18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 2 HAZİRAN 2002 PAZAR DIZI 3u gezideki ikinci durağımız Xian olacak; o muhteşem heykellerin bulunduğu eski başşehir îpek ^rfolu'nun başlangıcı-2 - FVTMA HASENE SOMER >ek Yolu'nun başlaâğa Çin'in en eski şehir- lenden biri. "Terracota" heykeller bulunma- da. önce, ağır sanayi şehriymiş. Kömür, altın, ga. yeşim taşı madenleri hâlâ çalışmakta. Hk im- paıtor Qin Shihuangı V1Ö 259-210) tüm güç tutunlan gibi ölümsüaiık sevdasınatutulunca, adsonsuza kadar yaşasın diye bu kil heykelle- ri jıptınyor. Ehyaşıyorda!.. Askerlerin yüzle- ri grçek askerlerle aynı. 6000 asker, atlan, ara- bakn. silahlan ile bir ordu. Sonsuza dek sûre- cel huzur ve banş demek olan Xian'da, impa- rat'run ordusu acaba huzurlu mu?. Her gün bin- lere kişinin gezdiği bu alan, akşamlan da res- tontörler tarafından kınk heykelleri tamir et- mec içın kullanılıyor. Qüı Shihuang bir tümü- lüser cenneti olan şehnn tepesinde bir elinde ye- şin taşı, bir elinde altın yatmakta. Eh zenginli- ğin mezarda da sürdüriiyor, de demeli? lil askerlerin boylan 1.76 ile 1.96 arasında. Reıkli olduğu tespit edilen bu heykellerde gi- yin-kuşama çok önem "general" rütbesini sim- gelyor. Askeri sınıflangösteren saç biçimleri ile de riyaretçüeri karşılavan bu askerler, bana kor- ku Je kanşık bir hüzün verdi. Sanla görünürde- ki nizleri bir maskeydı ve o maskenin altında evbrine, eşlerine, sıcacık aşlanna bir özlem ya- tıycrdu. Askerlerin çoğunun yüzü doğuya dönük. Çüakü tehdit hep doğudan gelmiş. ÎJk olarak 1900'lardabulunmuş mezar. Fakat öntmi anlaşılmamış. Bir köylü ayaklanması sı- rasjıda da yakılmış. Bu yüzden boyah askerle- rin pek çoğu şimdi renksiz. 1974'te kuyu kaz- mac için çalışan bir köylü, balçık içinde yanm birheykel bulup çıkarmış. Bu arada suyun aşa- ğılara kayıp gittiğini görünce köylü "şeytanın ketdini cezalandırdığını" sanıp paniğe kapıl- mıs ve resmi görevilere haber vermiş. Kazı böy- lece başlanuş. Şimdi ise köylü zengin olmuş. Sa- tış mağazasında oturup sabahtan akşama kadar kitap imzahyor. Kaz Pagodası: San nehrin civanndan ilerleyip "vahşi kaz pagodasını" görmeye gidiyoruz. Yolda Çinlilerin eskiden, ölümden sonra haya- ta inandıklannı öğrendiğimizden, şimdi ne ya- pıyorlar diye rehberimize sonıyoruz. Kremator- yumda yakılıyorlarmış. tsteyen bu külleri alıp ku- tularda saklayabiliyormuş. MS 648'de Çin'in 3. Imparatoru Gao Zong (Tang sülalesi) tarafindan yaptınlmış. Pek çok kez eklerle ve restorasyonlarla bugüne getiril- miş. Bugün gördüğümüz bina ise Ming stilinde Qing döneminden kalma. Kaz pagodası adı al- tında, iki tane pagoda var. Biri prensın annesi- nin adına yapılmış olan Büyük Kaz Pagodası, diğeri Küçük Kaz Pagodası ki, Gao Zong için yapılmış. MS 701-704 (bazı kaynaklarda 704- 709). Öyküsü şöyle: Xuang Zang adlı budistbir rahip, Hindistan'da kendini geliştırdikten sonra pek çok Budist öğretiyi içeren yazıtlarla -ki- tap- geri dönüyor ve imparatordan bu öğre- tiyi anlarmak için yer istiyor. Kendisine verilen bu alanda, pagodayı yapı- yor ve öğrencilerini eğitmeye. öğretiyi yayma- yabaşlıyor. Pagoda da, zaten "öğretim yapüan yer" demek. Burada eğitim 12 yıl sürüyor. Xu- ang Zang 1000 kitaplı bir kütüphane kuruyor. Ken- di yazdıklan bunlar arasında. "Aydınlanma" ya- ni ritüelik kabul töreni burada gerçekleşiyor. Ta- pınaktaki rahipİCT ikiye aynlıyorlar. Vejtaryen olan ve olmayan. Kıtlık yıllannda vejetaryenler ken- dilerini bir şekilde otlar ile doyururken, vejetar- yen olmayanlar çok sıkıntı çekiyorlar ve bu ra- hipler arasında ölümler çoğalıyor. Derken bir kaz sürüsünün gök yüzünde süzüldüğünü görü- yorlar. Budist rahiplerhiçbircanhyı öldürmedik- leri için, sürüyü uzaktan, kannlan açlıktan gu- ruldayarak izliyorlar. Tam bu esnada sürü başı kaz düşüyor. Rahipler bunu Buda'nm bir hedi- yesi olarak kabul ediyorlar ve afiyetle mideye indirdikten sonra buraya "kaz pagodası" adı- nı veriyorlar. Pagodanın girişinde, iki çan kule- si gündüz ve geceyi haber veriyor. Çalışma sa- atleri buna göre ayarlanıyor. Yine girişte bulu- nan tütsü, ruhu temizlemek için tüterken, adak için yakılan mumlar ise, "kötülükleri uzaklaş- • ŞANGHAY: Çin'in Paris'i, Doğu'nun fahişesi ya da Uzakdoğu'nun kraliçesi olarak adlandmlan bu şehrin adı, Çince "Denizin üstü" anlamına geliyor. tırıp aydınlığa kavuşmak için." Şehir surlan: Xian, şehir surlannın hâlâ ayak- ta olduğu Çin'in nadir kentlerinden biri. Ming döneminde yaptınlmış olan surlann dört yönde, dört girişi var. Her girişte ise, yüksek rütbeliler, tüccarlar ve halka aynlmış üç kapı var. Japon bom- bardımanı sırasında büyük hasar gören bu sur- lar, "Devrim" sırasında tahıl amban olarak kul- lanılmış. Girişlerden birinde devasa çan kulesi- ni görünce, Çin'in "Çanın sesi, sıvı metal ka- yor insan. Maocu gelenek giderek yok oluyor. Her şey Bahlılaşyor. Çin'in dışa açılan kapısı, birticaret limanı olan bu kentte, bugün "Çin'in dışa açılma politikasmın izleri" açık ve seçik gözler önüne seriliyor. Carrefour, Metro ve di- ğer hipermarketler piyasada yerlerini almışlar. Bakkallar bizdekı gibi darda!.. Hükümetten, iş yapabılmek için hıpermarketlerin, hiç değilse cumartesi pazar günleri kapalı ohnasını istiyor- lar. 16 mılyonluk bu dev kentte. "uçan kuş" de- nştınlırken bir genç kız içine itilmişse, daha güzel olur" mıtosunu düşünmeden edemedim. Acaba?... ŞANGHAY Çin'in Paris'i, Doğu'nun fahişesi ya da Uzak- doğu'nun kraliçesi olarak adlandmlan bu şeh- rin adı, Çince "Denizin üstü" anlamına geliyor. Afyon savaşlan sırasında şehir "Concession"la- ra yani tngiliz ve Fransız mülkü olan yerlere bö- lünüyor. tngilizler 1842'de ilk kez, 1. Afyon Sa- vaşı'ndan sonra burada yer ediniyorlar. Deniz ke- nan olan bu kentte, o dönemde halk balıkçıl ve dokuma ürünleri ile geçimini sağlıyor. Fransız- lar 1847'deîngilizleriizliyor. 1895'tede Japon- lar geliyor. Bu kent aynı zamanda macerape- restlerin, kumarbazlann, dolandıncılann, tyco- onlann, misyonerlerin, gangsterlerin şehri... Ta- aa ki, komünist rejim kente damgasını basana ka- dar. Emperyalizme karşı dikilen anıt ve Emper- yalizme savaş açmış sanghay işçisinin heykel- leri bu dönemde dikiliyor. Bunda bölgesindeki bir bahçe kapısında "Köpekler ve Çinliler gi- remez" diye yazan koloni dönemi belleklerden silinmiş midir acaba, diye düşünmeden edemi- dikleri demir inşaat iskeleleri şehri baştan başa sarmış. Çinliler "Eski girmeden, yeni gelmez" diyen atsözlerine harfiyen uyarak, eski ne var- sa yıkıp, yerine yenılenni yapıyorlar. Eski ma- halle sakinleri hükümerın zoruyla şehir dışına ta- şınmışlar. 10-15 yıllık "Mercedes" bolluğuya- şanmıyor ama "Audi" bol, çünkü lüks sayılmı- yor. Tüm inşaat ve trafık karmaşasına karşm, be- lediye başkanının, kenti, ekonomi kenti havasın- dan çıkanp, bir kültür kenti havasına sokmak için gösterdiği çaba övgüye değer. Otoyollann kenar- lanna çiçek tarhlan konmuş, yonca yollardaki ana ayaklann üzerine alınan reklamlardaki kıs- tas, reklamların doğal görüntü vermesi. Temiz- lik ise ön şart. Öğrenim düzeyi bir hayli yüksek. Üniversite- lerin dışında, 36 tane enstitü var. Üniversite sı- navlan üç gün sürüyor ve kazanma oranı yüzde 50. Sokaklarda halka açık gazete okuma yerle- ri var. Gazete alamayanlar, gelip buraden haber- leri okuyorlar. tlk ziyaret ettiğimiz yer Yeşim Bu- da: 1882'lerden sonra Hmdistan'a hacca giden bir rahip tarafindan Burma'dan (Bugünkü Myan- mar) getiriliyor. Yatar durumdaki 2m'lik Buda- 'nın, uzun ömrü sembolize eden uzun kulakla- n var. Karşılıklı iki salonda biri daha olmak üze- re iki Yeşim Buda sergileniyor. tkincisi sonra- dan yapılmış. Buda'ya "Sanghai Mona Li- sa'sı" da dıyorlar. Mao'nun kültür de\Tİmı sı- rasında bütün mabetler yıkıhrken, mabedin ra- hibi "Yeşim Buda" lan kurtarmak için, heykel- lerin önüne, üzerleri tamamen örtecek büyüldük- te bir Mao posteri asıyor ve mabedi ibadete ka- patıyor. Böylece hem mabedi hem de heykelle- ri yıkımdan kurtanyor. Merhamet Tannçasının Mabedi'nin içindeki ahşap balığın hikâyesı ilginç. 8. Budist simge- den biri olan balık, "ebedi hayatı" temsil edi- yor. Bu inanışa göre, doğadaki bütün canlılar uyur. Ama sudaki balıklar yüzmeyi devam etririrler. Yani uyumazlar. Işte bu ahşap, balık formunda- ki davula, rahipler günde iki kez vurup ayinle- rini başlatıyorlar. Davıılun hemen arkasından "Quan \ln" yani merhamet tannçasının, yine ahşap fakat üzeri altın varak kaplı heykeli duru- yor. Önündeki meyveler adak, yeniliyor. Yanda ise boydan boya Buda'yı takıp eden krallann, al- tın varak kaplanmış ahşap heykelleri yer alıyor. \\ıan Bahçekri: YuYuan, Çince mutluluk, hu- zur, neşe demek. Gerçekten de bahçeyi gezer- ken içiniz huzur doluyor. Bunun nedenini bah- çenin "Feng Shui" ye göre düzenlenmiş olma- sına bağhyorlar. Bir rüzgâr ve su bilimi olarak da tanımlanabilen Feng Shui'de amaç, doğa güç- lerini en iyi şekilde etkileyebilmek ve yöneltmek- tir. Yer ve gök böylece, doğru yerlerini ahr ve merkezdeki uyum sağlanır, siz de huzur bulur- sunuz. Şimdilerde Istanbul'da da moda oldu. Ar- tık evler Feng Shui'ye göre dekore ediliyor. Ta- bi bedelini öderseniz. Ming döneminde, resmi görevli olarak bura- ya atanan Pan ailesi tarafindan, 2 hektar alan üze- rine kurulu bu bahçe 1559-1577 yıllan arasm- da, tam 18 yılda bitiriliyor. Afyon savaşlan sı- rasındaki bombalardan da nasibini alıyor. Her ka- pıdan girişte, ayn bir eğim verilen bahçeyi ge- zerken "buradan daha önce geçmiş miydim" hissine kapılıyorsunuz. Ana malzeme olarak ah- şap kullanılmış. 100 yıl önce restorasyon gör- müş. Minik köprülerin, geniş su havzalarının, kü- çük kayalıklann, ahşap yaşam alanlannın yer al- dığı bu bahçede, kendinizi bir büyüye kaptın- yorsunuz. Pembe nilüferler doğanın bir şakası sanki. Eskiden bahçeye giriş ücreti boya göre tes- pit edilirmiş. Boyu 1.20'den kısa olanlardan ço- cuk, uzun olanlardan büyük parası ahnırmış. Özel mülkiyetten kamu hizmetine geçen bu bah- çede, bir başka hizmetde emeklilere ve yine emeklilerden. Emekli olmuş opera sanatçılan, bahçede bulunan bir ahşap pavyonda. emekli Şanghay'lılara Pekin operasından parçalar sunu- yorlar. Sıkılmasınlar diye!... Insana saygı bura- da özümsenmiş. Artık dönüş zamanı. Koşuştur- malı, en az 38 derece sıcaklıkta yapmış olduğu- muz gezinin sonuna geldik. Havaalanrndaki işlemlerden sonra tıklun hk- lım bir uçakta yerimizi bulduk. Havalandık. Dö- nüş yolculuğumuz 11 saat sürecek, ŞanghayPe- kin/lstanbul yapacağız. Gözlerim kapalı. Yaşa- dıklanmınmuhasebesini yapıyorum. Dalmışun. Sanki erguvani bir denizde idim. Güneşin gece- lediği pınara giderek yıkandım. Acıkmışım. Do- ğunun hükümdar babası bana sabah kızıllığı su- yu verdi karnımı doyurdum. Göklerde uçtum ayna dağına geldim, orada ne güneş, ne de ay ışı- ğı vardı ama ağzında karanhğı aydınlatan ayna olan bir ejderha gördüm. Dağın üzenndeki bah- çede bir göl vardı, içinde de altın bir lamba gi- bi ışıldayın prnltı otu. Pınltı otu kopanlıp mum gibi yakılınca, insanrn içini görmek mümkün oluyordu. Yolum mutluluk bulutlan ülkesine düştü. Orada sabah göğü ile tanışhm. Bu ülke- de yaşayanlar; gökyüzüne bulutlara bakarak ke- hanette bulunurlarmış. Bir evin talihi varsa oda- lannda 5 renkli bulutlar oluşur, daha sonra bu bulutlar otlara ve ağaçlara çökerek renkli çiye dönüşürlermiş. Bu çiy de şıra gibi tatlı olurmuş. Sabah göğü içinde her renkten çiy bulunan kris- tal bir şişeyi bana uzattı. Sarsılıyordum. Şişenin içindeki çiyler her etrafa dagıldı. Toplamak is- tedim, beceremedim. Artçı şoklar bitmiyor gibıydi. Gözlerim ara- landı. Sarsınhyı yaratan annemdi, uyandım. Gel- mişiz... Bir kuyrukluyıldız kaydı. Rüya bitmiş- ti... BİTTİ PAZAR Olağan genel kurulda, gazetemiz yazan Sami Karaören'e 'Yılm Atatürkçüsü' ödülü verildi ADD yeni yönetimini seçiyor SamiKaraören ANKARA (Cmnhuriyet Bfirosu) - Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), gazetemiz yazan Sami Karaören'e "Yıhn Atatürkçüsü'' ödülünü verdi. ADD'nin 7. olağan genel kurulu, Karayollan Genel Müdürlüğü Toplantı Salonu'nda dün başladı. Kurulun açıhşında "Yıhn Atatürkçüleri" ödülleri sahiplerini buldu. Bilim adamlan dalında Ord. Prof. Dr Emer Z^ya Karal, Prof. Dr. Neda Arat, Prof. Dr. Nusret Aras ve Prof. Dr. Öztin Akgöç; basın dalında Sami Karaören, tsntet Solak ve Emin Çölaşan; sanatçılardan Yakup ve Alper Abndek ile Metin Yurdanur, kamu yöneticileri alanında tüm Atatürkçü vali ve kaymakamlar adına Giresun Valisi AH Haydar Öner, Çanlan Valisi Halil Lflusoy, emekli kaymakam Asım Aslan ve Altındağ Kaymakamı Fahir Işıksız; kuruluşlardan Ege-Koop, Kent-Koop, Çumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, OSTÎM Sanayi ve Işadamlan Derneği, Belediye-lş Sendikası, Bilgi Yayınevi ve işadamı Adnan Hunca ödüle değer görüldü. Atatürkçü Düşünce Onur Ödülü, öğretmen AB Karhk'a, Atatürkçü Düşünce Başan Ödülü de ADD Bahkent Şubesi'ne verildi. Kurulda daha sonra başkanlık divanı seçimlerine geçildi. Demek Başkanı Halil tbrahim Şahinin, ilk listeyi, önerenler listesiyle birlikte okuyup ikinci listenin önerenlerini okumaması salonda tepki yarattı. Şahin'in ikinci listeyi önerenlerin de adlannı okumasıyla azalan gerginliİc seçün sırasında yine arttı. Delegeler, birinci listenin oylar sayılmadan divan başkanhğına getirildiği iddiasıyla tepki gösterdi. Divan başkanı seçilen Erol Ertuğrul, düşünce savaşı verecekleri insanlann "salonun dışında" bulunduğunu belirterek "Bunu unutmadan saygı içerisinde bu kurulu gerçekleştireUm'' dedı. Daha sonra kurulun açılış konuşmasını yapan Haül İbrahim Şahin de Atatürkçü düşünce sistemindeki en önemli unsurun, "Atatürkçü düşünce ahlakı ve saygsı'' olduğunu söyledi. Divan seçimlerinde en ufak uygunsuzluk yapılmadığmı belirten Şahin, "Kemalist düşünce içinde yemin ediyorum ki o\ lar 1/3 oranında çok nettL Bu durumu sapürmaya ldmsenin hakkı yok" diye konuştu. Göreve geldikleri günden bu yana yönetim kurulunda "beyin ve kalp uyuşmazhğı'' yaşamadıklanm vurgulayan Şahin, yürüttükleri çahşmalar hakkında bilgi verdi. Şahin ve beraberindeki delegeler daha sonra Anıtkabir'i ziyaret ederek kabre çelenk koydular. Kurulda seçimler bugün yapılacak. ORHAN BURSALI Başansnlığın Acısı Necati Doğru "Avrupacıya Bir Türkiye Işığı" başlıklı dünkü yazısında, Çelik Gülersoy'un ken- di alanında ömrü boyunca saçtığı evrensel ölçü- lerdeki pırıltıları anımsatıyor ve "Türkiye; eğitim- de, sağlıkta, adalette, şehircilikte" bu dünya ka- litesini her alanda yaygınlaştırsaydı Avrupa'dan bir eksiğimiz kalır mıydı, diye soruyor. Necati, okunu, "BizAvrupasızhiçbirşey olama- yız, sadece sürünürüz" diyenlere doğrultuyor... Avrupa ile mi, Avrupasız mı? Hangisi iyi, ne kötü? Her şey keskin bıçak gibi aynlmış mı birbirinden? Avrupa'ya üye oluncaTür- kiye'ye sihirli değnek mı değecek? • • • Ortada bir "başarısızlık" var. Tarihin bu nokta- sında, bunu saptayalım. 2000 küsur dolarlık adam başına milli gelir ve 1960'lardan bu yana 17 ekonomik iflas ve 17 kez IMF'ye yularları teslim; esas olarak siyasilerın ya- rattıklan 3 askeri darbe ortamı; süreğen demok- ratikliközürlülüğümüz, beyinlenmızi sürekli ABD'ye kaptırma politikamız; bilim ve teknolojinin uygar- lığın, ekonominin gelişimindeki itici gücünü göre- meyişimiz; fikir ve düşüncenin en önemli silah ol- duğunu öğrenemeyişimiz; beyinlenmizi özgürceaça- cağımıza onlara ket vuran eğitim vetoplumsal po- litikalanmız vb... Ortada bir başarısızlık var. Neyazık ki bütün bu başansızlıklardan "biz" di- ye bahsediyoruz. "Biz" ile hiç ılgisi yok. Onlar başarısız. Türkiye'yi bunca yıldır "çıkmaza" (daha ağınna dilim varmıyor) yonlendiren siyasal ve ekonomik çevreler, sınıflar. Yinede "biz" diyoruz, "sahipleniyoruz". Başa- nsızlıklannı paylaşiyoruz. Nedeni de hepTürkiyeli kalışımız. Başarısızlığın acısı bu nedenle en çok bizi vuruyor. Sanıyor musun kı, tepeden tırnağa. ruhundan maddı varlığına kadar, bütün iktidarlanndan başa- rısızlık akan bu zevatın içinde minicik bir sızı var? Geri planda, ara planda, ön planda duranlara sah- nede şöyle bir resmi geçit yaptır. Türkıye'nin bu- günkü tablosundaki sorumluluklarını saysan biti- remezsin. "Siyasal bir devrim" umduk durduk. Yo yo.. öy- le sosyalist falan değıl, bugünkü kokuşmuş yapı- yı değiştirecek bir "devrim". Susurluk ve arkasından hepsinin çürümüşlüğü, ekonomik-sıyasal ve sosyal, çorap söküğü gibi gelince, "Temiz Türkiye" diye ayağa kalktık. Hem çürümüşlük ıktıdarda, hem de çürumüşlük devrim mi yapacaktı? Enerjı, Bayındırlık ve daha neler... Kaç operas- yona kaç isim takıldı? Siyaset-ekonomi-bürokrası, sadece bugünü kur- tarma ve yarın ayakta kalabilme ve hep kendine yontma politikasıyla, bizim hazinemizden birbirte- rini semirtip durdular. Ülkeyi de ortalama 3 yılı aş- mayan eğitim süresi cenderesi içinde bırakmaya özen gösterdiler. Çünkü devranları ancak cahiltyet- le dönebilirdi.. • • • Uzatmadan bıtirelim: Başansızlık, Necati'nin içi- ne çökmüş. Hepımizin. Susurluk ve temiz toplum, Enerji, Bayındırlık ve daha niceleri, Türkiye'nin ya- ratıcılığını serbest bırakacakfırsatlar, araçlardı. Si- yaseti, siyasetçiyı değiştirecek ve yeni bir başlan- gıç yaratacak. Hepsi orada ve işbaşında. Halkımız sessiz bir dev- rim yapacak? Kimden bıkıp kımlere yöneliyor, or- tada... Avrupa uyeliği, Türkiye'nin o her katta gereksi- nım duyulan "Yeni bir açılım" için gerekli "araç"tır, "ortam"dır, (Amaç değil) kimbilir? Belki engellerin yıkılmasına.. gerçek değerlerin nefes alıp vermelerine ve ülkelerine evrensel kat- kılarda bulunmalanna yardımcı olacak... Çelik Gülersoy'ların şimdikı gibi tu-kaka edil- meyip "borulannın öttüğü". evrensel üreticilerin ayak değil baş olduğu bir düzen için hangi aracın kul- lanılacağı önemli değil. Bu, ister Çın ister Avrupa ıster Anadolu "aracı" olsun. obursali@ cumhuriyet.com.tr KANARANIYOR Ameliyat olacak bir Cumhuriyet çalışanı için B Rh negatif kana ihtiyaç bulunmaktadır. Isteklilerin (0212) 512 05 05 / 520 No'lu telefona bildırmeleri rica olunur. BAKIRKÖY İKİNCİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo:2001 426 Hâkim: Fe\zı Şencan 19121 Kâtip: Sev ınç Balyemezler Da\acı Gü\en Sıgorta AŞ vekili tarafindan da- valılar lşık Sıgorta AŞ Bucak Yemek Üretim Tes. Sanayi \e Tıcaret Ltd. Ştı. ve Bagi Dikbıvık aleyh- lerine açılan tazminat da\asında. Davacı \ekili tarafindan mahkememıze venlen dava dilekçesinde davalının malıkı ve sürücüsü bulunduğu 34 RAA 72 plaka sayılı aracın müvek- kili şırkete kasko sıgortalı 34 CIM 55 plakalı vası- taya 26.01.2001 tanhınde çarparak hasarlanması- na neden olduğunu arac sürücüsünün 8 8 oranında kusurlu oldugunun yapılan ekspertiz raporunda 858.119.000 TL tutannda hasar tespıtı çıkanldığı- nı, bu bedelın sıgortalannın ödendığını TTK'nin 1301. maddesı gereğince sigortalanna halef ol- duklannı bu nedenle 34 RRA 12 plaka sayılı ara- cın üzerine ıtıvatı tedbirın konulmasına, 858.119.000 TL. rucuen tazminatın dasahlardan müştereken ve müteselsılen tahsıhne masraflann da yükletılmesıne (sigorta şirketüıın sorumluluğu polıçe limıtı ile sınırlı olmak üzere) karar venlme- sinı talep ve dava etmıştir. Halen lnönü Cad. Çağdaş Sokak No: 3 1 Sefa- köy adresınde bulunduğu bıldırilen davalı Burcak •\emek üretım San. ve Tic. Ltd. Şti"ne bu adresin ıtibariyle dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemediğınden ve zabıtaca da yapılamadığından. bulunamadığından, duruşmanın bırakıldığı 25.9.2002 günü saat 10.00'da mahkememiz kale- minde bizzat bulunmanız veva kendınızı bir vekıl- le temsil ettırmeniz. aksı takdırde duruşmalara gı- yabınızda karar verıleceğı hususu HUMK'nun 213 ve müt. maddeleri gereğince ilan olunur. 21.05.2002 Basın: 33586
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle