22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2002 PAZAR 10 PAZAR YAHLARI Oldükten sonra satranç oynamak!Londra'da, British Museum'da sergilenen mumyalann karşısında şaşkına döndüğümde, yıllar sonra Brüksel'de, tüm beden, ayn organlar ve dilimlenmiş saydam vücut parçalanndan oluşan 200'den fazla insan cesedi örneklerinin sunulduğu Profesör Gunther von Hagensın Körpenvelten (Vücut Dünyalan) sergisini gezeceğimi aklımm ucundan bile geçirmemiştim. Organizatörler Körpervvelten sergisinin "bütünsel ve estetik olarak insan vücudunu şimdiye kadar doktortann bile görme imkânı bulamadığı benzersiz bir şekilde keşfetmeye olanak sağladığını" iddia ediyoriar. Serginin amacı "klasik okul anatomisi yerine, görsd eğlence anatonıisiyle vücut işlevleriıun daha iyi kavranmasını sağJamak ve sağhk konusunda duyarlılığı artürmak" olarak belırJenmiş. Ateşh tartışmalara neden olan bu sergi, 1996'dan beri dolaştığı Almanya, Avusturya, Japonya ve Isviçre gibi ülkelerde 7.5 milyon ziyaretçi tarafından gezildi. Almanya'da Profesör Gunther von Hagens'ı, Frankenstein ve Mengele ile karşılaştıranlar olmuş. Protestan kiliseler sergiye engel oJmak istemişler. Hollanda'da sergi yasakJanmış. Yoğun ilgi nedeniyle 3 Mart 2002 "ye kadar uzatıldığı Belçika'da ise 22 Eylül'den bugüne kadar 400 bine yakın merakJının akınına uğradı. Brüksel'den sonra sırada Londra ve Seul var. Sergiyle ilgili değerlendırmeler. a İnsan onurunun aşağılandığı bir küstahlık" suçlamasından hayranlığa varan çok geniş bir yelpazeye yayılmış durumda. Von Hagens gösteriş uzmanı. Joseph Beuys (Kavramsal sanatın Alman temsilcisi) tarzı şapkasryla çılgın bir doktor izlenimı bırakıyor. Sergi mekânı olarak, konuya çok uygun olan Anderlecht pazan ve mezbahasuun altmdaki Cureghem mahzenlerini seçmiş. Sergi Alman Anatomi Profesörü Von Hagens'ın plastination (plastikJe işleme) buluşunun örneklerle tanıtımıyla başlıyor. insan dokulanndaki hücrelerin içindeki sıvılann ve yağlann alınarak, özel plastik maddelerle değiştirilmesinden oluşan plastination BRÜKSEL ERDtNÇ UTKU sayesinde, hücreler ve doğal yüzey mikroskobik aynntılara vanncaya kadar tüm özellikleriyle orijinal şekJini, —___________»__ kalıcı olarak koruyor. Sergilenen densi yüzülmüş cesetler, kuru, katı ve kokusuz. Katılık, bedenlere çeşitli şekiller verilmesini kolaylaştırmış. (Eskrimci, satranç oynayan adam, yüzen kadın vb.) Organizatörler buna Anatomi Sanatı diyor. Sergideki numuneler vücut işlevlenne göre gruplandınlmış. Her bölümde hastalıldar nedeniyle şekil değişikliğine uğramış organlar da bulunuyor. Sergideki derisi alınmış vücutlarda kaslar, kan dolaşımı, iskelet, sinir sistemi vb. tanıtılıyor. Üzerinde iki sürücü bulunan at, serginin simgesi haline gelmiş. Önderi sürücünün elinde ise kendi beyni var. "Bir bürün olarak yüzülmüş" derisini uyku tulumu gibi elinde tutan ceset, ceninler, 8 ayhk kamı açılmış hamile kadın ve karnından sarkan bebeği ilk anımsadıklanm. Erkek ve kadın üreme organlan aynntılı bir şekilde tanıtılıyor. Sigara içen ve içmeyenlerin akciğer örnekleri, kanserli meme, ülserli mide.. akJınıza ne gelirse bulmaruz olası. Bu hastalıklı organJann sergilenmesinden olsa gerek, Viyana'daki sergiden 6 ay sonra yapılan araştırmada sergiyi gezenlerin çoğunun, daha sağlıkh yaşamak amacıyla daha az sigara ve içki içmeye, diyete ve spor yapmaya başladıklan saptanmış. Sergi, Belçika'yı