12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AĞUS10S 2002 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK YEfc.1 VE içiN ADAM yof^TM .VE YMK$ELD(,VE ToPRAûlN BUTUN Prof. Dr. Metin Sözen, her hafta düzenlediği gezilerde, bu kez Tokat ve ilçelerinin sorunlannı dinledi • • ÇEKUL,AnadoluyollanndaLEY1A TAV ŞANOĞLU TOKAT-ErbaaKalesi'ndenaşağı bakıyorum. Görünüm harika... Kale arkamda... Önümde Erbaa ilçesi ina- ıulmaz yeşilliğiyle gözleri alıyor. Ya- nımda Eıbaa Belediye Başkaıu Ahmet Yeniağa var. Onunla ilçenin nasıl da- ha hızh kalkındınlması gerektiğini ciddi ciddi konuşuyoruz. Bana Çarşamba Havaalanı yolunun kısaltılması için Hasan Uğurlu Bara- jı üzerinden yeni bir yol yapılması ge- rektiğini anlabyor. tyi de neredeyse bü- tün illerin var da Tokat'ın neden bir havaalanı yok? Yeniağa diyor ki: "As- tanda bir havaalanıvar,ama rantablol- madığı gerekçesiyle kaparülar. O ne- denk Samsun Çarşamba Havaala- nı'nı kuDaıuyoruz." Aslında Anadolu illerinin sonınla- n çok. Bunlann üstesinden gelinebil- mesi için sivil toplum kuruluşlan, il, • Kentlerin, ilçelerin, beldelerin tarihi ve kültürel dokulannın komnmasını amaçlayan gezilerde, bu bilinci Anadolu halkına aşılamak ve lokomotif görevini üstlenmek de ÇEKÜL Vakfi Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen'e düşmüş. Hemen her hafta dağ bayır demiyor; Anadolu yollannda, çorbaya kendi tuzunu katmaya çalışıyor. ilçe belediyeleri, valilikler, kayma- kamlıklar, yöre halkı hepsi el ele ver- mişler, çabşıyoriar. Kentlerin, ilçelerin, beldelerin tari- hi ve kültürel dokulannın korunması en büyük hedef. Bu bilinci Anadolu halkına aşılamak ve lokomotif göre- vıni üstlenmek de ÇEKÜL Vakfi ve onun başkanı Prof. Dr. Metin Sözen' e düşmüş. Hemen her hafta dağ bayır demiyor; Anadolu yollannda, çorba- ya kendi tuzunu katmaya çalışıyor. Erbaa manzarasını seyrederken da- lıp gitmiştim. Yanımda gruptaki arka- daşlardan birisi beni yaşama döndü- rüyor: u Şu leylek gfleğinin (leylek çö- reğj)tadmabirbak.Parmaklannıda birtikte yryeceksin." Leylek gileği Batıhnın "krep" adı- nı verdiği gözlemeye benzer bir yiye- cek. Üzerine dut pekmeziyle dövülmüş kuru ceviz koyarak yeniyor. Arkadaş- lardanbiri kıs kıs gülüyor "AnadohTda nüfus arbş orararun bu kadar yüksek ohışu rastîana değü herhalde. Bu yi- yeceklerin çoğu Vıagra'dan beter." Viagra ya da değil... Esas Viagra- hk işler çevrenin korunması, kültür mi- rasına sahip çıkılması. Bir de beş ilin ortak bir projesi gelişiyor. Projenin adı "YeşibrmakyeşüdP. Bunu paylaşan illerAmasya, Çorum, Tokat, Yozgat ve Kastamonu. Çevre kirliliği yüzünden kahverengi akma- ya mahkûm ettiğimiz Yeşilırmak ye- niden yeşile dönüşürse fena mı? Ye- şilırmak'ın geçtiği Kelkit Vadisi zaten ikinci bir Çukurova gibi... Anadolu insanının hayranlık uyandıran bir sü- rekli üretün peşinde koşması. ABD'de ekolojik tanm çalışmalannın alıp yü- rüdüğü günümüzde, aynı şeyin Ana- dolu'da yapılması için kollar sıvanıyor. Tokat ve ilçelerine geldik geleli top- lantıdan baş alamıyoruz. Metin Abi (Prof. Metin Sözen) beyin frrtrnası toplantılannın yararlanna kesinlikle inananlardaa Diyorki: "Endeğerikay- nağımız insan kaynağL Ona sürekli yanrun vapmak zorundayrz. Bir yerel yönetim akademisi kurma çahşmamız var. Çünkü kalkmmada işin asta sür- dürülebiflrtik. üretim ve verimfilik." Buralarda dolaşrrken birden aklı- ma Tokat ve ilçelerinde 1999 seçim- lerinde hangi partinin belediye başkan- lıklannı aldığjnı sormak geliyor. MHP almış. Ama işin ilginç yanı, yerel yö- neticilerin hiçbirisinin siyasi kunlik ör- tüsü altuıa sığrnmaya çalışmamalan. Yaphklan işlerden "Ayinesi iştir kişi- nin" demek istedikleri de çok açık. Havaalanının roıııaıı gibi öyküsü Gazeteci Nevzat Çağlar Tüfekçi, Milas-Bodrum 'un yer seçimi ve isim kavgasını bir kitapta topladı • Uzun tartışmalann ardından adı 'iki ilçeyle' anılan tek havaalanı Milas-Bodrum'un gerilim yüklü yer seçimi ve isim kavgasınm öyküsü, ilginç aynntılanyla biriikte 'belgesel kitap' haline getirildi. Nevzat Çağlar Tüfekçi, bu özgün çalışmanın basılıp yayımlanabilmesi için aylardır bir yayıncı ya da sponsor anyor... OKTAYEKİNCt Uçaklar Milas-Bodrum Havaalanı na doğru deniz yönünden alçaldığında, kıyı- dan 5 km. içerideki piste konmadan önce Güllük DaryanTnın da bulunduğu "lagü- uer alanm" üzerinden geçerler... Pencereden bakanlar, Ekinanban ovasın- dan GüIIük Körfezi'ne doğru kıvnla kıv- nla akan Sançay'm deltalaşarak Ege'ye kavuştuğu bu sulak ve sazlık alanı "batak- Mc"sanırlar... Biraz meraklı olanlar ise belki de bu ne- denle pistin kıyıdan başlamadığını, sazlık ve bataklık alanın dolduruhnasının güçlü- ğü nedeniyle havaalanının aynı alan bittik- ten sonra ve geride sağlam zeminli ovada kurulduğunu düşünebilirler... Oysa 1980'lerin sonlannda onaylanan projeye göre o yıllardaki adıyla "Bodrum Lluslararası Havaalanı" inşaatına tam da bu sulak alan üzerınde başlanmıştı... çok özel ekolojik koruma alanı "Yap-işlet-devret" modeliyle Ingiliz or- taklı bir yerli firmamn giriştiği yatınmda böylesi bir yer seçiminin gerekçesi ise "Hazine mah sulak alanm ucuza tahsia, bu- na karşın gerideki ovada ise kamulaşOrma bedetinin yüksekliğinden'' ibaretti... Çünkü, başka hiçbir neden, büim çevreleri- nin "çoközelekolojik korumaalanı" diyereküze- nnde titredikleri bu "denizcanhlannm üremeve doğal beslenme alanının"' kayalarla doldurulup yok edilmesi pahasına üzerinde havaalanı yapıl- masına "^rekçe" oluşturamıyordu... Aynı havaalanını "özelişktrneleri" olarak ger- çekleştirmek isteyenler, yatınmın '•kârhhğuu" daha yer seçiminde gözetmeye başlarmşlar, ara- ziye para harcamamak için eşsiz bir doğal zen- einliği haritadan silmeye karar vermişlerdi... Üstelik, "resmi kunimlann 1 ' onayı ve teşvi- StYASETtN KARARI- Havaalanuun adı'GüUük' yada 'Ekinanban' olabilecekken iki büyük ilçenin kapışması sonucunda, 'siyaset' karannı böyie verdi: 'MUas- Bodrum Hava Limanı'. KUKIARILAN ALAN- İşteGüDük Dalj'anıve havaalanı ptstiiçin 1990larda gözden çıkartüan lagüner alan» (Fotoğraf: OKTAY EKİNCI) kiyle... Aradan neredeyse 12 yıl geçti... Milas'ın ve Bodrum'un ağırbaşlı il merkez- leri Muğla'ya gitmek için yine uçaktayım... Zaman darhğuıdan Milaslı gazeteci Nevzat Çağlar Tüfekçi'nin derlediği "Mflas-Bodrum Hzvaalanı'nm Öyküsü" adlı kitap hazırlığına ancak yolculukta bakabiliyorum... Işte, altımızda Güllük Dalyanı... Yani, 10 yıl önce "pist olmaktan kurtardığımız" lagüner alan... Bütün güzelliği ile ve hemen yakınında- kı antik tassoskentının efsanevi balıkçıhğuıdan bu yana yitirmediği ekolojik ve kültürel misyo- rnryla, üzerinden "saygıyla'' geçip alçalan uçak- lan seyrediyor... Derken konduğumuz pist ala- nı da yine o yıllardaki "Havaalanının doğru ye- ri burasKÜr" diyerek çırpındığrmız Ekinanba- n Köyü'nün deniz yönündeki düzlük... Hâlâ inanamıyorum ama mücadeleyi nasıl da kazanmışız?.. Nevzat Çağlar Tüfekçi, kitabın- da bu unutulmaz ve gerilim dolu direnişe bütün aynntılanyla ve ders ahnacak belgeleriyle yer veriyor... Havaalanının lagünler üzerine değil, şimdiki yerine yapıhnasını savunduğumuz için yatınmcıların "vazgeçme'' tehditlerine kapılıp, Bodrum'u havaalansız bırakacağımız gerekçe- siyle yine bizleri "vatan haini" ilan ettiklerini bile unutmadan... Dahası, aynı yıllardaki özel ImsıkHavaalaru'nın da bizlere bu ça- bamız için "rüşvet verdBğini'' iddia eden- leri, isim isimyeniden anımsatarak... Evet... Nasıl da kazanmışız?.. Yerli firma ve resmi kesimler "tnadma bu batakhkta yapacağız»'' deyince, Ingi- liz firmayı 'S'azgeçirmek" için sürdürülen ve sonunda başanya ulaşılan çabalar da dahil tüm aynntılan belgeleriyle okuyor ve sanki yeniden yaşıyorum... İlçeler savaşı Kitabın ikinci bölümü ise bu serüvenin de ikinci aşamasını oluşturan ve havaala- nının ta 1960'lardaki "•planlama" anlayı- şıyla belirlenmiş şimdiki doğru yerinde "devfet" tarafından kundmasıyla başlayan 'isinı kavgasını" anlatıyor... Güllük \ e Ekinanban MDasilçesine bağ- lı olduğundan. Milashlar "Bu havaalanı btzrnı" diyorlar... Turizme hizmet için ya- pıldığı gerekçesiyle de Bodrumlular "Bi- zûn adınıızı taşanah" diye ayaklanıyorlar... Her iki ilçenin başta belediye başkanla- n olmak üzere hemen tüm ileri gelenleri, "demeçyanşlannı'' neredeyse birbirlerine hakaret sınınna kadar sürdürüyorlar... 1997'de ilk uçağın inmesiyle adeta bir 'il- çeler savaşma" dönüşen bu tartışmada, 1990'daki lagün kavgasrnı uzaktan seyre- denler de sahneye çıkıyor... UlaştırmaBa- kanlığı sonunda "Milas-Bodrum" aduıı ilan ederek, tarihin en amansız isim kapış- masrnı da noktalamış oluyor... Böylesi bir "siyasalgösteri'' ortamınuı ka- pışma sürecinde ise ne Güllüklülerin aklı- na "Durun, havaalanı sizde değil bizde, adı da GüRük olmah.«" demek geliyor, ne de Ekinanban köylüleri şimdi her gün "tepe- lerine" inen sayısız uçağın haünna, aynı isim tartışmasında "haksahibi" olabiliyorlar... Işte bütün bunlann hem dramatik hem de kara mizah türünden ilginç aynntılan- nı artık herkesin öğrenebihnesi için, Tüfekçi kollan sıvamış ve eşine az rastlanır bir "hava- alanı kitabı" yaratmış... Öyle bir kitap ki aynı zamanda başanya ula- şan bir çevre mücadelesinin öyküsünü de içe- rirken, siyasetçilerin "popüler" ohnak için bir isim konusunda nasıl "nüKtanlaşüklannı" da tarih yazarlanna belge olarak bırakıyor... Ne var ki Tüfekçi bu özgün çalışmanın bası- lıp yayımlanabilmesi için aylardır bir yayıncı ya da sponsor anyor... Eğer bulabilirse, yakın geç- mışin ilginç bir öyküsü, önemli mesajlanyla, gelecek kuşaklarca da sürekli anrmsanacak... DUZYAZI ORHAN BtRGİT DervişIn Oncelikle Yanıtlaması Gereken.. Kemal Derviş, dün öğleden sonra CHP Genel Merkezi'nde, Deniz Baykal ile baş başaydı. Derviş'in, kendisini sürekli olarak ülke gündeminde tutacak olan solda birleşmeyi görüşmek amacı ile sürdürdü- ğü ilişkilerde CHP asıl karargâhı oluşturuyor. Ama, özellikle geçen hafta YTP'ye dirsek çevirme- si ile başlayan gelişmelerin neden olduğu tepkiler ve yorumlar, Kemal Derviş'in dünkü görüşme sırasın- da Deniz Baykal'dan özellikle DSP'ye karşı daha dip- lomatik bir soylem kullanmasını isteyeceği olasılığı- nı güçlendiriyor. Varsayalım ki Baykal parti otobüsünde yerlerini aJmalannı beklediği kimseler için söylediklerinin ger- çekten birşakaolduğunakamuoyunu inandırdı; hat- ta onunla da kalmayarak Ecevit'in önderliğinde bir bütünleşmenin gerçekleşmesi için Baykal ikna bile oldu. öyle bir varsayım bile, Ecevit'in 16 Ağustos akşa- mı NTV'de Ali Kırca'nın sorulanna verdiği yanrttaki suçlamalannı yok mu saydıracaktır? DSP Genel Başkanı, aynı gün akşamüstü Der- viş'in Türk-lş'te yaptığı açıklamalar için "çok şaşır- tıcı gelişmeler" deyimini kullanıyor. Kırca "Neyineşa- şırdınız, neden şaşırdınız?" diye sorunca da "DSP'nin Meclıs Grvbu'nun yaklaşıkyansını oluşturan arka- daşlanmız daha çok Sayın Derviş 'in teşviki ve yön- lendirmesıyle DSP'nin grubunu terk ettiler ve troy- ka dedikleriyeni bir oluşumdayız dediler ve bunun bırayağı da Sayın Derviş olacaktı..." yanıtını veriyor. DSP Genel Başkanı, görülüyor ki YTP'ye giden es- ki arkadaşlannın huruç hareketinde "daha çok Der- viş 'in yönlendirmesi ve teşviki olduğunu" televizyon- laîdan açık açık söylüyor ve bu ağır itham, her iki ara- da Ecevrt'e olan saygısını yinelemeyi zorunlu gören Kemal Bey tarafından yalanlanmıyor. DSP Genel Başkanı'nın, yanlış izlenimler beslediği yolunda bir düzeltme yapılması bile gerekmiyor. Nasıl yapılsın ki, yine 16 Ağustos Turk-lş açıkla- masının Yeni Türkiye karargâhında haklı bir kızgınlı- ğa neden olduğu saatlerde, bu partinin Genel Sek- reter Yardımcısı Metin Şahin, CNN-Türk muhabiri- ne adeta öfke dolu açıklamasını yaparken Derviş'in dörtay öncesinden DSP'deki başkaldınyı tezgâhla- yan girişimlerinden söz ediyor. Peki, Ecevit'in eski Hazine Bakanı'nın truva atı iş- levi ile ilgili suçlamalan bu kadar mı? Ali Kırca ile yap- tığı Seçim Meydanı söyleşisinde, kendisinin yakla- şık yanm asırdır politikanın içinde olduğuna değinen Başbakan, böylesine şaşırtıcı olaylan şimdiye kadar diniemediğini yineleyince Kırca, her başanlı sunucu- nun yapması gerekeni yapıyor: "Gerçekten ilginç. Şimdi ben sizin sözleriniz ara- sında bir şeyi saptadım. DSP'den kopmalann asıl Sayın Derviş'in teşvik ve girişimi ile başladığını söy- lediniz. Yani Sayın Derviş, başı çeken insandı." Bülent Ecevit: "O kesin açıkça görülüyordu tabii. Yani onun variığmdan cesaret alarak, onun teşvikin- den cesaretalarak böyle bir davranış içine girdiler." Solda birtik için parçala öylece Ecevit'in ağır suçlaması ile Şahin'in itirafı tamamı tamamına örtüşüyor. O örtüşmenin kahra- manı, benim geçen haftalarda siyasi etik konusun- da suçladığım Sayın Derviş'tir. Başbakan, aynı konuşmasında, Derviş'in son ABD gezisı için de değerlendirmeler yapıyor. "Kısmen te- davi için ABD'ye izinli olarak gitmişti ve on iki gün dışanda kaldı ve on ikigün içinde ben kendisine ula- şamadım" diyor. "Kısmen tedavi" için ABD'ye giden Derviş'in, "kıs- men" de ne ile uğraştığı bilinmiyor. Daha önceki gi- dişlerinde Başbakan'ı aradığını, ama bu kez o alış- kanlığını bıraktığını öğreniyoruz. Başbakan "..beniaramaya gerekbulmadı,ben de kendisini aradım; fakat bulamadım" diyor. TC Başbakanı, ABD'ye "kısmen" tedavi amacı ile gittiğini söyleyerek izin alan bakanını bulamıyor. Kır- ca gibi, televizyonlannın başındaki izleyiciler de el- bette şaşırmış olmalıdır. Kırca'nın izleyicilerden far- kı, o şaşkınlığını açıklama imkânına sahip olması. Bu üstünlüğünü kullanıyor ve "Nasıl olabilirböyle bir şey, Devlet Bakanı Amerika'da kaybolabilir mi?" diye soruyor. Başbakan, ısrarlıdır: "Ben Büyükelçilik vasıtasıyla da aradım, olmadı. Fakat gelişinden bir gün önce o beni aradı." O arayış sırasında Ecevit, "Artık neden aramadı- ğını sormamış. Kendisi de söylememiş." Tann'nınyadaABD'nin kendisine solu birieştirme misyonu verdiğine içtenlikle inanan Kemal Derviş'in 30 yıldırtanıdığı, yanında çalıştığı, sevip saydığını ve merkez solun duayeni olduğunu her konuşmasında üstüne basa basa ilan ettiği Bülent Ecevit'e hazırla- dığı anlaşılan "politik tezgâh" bire bir işte böyle. O kadar eski arkadaşlığı olmayan YTP'lilere, ne yap- tığını görüp şaşıranlar hâlâ varsa, ben onlann aklına şaşanm. Tabii Kemal Bey ile uzun soluklu yolculuğa hazırlananlara da! Faks: 0212- 677 07 62 [email protected] Antalya Büyükşehir Belediyesi Talasemiye karşı yoğun çahşma ANTALYA (Cumhu- ri> r et Bürosu) - Akdeniz Bölgesi'nde sıklıkla gö- rülen ve bir kan hastalı- ğı olan talasemiye kar- şı Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin çalışma- lan devam ediyor. Antal- ya'da yaşayanlann yüz- de 12'sine eşdeğeroran- da yaklaşık 200 bin ki- şinin taşıyıcı olduğu tah- min ediliyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi, hastahğa karşı yeni evlenecek çift- lere talasemi testi zorun- luluğu getirdi. Büyükşehir Belediye- si Sağlık tşleri Daire Başkanlığı'nca da yıl ba- şından bu yana tam 978 kişiye talasemi testi ya- pıldı. 18 kişide beta ta- lasemi, 5 kişide ise hüc- re anemi şüphesi görül- dü. Şüpheli çiftler kesin tetkik için devlet hasta- nesine sevk edildi ve kendilerine damşman- lık hizmeti verildi. Yerel yönetimlerin ka- mu sağlığını koruma gö- revi olduğunu da belir- ten Sağlık tşleri Daire Başkanı Mustafa Yoku, "Talasemi bölgemizeöz- gü bir hastahk. Kesin te- davisi de uık nakfi. Bu tûr kahtsalhastauldarda en etkfli yöntem, hasta çocuğun doğumunun ön- lenmesidir" dedi. Taşıyıcı anne ve ba- banın her doğumda has- ta çocuk sahibi olma ola- sıhğının yüzde 25 oldu- ğuna dikkat çeken Yol- cu, "Bu yüzden evlüık öncesinde her genç bu testi yaptırmah" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle