkemli ya-
pı zamanın yeline rutulmuşçasına
ufslmış. artık zehir taşıyan akarsu-
yun dengini bulmuştu. Taşköprü bi-
zim şenlik yerimizdı. Her iki yakayı
buluşturma düşüncesı kırne aıt olur-
sa olsun, taş ustalann hüraerini göste-
ren köprü mazgallanndaki nakışlı taş-
lar ve atılan tarih silinip atılamamış.
Tıpkı, o ıki yakadaki serviler. akka-
vaklargibi... DoğayadönCik yüzümü-
zün oyun düşlennı kanatlandıran ki-
taplar da gelip kuşatırdı bizi. llkgenç-
liğin kapılannda gezınırken Martin
Eden elden düşmez, Açlık sannlan-
mızın kaynağı olur, Dünya Nimetleri
ile benleşiriz, Ölü Canlar' labirdirim
şenliğini yaşanz. Kızıl ve Kara tutku-
lanmızı alevlendirir, Antonius ve
Şeytan yeni bir ginzgâhı olur yaşan-
tımızm.
Sözünü ettığım yaş dönemi, bize. hayatı bü-
tün yönleriyle tanımaya foayrak açan bir ak-
kor sunar. Okumak ve baz:ı yazarlarla'yapıt-
larla yüzleşmek bunlann başlıcasıdır, görü-
şümce.
Yıllar sonra gelip durduğum o yerde karşı-
ma çıkan Knut Hamsun" u bu yazarlann ba-
şında anmak ıstenm. Sözünü ettiğim akarsu
gölgeliğınde günün solup, zamanın sihndiği
bir mevsımde okunulan Açlık'ın, Victoria-
Pan-Rosa üçlüsünün derin anlamını, yarattı-
ğı içsızıyı nasıl anlatmalı şimdi!
Bazı yapıtlar ve yazarlar öyledir, belli yaş
dönemlerinde okunmalıdırlar. Zaman içınde
bizimle süreduran yolculuklanndaki ızler,
duygu haritarmzın rengi, düşünce dünyamızm
biçimleyicisidırler.
***
Knut Hamsun, birçok büyük yazar gibi, ya-
pıtlan kadar bireysel trajedisiyle de okurda il-
gi uyandıran birisidir. 1859'da Norveç'in ku-
zeyindekı Lom kasabasında doğar. Ailesi or-
ta halli bır köylüdür. Okuma yazmayı kendi
kendine öğrenir. Çocukluğu, gençliğinin bir
dönemi kırsal yörelerde geçer. tlkgençlik yıl-
J.\~nut Hamsun,
birçok büyük vazar gibi,
yapıtları kadar bireysel
trajedisiyle de okurda
ilgi uyandıran birisidir.
Victoria-Pan-Rosa
Hamsun un roman
dünyasım, yaşama ve
sanata bakışını yansıtan
romanlarm başında
gelmektedirler. Yüzyıhn
başlangıcı ahfesinde
bireyin korku,
îedirginlik, yalnızlaşma
konumundaki yabanıl
durumu... Üçlemede
öne çıkan bu öğeler
Hamsun un hem roman
dünyasım tanımamıza
hem de bireyselliğimizin
hayat sarkacımn git-
gelinde bir türlü
dinmeyen/durulmayan
serüvenin gizlerini
öğrenmemize kapı
arahyor.
OKUMA ÖNERILERI
* Knut Hamsun un Türkçeye
çevrilen yapıtlarının önemli bir
bölümünde Behçet NecatigU 'in
imzası var. Necatigil 'in çevirileri
şunlar: Vtctoria, Pan (1990, Can
Yay., 176+133 s.) Rosa (2000,
Cem Yay., 215 s.); Göçebe, (1973,
Cem Yavmevi, 453 s.); Dünya
Mmeti(1980, Tur Yay, 388 s.);
Son Bölüm (1980, Tur Yay., 422
s.); Uçan (1990, Arma Yay, 110
s.). Düğüm (Çev.: Hüseyin
Tüzün, Milliyet Yay.. 1972, 410
s.); İstanbuVda İki İskandinav
Seyyah, Çev.: Banu Gürsaler-
Syvertsen, (1993, Yapı Kredi Yay.,
136 s.)
BELLEK KUTUSU
'Çağımızın yazarları arasında
orijinalyaratıcılık yönünden,
Hamsun 'u kenara itebilecek tek
bir kisi bile göremiyorum.
Üslubu dış görünüşüyle şatafat
ve süsten tamamıyla uzaktır.
Güzellik onun sadeliğinde
gizlidir. Anlatırkenfelsefeyapar.
Ama önceden ne diyeceğini
kestirmeye çalışmak bosunadır...'
Maksim Gorki
lan ise göçebelik yıllandır onun. Birçok işe
girer çıkar. Yazınla ilişkisi de bu yıllarda baş-
lar.
1920'de Hamsun'u Nobel'e götürecek yo-
lun önemli yapıtlan arasında sözünü ettiğim
üçlemeylebirlikte, 'Göçebe' (1906-1912) üç-
lemesı ve 'Dünya Nimeti'nı (1917) sayabili-
riz. Vıctorıa-Pan-Rosa Hamsun'un roman
dünyasım, yaşama ve sanata bakışını yansıtan
romanlann başında gelmektedirler. Bu üçle-
me konusunu tutkulu bir sevi öyküsünden al-
maktadır.
Yüzyılın başlangıcı arifesinde bireyin kor-
ku, tedirginlik,yalnızlaşma konumundaki ya-
banıl durumunu başanyla sergiliyor, Hamsun.
Üçlemede öne çıkan bu öğeler Hamsım'un
hem roman dünyasım tanımamıza, hem de bi-
reyselliğimizin hayat sarkacımn git-gelinde
bir türlü dinmeyendurulmayan serüvenin giz-
lenni öğrenmemize kapı aralıyor.
Hamsun, bu anlamda, bizlere büyülü bir ev-
ren sunmaz. Doğaya, kendi acılan ve yalnız-
lığıyla sığınan ınsanın içsel serüvenini, bu sü-
reçte yaşadığı iniş-çıkışlan yansıtır. Toplum-
dan, toplumsal yaşamdan kaçışın, uyumsuz
insan tiplemesinin yüzyıldaki ilk örneklerini
verir. Kahramanlannın başkaldın özelliği
yoktur. Tepkiselliği ise kişilığini grup içinde
var kılmaya yöneliktir. Teğmen Glahn tiple-
mesı bunun belirgin örneğidir.
Yaşananlara tanıklık, bireyin yaşadığı. baş-
langıcı ve sonu belli olan olaylan'olgulan ko-
nu edinır. Yaşanılan gerçeğin boyutlannı ser-
gilerken, bireyin içsel serüveninin trajik ya-
nını göstermeye çalışır.
Yazın alanında yüzyıl başında beliren yeni-
romantizm akımının güçlü bir temsilcisi ola-
rak nıtelendirilen Hamsun'un, bireyin yalnız-
laşan trajik durumunu ortaya koyan Açlık dı-
şındaki trilogyalanna baktığımızda: doğa-in-
san ilişkisininhep öncelendiğinı görmekteyiz.
Kapitalizmden, dolayısıyla Batı kültüründen
nefrefkaçış Hamsun'un doğaya, küçük insan-
lann dünyalanna yönelmesine neden olur di-
yebiliriz. ABD gezisinden dönüşünde kale-
me aldıklan 'yeni dünya'ya tepkinin bir yan-
sımasıdır aslında. Öyle ki, Hamsun, burada-
ki görüşlerinde, kapitalizmi eleştirmekten de
kendini alamaz. Hamsun, bireyı kaçıp sığın-
dığı bu dünyadan toplum önüne çıkarmaz.
Belirlediği sınırlardaki dünyasım, burada olup
bitenleri venr. Ama, bu da, onun içsel dünya-
sına, sevi'sevgisizlik durumuna dairdir. Buna-
lımın pekiştiği an'lar, bunun dışavurumu, ılış-
kide olumsuzca belırmesı bır bir yansıtılır.
Git-gel an'mdan tepkisellığe, giderek birey-
lerin trajik konumlannı/yazgılannı belirleyen
duruma iteklenışine değinki süreci yansıtır.
Batı uygarlığından kaçan, sığındığı yerde de
üstün insan ülküsünü benimseyen bireyin tra-
jedisidir daha çok öne çıkanlan. Hayata sıkı
sıkıya bağlı, bireyin özgürlüğünü savunan
Hamsun'un tkinci Dünya Savaşı'nda Naziz-
me verdiği destek, sonrasında başına gelenler
ise apayn bir öykü. Geçen onca zaman sonra
yapıtlanna dönüp baktığımızda bize insan
gerçekliğinin sıcaklığını sunan bir yazarla yüz
yüze olduğumuzu söylemelıyim. Belki de, be-
ni de, o ılkgençlik ateşiyle sarsalayan da bu
yanıydı onun. Alıp başımı gittiğim yer'mekân,
kent ondan bana yansıyan ızlere doğru çıktı-
ğım yolculuk da bunu anlatıyordu demeliyim.
Hamsun, ezgin, göçebe bır dil yurttaşı; insa-
nın içsesının simyacısı... Yeniden yenıden
okunmalı diye düşünüyorum.
Unuttuk?
İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, genç kitlenin yanı sıra çocuklara yönelik etkinlikler de başlatacaklannı belirtiyor
Yeni kaynaklar yaratmakpeşinde
GAMZE AKDEMÎR
Ekonomik krizin kurumlar üzerindeki
olumsuz etkisi sır değil. Kültür-sanat da bu
olumsuz etkilerden payını alan sektörlenn
başında geliyor kuşkusuz. Istanbul Kültür
ve Sanat Vakfı (ÎKSV) Genel Müdürü Gör-
gün Taner ile kurumun krız sonrası değı-
şen mali göstergelerini ve kriz planlı yeni
projelerini konuştuk.
- İKSV olarak önümüzdeki yıl gerçek-
leştireceğiniz etkinliklerin sayısında ve
niteliğinde geçen yıla kıyasla bir artış ve-
\a azalış olacak mı? Bu bağlamda İKSV
ekonomik krizin etkilerini ne ölçüde his-
setti?
GÖRGÜN TANER - 2003 yılında ger-
çekleştirmekte olduğumuz festivallerin ya-
nı sıra, yıl boyunca etkinliklerle izleyenle-
nn karşısına çıkacağız. Festivallerin hari-
cındeki zamanlarda ÎKSV kültür ve sanat
alanında çeşitli mekânlarda film, tiyatro.
klasik müzik, caz ve diğer müzik dallann-
da etkinlikler düzenleyecek. Genç kitleye
yönelik bazı çalışmalanmız oldugu gibi ço-
cuklara yönelik de bazı etkinlikler başlata-
cağız. Büyük şırketlerin bütçelerinden kriz
nedeniyle kültür ve sanata aktardıklan fon-
larda azalma olduğu kuşkusuz. Ama yine
B,
festivallerin yanı sıra, yıl boyu 2002 "de ol-
duğu gibi 30. yılını yasayan tKSV'ye des-
teğin devam edeceğini, Istanbul gibi nüflı-
su 10 milyona yaklaşan bir kentin 'festival-
siz' kalma riskini alamayacağını düşünüyo-
rum.
- Maliyetlerdeki kaçınılmaz artışa kar-
şı kurum olarak ne gibi bir ekonomik
>üyük şirketlerin
bütçelerinden kriz
nedeniyle kültür ve
sanata aktardıklan
fonlarda azalma olduğu
kuşkusuz. Ama yine
festivallerin yanı sıra, yıl
boyu 2002'de olduğu
gibi 30. yılını yasayan
tKSV'ye desteğin devam
edeceğini, İstanbul gibi
nüfusu 10 milyona
yaklaşan bir kentin
'festivalsiz' kalma
riskini alamayacağını
düşünüyorum.
program dahilinde hareket etmeyi plan-
lıyorsunuz?
TANER - Yeni kaynaklar yaratmak peşin-
de koşmaktan başka çaremiz yok. Bu ne-
denle de İstanbul Dostlan programını dev-
reye soktuk. Bize destek olmak isteyen iz-
leyicilerimiz için bir platform yarattık. On-
lann bize desteği ve sahiplenmeleri ile bun-
dan sonraki yolumuzu çizeceğiz diye düşü-
nüyorum. Aynca yıl içinde etkinlikler yap-
ma karanmız da nakit akışımızda hep mev-
cut olan problemin biraz olsun üstesinden
gelmemıze neden olacak.
İstanbul Dostlan portalı
- İstanbul Dostlan portaünın faaliyet-
lerinden ve kurumun yeni projelerinden
bahseder misiniz?
TANER - istanbul Dostlan portalı, İstan-
bul Kültür ve Sanat Dostlan Programı çer-
çevesinde gerçekleşti. Sanatseverlerin kent-
te neler olup bittiğini daha yakından mer-
cek altma alabilmesi, bize gerektiğinde tep-
kı verebilmesi ve hem festivaller bazında
hem de gerçekleşen (İKSV tarafından yapı-
lıyor olsun olmasın) sanat ve kültür etkın-
likleri hakkında daha detaylı bilgi sahibi
olabilmesi için kuruldu.
iKSV'nin 30 yılın birikimi bir 'know-
how'ı var. Bu tecrübe ve bilgiyi belirli ay-
lara sıkıştırmak yerine daha yaygın ve her-
kes tarafından kullanılabilecek bir ortama
taşımak daha önemli diye düşündük.
İKSV'nin 2003 'ten itibaren başlatacağı ve
festivallerin yanı sıra tüm yıl devam edecek
etkinlikleri ise ekim aymdan itibaren şekil-
lenmeye başlayacak.
Arıburnu Ödülleri'nin başvurulan devam ediyor
Kültür Servisi - Şair ve sinemacı
Orhon Murat Arıburnu anısına
meslektaşı Hüse>in Alemdar'ın kişisel
çabalanyla düzenlenen geleneksel
Arıburnu Ödülleri'nin 13.üncüsü bu yıl
dört dalda verilecek. Katılımcılann en
geç 30 Eylül tarilıine kadar 'Arıburnu
Odülleri, Sadri Alışık Sokak No: 27/3
Beyoğlu 80060 İstanbul' adresine
başvurmalan gerekiyor. Orhan Alkaya,
Salih Bolat, Abdülkadir Budak,
Haydar Ergülen ve Ahmet Erhan'ın
seçici kurulu oluşturduğu 'şiir kitabı'
dalına yedi adet kitapla katılınması
gerekiyor. Ödül, 10 Ocak 2002'den sonra
yayımlanan şiir kitaplan arasından
seçilecek kitaba verilecek. Hüseyin
Alemdar, Metin Cengiz, Turgay
Kantürk, Mehmet Mümtaz Tuzcu ve
Hüseyin Pekerden oluşan seçici kurul
ise 'Yayımlanmamış Şiir Kitabı' x
dalında kitap bütünlüğü taşıyan
dosyalan değerlendirecek. Katıluncılann
yanşmaya yedi adet dosya vermeleri
gerekiyor.'Uzun metrajh film' dalının
seçici kurulu ise Sanem Çelik, Metin
Kaçan, Berhan Şimşek, Alin Taşçıyan
ve Deryiş Zaimden oluşuyor. Kurul, bu
dalda Ödül Sekreterliği'nin seçtiği ve
yanşmaya aday gösterilen 2001-2002
yapımı filmler arasından ilk üçünü
belirleyecek.Aynca, 'en iyi erkek
oyuncu', 'en iyi kadın oyuncu' ve 'en
iyi yönetmen' odülleri de verilecek.
Tarık Akan, Derya Alabora, Ertekin
Akpınar, Tunç Başaran ve Menderes
Samancılar'dan oluşan 'kısa metrajta
film' seçici kurulu ise otuz dakikadan
uzun olmayacak ve son üç yıl içerisinde
çekilmiş konulu fılmleri
değerlendirecek. Yanşma sonuçlan
ekim ayının ilk haftasında
açıklanacak. Ödül töreni ise ekim ayının
son haftasında yapılacak.
(0212 25129 61)
"Sonsuzluk ve Bir Gün" adlı filmde, Angelo-
pulos'un bılincini yitirmış annesinin başucunda
oturan adama sordurttuğu o müthiş soru: "Söy-
lesene anne, biz sevmeyi ne zaman unuttuk?"
O sevgı kı, Goethe ye: "Sevgi, insanın içinde
yaşayabileceğı tek iklimdir", dedirtmiş. Yine o
sevgi kı, Yunus'tan Anadolu'ya: "Aşk gelicek
cümle eksikler biter"', diye bir soluk estirmiş. Ve
o sevgi ki, Balıkçı'dan, sevginin kendince birta-
nımınıyapmasını isteyen Azra'sına: "Birdefasın-
da avucumun sıcaklığında çiçek tohumlannı fi-
lizlendirmeyi başarmıştım; budur işte sevgi!" di-
ye yazdırtmış.
Son günlerde, Muhsin Ertuğrul'un "Benden
Sonra Tufan Olmasın" başlıklı anılarını yeniden
okurken, sevgiden sanata ya da sanattan sev-
gıye köprü uzatmanın en soylu biçimlerinden bi-
ri olan şu satırlarla bir kez daha sarsıldım: "...
Çünkü yeryüzünde tiyatronun binbir derde de-
va olduğuna inandım bir kez. Bütün kötülüklerin,
insanın insandan kopmasından, uzaklaşmasın-
dan; birbirierinin sıcaklığını, sevgisini duyamadık-
larından doğduğuna inanç getirdim bir kez. Ar-
tık beni bu inançtan, bu kanıdan kurtaramazdı
kimse..."
Cesare Pavese'nin, ikinci büyük savaşın bit-
mesinin hemen ardından kaleme aldığı şu satır-
lar da, bir cehennemin ortasında insana diren-
me gücünü veren tek şeyin yine insanı sevmek
olduğunu kanıtlamıyormu? "... öylegünlervar-
dı ki, tanımadığımız birinin birbakışı, birgöz kır-
pışı bizi kendimize getirip uçurumun kenarından
gerı döndürmeye yetiyordu. Heryerde, en bilgi-
sız veya karanlık gözlerde bile, katılmanın bize
kaldığı bir insan sevgisinin ve bir masumiyetin
gizlı olduğunu biliyorduk..."
Peki ya şimdi? Ya kendi ortamımızda?
Temelinde binbir sevginin mirasıylayoğrulmuş
bir Anadolu ruhunun yattığı, Goethe'nin insanın
yaşayabileceğı tek iklim diye tanımladığı sevgi
ikliminin yüzyıllar boyunca has olanını yaratmış
olan ortamımızda? En azından birkaç kuşaktır
yeterınce koruyabilıyor muyuz, canlı tutabıliyor
muyuz bu sevgı mırasını genç kuşaklar için? Bır-
kaç yıl önce anlamsız bir kazada yaşamını yitı-
ren sevgılı öğrencim Ergin Biroğul'un bana ver-
diği, "Yaşamaya Değer mi, Değmez mi?" baş-
lıklı bir ödevinde şu satırlarla karşılaşmıştım:
"ölüme son çare olarak bakıyorum. Her zaman
elimin altında olan ve kullanmak istediğimde de
kimsenin kullanmaktan beni alıkoyamayacağı bir
çare olduğunu biliyorum... Ha, eğer hayat seni
korkutuyorsa, ümitsizkıldıysa, enyakınlannınsa-
na maskeler ardından baktığını fark ettiysen, ha-
yat böyledır, de; onun ikinci kez katılmana izin ve-
rilmeyecek bir oyun olduğunu söyle... ölüme sa-
hip olduğumun farkına varmasaydım, kendimi
maskelilehn tuzağına düşmüş hissederdim... Bir
şansım var, o da ölüme sahip olmam."
Ne zaman ortalığı bastı, yırmilerınde bir gen-
ci buz gibi maskelerin arasında yaşamaktan
bezdirip, ona son şans olarak ölümü bırakan bu
sevgısizlik? Ya sanatımız; hamuruna sevginin
mayası karıştırılmadığında asla sanat olamaya-
cak sanatımız, nıcedır sevgisiz ellere mi düştü?
Sevginin sözcülüğünü yapamaz mı oldu? Sev-
ginin salt sözcük değil, fakat ancak eylem oldu-
ğunda gerçek anlamına kavuşabileceğıni ne za-
man unuttuk? "Bana söylenmeyen, beniısıtma-
yan sevgiler yerinde kalsın...." diye yazmıştım
bır yerde. Neymiş? Söylenmesine gerek yok-
muş, anlaşılmalıymış, hissedilmeliymiş - bır bil-
mece midir sevgi? Yoksa şımdilerde asıl korku-
lan ve kendisinden kaçılan, sevme eyleminin be-
raberinde doğal olarak getirdiğı sorumluluk mu?
Yaşadığının ahlakını savunmaktan korkmanın
adı mı oldu yaşamak? İnsanın insandan sorum-
lu olmadan yaşamayı yeğlediği bir dünya, artık
ınsanlann dünyası olmaktan çıkmaz mı?
Başardık. "Aşk gelicek cümle eksikler biter",
diyen Yunus'un, "Iki insanın dost olabildiğı yer-
de uygarlık vardır" diyen Sabahattin Eyuboğ-
lu'nun miraslarının ardından nefrete, düşmanlık-
lara, en soylu duygulara karalar çalınmasına de-
ğil, sevmeye şaşar olduk.
Sahi biz sevmeyi ne zaman unuttuk?
e-posta: ahmetcemalVı superonline.com
acem20(S hotmail.com
Polanski'den film miiziği
VARŞOVA (AFP) - Chınatown' ve
'Rosemary's Baby" fihnlerinde yönetmen
olarak başansını kanıtlayan ünlü Polonyalı -
Fransız film yönetmeni Roman Polanski, yeni
gösterime girecek olan ve yönetmenligini
' yurttaşı Polonyalı Andrzej Wajda'nın yaptığı
filmi desteklemek amacı ile filmin müziklerini
yapma görevini üstlendi. Polanski'nin başrolde
oynadığı filmin müziğinden yapılan ahntılar
Polonya'da yayın yapan bir radyoda
yayımlanarak halkın beğenisini kazandı. Film,
1954 yılında çekilen 'A Generation' filmi ile
ilk oyunculuk deneyimini yasayan Polanski
için bir yuvaya dönüş niteliği taşımakla
birlikte, 'Wajda' ile tekrar çalışma fırsatı da
sunmuş oluyor. Polonya aristokrasisinin sosyal
davTanışlannın anlatıldığı filmde,
Polanski'ye, "Daniel Olbrychski', 'Andrzej
Seweryn" gibi, Polonyanın önde gelen
aktör ve aktrisleri eşlik ediyorlar.
BUGUN
• ESKANDİL JAZZ CLUB'da 22 OO'de
Ergüder Yoldaş ve İlknur Açıkel konsen.
(0 216 332 80 36)
• İŞ SANAT'ta 12.00, 14.15, 16.30 ve
19.00"da 'Sinema Şenliği' kapsamında Ted
Demme'in yönetmeliğini yaptığı 'Beyaz
Şeytan'. (0 212 316 10 83)
• ENKA AÇIKHAVA TİYATROSU'nda
21.15'te 'Kırmızı Değirmen'.
(0 212 276 22 14)