ikiye böldü. Doktorlar Sendikasının "İnsan vücuduna saygı göstermeyen ceset işportaciBgı" olarak nitelendirdiği serginin kapatılması için dava açmasına karşın sergiyi her gün binlerce Belçikalı geziyor. Doktorlar, insan vücudunu tanıtmak için sergiye alternatif olarak resimJi kitaplar, CD-Rom'Iar ve üniversitelerin anatomi bölümlerince halka açık olarak düzenlenecek turlan öneriyor. Belçikalı bilim adamlan da sergiyi topa tutuyor. Sergiyi gezenlerde, röntgencilüde suçlanıyor. Pazarlama yöntemJeri, sunuş şekli ve ceset sektörü yaratıp bunu paraya dönüştürmesindeki başansıyla tamamen ticari bir sergi olan Körpenvelten, hiçbir sanat sergisinin çekemediği rekor sayıda ziyaretçiye ulaştı. îsteyenler sergi çıkışında vücudunu oldükten sonra kullanılmak üzere bağışlayabiliyor. Doldurulacak formda "Sergüenmemde bir sakınca yok" ve "İsteyen cesedime dokunabiür" gibi açıklamalar var. Isterseniz özel isteklerinizi de yazabiliyorsunuz. "Cesedim satranç oynayan ya da gitar çalan biri olarak sergüensin" diye not düşebiliyorsunuz. TV'lerinden kan damlayan, intiharlann ve ölümlerin naklen yayımlandığı Türkiyemizde bu serginin ziyaretçi rekoru kırabileceğinden Von Hagens'ın haberi yok galiba? Para kazanmak isteyen girişimcilerimize duyurulur. erdincutku@yahoo.com Dövüş Kulübü ve çağnştırdıklan Bundan yaklaşık 2 yıl kadar önce Istanbul 'un yüksek katlı binalanndan birinde çalışırken, aynı yerde çalışan arkadaşlanmdan biri bir gün gelip Fight Club (Dövüş Kulübü) filmini izledin mi diye sormuştu. Iki yıl sonra bugün, beyaz yakalı bir gencin günümüzün tüketim ve sahip olma külrürüne olan nefretini ve özgürlüğüne kavuşmak için bulduğu çıkış yolunu anlatan bu fiüni izlerken, bir yandan da gözümün önüne arkadaşımın o günkü heyecanı geldi. Kim bilir belki de o gün yanıma geldiğinde, içinde, üzerinde ne zamandır çalıştığı yazılımı yok etmek hırsı ile kendisini döner kapılı yüksek binamızdan dışan atıp özgürlüğünü geri almak istiyordu. Filmi iki yıl önce Istanbul'da izlemiş olsaydım, bu denli anlamlı gelmeyecekti muhtemelen. Starbucks gezegeninde yaşamak, Ücea kölesi haline gelmek gerekiyordu önce, filmin biraz daha fazla dokunabilmesi, acıtması için. Filmi cumartesi, pazar arka arkaya iki defa izleyip pazartesi günü şimdi çalıştığım, yine döner kapılı ve bilmem kaç katlı binadaki işime geldiğimde, bu sefer ben, yakın bulduğum bir iki arkadaşımla konuşmak istedim filmi. "Ooooooh, my God" idi cevap. kornedi TORONTO 1*1dizilerinden alıntı bir tonJamayla filmin çok muhteşem bir şey olduğu anlanlmak isteniyordu. Peki fılmdeki anlatıcımn düşûncelerine de katılıyor muydu aynı zamanda. Ooo, ya, fılmdeki karakterin yapuğı bazı şeyleri kim âklından geçirmezdi ki, ama tabi çok uç olmayanlan! Örneğin patronunun karşısına geçip kendisini dövmesi nasıldı, çok "fiuny* (eğlenceli) idi. Filrcde bu kadar eğleaeceğini hiç bekfenıiyordu. Galiba hastalanıyordum, ya ben her şeyi çok ciddiye alıyordum, yahut eğlenme anlavışun çok bambaşka idi. Zatetı arfık şu "ftın" kelinesini duymak benim rnidmıi bulandınyordu, herles her şeyi tanımlamak için »u sihirli kelimeyi kullînmıyor mu, ben hastelanıyordum; örneğin fılm müzik festivalleri çok eğleıceli olaylardı, "gidip talolyorsun, meşhıuian göroihne şansın oluyor, »raca diküip durmak bile •fijn-"!Öğrendimki, kelinelerin kullanımı kültirler hakkında epeyce ıpucı veriyor, örneğin sadece bu lelimenin kullanıldığı yerie bile, ortalama bir Kuzw Amerikalının yaşama bakışını bıraz özetliyor. Can sıkıntısı ile arkarru döndükten bir süre sonra aynı arkadaşım bize heyecanla, evine üç gün önce telefonla sipariş ettiği yeni tkea dolaplannı beklediğini anlatıyordu. Bu arada Ikea, Toronto'da ikinci mobilya mağazasmı açıyordu ve söylenenlere göre ilk mağazadan bile çok iş yapıyordu bu yeni yerde. Starbucks kafeler ise her köşe başında hkJım tıklımdı. Hepimiz neredeyse birbirimizin tıpkısı giyiniyorduk, ellerimizde hemen hemen aynı on kitap, nasıl giyineceğimiz, nelere güleceğimiz, nerede susacağımız, sözlüklerimize yeni katılan kelimeler, kalıplar.. bütün bunlar öğretiliyordu bize 24 saat. Magazinler, TV sovlan, "sıtcom"lar, filmler. Her birimizin evinde tkea'nin herhangi bir kataloğundaki sayfalardan birinde resmedilen bir yatak odası, bir oturrna odası aynen katalogdaki hali ile vardı. Inanıyonım kj bugün Kuzey Amerika'da bir eve gittiğinde kimse yabancıhk çekmez, kendi evinde kullandığı en az on eşyayı bulacaktır komşusunun, arkadaşının evinde. Seçeneğimiz olmadığından mı, seçenek aramadığımızdan mı? En basit seçimlerimizden, yaşamda aldığımız en zorlu tavırlara, kararlara kadar, bize gösterilenin kölesi ohnaktan başka seçenelderimiz yok mu? Eğer bu filmi samimiyetle sevdiysek, yıkabilir miyiz edilgenJiğimizi? Yeterince dürüst mü değiliz, yahut bedenini dövüşe teslün ederek ve ancak tüm maddi varlıklannı kendi eliyle yok ettikten sonra özgürlüğüne kavuşan fılmdeki anlatıcı gibi cesur mu değiliz? Montrearda Starbucks Cafe yok, çünkü alıcısı, isteyerü yok, yahut yeterince yok. Fransa"da bir çiftçi McDonald's'a savaş açabiliyor kendi başına. Amish toplumu hâlâ at arabalan ile hayatlannı devam ettiriyor kendi kapalı çevrelerinde. Dürüst ve samimi değiliz, gerçekte bize sunulan tam da bizim istediğimiz ve üstünde düşünme zahmetine katlanmadığımızdan, tam da hak ettiğimiz. Okuduğumuz gazete, karşısında boş boş oturduğumuz TV kanallan, izlemeyi seçtiğimiz filmler, kullanmayı seçtiğimiz eşyalar, kısacası tükettiğimiz ve biz tükettikçe azgınlaşan her türlü tüketim sahası, ta ki bizim adımıza karar verenlere değin. BERNA DEMİRYOL Kış Olimpiyatları'ndaskandal ABD'nin Utah eyaletinin Salt Lake kentinde süren Kış Oümpivatlarf nda artistik patinaj dahnda yaşanan skandal, altın madalyalann iki çift arasuıda paylaşünlmasıyla şimdüik sonuçlandı. Artistik patinaj dahnda geçen pazartesi yapılan füıal yanşmasmda Rus Elena Berezhnaya-Anton Sikharutidze çok az bir puan farfcryla 1, Kanadah Jamie Sale-David PeDetier çifti de 2. oldu. Ancak Kanada bu sonuca itiraz etti ve şike söylentileri çıktı. Yapılan soruştunna sonucu Fransız hakem Marie-Reine Le Gougne, Fransız federasyonunun kendisine Ruslardan yana oy kuDanması için baskı yapoğmı öne sürdü. Sonuçta, önceki gün vanlan anJaşmayla birincilik ve altın madahaJar Ud çift arasında paylaşnnlarak sonın çözüldü. (Fotoğraf: AP) Gri göklere meydan okuyan faşing Şubat'ın 11. günü saat 11'i 11 geçe Berlin sokaklan tehdit alrındaydı. Rengârenk giysili 3 yüz bin kişi, gri gökyüzüne meydan okuyordu. Yıllarca Köln ve Münih gibi Katolik şehirlere ağırlığını koyan faşing eğlenceleri, çoğunluğu Protestan Berlin'de de sokaklara taşmıştı. Bir haftaya yayılacak faşing kutlamalan etkisini en çok çocuklarda gösteriyordu. Faşing giysilerini kuşanan çocuklar, metrolara inip binerken kostümlerine çok özen gösteriyor lardı. Okullannda biraz sonra kar naval başlayacaktı. Ben de kendimi o gün çocukluk anılanmda yakaladım. Annemin aldığı Ahnan dikiş dergisi Burda'run sayfalarında. Şubat sayısının vazgeçilmeziydi faşing kostümleri. Renkli sayfalanndaki Almanca, bana Çince kadar uzaktı. Madem öyle, ben de istediğim gibi düşünebilirdim. Biz 23 Nisan ve 19 Mayıs gibi güzel havalarda bayram yapıyorduk. Soğuk Almanya'da, kostümlü bir bayram neden şubat ayında kutlanıyordu? Almanya'daki çocuklann üşüdüğünü düşünür, üzülürdüm. Bu üzüntüm, şubat sayısı elime geçer geçmez, faşing kostümleri sayfalanna hızlıca ulaşmamı engellemezdi ama. O zamanlar bir gün Berlin'de yaşayacağımı ve çocuğumu her yıl faşinge hazırlayacağımı bilmiyordum. Çünkü ben büyüdüğümde Londra'da yaşayacaktım. Ama faşing, Avrupa'nın çoğu ülkesinde kutlanan bir Hıristiyan geleneğiymiş. Nerden geliyordu bu gelenek? Kaynaklara göre Latince "et" anlamına gelen "caro"dan türemiş, "carnelevare'' sözcüğü, zamanla "carneval"a dönüşmüş. Anlamıysa etten uzaklaşmak. Faşing de oruç gecesi anlamına gelen "Fastnacht" sözcüğünden geliyor. Böylece etin yenmeyeceği 40 gün sürecek oruç dönemi başlıyor. "Yaşasm BERLİN et!" anlamına gelen, ftalyanca "carne vale" ttalyanlann şaka yollu bir yakıştırmacası olarak görülüyor. Paskalya'ya kadar sürecek oruç dönemi, etin dışında, yumurta, süt ve süt ürünlerini de yasaklıyor. Faşing, böylesine zorlu bir döneme eğlenceyle başlamaktır. Zamanla bu tek gece bürün gün kutlanmaya başlanmış, ardından koca bir haftaya yayılmıştır. Ama Hıristiyanlık için geride kalan 2 bin yılı göz önüne alırsak, bu süre içinde üç mezhep aynlığı, mezhep savaşlan, reformasyon ve aydınlanma hareketi... Ortaçağda faşing kutlamalanna Aziz Valentin günüyle başlanırmış. Başlarda Ingiltere ve Amerika'da kutlanan Aziz Valentin, "Dostlugun Günü" anlamındaydı. Şimdiyse Türkiye"ye kadar yayıldı ve "Sevgüıler Günü" oldu. Acaba 40 gün oruçlannı hâlâ tutan varmı? Müslümanidtla Hıristiyanlık arasmdaki 630 yıl farkı göz önüne ,^_^_m^^m aldığımızda, o kadar yıl sonra bizdeki oruçlann ne boyuta geleceğini merak ediyorum. Şeker Bayramı'ndaki tatlılarla, Hıristiyanlann Noel tathlan, Kurban Bayramımıza karşılık onlann etsiz orucu, yumurta şenliği havasındaki paskalyalanyla bizim yumurtah Hıdrellez kahvaltılanmız. Zaten oldum olası dinlerin birbirlerine zıtlıklanyla bile olsa benzediklerini biliyordum da dinler arası savaşlann çıkmasını anlayamıyordum. Yaşasm dostluk. sevgi ve Sevgililer Günü. Bu arada bekâr hanımlar için bir Aziz Valentin geleneği daha öğrendim. Yastığınızın dört bir köşesine koyacağınız defhe yapraklan, rüyanızda gelecekteki sevgilinizi gösterebilir. Bizde de ilk kez kalacağımız bir yerde, yastık altına koyacağımız anahtann gücüne inanıhnaz mı? Işte gene bir benzerlik daha. BAMJ BtRTEK Sutyen, külot ve sevgili 'etler' günü... "EsteDe o sabah uyandığında kafasında bir tek düşünce vardı: Akşamki randevusuna giderken giyeceği iç çamaşırlan... Thierry ile tanışalı 2 hafta ohnuştu. Onunla Japon lokantasında sözleşmişlerdi. Lokantanın küçücük masalanndan birinde diz dize otururken Thierry'nin gözleri sürekli derin dekolteli beyaz gömleğinin içıne kaymıştı. Oğlan birkaç defa kenarlan gözüken gülkurusu iç çamaşırlanndaki işlemeü dantelin zarafetine değinmişti. Ipeğin dayanılmaz cazibesine olan düşkünlüğünü anlatmıştı. Ama Estelle emindi. Thierry'nin esas niyeti ipek sutyenine dokunmaktan ziyadeydi... Aslnıda Estelle de o anı sabırsızlıkla bekliyordu... Sorun. içerdeki malzemenin çevresi 85 cm"i geçmiyordu. Halbuki aylardır, dergilerden reklam panolanna. TV reklamlaruıdan sinema ekranlannda arz-ı endam eden, harikulade iç çamaşırlannı dolduran enfes kadın vücutlaruun lolo'lan (memişlerin Fransızcası) 95 santimden aşağı değildi. Thierry gerçek karşısında nasıl davranacaktı?.." Aslında hayali olarak gelıştirdiğimiz bu çift ve Estelle 'in kaygılan Fransız magazin basınında çıkan yazılar veya okuyucu mektuplannda rastlayabileceğiniz tipte bir senaryonun ürünleri. Sorun, özünde kadın vücudunu "meta" olarak gören ve "et ambalajlann nı pazarlayan modern zaman tacirlerinin bugün vardığı nokta ve ona tepkiler... "Made in USA" damgah günlerden biri olan "SevgiHerGünü'', benzeri operasyonlann yoğunca gerçekleştigi bir gün. Böyle günlerin haftalarca öncesinde başlayan reklam kampanyalan şu sıralar yine — — — — "dvrtû"!. Gerçi cins-i latifin bazı seçldn örnekleri olağanüstü güzel gövdelerini öylesine usta ve cömertçe sergilemektedirler ki, bir kısım her zaman pek larif olmayan "öteld" cinse ise onlan hayran hayran seyretmekten başka pek bir iş düşmemektedir. Eh, cinsi ne olursa olsun. her kişi de kendi düşünce-duygu ve fantezileri doğrultusunda belirli bir davranış tarzı benimsemektedir... Bir PARİS kesim pasif, bir kesim de aktif tüketici olarak süreçte yerini aluicen azınlıkta da kalsa bir 3. kesim diğerieriyle aynı atıllığı paylaşmamaktadu". Büyük çoğunluk seyirci rolünü üstlenip tüllü, dantelü ambalajlann altındaki "etw leri izlerken aktif tüketici kesim bir adım ileri geçip *iç çamaşm sektörü"nü ihya etmektedir. Noel ve yıl sonu döneminin dışında sırasıyla çiçek, mücevher, parfum ile birlikte iç çamaşu'lannın en fazla satıldığı dönem 14 Şubat öncesi. Iç çamaşın satışlan birkaç gün içinde — — ^ — yüzde 30 artarken birtakım mağazalar yıllık cirolannın yansuıı 14 Şubat arifesinde başanyor. Ortalama bir Fransız kadın yılda 5 külot ve üç sutyen tüketirken ortalama yıllık sutyen masrafi 80 dolar. Yıllık cirosu 1 milyar dolara yaklaşan sutyen sahşlannın iç çamaşır sektöründeki payı yüzde 45. Sutyenler 1955'te 400 gram gelirken bugünkü ağırlığı 30 gramı ancak buluyor. 3. kesim, işte bu fantezileri suiistimal UĞUR HÜKÜM edenlere karşı çıkıyor. Bu kesim içindeki derneklerden "La Meute" (Sürek Avı Köpekleri) seksi reklamlara savaş açtı. 14 Şubat arifesinde Paris'in ünlü mağazalanndan Galeries Lafayette duvarlanndald bir iç çamaşın reklamı "La MeBte"çüleri haklı olarak çileden çıkardı. Korsikalı dilber Laeritia Casta, parçalanmış kılıklarda yaralı ve bir gözü morarhhnış halde, "kadınlara aynı duruma düşmemeleri için iç çamaşjrian ve kıhklan konusunda dikkadi ohnalannı tavsiye eden" bir afişte poz vermektedir. İki yıl önce aynı mağazanın vitrinlerinde canlı mankenlerin yaptığı "stringli- tangafa" iç çamaşuı ve mayo rekiamlannı eylemleriyle engelleyen "La Meırte"çüler, şimdi de bu afişleri kaldırttılar. "Her 10 Fransız kadınından birinin şiddet ve dayak kurbanı olduğu bir ülkede siz ne cüretk, day ağı reklam öğesi olarak kullanırsınız" sloganıyla, hem kârdan başka "Tann" tanımayan "et" tacirlerine, hem de duyarsız kamuoyuna güzel bir ders vermiş oldular. ugur.hukum(« paris.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle