11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2002 PAZAR 14 J V L J L J J . U J \ [email protected] Ünlü Kırgız yazanyla 11 Eylül, küreselleşme, Türkiye ve kitaplannın çevirileri üzerine... Aytmatov yinedeumutluEGEMENBERKÖZ Cengiz Aytmatov, Türkiye'de çok iyı tanınan ve sevilen bir yazar. 1968'de De Yayınevf nce yayımlanan "Öğretmen Duyşen"den başlaya- rak pek çok kıtabı çevrildi dilimize: "Al Yaz- maJİm Sebi Boyluın'', "Erken Gden Türna- lar", "•BeyazGemi", "EJveda Gülsan", "Cemi- te"vb... Kitaplan önce İngilızce, Fransızcagi- bi ikinci dillerden çevriliyordu. Daha sonra Mehmet ÖzgüL hemen hemen bütün yapıtla- ruu Rusçadan çevirdi ve bunlar dört cilt olarak Cem Yayınevi 'nce yayımlandı. Cengiz Aytma- tov ile bu söyleşiyi yapmaya da Mehmet Bey'le birlikte gittik. tlk tanışma sözlerinden sonra, Aytmatov'a "Öğretmen Duyşen"in ilk baskısıru uzatıyor ve bu kıtabını ] 968 'de seksen iki yaşuıdaki an- neannemin elinden bırakmadan okuduğunu ve çok sevdiğini söyleyerek imzalamasını istiyo- rum. Böylece söyleşimiz kendiliğinden başla- mış oluyor. Kitabı imzaladıktan sonra diyorki: - Türkiye'de sevildiğimi biliyorum ve bu ba- na büyiik mutluluk veriyor... Kendimi kültürel bakımdan, ruhsal bakımdan Türk okuruna, Türk insanına çok yakın duyuyorum... Herhal- de kültürlerimizin birliğinden, yakınlığından kay- naklaruyor. Uzun yüzyıllar ayn kalmış iki ak- raba toplumun duyduklan özlemin sonucu ol- malı. Aradaki uzaklık dolayısıyla zaten ayn düşmüştük, seksen yıl süren Sovyet dönemin- deyse ilişkımiz tümüyle kopmuştu... O zaman- lar bizim Türkiye'ye gelip gitmemiz ve Türk- lerle bağlantı kurmamız mümkün olmadığın- dan lcitaplanm da başka dillerden çevrildi ön- ce... Ben Türkiye'ye ilk kez 75'te geldim ve ge- Iişim olay olarak radyoda yayımlandı. - Nerde, Moskova'da mı? - Kırgızistan'da. 'En çok çevrilen yazarlardan biriyim' Bunun üzerine, kitaplannın en çok hangi dil- lere çevrildiğini, bir de Türkçeye çevrilmeyen kitabının kalıp kalmadığını soruyorum. En çok Almaflcaya çevrildiği; hatta son kitabının Kır- gızcada ve Rusçada bile yokken önce AJman- ca yayımlandığı ve herhalde Türkçeye de he- nüz çevrilmediği yanıtını veriyor. - Nasd bir kitap bu? - Bu kitap bir Alman çevirmenin benimJe yaptığı söyfeşilerden ohışuyor. Günierce süren konuşmalanmızı teybe kavdetti. sonra bunlan çözüp topaıiadı ve kitap olarak yayımladı. Adı "Amlanm". Bir milyon basıldı. Kitaplanm za- ten Almanya'da çok baskı yapıyor. Altı, yedi kez basılanlan var. - Kitaplanıuz Türkçe ve Almancanın dışın- da hangi dillere çevrildi? - Dünyada yapıtlan en çok çevrilen yazarlar- dan biriyim. Tam 154 dile çevrildi. Orneğin, Hin- distan'da konuşulan Marakşi diline. Sonra Ne- pal diline. Sovyetler Birliği içinde konuşulan bütün dillere de çevrildi, en küçük dillere bile. îlginç bir anımı anlatayım size: Almanya'da bir söyleşi sırasında genç bir çift gelip imzala- mam için bir kitabımı uzattılar ve Sobski ol- duğunu söylediler. Ben Sırp dili anlayıp teşek- kür ederken, Sırp değil, Sorb dili dediler. Me- ğer Polonya'nın ortalannda konuşulan bir dil- miş. 'Umut insanın peşini bırakmaz' - Sovyetler Bûüği döneminde doğdunuz, ya- zar oldunuz; şimdi Bağımsız Devletier Toplu- luğu'nda yaşryorsunuz. Aradaki fark nedir? Sovyetier Birfiği zamanında yani 1990'dan ön- cedünyaya nasıl bakryordunuz, bugün nasıl ba- krvorsunuz? Başka bir deyişle Cengiz Aytma- tov, dümaınn gekceğinden o gün mü daha umut- hıydu, bugün mü daha umutlu? - Sovyetler Birliği döneminde bilim yönün- den tabii büyük bir aydınlanma geldi. Yani o dönemde bir aydınlanma, Rönesans dönemi yaşanmıştır. Kültürlerimiz Sovyetler Birliği ka- nalıyla Bah 'ya açıldı, ordan etkılendik. Orta As- 'ağımızın dünyasında, Türkiye Cumhuriyeti de kendiyeri, tanhselgelişiminden dolayı çokönemli bir konumdaşimdi... Yani şimdi, diniyönetimlerine temelalan, şeriatlayöneîilen ülkelerson derecegüç durumdalar ve Türkiye 'ninyıldızı parlıyor... Çünkü Türkiye uygar, laik, çağdaş bir ülke olarak, demokratik bir ülke olarak, bütün bu ülkelere örnekgösterilecekbir duruma geliyor... YAKIN KÜLTURLER-Aytmatov, kendSsini ruhsalve kültürel açıdan, Türkinsanına yakın buhıyor. ya cumhuriyetleri ve Kırgızistan'ın rejim ola- rak, yönetim olarak Sovyetler Birliği'ne bağ- lılığı kalktıktan sonra, bugün bir özgürlük ha- vası yaratıldığı halde biz gene özgür bir biçim- de, her şeyi çözemiyoruz, çünkü pazar ekono- mısinde bilmediğimiz konular var, ekonomik genliğimiz var, daha başka sorunlar var... - Peki, o zaman mı dünyaya daha umutiu ba- kryordu CengizAytmatov, şimdi mi daha umut- lu bakıyor? - Umut hiçbir zaman insanın peşini bırakmaz, insanımız sürekli umuteder... Bu arada tabii ki insanoğlu hiçbir zaman tamam bu yeterlidir de demez, yani hep ister; böyle olunca, o zaman da umutlanmız vardı, şimdi de var. Yani umut eksilmiyor insanın yaşamında. - Bir de güncel soru: 11 Eylül oiayına ne di- yorsunuz? - Ben de bu konuda düşüncelerimi söylemek isriyordum... Madem Cumhuriyet gibi önemli bir gazete bana böyle bir soru sordu, bundan yararlanarak düşüncelerimi açıklamak istiyo- rum. Bir insanın başka insanlara karşı böyle ca- navarca bir davranışta bulunması insanın akh- nı şaşkına çeviriyor. 11 Eylül olayı günümüz insanının, dünyanın yaşantısını sanki tepetak- lak etti... Yeni anlayışlar, yeni görüşler, yeni ba- kış açılan. yeni düşünce biçimleri doğdu bir- denbire... Bir küreselleşme dönemi yaşamak- tayız... Küreselleşmeyle birlikte insanlann ola- naklan artacak... Iletişim teknolojisini ele ala- lım... Son derece gelişti... Düş gücünüaşan ge- lişmeler oldu... Insan, zaman diye bir şey tanı- mıyor, zorluklan çok kolay aşabiliyor, bır ko- 21. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde sanatçının 9 filmi gösterilecek Alain Delon'a özel bölümKültür Servisi - 13-28 Nisan tarihjerinde düzenlenecek olan '21. Uluslararası İstanbul Film FestivaB'nde, usta oyunculara adanan özel bölümün konuğu bu yıl, Fransız sinemasuun tamnmış jonü Alain Delon olacak. Festivalde Delon'un 1960'lardan 1990'lara uzanan sinema kariyerinden seçilmiş dokuz film 'Beyazperdede Bir Üah' başlığı altında gösterilecek. Söz konusu seçkide, aktörün gerçek oyunculuk olanağını yakaladığı ilk filmi niteliğindeki ReneOemenfin 'Kızgnı Güneş'i (Plein soleil), Henri Vemeull'in suç-gerilim filmi '\fargun'u (Melodie en sous sol), sert mizaçlı acımasız bir karakteri canlandırdığı Jean Pierre MehiDe'in İürahk KanTi (Le samourai), Jacques Derayın 'Sen Benimsin' (La piscine) ve 'Uç Adam Ölecek'i (Trois hommes a abattre), Joseph Losey'in Kafka-Borges kanşımı gerilim türündeki 'Kaderi Arayan Adam'ı (Monsieur KJein), 1985'te en iyi erkek oyuncu Cesar'ını kazandığı ve orta yaş krizindeki bir adamı canlandırdığı Bertrand Blierin 'Ayn Odalar'ı (Notre histoıre), soylu çapkın Kazanova'yı canlandırdığı Edouard Niennans'ın 'Kazanova'nm Dönüşü' (Le retour de Casanova) ile kendi yönettiği 'Bir Aynasızın Posru İçin' (Pour la peau d'un flic) adlı fılmler yer alıyor. Delon, Jacques Deray'in romanük tibni 'Nen I nimsin (solda) ve Joseph Losey'in gerilim filmi 'Kaderi Arayan Adam'da göriiJüyor (sağda). nuyu hemen anlayabiliyor. öğrenebiliyor... lle- tişim hem yakınlaşmayı. hem de çatışmayı do- ğuruyor. Eskiden bir kapalı ülkede. diyelim Afganistan'da bir olay olduğu zaman, ancak yıllar sonra bir kervan gelince, orada böyle olaylann olduğu duj'uluyordu, oysa şimdi anın- da öğrenilebiliyor.. Olaylar çok geç öğrenildi- ği zaman iş işten geçmiş oluyordu. hiçbir şey yapılamıyordu... Oysa şimdi hemen öğrenile- biliyor ve önlem alınabiliyor... Öte yandan kü- reselieşme bazılannı da karşı yöne itiyor, tep- ki doğuruyor... O zaman da küreselleşme kar- şıtı olaylar ortayaçıkmayabaşlıyor... 11 Eylül olayı, insanlann kafasında Islamiyetin temelin- de sanki uygarlığa karşı bir şey \armış gibi bir yanlışanlamadoğurdu...Oysatslamiyetinözü terorizme kaynaklık edemez, uygarlığa karşı bir şey olamaz tslamiyetin özünde... Ama bunu kullanıyorlar, olmayan bir şeyi varmış gibi gös- teriyorlar. Islamiyeti uygarlığa karşıymış gibi gösteriyorlar, bu gerçek değil... Afganistan'da- ki Taleban güçlerinin şeriat düzenini bütün Or- ta Asya'ya yayması son derece korkunç bir şeydi bizler için... Bu, Orta Asya toplumlan- nın 15. yüzyıla dönmesi anlamına gelirdi... Amerikan güçleri bu Taleban köktendinciliği- ni ortadan kaldırmak için harekete geçti, tabii peşinde başka ülkeier de var... Şimdi dünyanın her yerinde ülkeier terorizm karşısında bizim konumumuz nedir. bizim külrüre yaklaşımı- mız nedir. uygarlığa. bilıme, teknolojiye kat- kımız nedir diye düşünüyor... 'Tûrkiye'niıı yıldızı parlryor' Çağımızın dünyasında, Türkiye Cumhuriye- ti de kendi yeri. tanhsel gelişiminden dolayı çok önemli bir konumda şımdı... Yani şimdi, dini yönetimlerine temel alan, şeriatla yönetilen ül- keier son derece güç durumdalar ve Türki- ye'nin yıldızı parlıyor... Çünkü Türkiye uygar, laık, çağdaş bır ülke olarak. demokratik bir ül- ke olarak, bütün bu ülkelere örnek gösterile- cek bir duruma geliyor... Şöyle: TürkiyeCum- huriyeti demokratik, laik yapısıyla kendi var- lığını bütün dünyaya kabul ettiriyor... Islamın temeli olan Kuran'da bunlaryok denirken, Müs- lüman bır ülke olan Türkiye uygarlığıyla, ay- dınlanmasıyla, demokrasi özlemiyle, laikliğiy- le, çağdaş bir ülke olmasıyla onlann düşünce- lerini yıkıyor; Islamiyetin özünde böyle şey ol- maz diyenleri yalancı çıkanyor... Islamiyetin iler- lemeyi, aydınlanmayı, çağdaşlaşmayı engelle- yen bir din olmadığını gösteriyor... Benim di- ne karşı yaklaşımım böyle... Yalnız Islamiye- te değil, Budizme, Hinduizme, Hıristiyanlığa, Museviliğe karşı yaklaşımım da... Dinler insa- nın ruhsal zenginliğini sağlayan bir tapınak gi- bi; bir müze, kültürlerin, kültür zenginliğinin bulunması gereken bir yer, insanın iç dünyası- nın zenginliği gibi düşünülmeli... Bunudan öte- ye din kanşmamalı, insanın günlük yaşantısı- na. politikaya kesinlikle bulaştınlmamalı... ÇünJcü bir din öbür dinlerle çatışmaya girdiği anda artık o, din olmaktan çıkıyor... Dinin özün- de banş var, karşılıklı anlayış var... O bakım- dan dinler dünya işlerine kanşmamalı, siyase- te bulaştınlmamalı; din kendi alanını bilmeli... 11 Eylül'de insanlık, bunu daha iyi anladı ya da böyle anlaması gerekir... 11 Eylül'ün bana düşündürdükleri bunlar... - Türkiye'nin uygar, laik, çağdaş bir ülke oiduğunu söylediniz. Ama bu Türkiye'nin şe- riatla yöneaimesüıi isteyenlerde var. Bu konuda ne diyorsunuz? - E\et, dini kendi amaçlan için kullanıp Tür- kiye'nin de bir Suudi Arabistan, bir Irak vb. gibi olmasını isteyen insanlar var... Ama bunlar her ülkede var! Kafkaslar'da da var, Orta Asya'da da var... Avrasya diyaloğu platformunda bu konu- lan tartışıyoruz... Aydın kişiler olarak, bize dü- şen görevin ne oiduğunu bulmaya çalışıyoruz... 'Çaüşma yoksullukla zengjniik arasında' - Küresefleşme\i özeffikle iktişim \e bihşim deMİmi olarak tanunladmız, küreselleşme sa- yesinde,dünyanın herhangi bir köşeande olan bir olayı hemen haber aJdığunızı ve gerekeni yapabildiğimizi söylediniz. Ama kitle iletisim araçlannın bize ilettigi habeıierin doğrulu- ğuna nasıl güvenebiliriz? Kitle iletisim araç- laruu ellerinde tutan güçler kamuoyunu dile- dikleri gibi yönlendiremezler mi? - Dünyada zenginler ve yoksullar her za- man vardı; onlar yalnız iletisim olanaklarını değil. her türlü gücü, parasal gücü, siyasal gü- cü kendi çıkarlanna kullanıyorlardı. Ancak eskiden çatışmalar bölgesel oluyordu, o böl- gede işi çözmeye çalışıyorlardı, çözüyor ya da çözemiyorlardı. Gelişme sonucunda diye- lim ki iletişimin, diyelim ki sermayenin, di- yelim ki siyaserin bütün gezegenimizi etki- ler duruma gelmesi sonucunda, bu yoksulluk- zenginlik çatışması son derece tehlikeli, sar- sıcı erkilerdoğurabümekte... Çatışmalar kü- resel oluyor, bütün dünyanın, başını ellerinin arasına alıp bu sorunu nasıl çözeceğiz diye düşünmesi gerekiyor... Sorunlarçözülemez- se terör ve çok korkunç sonuçlar doğabilir, büyük çatışmalar olabilır... Birinci, ikinci dünya savaşlan gibi... Onun için, bütün ülke- lerin, karşılıklı bir araya gelip bu evrensel çaptaki sorunlan çözmesi gerekir... Her gün, her saat bu konuları tartışmalıyız. bir sonu- ca ulaşmak için... Değişik düzeylerde, deği- şik alanlarda karşılıkh anlayışı bulmarmz ge- rekiyor... Bilimsel alanda, siyasal alanda, eko- nomik alanda, kültürel alanda... Cengiz Aytmatov'un bu söyleşi için ayır- dığı zamanı çok aşmıştık. Konuklan bekliyor- du. Kendısine teşekkür edıp aynldık. OKUMA LAMBASI ENtS BATUR Trapez Bir seferinde, uzun uzadıya, Matisse'in getirip önümüze koyduğu kanırtıcı soruyla didişmiştim: Hu- zur mu vermeli, sağlamalıdır sanat, yoksa huzur ka- çıncı boyutu mu ağır basmalıdır? Vardığım sonuç, iki- lemi bertaraf etmeye yetmiyordu: Sanat hem huzur aşılayabilir kişiye (Matisse'in yaprtı biraz öyledir ör- neğin), hem de huzurunu kaçırma işlevini üstlenebi- lir (Picasso biraz böyledir sözgelimi). Sanat için olduğu kadar edebıyat için de geçerii bır soru(n) o. Bır yanıyla hayatımızı yumuşatır, hafif- letir yapıtlan, ona ışık saçabilirler. öteki kutupta bizi ayık, tetikte, karamsar kılacak yapıtlar bekler. Işin en iyi tarafı. ılle de tek kutuplu okur olmak zorunda ol- mayışımız: İki uca birden yönelmemizde, kendi pa- yıma, herhangi bir çelişki görmüyorum ben. Dostum Samih Rifat'la Cevat Çapan'ın yeni şiir kitabı üzerinde konuşuyorduk; birnoktada, Çapan'ın şiirlerinden sızan yaşama coşkusunun, yaşama key- finin kendisini okur olarak olumlu yönde etkilediğine de değindı Samih, şiir sanatı bağlamında aldığı key- fin yani sıra. Bu gözlemi beni düşündürdü: Cevat Çapan'ın şiirinde gerçekten de ağır basan bir özel- lik yaşama keyfi. Şüphesiz aymaz bir coşku da de- ğil bu: Ne pahasına olursa olsun yaşamı güzelleyen, bu nedenle sıkıntılan göz ardı eden pembe gözlük- lü bır dünya çizmiyorÇapan: Gelgelelim, şiirinin bar- dağın dolu yanını yeğlediği kesin, umutsuz bir baktş açısı egemen olmuyor Cevat Çapan'da. Bu yaklaşımın ciddi bir geleneği var bizim yazını- mızda. Sarl Faik'in, Halikamas Balıkçısı'nın. Nâ- zım Hikmet'in, Sabahartin Eyüboğlu'nun, Orhan Veli'nin yapıtlannda, tıpkı Cevat Çapan'da olduğu gi- bi, yaşama coşkusunun ve keyfinin, yaşamı kuşatan olumsuzluklardan soyutlanmamış bir biçimde öne çık- tığını, dile geldiğini gözlemliyoruz. Bütün dünya kültürlerinde, edebiyatlarında belli birağıriığı olmuşturbu yaklaşım biçiminin, Ntetzsch'nin "ŞenBilimi", Giono'nun "Coşkum Sonrasız Olsun"u gibi yapıtlarda yaşama keyfinin üstelik taban taba- na zrt ömekleri karşımıza çıkar. Karamsaıiığın nasıl bınbırtürtüsü varsa, yaşama coşkusunun da sayısız kavranış biçimi vardır. Burada, belki de asıl sorun, birini ötekine yeğleme konusunda karşımıza çıkanlan dayatmalardan kay- naklanıyor: Ya huzur, ya huzursuzluk, ya huzur sağ- lama, ya huzur kaçırma, akla kara arası bölünmek şart değil ki! Cevat Çapan'ı düşünüyorum da, yaşamacoş- kusunu esas alan yapıtiarla sııınırlı olmadı hiçbir za- man beğenısi, ilgi alanı. En yakın dost-yazarlan ara- sında Oğuz Atay'ın, Bilge Karasu'nun, Vüs'at O. Bener'in yer aldığını göz önünde tutarsak, bu yazar- lanmızın yapıtlannda öteki boyutun payı aynmsana- cak gibi değıldir. KaJdı ki, yaşama coşkusundan bütün bütüne yok- sun kalmış çok sayıda yazar, düşünür, sanatçı var mı- dır. olmuş mudur bilmiyorum ama, çoğu kez, işin içi- ne girildiğinde, en karanlık dünyaiarı dile getirmiş olanlann bile yaşamından coşkunun, keyfin eksik ol- madığını anlarnakgüçdeğildir: Kafka'da, Beckettte, tuhaf bir panzehir turü sayılsa bile. "gülme"r\in yeri öylesine can alıcıdır ki. Yabana atılamayacak sayıda yaratıcı için hayat ağır, acı venci, anlamdan yoksun cepheleriyle kışkır- tıcı olmuştur. Yaşama coşkusunun kişinin ayakta durmasına yetmeyeceği durumlarvardır: Pavese'nin günlüğünü, Valtejo'nun şiirlerini ve kaçınamadıklan sonu düşünürsek, yaşama keyfinin bireşikte büsbü- tün anlamsız olabileceği kanısına ivedilikle varabili- riz de. Oysa, bu acı baldan da başka bir tad devşi- rilebilecegini gösterir Pavese'nin günlüğü ya da VaJ- lejo'nun şiirleri: Onlan dilimize Cevat Çapan çevirmiş- tir. Ağn, acı, coşku, keyif: Yaşamak güç zanaat. Yazmak, resim yapmak, düşünce üretmek de öy- le. Ondandır, sıkı bir hayat daha çok denge ipinin üzenne gerilidir. Uçan Süpüpge Mayıs'ta • ANKARA (ANKA) - Türkiye'nin ilk ve tek Kadın Fılmleri Festivali olan '5'inci Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali', 2-9 Mayıs günleri arasında Ankara'da yapılacak. 35'i uzun, 6O'ı kısa olmak üzere toplam 85 film gösterime girecek olan festivalde bu yıl 'Kısa Olmazsa Olmaz' bölümü de yer alacak. Macaristan'ın uluslararası festivallerde ödüller almış iki kadın yönetmenin canlandırma sinemasından örneklerle kahlacağı 'Kısa Olmazsa Olmaz' bölümünde, Amerika'dan Emih/ Hubley'in de kısa filmleri yer alacak. Son 20 yıldır çıkışta olan Iran sinemasından yönetmen Rahşan Bani Etemad'ın da festival için seçtiği 15 filminin yeralacağı festivalde, Kanada'dan Lisa Heyes ve Midi Onodera'nın. Kosta Rika'dan ise Hilda Hidalgo'nun filmlerinin toplu gösterileri yapılacak. Maya Sanafta pazar sineması • Kültür Servisi - Maya Sanat, pazar sinemasında bugün saat 12.00'de Çek kukla ustası Jiri Trinka'nın kısa kukla filmleri ve Trinka'nın çalışma sürecini gösteren bir belgesel yer alacak. Kendi yarattığı teknikle, kukla film anlatımının en ünlü sanatçılanndan biri olan Trinka'nın, sanatın özgürlüğü üzerine kurulu son filmi 'El', Çehov'un öyküsü 'Çellist ve Genç Kız", içki kurbanı romanrik bir motosikletlinin öyküsü 'Fazladan Bir Damla' ve Vahşi Bah parodisi olan 'Prairie'nin Türküsü' gösterilecek fılmler arasında. (212252 7452) 'BehzatAyÖdülü'mektuptÜPÜne • Kültür Servisi - Edebiyatçılar Derneği 'nın düzenlediği ve her yıl değişik bir yazın türüne aynlan 'Behzat Ay Yazın Ödülü' bu yıl, 'Mektup' türüne veriliyor. 'Behzat Ay Yazın Ödülü'ne aday olan yapıtlarda Behzat Ay'ın yazınsal kimliği göz önüne alınarak çağdaş ve toplumcu bir dünya görüşü, dil konusunda özenli tutum ve özgünlük temel alınacak. Seçici kurulu Burhan Günel, Elgiz Pamir, Alpay Kabacah, Muzaffer Buyrukçu, Turgut Çeviker'ın oluşturduğu, son baş\oıru tarihinin 31 Mart olduğu yanşmanın sonuçlan 30 Nisan'da açıklanacak. Ödül, yazann doğum yeri olan Mersin'de, dogum günü olan 2 Ma>as'ta Içel San'at Kulübü'nde düzenlenecek bir törenle sahibini bulacak. Başvııru adresi: Edebiyatçılar Derneği, Behzat Ay Yazın Ödülü, Özveren Sokak 3/8, Demirtepe/Ankara. (03122306734)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle