18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16MAYIS 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J. U J \ [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt "Veni sol partilerde de ne kültür derinliği var, ne toplumsal tarih ne de Türkiye kimliği' Anadolu'ya yabancı siyasetBu yazılanmızın konusu 'siyaset' cieğil... Çünkü hem işimız başka, fcterr. de siyasetin 'uzmanlan' durur- lcen bize söz söylemek mı düşer?.. Ne var ki şu her şeyi bilen 'siyasi yazariar" da dahıl. son zamanlarda hemen herkes "tarihten ders ahnast- nı da bilmeüjiz™" dediği için. bizlere d e galiba söz hakkı doğuyor... Çünkü, yıllardır geçmişe ait 'akıi ve emek ürünlerini' kucaklayıp ge- leceğin de 'yarancıhk kaynaklan' olarak korunmalannı savunuyoruz... Sadece mimarlıkta ya da şehircilikte değil, 'yaşamınheralanında' aynı ta- rihsel birikimlerden yararlanmak ge- rektiğini de bizle birlikte sayısız ulus- lararası sözleşme vurguluyor... Şimdi de bunun hiç değilse 'yeni a- yasi ohışumlar' tarafindan ne kadar önenısendiğini sorgulamak, en azm- dan onca emegimizin 'hakkı' değil midir?. 'KüreseT var 'yereT yok Evet...Siyasal partilerimiz çoğalı- yor... Peki ama 'yeni anlayışlar' ola- rak neyi getiriyorlar? Örneğın, kalıcı bir demokrasi için 'kaüümcüık'. yolsuzluklara karşı 'şeffafhk', girişimciliğin talana dö- nüşmesine karşı da 'toplumsal dene- tim' v b. kavramlar, değişik anlatım- larla yer verilen ortak hedefler... Ne var ki bir bakıma tüm ülkeler- de geçerlı olabilecek bu yeni 'küre- sel' kavramlarla birlikte, asıl bizim zenginliğimizı ve 'farkımızı' oluştu- Ömer Hayyam daha 11. yüzyılda "Dinlerin sana va'dettiğiCennet, yaratıldığın bu toprağın üstündedir..." demişti... Hacı Bektaş Veli "Okunacak en büyük lâtap insandır" derken, hümanist Dante nin doğumuna yarım yüzyılvardı... (Desen: Nuri Kurtcebe) Mevlana 13. yüzyılda diyor ki: "Kendini bilmeyen bir âlim nemenem bir âlimdir?'.. Olsa olsa malumatyığmış bir zalimdir..." ran, hatta dünyanın 'imrenerek' bak- tığı kimi 'yerel' değerlerimiz ise yi- ne hemen hiçbirinde yer almıyor ... O kadar ki 'Cumhuriyet'e sahip çı- kanlarmuz' bile, örneğin 1920'lere imza atan aydınlanmızın bunu 'Ana- dolu devrimiyle' gerçekleştirdikleri- ni adeta unutmuş görünüyorlar... Ba- ğımsızlık ateşinin 'Anadohı'ya bağ- lıhkla' alevlendiğini, 'hflafeti' bile reddedebilen bir Islam toplumunda bu ilerici mayanın 'Anadohı aydın- lanmasmdan' geldiğini sanki bılmez gibiler... Batı'daki hümanizmanın henüz ufiıkta bile görünmedığı çağlarda, yi- ne Anadolu düşüncesinin "benimkâ- bem insandır'' diyerek dinsel dog- malara meydan okuduğunu, rakı sof- ralarında *engin tarih bilgileriyle' anımsayan siyasi dostlanmız, 'parti yaşamlannda' bu derinlikleri akılla- nna bile getırmiyorlar... MimariarOdası nda işte bu 'soru- 'Tarihi olmayan'programlarYeni parti oluşumlannda, bu yazı- ya hazırlık oluşturan incelemeleri ya- parken özeilık le tlhan Teketi, Tarhan Erdem ve Yiğit Gülöksüz'ün imzala- nni taşıyan. 'Döoüşen Dünyada Öz- lenen Türkiye tçin Yeni Bir Siyasal Ohışum' adlı program ve tüzük kita- bma önce 'umutla' baktığımı söyle- meliyim... Çünkü buisimler. ülkemizdeki ay- dınlar arasında 'toplumsal tarihe sa- hip çıkmanın' da simgeleri gibi de- ğiîler midir?.. Ne var ki kitabı inceledikçe 'hayal kmkhğnıa' uğradığımı da artık be- lirtmeliyim... 77sayfalıkmetindebir tek 'kültür' sözcüğü bile geçmiyor... Benzer şekilde 'künlik' kavramı da yine binlerce 'sözcük' arasuıda yer almıyor... Hiç olmayan diğer bir söz- cük ise 'Anadohı'... Ortadoğu'dan söz ediliyor, Balkanlar vurgulanıyor, ama Anadolu sözcüğü koca parti programında akla bile gelmiyor... Böylesi bir yeni ve 'soT parti anla- yışı, kutlanacak bir emek ve özveriyle Tarih Vakfi'm bu ülkeye armağan edenlerde bile egemenken 'diğerierinde' durum farkh olabilir miydi?.. Diğerieri de 'önemsemiyor'lar Bu sorunun da yanıti 'umutsuz' ol- sa bile. 'belki' diyerek incelemeyi sürdürdük... Ancak, hiçbirinde toplumsal tari- he, düşünceye ve kültürün derinlik- lerine yine rastlamadık. Şimdi bu yeni partilerimiz de Ana- dolu'yu ve binlerce yıllık birikimle- rimizi görmeyerek ve hatta belli ki önemsemeyerek belirledikleri siyasi anlayışlanyla kuruluş yanşındalar... Farkında değiller ki yine çoktan kaybettiler; çünkü Türkiye'yi 'yur- dumuz' yapan değerlerine yabancı- laşmanın 'kimliksiz solculuğu'nu halk nasıl benimseyebılir ki? YLALS H 6 i 8 ONLARHEP 'SİYASETEN' ANILDILAR - Sağm pohtikacılan Anadohı'nun insancü fekefesini simgeieyen Yunus Emre'yi bile "siyasi gösterilerle" anariarkea, soldaki politikacüanmız bunun yerine "düşünce derinBğini yorumlamayı" akıllanna bile getirmediler. nu' da irdelemek üzere başlattığımız, 'Anadolu Uygarhklarmdan 3. Bin Yı- laMesajlar" başlıklı çalışmamızın 9- 10 Mart 2002 günlerindeki tstanbul- Armada Otel'de yapılan ilk toplantı- sında arkadaşımız Yücel Gürsel şu- nuanımsatmıştı: "Anadolu'da insan- cıl düşüncenin dünya çapındaki üç büyük öncüsü olan Mevlana (1207- 1273), Hacı Bektaş Vefi (1210-1271) ve Yunus Emre (1238-1320) tutucu- luklan alrüst ederlerken, bannın üç ünlü hümanisti Dante (1265-1321), Petrarca (1304-1374) ve Boccac- cio'nun (1313-1375) analanndan doğmalan bile varun vüzyıl sonra- dm." Düşüncedeki bu 'öncü' zenginli- ğin daha derinlerdeki köklerini ise aynı çalışmamızın arkeolog katılım- cılanndan Prof. Dr.Fahri Işık şöyle özetledi: "Tek tannh dinlerin bile anası Kibele'dir. „. Çünkü yaşamın güvencesi berekettir; yani üretim. ve- rimlilik ve yaşanun sürdüriilebilir \a- hnmasıdır... Günümüzün de en temel insanhk hedefı bu değil midir?.." Geçmjşten beslenebilmek Farklı uzmanlıklardan 40 kadar ka- tıluncıyla 2 gün süren Armada top- lantısındaki bu gibi değerlendirmeler yakında bir kitapta da derlenerek da- ha geniş tartışmaya açılacak... Orneğin, 'dayaıuşma' deyince sa- dece 'ortak nıiting' düzenlemeyi an- layanlar, Anadolu kentlerindekı yol- dan yoksun kalan gerideki evlere kendi bahçelerinden geçış hakkı ve- rerek buralan 'çıkmaz sokağa' dönüş- türen atalannın 'ortak yaşama kültü- rü' üzerinde de artık düşünmeye baş- lamalılar... Bu 'tophımcu' sokaklara 'faşistierin' adını vererek 'çıkmaz' de- menin de halkın geçmiş değerlerin- den habersiz bir solculuğun gösterge- leri arasında olduğunu düşünmeli- ler... Yine örnek olarak kimbilir kaç yüz yıllık 'imece'yi alıp günümüze uyar- lamak dururken HABITAT dilindeki 'ortakhk'a sanlarak birçokJanna 'ti- cari çıkar berabertiğini' anımsatan kültür yoksunu deyımlerle 'tophım- dan kopuşun' yalnızlığını da irdele- meliler... Sözün kısası, yeni partiler için ha- rekete geçen aydınlanmızın, geçmiş- ten beslenerek yürümenin 'sağcıhk' kabul edildiği saplantılardan artık arınmalan ve 'taraflı' siyasal tarihle kör dövüşüne girmek yerine kültür ve uygarhk tarihiyle kucaklaşmalan gerekiyor... Çünkü o tarih, aklın, yaratıcılığın, emeğin, becerinin, düşüncenin ve 'yaşamın' birikimleri ve 'beDeği'dir... Solda siyaset yapmak demek de işte bunlan unutmak yerine, 'daha da ile- rigötürmek' değil midir?.. Türköyküsünün ustalarından Memduh ŞevketEsendal'ı 50yılönce bugünyitirmiştik O yumuşak huylu, anlatıcı dedemiz HLTtRhTTYAŞAR Memduh Şevket Esendalın, sayısı hiç de az olmayan ilk öyküleri, geride bıraktığımız yüz- yılın ilk on beş yıhnın tarihlerini taşır. Bu öykü- lerin, yayımlamşlarmdan yaklaşık yüz yıl sonra yeni >^üz yıllara doğru uzanışlan, Esendal'ın, ok- lannı, yazdıgı günden, yaşadığı yüzyıldan çok daha ötelere attığını da gösteriyor. "Türk klasikleri var mıdu-" sorusuna, göğsü- müzü kabarta kabarta, güven içinde, "Vaıtnr, Türk klasUderinden biri, bir ö^idicünıüzdür" di- yebılme onurunu toplumuna kazandırmış, ken- di yaşamını da bu onurun yaratıcısı olmakla an- lamlandıraıayı başarmış bir sanatçımızdır Esen- dal, hem de o inanılmaz büyüklükteki alçakgö- nüllülüğüyle... Esendal'ın, öykü kişilerinin duygulannı yan- sıtmada çok başanlı olduğu, çeşitli yazılarla tes- lün edümiştir. Ancak o, öykü kişilerinin duygu- lannı, iç durumlanm, bunahmlarını da dışan- dan, onlann gündelik yaşamlanndan yansıtır. Öykülerinin bu özelliğinin, onun yüzeysel bir öykücü sanıknasına yol açtığı da olmuştur. Oy- sa bu büyük anlatıcının öykülerindeki o yüzey- sel katmanlar, uzak derinlikleri de gösterebilen duru, saydam katmanlardır. Onun yüzeyden, gö- rünenden yola çıkan anlatımı, yaşamı algılayış ve yansıtma biçiminin getirdiği bilinçli bir se- çimdir; öykülerinin kapladığı yorumlama alanı- nın, insanı anlama-anlamlandırma alammn dar- lığı ya da sığlığı değil. Sevgiyle yaklaşamadığı öykü kişilerinin sayı- sı çok azdır. Onlan da çok yaşatmaz öykülerin- de, bir biçimde öykünün dışına gönderir. Esen- dal öykü kişilerinin birey olma sorunlannı alla- yıp pullamaz, abartmaz, olanca yalınlıklanyla • Onun anlatımındaki yumuşaklık, durulıık, öykü kişilerinden yansıyan yaşama sevinci ve direnci, okurda yarattığı iç genişliğinde yeniden yaşam bulur. verir. Öykünün içinde felsefeye düşmez. Onun olumlu İdşileri, yaşadıkJanndan, başlanna gelen- lerden, kendilerinden önce toplumu sorumlu tut- mazlar. Onun anlatımındaki yumuşaklık, duru- luk, öykü kişilerinden yansıyan yaşama sevinci ve direnci. okurda yarattığı iç genişliğinde yeni- den yaşam bulur. Esendal gözlemde, yorumda bulamklığı sev- mez. Onun anlatı sulan, duru sularaV. Bulanık su gördüğünde, onu da durultmadan, içini önce kendisi anlamadan okuruna göstermez. Okurla- nnı dolaştırdığı o duru yüzey sulannda. uzak de- rinlikleri de kendisiyle birlikte duyup anlamamı- za yarayacak ipuçlaruıı arayıp bulmayı, bunlan okuruna da göstermeyi hiç unutmayacak olgun- lukta bir öykü ustasıdır. En büyüklerin yanına adını yazdırmayı başanrken bu olgunluğuyla da okuruna karşı en kibirsiz öykücülerden olmayı seçmiştir. Çok sayıda öykü yazmış bir yazann tüm yaz- dıklan için ortak bir özellikten söz edilebilir mi? Esendal söz konusu olduğunda bu sorunun ya- nıtı 'evet' olacaktır. Onun tüm yapıtlan, okuyan- lanna yaşamı, insanlan, doğayı, canlılıgı sevdi- ren yapıtlardır. Su gibi akıp giden öykülerinden birkaçını arka arkaya okuduğunuzda, -varsa- iç sıkıntılannızın azaldığım, yaşama sevincinizin arttığını, dünyannı yaşanır ve yaşanası olduğu- nu duyumsarsınız. Çünkü yalnızca Türk yazını- nın değil, tüm dünya yazınının, içi en temiz. en ak, apak anlatıcılanndan biri olan bu yumuşak huylu anlatıcı dedemizin içi sürekli olarak yaşa- ma da, öykü kişilerine de, biz okurlanna da bil- gece gülümser. Kendisine tüm insanhğı se\diren engin hoşgörüsü ve insan sevgisi, öykülerinden okura da geçer. Yazdıklannın hepsini, 'HayatNe Tath' adlı öyküsündeki Hafiz Nuri Efendi'nin şu duyumsadıklannı herkese duyumsatmak için yazmıştır sanki: "Hayat ne tadı şey, dije düşün- dü, insanın ömrü ounah da yaşamah...'' Evınizde mutlaka birkaç Esendal kitabı bu- lunsun. Ne olur ne olmaz. Bakarsınız bir gün, so- runlannız dağ gibi görünür gözünüze. Yaşamı içinizde değil de ağırlığıyla omuzlannızda du- yumsadığınız olur belki. tşte o zaman, açar bir- iki Esendal öyküsü okursunuz. Daralmış yüre- ğiniz genişler. Derin derin, canlı canlı solursu- nuz. Böylesine güçlü ve sevgili bir bilgedir o. Ulusal yazuıımızda, yalnızca öykü değil, an- latıya dayalı tüm yazı birikimimizde, o güzelim insan öyküleriyle en sayguı yaratıcıların ulaştı- ğı sayginlığa şimdiden ulaşmış olan Memduh Şevket Esendal'ın bize armağan ettiği öyküler toplamınnı, çeşitli yaklaşımlarla değişik yazılar ve yazarlarca incelenmesi, ona karşı değerbilir- lik borcumuz olduğu gibi, okur ya da yazar ola- rak yazının içinde olanlara da bir ışıldak olacak- tır. (*) Adam Öykü dergisinin Ocah'Şubat 2002 ta- rihli 38. sayısındahyazımdan hsaltılmıştır. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Şessiz Bir Bilge: İsmail Ersevim... Toprağın altında gömülü duran, ama henüz kimselerce bulunamamış hazıneler gibi, top- lumlarda da kimi zaman birıkımleriyle ve ses- siz sedasız yaptıklarıyla ancak hazine diye ni- telendirilebilecek insanlar yaşar. Bunlar, ço- ğunlukla köşelerinde kalmayı yeğlerler. Ama o köşeler, onlann "üretim dergâhları"ö\r. Ancak ürettikleri, yarartıkları ölçüde "yaşadım" diye- bilen bu kişiler, ürettikleriyle düşünce ve bilgi dünyamızı neredeyse her gün zenginleştirme- yi sürdünürler. Fakat toplumun hertürlü gürül- tüsünden ve gösteriş tutkularından uzakta ya- şamayı üretimlerinin temel koşulu saydıkların- dan, onlann varlığının farkına varabilmek, özel bir dikkat gerektirir. Prof. Dr.İsmail Ersevim'letanışmanın mut- luluğuna geçen yıl, TAL'de (Istanbul Şehir Ti- yatroları Tiyatro Araştırma Laboratuvarı) çalış- maya başladığında erdim. TAL'ye girişimden hemen sonra orada başlattığımız ve sevgili Beklan Algan'ın "TAL'nın ikınci doğuşu" diye nitelendirdiğı "Kavram Çalışmalan"n\n\op\an- tılannda Prof. Ersevim, eşine az rastlanır bir bi- rikimi her kavram bağlamında ve üstelık yazı- lı olarak, son derece titiz bir emekle bizlere su- nuyordu. Tartışmalara girdiğınde de konuya her defasında yepyeni boyutlar kazandırıyor- du. Bir psıkologdu. Ama sanat kuramı alanın- daki birikimi, kendi "mesleki" bırikimiyle ra- hatlıkla yarışabiliyordu. TAL'de kuruluşundan bu yana ŞehırTiyatro- ları'nda, çocuk tiyatrosu alanında çok değerli çalışmalaryapan İsmail Hoca'nın en belirgin ni- teliği, dev bir birikimi neredeyse gözlerden sak- lamaya çalışan, eşsiz diyebileceğim alçakgö- nüllülüğüydü. Yaşamının otuz yıldan fazlasını, aralannda Harvard ve Yale üniversitelerinin de bulunduğu en ünlü üniversitelerde hocalıkla geçirmişti. Amerika Birleşik Devletleri'nde, en seçkın bilim ödüllerine layık görülmüştü. Tür- kiye'ye dönüş nedeni ise, birikimlerini artık ül- kesinin insanlarına aktarmaktı. Prof. Ersevim'in sanat alanındaki birikiminin derinliğini, henüz basılmamış ıki dev eseriyle karşılaştığımda gördüm ve gerçek anlamda "çarpıldım". Bunlardan biri, "Modern Tiyatro ve Onun 'Aziz Oyuncusu' Şaman", öteki ise "Yaratıcılık" başlıklarını taşıyordu. Iki eser de, en kısa tanımıyla eşine az rastlanır birer sanat tarihiydi. İsmail Hoca'nın bu kitapları basıma hazırlamama izin vermesini, yaşamımdaki en- der mutluluklardan biri sayıyorum. Geçen yılın sonbahar aylannda, Prof. Erse- vim'in paylaşıma ne denli açık olduğunu daha iyi anladım. O sıralarda TAL'deki yapısal deği- şimler nedeniyle, oradaki çalışmalarımızı artık sürdüremeyeceğimiz belli olmuştu. Ancak ora- da, kaç aydır birlikte çalıştığımız öğrencilerimiz de vardı. Bir gece İsmail Hoca'ya bir öneri gö- türdüm. "TAL'de başlattığımız bu çalışmalan neden Stüdyo Drama 'nın çatısı altında, ora- da bir Tiyatro Araştırmalan Birımı kurarak sür- dürmeyelim!" dedim. Studyo Drama'nın Ge- nel Sanat Yönetmeni Onur Bayraktar, o sıra- larda zaten bizimle birlikte TAL'de çalışmaktay- dı ve böyle bir öneriyi kabul etmeye dünden hazırdı. Ama İsmail Hoca'nın öneriyi nasıl kar- şılayacağını pek kestiremiyordum. Gerçi Stüd- yo Drama'da sergilenen oyunları çok beğen- mişti; fakat o kurumdaki genç arkadaşları oyunların dışında yalnızca benim referansla- rımdan tanıyordu. Kendisine bu arkadaşların şimdilik birer araştırmacı olmadıklannı, ama bu bağlamdaki yapabilirliklerinden çok umutlu ol- duğumu söyledim. Yılların hocası İsmail Erse- vim için bu kadarı yeterliydi. Şimdi Prof. Dr. İsmail Ersevim, SDTA'nın (Stüdyo Drama Tiyatro Araştırmalan birimi) Başkanı. Ve bir zamanlar TAL'de başlattığımız çalışmalar, bu kez somut projeler temelinde, yeni kurumun çatısı altında sürmekte. İsmail Hoca ise haftalık toplantılarımızda, binlerce ciltlik kitaplığından süzüp getirdikleriyle bizle- ri zenginleştirmeye devam ediyor. Ersevim Hoca gibi sessiz kahramanların, bir toplumun kültür yaşamında her zaman onsuz olunamaz değerler arasında yer aldıklanna ina- nıyorum. e-posta: ahmetcemal(a superonline.com acem20(n hotmail.com • HARBİYE MUHSİN ERTUĞRUL SAHNESİ'nde 11.00'de 'Tekrariama' ve 'Gölge O>TUIU' adlı filmler, 13.30'da 'Kısa metraj Türkfihnlerindenseçmeler ID' (212 240 7720) • KADIKÖY HALDUN TANER SAHNESİ'nde 11.00 de 'Mangatrain' ve 'Kaç Para Kaç', 15.00'te Ataol Behramoğhı ve Haluk Çetin'in karılacağı söyleşi: 'Yaşadıklanmdan Öğrendiğhn Birşey Var' ve 19.30'da Çağdaş Bale Topluluğu gös'terisi. (216349 04 63) • FATtH REŞAT NLTlt SAHNESt'nde 19.30'da Sanyer Halk Eğitim Merkezi'nden 'Uyarca' adlı oyun. (212 526 53 80) • ÜSKÜDAR M. CELAL SAHNEStnde 19.30'da Huysuz Kumpanya'dan 'Hizmetçikr' İ İ'nde 19.30'da İBŞT Açık Tiyatro'dan 'Medea' adlı oyun. (21646185 22) M GAZİOSMANPAŞA SAHNESİ'nde 19.30'da TiyatroDiğerleri'nden 'Phihpp Hotz'un Büyük Ofkesi' adlı oyun. (212 578 60 67). ANK/UU MÖA rtSTtVAÜTDE BUGÜN • MEB ŞÛRA SALONU'nda 20.30'da Ulusal SofyaBalesi'nin gösterisı. (312 42708 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle