Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 TMMUZ 2002 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
ki eski CHP'li
Her ikisi de 1999 seçimleri
öcesi CHP'liydi. Murat Ka-
ryalçın CHP Milletvekili, Do-
£n Taşdelen ise CHP'li Çan-
kya Belediye Başkanfydı.
Tşdelen, 1999 yerel seçim-
lei öncesi CHP'den aynlıp
CSP'ye geçti ve bu partiden
Akara Anakent Belediye Baş-
kn adayı oldu. Karayalçın da
C^'den.
Sonra? Yerel seçimlerde
yiz binlerce sol seçmenin oyu
txşa gitti, aradan sıynlan Me-
JihGökçek belediye başkanı
oldu.
3onra? Karayalçın CHP'den
ayıldı, SHP'yi kurdu. Taşde-
ler DSP'den ayrıldı, yeni olu-
şunculara katıldı.
Sonra? Karayalçın "Kurba-
nırız olayım solda ittifak ku-
ralm" diye yalvar yakar olu-
yot Taşdelen de Ismail Cem'in
patisinde kurucu olma peşin-
de
Ve biz Ankaralılar! Ne yazık
ki, 1.5 yılımız daha Melih Gök-
çek ile geçecek.
Ece Ayhan'dan
Ece Ayhan'ın "Zambaklı
Padişah" kitabı 12 Eylül'ün
en karanlık günlerinde çık-
mış, o dönemde okumuş-
tuk şu dizeleri:
"Eygemileriyle biriikte yi-
ten denizler/ve bağlı liman-
landır! ki unutulmasın I Ger-
çeklikte, gemilerterketmek-
tedirfareleri..."
An, bir gemiler terketse
fareleri; ah, bir arınsak!
IŞIK KANSU
Randevulu savaş ve Tunçkanat'ın uyarıları
Devrimci cumhuriyetçi, eski Milli Birlik Komitesi
üyesi Haydar Tunçkanat'ı hafta içinde toprağa ver-
dik. 0 Tunçkanat ki, 27 Mayıs 1960 devrimi sonrası
gizli belge ve bilgilere ulaşarak emperyalizmin Türki-
ye üzerinde oynadığı oyunlan tek tek ortaya çıkarmış,
yaşamı boyunca halkı aydınlatmaya çalışmıştır.
Tunçkanat, "Ikili Anlaşmalann Içyüzü" adlı kitabı-
nın girişinde şu değerlendirmeye yer verir:
"Başlangıçta değişik adlar altında yapılan ikili an-
laşmalann sayıları az olduğundan bağımsızlığımızı
kısıtlamalan ve yabancılann içişlerimize kanşmalan
da o ölçüde az hissedilmiştir. Fakat, zamanla anlaş-
malann sayıları ve getirdikleri şartlar arttıkça bozu-
lan iktisadi durumun etkisiyte Türkiye, yardım perde-
si arkasında yabancının dolanna, buğdayına, silahı-
na, yedek parçasına, kredisine, teknik elemanına ve
aklına muhtaç birdunjma gelerek siyasi, iktisadi, ad-
li, asken ve kültürel bağımsızlığını bir hayli yitirmiş-
tir."
Tunçkanat, 23 Haziran 1954'te imzalanan "Askeri
KolaylıklarAnlaşması"nm Türk-Amerikan ilişkilerinde
bir dönüm noktası olduğunu da söyler:
"Bir Bakanlar Kurulu kararından alınan yetkiye da-
yanılarak yapılmış olan bu anlaşma, Bakanlar Kuru-
lu'nun ve TBMM'nin onaylanndan geçirilmemiş ol-
duğundan, anayasaya göre yürürlüğe de konulma-
ması gerekirdi. Fakat, zamanın hükümeti, bu askeri
anlaşmaya dayanarak, Amehkalılann Türkiye'de müş-
terek savunma tesisleri adı altında, üs ve kolaylıklar
kurmaları için değişik tarihlerde uygulama anlaşma-
ları yapmakta bir sakınca görmemiştir."
Uygulamada durum ne olmuş? Bu konuda Tunç-
kanat, eski Genelkurmay 2. Başkanı Refik Tulga'nın
tanıklığına başvurur:
"Genelkurmay, bir anlaşmaya dayanmadan kulta-
nılan Sinop ve Yalova havaalanlan için Amerikalılara
'Çıkın buradan' diyordu. Amehkalılann karşılığı, 'Bi-
ze müsaadeyi hükümet verdi' oluyordu. 'Peki göste-
rin anlaşmayı' denilince, Amerikalılar 'Anlaşma yok'
demekten başka cevap bulamıyoriardı."
Tunçkanat'ın yorumu açıktır "Bu da gösteriyorki,
ilgili ve sorumlu Türk makamlannın Amerikalılarla ya-
pılan gizli anlaşmalann anlam ve kapsamını iyice bil-
memelerinden ve kimler tarafından ne gibi yazılı ve
sözlü müsaâdeler verildiğinden habersiz bulunmalann-
dan Amerikalılargeniş ölçüdeyarahanarak Türkiye'de
diledikleri gibi at oynatmışlardır."
Amerika'nın, "randevulu" IraksavaşıiçinTürkiye'ye
baskı yaptığı, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul
Wotfowitz'in Türk hükümet yetkilileriyle temas et-
meden önce Devlet Bakanı Kemal Derviş ve kimi
işadamları ile Istanbul'da özel yemeklerde buluştuğu
şu günlerde yurtsever insan Haydar Tunçkanat'ı say-
gıyla anıyoruz.
Devlet Bakanı Kemal Derviş, paylaşı-
lamıyor. Cumhurbaşkanı "Aman kal" di-
ye ısrar ediyor, Ecevit "O giderse ben de
kalmam" diyor, Baykal, "Bizimle ol, bir-
iikte abat olalım" demeye getiriyor, Cem,
"Onsuz olmaz" nakaratını dillendiriyor.
Niye? Derviş giderse, program aksarmış.
Mümtaz Soysal'ın öncülüğündeki Ba-
ğımsızCumhuriyet Hareketi (BCH), "IMF
ikincigözden geçirmemektubu"nu almtş
önüne, "Program durursa ne olur?" so-
rusuna yanıtlar aramış:
- Program durursa, özelleştirmelerdu-
rur. Cumhuriyetin şekerfabrikalan kurtu-
lur, 450 bin şeker pancan üreticisi ailenin
geleceği aydınlanır. Telekom varlığımızın
yabancı tekellerin eline geçme süreci ke-
silir. TÜPRAŞta kamu payını yüzde 50'nin
Progpam durarsa ne olur?altına düşürecek hisse satışlan ile petrol
üzerinde sergilenen yabanctlaştırma oyu-
nu bozulur. Erdemir'deki kamu hisse pa-
yı yüzde 50'nin altına indirilmez ve dün-
yada yaşanan demtr-çeliksavaşlannda kut-
lanabileceğimiz güçlü bir kart elimizde
kalır.
- Program durursa, ülkeyiyabancı ser-
mayeye terk etme sürecidurur TBMM'ye
sunulan Doğrudan Yabancı Yatınm Yasa-
sı tasansı çıkanlamaz, ülkemizin her tür-
lü kaynağını kaprisli vegü venifmez yaban-
cı sermayeye peşkeş çekme süreci ak-
sar.
- Program durursa kamu personeli kı-
yımı durur. Kamu kesiminde çalışan me-
mur ve işçilerin işten atılması yaygınlaş-
tmlamaz, bu işleri yapmak için mayıs ayın-
da kurulmuş bakanlardüzeyindeyönlen-
dirme grubu çalışamaz. Kamu istihdamı-
nın etkinleştirilmesi amacıyla memur ve
sözleşmelilerin zorunlu emekliliğine iliş-
kin mevzuatta değişiklik yapılması önle-
nir.
- Program durursa, Düyunu Umumi-
ye bütçe sistemi kurulamaz: Dünya Ban-
kası, IMF ve Avrupa Biriiği ile göruşül-
dükten sonra TBMM'ye sunulması bek-
lenen ve borçlann geri ödenmesini güven-
ce altına almak için geliştirilmiş olan ka-
mu mali yönetim ve iç kontrol kanunu
taslağı yürürlüğe giremez.
- Program durursa, vergiyükünü emek-
çilere daha da fazla bindirme süreci du-
rur. Dolaysızvergireformuveyılhkbirde-
netim planına ilişkin başlatılmış çalışmalar
dondurulur, vergi yükünü bir kez daha
yoksullann sırtına bindiren uygulamalann
önü kesilir.
BCH, "programaksarsa' neterolacağını
bir tümceyle özetliyor:
"Ülkemiz ve halkımız için iyi, yabancı
sermaye ve busermayeileiçiçe geçmiş
yerii çevreler için kötü olur."
Birekteme: BCH kurucular kurulu yann
toplanıyor. Bağımsız Cumhuriyet Par-
f/s/'nin ne zaman kurulacağını karaıiaş-
tıracaklar.
Bir ABD Operasyoraı (mu)?
Dr. VAKUR KAYADOR
Postmodernite büyük anla-
tıların, bilimsel verilerin ve ku-
ramlann toplumsal yaşamı çö-
zümlemekte yeterli olmadığı-
nı; sorunların, olguların, du-
rumlann, toplumsal gelişme-
lerin, pratik, hatta pragmatik
yöntemlerle sergilenmelerini
ve algılanmalannı öngörüyor.
Yine postmodernite her alan-
da merkezin çözülüp çevrenin
yaşamın her alanrna egemen
olduğu iletisini gönderiyor.
özellikle ülkemiz için bilimsel
yaklaşımlar yerine irrasyonel
bakış açılarının her dönemde
geçerli olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Aynca çevresel
değerlerin, (bunu taşra ve ta-
rım toplumu degerleri olarak
okuyabiliriz) günlük dediko-
duların, sokak ağzı değerien-
dirmelerin, hanımlann kabul
günü söylemlerinin, erkeklerin
sıradan kahvehane ağızları-
nın politikada bütünüyle geçer-
li olduğunu -açıkça- görüyo-
ruz. IJberalizmin her şeyi sıra-
danlaştıran genel yaklaşımı ile
postmodernin bu anlayışı bü-
tünleşince; yaşanan hiçbir si-
yasal oluşum -iletişim araçla-
nnın da belirleyiciliğiyle- bilinç
bulanıklığı içindeki toplum ta-
rafından doğru anlaşılamıyor.
Ülkenin başbakanı çok ra-
hatsızmış ama onun despot eşi
kendisinin istifa etmesine izin
vermiyormuş, bu arada baş-
bakan yardımcısı başbakanın
sayın eşine kendisi ile ilgili laf
taşınmasından rahatsızmış,
olağanüstü kritik dönemde ül-
kede hükümet bunalımı ya-
şanırken başbakan ile yardım-
cısı arasındaki sorun "tama-
rnen duygusalmış".
Bütün bu ciddiyetsizlikler
postmodernin öngörüleriyle
fazlasıyla örtüşüyor, ancak ül-
kenin yaşadığı olağanüstü-
clağandışı durumu -kesinlik-
le- açıklayamıyor. Yaşananla-
r açık ve anlaşılır biçimde al-
çılayabilmek için önce şunu
telirtmekte yarar var. Aslında
CSP ve ANAP'ın er geç bitme-
leri, tarihin kabristanında yer-
lerini almaları kaçınılmazdı.
Cünkü yakın dönem dünya
tarihi; IMF reçetelerineteslim
cıup stand-by anlaşmalan im-
zalayarak ülke ekonomilerini
çjkerten, kendi insanlannı inim
him inleten, işsizliğe ve açlı-
da mahkûm eden siyasal par-
terin ayakta kaldığına tanık ol-
ramıştı. Orta ve Latin Ame-
r<a'nın çeyrek yüzyıllık geç-
rişi bunun çarpıcı örnekle-
r/le doluydu. Ancak çıkan bu-
ralım doğal bir sürecin sonu
çbi değildi, kurgulanmış bir
çsrçekle karşı karşıya oldu-
amuz anlaşılıyordu.
Burada şunu sormak gere-
lyor. Sorun nereden kaynak-
tnıyor ve ne amaçlanıyor?..
funu doğru yanıtlayabilmek
iin, Türkiye'nin çok uzun sü-
eli ve kapsamlı bir projeyle
arşı karşıya bulunduğunu ve
U yaşananların da bu proje-
ın çok özel bir duruma ilişkin
sni bir uygulaması olduğunu
abullenmek gerekiyor. Eko-
omik-siyasal dünya düzeni
egemenleri 24 Ocak ve 12 Ey-
lül 1980'leıiebaşlayan, 1983te
Özal'la sürdürülen bu progra-
mın yaşamsal önemi olan bir
bölümünü gerçekleştirmeyi
amaçlıyorlar. Bu tarihlerde Tür-
kiye üretim kanallarını tıkaya-
rak dünya serbest pazarına
dahil olmuş, "ithalatı ikame
ve yüksek teknoloji üretimi"
politikalanndan vazgeçip '7/7-
racatı arttırma" politikalarına
yönelmişti. Bu uygulamalar
sonucu ülke 2000'li yıllara eri-
şirken sanayi ve ticarette bü-
tünüyle dışa bağımlı duruma
gelmiş, iç ve dış borçların fa-
izlerini ödeyemez noktaya
ulaşmıştı. Ancak işin en can alı-
cı, incitici, kanatıcı politikala-
n 1983'ten 1999'a kadar bir
türiü uygulanamamıştı. Hiçbir
merkez sağ hükümet yüz bin-
lerce insanı işinden, ekmeğin-
den edecek özelleştirmeleri
yapamamıştı. Bunlann yanı sı-
ra bankacılık, iletişim ve ener-
ji sektörlerini uluslararası ser-
mayeye teslim etmek, ülkeyi
yabancı tarım tekellerinin pa-
zan haline getirerek tanmı bi-
tirmek, madenleri yabancı şir-
ketlerin rahatlıkla elegeçirebi-
lecekleri yasalan hazırlamak;
ancak siyasal geleceğinden
vazgeçmiş, uzatmaları oyna-
yan partilerin gerçekleştirebi-
leceği politikalardı. DSP ve
ANAP, 1999 seçimleri öncesi
56. hükümet döneminde "Biz
bu işleri yaparız, bizden da-
ha evcilıyoktur" iletilerini gön-
dermişlerdi. ABD de bu hü-
kümete, baygın halde Öca-
lan'ı armağan ederek, 57. hü-
kümet modelini devreye sok-
muştu. MHP ise -biranlamda-
bu hükümetin davetsiz misa-
fîriydi.
Bu hükümet ABD'ye hiçbir
konuda sorun çıkarmadan iş-
leri yürütürken eli ağır olduğu
için sıkıntı yaratmaya başlamış-
tı. Bu nedenle 2000 ve 2001
yıllarında dayatılan iki krizle
hizaya getirilirken, ekonomi
yönetimi ABD tarafından gön-
derilen Kemal Derviş'e veril-
miş, Derviş de dördüncü ve en
kuvvetli ortak olarak koalis-
yonda yerini almıştı.
Ancak şu anda ABD yaşlı-
yorgun bir başbakan yöneti-
mindeki hantal bir hükümetle
bu işi götürmek istemiyor. Za-
ten imzalanan stand-by an-
laşmasıyla üç yıllık ekonomi
yönetimi denetim altına alın-
mıştı, ancak çok yakın bir ge-
lecekte ABD, Türkiye'den Irak
operasyonu sırasında çok
önemli isteklerde bulunacak-
tı. Bu dönemde ABD'ye en
bağlı ve son derece dinamik
bir hükümete gereksinim duy-
maktaydı. Dikkatler Avrupa
Biriiği Doruğu'na çekilirken
Türkiye'den asıl talepler bu
noktada gerçekleşecekti. Bu
nedenle dış politikanın Isma-
il Cem'e, ekonominin -elbet-
te- Kemal Derviş'e, sosyal ve
kültürel yaşamın tarikatçı. Fet-
hullah Gülen'cı Hüsamettin
Özkan'a bırakıldığı bir Türki-
ye, ideal olandı.
ABD patentli olduğu izleni-
mi uyandıran bu proje baka-
lım uygulanabilecek mi?..
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak'i turk.net
ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY semihporoygyahoo.com
18. Dorvk Baslon M- Kültür KCSÜMIIİ l')-21 Tımnııı/20112
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Temmuz
MUSAH/PZADE CELAL
İSSS'DA SuGUM, ÛULU OYUM yAZA£t MuŞAHİP-
Z4P£ CELAL, 89 YAÇfNOA İSTAMgUL '&A ÖUUÜŞ-
TÜ. İLK GEMÇLİK YILLA&INDA SAÇL4HİA/ ri-
YATKO -rUTtOJSU, DAHA SON&ALAG/ OA/O OYUN-
LAR yAZMA YA YÖM£LrK*İÇTİ, OZGt-LlKC£, f8-
YÜZ.Y/L OSMANU yAfAA/r/S-IUI <*MLAT?*/V SU
KOMıK OYUNLAG, BÜyÜK İLjSt 7T>f>ts4M/-£r7. SE-
LENEKSEL rd/S< 7-tH4TKOSUNUN ÖĞECE0İN-
OEN ÇOK YAGA&LANAN MUSAUİPZADE C£L4L,
KONULAGINDA, BÜ&OKe/)Sf, İNAUÇ, ÇlKAfiCt-
UK ,££Kİ- YEAJ/ KAefirLtĞI VE <SEL£NEK-
LE/S GlBİ TOPLUMSAL SORUMLAIZA DA
^ERMlÇTİ- "AYMA&O2 MADISt", "BİR
DE^R/i-Ol ", "BALA8AM ASA * "MUM SÖfiJ&Ü
"l'STAHBUL. £f^£A/OİSl" BAR
LALAPAŞA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2001 93
Davacı Hanife Uz vekili Av. Murat Kayasöken tarafından davalılar Tevfik Çaslayan vs. aleyhlerine mahkememize açılan tapu iptal \e tescil
davasının yapılan açık yargılaması sonunda. Davacı Hanife Uz vekili Av Murat Kayasöken tarafından Edirne ili, Lalapaşa ilçesi, Sinanköy smır-
Ian içinde kalan 163 ada 8 parsel, 119 ada 34 parsel, 120 ada 29 parsel. 147 ada 7 parsel, 155 ada 29 parsel, 108 ada 50 parsel. 108 ada 192 par-
sel. 114 ada 49 parsel, 108 ada 49 parsel, 108 ada 51 parsel. 163 ada 7 parsel. 163 ada 6 parsel. 166 ada 1 parsel. 166 ada 3 veya 32 parsel. 141
ada 1 parsel, 119 ada 4 parsel, 119 ada 2 parsel, 120 ada 28 parsel. 120 ada 30 parsel, 147 ada 6 parsel. 155 ada 30 parsel. 155ada31 parsel. 108
ada 40 parsel. 146 ada 113 parsel sayılı taşınmazlann kayıtlannın iptali ile Halil oğlu Tatar Ali mirasçılan adına tapuya tesciline karar verilmesi-
ni ıstemiş olmakla, davalılardan Nuri Çağlayan'ın Lalapaşa Çömlekakpınar Köyü'ndeki adresine çıkanlan duruşma gününü bıldirir tebligatın ad-
resinden ayrıldığından bahısle bila tebliğ edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla zabıta marifetiyle yaptınlan adres araştırmasında davalı-
nın Taşlık Mahallesi. Helvacı aralığı No:13 Taşlık-Edirne adresine yeniden duruşma gün ve saatini bildirir uyanlı davetiye çıkanldığı. ancak da-
vaiının adma kayıtlarda rastlanmadığı bildinlmekle bu tebligatın da bila ikmal tebliğ edildiği davalının açık adresinin tüm aramalara rağmen tes-
pit edilemediğinden davalı Nun Çağlayan'ın duruşma gün ve saati olan 18.09.2002 günü saat 09.10'da mahkememiz duruşmasında hazır bulun-
ması veya kendisini bir vekille temsil ettırmesi. aksi takdırde duruşmanın yokluğunda yapılacagı, yokluğunda davanın sonuçlandırılacağı
HUMK'nin 313-337. maddeleri geregince dava dilekçesi davetiye teblığine kaim olmak üzere tebliğ olunur. 17.04.2002 Basın: 24827
GÖRÜŞ
EMİN GÜRSES
Kıbpıs: Asya'nın
Ön Cephesi
Doğu Akdeniz'de güvenliğin önemi Kıbns, Filistin ve
Irak üzerindeki hesaplann yoğunlaştığı bu günlerde da-
ha da artmıştır. Ankara Barosu'nun, Antalya Barosu
desteğiyle 16-20 Temmuz tarihleri arasında düzenle-
diği "Hukuksal Boyutlanyia Doğu Akdeniz'de Banş"
adlı uluslararası konferans, Av. Sadık Erdoğan, Av.
Gürkut Acar ve Av, Rabia Balkanlı'nın yoğun çaba-
larıyla Çin'den Portekiz'e kadar baro başkanlannın ve
çeşitli ülkelerin hukukçulannın katılımıyla gerçekleşti.
Cumhurbaşkanı Denktaş'ın Batı'dan gelen baskı-
lara karşı direndiği bir dönemde toplantıda konuşma
yapan llondra Üniversitesi'nden Prof. M. Mendel-
son, Güney Kıbns Rum Yönetimi'nin AB'ye üye ola-
rak kabul edilmesinin garanti anlaşmasına aykırı ol-
duğunu açıklayan bir bildiri sundu. Denktaş, görüş-
melerde Rum tarafının çözümden kaçmasına AB'nin
tutumunun neden olduğunu açıklamıştı. Dr. C. Hein-
ze'ye göre bu durum Türkiye'ye baskı yapılarak taviz
kopanlabileceği düşüncesinin yaygın olmasından kay-
naklanmaktadır. Adalet Bakanı Prof. H. S. Türk de ko-
nuşmasında AB adına yapılan, çözüm olmazsa da
Güney Kıbrıs'ın AB üyesi yapılacagı yolundaki açık-
lamalann çözümsüzlüğü teşvik ettiğini ifade etti. Prof.
H. Kabaaîioğlu'na göre milletlerarası anlaşmalan ih-
lal etmiş bir yönetimin ve ikiye bölünmüş, banşı koru-
mak için BM barış gücünün bulunduğu Kıbns'ı, diğer
aday ülkeler dururken AB'nin acelece üyeliğe almak
istemesi, iyi niyetli olmadıklarının bir göstengesidir.
AB'nin yanında BM'den de Denktaş'a baskılar gel-
mektedır. Prof. M. Soysal'ın da belirttiği gibi BM Gü-
venlik Konseyi'nin siyasi biryapı olması ve Irak'ta ol-
duğu gibi aldığı kararlann yoksullaştırdığı sıradan in-
sanların Saddam yönetimine karşı ayaklanacağı bek-
lentisi başanlı olamamıştır. Kıbns'ta da uygulanan hu-
kukla ilgisi olmayan ambargonun KKTC vatandaşla-
nnı köşeye sıkıştırarak pes ettirmek amacını güttüğü
açıktır.Tuebıngen Üniversitesi'nden Dr. S. Talmon'un
konuşmasında belirttiği gibi KKTC'de üretilen porta-
kal gibi ürünlerin bile hukuk kurallan çığnenerek AB
pazarlarına girişinin engellenmesi, ambargonun H.
Sabit'in belirttiği gibi bir toplumu teslim olmaya zor-
lamayı amaçiadığını göstermektedir.
M. Stephen Türkiye'nin 1974teki müdahalesiyte Kıb-
ns'ta Türklerin varlığının korunduğunu ifade ettiği ko-
nuşmasında, Londra ve VVashington'un Kıbrıs politi-
kalannı Kıbns Rum Kesimi'ndeki iki Ingilizüssünün var-
lığının biçimlendirdiğini belirtti. KKTC'li gazeteci S. Is-
mail ise ABD ve AB'nin Yunan yayılmacılığına destek
verdiğinı hatırlattı.
Aydınlık'tan A. Akfırat konuşmasında, AB ile soru-
nun çözülemedığini gören bazı kesimlerin ABD'yi ara-
ya sokarak çözüm aramalannın da bir çıkmaz oldu-
ğunu vurguladı ve Kıbns sorununu salt Türkiye açısın-
dan değil, Asya'nın güvenliği açısından anlatmak ge-
rektiğinı söyledi. Prof. A. Çeçen de Kıbns'ın dünya he-
gemonya çatışmasının kesişme noktası olduğunu vur-
guladı. Prof. M. Öztürk Doğu Akdeniz bölgesi ve bu
bağlamda Kıbns'ın hem Ortadoğu hem de İHazar böl-
gesi enerji kaynaklarının taşınması ve kontrolünde
önemli olduğunu vurguladı.
Hesap, merkezi emperyal güçlerin aralannda hege-
monya yanşıdır önemli oranda. Bu rekabette Asya
• coğrafyasının ön cephesinde yer alan Türkiye ve do-
layısıyla Kıbns önemli bir direniş merkezi. Irak'a mü-
dahale konusunda VVashington'dan gelen baskılar,
Ankara'nın içine sokulduğu ekonomik sıkıntılar nede-
niyle taviz vermek zorunda kalacağı düşünülerek art-
tınlmaktadır. Eski ABD Dışişleri Bakân Yardımcısı Holb-
rooke'un Bush yönetiminin Irak konusundaki talep-
lerine Ankara'nın olumlu bakması halinde ekonomik
soruniarı aşmasında yardımcı olunacağını söylemesi,
Savunma Bakan Yardımcısı Wotfowitz'in Irak operas-
yonuna destek verirse Ankara'ya milyarlarca dolar
yardımda bulunulacağını ifade etmesi bir tehdit me-
sajıdır. Ankara'daki mıllıcılerin, Mustafa Kemal'in,
Batı'nın namus sözüne aşın güven gösterenlenn so-
nunun ne olduğu konusundaki uyanlannı dikkate ala-
cağını biliyoruz.
Dr. H. Kissinger banndırdığı enerji kaynakları ne-
deniyle ABD'nın hayatı çıkaralanının Hindistan'dan Do-
ğu Akdenız'e kadar uzanan bölge olduğunu belirt-
mişti. Bu coğrafyayı kontrol için rekabet sürüyor. Bu
coğrafyanın ön cephesinde yer alan Kıbns'ta direni-
şin başanlı olması, Ankara'ya rahat bir nefes aldıra-
cağı gibi Asya'daki dayanışmayı da arttıracaktır. Denk-
taş direnişe devam ediyor.
E-posta: emingurses a yahoo.com
Fax: 0212 513 85 95
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA:
1/ "Tuzak,
oyun" anla-
mında argo
sözcük. 2/Su-
lannı bir de-
nizeyadagö-
le gönderen
bölge... Bir 6
göz rengi. 3/ j
ÇinveJapon- g
ya'daoynanan
bir strateji 9
oyunu... tzmiryöre-
sinde yetiştirilen ve
hem sofralık hem şa-
raplık olarak kulla- „
nılan üzüm cinsi. 4/
" — Gardner":
ABD'li aktris... Bir
gösterme sıfatı...
Tantal elementinin
simgesi. 5/Kullanıl-
maya hazır para...
Denize uzanan dar ve alçak kara parçası. 6/ Bini-
cilikte atın en yavaş ve doğal yürüyüşüne verilen
ad. II Bir degiş tokuşta üste verilen şey... "Ahmet
— " : Polis romanJanyla tanınmış yazanmız. 8/
Yapılarda dolgu gereci olarak kullanılan delikli tuğ-
la. 9/Fotoğrafçılıkta "bulanık" anlamında kulla-
nılan sözcük... Pantolon ya da etek üzerine giyi-
len bir kadın giysisi.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Argoda kaba saba ve görgüsüz kimseye veri-
len ad. 2/Adapazan Ovası'na verilen bir başka ad...
"Her çiçekten—eyledik/Anya saydılar bizi" (Pir
Sultan Abdal). 3/Hollanda'nınplaka işareti... Bir
dizi elmas ya da pırlantadan oluşan gerdanlık. 4/
Dansta erkeğe eşlik eden kadın... Ölüm cezası. 5/
Bir kimsenin kız kardeşinin ya da kadın hısımla-
nndan birinin kocası... Küçük bitkilere verilen
ortak ad. 6/Kenar süsü... Güreşçi erkek deve. II
İçine başka bir sıvı katılmamış içki... "Tiz reftar
olanınpâyine—dolaşır" (ZiyaPaşa). 8/Mesaj...
Kayınbirader. 9/ Tembellik.