19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HAZİRAN 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA JV U |_j J_ U J \ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 f**4 Seyirciyi 14. Louis dönemine götüren parlak bir 'çağfilmi' gösterimde Oüneş Kral ve sofracıbaşı Çocuk yaşta oturtulduğu Fransa tahtında, tam 72 yıl saltanat süren, yoksulun ezildi- ği, baskı ve güce dayanan despot iktidan süresüıce ülkesinin sınırlannı genişleterek iYvrupa'yla çekişmeye giren, kendini de Tann'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak gören, Güneş Kral ya da Büyiik lakapla- rıylatarihe geçmiş 14. Louıs'nın dönemmi karşımıza getiriyor, Fransız-Ingiliz ortak yapımı Vatel. Bu dönemden seçilmiş, ger- çek kişi ve tarihı olaylara dayanan ve önce- lilde, dekorundan kostümüne son derece özenilmiş, başanlı sanat yönetimiyle göz dolduran Vatel'i tngıliz yönetmen Roland Jofffe imzalamış. 1980'li yıllann başında The Killing Fi- elds-Ölüm Tarlalan'yla adını duyurup bir Cizvit misyoneriyle bir silahşorun 18. yüz- yıl Brezilyası'ndaki serüvenlerini aktararak 1986 Cannes'da Altın Palmiye kazananThe Mission ve The Scarlet Letter (1995) gıbi kostümlü tarihsel dramalarıyla sivrilmiş, yoksul Hindistan üstüne Patrick Sway- ze'yle çevirdiği City of Joyia { 1992) biraz hayal kınklığı yaratmış Joffe, Fransız kadın yönetmen Jeanne Labrune'ün, tngiliz oyun yazan Tom Stoppard eli değmiş se- naryosundan, ilgisız kalınamayacak. parlak bir oyuncu kadrosuyla Fransa~da, tngilizce olarak çekmiş Vatel'i. Kralla maiyetinin taşra sefası Rossellini'nın 14. Louis'nin îktidaraGe- lişi (1967) başta olmak üzere şimdiye dek sinemada yapılmış Fransa tarihine ve 14. Louis'ye ilişkin filmler kervanma katılarak kendine şimdiden seçkin bir yer edınen ve ilk kez 2000 Cannes Festivali'nde açılış fil- mi olarak gösterilen bu parlak tarihsel fresk, sinema tutkunlan kadar gastronomi merak- lılannı da cezbedebilir kuşkusuz, mutfağa, aşçılığa, krala, hizmetkârlığa ilişkin içeriği ve ziyafet sofralannı tam bir görsel cümbü- şe dönüştüren, uzaktan uzağa Peter Gre- enaway'in Aşçı, Hırsız, Karısı ve Âşığı başyapıtını da çağnştıran kimi sahneleriy- le. Ülke içi ve dışındaki komplo ve entrika- lardan, güç ve iktidar oyunlarından, savaş- lardan fırsat buldukça Versailles sarayını Moliere, Racine, Lully gibi döneminin ün- lü yazarlan, bestecileriyle de doldurmuş, zeki, kibirli, despot Güneş Kral'ın taşra ha- vasında, 3 günlük, kısa bir tatil geçirmeye geldiği, Conde prensinin Chantilly şatosun- da ağırlanışını hikâye ediyor Joffe, yukar- lardaki soylu sınıfla, aşağılarda, efendileri- nin keyfi ıçin sürekli bir koşturmaca için- de, çalışıp çabalayan hizmetkârlarm karşıt- hğını vurgulayan, babadan kalma klasik bir anlatımla. 14 Filme adını veren François Vatel (1631- 1678). 17. yüzyıl Fransız kadın edebiyatçı- sı Madam de Sevigne'nin mektuplannda trajik ölümünü naklettiği, kralın kaşık ka- şık yediği krem şantinin mucidi, efendisi soylu Conde prensine (Julian Glover) kâh- yalık ve sofracıbaşılık eden, aşçılığı ve düz- düğü sofralanndaki yaratıcılığıyla tam bir aş-mutfak sanatçısı sayılacak biri. Aynı za- manda havai fişek ve dans gösterıleriyle zi- yafetlerini görsel cümbüşe çeviren becerik- İi bir organizatör ve animatör özgürlüğüne, ilkelerine. onuruna düşkün, sadık bir hiz- metkâr, soylulann yoz değerlenne, saray ve iktidar entrikalanna sırt çeviren, halktan, gerçekbirkişilik. Gerard Depardieu'nün, üstüne cuk oturan Vatel rolünde yine dök- türdüğü filmde komşu topraklanna el koy- maya pek meraklı 14. Louis'nin Hollan- da'ya karşı açacağı savaşta ordusunun ko- mutanhğına atamayı düşündüğü Conde prensi, maddi bakımdan dibe vurmuş. uçan kuşa borçlu, gut hastası bir soylu. Kasasını yeniden doldurmak için komutanlığı kabul etmeye çoktan razı. Kralla maiyetindeki saraylılan 3 gün bo- r . Louis dönemini ve bu dönemden seçilmiş, gerçek kişi ve tarihi olaylara dayanan 'Vatel' dekorundan kostümüne son derece özenilmiş, başanlı sanat yönetimiyle göz dolduruyor. yunca ağırlayıp memnun bırakmakta en bü- yük güvencesi de sadık kâhyası, sofracıba- şısı, halk çocuğu Vatel. Sofralan sanat ese- ri gibi hazırlamakta usta Vatel, emrinde ça- lışanlan koruyup kollayan, peruklu, şıma- nk aristokratlardan pek hazzehnediğini de her fırsatta açık eden, gururlu, onurlu, sağ- lam bir karakter. Başanlı sanat yönetimi, oyunculuk Veresiye yiyecek aldığı köylüleri ikna e- den, monarşiden hazzetmeyen, kralın son gözdesiyle (vaktiyle Tehlikeli Ilişkiler'le gözümüzü, gönlümüzü çelmiş Uma Thur- man, yine benzeri bir rolde harika) filizle- nen bir imkânsız aşkın da kocaman yürek- li kahramanı olan, saraylılann hor gördüğü hizmetkârlar ordusuyla Güneş Kral'ın şa- nına layık, kuş sütünün eksik olmadığı, gör- kemli sofralar hazırlayan, üstelik bu şölen- leri pandomimci-akrobat gösterilen ve ha- vai fişekli ışık oyunlarıyla destekli, göz alı- cı atraksiyonlara dönüştüren Vatel, kumar- da kaybeden efendisi tarafından krala ve saraya devredilince, bunu ve gitgide işinin tutsağı oluşunu kabullenemiyor. Kılıcıyla Yönetmen: Roland Joffe / Senaryo: Jeanne Lebrune, Tom Stoppard / Kamera: Robert Fraisse / Müzik: Ennio Morricone / Oyuncular: Gerard Depardieu, Uma Thurman, Tim Roth, Julian Sands, Timothy Spall, Julian Glover, Arielle Dombasle, Philippine Leroy-Beaulieu / Fransız-Ingiliz ortak yapımı 2000 (Umut Sanat) intiharı seçiyor... Görsel bakımdan nerdeyse kusursuz de- nebilecek bir özen ve emeğin ürünü bu gör- kemli tarihsel çağ füminde, zevk sefa peşin- dekı peruklu takımından, kralın sağ kolu, kurnaz Lauzun'ü canlandıran usta oyuncu Tim Roth da yine hinoğlu hin bir fırlama kompozisyonu çıkanyor görmelere değer. Ağır makyaj, peruk ve gösterişli giysılerin altında, 30'lu yaşlanndaki iktidar bağımlı- sı, hırslı 14. Louis'yi canlandıran Julian Sands'la, kralın aylak ve züppe kardeşini oynayan Murray Lachlan Young, Conde prensesı - Arielle Dombasle, Vatel*in dos- tu Gourville - Timothy Spall ve kral met- resi - Philippine Leroy-Beaulieu da filmin öteki sivrilen oyunculan. Aş, aşk, fedakârlık, hizmetkârlık, yalaka- lık temalannı içeren ve sınıf karşıthğı ekse- nine oturtulmuş, iyi yazılmış, çekilmiş, ay- nntılandınlmış ve oynanmış, usta Ennio Morricone müzikleriyle bezeli Vatel, önce- likle başanh sanat yönetimiyle akılda kalan, meraklısının kesinlikle ilgisiz kalamayaca- ğı, haftanın en iyisi diyebileceğimiz bir 'görsel şölen' sonuçta. YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR. Yatağımdaki Kaçak/ High Crimes Carl Franklinin yönettiğı, Mor- gan Freeman ve Ashley Judd'ın başrollennı paylaştığı' Yatağımda- ki Kaçak' bugün gösterime giriyor. Freeman ve Judd'ı 'Kiss The Girls' filminden sonra bir kez daha bir araya getiren filmde, başanlı ve güçlü avukat Claire ve kocası Tom'un evlerine hırsız girmesiyle gelişen beklenmedik olaylar anlatı- lıyor. Hırsızhk olaymdan sonra Tom FBI ajanlan tarafından tutuklanır. "7om'un gerçek adının Ronald Chapman olduğu. askeri bir operas- >onda El Salvador'da siviHerin öl- dürülmesi olayından suçlu oldu- ju ve 15 yıldır arandığı ortaya cıkar. Masum olduğu konusunda srarcı olan Tom, sadece rendisine verilen emırleri yerine getirdiğini söyler. Wasabi Gerard Krawczyk'ın yönettiği, Luc Besson'ın yapımcıhğını üst- lendiği Wasabi de bugün gösterim- de. Filmde başrolleri Jean Reno, Michel Muller, Ryoko Hirosue paylaşıyor. "Nikita', 'Leon', 'Be- şinci Element', 'Yamakasi' gibi filmlere imzasını atan Luc Bes- son'u ve Jean Reno'yu tekrar bir a- raya getiren filmde polis müfettişi Huberfın (Jean Reno) yaklaşık yir- mi yıl önceki sevgilisi Miko'nun öl- düğünü ve kendisini yasal varisi tayin ettiğini öğrendiği birtelefon konuşmasıyla ge- lişen olaylar anla- tılıyor. Sürpriz bir şe- kilde Japonya'ya gi- den Hubert, on sekiz yaşında bir kızı oldu- ğunu öğrenir. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK 'Das Experiment - Deney'son İstanbul Film Festivali'nden piyasaya çıkan farklı bir Alman yapımı. Yöneticilerin, kamu görevlilerinin. polislerin, öğretmenlerin ve anne-babaların izlemesi gereken bir film. Deney için aday aranıyor! "Deney", bır Alman filmi. Yö- netmen Oliver Hirschbiegel tara- fından çevrilen film bir deneyi an- latan "Siyah Kutu" romanından senaryolaştınlmış. Anlatüan deney. bir psikoloji deneyidir. Fihnde an- latıldığı biçimde gazetelere verilen bir ilanda "Yapılacak bir deney için adaylar aranmaktadır ve ka- bul edenlere 4 bin mark öden- cektir". Ilanı gören taksi şoförü Tarık Fahd deneyi kabul eder. An- cak Tank bır gazeteye deneyi anlat- mayı da planlamaktadır. Deney, adaylan "gardiyan" ve "tutuklu" olarak ikiye ayırmayı, bu rollerde davranışlarının nasıl değişeceğini araştırmayı amaçlamaktadır. 15 gün olarak planlanan deney, olay- lann beklenmedik gelişimi nede- niyle daha önce bitirilir ya da deney kendi kendini umulmadık biçimde bitirir. Filmin ana teması olan deney 1973 yılında Philip Zimbardo ve arkadaşlan tarafından Stanford Üniversitesı'nde yapılmıştır. Üni- versıtenin psikoloji bölümünün al- tına gerçeğe benzeyen bır hapisha- ne kurulmuş, üniversite öğrencile- ri arasından seçilen adaylarla "gar- diyan-tutuklu" deneyi başlatıl- mıştır. Deneyin amacı, sosyal rol- lerın değışmesıyle insan davranış- larının ne ölçüde değişeceğinin araştınlmasıdır. 15 gün olarak plan- lanan deneyin ilk günlerinden baş- layan "gardiyanların tutuklulara kötü davranışları, aşağılamaları. zorluk yaratmaları" tutuklular arasında "sinme, çaresizlik, içine kapanma"etkileri yaratmış, bazı tutuklulann aştn bunaltı ve depres- yona gırmelen deneyden çıkanl- malarına yol açmıştır. Olayların çığnndan çıkma eğilimi üzerine de Zimbardo tarafından yönetilen de- ney, 6 günde bitirilmiştir. Deneyin sonucu, birbirine karşı hiçbir ön dü- şüncesi olmayan kişilerin sosyal rollerin etkisiyle çok farklı davra- nabildiğini ortaya koymuştur. "Deney" filmi de bu nedenle çok önem verilmesi gereken bir fümdir. Yöneticilerin, kamu görev- lilerinin, polislerin, öğretmenlerin, anne babalann izlemesi ve düşün- mesi gereken bir fihn olarak dikkat çekmelidir. Sosyal roller hepimizi nasıl etkiliyor ve önceden düşün- mediğimiz neleri bize yaphnyor? Filmin anlattığı da bu. Insanlar yap- mamalan gerektiğini bildikleri hal- de, sosyal rolleri "kendilerinden bekleneni yapmalarını doğru kıl- dığı için" yanlış şeyler yaparlar mı? Günlük hayatımız, her anında sosyal rollenmizin bizden bekledi- ğini yapmakla geçer. "Emreden büyük", "itaat eden sinmiş" ki- şiliklerhep böyle yaratılmıştır. Fil- min önemi de buradan geliyor. KEDI GOZU VECDİ SAYAR Ya YaYa...ŞaŞa Şa... Olmadı. Yenemedik Brezılya'yı. Daha iyi olan ka- zandı. Şimdi önümüzde üçüncülük maçı var. Yarın- ki maçı alma şansımız oldukça yüksek gözüküyor. Sonuç ne olursa olsun, sporcularımızın gerçek bir başarı kazandıklarını, Türkiye'nin eline -eğer kulla- nabılirse- çok önemli bir tanıtım kozu verdiklerini söylemeye gerek yok herhalde. Finale yükselebilseydik ne oiurdu? Bir defa fut- bolcuların primlen dahayukarılaratırmanırdı. Mec- lis, tatileçıkmadan, "sporculara vergi muafiyeti" ta- nınmasına ilişkin yasa önerisini mutlak yasalaştırır- dı. Sponsorlar, biraz daha yüklenirlerdi reklama. Nasılsageri dönüşün garantili olduğunu bilerek. Bi- ra satışları rekor rakamlara ulaşırdı. Futbolcularımı- za verilecek odül paralarının miktarını arttırmak için siyasi partilerimiz, bakanlar birbiriyle yarışırdı. Kut- lamalar bırkaç gün sürer, geriye birkaç blü, yüzler- ce yaralı kalırdı. 190 milyon asgari ücretle çalışan emekçinin bey- ni milliyetçı sloganlarla öylesine yıkanırdı ki aklına bile gelmezdı, futbol takımlarına ve onlann etrafın- da oluşturulan mekanizmaya harcanan trilyonlann kendi cebınden çıktığı. Belediye başkanları, yeni bez afişler, "billboard"\ar hazırlatırdı iki gün içinde, elbette bizim cebimizden çıkan paralarla. Kendi dev posterlerini alanlara astırmaktan yüzleri kızar- mazdı. Herfırsatı şahsi reklama dönüştürmek ayıp değıldi nasıl olsa. Halkımız, topun peşinde sürüklenedursun, "yeni dünya düzeni" her geçen dakika bir adım daha me- safe kazanıyor, bir yerli kuruluş daha uluslararası sermayenın eline geçiyor. Bilmem dikkatinizi çekti mi, "milliyetçi" söylemlerle yeri göğü inletenlerin, ekonominin ve kültürün uluslararası seımayeye tes- lim edilmesine ilişkin suskunluğu. "En büyük Tür- kıye!" çığlıklannın ardında yatan çaresizlik mi der- siniz, gündemı değiştirme çabası mı? Elbette, bütün bu şamata içinde televizyonda gösterilen bir filmde uygulanan sarsür kimsenin dik- katini çekmedi ("Hoşçakal Yann"\ gösteren Show TV ekranında. "devrimci" sözcüğünün geçtiği yer- lerin "sss" olduğunu yazan Sina Koloğlu'ndan başka kimsenin bu konuda tek sözcük etmediğini sanıyorum). Çekemezdi, çünkü halkın yegâne "yırt- ma" umudunun futbol olduğu, beyinlere her daki- ka yeniden kazınıyordu. Yoksul halk çocukları, özel okullarda, Amerikalarda okuyup ekonomıst olmayı hayal edecek değiller ya; onlar için de bir yüksel- me umudu vardı: Bir Davala, bir Mansız, "bir Şaş olabilmek... Medyamız bu umudu her sabah yeni baştan su- layarak sısteme olan borcunu ödedi bu vesileyle. Finale çıkamadık ama, ıki haftada az şey kurtar- madık doğrusu. Avrupa Birliği, demokratikleşme, idam falan hep- si geride kaldı. Hükumetin, oturup kalkıp şükretmesi lazım mil- lilerimize... Art arda gelen zamlar bile acıtmadı es- kisi kadar! Bu heyecan dalgasının ülkemizde "ulu- sal" bılincin şahlanmasına yol açacağını düşünen- ler de var. Ama ben daha çok uluslararası bilincin ve uluslararası sermayenin şahlanmasına yol açtı- ğı kanaatindeyim. Oyuncularımızın her golde "1i- yat"larının artmasına sevinmenin, "olaylann geliş- mesi sonucu" yabancı takımlara transfer olmaları- nı, mal gibi alınıp satılmalarını gayet doğal karşıla- manın, milliyetçilikle bağını kuramıyorum. Tabii, bu "milli şahlanış" günlerinin bazı yararla- n da olmadı değil: Mesela Danıştay'ın "BüyükAdam Küçük Aşk" (Hejar) filmi üzerindeki yasağı kaldırma- sı sessızce geçiştirildi. Filmin eser işletme belgesi- ni iptal eden Kültür Bakanlığı uygulamasına ilişkin yürütmeyı durdurma kararı veren Danıştay 10. Da- iresi'nin kararı medyamızda pek yankı bulmadı. Koskoca Kültür Bakanı dururken Handan Ipek- çi'den yana tavır koyacak değiller ya. Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un yapıtını "Böyle sanatın içine tüküreyim, ahlaksızlığın adını sanat koymuşlar" dıye degerlendiren ve parçalatarak, kal- dıran Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek için de çok yararlı oldu bu milli heyecan. Gökçek'in, Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce 4 mılyar li- ra tazminat ödemeye mahkûm edilmesı, minik ha- berlerle geçiştirildi. 250 sanatçının "Anadil Temel Bir İnsan Hakkıdır" başlıklı açıklaması da medyamızın hiç ilgisini çek- medi. Herhalde "Gençlerimizin kendilerini ifade et- mek için futbol gibi bir araçlan var. Nelerine yetmi- yor" diye düşündüklerindendir. Bu konuyu, bizim de iki satıria geçiştireceğimizi sanıyorsanız, yanılıyor- sunuz. Devamı haftaya... vecdisayar < yahoo.com Rahmi M. Koç Müzesi'ne ödiil • Kültür Servisi - Rahmi M. Koç Müzesi, T.C. Kültür Bakanhğı'nm '2001 Yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü. 26 Haziran'da yapılan törende, müze adına ödülü. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi M. Koç, Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın elinden aldı. Törende, Devlet Çok Sesli Korosu, madrigallerden oluşan bir repertuvar sundu. BUGUN • GÜV^ERCtNADA KALESİ'nde 20.00'de 'II. Kuşadası Altın Kıyı Kısa Film Festivali' kapsamında Hülya Koçyiğit, Gülsen Tuncer, Alin Taşçıyan, Prof. Dr. Konca Yumlu ve Işıl Özgentürk'ün katılacağı 'Kadın ve Sinema 1 konulu panel ve 21. 30'da film gösterimi. (0 256 633 28 73) • BEYOĞLU StNEMASInda 'Sinema Yazarlarının Seçtikleri - II' kapsamında Ron Howard'ın yönettiği 'Akıl Oyunları' adlı film. (0 212 251 32 40) • BEKSAV'da 'Michael Haneke Filmleri' kapsamında 15.00'te 'Piyanist', 17.30'da 'Yedinci Kıta' ve 19 30'da 'Bilinmeyen Kod\ (0 216 349 91 55) • BAŞKA KÜLTÜREVt'nde 19.30'da Krzysztof Kieslowski'nin yönetmenliğini yaptığı 'Öldürme Üzerine Kısa Bir Film'. (0 212 249 12 84) İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ'NDE BUGÜN • İŞ SANATta 19.30'da Toros Can'ın piyano resitali. (Biletix: 0 216 454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle