19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•JB8 ARALIK 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 ^Ipcactapotse'DrıUa - yama" tendcakntş... PttstebmdHer, 0.21Z512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9posta: [email protected] - Tayyip, Siirtli şeyhlere güveniyormuş... "Kalkanını buldu!" Tele dersAntatya'daki Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde yeterli öğretim üyesi olmadığı için bazı dersleri Izmir'deki Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri veriyor... Ne var bunda diyeceksiniz... Şu var; dersi telefonla veriyoıiar! Telefon anıftaki hoparlöre bağlanıyor; öğretim üyesi Izmir'den konuşuyor... Yalnız, hoparlör sınıfta yankı yapıyormuş; öğrenciler kulaklık sistemi istiyor! TÜPk muamelesi Birdevlet hastanesinde muayene olan vatandaş, başhekime çıkarak isyan etmiş: - Bize neden Türk muamelesi yapıyorsunuz? Başhekim, şaşırmış: - Siz ne demek istiyorsunuz? Vatandaş: - Film çekilecek ya, demiş, tarih için tarih verildi! Can Ozan A vrupa Birliği, üyelik görüşmelerine başla- mak için Türkiye'ye vereceği tarihi 1 Tem- muz 2005'e bırakıyor... 2005'ten sonrası ise biraz kanşık... Türkiye'nin Avrupa Birliğı'ne üyeliği en iyi olasılıkla 2015 yılından sonrasına kalı- yor... Gerçek şu ki, 2015'ten sonrası da zor... Kapısında o kadar beklenilen Avrupa Birliği, Türki- ye'ye kapılan yüzüne çarpmadan kapatma yoluna gi- diyor. 2015'ten sonrası niye zor? Çünkü 10 yıl sonrası- nın Avrupa'sı, bugünkünden çokfarklı olacak... Tür- kiye, 15 ülke ile sürdürdüğü pazaıiığını 25 ülke ile yap- mak zorunda kalacak. Kopenhag Zirvesi'nde Avrupa Birliğı'ne 1 Mayıs 2004'ten geçerli olmak üzere 10 yeni üye alınacak... Türkiye, 1 Temmuz 2005'te, Avrupa Birliği'nin hu- zuruna çıktığında aralarında Kıbnslı Rumlar da dahil olmak üzere, IstanbuPun herhangi bir ilçesi boyun- da devletlerle muhatap olacak... Asıl mesele Bu arada Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'ye müza- kere tarihi için tarih verileceği de kesin değil... Hıristiyan demokratlar, tarih için tarih verilmesini bi- le istemiyoıiar; Türkiye'nin üye değil "özel ortak" ya- pılmasını planlıyorlar. Kimileri Avrupa'da esen rüzgarı Osmanlı'nın son yıllanndaki havaya benzetiliyor... Ortada, nasıl çözüleceği pek bilinmeyen bir Türk meselesi" dolaşıyor... Aslında biliniyor da, zamana yaymaya çalışıyor- lar... Herkesin hesabı eli kolu bağlanarak iyice köşe- ye sıkıştınlmış bir Türkiye. Kopenhag Zirvesi'ne kadar "siyasi kriterier" dedi- ler... Daha bunun ekonomık kriterleri var... Ama şu sı- ra krıterieri fazla bahane eden yok... Uyulmayan kri- terler konusunda somut bir eleştiri getirilmiyor... Is- tedikleri birtakım yasalar çıktığı halde "yasalann uy- gulanmasını görelim" diyerek komik bahanelere sı- ğınıyorlar ve sonra "2005'te gel" diye kestirip atıyor- lar...2005'egelindiğindehıçkuşkunuzolmasın,bam- başka kriterlere uyulması istenecek... Yeni kriterler için "N'apalım koşullar değişti" denilecek... Türkiye'ye tarihin tarihini vererek Avrupa Birli- ği'nden uzak tutmaya çalışan iki ülke Almanya ve Fransa... Görünürde iki büyük dost! Ama güvendiğimiz dağlara kar yağmış! Yunanistan ise Türkiye için çırpınıyor; bir an önce görüşmelere başlanmasını istiyor... Hangı dağda kurt öldü? Avrupa'nın derdi Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne almak değil... Tarihin tarihini vermek değil... Avrupa'nın der- di tarihten gelen "Türk meselesi"ni çözmek... Türkiye'yi çözmek! Yüksek YerilimHatta erdincutkuıa yahoo.com IMF'ci AKP'nın ekonomide VÎZYONu yok. Onlar reVlZYONcu! Şeker Bayramı nasıl Ramazan oldu Kimılennin "Şeker Bayramı" kimilerinin "Ramazan Bayramı" dediği bir bayram daha geride kaldı. Kendimizi bildik bileli "Şeker Bayramı" dediğimiz bayramın nasıl olup da "ramazan bayramı"na dönüştüğünü merak ettiniz mi? Ahmet Arpad dostumuz, Şeker Bayramı'nı Ramazan Bayramı yapmanın, şu bizim meşhur "beşibiryerde"lerin bir marifeti olduğunu bulmuş. 12 Eylül darbecileri, 17 Mart 1981 'de çıkarttıkları 2429 sayılı yasa ile Şeker Bayramı'nın adını resmen ve alenen ramazan bayramına çevirmışler... Anımsayacaksınız, aynı emır yani yasayla 27 Mayıs özgürlük Bayramı rafa kaldırılmıştı... llginçtir... Kenan Evren ve arkadaşlan 23 Nisan'ı da resmi tatil olmaktan çıkarmışlar. 23 Nisan'ı sadece ana ve ılkokullar ile törenlere katılan kurumlar için tatil ilan etmişler. A I H I Ankara'dan Esat Akıncı, "Ünlü sözdür; bana arkadaşını söyle sana " D i l kim olduğunu söyleyeyim. Bu sözün ışığında, çıçeği burnunda hükümetimize şöyle bir baktık. Sonra da 'bana bakanlarının adını söyle sana hükümetinin ne olduğunu söyleyeyim' sözünü ürettik" diyor: ABDullah Gül. ABDüllatif Şener. ABDülkadir Aksu. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Datça'da 'Can Kitaphğı'... Geçen ağustos ayındaki "Can ŞenBği''nin bence en önemli etkinliği "Can Yûcel KftaphğTnın açıhşıydı... Datça Belediye Başkanı Erol Karakûlhıkçu'nun, 1999'un Ağustosu'nda yitirdi- ğimiz bu Datça âşığı "hemşe- risine" adayarak bir hafta sü- reyle (23-28.08.2002) düzen- lediği "Datça-Knidos 7. Kûl- tür ve Sanat EÜdnlikkri"ne katılanlar. Yöcel ailesinin Es- Id Datça mahallesindeki evle- rinin bahçesinde yaptırdıklan *tek odahk" kitaphk binasını da ilk ziyaret edenler oldular... O gün öylesine bir "izdi- ham" yaşandı ki, akıllı birisi bınanın ahşap asma katına çı- şidikkatetmişti?... Ne var ki benim asıl merak ettiğim, mimar Ersen Gür- sel'in, böylesine küçük bir me- kânda, "kocaman bir Can Ba- ba dünyasınT nasıl tasarlaya- bildiğiydi... 'Sahibine yakışan...' Gazetelerdeki Can Şenliği yazılannda işte bunun da yanı- tını göremeyince, "işbaşadüş- tû" diyerek Ersen Gürsel'i ara- mıştım... Yanıtını aynen akta- nyorum: "Kendi evinin bahçesinde, sırtını komşusunun duvanna güvenle yaslamış, kaktüslerin ve ağaçlann gölgesine çömele- rek dinfcniyor gibL." Tamamı 30 m2'lik tek katlı kitaplığın, tıpkı eski Datça ev- leri gibi "sahibine yaJaşan" a- ma alçakgönüllü, çocuksu ve temiz yüzlü olması gerekti- ~Dadya"daki Can Yücel SokağTndan göriinüş» (Ersen Gürsel) kcill lııcıulvciLi kiiluııııil^ 01- masaydı, açılış gününün tela- şına bir de "çökme gerinmi" eklenebilirdi... 'Ruhsath' bir armağan... Can Şenliği'nin hemen tüm aynntılan, konuk gazeteci ve yazarlann izleyen günlerdeki köşelerinde yer aldıysa da "ki- taphktan" nedense hemen hiç söz edilmedi... Ya da şöyle bir değinilip geçildi... Oysa bu alçakgönüllü "anı ve düşünce binası", Yücel- ler'in gerçek bir özveriyle ve azımsanmayacak bir maddi yükü göğüslemeleri sonucun- da yaratılmıştı... Yanı sıra, çok da kolay sayıl- mayacak yasal formalitelerin ve teknik koşullann eksiksiz yerine getirilmesiyle; üstelik imar kısıtlaması bulunan "SİT" içerisindekı küçük bir bahçede; uygarlık bilincinin ürünü olarak "kaçak" inşa edilmeyen ve "projeB-ruhsat- V yapı kimliğiyle, Datçalıla- ra ve tüm şiir-yazın dünyamı- za armağan edilmişti... Binanın yan duvanndaki bir cam plakette, böylesi bir ar- mağanın gerçekleşmesinde katkı ve desteği bulunan her- kese isim isim teşekkür eden Yücel ailesinin, inşaatta çalı- şan işçi ve ustalan da aynı pla- kette kucaklamalanndaki "ve- falı sokuluğa" bilmem kaç ki- guu dc v uigul<İV<ill LlSC11 Glli- sel şöyle devam etmişti: "Can Yücel'in şiir, kitap, anı ve ete avuca sığmazyaşam dün- yasnu böylesi alçakgönüllü sı- nııiara sığdmnaktaki dayana- ğun da yine şnrieri okiu™" Işte bu şiirler arasında mi- manmızı en çok etkileyen de aynı zamanda en sevdiği şu di- zeleri olmuş: "Ne kadar yalansız yaşar- sak, O kadar iyL." Datça'daki Can Baba Kitap- hğı da öyle... Yalansız, dolan- sız bir yahnlıktaki işlevsel mi- marisiyle, yine yalansız dolan- sız şiirleri, kitaplan ve belge- leri komşusunun duvanna yas- lanıp dinlenerek "hepimiz için'' saklıyor. Yolunu düşürüp de bu anılar mekânını ziyaret edenler ise Güler Yücel'in masada duran "ŞiirMnr" kitabını açtıklann- da, binayla birlikte penceresi- nin de neden öyle küçük oldu- ğunu 19. sayfadaki resimden şöyle okuyorlar: "Bu dar çerçeveden düırva- > a bakma bi âlem, Tam tamına bir devr-i âlem_" Evet... Can Kitaphğı yolu- nuzu gözlüyor... Datça 'yla bir- likte... Oekincia cumhuriyet.com.tr. ÇlZGtLÎK !ill|ll!ljll!l|l!ll|llll((illlll! KÂMtL |llli[llll|lllf|l 4 5 MASARACI i i ll(l|lll(|lllllll!l[lllljllll|l'll'tlll|l!i||lll!|lllllllll|ll|[jllll|llll|illl|lll(|ll!l|llll 7 8 9 10 11 12 13 14 15 I — llll|!li:j[!l'|l!llp!l[ll[!ll|î|[:li|i|[ S 17 18 19 20 T T T l " l " HARBt SEMİHPOROY [email protected] TARİHTE BUGÜIV MÜMTAZARIKAN 8Arahk FAUOANÛ SAVASIL FAUOAHD'A 6İTH4BK LBSOe *M- ZlgLAHAN AiMAH £4 Mf SSMİ- LBKJ, $/L! MIV VAUH81S/O l ' VMANtNDA SÖ&JUjyOB... DENİZİ SEVENLERE İI GfNC ÖYKÜLF.R, TtKNİK KONULAR. ARAUK 2002 224 DENİZDE YALNIZ YAŞAYAN BAYANLAR KISMETİN ADRIYATÎK GEZİSI DİZEL MOTORLARDA SEGMAN AŞINNIASI MANEVRA PERVANELERINÜEKİ GELİŞMELER Demirciier Sitesi, 8 Codde, Nc 71 Zeytinburnu- STANBUL Tel: (02)2) 664 16 94 - 510 28 71 Faks (0212) 558 67 85 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2002-509 Karar No: 2002/919 Istanbul Eminönü, Kalenderhane Ma- hallesı, Cılt: 13, Hane: 316'da nüftısa ka- yıtlı Ahmet Kemal, Asiye Leman oğlu 1330 doğumlu, Bedialeman Kösemihal'in 4721 s. TMK 405. maddesi gereğince ve- sayet altına alınarak kendisine kardeşi Yu- suf Adnan Vannca'nın vasi tayin edilme- sine karar verilmiştir. İlan olunur. 05.11.2002 Basm: 81228 ÜRGÜP ASLİYE HUKUK HÂKİMIİĞİ'NDEN DosyaNo: 2001/284 Nevşehir ili, Orgüp ilçesi, Ulaşlı Kö>TJ'nden Ömer oğlu 1933 d.lu Abdi Kebapçı vekili Av. Yusuf Akbaş tarafından Ürgüp Belediye Baş- kanlığı ve Maliye Hazinesı aleyhine mahkememize açılan tescil davasının yapılan duruşmasında verilen ara karan gereğınce, Ürgüp ilçesi (karayazı) Içmeceler raevkiinde kaın kadastro hanci bırakilan etrafi taşlık ve dere olan 3725.578, 25256 456, 11575.689 \e 7 111.409 m2 mik- tanndaki 4 parça taşınmaz davacı adına tescılıni talep ettiğinden, Mezİcur bu gaynmenkülde bir hak iddia edenler \arsa kanuni müddet olan 3 ay içerisinde Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2001 '284 e sayılı tescil dosyasına müracaatlan ilan olunur. Basın: 80693 UŞAK 2. ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN Esas No: 2002/530 Davacı Axa O>ak Sıgorta AŞ vekili tarafından davalılar Alparslan Akarca ve Yaşar Kozlak aleyhine açılan rücuen alacak (tazminat) davası- nın yapılan yargılaması sırasında tüm aramalara rağmen davalı Yaşar Kozlak bulunamadığından adına dava dılekçesı tebliğı gerekmekle dava- lı Yaşar Kozlak'a duruşma günü olan 23.1.2003 günü saat 9.00"da Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesı duruşma salonunda bizzat hazır bulun- ması veya kendisini bir vekılle temsil ettırmesi, gelmediği \eya kendisini bir vekille temsil ettırmediği takdırde yargılamanın yokluğunda >TQ- rütülüp bitırıleceği hususunun davalı Yaşar Kozlak'a meşruhatlı davetiye tebliğı yerine kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur. Basın: 81195 GÖLBAŞI-ADIYAMAN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN - DosyaNo: 200058 Davacı Orman lşletme Şeflığı tarafından davalılar Mustafa Yaşar ve arkadaşlan aleyhine açtığı Gölbaşı ilçesi, Çelik Köyü, 109 ada, 121 parsel sayılı taşınmazın tespıtıne ıtiraz da\asında tüm aramalanna rağmen adresi tespıt edilemeyen davalılar AJi Yaşar, Yeter Yaşar, Bektaş Ya- şar ve Süleyman Yaşar'a duruşma gününün ilanen tebliğine karar venlmiştir. Gölbaşı ilçesi, Çelik Köyü, 109 ada, 121 parsel sayılı taşınmazın tespitine itiraz davasının durusması 02.04.2003 günü saat 09.00'a talik edılmiş olup. davalılar Ali Yaşar, Yeter Yaşar, Bektaş Yaşar, Süleyman Yaşar'a ve ılgılilere ılanen tebliğ olunur. Basın: 80197 PANO İÇİNOE, eÜÇLÛ ALMAN OONANAMSMIN AÇIK ve AAtsmAtAN/M&osee'r/ $ PU. ONLMSMim/UCA eN6£U£MeÜVDİL£R. SÜ. f'UC Ç4£- ÛM/'r 8U&NUNU PÖNÜf* /NGJÜ2İ£HİN İKM4L VAf>TTKLAgt fHLMLANP AOAURtNt ALMAK İS7E- YİHCE, ALMAN AMI&tU &&* H»V SPS£, YV1- eİÜZ S£MİL££/YL£ &U&lAŞn HE YEMİU» /. DENİZ KAVUKÇUOGLU Sahi, Ne Olacak Bu Siirt Seçimleri? Haberi mutlaka siz de okumuşsunuzdur... 1997 yılında Istanbul Terörle Mücadele Şubesi'nde 15 kişiye "işkenceyaptıklan" savıyla yargılanan 9 po- lisin davası sonuçlandı. Istanbul 7. Ağır Ceza Mah- kemesi polıslerden 5'ine beraat, 4'üne de 11 ay 20'şer gün hapis cezası verdi. Fakat suçlu görü- len polisler cezaevine konmayacaklar. Çünkü mahkeme, onlann bu suçu bir daha işlemeyecek- lerine kanaat getinp cezalarını erteledi. Hasan Basri Aydın da 3.5 yıllık cezasını çek- mek üzere aynı günlerde cezaevine kondu. Kalp hastası, bir ayağı felçli, 75 yaşındaki emekli öğret- menin suçu büyük. Yalnızcatelevizyon haberlerin- de gördüğü ve hiç tanımadığı ölüm orucundaki i- ki gencin durumlanna üzülüp, tedavi edilmeleri için dönemın Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e bir mektup yazmış. Okuduğum gazete haberleri- ne göre, "Devlet güçleri başlarını kumdan çıkanp gerçeği görsün. Hukuk devletiysek böyle uygu- lamalar olmaz. Değilsek bilip ona göre davrana- lım..." demiş. Başka da neler dediyse, "cumhur- başkanına, hükümete, TBMM'yehakaretten"da- va açılmış hakkında. Şimdi Metris Cezaevi'nde yatıyor. Mahkeme, onun bu suçu bir daha işlemeyece- ğine kanaat getirmediğinden ertelememiş ceza- sını. O da bir işkenceci olsa, yargıçlar belki daha farklı yaklaşabilecekler olaya... Fakat suç aracı mektup olunca iş değişiyor. Çünkü bir suçlunun aynı "mea/"de başka mektuplar yazıp yazmaya- cağını kestirmek gerçekten kolay değil... Suudi Arabistan'da olsa, belki de o mektubu yazanın elini keserlerdi Hasan Basri Aydın'ın... Al- lah'tan hukukun üstünlüğünün genel kabul gördü- ğü çağdaş, demokratik bir ülkede yaşıyor da üç buçuk yılla kurtulmuş... Eli, cezaevinden çıktıktan sonra da kalem tutabilecek yani... • • • Hukukçu olmayanlar için anlaşılması gerçekten çok zor bir bilim dalı hukuk... Hele bizim hukuku- muzu anlamak çok daha zor... Çevreme şöyle bir bakıyorum, tanıdığım, bildiğim ne kadar hukukçu varsa, -mahkûm olup olmamaları önemli değil- en az bir kez içeri düşmüşler... llhan Selçuk, Ali Sir- men, Uğur Mumcu, Atilla Coşkun, Erdal Öz, Demir Özlü, Uğur Alacakaptan, Orhan Apay- dın, Mümtaz Soysal ve daha niceleri... Ellerinde- ki diplomaları birçoğunu kurtaramamış Türk hu- kukunun, yüce Türk adaletinin elinden... Hasan Basri Aydın nasıl kurtulsun? Tanıdığım Ingilizlere, Fransızlara, Italyanlara, Al- manlara, Ispanyollara sordum, "Adaletten söz ederken siz de önüne sıfatlar takar mısınız?" di- ye, "Hayır" dediler. Adalet, onlardayalnızca "ada- let" olarak geçermiş... Bizim ise "adalet"ten söz ederken, "yüce Türkadaleti" üememae nedense pekşaştılar. Italyan kendini tutamadı, "Adalet yü- ce olunca karariardaha mı adij oluyor?" diye sor- du alay eder gibi... Tilki gibi kurnaz oluyor bu gâ- vurlar... Hiç üşenmeyip, mahkemelerimizin Avru- pa Insan Haklan Mahkemesi'netoslayan kararia- nnın çetelesini tutuyoriar. "En iyisisusmak..."de- yipsustum.Bizüe"hukuk", "mahkeme", "adalet" sözcükleri her geçtiğinde araya mutlaka bir de "Bağımsız Türk mahkemelerinin kararlanna say- gımız sonsuzdur!" cümlesini sıkıştırdığımızı söy- lemedim. Kendi gerçeğimiz kendimize kalsın, di- ye düşündüm. Çarşamba günü de yazdım bu köşede. Huku- kun üstünlüğüne inanmak rahatlatıyor insanı. Siz de "Yüce Türk adaleti..." deyin, "Bağımsız Türk mahkemelerinin kararlanna saygım sonsuzdur..." deyin, hukukun üstünlüğüne inanın, rahatlayın. Hem başka ışimiz kalmamış gibi birde mahkeme kararlannı mı tartışacağız burada... Cezalan erte- lenen işkenceciler de, Metris'te yatan emekli öğ- retmen de nasıl otea unutulurlar bir süre sonra... Siz kendi işinize bakın... Sahi, ne olacak bu Siirt seçimleri? e-posta: dkavukcuoglu « superonline.com Faks: 0212 - 234 68 73 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLOANSAĞA: U Mnhilya 1 2 3 4 5 6 7 8 kasası... Eski dilde kucak. 2/ Hammad- deyi işleyip mal üretme... Bir zekâ oyu- nu. 3/ Bir no- ta... Başkala- nnın sırtın- dan geçinen kimse. 4/Yan- kı... Kabul ettirmek amacıyla öne sürü- len görüş. 5/ Gürcis- tan'da soylu kabul edilen kimselere ve- rilen ad. 6/ Buğday, nohut gibi taneleri şekerle kaynatılarak yapılan tatlı... Baya- ğı, sıradan. 7/Büyük tencere... "Sözün — ile düşürgil" (Yunus Emre). 8/ Düşüncesizce her işe atılan... Gemilerde, küçük yaşta tayfa yamağı. 9/ Yapraklan salata gibi yenen kokulu bir biüa... "Nazik —": AzizNesin'in öykü kitabı. YUKARTOANAŞAĞIYA: ' 1/ Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan ruvalet aracı... Hattatlann kâğıt cilala- makta kullandıklan bileşim. 2/ Malezya halkına özgü bir tür öldürücü delilik... Franz Kafkanın bir romanı. 3/Güney Afrika Cumhuriyeti' nin pla- ka işareti... Anadolu'nun kimi yörelerinde içki- li, çalgılı ve kadınlı eğelencelere verilen ad 4/ Kanşık renkli... îri taneli bezelye. 5/Büyük so- pa. 6/Bir ilimiz... Gözleri görmeyen. 7/Fınnda iyice pişirilerek kurutulanpeksimet... Vilayet. 8/ Çıkar yol, çare... MussoKni'nin unvanı. 9/Hay- dut... Halk dilinde kırmızı pul bibere verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 P A L A M U T | K 2 A L A D A | T A 3 L A T A •U M U Ri 4 A D A | A R A B A 5 M A | A R | K A K 6 U U Rl | T T | u 7 T •M A K T •E L 8 •T U B A | E T A 9 K A R A K U L A K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle