Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2002 PERŞEMBE
L J l l kultur@cumhuriyet.com.tr
ort gün dört gece süren 3. Can Şenliği'ni, ülkenin dört bir yanmdan gelen binlerce şiirsever izledi
Şiirinyenibaşkenti DatçaE\IEN BERKÖZ
' ncahınç bir kenar mahalle,
üinde avlar sultanı ağustos
glerinden kıvû kıvıl bir hale "
Cı Yücel'in "Türkçe söylediğp
şierinden bıri, Paul Eluard'ın
" r Karanhk Ayna tçi" adlı şiiri,
büzelerle başlıyor. "Kenar
ntBalle" yerine "köy kahvesi"'
dek, Fransa'dan, savaş
gılerinden söz etmiyor da, Eski
Dça Meydan Kahvesi'nin 24
Aıstos 2002 gûnü saat
h l e 17 arasındaki halini
btmliyor olacak.
Bıim de katıldığım ve
kauşmamın sonunda bu şiiri
okduğum "şür ve çevni" konulu
scleşinin yapıldığı kahveyi,
gtçekten de o ağustos sıcağına
kîşın hıncahınç doldurmuştu
ülenin dört bir yanından gelen
şiseverler. Yoksa
"<a»"severler mi demeliydim, bu
söleşi 23 - 26 Ağustos günleri
arsında yapılan 3. Can Şenliği
etinlikJerinin yalnızca biri
oluğunagöre...
'Smsuza dek yaşayaeağı yer'
Şeılik aslında "Datça - Knidos
Kdtür ve Sanat Etkhînkleri"
aoyla yıllardır yapılıyordu. Ama,
Caı Yücel bu güzel kıyı
ksabasını "sonsuza dek
yaayacağı yer" seçeli beri,
bıgünkü kimliğine ve özelliğıne
kaoıştu, "Can ŞenBği'' oldu. Bu
kinliğiyle, ülkedeki sayısız kültür-
saıat etkinliğinin arasından
siTilarak ilerde daha da
gdişeceğini düşünüyor ve
unuyorum. Dört gün boyunca pek
çck etkinlik yapıldı şenlik
kapsamında. Örneğin, Datça Amfi
Tyatrosu'nda her akşam ya bir
oyın ya da bir dinleti vardı ve
hepsinde de tıklım tıklım doluydu
anfi tiyatro. Öyle ki, ilk akşam
kapının önünde yüzlerce metre
U2ayan kuyruğu gördüğümüzde
şaşırdık. Aslında şaşırmamamız
O
kşJıır uzerıne
söyleşilen, şiir okunan
kahvelerin o ağustos
sıcağında dolup
taşmalan
inanılmazdı...
Yalnızca Istanbul'dan,
Ankara dan, Izmirden
değil; Samsun 'dan
Bursa 'ya,
Malatya dan
Edirne 'ye,
Eskişehir den
Adana'ya.. ülkenin
dört bir yanından özel
olarak Can Şenliği
için Datça 'ya gelenler
vardı. Hatta şu ya da
bu şairi görmek,
dinlemek için gelen
şiirseverler bile...
gerekirdi, çünkü o akşam şenliğin
bu yılki onur şairi Nâznn Hikmet'e
adanmıştı ve gerçek bir şiir-müzik-
dans şöleni bekliyordu
sanatseverleri. Öyle de oldu. Derya
Alabora'nın Nâzım'm dizeleriyle
sunduğu izlencede, Serdar
Yalçın'ın piyanosu eşliğınde Erol
Uras,
kendi sazıyla Sadık Gflrbfiz,
Genco Erkal ve Zeynep Tanbay
ızleyenleri müziğe, dansa ve
Nâzım'm şiirlenne doyurdular.
Sonra da Muammer Ketencoğhı ve
arkadaşlan. şarkılanyla Ege'nin
ıki yakasmı bir araya getirdiler.
Kaçınlur mıydı böyle bir gece,
elbette kaçınlmazdı.
Genco Erkal'ın Nâzım'ın
şiirlerinden oluşturduğu
"lnsanlarun''ı sunduğu 24
Ağustos Cumartesi akşamı,
kapıdaki kuyruk sanki daha da
uzundu. Mümtaz Sevinç'in "Bir
Çift Sözümüz Var Aşka Dair"ini
Rodoslu "Tbemos Mens"
orkestrasının izlediği 25 Ağustos
Pazar akşamı da ılgi büyüktü. ama
Leman Sam'ın, şenliğin kapanış
konserini verdiği 26 Ağustos
Pazartesi akşamı içeri
girebilenlerin en az yarısı kadar
insan dışarda kalmıştı. Şimdi
dönelim "köy kahvesi"ne ya da
kahvelerine, yani bana göre
şenliğin can daman olan şiir
söyleşilerine, okumalanna... O
ağustos sıcağında dolup taşmalan
inanılmazdı...
Yalnızca Istanbul'dan, Ankara'dan,
İzmır'den değil; Samsun'dan
Bursa'ya, Malatya'dan Edirne'ye,
Ünlü oyuncu Babalar Takımı'nda senarist ve yönetmen olarak yeniden sevenlerinin karşısında
BinbirsuratBilly Bob Thornton..
ASLISELÇUK
Oyuncu, senarist, yönetmen, şarkı sözü yaza-
n ve müzisyen Billy Bob Thornton'u geçen ay-
larda "Monster'sBaU" (Kesışen Yollar) ve "The
Man Who Wasn1There'
>
(Orada Olmayan Adam)
filmlerinde izledik. Thornton, şu günlerde oyna-
dığı, senaryosunu yazdığı, yönettiği "Daddy and
Tbem" (Babalar Takımı) filmiyle yine aramız-
da. Bu üçüncü çahşmasım doğum yeri Arkan-
sas'ın taşrasında geçiriyor. Bu psikolojik kara ko-
medide yönetmen, taşradaki tekdüzeliği, aile bi-
reylerinin iletışimsizliğini, durağan yaşamlannı
değiştirme girişimlerini yetkin bir dille anlatıyor.
Yazmak en zoru
4 Ağustos 1955'te Arkansas'm Alpine kasa-
basmda doğan Billy Bob, tarih öğretmeni, bas-
ketbol koçu Bflly Ray ile medyum Virginia Thorn-
ton'un üç erkek çocuğunun en büyüğü. Babası-
nın onu spora, annesinin de kültürel etkinlilde-
re yönlendirdiği Billy Bob'un çocukluğu, yok-
sulluk içinde geçer. "Gençüğiıni değiştiremem.
Yoksulluk içinde büyüdüm, bu durum bana çok
yarduna okhı. ABD'de ayncahklaryaşamdaki ger-
çek değerieri algılamanızı engdler. kendimi ben
bu açıdan dünyanın en mudu insanı olarak gö-
rüyorum"' diyor Billy Bob eski günlerini anar-
ken. Elvis Presley'in filmlerini izlediği yıllarda,
sınema yıldızı ya da rock şarkıcısı olmaya karar
veriyor. Ilkokulda, henüz 9 yaşın-
dayken ilk müzik topluluğunu kuru-
yor. On sekiz yaşındayken babasını
yitirir. Lise öğrencisiyken oyuncu-
luk dersleri almaya başlar. "Öykü-
leri ve öykü kahramanlanm oldum
olasısevdim. Daha ilkokuldayken öy-
küler yazmaya giriştim. renkli kişi-
lere hep hayranhk duydum" diyor
Thornton. "Oyunculuk derslerimi
sürdürürken 16yaşındav dım vesah-
neye oyun da koyuyordum müzis- ~"^"""~"~
yenlik de yapıyordum. Yönetmenliğimi kışkır-
tan en büyük nedense yazdıklanmı bir başkası-
nm kaüetmesîneseyircikahnayıistemememdLYok-
sa kendimi yönetnıenlikte yetkin biri saymıyo-
rum, iyi değffim çünkü" diye devam ediyor.
1977'de Billy Bob ve çocukluk arkadaşı Tom
Epperson rock yıldızı ve yazar olmak düşleriy-
le New York'un yolunu tutarlar fakat on saat içe-
risinde gerisin geriye dönerler. Şanslannı bir kez
de Los Angeles'ta denemek için 5 yıl sonra
1981 'de Arkansas'tan aynlırlar. L.A.'da senaryo-
lar yazarlar, gelip geçici işlerde çalışırlar. Üç
hafta boyunca parasızlıktan çiğ patates yiyen
Billy Bob, sonuçta hastaneye kaldınlır. îyileştik-
ten sonra düşük bütçeli Chopper Chicks, Zom-
bieTown gibi filmlerde oynar. 1987'de kablolu
TV için çekilen "1000 Zincir Kıran Adam" fil-
minde beş satırlık repliği olan bir rolde gözükür.
Thornton, 'Babalar Takımı'nda taşradaki tekdüzeliği, aile bireylerinin iletişimsizliğini. durağan
yaşamlannı değiştirme girişimlerini yetkin bir dille anlatıyor.
Arkadaşlannın yardımıyla 1988'deilkvideofil-
mi "Hunter'sBkMKTı (Avcının Kanı) çeker. Med-
yum annesinin sonunda öngörüsü gerçekleşir ve
Billy Bob büyük hayranlık duyduğu oyuncu Burt
Reynolds ile'l 990'da "Evening Shade" TV dızi-
sinde birlikte oynar. 199 lde "For the Boys"ta Bob,
Bette Midler'ın karşısında küçük bir roldedir.
Billy Bob Thornton çok yönlü oyunculuk kariyerini şöyle
değerlendiriyor: "Oynamak, yazmak, yönetmek. Hepsi
birbirinden çok değişik fakat yine de birbirleriyle bağlantılı
şeyler. Yazmak en zorudur. Ben oyunculuk ve yönetmenliği
seviyorum, özellikle de çekim anını. Çekim sonrası
çalışmalardan ise hiç hoşlanmıyorum."
yazdnıaz. Şarkuun sözlerini yok saydığınız anda
o aynı şarkı olmaz. Düşüncenin alaşıyla şarkuun
ritmini kesersiniz. Bence insanlar şarkı dinler gi-
bi fîlmleri izleselerdi çok daha iyi olurdu" diye
düşüncelerini belirtiyor Thornton. "Oynamak,
yazmak, yönetmek... Hepsi birbirinden çok de-
ğişik fakat yine de birbirleriyle bağlantılı şeyler.
__^_ Yazmak en zorudur. Ben oyunculukve
yönetmenliği seviyorum, özellikle de
çekim anıru. Çekim sonrası çahşmalar-
dan ise hiç hoşlanmıyorum."
Senaryosunu arkadaşı Tom'la birlikte yazdığı
"One False Move"daki performansıyla dıkkatle-
ri çeker. 1996'da ilk büyük başansuıı elde eder.
Yönetmenliğini üstlendiği, senaryosunu yazdı-
ğı, bir akıl hastasını canlandırdığı "SBng Blade"
filmiyle bağımsız yapımlar arasında bü\r
ük bir
çıkış yapar, en ıyi senaryo Oscar'ını kazanır.
1997'de oyuncu-yönetmen Robert Duvall için
yazdığı "The AposÖe''ın senaryosu ve filmdekı
oyunculuğuyla oyuncu ve yeniden senaryo Os-
car adayı olur. Ardından onu U-Turn, Primar\T
Colors, Armageddon, A Simple Plan filmlerin-
de oyuncu olarak da izleriz. 1998'de ikinci filmi
"AnThe Pretty Horses"ı (Tüm Güzel Atlar) Cor-
mack McCarthy'nin romanından perdeye uyar-
lar. "Filmiminçokönemlisahneleriniçıkardılar.
Ben değiştirme yapmayı sevmem. Şarkılanmı da
degiştirmem. Bazı nusralan çıkarmak için şarkı
Rolüne göre kendisini yeniliyor
Thornton, kendisini değiştirebilen,
kılıktan kılığa, surattan surata başa-
nyla sokabilen bir oyuncu. Saçuu,
makyajını, aksesuvarlannı rolüne gö-
re sık sık yeniliyor. Bir filmden öbü-
^~™^~~ rüne onu tanımakta zorlanıyorsunuz.
" Sinema merakhlan perdede ilk önce bilinen bir
o\uncıryıı görürlerse öykünün içine girmektezor-
lanırlar. O>sa yenilenen karakterin gerçeküği-
ne inanıKarsa öyküye üıanmalan kolay olur. Bu
yüzden fiziksel olarak her filmde kendimi baş-
kalaşnnnm. İzkyenin 'Ah, bu adam son gör-
düğüm filmdeki a\r
ukatı oynayan adamdı" de-
memesi için bunu yaparun. Alec Guinness ve
Lon Chaney bu konunun başanh o\ unculandır.
Spencer Tracy ve Robert Mitchum ise tüm film-
lerinde aynıdırlar. Oyunculardan Montgomery
Clift'i çok beğenirim. O her şeyi içselleştirir. Her
zaman ona sempati duynıanıa sağlar ama ay-
nı zamanda çok gergin olduğunda size de bunu
aktanr, sizi de tedirgin eder. Onun oynadığı 'A
Place in the Sun' (Yön: George Stevens/1951)
ve T Confess' (Alfred Hıtchcock/1952) izten-
mesi pek kolay fUmkr değildir..."
Eskişehir'den Adana'ya.. ülkenin
dört bir yanından özel olarak Can
Şenliği için Datça'ya gelenler
vardı. Hatta şu ya da bu şairi
görmek, dinlemek için gelen
şiirseverler bile...
Datça kahvelerinde şiir».
24 Ağustos Cumartesi... Can
Yücel'in mezanndan Eski Datça
Meydan Kahvesi'ne geldiğimizde
sıra sıra dizilmiş iskemlelerde
oruran ve onlann çevTesinde
ayakta duranlar en azından 150 -
200 kişiydi. Konu "şiir ve
çevüi"ydi ve bu kadar insan
dinlemeye gelmişti.
Turhan Hgaz'm yönettiği söyleşide
sırayla Gertrude Durusoy, Ozkan
Mert, ben ve Sezer Dunı konuştuk,
sonra da Can Yücel'in Herkül
Mflas'ın Yunancaya çe\irdiği ve
yeni basılan şiir kitabını şenliğe
yetiştiren Rodos Üç Denizin
Dalgalan Vakfı temsilcisi...
(Hem bu kitaba hem de Izmir
Büyükşehir Belediyesi
Kent Kitaplığf nca yine
bu şenlik için hazırlanan "Can
Için" adlı kitaba emeği geçen
herkese teşekkür boynumuzun
borcu.) Can Evi'nin açıhşına
yetişmek zorunda olmasaydık, bir
saatten fazla süren söyleşinin çok
daha uzayacağı ve renkleneceği
kuşkusuzdu.
Can Evi'ne ise zor yaklaşabildik,
öylesine bir kalabalık vardı.
Tuncav Ydmaz'ın kemanını
uzaktan uzağa duyabildik,
içeri de neden sonra
girebildik. 25 Ağustos Pazar
günü Palamutbükü Kahvesi'nde
yapılan şiir okuması da kahveyi
dolduran konuklarca büyük bir
ilgiyle izlendi. Aynı yerde daha
önce, Datça'nın doğal
zenginliği badem konusunda bir
konuşma ve en iyi badem
yanşması yapıldı, ardından şairler
şiir okumaya başladılar. Her şair
önce Can Yücel'den seçtiği iki şiiri
okudu, sonra da kendi şiirlerinden.
Katılan şairler, soyadı sırasıyla;
Orhan Alkaya, ben, Mehmet Çetin,
Metin Demirtaş, Isa tnal, Tuğrul
Keskin, Akif Kurtuluş, Namık
Kuyumcu, Yücela> Sal ve Aydnı
Şimşek'ti. Bu arada Sezai Sanoğlu,
Namık Kuyumcu ve Mehmet
Çetin de Nâzım'dan şiirler
okudular. Mehmet Çetin'in
Nâzım'ın ve Can Yücel'in
şiüierini Zanzibarca okuması
ilginçti.
Başucuna bir çınar
Şenliğin son günü gündüz
söyleşileri, geçenlerde yitirdiğimiz
Datça doğumlu Ece Ayhan'a
aynhnıştı. Önce Orhan Alkaya ile
Sezai Sanoğlu, Ece Ayhan ve şiiri
üzerine söyleştiler; sonra da yine
Ece Ayhan ekseninde, "sanat ve
muhalefet" konulu bir panel
yapıldı. Aydın Engin'in yönettiği
panelde Oya Bajdar, Reis Çetik,
Fikret tUdz, küçük tskender,
Zeynep Oral ve Berhan Şünşek
söz aldılar. Bu iki etkinliğin
yapıldığı Reşadiye Meydan
Kahvesi de konuklarca tıklım
tıklım doldurulmuştu. Aynı akşam
Leman Sam dinletisiyle kapanan
şenlikten söz etmem gereken iki
etkinlik kaldı, sanınm. Birincisi,
Nâzım Hıkmet Vakfı işbirliğiyle
gerçekleştirilen bir sergi:
Öğretmen Evi'nde şenliğin ilk
günü açılan "Yüzyıİhk
Aydınhğuı Işığmda" başlıklı
Nâzım Hikmet fotoğraflan
sergisi. ikinci etkinlikse,
Işıl Özgentürk'ün yönettiği kısa
film senaryo atölyesi.
tki günde tamamlanan bu
çalışmaya yaklaşık 150 kişinin
katıldığım ve ortaya çok
başanlı işler çıktıgım kuşlar
söyledi. Bu duruma göre,
önümüzdeki yıl Nâzım Hikmet'in
şiirlerini konu alan güzel, kısa
filmler görmeyi
umabiliriz demektir.
Ummak istediğim bir şey
daha var, onu da söylemeden
geçemeyeceğim. Nâzım
Hikmet'in vasiyetini yerine
getiremedik. bu gidişle kolay kolay
getirebileceğe de benzemiyoruz...
Hiç olmazsa, diyonım, Can
Yücel'in başucuna bir çınar
dikelim. Bu şenlik, hiç kuşku yok,
yüzlerce. binlerce kişinin
katkısıyla kotanldı; ama. Yücel
ailesinin. Vecdi Sayar'ın ve Datça
Belediye Başkanı Erol
Karakullukçu'nun emekleri
olmasaydı gerçekleşemezdi. Bu
nedenle, onlardan gelecekte daha
iyisini beklemek ve '
istemek hakkımız.
KısafibııjüiTİeri
belli oldu
• ANTALYA (Cumhumet Bürosu) - 39. Aran
Portakal Film Festivaü' kapsamında, 14-17 Eylül
tarihleri arasında yapılacai olan '8. Antalya Altin
Portakal Uluslararası Kısa Film-Yldeo
Yanşması'nın 'Büyük Jüri'si ve 'Halk Jüri'si
belli oldu. Bu yıl 133 filmin başvurduğu kısa
fılm-video yanşmasında, dramatik dalda 10,
canlandırmada 5, deneysel dalda 4 ve belgesel
dalında 10 kısa film olmak üzere toplam
29 kısa film finale kaldı. Finale kalan fîlmleri
değerlendirmesini ise daha yeni belli olan
büyük jüri yapacak. 16"sı Türkiye yapımı ohnak
üzere 29 yanşma fihnini değerlendirecek olan
büyük jüride, Taha Feyizfi (TRT Eğitim
ve Kültür Programlan Müdürü), Erkut Onart
(Eski Rotterdam Başkonsolosu), Greta C. Holtz
(Adana ABD Konsolosluğu'ndan), Dirk
Schaefer (Türk-Alman Dostluk Derneği'nden)
ve Andreas Treske (Bilkent Üniversitesi
Öğretim Görevlisi) yer ahyor.
Yanşmayı kazanan kısa filmciler,
1 'er milyar TL ve Altm Portakal Heykefi ile
ödüllendınlecek.
Ödüller sahiplerine, 39. Altın Portakal
Fihn Festivali'nin 5 Ekim'deki kapanış
töreninde sunulacak. 5 kişiden oluşan ve
üyelerden 4'ünü Giindem 21 Kent Konseyi'nin
belirlediği halk jürisinde ise Kültür Bakanlığı
adına Telif Haklan ve Sinema Genel Müdür
Yardımcısı Fu^t Doğançay. Gündem 21 Kent
Konseyi'nden İsmet Aydm, Kenan Değer, Okay
Konya ve Nuray Ura\' bulunuyor. Antalya halkı
adına kısa filmleri değerlendirecek olan halk
jürisinin her kategoride belirlediği filmler Altm
Portakal Plaketi ile ödüllendirilecek.
Köyceğiz lestivaf sonuçlandı
• Kültür Servisi -1. Köyceğiz Ulusal Film
Festivali'nde ödül alan kısa fihn ve belgeseller
belli oldu. Kısa film dahnda Kemal Çipe'nin
'Abnan Satrancı', M. Ayşem Ergin'in 'Hurda
Hayatlar', M. Bedran Güzel'in 'Orijinal Ölüler'
adlı filmleri ödüle layık görülürken Jüri Özel
Ödülü'nü Hüseyin Ulaş Güdekin 'Düşle Gerçek
Arasında Bir Renk: Kırmızı' adlı fılmi aldı.
Belgesel dalında ödüle Kemal Uzun'un
'Hasanke^'in Sessiz Çığlığı', Kemal Öner'in
"MacaheF, Nazife Cantürk'ûn 'Spassibo' adlı
filmi değer görülürken Jüri Özel Ödülü'nü ise
Atalay Taşdiken'in 'Güneş Bile Zor Aynhr Bu
Şehirden' adlı filmi kazandı.
Sahte heykel önerisine tepki
• Kültür Servisi - Akdeniz Üniversitesi Antik
Diller Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sencer
Şahin'in, Nemrut Dağı'na ait ören yerinin
Adıyaman yönündeki girişinin iptal
edilmesı ve tann ve kral heykellennın yapılacak
yeni bir müzeye ahnarak yerlerine sahtelerinin
konuhnası önerisi tepkiyle karşılandı. Adıyaman
Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Zafer
Ersoy yaprığı açıklamada, bilim adamlannın
Nemrut'tan uzak durmalan gerektiğıni söylerken
Nemrut Dağı ören yerindeki eserlerin doğa
tahribatı ve kitle turizmi ile oluşan
olumsuzluklardan dolayı yok olma tehlikesi ile
karşı karşıya bulunduğunu sözlerine ekledi.
"Heykellerin yeni bir müzeye taşınması ve
yerlerine sahtelerinin konulması, üstelik
Adıyaman yönündeki girişin iptal edilmesi
çözüm değildir. Heykellerin müzeye taşınması ve
yerlerine sahtelerinin konulması halinde. Nemrut
Dağı ören yerinin cazibesı kalmaz. Aslolan, var
olanı yerinde korumaktır" diyen Ersoy,
heykellenn kapalı yerlerde sergilenmesine karşı
oldugunu, çünkü turistlerin bu durumda
Nemrut'a eskisi gibi ilgi göstermeyeceklerini
belirtti. Aynca, Nemrut Dağı ören yerinin
Adıyaman girişinin iptal edilmesi halinde,
Kommagene uygarlığının öteki eserleri ile
Nemrut Dağı arasındaki bağın kopacağını
anlatan Ersoy, bu aynntılann da dikkate
alınmasını istedi.
Tarantim'nun yeni filmi 'Kill W
• Kültür Servisi -
Quentin Tarantino.
yazıp yönettiği yeni
filmi Kill Bill' ile
ekim ayında,
Lzleyicinin karşısına
çıkmaya
hazırlanıyor.
'Resenoir Dogs' ve
'Pulp Fiction"
filmleri ile dünya
çapında üne ka\ıışan
yönetmenin, yeni
fılmi de içerdiği
şiddet sahneleri ile şimdiden tartışma konusu
oldu. 39 yaşuıdaki Tarantino, yeni filmi 'Kill
Bill'i, Uzakdoğu dövüşleri ve Çin kültürüne olan
hayranlığının göstergesi olarak tanımlarken bazı
gözlemciler doğal düzenin geri dönüşü olarak
kabul ediyorlar. 1990'larda yapılan, 'Geçen Yaz
Ne Yaptığını Biliyorum', 'Çığlık' gibi ^
yeniyetme şiddet fıbnlerinin ABD'li senatörler
tarafıridan gördüğü tepki üzerine film endüstrisi,
yetişkin sınn-laması getiren filmler yapmamaya
yöneunişti. Bunun tam zıttı olan, kan ve şiddet
içermeyen yeni hitlere hiç benzemeyen 'Kill
Bill'in senaryosunda ise düğün günü salduıya
uğramış hamile ve kiralık katil olan bir gelinin,
öç alma arayışını şiddeti aynntılanyla kullanarak
anlatıp şiddeti yücelten bir tutum sergileniyor.