Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2002 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLERolay.gorus(a cumhuriyet.com.tr
EyET/HAYIR
AKBAL
Bağımsızlığı
Kurtarmak Saati!
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Gençliğe Sesleni-
şi"ri\ bir kez daha okumanın günüdür. Hem de gü-
nümüzün Türkçesiyle:
"Ey Türk gençliği! Birinci ödevin, Türk bağım-
sızlığını, TürkCumhuriyeti'ni sonsuztuğa kadarko-
rumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur.
Bu temelsenin en değeriigüven kaynağındır. Ge-
lecekte de yurt içinde ve dışında seni bu kaynak-
tan yoksun bırakmak isteyen kötücüler buluna-
caktır. Bir gün bağımsızlığını ve cumhuriyetini sa-
vunmakzorunda kalırsan, ödeve atılmak için için-
de bulunacağın durumun olanaklannı ve koşulla-
nnı düşünmeyeceksin...
Bu olanaklar ve koşullar çok elverişsiz olabilir.
Bağımsızlığına ve cumhunyetine kıymak isteyecek
düşmanlarbütün dünyada benzeri görülmedik bir
zafer kazanmış olabilirter. Zorla ve aldatıcı düzen-
lerte sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bü-
tün gemilikleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağı-
tılmış ve yurdun her köşesine düşman girmiş ola-
bilir.
Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç ol-
mak üzere, yurdunda iş başında bulunanlar aymaz-
lık ve sapkınlık içinde olabılirler.
Daha kötüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi
çıkarlannı, yurduna girmiş olan düşmanların siya-
sal erklehyle birleştirebilirier. Ulus yoksulluk ve sı-
kıntı içinde ezgin ve bıtkin düşmüş olabilir.
Ey Türk gençliği! Işte bu ortam ve koşullar için-
de bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve cumhuriye-
tini kurtarmaktır. Bunun ıçin güç, damarlanndaki
soylu kanda vardır."
Kuşaklar boyu, bu sesleniş, yol göstericimiz ol-
du. Gençlik, geçici birsüreçtir. Atatürk, "genç" der-
ken Türk halkıydı amaçladığı... Cumhuriyetı, tam
bağımsızlığı savunmak, korumak... Yurt toprakla-
nnayabancılan sokmamak... Başkalannı ışimize ka-
nştırmamak... Özel hesaplarta yabancılara el aç-
mamak. İş başına gelen insanlarımızın her türlü
yanlışlığa, dolayısıyla hainliğe, sapkınlığa, yaban-
cıların hizmetkârlıgına kapılmamasını istemek...
Bütün bunlar için halkı sürekli uyarmak, sürekli te-
tikte durmamızı sağlamak...
Radyolar, TV'ler, gazeteler çığlık çığlığa! Komşu-
muz Irak'a bir saldın var! Süper güç Amenka tüm
silahlanyla bir halkı ezmek üzere!.. Terörü ezmek-
miş amaç! Dikta ülkelerini sılahtan anndırmakmış!
Oysa bu yapılanlar bir başka terör değilse nedir?
Venezüella'daki petrole sahip çıkmak için halkın iki
kez başkan seçtiği bir lideri, devirmek! Irak'taki
Saddam'ı ortadan kaldırarak petrolleri ele geçir-
mek...
1920'lerdeki mütareke günlerinde miyiz? Istan-
bul gazetecılerinin, ünlü yazariannın, politikacıları-
nın "Ah bir Amerikan mandasına girsek" ya da
"Ingilizlerie anlaşsak" diye ağlaştıkları günlere mi
döndük? Tam bağımsızlık çizgisindeki Türkiye na-
sıl oldu da yetmiş milyon insanıyla yabancıların çı-
kariarına kendini böylesine kaptırdı?
Bu ortam ve koşullarda bağımsızlığımızı ve cum-
huriyetimizi kurtarmak saatinin çaldığını duymuyor
musunuz?
Düş mü Gerçek mi?
Bugün bu kadar üzülüyor, çırpınıyor, sızlanıyor, kırk
yıldır Avrupa Birliği'ne giremiyor diye iç sızısı
çekiyorsak, ellili yıllardan beri sürdürmekte olduğumuz
yaşam biçimimize bakmamız gerekiyor diye
düşünüyorum.
Prof. Dr. NECDET ADABAĞ DTCF Dekam
eyin düşü ya da rumlamamıştır. Işintemelinde,
Ngerçeği diye sor-
maya gerek var
mı, bilmiyo-
rum...YazLmızın
başlığında dile getirmek iste-
diğimiz, günlerdir, dahası, ay-
lardır, yıllardır birlikte yatıp
kalktığımız bir düşüncenin düş
olarak mı kalacağı yoksa ger-
çeğe dönüşeceği mi sorununun
neden olduğu bir soru'dur. Ay-
nlmaz bir parçamıza dönüşen
düşüncemiz A\Tupa Birliği ile
ilgilidir ve her açıdan kurtulu-
şumuz olarak gördüğümüz Av-
rupalı olmak fikridir.
AvTupalı olmanrn kuşkusuz
kendine özgü ölçütleri vardır.
Hümanizma'yı. Rönesans'ı. Ay-
dınlanma'yı. sanayi devrimini
yaşamamış ve sırtmı kentsoy-
lu (burjuva) kültüre dayama-
dan kalkınmaya çahşmış, an-
cak doğal olarak bocalamış top-
lumlar için söz konusu değildır.
AvTupalı, insanhk için önemli
olan bu evreleri yaşarken ken-
disine çekidüzen vermesini bil-
miş; görmüş olmak için gör-
memiş ya da yaşamış olmak
için yaşamamıştır. Hümaniz-
ma'yı, ömeğin. Hümanizma'nın
hangi anlamları içerdiğini top-
lumsal gerçeklik açısından de-
ğerlendirerek yorumlamış ve
hümanist kuşakların laik anla-
yışla yetiştinlmesı gerektiğini
olmazsa olmaz bir koşul ola-
rak görmüştür.
A\Tupalı Rönesans'ı salt ye-
ni bir anlayışla körü körüne çev-
resini tanımak anlamında vo-
yeni insanı yaratmak gereğinin
olduğunu ve o insanı evTenin
merkezine koyarak yeni görev
ve sorumluluklarla donatmak
anlamında algılamıştır.
Doğal olarak bu anlayış, Ze-
us'un kafasından doğan Athe-
na ömeği gibı oluşmamış. Be-
lirli bir altyapı üstüne kurul-
muştur.
Kimbılir. AvrupalıOrtaçağ'ı
yaşamasaydı, belki Hümaniz-
ma ve Rönesans'ı bilmeyecek-
ti.
Ortaçağ'ın karanlık güçleri-
nin yok etmeye çalıştığı insan
aklının yeni bir dünya görüşüy-
le insanlığa egemen olması ge-
rektiği kanısına erdiği anda ye-
ni arayışlara girmiş olması bir
raslantı sayılabilir mi acaba?
Amerika'nın keşfi, yeni ticaret
yollannın açılması gibi evren-
sel nitelikteki gelişmelerin in-
sanlık tarihine yapmış olduğu
katkılann izlerini Rönesans ve
Hümanizma'da görmek olanak-
lıdır. Bu olgu işin bir boyutudur.
Öte yandan hükümdarlann
sanata ve kültüre verdikleri
önem, bilime ve bilim adamla-
nna tanıdıkları ayrıcalık, insa-
nı insan yapan ka\Tamlann öne
çıkmasını sağlarken Avrupalı
anlayışın biçimlenmesine ve
bağnaz düşünceden, önyargı-
dan soyutlanmış çağdaşlaşma
fikrine yakm bir içerık kazan-
masına yol vermiştir.
Aydınlanma insan aklına gü-
venirken insan yaşamında duy-
gusallığın silinip atılmasını
öğütlememiş, ancak insanda
yerleşik olması gereken temel
yaşam felsefesinin usa dayalı
olması gerektiğini göstermiş-
tir. Bunu yaparken sırtım bi-
limsel verilere dayamasını bil-
miş, zihinsel kalkınmanın bi-
rincil koşulunun akılcı düşün-
mekle doğru orantılı olduğunu
göstermiştir. Avrupalının tari-
hindekı tüm bu aşamalar kolay
olmamış ve yüzyülarca süren sa-
vaşunlar sonucu bir yerlere ge-
linebilmiştir.
Biz ise Tarudmat'tan bu yana
Batıülaşma sevdasıyla krvranır-
ken özde değiL ancak biçimde
Batılılaşmaya heves etmiş bir
toplum olarak aynalara yansv-
mışızdır. Tanzimafı bir Röne-
sans ya da Aydınlanma gibi de-
ğerlendirmek yannşlığına dü-
şen aydndanmız, 1920lerde ger-
çek aydınlanma eylemine tanık
olduklannda o güne kadar ya-
pılnuş olanlann altyapıya do-
kunmadan üstyapıdaki geüşi-.
güzel biçimsel ve gösterişe daya-
h degişikliklerte ulaşıhnak iste-
nen ereklere ulaşüamadıguıı ve
toplumsal dönüşömter için ni-
cel degii nhel değişimlerin ya-
şanması gerektiğini görmüş;
çağdaşiaşmanın sırnnın kafaca
yenilenmiş kuşaklar yaratmak-
tan geçtiğtaıi anlamışlardır.
Avrupalı ile aramızdaki fark,
bizce, burada gizlidir. Bir baş-
ka deyişle, aramızdaki temel
fark ya da farklılıklar insan ya-
şammı derinden etkileyen te-
mel düşünce dizgelerinin söz
konusu anlayışlarla yoğrulup
yogrulmamasına ve sonuçlan-
nın yaşam biçimlerine yansı-
yıp yansımadığına dayalıdır.
Daha basit biranlatımla, Avru-
pa ile aramızdaki fark, yaşam
biçimlerine dönük temel fark-
lılıldardan kaynaklanan fark-
lardır. Avrupalının yaşam biçi-
miyle örtüşmek bizim için öz tö-
re ve geleneklerimizden ya da
dinimizden uzaklaşmak anla-
mına gelmez ve gelmemelidir.
Bu konuda Japonya örneği çok
canlı bir örnektir. Japonya Ba-
tılı bir yaşam biçimini benim-
semiş olmasına karşın kendi
benliğinden ödün vermemiştir.
Bugün Japonya bir Avrupalı ka-
dar çağdaş ve varsıl bir ülkedir.
Avrupa ile boy ölçüşecek bilim
adamlan, sanatçılan, sanayisi ve
uygarlık adına katlanılmış öz-
verileri vardrr.
Oysa Avrupa kültürünü daha
sonrabenimsemış olan birtop-
lumdur. Ülkemizin da A\Tupa
ile boy ölçüşecek sanatı, kültü-
rü, işadamlan ve Japonya'dan
farklı olarak toprağında yaşamış
eskil uygarlıklann bıraktığı uy-
garlık birikimi vardır. Ama Tür-
kiye, Japonya değil, Avrupa da
değildir.
Bugün bu kadar üzülüyor, çır-
puııyor, sızlanıyor, kırk yıldır
Avrupa Birliği 'ne giremiyor di-
ye iç sızısı çekiyorsak, ellili yıl-
lardan beri sürdürmekte oldu-
ğumuz yaşam biçimimize bak-
mamız gerekiyor diye düşünü-
yorum. Avrupalının GSÎYH de-
ğerlerini ölçüt alması, pahahlık
oranlannı göz önünde tutma-
sında hakkı vardrr. Yanuıa ala-
cağı ortağın güçlü olmasını is-
teyebilir. Ama korkanm Avru-
palının her şe\ den önce aradı-
ğı, yaşam biçimlerimiz arasın-
daki farkhhgın ortadan kaldınl-
masıdır.
Çünkü Avrupalının kafasuıı
kanştrran, "Avnıpanyız" diye
mangalda kül bırakmazken Av-
rupahya yaraşır bir yaşam bi-
çimine henüz ulaşamamış ve
ulaşamadığımızı değişik ortam-
larda -Avnıpa'da ve Türkiye'de-
sergilemiş olmamızdır. Bu bağ-
lamda AB düş mü yoksa gerçek
mi sorusunun aklımıza takıl-
ması doğal değil mi acaba?
Çirkin Bina Gölgeleri...^Prof. Dr. Erbİl DURSUN Kocaeli Cm. Tıp Fak. Fiziksel Tıp ve
Rehabilitasyon Anabilım Dalı Başkanı
uıırlan belirsiz Is- Doğanın, en güzel ör-
tanbul iline, ya- neklerinihiçbirkarşılık
S
KADKÖY 6. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
DosyaNo:2001 1087
Elazığ ili, Merkez ilçesi, Mustafapaşa H:10'da nü-
fiısa kayıtlı Hasan kızı Kadriye'den olma Adana 1324
doğumlu (muris Mehmet Vecihi Ağan'ın eski eşi)
Makbule Ağan'ın TMK'nıın 32. maddesi gereğince
gaipliğine. 9.12.2002 tarihinde 1380 sayı ile karar ve-
rilmiştır. llan olunur. 16.12/ 2002
Basın Tashih
malı TEM otoba-
nı üzerinden yaklaşıyor-
ken gözüm varsıl orma-
na ve hemen sınınnda-
ki karanlık beton yığuı-
lanna takılıyor. Ve bili-
yorum kitayısındansin-
sice kemirilmeye baş-
lanmış olan karşımdaki
o koca orman, tamam-
lan(a)mayan çirkin
apartmanlarla dolacak
çok yakında.
beklemeden sergilediği
Karadeniz kıyılanndan
geçerken, çıplak tuğla-
lardan oluşmuş çok kat-
lı yapılara şaşkınlıkla
bakıyorum. Rize'de, de-
nizin doldurularak elde
edildiği kıyı (sahil) yo-
lunda, adeta bir kabada-
yı edasıyla güzelliğe
meydan okuyan on kat-
lı apartmanlar daha da
korkunç... Kıyı yolunun
Yeni Philips Pixel Plus... Daha çok nokta. Daha çok detay. Pekı daha çok nokta
ne demek? Noktalann bırleşmes'yle oluşan görüntünün daha da net olması, dah
a da fok
parlaklık ve detay sunması demek. Pıxe' Pius, artınlmış nokta teknolojısıyie, dığer
televızyonlara
oranla %33 daha fazla nokta say.sı sunuyor. Yen' Phılıps P xel P us.. Kusursjz gorüntü
ısteyeoJere duyurulur.
www.philips.com tr
Ayrıntıiı bılgı ifin. 0800 261 33 02 (pbx)
PHİLİPS
yanında yükselen. yeşi-
lin tüm tonlanyla bezen-
miş ormanlı dağların
üzerine serpilmiş küçük
ve sevimli evleri görün-
ce, neden ülkemizde ço-
ğu yerin böyle güzel ka-
lamadığını soruyorum
kendi kendime; yanıtını
bilsem de... Biraz sonra
yine başhyor koca
bit(e)memiş gövdeler;
sıvasız ve boyasız kor-
kutucu görünümleriyle.
Sahil boyunca uzanıp gi-
den bir başka ürkütücü
ve hantal yığıntı ile kar-
şılıklı selamlaşıyor bu
kitleler. Bu yığıntıdan,
yani inşaatı deniz kıyı-
sına bitişik olarak de-
vam etmekte olan oto-
bandan elde edilecek ya-
rarlar, denizden elde edi-
lemez miydi diye soru-
yorum kendi kendime;
yanıtını yine bilsem de...
Sonra çocukluğuma,
anne ve babamın anlat-
tıklan çocukluk yıllan-
ma ve daha eskilere uza-
nıyorum. Belleklerde ve
soluk resimlerde kahnış
şirin evler, sokaklar, köy-
ler ve şehirlerde gezini-
yorum. Istanbul Edirne-
kapı 'daki o nasıl da sev-
diğim, şimdi arayıp da
bulamadığım cumbalı
eve konuk olarak gitti-
ğimizi anımsıyorum. Ne
yazık ki, Istanbul'dan
Kayseri'ye, Safranbo-
lu'dan Erzurum'a kadar
uzanan ve kültürümü-
zün bir parçası olarak
içlerinde sağlıkla banrul-
mış özgün yapılanmı-
zın çoğu yok artık. Oy-
sa büyük bir kültür biri-
kiminin ve yüksek dü-
zeyde ustalığın ürünü
olan bu evler zevk ve sa-
natın inceliklerini içe-
rirken insana ve çe\re-
ye saygının da bütün
özelliklerini taşıyordu.
Bu evler insana saygı-
lıydı ki gösterişten uzak,
sade fakat insan gerek-
sinimlerine uygundu;
komşuya saygıhydı ki
birbirlerinin manzarala-
nnı kapatmazlardı. Do-
ğa ve ev ilişkisinın son
derece düzenli olması
da çevreye saygının ka-
nıtıydı. Bugünkü kaba-
lığı, her yarumızı sarrruş
zevksiz ve hantal gös-
terişi ve çevrenin iç ka-
rartıcı düzensizliğini
gördükçe, o soluk re-
simlerin yansıttığı ince-
lik, sıcaklık, samimiyet
ve saygıya inanamıyo-
rurn.
Ülkemizdeki yerleşim
yerlerinin çaresizlik ve
karanlığına, süregelen
doğa kınnuna (katliamı-
na) çok üzülüyorum. Te-
miz ve güzelduyusal ya-
pılanma ve ortamın ver-
diği güdülenme ile ya-
şayacak yerde, kirli, toz-
lu ve berbat çevrenin
içinde boğuşuyoruz. îşin
kötüsü çarpıklığın yurt
çapında artık olağan kar-
şılanması. Güzel olarak
bilinen hangi şehrimiz
çirkinlikten uzak artık?
SİT alanı ilan edilmiş
en değerli beldelerimiz-
de bile, tipsiz apartman
yapma hırsı ve çevre gü-
zelliğini katletme arayı-
şı içinde insanlanmız...
Bir yolu bulunuverse,
soluk soluğa kalınarak
ve ağızlardan salyalar
akıtılarak dikilecek be-
tonlar.
Bu ihtiras salt çevre
katliamı ile sınrrlı kalsa
yine iyi! Ülkemizdeki
olumsuzluklar birbirini
tamamlayarak büyük bir
karabasana (kâbusa) dö-
nüşüyor. Hukuka saygı-
sızîığın, kötüye ve çirki-
ne duyarsızhğın sarhoş-
luğu ile talan ediliyor
haklanmız ve emekle-
rimiz. Örneğin çoğu bi-
lisiz (cahil) ve saygısız
şoförlerin yönetüninde
olan kocaman otomo-
billerin ve ağır vasıtala-
nn saldırganlıklan so-
nucunda oluşan trafik
kazalan ile ölen yüzler-
ce masum ve yararlı in-
sanın ve onlann yakın-
larının haklan ve emek-
lerine ne oluyor? Ya da
ulusun alın teriyle ka-
zan(ama)dıklannın bir
biçimde gasp edilmesi
ya da milyonlann açlık
sırunnda İavranarak ya-
şa(yama)masına göz yu-
mulması sayesinde bir
avuç insanın sırça köşk-
lerde kuş sürüyle bes-
lenmesüıe olanak veril-
mesi ile oluşan haksız-
lığı hangi cetvelle ölç-
meli? Ya da bugünkü
çarpık "eğttnır sistemi-
mizle nasıl bir gelecek
bekleniyor? Eğirim dü-
zeni böyle sürdürülme-
ye devam edilirse, ileri-
de toplumu yönlendir-
mesi gereken gençleri-
mizin mevcut genel laç-
kalığa bir çözüm getir-
meleri olanaksız görülü-
yor. Bu sonuç ise var
olan kısırdöngünün kı-
nlamamasuıdaki en bü-
yük etken belki de.
Çirkin bina gölgeleri,
toplumsal sorunlanmı-
zın bir belirtisi olarak
göze çarpıyor ve algı-
lan(amay)an başka asal
sıkıntılarla birlikte bu
harika yurdumuza ve in-
sanlanmıza gözdağı ve-
riyor. Olumsuz koşullar
nedeniyle, her geçen gün
düşünme, anlamlandır-
ma ve üretme yetisini yi-
tiren toplumumuz ise çö-
züm yollannı bulamıyor.
Dileriz ki, görünen ve
görünmeyen tüm usanç-
lar en kısa sürede aşılır
ve çilekeş halkımız, te-
miz ve güzel bir çevre-
de, sorunlann hoşgörü-
lebilir düzeyde olduğu
bir toplumda, insana ya-
kışan bir konumda ya-
şayabilir dunıma gelir.
PENCERE
Sayın Bayan Yakış'ı
Kutlamak Gerek..
Sayın Yaşar Yakış'ın Dışişleri Bakanlığı'nda ba-
şı dertten kurtulmuyor...
Çünkü "Ezop'undili"ne taş çıkartan birdili var...
Peki, bu kez ne dedi, ne yaptı?..
Yaşar Yakış'ın eşi evi terk etmiş...
Bakan açıklıyor:
"- Aramıza bir başka kadın değil, AKP gırdi. Ta-
bii her evlilikte olduğu gıbı, bizde de kimi zaman
sorunlar oldu. Ama tek ciddı ihtilafımız AKP'de sı-
yasete girme karanmla oluştu. Eşım bana 'Onlar
irticacıdır, birlikte olma' diye ısraria söyledı; bir tür-
lü AKP'ye girmeme razı olmadı. Karşı çıktım, ama
birtürfüiknaedemedım. Evliliğımizbitmedi. alyan-
sımı hâlâ takıyorum." (Sabah gazetesi. 28 Aralık
2002)
Ne dersiniz?..
Kim haklı?..
Bayan Yakış mı?..
BayYakışmı?..
•
Gerçekte bu bir kan-koca sorunu değil..
Politika sorunu da değil..
'Islamda irtica' bugün tüm Müslüman coğrafya-
sını sanp sarmalamış..
Şeriatçılığı bir devlet düzeni ve toplum yaşamı
biçiminde canlandırmak ve sürdürmek isteyen
akımlar, gezegenımizin her yanında siyasal çatış-
malann sıcak coğrafyasını oluşturuyor..
Sayın Bayan Yakış AKP konusunda eşini uyanr-
ken yerden göğe haklı...
Çünkü kadın onurunu savunuyor.
•
Bir 'yaşam' tartışması karşısındayız.
Bu politika tartışması değil..
Tiyatroya gider misiniz?..
Operaya?..
Operete?..
Baleye?..
Sözgelımi Orhan Veli- Oktay Rrfat-Melih Cev-
det'in şiirlerini sever mısinız?..
Kadınla erkeğin eşit olduğunu açık yürekle sa-
vunabilir misiniz?.
Resim sanatına ılginiz?..
Resım sanatında 'nü' (çıplak) diye kültür hazine-
sıne eklenmiş türün örneklerini 'tesettür'e göre mi
değerlendirıyorsunuz?..
Yaheykeller?..
Çıplak heykellerı ya şalla örtüp ya da kınp yok
etmek mi gerekiyor?..
Islamcı bir partinin 'laik Türkiye Cumhuriyeti'nöe
iktidara geçmesi, bütün bu sorulan yeniden gün-
deme getıriyor; politika çerçevesini aşıyor; kültür
ve uygarlık sorunları gündeme giriyor...
Siyaset değil..
Devlet sorunu bu!..
Arap çöllerinden esinlenmiş dünya bakışıyla Tür-
kiye Cumhuriyeti'nde hükümet kunmak, Başba-
kan olmak, düzene müdahale etmek olanaksız.
•
Eğer Dışişlen Bakanı Yaşar Yakış'ın açıklaması
doğruysa, Sayın Bayan Yakış kocası AKP'ye girdı
diye evi terk etmişse, kutlanacak bir ış yapmış!..
Yalnız kendisinin değil, bütün kadınlann haklan
adına davranmış..
Kişilikli bir hanımmış..
Adsız bir kahraman!..
Ama şimdi adı açıklandı; tüm kadın kuruluşları-
nın ilgileneceği bir olay bu...
Dışişleri Bakanımızın içişlerinde işlerinin ters git-
mesi doğal...
Dışişleri de iyi gitmiyor ya...
DÜNYA ÇİÇEKÇİLİK
25 yıldır hizmet verdiğimiz
değerli müşterilerimizin yeni yılını
en içten dileklerimizle kutlarız.
RECEPERDOĞAN
HİZMETLERİMİZ
Düğün, nişan, davet organizasyonu,
sepet, çelenk, aranjman, bitkınin tüm çeşidi,
haftalık büro bakımı, bahçe düzenleme,
uzman geniş kadromuzla hizmet vermekteyiz.
Merkez: Nişantaşı
Tel: 241 65 43 231 24 85 Fax: 232 61 24
Şube: Balmumcu
Tel: 216 26 41 -45
Şube: Valikonağı
Tel: 247 47 25
Yılbaşt Sürprîzi 2
Ceplere Yılbaşı Süsü!
Yılbaşına Özel
Resimler ve Melodiler
L7<6 DeckTheHalB L749 TheFrraNoel
L75O OTar^nenbawn
L751 Ange's \Ve Heard On Hpgh
L752 aient Nıght
1753 JıngieBeils
Beğendiğiniz resmin ve melodinin kodunu yazın. Boşluk bırakın.
Göndermekistediğinizkişinin numarasını yazın.2222yegöntlerin
(Örnek: L1522 053X XXXXXXX). Sevdiklerinize 2003 mrxlel
özel cep süslerinden ve melodilerinden hediye edin.
ResimCELL MelodiCELL
4440535 4440532 www.turkcell.com.tr
TURKCELL