25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 K HAZİRAN 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA SOYLEŞİ ASAM Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, önümüzdeki 20 yılda Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi içine alamayacağını savunuyor Uyelik,2020'dekonuşulurSERKAN DEMİRTAŞ ANKARA - Avrasya Stratejik Araş_tırmalar Merkezi(ASAM)Başkanı Prof.Dr. UmitÖz- dağ, Avrupa Birliği'nin (AB) ancak 2020'den sonra Türkiye'yi "jeopoütLkzorunluluk'' ola- rak üye almak isteyeceğini söyledi. Kopenhag kriterlennin yerine getirilmesiyle Türkiye'de yeni etnik ve dini kimlikler yaratılmaya çalış- tığını ileri süren Özdağ, Türkiye-AB ilişkile- rinın sağlıklı bir zemine oturtulması gerekti- ğini iletti. Özdağ'a göre Türkıye, AB tam üye- liğinin dışında kalarak ulus-devlet modelini ko- rumalı; AB ile gümrük birliğini serbest tica- ret bölgesine çevirmeli ve NATO içinde Batı güvenlik sistemi içerisinde kalarak akılcı bir ilişki modeli geliştirmeli. Cumhuriyet'in ASAM Başkanı'na yönelt- tigi sorular ve yamtlan şöyle: - AB konusunda çokciddi bir zihin bulanık- hğı var. AnkeÜere göre halkm yüzde 75'i AB'yi istiyor, ama sadece yüzde 2'si bu konuda yeter- ii bilgiye sahip. Bu biJe bulanıkhğın boyutlan- nı göstermesi açısından yeterli Burada birin- ci unsur, eksik olan sosyolojik bakış. İkincisi, AB üyeKğinin, Türk dİptomasisinin 1963'te yaptığı anlaşmavla kazandığı bir hak obnasL Ancak iiçüncü unsur AB'nin üyeliğin koşul- lannı belirkyen Kopenhag kriterleriyle oluşu- yor. AB konusundaki bulanıktak nasıl aşüa- cak? ÖZDAĞ - AB projesine kişisel olarak hay- ranlıkla bakıyorum. Avrupa'nın, Batı Ro- ma'nın çoküşünden itibaren takip ettiği, ger- çekleşmesini arzu ettiği ve değişik zaman ve yerlerde gerçekleştirmeyi denediği bir proje bu. Napoleon'da. Hitier'de görüyorsunuz bir- leşik bir Avrupa'yı. Isimleri ürpertiyle anılan insanJar değil sadece, Avrupa'nın enparlakka- falannda da görüyorsunuz bunu: Örneğin Em- manuel Kant. AB ideali bütün bir Avrupa ta- rihinin ve aydmlanma felsefisinin gerçekleş- mesi anlamını taşıyor. Bir de reel politik düzlemi var: 2. Dünya Sa- vaşı'ndan sonra dünya politikasından tasfiye edilen Avrupa kıtasının önemli güçlerinin bir- leşerek küresel politikaya geri dönüş boyutu. Türkiye'de ise AB bir rasyonel analizin de- ğil, "ciddi bir rutkunıuı" sonucu olarak gün- deme gelmiş durumda. Sizin de ifade etriği- niz gibi bütün sorunlanmızı çözecek bir cen- net olarak tanımlanıyor. Bu tür yaklaşımlar top- lumda yanlış bekJentiler uyandınyor. Ve bü- yük hayal kınklığının da zeminini hazırlaya- bilir. Onun için AB'ye biraz daha soğukkan- lı bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Kopenhag kriterleri bu işin temeli. Türki- ye'de bir yaklaşım var: Biz kendi şartlanmız- la girelim! Bu biraz zor. Burada bir kulüp var ve burada temel şartlar var. Bu temel şartla- nn nasıl düzenleneceği konusunda tartışma- lar olabilir, ama riski konusunda tarrışma pek yapılmıyor. En az 20 yıl bekler Kopenhag kriterlennin bir başka boyutu da- ha var. Bir ülke bunlan tam olarak yapabilir, ancak anılan tarihte AB'nin kendi şartlan o ülkenin alınmasını gerektirmiyorsa o ülke alınmayabilir. Demek ki bir ülkenin AB' ye gir- mesi önündeki temel nokta, kriterleri yerine getirip getirmemesi değil, onun da ötesi AB'nin ihtiyacının olup olmadığı. Bu kapsamda, AB'nin rasyonel davrandığını söyleyebiliriz. Bu çerçevede baktığımızda önümüzdeki 20 yıl- da AB'nin Türkiye'yi içine alabileceğini dü- şünmüyoruz. Ve ancak 2020 'den itibaren Tür- İdye'nin AB için rasyonel bir seçim olabile- ceğini düşünüyoruz. - Gümrük birtiğine geçiş, Helsinld zirvesin- de abnan kararlar hep siyasi oldu. Temel kri- terlerden uzak siyasi tercihler öne geçtL Bu da üişkilerde ciddi bir siyasaJ alan yarattı. Bura- ya Yunanistan, Kıbns, Ege'yi koydu, farklı pariamenterler kendi istemlerini koydu. tliş- kiler bu sağhksız düzlemde ileriediği sürece de • Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Özdağ, AB 'nin Türkiye 'nin bütün sorunîarını çözecek bir cennet olarak tanımlandığına ' dikkat çekerek, bu yaklaşımın toplumda büyük hayal kınklığının zeminini hazırlayabileceğini savunuyor. Ve "Onun için AB 'ye biraz daha soğukkanlı bakmamız gerek" diyor. böylegkiecek görünüyor. Bunun da taraflar ara- suıdaki üişkilerin daha gergin, daha çaüşma- h olacağı yeni bir dönemi işaret ettiği savlaıu- yor. Ne dersiniz? ÖZDAĞ-Meselenin Türkiye açısından üzü- cü bir boyutu daha var: AB'ye hızla girişi is- teyen insanlar var, partiler var, gruplar var. Dernekler var, işadamlan var. Bunlar Türki- ye'yi sevmiyorlar mı? Seviyorlar tabii ki. Ve bunlar da Türkiye için çok iyi şeylerin olma- sını istiyorlar. Öte yandan AB konusunda bi- zim gibi ciddi endişe ve tereddütleri olanlar var. Biz sevmiyor muyuz Türkiye'yi? Biz de en az onlar kadar Türkiye'yi seviyoruz. Ancak demokratik bir yapıya girmek için yapılan mücadelede dahi tartışmanın içeriği- çıkıp NAFTA'ya girmeyi tartışıyor, ama kim- se çıkıp da Thathcer 3. sınıf başbakan veya aydın demiyor. AB. 20 sene sonra Türkiye'yi almaya hazır olduğunu da 2020'deki dünyada Türkiye, AB ile ilişkilerini tekrar konuşur. Şu söylenebilir: Türkiye neden bu arada Kopenhag kriterleri- ni yerine getırmemelidir? Şunun için getirme- melidir: Çünkü Kopenhag kriterlerinin teme- linde fazlasıyla istenen etnık ve dini kimlik- lerin geliştirilmesidir. Eğer bu kimlikleri ge- liştirirken paralelinde bir de ekonomik refahı sağlayabilirseniz etnik kimlikler siyasallaş- maz. Sosyal kimlik olarak kalırlar. Ancak hem etnik kimliği verir, hem zenginleşmeyi sağla- yamazsaruz o zaman siyasallaşırlar. Siyasal sis- Kopenhag kriterlerinin üyelik için temel oluşturduğunun altını çizen Prof. Dr. Özdağ, "Türkiye'debir yaklaşım var: Biz kendi şartlarımızla girelim! Bu biraz zor " görüşünü savunuyor. Konunun bir başka boyutu daha olduğuna da dikkat çeken Özdağ, kriterlerin yerine getirilmesinin üyelik için yeterli olamayabileceğini belirterek "Bir ülke bunlan tam olarak yapabilir, ancak anılan tarihte AB'nin kendi şartlan o ülkenin alınmasını gerektirmiyorsa o ülke alınmayabilir " divor. nin ve şeklinin antidemokratik olduğunu gö- rüyoruz. Yani AB'yi sorgulayan eleştirenle- re, Türkiye'nin demokratlaşması için AB'ye girmesi gerekir diyenlerden antidemokratik sal- dın ve eleştırilenn geldiğini görüyoruz. Me- sela birkaç gün önce televizyonda bir yazar. AB'ye girmeyi eleştirenlerden "üçüncü sınıf aydın" diye bahsetti. Böyle bir ifadenin de- mokratik AB içinde en ufak bir yeri olduğu- nu söyleyemezsiniz. AB'ye girme sürecinde AB'ye girme lobi- sinin en az kendisi kadar güçlü bir karşı lobi- ye ihtiyacı var. Neden? Çünkü bu sizı AB'yle masaya oturduğunuzda zayıflatmaz, aksine güçlendirir. "Ben girmek için mücadeleediyo- rum. Benim karşımda da bu grup var. Benden makul talepler bekle" deme olanağını getirir. - AB içinde bile taröşmalar sürüyor. Örne- ğin Irlanda,AB'nin genişlemesi açısından çok önemli olan Nice Anlaşması'nı henüz onayla- yamadı.. ÖZDAĞ-Çok doğru. Ingiltere bugün AB'den tem, tahrip edilmesi gereken, bütün sorunla- nn ortaya çıkmasına neden olan, üısanlann fa- kirleşmesine neden olan sistem olarak görii- lür ve revize edihnesi gerektiği iddialan orta- ya çıkar. Ne bazda revize edilmesi? Çok net olunabilir bu konuda: Ya federasyon ya da politik özerklik. Bunun da AB içinde güçlü odaklarca desteklendiğini biliyoruz. Sosyal bunalıma neden olabilir Işte bu süreç, Türkiye'de 2020'ye kadar cid- di bir sosyal bunalımı ortaya çıkarabilir. Bü- tün bunlann üzerinde bugün konuşulmayan ye- ni bir sorun ortaya çıkabilir: Türk sorunu! TürkJer derken etnik grup olarak degil "Ne mutlu Türküm diyene" diyen Türkleri kaste- diyorum. Bir şekilde, etnik taleplerin kendi- lerini ya da devleti tehdit ettiğini düşünürler- se o zaman bir Türk sorunuyla karşı karşıya kahnacaktır. Türk sorunu diğer etnik sorun- lardan çok daha ciddi bir sorundur. Işte bütün Avrupa Birliği tek seçenek değil -Türkiye'nin alternatifleri ko- nusu w . Türkiye gerçekten bir seçenek arrvor mu? OZDAĞ-AB'nin yaşadığı sü- rece sağlıklı bir ilişki modeli ku- rulmak zorunda. Çünkü AB, bu- gün birleşmeden sonra 2008 yı- hnda 480 milyon bir nüftısa sa- hip olacak, bu nüfus dünyanın en kaliteli nüfusu olacak. Yani Amerikan ve Çin nüfüsundan hem eğitim, hem insani unsurlar açısından daha kaliteli. Dünya kültür yaşamının önemli bir bö- lümünü teşkil ediyor. Türkiye de onun yanıbaşında. AB içinde ol- sak da ohnasak da çok yoğun ve sağlıklı bir ilişki yaşamak zorun- ~dayız AB ile. Ashnda bugünkir gümrük birliği ile girilen ilişki modeli sağhksız birmodel. Güm- rük birliği bir "gönüDüemperya- ttzm, gönüllü işbiriîkçi emperya- Man" diye niteleyecebileceğimiz model ki bu tanımı TonyBlair'ın diplomasi danışmanından alıyo- rum. Buraya tam oturuyor. Sizin dışınızda bazılan sizinle ilgüi ka- rarlar veriyorlar ve siz tek taraf- h bu kararlan benimsiyorusu- nuz. Gümrük birliğinin basit ifa- desi budur. Bu modelin dışında bir modeli AB ile geliştirmek zo- rundayız. Peki AB tek seçenek midir? Tabii ki AB dıştnda da seçenek- ler vardır ve Helmut Schmidt, ki 1970 ve 1980'li yıllarda AB'nin gelişmesine en çok katkıyı gös- teren Ahnan sosyal demokratla- nnın geliştirdiği en parlak kafa- dır. 2000 senesinde yazdığı kita- binda 21. yüzyılda AB'yi tarn- şırken AB 'nin parçalanma olası- hğını da gündeme getiriyor. Bu bir ihrimal mi? Evet ihtimaller- den bir tanesidir. Gerçekleşme olasılığı yüzde kaçnr? Tahmin etmek zor, ama demek ki ulus- lar kaderlerini bir şeye ve ebedi- yen bağlayamazlar. Bu Türk ulu- su için de geçerhdir, Ahnan ulu- su için de öyledir. Türkiye'nin başka alternatif- leri olduğu zaten Batı literatü- ründe de tartışılan unsurlardır. Bu alternatifler AB'ye ne kadar karşıdır o tartışıhr. AB'ye üstün taraflan var mıdır, zayıf yanlan nelerdir... Bunlar da tartışılır, an- cak her şeyden önce Cumhuriye- tin kuruluş biçimi, Atatürk'ün kurduğu model korunmalıdır. Bu model esasmda Türkiye, Avras- ya ekseninde seçenekler, Avras- ya'da yeni ilişki modelleri arama- îidır. Avrasya'da entegrasyonist süreçleri aramalıdır. Örneğin bu- gün Türkiye yakın bölgesiyle ti- caret yapamayan bir üîkedir. -Toplanı tkaretinin sadeceyüz- de 6'sını oluşturuyor komşularla yapılan ticarct~ OZDAĞ - Inanılmaz bir şey. Komşulanyla kendisinden do- ğan veya doğmayan nedenlerle gerginlik içinde olan bir ülkedir. Bunlan yavaş yavaş aşmaya ça- hşıyoruz. Bu modeller üzerinde aynntılı olarak Türkiye'nin tar- tışması gerekiyor. Henüz bunlar rasyonel şekilde tartışıünıyor. AB olmazsa Türkiye, Avrasya birliğine girmek zorunda mıdır? Hayır. Bu da gereksiz tarnşma ze- mini olarak geliştiriliyor. Türki- ye, AB' nintam üyeliğinin dışın- da kalarak ulus- devlet modeü- ni koruyup AB ile gümrük birli- ğini revize ederek ve onu belki serbest ticaret bölgesine çevire- rek, Baü güvenlik sistematiğin- de NATO içinde yer almaya de- vam ederek yeni bir ilişki mode- li geliştirebilir. Akılcı bir ilişki modeli... bunlan henüz Türkiye tartışmadı. Türk aydı- nı önüne şapkasını koyup bütün meseleleri bir rutkunun ötesinde sanki uzaydan bakıyor- muşçasına değerlendirmeli ve incelemelidir. - PKK'nin en kanh döneminde bile Anado- hı'da bir banş \ardı. Bir Türk- Küıi çaüşma- sıyaşanmadı. Bu halka vansımadı. Bu banş ve huzur bozulabiür mi demek istiyorsunuz? ÖZDAĞ - Evet. bu banş ve huzur bozula- bilir. PKK döneminde yansımadı, çünkü Ana- dolu korkunç bir sağduyu gösterdi. Bu takdir edilmesi gereken, hayran olunması gereken bir sağduyudur ve belki de yalnız Anadolu'da gö- rülebilecek bir sağduyudur. Ancak şimdi yeni bir zemine kaymaya baş- layacak. Devlet, Kopenhag kriterleriyle deği- şik etnik kimliklerin varlığını tanıyacak. 26- 27 etnik grup var deniyor. Televizyon yaym- lan başlayacak, eğitim başlayacak ve bu ara- da da zenginleşme olmayacak. Işte bu süreç- te halk kendi kendine sormaya başlayacak: Hem etnik haklan alanlar hem de bu haklann verihnesine şüpheyle bakanlar. Bu bir gerilim ortaya çırkaracaktır. Bu durum, PKK dönemin- deki psikolojik ortamdan farklı. PKK'ye kar- şı mücadele verilen 80-90Tı yıllarda Türk devleti hiçbir etnik varlığı kabul etmedi. "Ben bunu Atatürk milhyetçfliği çerçevesinde görii- rüm. Ne mutlu Türküm diyene çerçevesinde- dir. MiDeti ırk temeiine değil, yurttaşhk esası- na davındınnm ve bu şekilde tanımlanm" de- di. Şimdi burdan bir kayış olacak ve devlet ba- zı insanlann etnik kimliğini tanıyacak ve kim- likler güçlenecek. Bunakarşı "Nemuflu Tür- küm dijene" diyenlerin kimliklerinde güç- lenme ohnayacağını söylemek sosyolojiye gi- riş kitaplannı yeniden okumayı gerektirir. - Anadolu huzurunu tehdit edebilecek baş- ka neler olabilir? ÖZDAĞ - '2001 Derleme Raporu'nda Ale- vi yurttaşlanmızla ilgili tespitler var. Bunlar- dan bir tanesinde şu söyleniyor: "LTusal Prog- ram, özeDikle Lozan Antlaşması tarafindan kapsanmayan azınhkdinleri, Müslümanlar ve gayrimüslim topluluklar ile ilgili olarak hangi tedbüierin, nasıl alınması gerektiğini beKrt- meKdir." Burada Müslüman azmlık kim? Ne- den bu belgede Lozan Antlasması'na aüfta bu- lunuluyor? Yani AB'ye şunu net olarak sor- malıyız: Lozan Antlaşması'ndaki gayrimüs- limlere verilen haklara atıfta bulunarak Tür- kiye'de ayn bir etnik dini grup olarak kabul ettiğin Alevilere de Ermenilere, Rumlara, Ya- hudilere verilen haklann aymsuıuı veriknesi- ni mi istiyorsun? Veriknesini istiyorsan bun- dan beklentin nedir? Bunlar sorulması gereken ve AB taranndan cevaplandınlması gereken sorular. Maalesef Türkiye'de bunlann yeterince soruknadığmı görüyoruz. Yine AB'nin ilerleme raporunda Türkiye'de 9 bin fikir suçlusundan bahsediliyor. Çok il- ginç bir sayı. Çünkü Türkiye'de 9 bin PKK'li tutuklu bulunmaktadır. O zaman AB, terör suçlulannı fikir suçlusu olarak değerlendiri- yor. Şunu net olarak görmeliyiz: AB'nin Tür- kiye'de gerçekleştirmek istediği, Ingiltere'de IRA ile Ingiliz hükümeti arasındaki benzer sü- recin Türkiye ile PKK arasında oluşmasmı sağlamak... AB, ABD'ye raklp olamaz -NATO'nun 11 E\1ül'den sonra öneminin aza- lacağı, eski kolektif savunma önceüğini yavaş yavaş terk edecegi, Avrupa kıtasının güvenh- ğmi AB'ye bırakacağı ve dolayısr>Ia Türki- ye'nin AB'ye üye olmaması durumunda cid- di bir güvenük zafiyetiyle karşı karşıya kala- cagı değerlendirmeleri yapıby or. Sizbunlan na- sıl karşıbvorsunuz? ÖZDAĞ - Bu üzerinde düşünülmesi gere- ken bir argüman. Ancak belli çerçeveyi de koymak gerek. NATO, eski işlevselliğine sa- hip midir? Hayır. kesinlikle değil. Soğuk Sa- vaş sona erdi, NATO'nun objesi olan Doğu blo- ku ve So\yetler ortadan kalkmıştır. Ardılı olan Rusya Federasyonu değişik nedenlerle gözlem- ci statüsüyle NATO'ya alınmıştır. Tabii bu NATO'nun işlevinin ortadan kalkmasıyla bir- likte, yeni bir işlev kazanmayacağı anlamına gehniyor. Bugün ABD'nin ne kadar süreceği belli ol- mayan Ruslarm hiper güç olarak değerlendir- dikleri büyük bir askeri-politik hegemonya- sının oluştuğunu görüyoruz. Bu hegemonya- nın temeünde ekonomiden ziyade, ABD'yi bü- tün dünya ordulanndan ayıran yeni bir üçün- cü nesil ordu tipinin oluşmuş ohnası gerçeği- dir. Bunun en çarpıcı örneği Almanya'da ge- nelkurmay başkanı kara ku\r vetlerinden geç- ti, 30 Ağustos'ta bizim kara kuvvetleri komu- tanı genelkurmay başkanı olacak. Ancak Ame- rikalılann son genelkurmay başkanı Uzay Kuvvetleri Komutanlığı'ndangelmeydi. ABD ordusu dışında hiçbirinin uzay kuvvetleri ko- mutanlığı yok. ABD için yeni bir jeopolitik alan var. Bu da uzay jeopoliriği. Uzay kuvvet- leri var ve ona uygun bir silahlanma var. Böyle bir çerçevede ABD en az 20-30 se- ne daha Avrasya'daki egemenliğini korumak için NATO'yu korumak isteyecektir. Yani NA- TO'nun işlevi henüz bitmiş değil. Avrupa, bu- günkü askeri yatınmı ve teknolojisiyle ABD'ye rakip olamaz. Neden 2020? Önümüzdeki 20 yılda AB'nin Türkiye'yi içine alabileceğini düşünme- diklerini savunan AvTas- ya Stratejik Araştırma- lar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Ümit Ozdağ, bu sa- vın nedenlerini şöyle açıkhyor: "AB'ye önümüzdeki 6 vıl içinde 115 milyon insan üye oluyor. Mütniş bir ra- kam! Türkiye nüfusunun neredeyse iki katı. Ve üye olan araziye de baktığınız- da Türkiye'nin iki katı bir alan. Şim- di bu ülkelerin çok büyük bir bölümü -Malta ve Kıbns hariç- eski Doğu blo- ku ülkeleri. Doğu blokunun içlerinde bıraktığı rüm sorunlan yaşıyorlar ve AB'nin standartlannm çok altındalar. Üyelikleriyle birlikte AB'nin ekono- mik kaynaklan üzerinde olağanüsrü bir baskı oluşacak. Bu aşamada, Türkiye'nin AB'ye gir- mesi AB içindeki birçok dengeyi boza- cak. Birincisi AB'nin Türkiye'ye vere- cek parası yok. Çok kaba bir hesapla ilk 5 senede almamız gereken miktar 50 milyar dolar. O paraya sahip değil- ler. tkincisi, AB politik sürecinde Tür- kiye'nin de Almanya kadar söz sahibi olacağı -hiç olmazsa Avrupa Parlamen- tosu'nda- ortada. Böyle bir şey i hiçbir Avrupa ülkesinin bu aşamada arzu ede- ceğini sanmıyorum. Uçüncüsü kimhk sorunu. Çok önem- li bir sorun: Avnıpa kimliği oluşturmak, AB'nin stratejik konulanndan biri ola- rak değerlendirilir. Bu aşamada, Tür- kiye'nin girmesi oluşturulmaya çalışı- lan Avrupa kimliğini tahrip edebilir. Çünkü tarih boyunca Avrupalılar hep Tfirk'ü öteki olarak tanımlamışlardır. Kendileri sağlam temelli bir kimlik oluştururlarsa, ancak Türk kimliğine daha sağlıklı bakabilirler. Bu aşamada Türkiye'nin girmesi sağ ve aşırı sağ partilerin çok bü>iik bir güçle iktida- ra gelmelerine ve bu ülkelerdeki kamu düzenini sarsmalan anlamına gelebi- lir. Dördüncüsü jeopolitik neden: Bu aşamada yani 15-20 yıllık süreçte Tür- kiye, üye olursa AB'nin güvenli jeopo- liriği tamamen değişecek ve Avrupa bir anda dünyanın en güvensiz üç jeopoli- tik alamyla suurdaş olacak: Ortado- ğu, Kafkaslar ve Orta Asya. Avrupa buna hazır değil. Ancak ilk üç şartı ye- rine getirdiğinde ekonomik, politik so- runlannı halledip kunımsallaştiğında, Avrupa kimliğini tamamladığında iş- te o zaman Türkiye, AB için jeopolitik bir zorunluluk haline gelecek. Çünkü arük hiper güç olma iddiasında olan bir AB vardır ve bu AB, dünya enerji kay- naklanna yakın olmak isteyecektir. Bu AB, mevcut hegemon ABD ile jeopoli- tik alanda rekabete girecektir ve o za- man Türkiye'ye ihtiyaç duyacaktır. Kıbrıs, Cirit olmamaiı Bizim endişemiz şu: Bu arada 20 yıUık bir zaman dilimi var. AB'nin bizden istediği çok haksız talepleri var. Birincisi Kıbns. Kıbns ikinci bir Gi- rit olmamah. Girit'te tarihi ders al- dık. Eğer uluslar tarihten ders almaz- larsa bunun cezasını ödüyorlar. İkin- cisi Ege. Bugün gündemde değil, ama Ege'de bize ancak sandal yüzdürme- ye izin verecek bir çözümün karşısın- dayız ve bunun da Kopenhag kriter- leriyle bir ilgisinin olmadığmı düşünü- yoruz. Ve Kopenhag'ın etnik haklar boyu- tuyla da ilgili endişelerimiz var. Bun- lann yorumlannın hangi boyutlanna kadar yükseleceğine yanıt bulamıvo- ruz AvTupa'da. Bakın Kopenhag kri- terlerinin Yunanistan'da Türklere kar- şı uygulanması konusunda Yunanlı- lann tavn çok net. Uygulamıyorlar ve kimse kendilerine sormuyor. AB KPK Eşbaşkam zat net şekilde yorum getir- di: Kopenhag kriterlerine PKK ile di- yalog da girer. Peki yann AB. Avrupa Parlamentosu bunu da kabul edecek- sin derse ne diyeceğiz? Bu bir farazi- ye midir? Hayır ciddi şekilde endişe- İenUmesi gereken bir husustur. Bütün {=• bunlan yapmaz. 'Bunlan sorgulama-- ! dan biz yapalun, sonunda görürüz" de- mek deviet yönetme sonunluluğunu ye- terince ciddiye almamak demektir ki, bunun ileride ciddi sorunlar yarata- bileceğini düşünüyoruz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle