Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•JB8 ARALIK 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
^Ipcactapotse'DrıUa
- yama" tendcakntş...
PttstebmdHer,
0.21Z512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9posta: derazsom@cumhunyetcom.tr
- Tayyip, Siirtli şeyhlere
güveniyormuş...
"Kalkanını buldu!"
Tele dersAntatya'daki
Akdeniz
Üniversitesi
Hukuk
Fakültesi'nde
yeterli öğretim üyesi
olmadığı için bazı
dersleri Izmir'deki
Hukuk Fakültesi
öğretim üyeleri
veriyor... Ne var bunda
diyeceksiniz... Şu var;
dersi telefonla
veriyoıiar! Telefon
anıftaki hoparlöre
bağlanıyor; öğretim
üyesi Izmir'den
konuşuyor... Yalnız,
hoparlör sınıfta yankı
yapıyormuş; öğrenciler
kulaklık sistemi istiyor!
TÜPk
muamelesi
Birdevlet
hastanesinde muayene
olan vatandaş,
başhekime çıkarak
isyan etmiş:
- Bize neden Türk
muamelesi
yapıyorsunuz?
Başhekim, şaşırmış:
- Siz ne demek
istiyorsunuz?
Vatandaş:
- Film çekilecek ya,
demiş, tarih için tarih
verildi!
Can Ozan
A
vrupa Birliği, üyelik görüşmelerine başla-
mak için Türkiye'ye vereceği tarihi 1 Tem-
muz 2005'e bırakıyor... 2005'ten sonrası ise
biraz kanşık... Türkiye'nin Avrupa Birliğı'ne
üyeliği en iyi olasılıkla 2015 yılından sonrasına kalı-
yor... Gerçek şu ki, 2015'ten sonrası da zor...
Kapısında o kadar beklenilen Avrupa Birliği, Türki-
ye'ye kapılan yüzüne çarpmadan kapatma yoluna gi-
diyor.
2015'ten sonrası niye zor? Çünkü 10 yıl sonrası-
nın Avrupa'sı, bugünkünden çokfarklı olacak... Tür-
kiye, 15 ülke ile sürdürdüğü pazaıiığını 25 ülke ile yap-
mak zorunda kalacak.
Kopenhag Zirvesi'nde Avrupa Birliğı'ne 1 Mayıs
2004'ten geçerli olmak üzere 10 yeni üye alınacak...
Türkiye, 1 Temmuz 2005'te, Avrupa Birliği'nin hu-
zuruna çıktığında aralarında Kıbnslı Rumlar da dahil
olmak üzere, IstanbuPun herhangi bir ilçesi boyun-
da devletlerle muhatap olacak...
Asıl mesele
Bu arada Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'ye müza-
kere tarihi için tarih verileceği de kesin değil...
Hıristiyan demokratlar, tarih için tarih verilmesini bi-
le istemiyoıiar; Türkiye'nin üye değil "özel ortak" ya-
pılmasını planlıyorlar.
Kimileri Avrupa'da esen rüzgarı Osmanlı'nın son
yıllanndaki havaya benzetiliyor...
Ortada, nasıl çözüleceği pek bilinmeyen bir Türk
meselesi" dolaşıyor...
Aslında biliniyor da, zamana yaymaya çalışıyor-
lar... Herkesin hesabı eli kolu bağlanarak iyice köşe-
ye sıkıştınlmış bir Türkiye.
Kopenhag Zirvesi'ne kadar "siyasi kriterier" dedi-
ler... Daha bunun ekonomık kriterleri var... Ama şu sı-
ra krıterieri fazla bahane eden yok... Uyulmayan kri-
terler konusunda somut bir eleştiri getirilmiyor... Is-
tedikleri birtakım yasalar çıktığı halde "yasalann uy-
gulanmasını görelim" diyerek komik bahanelere sı-
ğınıyorlar ve sonra "2005'te gel" diye kestirip atıyor-
lar...2005'egelindiğindehıçkuşkunuzolmasın,bam-
başka kriterlere uyulması istenecek... Yeni kriterler
için "N'apalım koşullar değişti" denilecek...
Türkiye'ye tarihin tarihini vererek Avrupa Birli-
ği'nden uzak tutmaya çalışan iki ülke Almanya ve
Fransa...
Görünürde iki büyük dost!
Ama güvendiğimiz dağlara kar yağmış!
Yunanistan ise Türkiye için çırpınıyor; bir an önce
görüşmelere başlanmasını istiyor...
Hangı dağda kurt öldü?
Avrupa'nın derdi Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne almak
değil... Tarihin tarihini vermek değil... Avrupa'nın der-
di tarihten gelen "Türk meselesi"ni çözmek...
Türkiye'yi çözmek!
Yüksek YerilimHatta
erdincutkuıa yahoo.com
IMF'ci AKP'nın ekonomide VÎZYONu yok.
Onlar reVlZYONcu!
Şeker Bayramı nasıl Ramazan oldu
Kimılennin "Şeker Bayramı"
kimilerinin "Ramazan Bayramı"
dediği bir bayram daha geride kaldı.
Kendimizi bildik bileli "Şeker
Bayramı" dediğimiz bayramın nasıl
olup da "ramazan bayramı"na
dönüştüğünü merak ettiniz mi?
Ahmet Arpad dostumuz, Şeker
Bayramı'nı Ramazan Bayramı
yapmanın, şu bizim meşhur
"beşibiryerde"lerin bir marifeti
olduğunu bulmuş. 12 Eylül
darbecileri, 17 Mart 1981 'de
çıkarttıkları 2429 sayılı yasa
ile Şeker Bayramı'nın adını
resmen ve alenen ramazan
bayramına çevirmışler...
Anımsayacaksınız, aynı emır yani
yasayla 27 Mayıs özgürlük Bayramı
rafa kaldırılmıştı...
llginçtir... Kenan Evren ve
arkadaşlan 23 Nisan'ı da resmi tatil
olmaktan çıkarmışlar. 23 Nisan'ı
sadece ana ve ılkokullar ile törenlere
katılan kurumlar için tatil ilan
etmişler.
A I H I Ankara'dan Esat Akıncı, "Ünlü sözdür; bana arkadaşını söyle sana
" D i l kim olduğunu söyleyeyim. Bu sözün ışığında, çıçeği burnunda
hükümetimize şöyle bir baktık. Sonra da 'bana bakanlarının adını söyle
sana hükümetinin ne olduğunu söyleyeyim' sözünü ürettik" diyor:
ABDullah Gül. ABDüllatif Şener. ABDülkadir Aksu.
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCt
Datça'da 'Can Kitaphğı'...
Geçen ağustos ayındaki
"Can ŞenBği''nin bence en
önemli etkinliği "Can Yûcel
KftaphğTnın açıhşıydı...
Datça Belediye Başkanı
Erol Karakûlhıkçu'nun,
1999'un Ağustosu'nda yitirdi-
ğimiz bu Datça âşığı "hemşe-
risine" adayarak bir hafta sü-
reyle (23-28.08.2002) düzen-
lediği "Datça-Knidos 7. Kûl-
tür ve Sanat EÜdnlikkri"ne
katılanlar. Yöcel ailesinin Es-
Id Datça mahallesindeki evle-
rinin bahçesinde yaptırdıklan
*tek odahk" kitaphk binasını
da ilk ziyaret edenler oldular...
O gün öylesine bir "izdi-
ham" yaşandı ki, akıllı birisi
bınanın ahşap asma katına çı-
şidikkatetmişti?...
Ne var ki benim asıl merak
ettiğim, mimar Ersen Gür-
sel'in, böylesine küçük bir me-
kânda, "kocaman bir Can Ba-
ba dünyasınT nasıl tasarlaya-
bildiğiydi...
'Sahibine yakışan...'
Gazetelerdeki Can Şenliği
yazılannda işte bunun da yanı-
tını göremeyince, "işbaşadüş-
tû" diyerek Ersen Gürsel'i ara-
mıştım... Yanıtını aynen akta-
nyorum:
"Kendi evinin bahçesinde,
sırtını komşusunun duvanna
güvenle yaslamış, kaktüslerin
ve ağaçlann gölgesine çömele-
rek dinfcniyor gibL."
Tamamı 30 m2'lik tek katlı
kitaplığın, tıpkı eski Datça ev-
leri gibi "sahibine yaJaşan" a-
ma alçakgönüllü, çocuksu ve
temiz yüzlü olması gerekti-
~Dadya"daki Can Yücel SokağTndan göriinüş» (Ersen Gürsel)
kcill lııcıulvciLi kiiluııııil^ 01-
masaydı, açılış gününün tela-
şına bir de "çökme gerinmi"
eklenebilirdi...
'Ruhsath' bir armağan...
Can Şenliği'nin hemen tüm
aynntılan, konuk gazeteci ve
yazarlann izleyen günlerdeki
köşelerinde yer aldıysa da "ki-
taphktan" nedense hemen hiç
söz edilmedi... Ya da şöyle bir
değinilip geçildi...
Oysa bu alçakgönüllü "anı
ve düşünce binası", Yücel-
ler'in gerçek bir özveriyle ve
azımsanmayacak bir maddi
yükü göğüslemeleri sonucun-
da yaratılmıştı...
Yanı sıra, çok da kolay sayıl-
mayacak yasal formalitelerin
ve teknik koşullann eksiksiz
yerine getirilmesiyle; üstelik
imar kısıtlaması bulunan
"SİT" içerisindekı küçük bir
bahçede; uygarlık bilincinin
ürünü olarak "kaçak" inşa
edilmeyen ve "projeB-ruhsat-
V yapı kimliğiyle, Datçalıla-
ra ve tüm şiir-yazın dünyamı-
za armağan edilmişti...
Binanın yan duvanndaki bir
cam plakette, böylesi bir ar-
mağanın gerçekleşmesinde
katkı ve desteği bulunan her-
kese isim isim teşekkür eden
Yücel ailesinin, inşaatta çalı-
şan işçi ve ustalan da aynı pla-
kette kucaklamalanndaki "ve-
falı sokuluğa" bilmem kaç ki-
guu dc v uigul<İV<ill LlSC11 Glli-
sel şöyle devam etmişti:
"Can Yücel'in şiir, kitap, anı
ve ete avuca sığmazyaşam dün-
yasnu böylesi alçakgönüllü sı-
nııiara sığdmnaktaki dayana-
ğun da yine şnrieri okiu™"
Işte bu şiirler arasında mi-
manmızı en çok etkileyen de
aynı zamanda en sevdiği şu di-
zeleri olmuş:
"Ne kadar yalansız yaşar-
sak,
O kadar iyL."
Datça'daki Can Baba Kitap-
hğı da öyle... Yalansız, dolan-
sız bir yahnlıktaki işlevsel mi-
marisiyle, yine yalansız dolan-
sız şiirleri, kitaplan ve belge-
leri komşusunun duvanna yas-
lanıp dinlenerek "hepimiz
için'' saklıyor.
Yolunu düşürüp de bu anılar
mekânını ziyaret edenler ise
Güler Yücel'in masada duran
"ŞiirMnr" kitabını açtıklann-
da, binayla birlikte penceresi-
nin de neden öyle küçük oldu-
ğunu 19. sayfadaki resimden
şöyle okuyorlar:
"Bu dar çerçeveden düırva-
> a bakma bi âlem,
Tam tamına bir devr-i
âlem_"
Evet... Can Kitaphğı yolu-
nuzu gözlüyor... Datça 'yla bir-
likte...
Oekincia cumhuriyet.com.tr.
ÇlZGtLÎK
!ill|ll!ljll!l|l!ll|llll((illlll!
KÂMtL
|llli[llll|lllf|l
4 5
MASARACI
i
i
ll(l|lll(|lllllll!l[lllljllll|l'll'tlll|l!i||lll!|lllllllll|ll|[jllll|llll|illl|lll(|ll!l|llll
7 8 9 10 11 12 13 14 15 I
—
llll|!li:j[!l'|l!llp!l[ll[!ll|î|[:li|i|[
S 17 18 19 20
T T T l
"
l
"
HARBt SEMİHPOROY semihporoy@yahoo.com
TARİHTE BUGÜIV MÜMTAZARIKAN 8Arahk
FAUOANÛ SAVASIL FAUOAHD'A 6İTH4BK LBSOe *M-
ZlgLAHAN AiMAH £4 Mf SSMİ-
LBKJ, $/L! MIV VAUH81S/O l '
VMANtNDA SÖ&JUjyOB...
DENİZİ SEVENLERE İI GfNC ÖYKÜLF.R, TtKNİK KONULAR.
ARAUK 2002 224
DENİZDE YALNIZ YAŞAYAN BAYANLAR
KISMETİN
ADRIYATÎK GEZİSI
DİZEL MOTORLARDA
SEGMAN AŞINNIASI
MANEVRA PERVANELERINÜEKİ GELİŞMELER
Demirciier Sitesi, 8 Codde, Nc 71 Zeytinburnu- STANBUL
Tel: (02)2) 664 16 94 - 510 28 71 Faks (0212) 558 67 85
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 2002-509 Karar No:
2002/919
Istanbul Eminönü, Kalenderhane Ma-
hallesı, Cılt: 13, Hane: 316'da nüftısa ka-
yıtlı Ahmet Kemal, Asiye Leman oğlu
1330 doğumlu, Bedialeman Kösemihal'in
4721 s. TMK 405. maddesi gereğince ve-
sayet altına alınarak kendisine kardeşi Yu-
suf Adnan Vannca'nın vasi tayin edilme-
sine karar verilmiştir. İlan olunur.
05.11.2002 Basm: 81228
ÜRGÜP ASLİYE HUKUK HÂKİMIİĞİ'NDEN
DosyaNo: 2001/284
Nevşehir ili, Orgüp ilçesi, Ulaşlı Kö>TJ'nden Ömer oğlu 1933 d.lu Abdi Kebapçı vekili Av. Yusuf Akbaş tarafından Ürgüp Belediye Baş-
kanlığı ve Maliye Hazinesı aleyhine mahkememize açılan tescil davasının yapılan duruşmasında verilen ara karan gereğınce, Ürgüp ilçesi
(karayazı) Içmeceler raevkiinde kaın kadastro hanci bırakilan etrafi taşlık ve dere olan 3725.578, 25256 456, 11575.689 \e 7
111.409 m2 mik-
tanndaki 4 parça taşınmaz davacı adına tescılıni talep ettiğinden, Mezİcur bu gaynmenkülde bir hak iddia edenler \arsa kanuni müddet olan 3
ay içerisinde Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2001 '284 e sayılı tescil dosyasına müracaatlan ilan olunur. Basın: 80693
UŞAK 2. ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN
Esas No: 2002/530
Davacı Axa O>ak Sıgorta AŞ vekili tarafından davalılar Alparslan Akarca ve Yaşar Kozlak aleyhine açılan rücuen alacak (tazminat) davası-
nın yapılan yargılaması sırasında tüm aramalara rağmen davalı Yaşar Kozlak bulunamadığından adına dava dılekçesı tebliğı gerekmekle dava-
lı Yaşar Kozlak'a duruşma günü olan 23.1.2003 günü saat 9.00"da Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesı duruşma salonunda bizzat hazır bulun-
ması veya kendisini bir vekılle temsil ettırmesi, gelmediği \eya kendisini bir vekille temsil ettırmediği takdırde yargılamanın yokluğunda >TQ-
rütülüp bitırıleceği hususunun davalı Yaşar Kozlak'a meşruhatlı davetiye tebliğı yerine kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur.
Basın: 81195
GÖLBAŞI-ADIYAMAN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN -
DosyaNo: 200058
Davacı Orman lşletme Şeflığı tarafından davalılar Mustafa Yaşar ve arkadaşlan aleyhine açtığı Gölbaşı ilçesi, Çelik Köyü, 109 ada, 121
parsel sayılı taşınmazın tespıtıne ıtiraz da\asında tüm aramalanna rağmen adresi tespıt edilemeyen davalılar AJi Yaşar, Yeter Yaşar, Bektaş Ya-
şar ve Süleyman Yaşar'a duruşma gününün ilanen tebliğine karar venlmiştir.
Gölbaşı ilçesi, Çelik Köyü, 109 ada, 121 parsel sayılı taşınmazın tespitine itiraz davasının durusması 02.04.2003 günü saat 09.00'a talik
edılmiş olup. davalılar Ali Yaşar, Yeter Yaşar, Bektaş Yaşar, Süleyman Yaşar'a ve ılgılilere ılanen tebliğ olunur. Basın: 80197
PANO
İÇİNOE, eÜÇLÛ ALMAN OONANAMSMIN AÇIK
ve AAtsmAtAN/M&osee'r/ $
PU. ONLMSMim/UCA eN6£U£MeÜVDİL£R. SÜ.
f'UC Ç4£-
ÛM/'r 8U&NUNU PÖNÜf* /NGJÜ2İ£HİN İKM4L
VAf>TTKLAgt fHLMLANP AOAURtNt ALMAK İS7E-
YİHCE, ALMAN AMI&tU &&* H»V SPS£, YV1-
eİÜZ S£MİL££/YL£ &U&lAŞn HE YEMİU» /.
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Sahi, Ne Olacak
Bu Siirt Seçimleri?
Haberi mutlaka siz de okumuşsunuzdur... 1997
yılında Istanbul Terörle Mücadele Şubesi'nde 15
kişiye "işkenceyaptıklan" savıyla yargılanan 9 po-
lisin davası sonuçlandı. Istanbul 7. Ağır Ceza Mah-
kemesi polıslerden 5'ine beraat, 4'üne de 11 ay
20'şer gün hapis cezası verdi. Fakat suçlu görü-
len polisler cezaevine konmayacaklar. Çünkü
mahkeme, onlann bu suçu bir daha işlemeyecek-
lerine kanaat getinp cezalarını erteledi.
Hasan Basri Aydın da 3.5 yıllık cezasını çek-
mek üzere aynı günlerde cezaevine kondu. Kalp
hastası, bir ayağı felçli, 75 yaşındaki emekli öğret-
menin suçu büyük. Yalnızcatelevizyon haberlerin-
de gördüğü ve hiç tanımadığı ölüm orucundaki i-
ki gencin durumlanna üzülüp, tedavi edilmeleri
için dönemın Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e
bir mektup yazmış. Okuduğum gazete haberleri-
ne göre, "Devlet güçleri başlarını kumdan çıkanp
gerçeği görsün. Hukuk devletiysek böyle uygu-
lamalar olmaz. Değilsek bilip ona göre davrana-
lım..." demiş. Başka da neler dediyse, "cumhur-
başkanına, hükümete, TBMM'yehakaretten"da-
va açılmış hakkında. Şimdi Metris Cezaevi'nde
yatıyor.
Mahkeme, onun bu suçu bir daha işlemeyece-
ğine kanaat getirmediğinden ertelememiş ceza-
sını. O da bir işkenceci olsa, yargıçlar belki daha
farklı yaklaşabilecekler olaya... Fakat suç aracı
mektup olunca iş değişiyor. Çünkü bir suçlunun
aynı "mea/"de başka mektuplar yazıp yazmaya-
cağını kestirmek gerçekten kolay değil...
Suudi Arabistan'da olsa, belki de o mektubu
yazanın elini keserlerdi Hasan Basri Aydın'ın... Al-
lah'tan hukukun üstünlüğünün genel kabul gördü-
ğü çağdaş, demokratik bir ülkede yaşıyor da üç
buçuk yılla kurtulmuş... Eli, cezaevinden çıktıktan
sonra da kalem tutabilecek yani...
• • •
Hukukçu olmayanlar için anlaşılması gerçekten
çok zor bir bilim dalı hukuk... Hele bizim hukuku-
muzu anlamak çok daha zor... Çevreme şöyle bir
bakıyorum, tanıdığım, bildiğim ne kadar hukukçu
varsa, -mahkûm olup olmamaları önemli değil- en
az bir kez içeri düşmüşler... llhan Selçuk, Ali Sir-
men, Uğur Mumcu, Atilla Coşkun, Erdal Öz,
Demir Özlü, Uğur Alacakaptan, Orhan Apay-
dın, Mümtaz Soysal ve daha niceleri... Ellerinde-
ki diplomaları birçoğunu kurtaramamış Türk hu-
kukunun, yüce Türk adaletinin elinden... Hasan
Basri Aydın nasıl kurtulsun?
Tanıdığım Ingilizlere, Fransızlara, Italyanlara, Al-
manlara, Ispanyollara sordum, "Adaletten söz
ederken siz de önüne sıfatlar takar mısınız?" di-
ye, "Hayır" dediler. Adalet, onlardayalnızca "ada-
let" olarak geçermiş... Bizim ise "adalet"ten söz
ederken, "yüce Türkadaleti" üememae nedense
pekşaştılar. Italyan kendini tutamadı, "Adalet yü-
ce olunca karariardaha mı adij oluyor?" diye sor-
du alay eder gibi... Tilki gibi kurnaz oluyor bu gâ-
vurlar... Hiç üşenmeyip, mahkemelerimizin Avru-
pa Insan Haklan Mahkemesi'netoslayan kararia-
nnın çetelesini tutuyoriar. "En iyisisusmak..."de-
yipsustum.Bizüe"hukuk", "mahkeme", "adalet"
sözcükleri her geçtiğinde araya mutlaka bir de
"Bağımsız Türk mahkemelerinin kararlanna say-
gımız sonsuzdur!" cümlesini sıkıştırdığımızı söy-
lemedim. Kendi gerçeğimiz kendimize kalsın, di-
ye düşündüm.
Çarşamba günü de yazdım bu köşede. Huku-
kun üstünlüğüne inanmak rahatlatıyor insanı. Siz
de "Yüce Türk adaleti..." deyin, "Bağımsız Türk
mahkemelerinin kararlanna saygım sonsuzdur..."
deyin, hukukun üstünlüğüne inanın, rahatlayın.
Hem başka ışimiz kalmamış gibi birde mahkeme
kararlannı mı tartışacağız burada... Cezalan erte-
lenen işkenceciler de, Metris'te yatan emekli öğ-
retmen de nasıl otea unutulurlar bir süre sonra...
Siz kendi işinize bakın...
Sahi, ne olacak bu Siirt seçimleri?
e-posta: dkavukcuoglu « superonline.com
Faks: 0212 - 234 68 73
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLOANSAĞA:
U Mnhilya
1 2 3 4 5 6 7 8
kasası... Eski
dilde kucak.
2/ Hammad-
deyi işleyip
mal üretme...
Bir zekâ oyu-
nu. 3/ Bir no-
ta... Başkala-
nnın sırtın-
dan geçinen
kimse. 4/Yan-
kı... Kabul ettirmek
amacıyla öne sürü-
len görüş. 5/ Gürcis-
tan'da soylu kabul
edilen kimselere ve-
rilen ad. 6/ Buğday,
nohut gibi taneleri
şekerle kaynatılarak
yapılan tatlı... Baya-
ğı, sıradan. 7/Büyük
tencere... "Sözün —
ile düşürgil" (Yunus Emre). 8/ Düşüncesizce her
işe atılan... Gemilerde, küçük yaşta tayfa yamağı.
9/ Yapraklan salata gibi yenen kokulu bir biüa...
"Nazik —": AzizNesin'in öykü kitabı.
YUKARTOANAŞAĞIYA: '
1/ Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta
kullanılan ruvalet aracı... Hattatlann kâğıt cilala-
makta kullandıklan bileşim. 2/ Malezya halkına
özgü bir tür öldürücü delilik... Franz Kafkanın
bir romanı. 3/Güney Afrika Cumhuriyeti' nin pla-
ka işareti... Anadolu'nun kimi yörelerinde içki-
li, çalgılı ve kadınlı eğelencelere verilen ad 4/
Kanşık renkli... îri taneli bezelye. 5/Büyük so-
pa. 6/Bir ilimiz... Gözleri görmeyen. 7/Fınnda
iyice pişirilerek kurutulanpeksimet... Vilayet. 8/
Çıkar yol, çare... MussoKni'nin unvanı. 9/Hay-
dut... Halk dilinde kırmızı pul bibere verilen ad.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1
P
A
L
A
M
U
T
|
K
2
A
L
A
D
A
|
T
A
3
L
A
T
A
•U
M
U
Ri
4
A
D
A
|
A
R
A
B
A
5
M
A
|
A
R
|
K
A
K
6
U
U
Rl
|
T
T
|
u
7
T
•M
A
K
T
•E
L
8
•T
U
B
A
|
E
T
A
9
K
A
R
A
K
U
L
A
K