Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 29ARAUK2002PAZAR
10 P A Z A R Y 4 Z 1 L A R I dishab@cumhuriyet.com.tr
Yaşamak
hakkı
Hikmet'ın Yaşamak Hakkı adlı
lbitmemiş romanını okuyuşumun
üstünden çok zaman geçti, kahramanlann
isimlerini hatırlamam güç. Fakat,
Nâzım'ın romanındaki kahramanlanndan
biri, Suna, inanır sonuna dek Yaşamak
Hakkı 'na. Görevi insanlann refah içinde
yaşamalannı sağlamak olan yönetimlere,
etrafında olan biten siyasi hareketlere,
fıkir çatışmalanna, kısacası tüm
kavgalara arkasını dönmüştür bu kişi.
tnandığı tek bir şey vardır, ınsanın en
temel hakkı, yaşamak hakkı. Bu seneyi
de tarih kitaplanna gömmek üzereyiz ve
yerkürenin dört bir yanında ınsanlar,
yaşamak haklanna sahip değiller henüz.
Kiminin aklında bu "hak" delicesine
esiyor, kaçıp gitmek, sutuıı çevirmek tüm
kavgalara, ama başka bir yer ve zaman
yok. Biliyor, nereye kadar toprağının
üstünde ve hayatta kalabileceğinin kendi
karanna kalmadığını. Hiç tanımadığı
insanlann onun üstüne hesaplar yaptığını,
onun iyiliğinden bahsettiğini ve kendi
iyiliği için yann yaşamak hakkının
elinden alınacağını biliyor. Ve kimileri de
yaşamak hakkını, hele ki başkalan için
düşünmedi hiç. Senaryolar tartışıldı,
uğurSuz kararlarla akşam sıcak uykulara
yatıldı. Sabah dokunaklı söylevler çekildi
"özgürlükler" üstüne. Milyonlarca baş
dinleyip, kafa salladı televizyonlannın
başında. Duyduklanna inanmak,
inandınlmak istiyorlardı, "savaş,
özgürlükiçindi", petrol için değil. Savaş,
"dünya banşını kurtarmak için" idi,
ekonomiyi canlandırmak ıçın değil. Ama
haritada bile yerini bilmedikleri bir
vadide yaşayan
insanlann da
"yaşama
özgürlükleri"
TORONTO
j ı ı J - ^ ^ v BERNA
dokunulmadı. ^ ^ ^ DEMİRYOL
ABD'nin '
gündemdeki
Irak harekâtı """"""^™~~~~"~~~~
böylece girdi hayatlanmıza, o vadide
yaşayan ınsanın "yaşamak haklan" göz
ardı edilerek. Akıllara durgunluk veren
bir oyun oynanıyor. Öyle bir oyun ki,
vadide yaşayan adama "akıl sır ermez",
"ciddT devlet işleri gibi geliyor tüm
bunlar. Oradaki adam, 12 bin sayfalık
raporlan ve raporlardaki boşluklan ve o
boşluklara verilen cevaplan
anlayamayacağını düşünür, "bu işleri
devlet büyülderine bırakmabdır."
Halbuki, yaşam ne bu kadar karmaşık,
ne de komiktir. Yaşam, en basitiyle,
soluk alıp verebihnektir. Ama bilmiyor ki
o, bu komik oyun, onun en basit hakkına
göz dikmiştir. Yeni bir yıla giriyoruz.
Yerküre üstünde insan, henüz kendi
kaderine hükmedemiyor. ABD Dışişleri
Bakanı Colin Powefl diyor ki, "Eğer savaş
gelirse, kitk imha süahlannı yok etmek ve
Irak halkını özgürleştirnıek amacı için ve
can kaybuu en aza indirecek şekilde
yapılacaktnf Komik, komik, bir daha
komik. Kanada'da halkın yüzde 38'i,
"Bush, dünya banşı için Saddam'dan
daha büyük bir tehükedir" şeklinde
düşünüyor. Ya Türkiye halkı ne diyor?
Dünyaya ve insanlara hep umut beslemiş
olan Nâznn, bitirebilseydi romanını,
nasıl sonlandıracaktı merak ederim.
Yaşam hakkından başka her şeyi kulak
arkası etmiş kahramanını, hangi noktaya
vardıracaktı? Belki de merakım daha çok,
onun tahmin ettiğim ümit dolu sonuna
karşılık, bizlerin vereceği cevaba dair.
Bush'suz bir 2003 dileğiyle...T raklı çocuklar için ileride, yaşadıklannı
-L tarihleyecekleri önemli bir "yeni yü" olacak
bu yıl. Bir tür milat yani. Eğer başlarına
düşecek bombalardan kurtulup da sağ
kalabilirlerse, 2003 yılbaşını, başlanndaki asıl
bela olan Saddam'ın gerekçe gösterildiği tek
taraflı bir savaşın psikolojik kurbanlan olarak
annnsayacaklar. Gücüme giden nedir biliyor
musunuz? Tuhaf, manhksız ve elbette adaletsiz
bir yıkuna uğraması muhtemel olan Irak halkı,
bir kovboyun önü alınamaz macera
tutkusundan kaynaklanan adaletinin (!) kurbanı
olmayı beklerken, bir de alaylı yaklaşunlarla
karşı karşıya kalıyor. Beni yaralayan budur.
ABD ve müttefikleri kullandıklan her bir
mermiyle silah tüccarlanna dünyanın parasını
kazandırmak için yok etmeyi planladıklan
Irak'hnın insan olduğunu unutuyorlar, ama
onun bir dini olduğunu
anımsıyorlar, ona dininin kutsal ayı
Ramazan'da saldırmama inceliğini
(!) gösteriyorlar. Bir diktatörlük
hem iyiyi hem de kötüyü
oynayabiliyor ve bana sorarsanız
gösterdiği bu "iyi yüz" kötüsünden
daha yaralayıcı, daha onur kıncı — ^ ^ _
oluyor. Tarihte bütün güç sahipleri
ve odaklan böyle davranmıştır. HaMfe el Hakim
adlı bir diktatör sadece kendisi hoşlanmadığı
için halkına balık yemeyi yasaklamıştı. Gücün
sorgulanamazlığıdır buna yol açan.
Osmanlı'nın çöküş döneminde, bir Osmanlı
elçisi, Alman Imparatoru ü. VVühehn'in
huzuruna, hazretin protokol şefı tarafindan
"Majestekri sizi yanlarma lütfen kabul
buyuruyorlar* sözleriyle alınmıştı. "Devküer
LONDRA
MUSTAFA
ERDEMOL
arası ifişkilerde bu tür insani
duygulann ne önemi var"
diyorsanız, bu sorunuzu haklı
bulanlar çıkabilir. Ama bu
duygusallık, hedefın insan olduğu
durumlarda duyumsanıyor elbette.
Başka türlüsü elde değil çünkü.
— ^ - ^ ^ — Ortaçağ'da tngilizler'in
kuşattıklan bir kalenin sakinleri,
kendilerini bekleyen ölümden kaçmanın olası
olmadığını anladıklannda, kalenin surlannda
bir keçi dolaşnnp kahkalar atmaya başlamışlar.
Birçoğumuz için belki de toplu bir cinnet
sayılacak bu protestoyu Ingiltere kralının
keçiden hoşlanmadığını büenler
anlayabilmişlerdi sadece. Ne yapstn zavalü
kale halkı, elinde güçlülere karşı
kullanabileceği bir tek mizah kalmış demek ki.
Chavez'in
Noel
Partisi
VenezüeOa Devlet
BaşkanıHugo
ChavezvekmRosa
Vlrgenia,Nod
kuüamasını başkent
Caracas'ta
çocuklaıia geçirdL
Chavez, 4. haflasma
giren genel grev ve
gösterikr nedeniyle
zorlu günler geçiriyor
ancak Miraflores
başkanhk saraymda
Venezüeliah
kûçükkri ağırlarken
mutiu göriinüyordu.
Ülkenin petrol
endüstrisine darbe vu
ran grev nedeniyle,
günlük 3 müyon varil
petrol ihracaü
neredeyse sıfir
ihracata duştû. Clke,
günde 50 müyon
dolar kayba uğruyor.
(REUTERS)
Iraklı'nın ise elinde, ABD'yi kızdmnak için
gösterebileceği bir tek hayvan bile kahnadığı
söyleniyor. Çünkü ambargonun insafsızca
vurduğu yoksul ve mazlum Iraklının, açlıktan,
elindeki tüm hayvanlan yiyerek tükettiğini
gösteriyor yapılan araştırmalar. Vurmak için
Müslüman kutsal ayının bitmesini bekleyenler,
bir başka dinin kutsal ayı olan Noel'de harekâtı
ertelediler. Inceliğin (!) sonu yok
görüyorsunuz. Ama dalga geçmenin de sonu
gelmiyor. Bütün günlerin ya da aylann kutsal
olduğunu görünce saldırganlar, kutsal olmayan
bir günü seçebildiler nihayet. Müjdeyi Ingiltere
Başbakanı Blairverdi. Irak'a saldın, Sevgililer
Günü olan 14 Şubat'ta gerçekleştirilecekmiş.
tlk körfez krizinde gazetelerde yayımlanan bir
fotoğraf vardı, anımsar mısınız? Harekâttan
birkaç saat önce ABD'li bir pilot, Irak'a bomba
yağdıracağı uçağına, "işi gereğT
**'* """
f
" doğum gününe katılamayacağı kızı
için, "Doğum günün kuthı ofeun"
cümlesini yazdırmıştı. Başka
coğrafyalar söz konusu olduğu
zaman unutulan bir insani duyarhlıkh
pilotun yaptığı. Pilotundan başkanma
kadar "sahte" ve elbette alay yüklü
bir "incefiktir" gidiyor görüyorsunuz.
1557 ile 1628 tarihleri arasında
yaşamış. "Büyük" lakaplı Abbas adlı
bir tran Şahı vardır. Iran'daki Sohum
adlı şehrin nüfusunun
kalabalıklaşması üzerine, kentin
valisinin isteğiyle halkın yansımn
kesilmesi emrini verdiğini yazar tarih
kitaplan. Ne olduğunu şimdi
anımsayamadığım bir nedenden
ötürü bu emir gerçekleşmemiş
allahtan. Birleşmiş Milletler
gözlemcilerinin "Nükfcer ya da
Idmyasal silah yok" raporlanna karşın
Irak'a saldırmaya kararlı görünen
Bush'un Büyük Abbas'dan bir
farkı var mı sizce? Abbas'ın böyle
bir emir vermesini teşvik eden kentin
valisinin, Bush'a destek veren kimi
Iraklılardan farkı var mı peki?
Hangi temennimiz gerçekleşti ki bu
da gerçekleşsin bilemem ama, El-
Hakim'siz, Abbas'sız, Bush'suz,
halkın düşmanı valilersiz bir yeni yıl
dileyeyim ben yine de. Tüm insanlık
olarak banşa en çok gereksinim
duyduğumuz bir dönemden
geçiyomz. Umanm kavuşuruz.
Mutlu yıllar.
Yeni yılda birbirimizi yalnız bırakmayalım
Bütün Hıristiyan ülkelerde olduğu
gibi Isveç'te de Noel çok
önemli. Bir zamanlar halk; saray,
kilise, toprak sahipleri üçgeni içinde
ezilirken, yoksul köylünün ve ırgahn
karaı ancak Noel'den NoePe et
görürmüş. Bütün yıh tuzlu balık ve
patatesle geçiren insanlara
başlanndakiler, ancak bu tatil
bol yağlı ve tuzlama domuz eti ikram
ederlermiş. Şimdi ise 24 Aralık günü
Noel Gecesi'yle başlayan kutlamalar,
üç gün boyunca aralıksız yemek
yemeye dönüşmüş durumda. Ama ne
yemekler! Noel sorrasının baştacı
yine domuz eti. Yanında haşlanmış
lahana, yuvarlak köfte, somon bahğı
çeşitleri -fiime, tuzlama vs- ve ringa
balığının hem tuz, kırmızı soğan ve
şekerle (!) hazırlanan salamura
çeşitleri. Sofra, birçoklan için
bahane. Esas olan, bir firtta içilen
patates votkası ve bol bira içilmesi.
Bu bayram zamanla bir tüketici
çılgınlığı haline geldi. Yalnızca
büyükler küçüklere değil, herkes
birbirine bir Noel armağanı almakta.
Bu kutlama için özel olarak
yetiştirüen çam ağaçlan özenle
süslenir ve altlanna armağan
paketleri konur. Hoş, eğer Ingmar
Bergman ın "Fanny ve
AIexander" fihnini gördüyseniz,
bunlan size boşuna anlatıyorum.
Noel'den öncekı günler
mağazalarda ve gıda maddeleri
satan yerlerde izdiham yaşanır.
Bu yü da satış rekoru kınldı. ___
Isveçliler, 4 milyar Euro tutannda
alışveriş yaptılar. Buna, Noel'in 3. ve
son gününden sonraki "ara günler"
denilen 3 gün süresince yapüacak
olan ahşverişler de eklenecek. Çünkü
mağazalar, her yıl bu süre için büyük
indirimler yapar; insanlar, birkaç gün
önce satın aldıklan mallan, eğer
STOCKHOLM
ikinci bir izdihamdan sağ
çıkabilirlerse ve mağazalann önünde
sabahın körü kuyruk oluşturacak
güce sahiplerse, yan fiyata satın
alabilirler. Bu satırlan, Isveç'te
"diğer gün" denilen, Noel'in 3. günü
yazıyorum. Hâlen Irak ve dünya çok
azkimsenin
umurunda. Irak
kaçmıyorya?!
Bağdaftaki
yoksul halk ve
GÜRHAN BM ambagosu
tarafından
henüz ölmemiş
olan çocuklar,
birkaç gün daha yaşayabilirler. Zaten
ölmeye hiç acele edilir mi? Hele söz
konusu olan başkalannın yaşamıysa.
Demek 4 milyar Euro harcadı bu
halk. Vay be! her 5 kişiden 1 'i dişçiye
gidecek ekonomik güce sahip değil
miydi? Stockholm'de her 10 konuttan
1 'i sosyal yardım alarak geçimini
sağlamıyor muydu? Bu yıl içinde reel
sektörden 65-70 bin kişiye çıkışı
verilmemiş miydi? Noel'den sonrası
tufan yani... Yılbaşı Gecesi de
geliyor. Büyük gazetelerin sayfalan
şimdi koca koca istakoz, hindi,
ha\yar, "entrecote" et ve dana
fıletosu ilanlanyla dolacak. Resmen
yasak olduğu halde her yerde satılan
havai fışekler çok sayıda parmak
uçuracak, yangın çıkaracak ve
ölümlere neden olacak. Isveç'in 9
milyonluk nüfusunun onda birini
oluşturan göçmenler için infılaklar
ve benzeri şeyler, hiç de eğlendirici
değil: çok fazla kötü çağnşım
yaptınyorlar çünkü.Yeni yıla, iyi
dileklerle ginnek gerek. Vaatleri kast
etmiyorum. Nasılsa Yılbaşı Gecesi
bol keseden verilecek ve daha sonra
o geceyle birlikte geride kalacaklar.
Bush efendinin akhnı başına almasını
dileyebiliriz. Boş olduğunu
bildiğimiz için, vaatlerden daha etkiü
ohnayacaktır. Ülkemizdeki seçimden
sonra aklımıza gelenlerin yaşama
geçmemesini de dileyebiliriz.
Insanlann bir gecede
değişebileceğine inananlar, bol bol
umutlanabılirler. Dığerleri için
karamsar deneceğini biliyorum.
Günümüzde, gerçekçiliğe karamsar
deniyor çünkü, bilmem iyimserliğe
de salaklık dendiği oluyor mu? (Hadi
ilk ben demiş olmayayım.)
tnandığunız değerlere daha kararlı
sahip çıkabiliriz. ÇevTemizde olumlu
işler yapan insanlar var; onlan daha
fazla görüp destekleyebüiriz. Güzel
adunlar atmakta olan Çumhuriyet'e
hepimiz daha fazla sahip çıkabiliriz.
Bizler birlikte oldukça, yalnızlığı
yeneriz çünkü. Uygarlık yolunda ileri
bir adım daha atmakta hepinize
başanlar diliyorum.
Amerika'nın şiddet tutkusu
Amerika'da bir süredir gösterimde
olan "Bowling For Columbine"
adlı fıhn, büyük bir tartışma yaratmış
durumda. Michael Moore'un yazıp
yönettiği belgesel nitelikli film,
1999'da Columbine Lisesi'nin
kütüphanesinde birçok kişinin öldüğü
şiddet eyleminden yola çıkarak,
Amerika'nnı silah ve şiddet tutkusunu
irdehyor. Film, ABD politikasında
Cumhuriyetçiler ile Demokratlar
arasındaki baş tartışmalardan biri olan
silah kontrolü konusunu yeniden
alevlendirdi. ABD'nin silah
tutkusunun boyutlannı anlamak için
öncelikle bazı sayılara bakahm:
• 325 milyon nüfuslu Avrupa'da
yılda 1000 Idşi silahla ölürken, 250
milyon nüfuslu Amerika'da bu sayı
11.000'den fazla.
• Ingiltere'de her yıl 150, ABD'deyse
5000 çocuk silahla vurularak ölüyor.
• Amerika'da saatte bir 4 kişi, günde
ortalama 80 kişi silahla öldürülüyor.
• Ülkedeki kadınlann yüzde 94'ü,
erkeklerin yüzde 81 'i silahlann
koruyucu olduğunu düşünüyor.
• 1996'da sivillerin sahip olduğu
silahlarla Yeni Zelanda'da 2,
Japonya'da 15, tngütere'de 30,
Kanada'da 106, Almanya'da 213 ve
Amerika'da 9390 kişi öldürüldü.
• Amerika'da sivillerin elinde 65
milyonu tabanca olmak üzere, 200
milyondan fazla ateşli silah var.
Amerika'da silah satın almak, bir
markete gidip yiyecek alışverişi
yapmak kadar kolay. Hesap açtırana
tüfek hediye eden bankalar var. Silah
tutkusunun yasal dayanaklanna
bakınca karşımızda 1791 'de
yürürlüğe giren bir yasa çıkıyor. Bu
yasa, gerektiği zaman örneğin federal
hükümetin yetersiz kalması ya da
askeri gücün zalim bir hükümetin
elinde toplanması durumunda,
yurttaşlara
NEW YORK kendilerini
korumak için
silah sahibi
ohna ve silahlı
z f[ L A L teşkilatkurma
KALKANDELEN hakkı veriyor.
_ _ _ ^ ^ _ _ ^ _ _ ^ _ —
Bırçok
Amerikalı,
211 yıl önce işlevi olabilecek bu
yasanın, günümüzde artık ülkelerin
nükleer ve kimyasal silahlara sahip
olduğu bir ortamda geçerliliğinin
olmadığını savunuyor. Bir kısım
Amerikalı da bu yasaya dayanarak,
kendini korumak için silah taşıma
hakkını şiddetle savunuyor. 1939'da
Yüksek Mahkeme, bireylerin askeri
teşkilat kuramayacağını belirtse de,
askeri yetkililer her yurttaşın her
zaman silah bulundurma hakkının
olduğunu ısrarla söylüyor. Bütün bu
tartışmanın ortasında Amerika'da her
yıl on binlerce insan birbirini silahla
öldürmeye devam ediyor. Silahlar
ülkeleri daha güvenli hale getirseydi,
Amerika'nuı dünyanın en güvenli
ülkesi olması gerekirdi. Öyleyse
neden insanlar hâlâ sokakta yürümeye
korkuyor? Neden okullarda ve evlerde
insanlar birbirini silahla öldürüyor?
Filmi izlerken, seyircinin filmde
ortaya konulan şok edici durumlann
saçmalığı karşısuıda, sürekli güldüğü
dikkatlerden kaçmıyor. Fihnin tek
gülünmeyen bölümü,Loıris
Armstrongun "AVhat A Wonderful
\Vbrld" şarkısı eşliğinde, Amerika'nnı
3. dünya ülkelerinde yaptığı askeri
operasyon görüntülerinin ve neden
olunan can kayıplannın peşpeşe
kurgulandığı, sonunda da Dünya
Ticaret Merkezi'ne çarpan uçak
görüntüleriyle biten muhteşem bölüm.
Moore soruyor: Neden ABD'de her
yıl 11.000 kişiden fazla insan silahla
öldürülürken, bu sayı diğer ülkelerde,
örneğin aynı oranda silaha sahip olan
Kanada'da çok daha az? Benim
bildiğim tek şey, her silah bir gün
sahip olana karşı da kullanılabilir.
Yeni yıla girerken, silahlardan annmış
ve banş içinde bir dünya dileğiyle...
Teneke evler, trafik ve deniz
Gizem, egzotik hava, efsaneler,
kırmızının hakim olduğu giysiler
ve hayal dünyamıza göre pek çok şeyi
daha çağnştınr Uzak Doğu...
Aktarmalarla. beklemelerle 16 saati
aşkın bir yolculuğun ardından ve saat
farkıyla tam bir gün sonra vardığun
Uzak Doğu'nun en uzak noktalannda
n biri Manila'ya, Filipinler'in
başkentine vardığımda bu duygular
içindeydim. Güzel sahiller,
birbirinden üginç kara ve deniz
bitkileri ve tanımlamakta zorlandığım
ama illa ki görecekmişün hissi
uyandıran egzotik bir dizi şeyi
görmeyi hayal ederek indiğim kentte
karşılaşhğım ilk şey yapış yapış bir
sıcak, Istanbul sokaklannnı
temizliğini bile aratan kirli sokaklar
oldu. Ancak belki de benim gibi ilk
kez gelenleri en derinden etkileyen
noktanın teneke evler olduğu
kanısındayım. Evet bildiğimiz teneke,
çoğu su kenarlannda, kazıklar üzerine
kuruhnuş en çok iki göz oda'
büyüklüğünde teneke evler... Hele de
buranın, dünyanın en sıcak
ülkelerinden biri ve kışın bile hava
sıcaklığının 30 derecenin üzerinde
olduğu göz önüne almdığında,
düşünün bu teneke evleri ve burada
yaşamanınm zorluklannı... Aslında
bizim gibi fakirliğin pek çok çeşidini
çok yakuıdan tanımış, yaşayarak
öğrenmiş Türkler için yoksulluk
şaşuiıcı ohnamah ama, yine de
Havaalanından otele giderken
gördüğümüz bu evler, Dünya Genç
Girişimci Işadamı Yanşması'nın
finallerini izlemek üzere, finalistler
arasında yer alan Dizayn Grup
Yönetim Kurulu Başkanı tbrahim
Mirmahmutogullar ile birlikte giden
10 kişilik gazeteci ekibinin dikkatini
çekmişti. Hatta çok seyahat ettiği için
artık her şeyi kanıksadığını
sandığımız
MANILA HasanEriş
bile "Böyle
evler artık
Vıetnam'da
bifcyok
w
dedi.
Pek çok
açıdançok
tanıdıkbir
kent Manila. Mesala trafik... Gündeük
hayatında en az birkaç saatini trafikte
harcayan Istanbullular için bile fazla.
Havaalanından otele gidene kadar
geçirdiğim 3 saat, mesafenin kısalığı
göz önüne almdığında tahammül
sınırlannı zorlar bir nitelikteydi.
Esmer, muhtemelen yaşlanndan daha
küçük gösteren, üstlerinde
yoksulluklannı yansıtan giysilerle yol
boyunca, taksinin camlanndan içeriye
OLCAY
BÜYÜKTAŞ
sarkarak mamiy manidıyen çocuklar
da bızim sokak çocuklanmız kadar
tanıdık. Tanıdık bir başka şey de gelir
ve dağılımdaki eşitsizlik. Kaynaklar
Filipinler için kişi başı gelir 3 bin 500
dolar dese de, görünen manzara,
gelirin Türkiye'ye göre daha az
olduğu ve daha eşitsiz dağıknış
olduğu. Düşünün ki. 10 milyon
kişiden fazla bir nüfusa sahip
Manila'da halkın yüzde 80'ine yakını
teneke ya da benzeri evlerde yaşarken,
en lüks otel ve alışveriş merkezlerinin
yer aldığı Makati bölgesi, ülke
geneline göre olağanüstü bir zenginlik
ve lüks içinde. Otobüslerin büyük
kısmının bu bölgeye girmesine izin
verilmıyor. Havaalanlannda taksilerin
yabancılardan tutturabildiği fiyah
istemesi de bir başka tanıdık nokta.
130 Filipin pezosu (2.5 dolar, 3,5-4
milyon lira tutması gereken yola) kişi
başı 15 dolar ya da daha fazla
istenebiliyor. Bir de insanlan çok
tanıdık. Güler yüzlü, yardımsever ve
samimi... Pekı, güzel şeyleri yok mu
Manila'nın... Var kuşkusuz. Bir kere
her bir yani deniz olan (Filipinler 7
bin 117 adadan oluşuyor) bir yerde
tabi ki yemekler çok güzel. Her türlü
küçük deniz hayvanının içinde olduğu
çorbalar, balıklar, böcekler her şey
çoklezzetli...