25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14ŞUBAT 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kuttur@cumhuriyet.com.tr 15 «SETLE. • KOM'un 7.sini dizenlediği mayo deseni ve tasanmı yarışması bu yıl 'Banş" temasmı işlnor. Genç tasanmcılann fUârkrini hayata geçirmek ve onlara destek vermek amacıyla düzenJenen yanşmaya son kaühm tarihi 29 Mart Yanşmada finaie kalan tasarun örnekleri, Kom tarafindan mayo ve bUdni olarak üretflerek bir defîle de tamalacak. İlk 3'e giren desen ve tasanmlarise Kom'un2003 koleksivonunda yer alacak."(212 282 8430) (Kültiir Servisi) • AYŞE Taşdemir, Başak D. Yıldız, Ebru Alpagut, Ece Öztürk ve Hanıfe Sevim'in karma resim sergisi 18 Şubat - 7 Mart tarihleri arasında Istanbul DevJet Güzel Sanatlar Galensı'nde yer alacak. (212 243 30 53) (Xültür Servisi) • tŞSanatKüMr Merkezi 'OtoportreJer' konser dizisinde vann (15 Şubat) saat 1930'da Özdemir Erdoğan yer alacak. Erdoğan konserinde, 1960'Iardan günfimüze kadar sevilen şarkılannı sesJendirecek, Sanatçı konserinde aynca son çahşnuüannı da müzikseverlerin beğenisine sunacak. (212 316 15 76) (Kültür Servisi) HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ • RENKLERİN ustası Fikret Mualla'nın yapıtlan 11 Şubat - 2 Mart tarihleri arasında Paris'te La Petite Galeri'de sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Yaşamın gerçeklerini renge ve biçime dönüştüren sanatçı, içınde yaşadığı bohem çevrenin insanını resme konu olarak almış. Daha çok guvaş ve yağlıboya tekniklerini kuJlanan Mualla'nın yapıtlarında, kahveler, sirkler ve sokaklar gibi Paris yaşamından kesitler yer ahyor. (Kültür Servisi) • İSMET Değinnenci'nin 'tki Ada Desenleri' adJı sergisi 20 Şubat'a dek Sefahathane'de görülebilecek. Vlarmaraadalı ressam Değirmenci ile Kıbnslı şair M. Kansu'nun biriikte çıkardıldan 'tki Ada' kitabının iesenlerini içeren sergi, ıdalann ortak ^abuzhğuu, hüznünü, «ssi2İiğini ve »şkusunu, kryısuıdan lünyava bakışını tanşık teknik, baskı, ulubova kurgusuyla nlaöyör. (212 25122 5) (Kültür Servisi) 'NURAtaibiş'in ;rgisı. 2 Mart'a dek felli Sanat Evi'nde yer lacak. Sergi, pazar ve ızartesı günleri şında her gün saat Î.OOile 18.00 saatleri asında gezilebilir. taibış resimlerinde Sidıgı ve kurtuimaya lıştıgı 'geçmiş' vramını işliyor. 12 227 73 75) ültür Servisi) İçduyumun sesine dönmekGecede'yi o günün akşamında oku- yup bitirmiş; "Iştedindirümiş duygu- lann yazan", demiştin içinden. Imza gününün hengâmeli kalabalı- ğı, güne ilginin ötesinde, sokaktaki kı- run-kıyımın getirdiği tedirginliğin bir soluk alma ân'ını yansıtacak düzey- deydi. Birileri. "Aziz Nesin'in başının al- Ondan çıkmışo bu rür şeyler", demiş- ti. îyi de olmuştu. Onun darzamanlar- da yetişen sesi umut aşılar, direnç ve- rirdi insana. Öğrenciydıniz. Sıraselviler'deki Si- nematek'te izledığiniz Ve ÇeHğe Su Verildi filminin etkıleyiciliğini konu- şa konuşa varmıştınız o kalabalığın yanına. Her bir satınnı sindirerek okuduğu- nuz yazarlanmız dizi dizı karşınızday- dılar işte. Beri yanda kitaplan... tki büyüleyici göz, dindinlmiş ba- kışlar seni kendine çekmışti. Şaşkın- dın, karşısına geçip ne diyecektin! Adını da bılmiyordun üstelik! Oyüzü, gözleri hiçbir yerde görmemiştin. Ya- zarlar, yalnızca yazdıklanyla vardılar sızin için. O bakışlann sözlenne kapı aralamak istedigını hissetmiştin. Yanındaki, 'bibniş şair' dostun; "Öyle aval aval bakma, Leylâ Erbıl o, şu sana okuman için verdiğun Hal- laç'm yazan. Git, kitabına dair, bana anlatoklannı ona da anlat Bir de şu- radaki Gecede'sini al, imzalaL." O, hep öyleydi! Çocukken de kolundan tutup senı havuza attığuıda; "Yüzme başka tür- Ifi öğrenilmez". diyen de. oturup ilk aşk mektubunu biriikte yazdığınızda da, "O sözieri şöyie demeB"ye getiren de oydu. înce, diğerkitaplaragöre birazca dar Gecede'yi alıp karşısına geçtiginde, yazanmızın gülümseyen gözleriyle incelikli sözieri buluşmuşru. Bir ter basmıştı senı. "Haflaç'ınızı okudıun, bunu da okumak istiyonum", demek istemiştin. "Neden?" diye bir soru ge- lırse, ne diyebıleceğinin şaşkınlığın- daydın. Soluğunu tutup, fısıldarcası- na. "Ben de bir ân'da okunup brtme- yen öyküJeri, romanlan seviyorum. Onlara döndükçe okuma keyfim arü- yor", demiştin. Daha oradan aynlmadan, 'bflmiş şa- ir' diline dolamıştı: "Yahu ne de oku- ma keyfl varnıış sende de, bta haber- dar etmemişsin."' Onu duymamış gi- bi yapmış. yazann bakışlanna, ettiği anlarnlı sözlere takılıp kalmıştın. • • • Yazanmızın yeni 'anlao'sı Cüce'nin "Yazann Notu" bölümünü okurken onunla aldığtn yolun uğraklanna uza- nıyorsun. Getirdiği içduyumun sesine donüyorsun an an. Yaklaşık otuz yıla OKUMA ÖNERILERI - Leylâ Erbil: Yapıtlan Yapı Kredi Yayınlan 'nda 'Büîün Yapıtlanna Doğru' adıylayaytmlandı: Öykü: Hallaç, Gecede, Eski Sevgili. Roman: TuhafBir Kadın, Kamnhğın Günü, Mektup Aşklan. Anlatı: Cüce (2002, Desen: Mustafa Horasan.) Deneme: Zihin Kuşları. Tezer Özlü den Leylâ Erbil'e Mektuplar. - Thomas Bemhard, BitikAdam. Çev.: SezerDuru, 2000, Yapı Kredi Yay. - Samuel Beckett, Malone ölüyor, Mercier ile Camier, Çev: Uğur Ün, 1997-98, Ayrıntı Yay. - Laurence Sterne, Duygu Yolculuğu, Çev: Nihal Yeğinobah, 1999. Ayrıntı Yay. - Michael Cunningham, Saatler, Çev: îlknur özdemir, 2000, Can Yay. BELLEKKUTUSU "Bizim kuşağımızyazarlıkkadar, siyaset dûşünceleriyle de iç içe büyüdü. Dönem o dönemdi; bir disipline, dünya görûşüne sahip olduk, birformasyondan geçtik." Leylâ ErbiL LEYLAERBİL- Yapıdarmdayansıtıabainçoknadımnnu/eyletnsefl^sözkonusa varan bu okuma/paylaşma yolculu- ğunda Eski Sevgili"den romanlanna geçmiş, TuhafBir Kadın, Karanoğm Günü,MektupAşklan "yIa adım adım ona, kuşağının serüvenine yönelmiş- tin. Oromanlan ki, adetakapandığm bir dönemde iç yolculuğuna da çıkarmış- tı seni. Her birinizin yaralı olarak bir yerlere savrulduğunuz günlerdeydi; "Önce 'Karanlığın Günü'nden başja- mab\Tmö\1eyse n demiştin. DemirOz- lü'nün bir yazısını okuduğunda. Özlü, kuşağının bu özgün yazannı, yazdıklanyla taçlandınrken seni de, bir kez daha onun dünyasına çekmiş- ti. Şu sözlerinin altıru çizmıştin: "Ley- lâ ErbU, yazında bürün bu kendi ken- diniaşma çabasmdadidinirdururken, hep üslubu olan bir yazardı ve sanat- sakb. Gazete üslubujia yazmadı, salt tophımbiHmsel olma ya\anhğına düş- medi,okuyucuavlayacak tetnalarüret- medL Piyasaya vurmadı kendini" • • • Derin bir çığlık, sızıydı Kanuıhğın Günü'yle gelen. Cüce'ye doğru yü- rürken, bir metinden ötekine geçer- ken, toplumdaki, insandan insana ula- şan sesteki sarsıntıyı, derin çatlamala- n görüyordun. Erbil, çağsayıcı bir ba- kışla, dilin engin yurdunda gezindiri- yordu seni. Çözülen hayatın, çözüntü- yû yansıtan diliyle konuşuyordu. YapıbozucuJuğunda sannnın dilege- lişi vardı. Toplum ve insan bir yere gi- diyordu. "Ah!Nedenoldubu,hadişöy- ieyapalon!'' gibisinden sığ, sıralayıcı, yineleyici bir bakjşın ötesinde; o sar- sınhyı daha derinden kavrayan, onun dilini yakalayan, sesini duyan, içduyu- mun dılini kuran bir eda vardı onda. Erbil'in HaDaç'ından EskiSevgfli'si- ne; TuhafBir Kadm'ından Cüce'sine adım adım gelirseniz; anlahcının/'ya- zann, biranlatıda yansıhcı bilinç olma durumunu/eylemselliğini görürsünüz. tçduyumun sesine doğru yol almanın dilini öğrenirsüıiz onun anlatısıyla. Bu anlamda Cüce, bir çığlık, ağulu birses! Anlatının özsuyuna götürür sizi. Ye- ni birdilin, söyleyişin katmanlanna... Sözün, hayatın binbir debisinden sü- zülüp gelen dilin çıngısına uzandmr sizi. Bakışla görüşün, sezgiyle içlenişin, ağuyla savruntunun bentlerini aştınr. Yaralı beden, uğunan ten, sığlaşan acı, derinleşen keder ve kapanan bilincin uğraklanna yolunuzu düşürür. Cüce, bir çığlık, arsızlık oyununa dönüşen hallerimizin ağulayıcılığını gösteren birbilinçlilik anıtıdir. Birya- zann çağa bakışını, çağsayıcı ol- ma/olamama durumlanna karşı tavn- nı/duruşunu gösteren, belleği ışıtan bir anlatıdır. Erbil, asla bir l dil cambaa' degil; dili yoğuran, biçimleyen, ona soluk katıp renk verendir. Şimdi onun sesiy- le soluk alıp verme zamanıdır. Okurlarla ilk kez buluşan Murat Hiçyılmaz, görünenin ardındakine bir yolculuk gerçekleştiriyor 'Büyük Yapıtf a ulaşmanın yolu GAMZE AKDEMtR Insanoğlu var oldukça var olacak arayışa, arayışlara bilimsel gerçeklerden yola çıkan bir öykünme Büyük Yaprt, Piramid Film Prodüksiyon Yapımcılık ve Yayımcılık'tan çıktı. Kitabın yazan okuyucuyla ilk buluşmasını gerçekleştiren yazar/mimar Murat Hiçyümaz. Bir gezegeni paylaşmanın getirdiği çoğu ortak kurallara endeksli yaşamının ıçinde varoluşunun ilk anından itibaren koyduğu kurallar, getirdiği tanım ve kavramlar sonucu çizdiği sınırlanna bağlı kıstınhnışlığı paylaşan insan, çıkış noktası kitabın. Ve kendisini bugününe, geleceğine taşıyan, bilimleri yaratan zekâsının doğal sonucu merakı. Hiçyılmaz da evrende bılinen tek zekâ sahibi varlık olduğu varsayılan insanın bu ayncahğına süreklı bir işlevsellik kazandırabilme güdüsünün peşinde 14 yıllık bir süreçte oluşturmuş Büyük Yapıt'ı. Kitap, yazann bilimsel veriler ve teoriler üzerinde yaptığı aynntıh araştırmalar ve aynı zamanda devamlı aldığı notlann aralara serpiştirilmiş yaşamdan bir öykü desteğiyle ortak kurguda bir toplamı. Kitap ild bölûm şeklinde Yazar, kitapta bir an bilimsel gerçekliklerden, toz K,Atap, yazann bilimsel veriler ve teoriler üzerinde yaptığı aynntıh araştırmalar ve aynı zamanda devamlı aldığı notlann aralara serpiştirilmiş yaşamdan bir öykü desteğiyle ortak kurguda bir toplamı. Hiçyılmaz kitabı, evrende bilinen tek zekâ sahibi varlık olduğu varsayılan insanın, bu ayncahğına sürekli bir işlevsellik kazandırabilme güdüsünün peşinde, 14 yıllık bir süreçte oluşturmuş. bulutlanndan, evrensel oluşumdan bahsederken bir an dünyanın bir köşesinde süregelen yaşamın gerçeği para kazanmaktan, evli bir çiftten bahsediyor. Kitap bu noktada iki bölüm şeklinde devam ediyor. "Düşüncem Idtabın açma De kapama süresi arasında ve sonrasında okuyana bir şeyler verebilmesi. Eğer bu kitapla okuyanın kafasmda bu bilimsel gerçeklikkre karşı bir ilgj, \aroluşa, evTene, biUme vesaire birkaç soru ve biraz ilgi uyandırabikliysem amacıma ulaşnuşun denıektir. Her insan bir kişiükte yoğunlaşnuş bir görevdir. İnsan zekâsını kullannıah ve bir yere varmalıdır. Hep sorgulamışımdır; yaşam var, ölüm var, yaşamla ölüm biriikte var. Bu kadar canlı içinde bir tek biz zekâ sahibiyiz varsaymu var. Mçin? Tesadüfler sonucu olan kimbilir kaç bin yıl sonra yıkıbp gidecek bir pınlüyız befld de." Bilimin özellikle bugün ulaştığı nokta göz önünde bulundurulduğunda bilimsel bir kitabın heyecanlı bir roman gibi okunabıldiğine dikkat çeken Hiçyılmaz, teorik fiziğin, Quantum mekaniği veya genel görecelikle ilgili kitaplann bırçok insanın ilgisini çektığini söylüyor. Kendısinin bu ilgisini ise "kendini çok fazla kaptD-ma" anlamında yorumlamıyor yazar. Aksi takdirde bambaşka, garip, anlamsız, sonu olmayan noktalara varabilmek çok olası ona göre. ' YokMuktan kaçımna yolu Yazar içinde sadece bir zerrecikten ibaret olsa da evrende ifade ettiği anlam, düşünebilen, üretebilen, sorun ve hak sahibi olup bunlan çözümleme ve elde etme yetilerini banndırabilen bir varlık olan insan'm 'yok'luktan bir kaçınma yoluna da işaret ediyor satır aralannda. "tnsanoğlu varoluşu kabuflenirse, beyinsel var oJuşun yanı sıra fiziksel var ohışun da farkına varacak ve yok obnayacağını anlayacaknr. Ve bu noktada Büyük Yapıt'a, büyük yapıtlara ulaşabilecektir. Bu araşürmanın içine girildjğinde öyle bir yere vanhyor ki giderek bilgisiztiğint cehaletini idrak ediyor insan. Bu noktada bir amaç edindiğiniz, tutkuyla peşine takıldıgınız, fiziğinizie, beyninizle, yaşanunızla o amaca yoğunlaşüğınızda öyle bir noktaya genyorsunuz Id sizûı için ölüm gerçeğinin bir anlamı bifc kalmayabiliyor. Ya da sıradan bir insana ifade ettiği anlamı ifade etmemeye başbyor. E%nen, yaşam, insan bambaşka şekiOerde algınabühor. Denişlerin kutsal şeyler adına çik çekmelerL o inanış doğrultusunda beOi bir noktaya, doruğa ulaşabilmeleri, bihm adamlannm bir araşürma uğruna gereğinde her şeyden vazgeçmeleri, bir annenin çocuğuna her şeyini verebilmesi çok anlamh. Feda edebümek güdüsünde saklı o gücün insanı ulaşürdıgı noktada arük amacın, vanhnak istenen noktamn çok fazla bir önemi de kahnıyor. O yola ginükten sonra zaten beffi sonuçlara da ulaşmış oluyorsunuz." Bu anlamda görünenin ardındakine bir yolculuk gerçekleştiren ve sunan yazar "Tann fikrini gehştirdiysekbeUddeo bizim içimizde olan tannsalhktandır'' diye ekliyor. Çizdiğimiz sınırlarda yaşadığımızı, çizdiğimiz bu sınırlann aslında sahip olduğumuz gerçek sınırlann çok altında olduğunu vurgulayarak.... Ve insan denen varlığın önemini olduğu kadar önemsizhğini de ortaya koyarak... Murat Hiçyılmaz'ın, sonraki kitap projesi günümüzde gelen bir peygamberin ve ona inen kitabın öyküsü üzerine olacak. (Piramid Film Prodüksiyon Yapımcıhk ve Yayıncılık: 258 84 82) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Rengini Belli Etmenin Bedeli... Bundan üç yıl önce, 1999 Şubat'ında bugün- lerde, "Aydının Rengi Üzerine Birkaç Kelâm" baş/fklı bir e-posta mesajı almıştım. Mesajda şu satırlar vardı (mesajın bir bölümü özel nitelikte olduğundan, çıkarılmıştır): "Merhaba Sevgili Dostum, Bugünkü kışkırtıcı yazınız üzerine, size uzun zamandır yazmak istemiş olduğumu düşün- düm. Sizin kitaplannızınyakın takipçisisayılınm. Kü- tüphanemde iki üçü imzalı, diğeheri de (şiiıieri- niz dahil) niteliksiz adamı ve yayınlanacaklan bekliyor. Ben 47'lilerdenim. 68 kuşağının özelliklerini, o zamanlar Türkiye'de kadın mimar olmaya a- day, hâlâ da inatla aynı mesleği sürdürmeye (nedendir bilmiyorvm, bugünlerde kafam iyice kanşık) çalışıyorum. Hani siz bir yazınızda bıra- kacağım demiştiniz ya, tam beni anlatıyor de- miştim. İşte öyle, bugünkü yazınız beni kışkırt- tı. Konuya devam etmelisiniz. Bir toplumda na- sıl? Nasıl? Rengimizi belirtmemizin bedelinin yalnızlıklar olduğunu belirtmelisiniz. Nasıl? Bugün sabah, karşıyageçerken birkö- peğe çarpan adamınyere düşen plakasını, için- dekilehn mafyadan olmadığını varsayarakpoli- se verme cesaretini nasıl bulacağını anlatınız. Aynı durumda ben olabllirdim. Siz olabilirdiniz. Nasıl renk? "özgün ürün alma amacıyla bil- gi" Nasıl? Nasılürün vereceğiz?Anlatınız. Ken- dimi aydın sayanm. Çevremde S.H. dahil, ay- dınlarla evlerde toplanır, birbirimize dert yana- nz. Nasıl? Anlatınız. Geçenlerde yine konuşuyorduk, üretimi ol- mayan bir memlekette biz niye proje çiziyor, ki- tap yazıyor, tıyatro öğretiyor, resim yapıyoruz? Niye? Bu ne saçmalık. Anlatınız dostum. Kimlik kompozisyonumuzun rengi ne işe ya- nyor? Lütfen beniyanlış anlamayın. Kızgınlığım ay- nı sizin 'Niteliksiz Adam' yazınızdaki kızgınlık. Çok haklıyız. Artık niteliksizkadın olmanın rahatlığını yaşa- mak istiyorum. Yoruldum. Bırakıyorum. Renk- siz olmak daha rahat belki. Sizden cevap gelirse sevinihm. Hoşç akalın. Sevgiyle kalın. N.6." Yanıt vermiştim. Ama okuyabildi mi, bunu hâ- lâ bilmiyorum. Çünkü bu mesajdan çok kısa son- ra o aziz ve ne yazık ki tanışamadığım dostun ıntihar ettiği haberini aldım. Kimliklerin, renkli olduklan ölçüde yalnızlığa sürgün edildikleri bir ortam. Nitelikli olmanın güçlüğü karşısında, nrtelik- sizliğin gittikçe daha baştan çıkancı olması, Rengini açıkça, dürüstçe belli etmenin, yaşa- dığının ahlakını savunma yürekliliğinin bedelinin yalnızlıklarta, dışlanmalaria, en temiz ilişkilere ve duygulara çamur atılmasıyla ödendiği, buna kar- şılık renksizliğin, hep olduğundan farklı yüzleri sergilemenin, sevgilere, dostluklara ihanetlerin ödüllendirildiği biraydınlaıf), sanatçılar(!) ve sa- natçı adaylan(!) ortamı. "... üretimi olmayan bir memlekette biz niye proje çiziyor, kitap yazıyor, tiyatro öğretiyor, re- sim yapıyoruz? Niye? Bu ne saçmalık..." Evet, çizilen projelerin çoğunlukla hiçbir şeyi kurtarmadığı, yazılan kitaplann doğru dürüst okunmadığı, sahnelerden, tuvallerden yansıyan hemen hiçbir şeyin yankılanmadığı, kendi ahlak- lannı üretme yürekliliğini gösterenlerin çok azın- lıkta kaldıklan ve hep mahkûm edildikleri bir or- tamda, gerçekten de: Bu, ne saçmalık! Karamsarlık mı sayılmalı bu yazı? Hayır. Acımasız bir gerçekçilik sayılmalı. Çünkü rengimizi belli etmemizden, nitelikleri- mizden ötürü bizi asla bağışfamayanlarla en et- kin biçimde savaşabilmenin yolu, ancak böyle bir acımasız gerçekçilikten, her şeyi doğru gö- rebilmekten geçebilir! e-posta: ahmetcemal(âsuperonline.com acem20(3 hotmail.com BUGÜN • BEKSAV'da saat 15.00'te Samira Makhmalbaf ın 'Karatahta', saat 17.00'de Mohsen Makhmalbaf ın 'BisUdetçi' ve saat 19 OO'da Bahman Ghobadi nın 'Sarhoş Adar Zamanı' adlı fılmleri. (0 216 349 91 55) • AKM StNEMASI'nda saat 15.30 ve 19.00'da SerdarAkar ın 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar' adlı fılmi. (0 212 251 56 00) • BtLGİ L'NtVTRSrTESİ KUŞTEPE KAMPUSU'nda saat 19.30'da John Stephenson'un 'Animal Farm' adlı fılmi. (0 212 293 50 10)_ • K4DIRGA KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 11.00 de Tatil Haftası Çocuk Sinema Günleri kapsamında '101 Dabnaçyah' adlı film. (0 212 517 34 99) M CRR KONSER SALONU'nda saat 19.30'da Istanbul Büyükşehu* Belediyea Kent Orkestrası konseri. Şef: Kamil Coşkun. (0 212 232 98 30) • tFSAK'ta saat 19.30 ve 20.15'te Pmar Kaya'dan 'Makro StiD-Life' adlı saydam gösterisi. (0 212 292 18 07) • BORUSAN KÜLTÜR ve SANAT MERKEZt'nde saat 19.00'da Alper Mand'dan söyleşi: 'Modern Müziğin Başkalan - Conlon Nancorrow' (0 212 292 06 55) • ANKARA OPERA BtNASI'nda saat 20 OO'de Modern Dans Topluluğu ndan 'mdt(et)akdeniz' adlı gösteri. (0 312 342 22 10) • BABYLON'da saat 21,30'da 'Sevgflfler Günü' partisi. DJ: Haklun Dostoğlu (0 212 292 73 68) M TZT KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 18.OO'de dia göstensi ve söyleşi: 'tstanbul Vesika-Lık - btanbul'un Hazineleri'. Konuşmacı: Haluk Dursun. Dia Gösterisi: tzzet Keribar. (0 212 317 77 48)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle