22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2002 PERŞEMBE L J l l kultur@cumhuriyet.com.tr ort gün dört gece süren 3. Can Şenliği'ni, ülkenin dört bir yanmdan gelen binlerce şiirsever izledi Şiirinyenibaşkenti DatçaE\IEN BERKÖZ ' ncahınç bir kenar mahalle, üinde avlar sultanı ağustos glerinden kıvû kıvıl bir hale " Cı Yücel'in "Türkçe söylediğp şierinden bıri, Paul Eluard'ın " r Karanhk Ayna tçi" adlı şiiri, büzelerle başlıyor. "Kenar ntBalle" yerine "köy kahvesi"' dek, Fransa'dan, savaş gılerinden söz etmiyor da, Eski Dça Meydan Kahvesi'nin 24 Aıstos 2002 gûnü saat h l e 17 arasındaki halini btmliyor olacak. Bıim de katıldığım ve kauşmamın sonunda bu şiiri okduğum "şür ve çevni" konulu scleşinin yapıldığı kahveyi, gtçekten de o ağustos sıcağına kîşın hıncahınç doldurmuştu ülenin dört bir yanından gelen şiseverler. Yoksa "<a»"severler mi demeliydim, bu söleşi 23 - 26 Ağustos günleri arsında yapılan 3. Can Şenliği etinlikJerinin yalnızca biri oluğunagöre... 'Smsuza dek yaşayaeağı yer' Şeılik aslında "Datça - Knidos Kdtür ve Sanat Etkhînkleri" aoyla yıllardır yapılıyordu. Ama, Caı Yücel bu güzel kıyı ksabasını "sonsuza dek yaayacağı yer" seçeli beri, bıgünkü kimliğine ve özelliğıne kaoıştu, "Can ŞenBği'' oldu. Bu kinliğiyle, ülkedeki sayısız kültür- saıat etkinliğinin arasından siTilarak ilerde daha da gdişeceğini düşünüyor ve unuyorum. Dört gün boyunca pek çck etkinlik yapıldı şenlik kapsamında. Örneğin, Datça Amfi Tyatrosu'nda her akşam ya bir oyın ya da bir dinleti vardı ve hepsinde de tıklım tıklım doluydu anfi tiyatro. Öyle ki, ilk akşam kapının önünde yüzlerce metre U2ayan kuyruğu gördüğümüzde şaşırdık. Aslında şaşırmamamız O kşJıır uzerıne söyleşilen, şiir okunan kahvelerin o ağustos sıcağında dolup taşmalan inanılmazdı... Yalnızca Istanbul'dan, Ankara dan, Izmirden değil; Samsun 'dan Bursa 'ya, Malatya dan Edirne 'ye, Eskişehir den Adana'ya.. ülkenin dört bir yanından özel olarak Can Şenliği için Datça 'ya gelenler vardı. Hatta şu ya da bu şairi görmek, dinlemek için gelen şiirseverler bile... gerekirdi, çünkü o akşam şenliğin bu yılki onur şairi Nâznn Hikmet'e adanmıştı ve gerçek bir şiir-müzik- dans şöleni bekliyordu sanatseverleri. Öyle de oldu. Derya Alabora'nın Nâzım'm dizeleriyle sunduğu izlencede, Serdar Yalçın'ın piyanosu eşliğınde Erol Uras, kendi sazıyla Sadık Gflrbfiz, Genco Erkal ve Zeynep Tanbay ızleyenleri müziğe, dansa ve Nâzım'm şiirlenne doyurdular. Sonra da Muammer Ketencoğhı ve arkadaşlan. şarkılanyla Ege'nin ıki yakasmı bir araya getirdiler. Kaçınlur mıydı böyle bir gece, elbette kaçınlmazdı. Genco Erkal'ın Nâzım'ın şiirlerinden oluşturduğu "lnsanlarun''ı sunduğu 24 Ağustos Cumartesi akşamı, kapıdaki kuyruk sanki daha da uzundu. Mümtaz Sevinç'in "Bir Çift Sözümüz Var Aşka Dair"ini Rodoslu "Tbemos Mens" orkestrasının izlediği 25 Ağustos Pazar akşamı da ılgi büyüktü. ama Leman Sam'ın, şenliğin kapanış konserini verdiği 26 Ağustos Pazartesi akşamı içeri girebilenlerin en az yarısı kadar insan dışarda kalmıştı. Şimdi dönelim "köy kahvesi"ne ya da kahvelerine, yani bana göre şenliğin can daman olan şiir söyleşilerine, okumalanna... O ağustos sıcağında dolup taşmalan inanılmazdı... Yalnızca Istanbul'dan, Ankara'dan, İzmır'den değil; Samsun'dan Bursa'ya, Malatya'dan Edirne'ye, Ünlü oyuncu Babalar Takımı'nda senarist ve yönetmen olarak yeniden sevenlerinin karşısında BinbirsuratBilly Bob Thornton.. ASLISELÇUK Oyuncu, senarist, yönetmen, şarkı sözü yaza- n ve müzisyen Billy Bob Thornton'u geçen ay- larda "Monster'sBaU" (Kesışen Yollar) ve "The Man Who Wasn1There' > (Orada Olmayan Adam) filmlerinde izledik. Thornton, şu günlerde oyna- dığı, senaryosunu yazdığı, yönettiği "Daddy and Tbem" (Babalar Takımı) filmiyle yine aramız- da. Bu üçüncü çahşmasım doğum yeri Arkan- sas'ın taşrasında geçiriyor. Bu psikolojik kara ko- medide yönetmen, taşradaki tekdüzeliği, aile bi- reylerinin iletışimsizliğini, durağan yaşamlannı değiştirme girişimlerini yetkin bir dille anlatıyor. Yazmak en zoru 4 Ağustos 1955'te Arkansas'm Alpine kasa- basmda doğan Billy Bob, tarih öğretmeni, bas- ketbol koçu Bflly Ray ile medyum Virginia Thorn- ton'un üç erkek çocuğunun en büyüğü. Babası- nın onu spora, annesinin de kültürel etkinlilde- re yönlendirdiği Billy Bob'un çocukluğu, yok- sulluk içinde geçer. "Gençüğiıni değiştiremem. Yoksulluk içinde büyüdüm, bu durum bana çok yarduna okhı. ABD'de ayncahklaryaşamdaki ger- çek değerieri algılamanızı engdler. kendimi ben bu açıdan dünyanın en mudu insanı olarak gö- rüyorum"' diyor Billy Bob eski günlerini anar- ken. Elvis Presley'in filmlerini izlediği yıllarda, sınema yıldızı ya da rock şarkıcısı olmaya karar veriyor. Ilkokulda, henüz 9 yaşın- dayken ilk müzik topluluğunu kuru- yor. On sekiz yaşındayken babasını yitirir. Lise öğrencisiyken oyuncu- luk dersleri almaya başlar. "Öykü- leri ve öykü kahramanlanm oldum olasısevdim. Daha ilkokuldayken öy- küler yazmaya giriştim. renkli kişi- lere hep hayranhk duydum" diyor Thornton. "Oyunculuk derslerimi sürdürürken 16yaşındav dım vesah- neye oyun da koyuyordum müzis- ~"^"""~"~ yenlik de yapıyordum. Yönetmenliğimi kışkır- tan en büyük nedense yazdıklanmı bir başkası- nm kaüetmesîneseyircikahnayıistemememdLYok- sa kendimi yönetnıenlikte yetkin biri saymıyo- rum, iyi değffim çünkü" diye devam ediyor. 1977'de Billy Bob ve çocukluk arkadaşı Tom Epperson rock yıldızı ve yazar olmak düşleriy- le New York'un yolunu tutarlar fakat on saat içe- risinde gerisin geriye dönerler. Şanslannı bir kez de Los Angeles'ta denemek için 5 yıl sonra 1981 'de Arkansas'tan aynlırlar. L.A.'da senaryo- lar yazarlar, gelip geçici işlerde çalışırlar. Üç hafta boyunca parasızlıktan çiğ patates yiyen Billy Bob, sonuçta hastaneye kaldınlır. îyileştik- ten sonra düşük bütçeli Chopper Chicks, Zom- bieTown gibi filmlerde oynar. 1987'de kablolu TV için çekilen "1000 Zincir Kıran Adam" fil- minde beş satırlık repliği olan bir rolde gözükür. Thornton, 'Babalar Takımı'nda taşradaki tekdüzeliği, aile bireylerinin iletişimsizliğini. durağan yaşamlannı değiştirme girişimlerini yetkin bir dille anlatıyor. Arkadaşlannın yardımıyla 1988'deilkvideofil- mi "Hunter'sBkMKTı (Avcının Kanı) çeker. Med- yum annesinin sonunda öngörüsü gerçekleşir ve Billy Bob büyük hayranlık duyduğu oyuncu Burt Reynolds ile'l 990'da "Evening Shade" TV dızi- sinde birlikte oynar. 199 lde "For the Boys"ta Bob, Bette Midler'ın karşısında küçük bir roldedir. Billy Bob Thornton çok yönlü oyunculuk kariyerini şöyle değerlendiriyor: "Oynamak, yazmak, yönetmek. Hepsi birbirinden çok değişik fakat yine de birbirleriyle bağlantılı şeyler. Yazmak en zorudur. Ben oyunculuk ve yönetmenliği seviyorum, özellikle de çekim anını. Çekim sonrası çalışmalardan ise hiç hoşlanmıyorum." yazdnıaz. Şarkuun sözlerini yok saydığınız anda o aynı şarkı olmaz. Düşüncenin alaşıyla şarkuun ritmini kesersiniz. Bence insanlar şarkı dinler gi- bi fîlmleri izleselerdi çok daha iyi olurdu" diye düşüncelerini belirtiyor Thornton. "Oynamak, yazmak, yönetmek... Hepsi birbirinden çok de- ğişik fakat yine de birbirleriyle bağlantılı şeyler. __^_ Yazmak en zorudur. Ben oyunculukve yönetmenliği seviyorum, özellikle de çekim anıru. Çekim sonrası çahşmalar- dan ise hiç hoşlanmıyorum." Senaryosunu arkadaşı Tom'la birlikte yazdığı "One False Move"daki performansıyla dıkkatle- ri çeker. 1996'da ilk büyük başansuıı elde eder. Yönetmenliğini üstlendiği, senaryosunu yazdı- ğı, bir akıl hastasını canlandırdığı "SBng Blade" filmiyle bağımsız yapımlar arasında bü\r ük bir çıkış yapar, en ıyi senaryo Oscar'ını kazanır. 1997'de oyuncu-yönetmen Robert Duvall için yazdığı "The AposÖe''ın senaryosu ve filmdekı oyunculuğuyla oyuncu ve yeniden senaryo Os- car adayı olur. Ardından onu U-Turn, Primar\T Colors, Armageddon, A Simple Plan filmlerin- de oyuncu olarak da izleriz. 1998'de ikinci filmi "AnThe Pretty Horses"ı (Tüm Güzel Atlar) Cor- mack McCarthy'nin romanından perdeye uyar- lar. "Filmiminçokönemlisahneleriniçıkardılar. Ben değiştirme yapmayı sevmem. Şarkılanmı da degiştirmem. Bazı nusralan çıkarmak için şarkı Rolüne göre kendisini yeniliyor Thornton, kendisini değiştirebilen, kılıktan kılığa, surattan surata başa- nyla sokabilen bir oyuncu. Saçuu, makyajını, aksesuvarlannı rolüne gö- re sık sık yeniliyor. Bir filmden öbü- ^~™^~~ rüne onu tanımakta zorlanıyorsunuz. " Sinema merakhlan perdede ilk önce bilinen bir o\uncıryıı görürlerse öykünün içine girmektezor- lanırlar. O>sa yenilenen karakterin gerçeküği- ne inanıKarsa öyküye üıanmalan kolay olur. Bu yüzden fiziksel olarak her filmde kendimi baş- kalaşnnnm. İzkyenin 'Ah, bu adam son gör- düğüm filmdeki a\r ukatı oynayan adamdı" de- memesi için bunu yaparun. Alec Guinness ve Lon Chaney bu konunun başanh o\ unculandır. Spencer Tracy ve Robert Mitchum ise tüm film- lerinde aynıdırlar. Oyunculardan Montgomery Clift'i çok beğenirim. O her şeyi içselleştirir. Her zaman ona sempati duynıanıa sağlar ama ay- nı zamanda çok gergin olduğunda size de bunu aktanr, sizi de tedirgin eder. Onun oynadığı 'A Place in the Sun' (Yön: George Stevens/1951) ve T Confess' (Alfred Hıtchcock/1952) izten- mesi pek kolay fUmkr değildir..." Eskişehir'den Adana'ya.. ülkenin dört bir yanından özel olarak Can Şenliği için Datça'ya gelenler vardı. Hatta şu ya da bu şairi görmek, dinlemek için gelen şiirseverler bile... Datça kahvelerinde şiir». 24 Ağustos Cumartesi... Can Yücel'in mezanndan Eski Datça Meydan Kahvesi'ne geldiğimizde sıra sıra dizilmiş iskemlelerde oruran ve onlann çevTesinde ayakta duranlar en azından 150 - 200 kişiydi. Konu "şiir ve çevüi"ydi ve bu kadar insan dinlemeye gelmişti. Turhan Hgaz'm yönettiği söyleşide sırayla Gertrude Durusoy, Ozkan Mert, ben ve Sezer Dunı konuştuk, sonra da Can Yücel'in Herkül Mflas'ın Yunancaya çe\irdiği ve yeni basılan şiir kitabını şenliğe yetiştiren Rodos Üç Denizin Dalgalan Vakfı temsilcisi... (Hem bu kitaba hem de Izmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığf nca yine bu şenlik için hazırlanan "Can Için" adlı kitaba emeği geçen herkese teşekkür boynumuzun borcu.) Can Evi'nin açıhşına yetişmek zorunda olmasaydık, bir saatten fazla süren söyleşinin çok daha uzayacağı ve renkleneceği kuşkusuzdu. Can Evi'ne ise zor yaklaşabildik, öylesine bir kalabalık vardı. Tuncav Ydmaz'ın kemanını uzaktan uzağa duyabildik, içeri de neden sonra girebildik. 25 Ağustos Pazar günü Palamutbükü Kahvesi'nde yapılan şiir okuması da kahveyi dolduran konuklarca büyük bir ilgiyle izlendi. Aynı yerde daha önce, Datça'nın doğal zenginliği badem konusunda bir konuşma ve en iyi badem yanşması yapıldı, ardından şairler şiir okumaya başladılar. Her şair önce Can Yücel'den seçtiği iki şiiri okudu, sonra da kendi şiirlerinden. Katılan şairler, soyadı sırasıyla; Orhan Alkaya, ben, Mehmet Çetin, Metin Demirtaş, Isa tnal, Tuğrul Keskin, Akif Kurtuluş, Namık Kuyumcu, Yücela> Sal ve Aydnı Şimşek'ti. Bu arada Sezai Sanoğlu, Namık Kuyumcu ve Mehmet Çetin de Nâzım'dan şiirler okudular. Mehmet Çetin'in Nâzım'ın ve Can Yücel'in şiüierini Zanzibarca okuması ilginçti. Başucuna bir çınar Şenliğin son günü gündüz söyleşileri, geçenlerde yitirdiğimiz Datça doğumlu Ece Ayhan'a aynhnıştı. Önce Orhan Alkaya ile Sezai Sanoğlu, Ece Ayhan ve şiiri üzerine söyleştiler; sonra da yine Ece Ayhan ekseninde, "sanat ve muhalefet" konulu bir panel yapıldı. Aydın Engin'in yönettiği panelde Oya Bajdar, Reis Çetik, Fikret tUdz, küçük tskender, Zeynep Oral ve Berhan Şünşek söz aldılar. Bu iki etkinliğin yapıldığı Reşadiye Meydan Kahvesi de konuklarca tıklım tıklım doldurulmuştu. Aynı akşam Leman Sam dinletisiyle kapanan şenlikten söz etmem gereken iki etkinlik kaldı, sanınm. Birincisi, Nâzım Hıkmet Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirilen bir sergi: Öğretmen Evi'nde şenliğin ilk günü açılan "Yüzyıİhk Aydınhğuı Işığmda" başlıklı Nâzım Hikmet fotoğraflan sergisi. ikinci etkinlikse, Işıl Özgentürk'ün yönettiği kısa film senaryo atölyesi. tki günde tamamlanan bu çalışmaya yaklaşık 150 kişinin katıldığım ve ortaya çok başanlı işler çıktıgım kuşlar söyledi. Bu duruma göre, önümüzdeki yıl Nâzım Hikmet'in şiirlerini konu alan güzel, kısa filmler görmeyi umabiliriz demektir. Ummak istediğim bir şey daha var, onu da söylemeden geçemeyeceğim. Nâzım Hikmet'in vasiyetini yerine getiremedik. bu gidişle kolay kolay getirebileceğe de benzemiyoruz... Hiç olmazsa, diyonım, Can Yücel'in başucuna bir çınar dikelim. Bu şenlik, hiç kuşku yok, yüzlerce. binlerce kişinin katkısıyla kotanldı; ama. Yücel ailesinin. Vecdi Sayar'ın ve Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu'nun emekleri olmasaydı gerçekleşemezdi. Bu nedenle, onlardan gelecekte daha iyisini beklemek ve ' istemek hakkımız. KısafibııjüiTİeri belli oldu • ANTALYA (Cumhumet Bürosu) - 39. Aran Portakal Film Festivaü' kapsamında, 14-17 Eylül tarihleri arasında yapılacai olan '8. Antalya Altin Portakal Uluslararası Kısa Film-Yldeo Yanşması'nın 'Büyük Jüri'si ve 'Halk Jüri'si belli oldu. Bu yıl 133 filmin başvurduğu kısa fılm-video yanşmasında, dramatik dalda 10, canlandırmada 5, deneysel dalda 4 ve belgesel dalında 10 kısa film olmak üzere toplam 29 kısa film finale kaldı. Finale kalan fîlmleri değerlendirmesini ise daha yeni belli olan büyük jüri yapacak. 16"sı Türkiye yapımı ohnak üzere 29 yanşma fihnini değerlendirecek olan büyük jüride, Taha Feyizfi (TRT Eğitim ve Kültür Programlan Müdürü), Erkut Onart (Eski Rotterdam Başkonsolosu), Greta C. Holtz (Adana ABD Konsolosluğu'ndan), Dirk Schaefer (Türk-Alman Dostluk Derneği'nden) ve Andreas Treske (Bilkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi) yer ahyor. Yanşmayı kazanan kısa filmciler, 1 'er milyar TL ve Altm Portakal Heykefi ile ödüllendınlecek. Ödüller sahiplerine, 39. Altın Portakal Fihn Festivali'nin 5 Ekim'deki kapanış töreninde sunulacak. 5 kişiden oluşan ve üyelerden 4'ünü Giindem 21 Kent Konseyi'nin belirlediği halk jürisinde ise Kültür Bakanlığı adına Telif Haklan ve Sinema Genel Müdür Yardımcısı Fu^t Doğançay. Gündem 21 Kent Konseyi'nden İsmet Aydm, Kenan Değer, Okay Konya ve Nuray Ura\' bulunuyor. Antalya halkı adına kısa filmleri değerlendirecek olan halk jürisinin her kategoride belirlediği filmler Altm Portakal Plaketi ile ödüllendirilecek. Köyceğiz lestivaf sonuçlandı • Kültür Servisi -1. Köyceğiz Ulusal Film Festivali'nde ödül alan kısa fihn ve belgeseller belli oldu. Kısa film dahnda Kemal Çipe'nin 'Abnan Satrancı', M. Ayşem Ergin'in 'Hurda Hayatlar', M. Bedran Güzel'in 'Orijinal Ölüler' adlı filmleri ödüle layık görülürken Jüri Özel Ödülü'nü Hüseyin Ulaş Güdekin 'Düşle Gerçek Arasında Bir Renk: Kırmızı' adlı fılmi aldı. Belgesel dalında ödüle Kemal Uzun'un 'Hasanke^'in Sessiz Çığlığı', Kemal Öner'in "MacaheF, Nazife Cantürk'ûn 'Spassibo' adlı filmi değer görülürken Jüri Özel Ödülü'nü ise Atalay Taşdiken'in 'Güneş Bile Zor Aynhr Bu Şehirden' adlı filmi kazandı. Sahte heykel önerisine tepki • Kültür Servisi - Akdeniz Üniversitesi Antik Diller Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sencer Şahin'in, Nemrut Dağı'na ait ören yerinin Adıyaman yönündeki girişinin iptal edilmesı ve tann ve kral heykellennın yapılacak yeni bir müzeye ahnarak yerlerine sahtelerinin konuhnası önerisi tepkiyle karşılandı. Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Zafer Ersoy yaprığı açıklamada, bilim adamlannın Nemrut'tan uzak durmalan gerektiğıni söylerken Nemrut Dağı ören yerindeki eserlerin doğa tahribatı ve kitle turizmi ile oluşan olumsuzluklardan dolayı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu sözlerine ekledi. "Heykellerin yeni bir müzeye taşınması ve yerlerine sahtelerinin konulması, üstelik Adıyaman yönündeki girişin iptal edilmesi çözüm değildir. Heykellerin müzeye taşınması ve yerlerine sahtelerinin konulması halinde. Nemrut Dağı ören yerinin cazibesı kalmaz. Aslolan, var olanı yerinde korumaktır" diyen Ersoy, heykellenn kapalı yerlerde sergilenmesine karşı oldugunu, çünkü turistlerin bu durumda Nemrut'a eskisi gibi ilgi göstermeyeceklerini belirtti. Aynca, Nemrut Dağı ören yerinin Adıyaman girişinin iptal edilmesi halinde, Kommagene uygarlığının öteki eserleri ile Nemrut Dağı arasındaki bağın kopacağını anlatan Ersoy, bu aynntılann da dikkate alınmasını istedi. Tarantim'nun yeni filmi 'Kill W • Kültür Servisi - Quentin Tarantino. yazıp yönettiği yeni filmi Kill Bill' ile ekim ayında, Lzleyicinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. 'Resenoir Dogs' ve 'Pulp Fiction" filmleri ile dünya çapında üne ka\ıışan yönetmenin, yeni fılmi de içerdiği şiddet sahneleri ile şimdiden tartışma konusu oldu. 39 yaşuıdaki Tarantino, yeni filmi 'Kill Bill'i, Uzakdoğu dövüşleri ve Çin kültürüne olan hayranlığının göstergesi olarak tanımlarken bazı gözlemciler doğal düzenin geri dönüşü olarak kabul ediyorlar. 1990'larda yapılan, 'Geçen Yaz Ne Yaptığını Biliyorum', 'Çığlık' gibi ^ yeniyetme şiddet fıbnlerinin ABD'li senatörler tarafıridan gördüğü tepki üzerine film endüstrisi, yetişkin sınn-laması getiren filmler yapmamaya yöneunişti. Bunun tam zıttı olan, kan ve şiddet içermeyen yeni hitlere hiç benzemeyen 'Kill Bill'in senaryosunda ise düğün günü salduıya uğramış hamile ve kiralık katil olan bir gelinin, öç alma arayışını şiddeti aynntılanyla kullanarak anlatıp şiddeti yücelten bir tutum sergileniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle