12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 7 ŞUBAT 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Sıortaakğam £ sigorîasıatoğiçMrf Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 Pumalar Ayşegül Tokatlı'dan: "Birpuma, avının peşinden ne kadar koşar? Ormanların f vahşi avcısını, uygarlıkların kurucusu insana ömek yapacak olan özelliği bu sorunun yanıtındadır. Puma, avının peşinden sürdürdüğü 'ölüm koşusu'nu her zaman avının cüssesine göre ayariar. Yani bir ceylanı ele geçirmek için koştuğu süre ile bir tavşamn peşinde geçirdiği süre asla aynı değildir. Çünkü koşarken harcadığı enerji, avdan elde edeceği potansiyel enerjiyi aştığı anda puma koşmaktan vazgeçer. Yenilgiyi kabul edip başka av arar. Bu nedenle ceylanın peşinden fazla, tavşanın peşinden çok daha az koşar. Bunun tersini yapan insanların ruh halini ifade etmek için 'aptal puma sendromu' denmesi boşuna değildir... Başannın sırrı pumalıktan, yani harcanan emek, ulaşılan sonuç ilişkisindeki dengeyi iyi saptamaktan geçiyor." Bektronik posta: dentzsont9ctn4Rriyetcotn.tr ir döneme kanlı damgasını vuran Islami te- rör örgütü Hizbullah'a ilişkin epey araştırma yapıldı; kitapyayımlandı... Her araştırmada örgütün bilinmeyen bir yani su yüzüne çıkı- yor; daha da çıkacak... "Kod Adı: Hizbullah"ı Faik Bulut'la kaleme alan Mehmet Faraç, bu kez yeni bir kitapla okurlara yeni bilgiler aktanyor: "Batman'dan Beykoz'a: Hizbullah'ın Kanlı Yolcu- luğu" Faraç'ın kitabından, bugüne dek gazetelerin satır aralarında bile yer bulamamış öyküler var: "Örgütün Diyarbakır sorumlusu Hacı Bayancık'ın yıldızı ANAP döneminde pariıyordu. Iddiaya göre Ba- yancık bu dönemde kamu kurumlannın giyim ihale- lerini alıyordu. Dönemin ANAP Milletvekili ve eski Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya yakın olduğu iddia edilen Ba- yancık 1984'te Diyarbakır'dan bağımsız beledıye başkan adayı oldu... Bayancık'ın ANAP içindeki ya- - Euro'daki Avrupa haritası çalıntıymış... "Avruoa Biıiiği'nin aücünü aösterivor!" Kanlı Yolculuk kınlannca mali yönden desteklendiği öne sürülüyor- du. Bayancık'ın Pendik operasyonunda yakalanan eşi de ANAP iktidan döneminde Semra Ozal'ın pa- patyalan arasında sayılıyordu." "Eylemlerini üstlenmeyen Hizbullah'ın bir şarkıcısı vardı: Vecdi Şeran. Hizbullah'ın ilk itirafçısı da olan Şeran, aynı zamanda örgütün ilk şarkıcısıydı. Şuhe- da adlı kasetler dizisini camilerde dolduruyor, örgü- tün Kuran kursu öğrencilerine de vokal yaptınyordu. Şeran, gençleri Milli Gençlik Vakfı'nda örgütleyerek camilere gitmelerini de sağlıyordu." "Güneydoğu'da 'Melle' olarak adlandırılan medre- se kökenli din adamlan Hizbullah'ın tabanını güçlen- diriyordu. DGM kayıtlarına göre örgüt üyeleri Hizbul- lah'a girmeden önca Nakşibendi, Menzil dergâhı, Şeyh Esat Öner tarikatı ve Müslüman Kardeşler için- de faaliyet gösteriyordu. Militanlardan Mehmet De- mirel, Nakşibendi tarıkatına girdikten sonra şeyh Vecdi'nin tavsıyesiyle Hizbullah'a katıldığını itirafedi- yordu. Ismail Yarba ıse Hizbullah'tan önce Menzil dergâhında olduğunu anlatıyordu... Hizbullahçı Tahsin Kara da 'Molla Ubeydullah' kod adlı Abdullah Musilioğullan'nın talimatiyla bir çok öldürme ve yaralama eylemini gerçekleştirdiği- ni söylüyordu." "Başbakanlığın bırinci katında bile örgütlenen Hiz- bullah'ın Diyanet, Milli Eğitim'in yanısıra Emniyet'e sızdığı da ortaya çıkıyordu. Batman'daki bir saldırıda yaralanan Hizbullahçı Davut Kersin'in kentte görevlı bir polisin oğlu, Fa- ruk Kardeş'ın de bir bekçinin kardeşi olduğu belir- leniyordu. Batman'da 1999'da Emniyet'te görevli yedi perso- nel Hizbullahçı olduğu için tutuklanıyordu." SESSİZSEDASIZO) NURlKURTCEBE SEN'/N Yüksek Yerilim Hatu erdincutku "i yahoo.com "Her koyun kendi bacağından asılır" diyenlerin kurban edilmesi daha kolay olur! Milli Eğitim Bakanlığı'mn keyfiliği f 1 Q7Q \/ılınHa oınıf nftrûtmoni nlaraL Rakanı nlHıı<*ıı ı HnnomHn rVirot- ~* ^1979 yılında sınıf öğretmeni olarak Tokat Turhal Damlıdere köyünde göre- ve başlayan Cahit Akün, 12 Eylül dö- neminde tutuklanıyor... 1984 yılında Turhal Dev-Yol davasın- dan tutuklanan Akün, yedı ay sonra mahkeme tarafından tahliye edıliyor ve görevine dönüyor. Akün'ün tayini daha sonra Isparta Senirkent Yassıören kasa- basına çıkıyor... Burada dört yıl öğret- menlik yapan Akün, yargılandığı dava- nın kesinleşmesi üzerine beş yıl hapis cezası alıyor ve cezasını Isparta Ceza- evi'nde çekiyor. Cahit Akün, cezaevinden çıktıktan bir süre sonra, açtığı davayı kazanıyor ve yasal haklarını gen alıyor; sabıka kaydı siliniyor... Akün, Hikmet Uluğbayın Milli Eğrtim Bakanı olduğu dönemde, öğret- menlik için başvuruyor... Tüm yasal hak- larını kazanmış olmasına karşın, Milli Eğitim Bakanlığı, hiçbirgerekçe göster- meden atamasını yapmıyor... Akün'ün sonraki başvurulan da yine hiçbir gerek- çe gösterilmeden geri çevriliyor... Nere- ye başvursa, olumlu biryanıt alamıyor... Akün soruyor: "Toplam 12 yıl öğret- menlik yaptım. Benim durumumda çok kişi var... Hiçbir yasal kısıtlılığımız olma- dığı halde ve ülkemizin öğretmen ihtiya- cının had safhada olmasına rağmen biz- lere görev verilmemesi keyfi bir tutum değil midir?" Evet, keyfi birtutumdur... Milli Eğitim Bakanlığı ilgilileri, aksini yani keyfiliğin olmadığını, yasaların uygulandığını iddia ediyorsa, buyursunlar yanrt versinler... ÇED KOŞESÎ OKTAY EKİNCt İzmir Yüksek Teknoloji'de Örnek Bir Eğitim Meslek eğitiminde ve odalann- da kimi zaman önemli iki gerçeği unutabiliyoruz: Birincisi; herhalde hiçbir mes- lek, hizraet verdıği alandan "da- ha d^erfi" değildir... Örneğin, tıp doktorluğu insan sağlığından; orman mühendisliği de ormanlardan daha değerli ola- maz... Zaten. mesleklerin "\arhk" ve "doğuş" nedenleri de işte o ilgili ve "sorumlu" olduklan alanlar değil midir?.. O alanlan değil de sadece "meslek çıkannı" gözet- mek, akademik ve profesyonel or- tamlardaki "meslek şovenizmi" ile meslek kuruluşlanndakı "meslek- taş popüuznü""ni yaratıyor... Amaç değil, 'araç'... Bıma bağh ikınci önemli gerçek ise mesleklerin genel olarak bir a- maç değil "araç" olmalandır... Aynı örneklerle özetlersek: tıp doktorluğunun gelişmesi. doktor- lar için elbette önemlidir ama. ön- ce insan sağlığı için gereklidir... Ormancılıkta da güçlü ormancılar yaratmaktan öte. daha iyi korunan ve daha iyi gelişen ormanlar için ilerlenir... Nitekim anayasanın 135. mad- desinde de meslek kuruluşlannın şılıyor... Omeğin, kent planlamasında mimarlık kültürüne ve kent kim- liğine olan sorumluluklar ve borç- lar: "Biz bu kararlan da tek baş> mıza veririz. kenrie ilgili tasınmla- nmıza nıimarlan ortak etmeyiz-.'" gibisınden sözlerle önemsenmi- yor ve hatta umursanmıyor... Böylece, mesleklerinden çok daha değerli olan kentleri. mima- ri yapılanmalannı ve kültürel peyzajlannı olumsuz yönde etki- leyebilecek planlara da "yasal hakür" denerek olanak sağlana- biliyor... Mimarlann da kenti ve çevreyi gözetmeden "kimliksiz" ve "uyumsuz" yapılartasarlama- lanna ortam hazırlanan bir "ay- nşma süreci" körükleniyor... İşte bu "mesfekçT tavnn zara- n da ne sadece şehirciye ne de mimara oluyor... Olan kentlere, topluma ve gelecek kuşaklara oluyor... Puyarfa bir model Mimarlık ve şehircilik eğiti- minde de yaşanan "genel dunım" bu iken. kimi okullann şehircilik bölümlerindekı mimarlık dersle- rinı çoğaltma çabalannın yani sı- ra. özellikle "tzmir Yüksek Tek- noktji Enstitüsü"nde (ÎYTE) ya- v«* «B». *r t ", ' # " - Kent ve mimarhk bir bütiin.- Eğrami neden ayn olsun?_ "kamu yarannı gözeten" bir mes- lek politikasının kurumlan oldu- ğu açıkça vurgulanır... Yani. mes- lekler ancak: "topluma ve ilgiliso- rumluluk alanlanna yararfa uygu- lamriarsa" varlık ve hizmet ne- denleriyle de buluşmuş olabilir- ler... Zaten toplum yararmı gözetme- yen siyasal güçler de bu gerçeği çok ıyi bilirler. Mesleklerin kamu- sal sorumluluklanndan "kurtul- mak" için. meslek odası seçimle- rınde toplumsal sorumluluklan savunan gruplan değil. sadece "meslekte birfik" diyen gruplan desteklerler... 'Meslekçi' şehirciler... Ne var ki son yıllarda "meslek- te birfik" demeyen kimi "toplum- cu"(') şehircilerin bile. meslek ve meslektaş çıkan adına kendileri- ni ve şehirciliği "mimarhktan tû- mü>1ea\Trarak" geliştirmek ıste- meîennde de yukandaki temel gerçeklerin gözardı edildiği anla- kın geçmişte başlatılan bir uygu- lama ^üreklere su serper" nıte- likte... tYTE'den 'plancı' öğretim üyesi Erkal Serim diyor ki: "Biz bu aynşmayıönJemek içia mimar- hk ve şehircilik öğrencikrini ilk i- ki yü ayırmryoruz ve tüm iki ydhk eğitimi biriikte görih orlar_" Aynı okuldan 'mimar' öğretim üyesi Ülker Seymen de diyor ki: "AjTica yüksek üsansta da mimar- lar şehircilik derslerini. plancdar da mimarhk derslerini alarak uz- manlaşıyorlar_.r işte bu tutum. ÎYTE'nin mes- lekçi olmayan ve hem kentleri hem de mımanyi mesleklerinden daha değerli görebilen. ayrıca bir- birlenne "hasımlık" değil, "bag- hhk" duygulanyla ortaklaşa hiz- met verecek mimar ve şehirciler yetiştıreceğinin kanıtıdır. Dansı. diğer "köklü mimarhk veşehircilik okullarımızın^başına. Oekinci c cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicakia turk.net ÇİZGİLlK KÂMIL MASARACI HARBI / SEMİH POROY 1 1 1 iü\ semihporoy(a yahoo.com TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAIS llŞubat GERONIMO'NUN SAMŞ/.. <A f909M aU6ÜV,ÜWM KKILPEKİLİ f Ç '' 8O YAÇIUPA ZATV&IEEDEN ÖUHJ. IBSB'PE, MEKSIKA UEZİ TARAPtNDAN ACIMASI2CA KATLEOİLEN APAÇİLBS &INPA, ANNESİ, eŞİ VE ÜÇ COCU6U SUIMNAM GElSONtMO, BU TAfÜ'HTSH SONRA, TAM BİR İUTİKAM GE&UASI OlMÜfTU.. APAÇİ KASİLESİUİU YAŞADIĞİ BÖLGE, A&D - MEKSİKA Sl- NlRIMDAYDI VE BU NEDSNLe, GEBON/MOj ÇETESİHiU 8A ŞtSIDA, HER İKİ ÜL££NİN ASK££Î tUJVVETİYLjE DE SA VAÇMAZ OURUMUUPA KAIMIŞTI. BİÜÇOK KEZ YA-, ICALANMIf AMA, ÇOK GSÇMEDEN YİUE **ÇA RflK OA&lARA ÇI/CM/ÇTI. SON ELE GEÇİ&ÜÇİN oe, SAVAÇ ESiei OLASAK FÜDIZIDA '/A GĞNDE- R/'LM/Ş VE OBADA UASTBLANARAIC ÖLMÜÇTÛ. UMUTSUZCA DA OCSA, 6ÖZÜPEK MÜCADELESİ ONA DÜNYA ÇAPINOA ÛN KAZANOHZMlÇTI.. KÜLTÜR - SAHAT 10212) 2*3 t * 71 EFSAIUE FİLM Yeniden Sinemalarda... : MEIVl U ZINGALERİA Diyarbakır Seanslar: 11.15-13.45-16.15-18.45-21.15 FAZLA KİLOLARINIZ İÇİN KİLO KONTROL MERKEZİ 19 Mayis Cad No 8 $işli/ISTANBUL Tel • (0212) 212 07 07 (pbx) Faks: (0212) 212 68 35 Intemet http://www.tkv.0r9.tr e-mail: gen.sekreterOtkv org.tr koordınator«tkv.org.tr PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Tramvay-Demokrasi' Ak Parti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Kamusal alanlarda alkollü içki tüketilip tüketile- meyeceğinin" doğrudan doğruya "halk"a sorul- ması yolundaki önerisi bana hıç şaşırtıcı gelmedi doğrusu... Bu ülkede artık hiçbir şeyin "şaşırtıcı" olmadığı, olamayacağı gerçeği bir yana, Erdo- ğan'ın hepimizce bilinen "tramvay-demokrasi" yaklaşımı böyle bir öneriyi son derece doğal kılı- yordu... Demokrasinin tek başına bir "amaç" ol- mayıp, amaca uzanan yolda başvurulan bir araç, binilen bir "tramvay" olduğunu Tayyip Erdoğan söylemişti zaten. Aslında bu benzetme kendi man- tığı içinde pek de yanlış sayılmazdı. Sözgelimı, sosyalistler için de demokrasi, amaçlanan sömü- rüsüz, sınıfsız toplum düzenine, "demorrras/"den daha mükemmel, daha "öfe" bir düzene varmak için verilen savaşımda bir "aşama"ydı yalnızca ve bu da istenirse iki durak arasındaki bir tramvay hattına benzetilebilirdı... • • • Sosyalistler gibi Türkiye'de yaşayan, Turkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan Sünni- Müslüman ço- ğunluğun bir bölümü de inançlannı bir "dünya gö- rüşü" olarak değerlendiriyorlar, bu dünya görüşü- nün, bireylerın ve toplumun yaşamını her alanda düzenlemesi gerektiğine inanıyorlar, demokrasi- den daha mükemmel, daha "öfe" gördükleri Sün- ni-Müslüman "şeriat"ı toplumun geneline egemen kılmak istiyorlardı. Iran'da Şiiler, Suudi Arabis- tan'da Vahhabiler bunu başarmışlar, bu ülkelerde "şeriat" toplumsal-siyasal düzene egemen ol- muştu. Ne var ki sosyalistlerle Müslümanlann düşledik- leri "öfe" düzenler birbirlerinden çok farklıydı. Bi- rinde bireyler sömürü ve her türlü egemenlik iliş- kilerinden annarak insanlığın henüztanımadığı öl- çülerde özgürieşirken, öbüründe tutsaklaştınlıyor- lar, gücünü Tann'dan ve Kuran'dan alan merkezi bir otontenin boyunduruğu altına sokuluyorlardı. Birinin yeryüzünde hiçbir örneğı yokken, öbürüne "şeriat düzenTriın egemen olduğu tüm ülkelerde rastlanıyordu. • • • Kapitalist üretim ilişkilerınin geçerli otduğu top- lumlarda sosyalistlerın "alansal düzenler" kurma- ları olası değılken, kapitalizmle hiçbir çelişkisi ol- mayan Müslümanlar yönetsel erki ellerine geçir- dikleri her alanda derhal Islami düzenlemeler" gerçekleştirebiliyorlardı. Sosyalizm özünde özgür- lükçü, Islamiyet ise yasakçı olduğundan Müslü- manlann işi çok daha kolaydı. Bu nedenle, sosya- listlerin verdiği demokrasi savaşımı birduraktan di- ğer durağa artmak, yükselmek, güçlenmek zo- rundayken, Müslümanlar yasaklannı koyar koy- maz, "framvay"ı depoya çekiyorlar, bir sonraki olanağa kadar bekletiyorlardı. Bu düzenlemelerin bir "resmi" bir de "gayri res- mi" yüzü vardı. Istanbul Belediyesi'ne bağh ku- rumlarda uygulanan "resmi" içki yasağı ile Fatih- Çarşamba'da bakkalların "kendiliklerinden" al- kollü içki satmamalan gibi... llkinı resmi-yönetsel erk talep ediyor, ikincisi ise aynı resmi-yönetsel er- ke dayanan "sivillerin" oluşturduğu ortamın bir "normalliği" olarak ortaya çıkıyordu. • • • Ülkenin getirildiği ortamı elverişli gören Recep Tayyip Erdoğan şimdi yeni bir atak tasaıiıyor, bu- nun için de "framvay"ı depodan çıkarmayı, de- mokrasiye başvurmayı düşünüyordu. Eğer şansı yaver gidecek olursa, başbakanlık koltuğuna otu- racak, halkoylaması yaparak içki yasağını tüm ka- musal alanlara yayacaktı. Olur muydu? Olurdu... "Islami düzenlemeler"\n uygulandığı çeşitli alan- larda farklı yöntemlerie denenmiş, olmuştu... Son- ra sıra başka yasaklara gelecektı... Yasakçılığın yasakçılara oy kazandırdığı bir ülkede yaşıyorduk biz... Bu düzen tam kırk yıldır besliyordu bu tuhaf demokrasiyi... "Alevilik" sözcüğünün bileyasak- landığı toprakta ne ekilirse. o biçiliyordu sonuçta... Faks:0212-723 84 97 e- posta: dkavukcuoglu « superonline.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDANSAĞA: 1/Denizkena- n. 2/Bir şeyin içindeki öz... "SakağT da denilen ölüm- cül bir hayvan hastalığı. 3/ Kısık sesli kü- çük keman... Yunan abece- sinde bir harf. 4/ Bir gıda maddesi... Japon mü- ziğine özgü telli bir çalgı. 5/ Balık avla- makta ya da yük taşı- makta kullanılan bü- yük kayık. 6/ Duyu- ru... Eski Mısır'da gü- neştannsı. 7/Israil'de bir tür kooperatif ta- nmyerleşmesi...Nâ- znn Hflanet'in soya- dı. 8/ Yemen'in ekonomik başkenti... Bir renk. 9/ Pekmezle kar kanştınlarak yapılan kar helvası. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Kirliliği gösteren iz... Bir mastar eki. 2/ Alan Parker tarafından filme de aktanlan ünlü bir mü- zikal... Evin bölümü. 3/ Memelilerde asalak ola- rak yaşayan küçük bir böcek... Trabzon ilinde bir yayla. 4/Küçükmağara... Denge. 5/Kütahya'nın bir ilçesi. 6/ Ermenistan"ın başkenti... Yerli malı simgeleyen harfler. 7/ Ayakkabı ve çanta yapı- mında kullanılan parlak deri... Tann. 8/ Tropikal bölgelerde yetişen ve yumru kökleri yenen bir bitki... " — Sevdası": R. Mahmut Ekrem'in ro- manı. 9/Gözleri görmeyen... Iri, kart. Sarıyer-Demirciköy Basın Yayın Konutlan'ndatriplexvilla sahibinden satılık 0212 241 36 27 (iş tel)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle