Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2002 PAZAR
12 PAZAR KONUKLARI
Kıbrıs sorununu Milletvekili Mustafa Akıncı ile Dışişleri Bakanı Dr. Yanakis Kasulides anlattı
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU
[email protected]
Hafta içinde Kıbrıs taydım. Yine Geçitkale üzerinden KKTC ve girdim. Sonra
da her zaman olduğu gibi özel izinle Rum tamfina geçtim. Türk tarafinda
egemen olan belirsizlik, sıkıntıh bekleyiş, yönetime tepki iç karartıcı. Hiçbir
yetkili hiçbir şey söylemiyor. Cumhurbaşkam Denktaş Bey Ankara 'da sağlık
sorunlarıyla uğraşıyor. Bırileri yokluğunufirsat bilip onun gölgesine kurşun
atıyorlar. Türk tarafinda da Rum tarafinda da insanlar, Kıbrıs sorununun
bugünkü noktada düğümlenmesinden tek sorumlu olarak Denktaş Bey 'i görmek
istiyorlar. Yine kolaycılığa kaçıyoHar. Arada neler olup bittiğini, yıllar içinde
hangi aktörlerin hangi rolleri ovnadıklanm unutmuş görünüyorlar. Ama bir
nokta var ki gerçeği teslim etmek lazım. Türk ve Rum tarafındaki refah
uçurumu çıplak gözle bile görülebiliyor. Rum tarafi daha üye olmadan zilınen
Avrupalılaşmış. Avrupah olmak isteyen Türk tarafındakiler ise daha bu
kavramm emekleme aşamasmda. Türkive de olduğu gibi Kıbrıs Türk tarafinda
da çifte standart. Avrupah olalım, bütün nimetlerden vararlanahm, ama
rahatımızdan ödün vermeyelim. Hatta sırasında kuralları bozup volsuzluk da
yapalım, kara para da aklavahm. Negam. Kuralları bır kerecik delmekle bir
şey olmaz. îşte, kafalar hâlâ bu. Dükkânımı sabah 10da açaı; akşamüzeri 17'de
kaparım. Sendikal haklardan bana ne? Devletten olabildiğince yararlanınm;
devletin dağıttığı ranttanpay kaparım. Sonra da yönetime ağzıma geleni
sövlerim. Kıbrıs 'ta durum şimdilik bu. Önce Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin tarihi olan 16 Şubat, sonra Rum Cumhurbaşkam Klerides'in
görevinin sona ermesi tarihi olan 28 Şubat, ardından da Kıbrıs Rum tarafinm
tam üyeliğinin tescil edileceği 16 Nisan süreçleri yaşanacak. Ve bakahm neler
olacak7
Ama şurası kesin. Türkive 2004 'te tam ü\:
elik görüşmeleri tarihi almış.
Rum tarafinda şimdilik bununla yetinmesi gerektiği inancı yaygın. Bütün bu
inişler çıkışlar, kanşıkhklar, tatsızhklar içinde Türk tarafinda, bir zamanlar
KKTC Cumhurbaşkanlığı için Denktaş Bey 'in halefi gözüyle bakılan eski
Genel Başkanı Mustafa Akıncı ve Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Dr. Yanaki
Kasulides 'le konuştum.
rusu,oturupkonuşmak
MUSTAFA AKINCI
1947, Limasol doğumlu. Yükseköğrenimini
ODTÜMimarlık FakühesVnde tamamladu
Harekât sonrasında 1975'teki Kurucu Meclis
üyeliğine seçilmesiyie aktifsiyasete atıldı.
1976'da,partisiolan ToplumcuKurtuluş
Parti'den (TKP) Lejkoşa'nm Türk Belediye
Başkanı seçildi Arka arkaya iki seçim daha
kazandu Bu arada I987'deyapılan TKP
kongresinde partinin başkanı oldu. O
sıralarda Kıbrıs Türk Belediyeler BiHiği'ni
kurdu. 1990 'da belediye başkanlığını bıraktu
1999 genel seçimlerinde TKP hükümet ortağı
olunca Başbakan Yardımcılığı ve Turizm
Bakanlığı'nı üstlendL 2001'dekiparti
kurultayında kendi isteğiyle parti
başkanliğmdan ayrıidu Şimdi sadece TKP
Lefkoşa milletvekilL
- Kıbrıs 'la ilgili son gelişmeleri tekrarlamak istemiyorum. Bun-
lan artık herkes biliyor. Size sadece şunu sormak istiyorum. Kıb-
rıs 'ın geleceğiyle ilgili önünüzü görebiliyor musunuz?
AKESCI - İsterseniz Kopenhag'la ilgıli bir-iki cümle söyleyerek sö-
ze başlayayım. Ben gerek Türkiye, gerekse de Kıbns'ın AB yolunda
yürümesini her zaman arzu ettim. O arada Tiirkiye'ye Kopenhag kri-
terlerini yerine getirmesı kaydıyla makul bir tarih verilmesi, dolayı-
sıyla Türkiye'nın de bir tünele girmesi ve tünelin sonunda AB istas-
yonuna varacağının güvenli bir biçimde ortaya konulması formülünü
Helsinki'den itibaren düşündüm ve savundum. Kopenhag'a baktığı-
mızda ben şu sonucu çıkanyorum:
Tüm taraflann kazançh çıkacağı bir tablo ortaya çıkmadı. Ben Ko-
penhag"da Kıbnslı Türklerin haricinde tüm taraflann bir şeyler aldık-
lan kanısındayım.
- İyi de Ankara kendisi açısından hiç de aynı şekilde düşünmü-
yor...
- 15 AB üyesi Euro'nun devreye sokulmasından sonraki en önemli
projeyi gerçekleştirmiş oldular: 10 üyeyle genişlediler. 10 üye katıl-
manın verdiği memnunluk içinde: Güney Kıbns ve Yunanistan hedef-
lerine ulaşmış olmanın mutluluğu içinde: Türkiye ise belkı tam iste-
diği tarihi alamadı. ama bir tarih aldı. Yani 2004 Aralık ayı denilerek
önüne hedef olarak bir şeyler konuldu. Açık söyleyelim. Kıbns soru-
nunun çözümüyle birlikte 2004 Mayısı'nda öbür dokuz üyeyle birlik-
te Kıbns'ın AB'ye girmesine paralel olarak Türkiye'nin de üyelik mü-
zakerelerinin açılmasi bana göre en akılcı yol olurdu. Belli ki her şey
Başbakan Gül'ün söylediği cümlede gizlidir.
- Gül'ün söylediklerini burada ha-
tırlatma anlamında özetleyebilir misi-
niz?
- Gül, "AB, karariannı aürken Kıb-
ns'ı dep Fransız ve Alman kamuoyla-
nnı daha çok dikkate aldı" dedı. Yani
AB. "Türkiye haardeğU" demekJe bir-
likte bir bakıma Türkiye cesametinde bir
ülkeyi içine almak için kendi lerinin de
yeterli bir hazırlıkta bulunmadıklan me-
sajını verdiler. Ya da kendi kamuoyla-
nnm tedirginliğini düşünerek Türki-
ve'ye daha erken ve daha makul bır ta-
rihi öngöremediler. Sonuç olarak şim-
di Rum tarafi başı. gövdesi ve bir aya-
ğıyla AB eşiğini atladı. ama tek ayağı
henüz dışarda. O da 28 Şubat ve 16 Ni-
san sürecini bekliyor.
- Yeni bir tarih verildi ve 28 Şubat 'a
kadar Kofi Annan Planı çerçevesin-
de Kıbrıs sorununa çözünı bıılunma-
sı isteniyor. Bu hedefe sizce ulaşılabi-
lecek mi?
- 28 Şubat. Kıbns Rum lideri Kleri-
des'in görev süresinin sona erdiği tarih-
tir. Ama o görevi sonlandıracak seçim-
ler 16 Şubat"ta yapılacaktır. Onun kam-
panyası da hemen ocak başında başla-
yacak. Dolayısıyla o seçim kampanya-
sı içerisinde 1993 Gali Fikirler Dizi-
si'nin başına gelenlerin .Annan Planı'nın
başına gelmeyeceğinin hiçbir garantisi
yoktur. 1993 seçimlerinde Klerides ka-
zanırken bir dönem eski Rum lider Va-
sfliu tarafından benimsendiği söylenen
Gali Fikirler Paketi allak bullak edildi
ve sonunda da çöp sepetine atıldı. Böy-
le bir seçim atmosferinin içinde Rum-
lann Annan Planı "nı delik deşik edecek-
lerini ve sonuçta bu fırsatın da o anlam-
da kaçabileceği endişesi içindeyim.
Bizim bir çözüm irademiz varsa bu-
nu ocaktan itibaren hemen çok açık bir
biçimde sergilememiz. bu fırsatı kaçır-
mamamız lazımdır, diye düşünüyorum.
- Bizim tarafta böyle bir irade ve is-
tek sizce var mı?
- Ben ne yazık ki onu göremiyorum.
Yeni Türkiye hükümetinden bu mesajlar almıyor. Ama tabii ki bunlar
sadece sözlü mesajlar olarak kalmamalıdır. Bu istekliliğin ve iradenin
masa başında da ortaya konulması gerekiyor. Türkiye'nin belli kesim-
leriyle Sayın Denktaş' ın yürüttü|ü politikalardan yakmmam yeni bir
olay değil. Sayın Denktaş'113 Aralık'ta Ankara "da verdiği demeç sı-
rasında televizyonlarda izledim. Yine ımkânsızı talep ediyordu. Her
şeyin bıtmek üzere olduğu. AB zirvesi deklarasyonunun neredeyse açık-
lanmak üzere olduğu saatlerde Kıbns'ın (Rum kesimi) AB üyeliğinin
ertelenmesini ve çözüm olsa bile Kıbns'm (Rum kesimi) Türkiye'nin
üyeliğini beklemesi gerektiğini talep eden biraçıklamaydı bu. Yani Sa-
yın Denktaş imkânsızı talep etti. mümkün olacak da olmadı.
- Bir de Denktaş Bey 'in 28 Şubat la ilgili bir demeci var...
- Çözüm için uğraşacağız. Ama çözüm olmazsa da benim bir öne-
rim olacak. 28 Şubat'tan sonra AB Rumlan alsın; bızimle KKTC'yi
tanıyarak ayrı bir anlaşma yapsın: bızi geliştirmeye başlasın. ekono-
mik gücümüzü arttırsm, Türkiye'nin üyelik zamanı gelince biz de gi-
relim.
Sayın Denktaş'ın kafasmda Türkiye'yi bekleme siyaseti hep vardı.
Onu biliyoruz. ama öteki kısmıyla yine imkânsızı talep etmektedir. AB.
Kıbns'ı bir bütün olarak aldığını. Kuzey Kıbns'ı tanımayacağını çok-
tan deklare etti. Dolayısıyla Sayın Denktaş yine imkânsızı talep edı-
yor. Benım ciddi kaygılanm var.
- Nedir kaygılarınız?
- 28 Şubat vartasını da atlatalım, resmi Türk politikasıysa hep var-
ta atlatma üzerine zaman geçirdik. Biz daha önce de "Masadan kaç-
makla hiçbir şey elde edilemez" dedik, dinletemedik. Ne yazık ki o za-
man o karar UBP ve DP'nin oylanyla alınarak masadan kaçıldı. Kos-
koca bir yıl heba edildi. 2OO2'ye gelindiğinde müzakereler yüz yüze
başladı. Sayın Denktaş'ın büyük şikâyeti var.
- Nedir o şikâyet?
- "İki ayağımızı bir pabuca sokmayın. Şeker suya düşmedi. Bizi bu
kadar sıkışrjrmayın. Zamana ihtiyacımız var" diyor. Ama en değerli
zaman parçalarını ne yazık ki kendisi harcadı.
Sayın Klerides'le 1968'den beri görüşüyorlar. Bu iş Beyrut'ta baş-
ladı, 34 yıldır sürüyor. Şimdi bu iki tarihsel kişiliğe toplumlanna ba-
nş armağan etme şansı tanındı, ama yine bu şansı kaçmyorlar.
- Herkes hep Denktaş Bey'eyükleniyor. Ya Klerides? O çok mu
uzlaşmacı?
- Klerides'in uzlaşmacı olduğunu iddia edecek değilim, ama şunu
söylemek gerçekçilik olacaktır: Ne yazık ki bütün dünyanın. BM'nin,
AB'nin ve bizim gözümüzde Sayın Denktaş hep uzlaşmaz bir çizgide
olmuştur. Bunun tek bir istisnası vardır. o da Kipri>-anu döneminde-
dir. 1985-86'da Kipriyanu (dönemin Kıbnslı Rum lideri) zamanının
BM Genel Sekreteri Perez de Cueflar belgelerini reddetmıştir. Sayın
Denktaş bilahare yaptığı açıldamalarla işin gerçeğini bize anlatmıştır.
"O gün gekliğinde birbirimtri kolladık. Kipriyanu'nun reddedeceğini
anLadığım için ben evet dedim" dedı. Işin gerçeği bu. Avrupa Parla-
mentosu Başkanı Pat Cox geçen gün açıkladı. BM Güvenlik Konse-
yi'nin açıklamalan da o doğrultuda. Sayın Denktaş'ın "Herkes beni
uzlaşmaz görüyor'" yakınmalan ne yazık ki bir gerçeğin ifadesidir.
Dünyada hukuktan bu kadar çok çekinen bir başka hukukçu var mı-
dır. bilmiyorum. Yirmi birinci yüzyılda olaylara hâlâ 20. yüzyıhn So-
ğuk Savaş mantığıyla yaklaşıyor. Oyle olunca da çözüm üretemiyor.
Nihayet 28 Şubat'a doğru gidiyoruz. Benim kaygım. 28 Şubat tarihi-
ni de bir şekilde atlatıp. müzakere eder gibi göriinüp işi "Türkiye'yi
bekleyetim" e getirecek.
- Peki, bu yaklaşımm sakıncası sizce nedir?
- Toprak Türkiye'yi bekler de toplum bekleyemez.
- Anladığım kadanyla Denktaş Bey 'le birlikte Ankara 'nın da bir
çekincesi var. Kofi Annan 'ın son haritasında Güzelyurt ve Lefke böl-
gelerindeyaklaşık 50 bin Kıbnslı Türk'ün bulundukları toprakla-
rın Rum tarafma verilmesi planı nedeniyle bun-
ların yersiz yurtsuz kalmaları, bir de Lefko-
şa 'dan Magosa 'ya gidene kadar en az beş Rum
sınırkapısının, karakolunun denetiminden geç-
mek zorunda kalmak argümanları var. Siz bu
argümanları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- En sonuncusundan başlayalım. AB ü\esi ola-
cak bır ülkede öyie karakolmuş. sınır kapısıymış
gibi şeylerin olamayacağını herkes bilir. tdari an-
lamda sınırlar olacaktır. Kaldı ki sözü edilen ka-
rayolunun idari tasarrufu da Kıbns Türk parça dev-
letinin (component state) sorumluluğunda ola-
caktır.
- Güzelyurt-Lefkoşa-Magosa yolundan söz
ediyoruz değil mi?
- Evet. Yok sınır kapısıymış, yok barikatmış, bun-
lar artık eski dönemlere ait kavramlar. Bu ülke-
de bır anlaşma olacaksa, ki olmahdır. iki tane ana
bacağı vardır. bu anlaşmanın. Birisi anayasal hak-
lar. egemenlik. siyasal eşitlik olayı. ki Rum tara-
fı yıllarca bunlan gasp etti. Hakkı olmadığı hal-
de 1963'ten günümüze kadar Kıbns Türkü'nün
hakkını o kullandı. Öte yandan ise 1974'ten bu
yana bizim fazladan elimizde tuttuğumuz bir tek
toprak \-ar. Dolayısıyla bizim bır anlaşmada ve-
rebileceğimız, yıllardan beridir bilinen. topraktır.
Alabileceğimiz ise anayasal haklanmızdır. ege-
menlikteki ortakhğımızdır. siyasal eşitliğimızdir.
Sayın Denktaş, hiçbir dönem masada toprak ko-
nusunda harita konuşmamıştır. Ama yüzdelik te-
lafruz etmiştir. Gönül arzu ederdi ki 2002 yılı ba-
şından itıbaren Sayın Denktaş da harita üzerin-
den konuşsun. fikirlerini oluştursun. ikna edici ol-
sun. daha iyı bir harita elde etsin. Ama bu yapı-
lamadı. Bir çözüm olacaksa birtakım insanlar yer
değiştirecek. Ama bu yer değiştirme bir sa\aş
sonrası yaşanan. her şeyini bırakıp kaçma biçi-
minde olmayacak. İnsanlar, önceden konut ve iş
alanlan hazırlanmadan v erlerinden edilmeyecek-
ler. Annan Planı da zaten bunu öngörüyor.
- Rum nüfusunun Türk bölgelerineyüzde bir
oramnda yerleştirilmesi planına ne diyorsu-
nuz?
- Her yıl yüzde bir Rum nüfusunun Türk böl-
gelerine yerleştirilme planı değişti. İlk planda bu
oran yüzde 33'e kadar çıkacaktı. Şimdi yüzde 4-
5'le beş yıl sonra başlıyor. Yani ikinci düzenle-
mede şöyle bir revizyona gittiler: Kuzeye mak-
simumyerleşme oranmı >üzde 33'ten yüzde 28'e indirdiler. Bu da aşa-
malı olacak. Bir de bir parça devletin \ atandaşı olmak isteyen öbür par-
ça devletin vatandaşı olamayacak. Yani güneyde yaşayan bir Rum ku-
zeye yerleşmek istiyorsa yedi yıl geçmedikçe kuzeydekı parça de\ le-
tin \atandaşlığına başvuramayacak. Baş\ıırursa da kendi parça devle-
tinin vatandaşlığından feragat etmek zorunda kalacak. Dolayısıyla ora-
da birtakım caydıncı unsurlar \zr. Bakın. şöyle de bir nokta var. Her
iki toplum liderlikleri tarafından toplumlar yanlış eğitilmiş. yanlış yön-
lendirilmiş, yanlış bilgilendirilmiştir; çözüm için doğru düriist bir ha-
zırlık yapılmamıştır.
- Siz geçenlerde ara bölgedeki Pile köyünde verdiğiniz bir konfe-
ransta bir 'ya hep,ya hiç'yaklaşımından söz etmiştiniz.—
- Evet. Rum Hderliği, "Tüm göçmenler evlerine dömnedikçe çözüm
olmaz. Türkiye'den tüm gelenler geri gitmedikçe çözüm olmaz. Tüm
askerler çıkmadıkça çözüm olmaz" biçiminde kendi toplumuna me-
sajlar verdi.
- Ya Kıbns Türk lideriiğinin mesajlan neydi?
- Bizim liderlik. "Tek bir Rum içimize gelemez. Tek karış toprak ve-
rilemez" dedi. Oysa bir çözüm ne beyaz. ne de si> ahla yapılabilir. Gri-
nin tonları vardır. Çözümün zorluğu da orada. zaten. Onun için de mü-
zakere. uzlaşmak lazım.
iki liderin de yıllardır pozisyonlan katılaşmış, kemikleşmiş. BM
Genel Sekreteri bu çıkmazdan nasıl çıkacak? Ortaya bir şey sunmak
zorunda. O sunacağı şey de makul olmalıydı. Olay burada düğümle-
niyor. Eğer iyi niyet varsa oturulur, görüşülür.
Ben olaya şöyle bakıyorum:
Tıpkı Yunanistan gibi, bizim ve Türkiye'nin geleceği AB şemsiye-
si altmda olacaksa, AB. Yunanistan. Türkiye. biz dahil bu kararlıhk
tüm taraflarda sarsa o zaman beş yıl sonra ilk Rumun gelişi başlaya-
cak; yedi yıl sonra ancak vatandaşlığa başvurabilecek. Ondan sonra-
dır ki geçecek olan 15 yıl sonra yüzde 28 'lere gelebilecek. Yani biz bu-
rada 25-30 yıldan söz ediyoruz. Allah aşkına, o süre içinde Türkiye
AB'ye girmeyecek mi?
O süre içinde yönümüz A\rupa ise o zaman buna bir çözüm bulu-
nacak.
- Son gelişmelerin ışığında sizce Kıbns sorunu bir çözü-
me ulaşabilir, iki Kıbrıs AB üyesi olabilir mi?
KASULİDES-Türkıye'deki yeni hükumetin yaklaşımlan doğ-
rusu hepimizi yüreklendirmişti. Sadece bu da değil. Seçimler-
den çok önce. geçen vaz Ankara'nın konuyla ilgili yaklaşım-
lan AB üyeliği yolunda belli bır kararlılığı ve ıradeyi gösteri-
yordu. AB üyeliği. sadece iç meselelerle ilgili değil. Kıbns da-
hil AB üyeliği yoluna engel olacak konulara \eni bir yaklaşı-
mı da gerektiriyordu. Er ya da geç Türkiye'nin AB'ye katıl-
ma isteğinin ve bizim Kıbns sorununu çözüp adanın yeniden
birleştirilmesi isteUerimizın bir noktada örriişmesinin gereke-
ceğini düşünüyorduk. Bu Kopenhag'dan önce de olabilirdi.
Orada hedefe çok yaklaştık. ama başanlı olamadık. Şimdi
önemli olan soru şu: Kopenhag'dan sonra ne zaman°
Türkiye'de son gelişmeler. yeni hükümet ve eski düzen ara-
sındaki sürtüşme ya da bunun nasıl bertaraf edilebileceği. ay-
nca Sayın Denktaş unsuru çok önemli. Sayın Denktaş çok açık
biçimde çok sayıda Kıbnslı Türk vatandaşı tarafından. Kıbns' ı
bölmek istemesi. Kıbns halkını birbirinden avn tutması. dola-
yısıyla Kıbns Türk halkının dünyadan yalıtılmış halde yaşa-
ma ve ekonomik yoksunluk içine düşmesıne neden olan poli-
tikalan nedeniyle eleştinliyor. Sayın Denktaş şimdi geri gel-
di ve hâlâ eski dili. eski terimlerinı kullanıyor. Dolayısıyla biz-
ler şimdilik biraz şaşkınız \ e nasıl davTanmamız. olaya yaklaş.-
mamız gerektiğini tam olarak belirleyebilmiş değiliz.
- Peki, sizce 28 Şubat 'a kadar bir çözüm bir anlaşma ola-
bilir mi?
- Pek öyle görünmüyor. Sayın
Denktaş şuandaki siyasetlerinı israr-
la savunmaya devam ederse Aralık
2004'e kadar dahı bir çözüme ulaş-
mak mümkün olmaz gibıme gelij'or.
Yalnız şunu söylemem lazım. Tür-
kiye'nin politıkalannda a\ııa çatla-
dı. Bir daha onanlması da olanaksız.
Bütün sorun çatlayan a\Tianın ne ka-
dar sürede kmlacağıdır.
- Aynanın çatlamasmdan neyi
kastediyorsunuz?
- Yani. eski bölücü polıtikalarçat-
ladı. Şimdi bütün mesele o siyasetin
yerini uzlaşmacı. .Annan Planı'nda-
ki gibi birleştirici bir siyaset mi ala-
cak, yoksa bır çözüme ulaşmak uza-
yacak mı? Ama size şunu söyle-
mem lazım: Herkesin. bu durumun
sonsuza kadar süremeyeceğini artık
algılaması lazım.
- 28 Şubat 'a kadar bir çözüm ol-
mazsa?
- Bizim AB üyeliği sürecimiz ça-
lışırken hiç kuşkusuz Kıbns'ın yeni-
den birlık olmasını sağlayacak bir
çözüm arayışına kendi tarafımızdan
de\-am edeceğiz. Türkiye de kendi ta-
rafından AB üyeliği şansını gerçek-
leştinnenin yollaranı aramayı sür-
dürecektir.
- Türkler arasında şöyle bir kay-
gı \<ar: 2004 'te Kıbns 'ın bu tarafi
AB 'ye tam üye olurken Türkiye ve
KKTC dışarda kalacak. Günün bi-
rinde bir çözüm olursa da KKTC de
AB 'ye girerken Türkiye yine açık-
ta kalacak. Ama günün birindeAB
nihayet Türkiye 'yeyeşil ışıkyakar-
sa bu kez Rumların vetosunu yiye-
bilecek. Sizce Rumlar Türkiye 'nin
muhtemelAB üyeliğini gün gelir ve-
to ederler mi?
- Bakın. iki türlü siyaset var bu
bağlamda. Birincisi Yunanistan'da
Simitis ve Papandreu öncesi politi-
kalar: ikincısi de Simitis ve Papand-
reu'yla birlikte olusan Yunan politikalan. Bana hangi siyaset-
ler üretken ve sorunlann aşılmasında yardımcı oluyor. diye so-
rarsanız ben ikinci siyasetleri her zaman tercih ederim. Bana
sorarsanız. sonuca ulaşmak amacıyla \r
eto etme. "Şunuyap, yok-
sa" deme ya da sürtüşme politikalan hiç kımseye yarar \er-
mez. Türkiye'nin AB yolu. pek çok kavşaklarla dolu. uzun bir
yoldur. Bence bu yol süresinde ortak bir zemin bulunabilir; ger-
ginlikler yumuşatılabilir.
Ama bu. Türkiye'nin AB'ye gittikçe yakınlaşması döne-
minde. büyük olasılıkla artık görevde olmayacak bir siyaset-
çinin kişisel görüşleridir.
- Neden? Yoksa siyaseti bırakıyor musunuz?
- Evet. Öyle bir eğilimim var Büyük olasılıkla orada olma-
yacağım. Bakın. on yıldır Meclis'teyim. Artık yeter.
- Yani Cumhurbaşkanlığı 'na da adayiığınızı koymayacak
mısınız?
- Koymayacağım. Artık bitti. Partimin politikası bu. Ona
saygı göstermem lazım.
- Türk Dışişleri Bakanhğı 'nın, Kıbrıs sorununun AB 'ye
bağlanmaması gerektiğini, sorunun garantör ülkelerin so-
rumluluğunda olduğunu duyuran açıklamasını nasılkarşı-
ladınız?
- Evet, Ankara'da Dışişleri Bakanlığınız buim AB üyeliği-
nin uluslararası hukuka aykin olduğu yolunda her zaman yap-
tığı açıkiamalardan bırisini daha yaptı. .Ama bu çok eski bir te-
ori. AB ve öbür garantör ülke olan Yunanistan tarafından hiç-
bir şekilde kabul görmemişti.
1960 garanti antlaşması va Kıbns Anayasası. Kıbns'ın Tür-
kiye ya da Yunanistan'la birleşmesini yasaklamıştır.
- Yalnız, bildiğim kadanyla 1960 anlaşmalarında Kıb-
rıs 'ın Türkiye ya da Yunanistan 'ın üye olmadığı hiçbir ulus-
lararası antlaşmadaya da ittifaktayer alamayacağı bölümü
vardu AB üyeliğiyle şimdi bu ne olacak?
- Hayır. hayır, Garanti Anlaşması'nda Kıbns'ın bir başka ül-
keyle birleşemeyeceği. yani Kıbns'ta taksim ya da ENOSİS'e
DR. YANAKİS KASULİDES
Fransa'da Lyon Üniversitesi Tıp
Fakültesi'nden mezun oldu. thtisasım
Ingiltere'de yaptı. Kıbrıs Rum Yânetimi
Cumhurbaşkam Glajkos Klerides'in
Yeni Demokratik Birlik Partisi'nden
(DİSİ) siyasete atıldı. 1991 'de
Rum Parlamentosu'na milletvekili
seçildL 199S'te Kıbrıs Rum Hükümet
Sözcülüğü görevine getirildL
Nisan 1997'de de Rum Yönetimi'nin
Dışişleri Bakanı oldu. Şubat
ayında yapılacak Kıbns Rum
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için
en güçlü aday olarak kabul
edilirken seçimlere girmeyeceğini
ve siyasiyaşantına son vermek
istediğini duyurdu.
gidilemeyeceğini kayıt altına alır. tkinci olarak da anayasada
şöyle birmadde vardır: Kıbns'ın uluslararası bir örgüte üye ola-
biimesi için Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkam Yardımcısrnın
ortak kararlan gerekir. Bu durumda şimdi Cumhurbaşkanı Yar-
dımcısı (son olarak Denktaş 'tı) anayasaya geri dönmek istiyor-
sa buyursun.
- Irak 'ta çıkacak olası bir savaş sizce Kıbns sorununa bir
çözümü etkiler mi?
- Evet. Kopenhag'dan önce ABD'nin tavn belliydi. ABD hem
Kıbns'ın, hem de Türkiye'ntn AB üyeliğini desteklıyordu.
Başka da yapacak bir şey yoktu, zaten. Üstelik Türkiye. Ko-
penhag'da 20O4'te. ertelenmemek koşuluyla üyelik görüşme-
lenne başlama sözü de almıştı. Irak konusunun bütün bu ge-
lişmeleri etkilediği de açık. ABD. özellikle şu sırada Türkiye'nin
Kıbns. Ege gibi konulara değil. Irak'a kendini odaklamasını
istiyor. Öbür ilgilerini de "macera^a aölmak" olarak görüyor.
- ABD'nin Türkiye'nin AB üyeliği fıkrini desteklediğini
düşünüyor musunuz?
- Evet. Bunun pek çok da nedeni var. Öncelikle Türkiye,
ABD'nin en güçlü ve güvenilir müttefiklerinden birisi. Dola-
yısıyla ABD. Türkiye'yi temelli Batı'ya çıpalanmış olarak gör-
mek ister. Türkiye'nin Islam dünyası. Asya arasında gidip gel-
mesi ABD'nin hiç de ışine gelmez.
- İyi de Türkiye 'de sözüm ona ılımlı tslamcı bir partinin
hükümet olmasını da desteklemedi mi?
- Ilımlı tslam kalması koşuluyla, evet. Bundan saparsa
ABD'nin tavn ne olur. onu iyi he-
saplamak lazım. Unutmayın ki o
parti Türk halkının seçimiydi.
- Türk halkının çoğunluğunun
değil, sadece dörtte birden de azı-
nın seçimiydi
- Olabilir. Ama ABD salt Türki-
ye'yi desteklediği için bu insanla-
ra da destek verdi. başka bir ne-
denle değil. Çünkü şu anda onlar
Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti'ni
temsil ediyorlar. ABD'nin Türki-
ye'nin Batı'ya çıpalandığmı görmek
istediğini söyledim. Batı. ABD ve
AB demektir. Türkiye ABD'nin
bir eyaleti olamayacağına göre AB
üyesi olmahdır. ABD'nin gözün-
de. Bu nedenle de Türkiye' nin AB
üyeliğini destekliyor.
- Peki, ABD'nin Türkiye'nin
AB üyeliğini desteklemesinin baş-
ka nedeni nedir, sizce?
- Geçici bir neden istiyorsaruz
size. "Irak'taki durum" diyebili-
rim. Ama bu geçici bir neden. Ka-
lıcı değil. Kalıcı nedeni demin söy-
ledim.
- Sizce ABD, Türkiye 'nin Do-
ğu 'yla Batı arasında bir köprü ol-
masını ister mi?- Hayır. ABD Tür-
kiye'nin Batı v e tslam dünyası ara-
sında bir köprü olmasını ister. Ba-
tı yanlısı demokratik bir ülkenin
tslam dünyasıyla yakın ilişkide ol-
ması. ABD için dünyaya ömek teş-
kil edecektir.
-Yada Batı 'ylapetrol kaynak-
larını yaklaşttrmak mı ister bu
yaklaşımıyla? - Tabii kı bunu is-
ter. Türkiye. çok önemli jeo-stra-
tejik bir konuma sahip.
- ABD Savunma Bakanı Do-
nald Rumsfeld açık açık AB 'ye
Türkiye'nin üyeliğe alınmasını
Kopenhag öncesi telkin etmedi
mi?
- Sadece o değil. ABD'den baş-
ka yetkililer de benzer telkinlerde
bulundular. .Ama bunlar biraz ters tepti.
- Kıbns konusuna geri dönersek... Sizce Kıbrıs, AB üyeli-
ğinden ekonomik olarak yararlanabilecek miyoksa en azın-
dan başlangıçta zarara mı uğrayacak?
- Parasal olarak konuşuyorsak. hayır. Çünkü 2006'ya kadar
Kıbns'ta bir çözüm ya da birleşme olmazsa biz AB'ye parasal
olarak net katkıda bulunmak zorunda kalacağız. Birleşme olur-
sa Kuzey Kıbns parasal olarak büyük ölçüde kazançlı çıkacak-
tır. Kısacası bu üyelikten. birleşme olduğu takdirde kazançlı
çıkacak taraf Kıbns olacaktır.
Kıbns devlet ekonomisi için de muazzam bir pazar önünde
açılmış olacaktır.
Şu anda sınırlı bir ufkumuz var. 700 bin kişilik sırurlı bir pa-
zar durumundayız. AB üyeliğiyle birlikte karma şirketler, or-
tak yatınmlar. şirketler arası evlilikler yaratılacaktır. Bu da ül-
ke ekonomisini alıp götürecektir.
- Bir de AB 'ninfederasyonu öngören 'Penelope' adlı de-
rinleşme vegenişleme projesi var. Sizce buprojeAB içinya-
rarlı olacak mı?
- Tabii ki olacak. Bu şekilde AB üyesi ülkelerin entegrasyo-
na hangi hızla ayak uydurabildikleri sınanmış olacak. Bu özel-
likle de AB'nin daha küçük üyeleri için yararlı olacaktır.
- Neden
- Çünkü ne kadar küçük bir ülkeyseniz o kadar daha fazla
entegrasyona gereksinim duyarsınız. Böylece de kendinizi da-
ha güvenli hissedersiniz.
- Başta İngiltere olmak üzere bazı üye ülkelerin 'Penelo-
pe' projesine sıcak bakmadıklan biliniyor. Buna ne diyor-
sunuz?
- Ben de zaten onun için entegrasyonun, bütün üye ülkele-
rin dayanabilecekleri bir hızla gerçekleşmesi gerektiğini savu-
nuyorum. îngiltere. öbür üyelere kıyasla çok daha yavaş hare-
ket etmek istiyor. Öbür ülkeler Ingiltere'yi daha fazla hızlan-
maya zorlayamacaklanna göre aralannda ortak bir payda bul-
mak zorundalar.