Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 ARALIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIŞ BASIN
Irak krizinin nedenini sadece ABD'nin bu ülkenin doğal zenginliklerine göz dikmesine bağlayanlar yanılıyorlar
Petrol sorunununboyutu farldı• ABD ile Irak arasında
yaşanan krizde Bağdat
yönetirninin elinde bulunan zengin
petrol kaynaklannrn elbette rolü
var. Ancak neden, üretim
kapasitesi dünya pazannın
gereksiniminin yüzde 3'ünü
karşılayacak orana kadar düşen
Irak petrolünden pay almak değil.
Dünya petrolünün yüzde 25'inin
geçtiği Körfez"deki istikrar ve
güvenliği sağlamak.
DAMELYERGIN*
Eğer sonuı petrolse yanıtı "Irak"
olamaz. Bazılan Irak krizinin, ABD ve
Amerikan petrol şirketlerinin Irak'ın
kaynaklanndan bir parça koparabilmek
için üretildiği tezini öne süriiyor. Ba-
zılan ise liberalleşmiş bir Irak'ın dün-
ya pazarlanna daha ucuz petrol sataca-
ğına ve bunun sonucunda da enerji kay-
naklan konusundaki güvenliğimize ihş-
kin kaygılann çabuk bir şekilde sona
ereceğine inanıyor.
Bu bakış açılan hem zamanlama hem
de dengeler konusunda yapılan yorum
ve algılama hatalanndan kaynaklanıyor.
Evet, Irak'ın kaynak açısından dünya-
nın ikinci sırasındaki petrol zengini ol-
duğu doğrudur. Ancak üretim kapasi-
tesi açısından bu ülke dünya petrolle-
rinin sadece yüzde 3 'ünü üretnıektedir.
Ihracat NUervanınkl kadar
Petrol ihracat oranı ise Nijerya'nın-
kiyle eşdeğerdedir. Irak'ın üretim ka-
pasitesini ikiye katlaması bile on yıla
yakın süre alır.
Bu arada başka bölgelerdeki gelişme-
ler, bu ükenin petroldeki payını yüzde
5'le sınırlar. Bu yüzde kayda değer ol-
makla birlikte diğer petrol ihraç eden
ülkeler arasında "ikincisauP bir rakam-
dır. Bu senaryo bile Irak'ın yabancı ya-
tınmcılan ülkeye davet edeceği olası-
lığını doğurabilir, ancak tarih bize bu-
nun kaçınılmaz bir sonuç olmadığını
gösterdi. 1991 'deki Körfez Savaşı'ndan
sonra Kuveyt, petrol endüstrisini yaban-
cı yatınmcılara açacağını açıklamıştı.
Ancak aradan geçen 11 yıla rağmen
bu hâlâ gerçekleşmedi. Nedeni ise par-
lamentoda ulusalcılığı öne süren mu-
halifler.
Kriz bütün açılanndan güvenliğe
odaklanmış durumdayken -Irak'ın sa-
hip olduğu kitle imha silahlan konusu-
ortada işin enerji boyutu olduğu gerçek.
Ancak bu Irak'ın petroüerinden pay
ele geçirmekten öte bir şey: Dünya pet-
rollerinin dörtte birinin aktığı Körfez'in
istikrar ve güvenliğini sağlamak ge-
rekli. Saddam Hüseyin' in bölgeyi kont-
rolü altında tutmak istediği bir gerçek.
0,1980'de îran'ı ve bundan on yıl son-
ra da Kuveyt'i işgal etti, Suudi Arabis-
tan'a ise tehditler savurdu. Körfez ül-
kelerinin ona sempati duymamak için
haklı nedenleri var.
Şu an yaşanan Irak krizinin sadece
petrole endeksli olduğunu savunmak
için önce değışik perspektiften olaya
bakmak ve özellikle Rusya, Hazar BÖİ-
gesi ve Batı Afhka gibi dünyanın di-
ğer pazarlannı dikkatle incelemek ge-
rekir. Hiçbir ABD yönetimi bir elin beş
parmağı kadar petrol kontratı ve on yıl
süre gerekrirecek kaynak arttınmı için
böyle ani bir saldın planı yapmaz.
Saddam'sız bir Körfez, Irak petrol-
lerinin geleceğini nasıl etkiler? VVashing-
ton ve diğer merkezlerde yapılan bu
konuya ilişkin tartışma, kazançlardan
çok belirsizlik ve risk söylentilerine
odaklanmış durumda.
En çok gündemde olan soru ise ola-
sı bir savaşa, bu savaşın Irak'ın üreti-
ArielŞaron için
sonun başlangıcı
YOEL MARCUS
tsrail Başbakanı Ariel Şaron hep
(ocakta seçim var) söylediğimiz gibi
Israil"in siyasi yaşamında bir feno-
mendir. Işleri ne kadar batırdığı ya da
yere kapaklandığı önemli değil. 0nun
üzerine hiçbir başansızlık etiketi ya-
pışmaz. Medya ortaya çıkarmak için
o kadaruğraştı. Ancak. kimse onun her
şeyi nasıl berbat ettiğini anlatmayı ba-
şaramadı.
Tanıdığımız Şaron ömrünün büyük
bölümünü "çefişkflerin adamı" olarak
geçirdi. Doğruyu söylemek konusun-
da da hiçbir zaman ısrarcı olmadı. Di-
siplinli bir asker değildi. Lübnan Sa-
vaşı sırasında savunma bakanlığı ya-
parken bakanlığı parmağında oynattı.
Görevine son verilen tek savunma ba-
kanı oldu. Şimdiye kadar iki-üç kez si-
yasi yaşamının sonunun eşiğine gel-
di. Insanlar, her seferinde "Siyasi ya-
şanu bittF dedi. Ancak,
o da her seferinde bu eşik-
ten dönmeyi başardı.
Emrinde çahştığı tüm
başbakanlan küçük gör-
dü. Yakın geçmişte yeni-
den genel başkanı seçil-
diği Likud Partisi'nin 20
yıllık ülkeyi yönettiği sü-
reçte bu kurşun gibi, pa-
zarhkve manevra yetene-
ği olan Teflon gibi daya-
mklı adam hayatı herkes
• Belki Ariel
Şaron'un
sonunun
başlangıcının ilk
belirtilerini
görüyoruz. En
dayamklı Teflon
bile sonsuza dek
dayanmaz.
için zorlaştırdı. Ancak, başbakan ola-
rak, ülke pisliğe saplanmış durumday-
ken sanki olanlann hiçbirinin kendi-
siyle ilgisi yokmuş, onun bunlarda hiç
sorumluluğu yokmuş gibi daüna yük-
seklere çıkanldı, yükseklerde uçru.
Olumsuz yorumlanabilecek mesaj-
lar vermemek için büyük çaba sarfet-
ti. Kamuoyunun büyük bölümü, olan-
larda onun etkisi olduğunun ve so-
rumluluk duyup duymadığının farkın-
da bile değil. Bunun nedeni Şaron"un
işleyip geliştirdiği kendine has açık-
lama ve yorumlan. Bunlann başhca-
lan Araplara güven ohnayacağı, şu
anda içinde bulunduğumuz kötü du-
rumun Oslo Anlaşması' na imza koyan
ve Filistinlilere bize karşı kullandık-
lan silahlan veren Işçi Partisi'nin su-
çu olduğu, Pferes ve Beifin'in Rabin'ı
yoldan çıkardığı ve Işçi Partisi 'nin ik-
tidarda olmayı hak etmediği tezleri.
Filistin'deki otoriteyi tek tek tuğla-
lannı sökerek yıkan Şaron, hiçbir za-
man siyasi bir çözüme ilişkin fikir
üretmedi ve kamuoyunu Filistin'de ko-
nuşmak için muhatap alınacak kimse-
nin olmadığına dair ikna etti.
Toplumun paranoyak hislerini tüm
dünyanın ülkede uygulanan politika-
lar nedeniyle değil anti-semitik ne-
denlerden dolayı Israil'e düşman ol-
duğunu sa\aınarak besledi. Şaron'un
en büyük tezi ise şuydu: "Araplar an-
laşma istemiyor. İstedikleri şey Yahu-
dileri öldürmek. Onlara topraklannı
son parçasına kadar geri versek bile."
Kİsaca ozetlemek gereldrse hangi ko-
nuda sorunumuz varsa, ekonomik ya
da askeri alanda bunlann hiçbiri Şa-
ron'un liderlik zaaflanna bağlı değil-
dir. Olanlar hep, Araplar, Işçi Partisi,
düşman tavır takınan medya, solcular
ve teröryüzündendir... Şaron, aldatıl-
mak istenen geniş bir kitlenin istekle-
rinin nasıl yerine getirileceğini iyi bi-
lir. Zaten aldatılıyorlar. Ancak soru
Likud'daki seçim yolsuzluğu şüphele-
rinin Şaron'u nasıl etkile-
yeceğıne yönelik. îsrail
Parlamentosu Knesset'te-
ki bir milletvekilliği koltu-
ğunun parayla ya da yeral-
tı dünyasmdan küçük yar-
dımlarla satın alınabilece-
ğine yönelik suçlamalar
Likud Partili eski miHetve-
killerini şoke etti.
Sistemdeki geçiş süreci
siyaset ve para arasında bir
' """""r
bağlantı kurdu. Ama Li-
kud'da yolsuzluğun ortaya çıkanhna-
sı ve mafyanın parlamentoda sözünün
geçme tehlikesi yönetim kadrosunun
kimlerden oluştuğuna yönelik soru-
yu ortaya çıkanyor. Polis araştınyor.
Bu arada Şaron da adalet bakamndan
parti adaylannın seçiminin açıkorurum-
la yapılmasına yönelik yasal düzenleme
için bir komite kurmasını istedi.
Aslında Şaron, yüzlerce, binlerce
kişiyi Likud'a üye olmaya teşvik ederek
Netanyahu'nun, kendi taraftarlanmn
denizinde boğulmasına neden olan
kişidir. Ancak, o, bu konuda da hiçbir
sorumluluk kabul etrniyor. Bu ülkede
yaşanan iki büyük siyasi yenilgi
-1977'de Işçi Partisi'nin iktidan kay-
betmesi ve Netanyahu'nun 1992 yılın-
da uğradığı yenilgi- yolsuzluk sonucu
meydana gelmiştir. Belki günümüzde
Ariel Şaron'un, sonunun başlangıcının
ilk belirtilerini, küçük ipuçlannı
görüyoruz. En dayanıklı Teflon bile
sonsuza dek dayanmaz.
(Ha'aretz-17Arahk)
Irak'ta, Birteşmiş Milletfcr gözetiminde halkuı hayati gereksinimlerini karşılamak
amacıyla gıda karşıhgı petrol uygulaması için üretim yapıbyor. Ayad Saad'ın tamirat
yapüğı Kerkük Rafinerisi en büyük üretim merkezJcrinden biri. (FotoğrafREUTERS)
mine vereceği zarara ve yeni bir rejim
kurulduğu takdirde hükümetin ülkede
istikran sağlamak için petrolden gele-
cek kazançlara acilen ihtiyacı olacağı-
na ilişkin. Aynca, Saddam' ın bir yenil-
gi olduğu takdirde ülkenin petrol rafi-
nerilerine zarar verme olasılığı da yük-
sek. Irak'ın askeri güçleri aynı şeyi
1991 'de Kuveyt'i terk ederken yapü. Ku-
veyt'in petrol kaynaklanndaki yangın-
lan söndümıek için sekiz ay harcandı.
Cetln cevlz tartısmacı
Bu kez belki bazı Iraklı komutanlar
bu türde emirlere uyma konusunda ye-
ni hükümete ileride hesap verme kor-
kusuyla isteksiz davranabilirler. Savaş
sonrasında geçici olarak BM veya ABD
başkanlığında askeri bir yönetim olur-
sa, bu yönetimin Irak'ın petrolden ge-
• len kazancını azami düzeye çıkarmak
isteyeceği kesin.
Ancak bu hükümet petrol endüstri-
sinin geleceğine ilişkin kararlarda so-
rumluluk almak istemeyecek, bunu ye-
ni kurulacak Irak hükümetine ya da ge-
çici göreve gelen teknokrat kadroya bı-
rakacaktır. Bu hükümet de ülkenin ye-
niden yapılanması için kaynağa ihti-
yaç duyacağından, petrol şirketleriyle
masaya oturduğunda çetin ceviz bir tar-
tışmacı olacaktır.
"Her şey petrol İÇHT söylemindeki tar-
tışmalarda çoğunlukla Irak'ın günlük
2.8 milyon varillik petrolünü uluslara-
rası şirketlere aktaracağı düşünüiüyor.
Ancak bu da çok güçlü bir tez değil. Ye-
ni Irak hükümeti yabancı şirketleri da-
vet ederse kazamlan her dolann 88 sen-
tini kendi kasasma atmak isteyebilir.
Ya da dolann tamamıru kendine sakla-
yıp üretim için gerekli teknolojiyi sa-
tın almayı düşünebilir.
Aynca, petrol üretimi anlaşması için
gelen şirketler de son derece dikkatli
davranacaktır. En azından bölgede gü-
venlik ve istikrarsızlık sonınu kalma-
ması konusunda. Çünkü Rusya, Fran-
sa, Itarya ve Çin'de merkezi olan şirket-
lerin yaptıklan kontratlar, BM ambar-
golan nedeniyle işlevselliğini yitirmiş
durumda. Bu nedenle eskiden kontra-
tı olan ülkeler Avustralya, Amerikan ve
Kanada şirketlerinin de aralannda ol-
duğu yeni firmalarla ortakJık yapacak-
far. Her kafadan ses çıkan bu çokulus-
lu ortaklıklar, yeni bir Irak hükümeti-
nin pazarlık yaparken konumunu güç-
lendirecektir.
Tabii, yeni bir hükümetin kurulup
yeni kontratlann konuşulması en az bir
yıl aiacaktır. tran-Irak Savaşı öncesin-
deki günlük 3.5 milyon varillik üreti-
me çıkılması da üç yıl veya daha faz-
la sürebilir. Bu üretim artışının maliye-
ti asgari 7 milyar dolar olur. Bu da üre-
timde Irak'ı Norveç, Iran ve Birleşik
Arap Emirlikleri'nin ligine sokar. Gun-
de 2 milyon varil daha artış ise büyük
bir atılım gerektirir ve ülkeyi yine de
dünyanm üç dev üreticisi Suudi Ara-
bistan, ABD ve Rusya'nm gerisinde
bırakır.
OPEC'de sözü geçmesl zor
Üretimi arttıkça Irak, komşulannı
pazardaki pay konusunda iteleyip ka-
kalamaya başlayacak. Her şeye rağ-
men bu Irak'ın bir OPEC devi olması-
nı sağlamayacaktu-. Pazan yönlendir-
mesi de mümkün olmayacak. Zaten,
maddi kaynağa olan acil gereksinimi,
ülke yönetiminin varili 20 ya da 25 do-
lardan satacağı petrolden elde edeceği
kazanca odaklanmasına neden olacak.
2010 yılında dünyanın petrol gerek-
sinimi, büyük ölçüde günde 90 milyon
varil üretim yapan Çin ve Hindistan
gibi ülkeler taraftndan sağlanacak; bu
orana vurulduğunda yüzde 17 yapıyor.
Böyle bakıldığındâ daha büyük bir
rekabetin başlangıcı görülebilir. Bir
tarafta Rusya, Hazar ülkeleri, Kazakis-
tan ve Azerbaycan var. Diğer tarafta
ise Irak'ın da içinde olduğu Akdeniz
grubu. Rusya son üç yılda üretimini
yüzde 25 arttırarak günde 8 milyon
varile çıkardı.
sadece yarışmacı
Rekabet dört büyük Rus şirketinin
ABD'ye direkt ihraç edebilmek için
özel bir dağıtım merkezi satın alacak-
lannı duyurmalanyla kızıştı. Şu anda
bu yanşta ipleri Rusya ve Hazar ül-
keleri tutuyor gibi görünüyor. Ama bu
değişebilir. Durumun belirlenmesinde
sadece jeoloji ve şirketlerin risk ve
kazançlan dengelemesi değil, hükümet-
lerin aldığı kararlar, siyasi ve ekonomik
istikrann da etkili olacağı kesindir.
Ancak bu büyük yanşın ödülü, 2010
yılmda yüksek derecede hissedilebilir
olacak. Çünkü petrol ihraç eden ül-
kelerin ulusal kaynaklanna yılda 100
milyar dolar ya da daha fazla kaynak
gelecek.
Sonuç itibanyla savaştan sonraki gün
Irak da bu pazarda kendi payını alabil-
mek için daha iyi ve güçlü duruma
gelecek. Ama rekabetteki güçlü yanş-
çılardan sadece biri olacak.
(The Washington Pöst - 8 Arahk)
*Yazar, Cantbridge Enerji
Araştırmalan Birliği 'nin başkanı
Bıyığınız
Avrupa
Birliği
kriterlerine
uymuyor
GüneyKore'ye
liberalbaşkan
SOPHIE MUHLMANN
Seul'deki seçim gecesi (19 Arahk), eylülde
Almanya'da iki adayın son ana kadar kafa kafaya
götürdükleri seçim yanşını anımsahyordu. Dış
politikalan ve ABD'ye bakış açılan farklı olan iki
aday. Güney Kore'de iki farklı dünyanın yansıması
vardı. Kuzey'e yaklaşmaya sıcak bakan liberal bir
devlet başkanı ada>n Roh Moon Hyun. Ve diğer yanda
da ABD yanlısı, Kuzey Kore'nin başkenti
Pyöngyang'ı kendi köşesine terk etmek, ilişkileri
dondurmak isteyen muhafazakâr bir aday Lee Hoi-
chang Güney Kore'deki seçim gecesi açıkçası devlet
başkanını seçmekten öte bir şeydi. Sonunda güvercin,
yırtıcı kuşa karşı az farkla seçimi kazandı. Roh Moon
Hyun, Güney Kore'nin yeni devlet başkanı. Stalm'in
izindeki Kuzey Kore, atom hayallerini itiraf etmese ve
gerçek yüzünü göstermeseydi Roh zafer kazanamazdı.
Roh baştayken Nobel Banş Ödülü sahibi Kim Dae
Jung'un öngördüğü politika uygalanacak.
Pyöngvang dışlanmayacak. Kuzey Kore'nin lideri
Kim Jong n, kendini sıkıştınlmış hissetiği zaman
olumlu sinyal veriyor. Belki Güney'deki
güvercin onu sakinleştirmek için yardım eder.
(DieWett-20Amhk)
Köktendinci tarikatlar Amerikan toplumu üzerinde entelektüel Hıristiyanlardan daha etkili
ABDJanrı'yıkullanıyorGUNN,\R FREDRİKSSON
ABD nüfusunun büyük çoğunluğu,
Tann'nın Amerikalılardan yana olduğu-
na inanıyor. ABD hükümeti, Tann'nın
verdiği göre\r
i yerine getirdiğini ve dün-
yayı kurtardığını iddia ediyor. ABD, dün-
yanın en Hıristiyan devletıdir ve büyük
farkla birinci sıradadır. Amerikan yöne-
timi diğer "bütün ülkdere'' Amerikan
değerlerini yaymayı amaçlamaktadır.
Bunlar benim polemik olsun diye uy-
durduğum gerçekler değil. Sayılan gi-
derek artmakta olan aydınlar, dünyanm
bu Hıristiyan ve askeri süper gücünde
neler olup bittiğini anlamaya çahşırlar-
ken bu gerçekleri dile getiriyorlar.
ABD Devlet Başkanı, bundan bir yıl
önce bize "ya bizden vanasınız. ya da kar-
jı" mesajım gönderdi. Bu ülke, dünyada-
ki bütün kötülere karşı iyi taran temsil et-
tiği inancım taşıyan tek ülke. Kökten-
dinci inanç, bu ulusun Tann tarafından
seçildiği ve özel bir görevle görevlendi-
rilidiği şeklinde. Bu düşünceye "Ameri-
kan istisnası" deniliyor ama buna, "ken-
dini hep haklı bulmacılık" da denilebilir.
Bush yönetiminin gü\enlik uzmam Con-
doleezza Rice geçenlerde, "ABD özgür-
lüğü \¥ adakti savımmalıdn; çünkü bu üke-
ler,dün>arun her yerindeki halkiçin doğ-
ru vegerçektir" dedi. ABD'nin işine gel-
diğinde kaç despotu, şeyhi ve halkın
seçmediği lideri desteklediği hiçbir şeyi
değiştirmiyor.
Avrupalilann, Tann 'nin Amerikan po-
litikasında ne denli etkili bir role sahip
olduğunu yeterince anlamadıklanndan
eminim. Birlngilizyorumcubana, Ame-
Geçenlerde Edvvard Said, Aftonbladet
gazetesinde, Amerikahlann yüzde 86'sı-
nın Tann'nın kendilerini sevdiğine inan-
dığuıı yazmıştı. Devlet Başkanf nın ya-
kın çe\Tesinde yer alan "akıl ahnaz çok
sa\ıda fanatik Hıristiyandan'' söz etti.
ABD'de dünyayı siyah veya beyaz, iyi
veya kötü olarak gören köktendinci tari-
katlar ülkede, entellektüel Hıristiyanlar-
dan çok daha etkililer.
• Amerikahlann yüzde 86'sı Tann'nın kendilerini sevdiğine
inanıyor. ABD hükümeti, Tann'nın verdiği görevi yerine
getirdiğini ve dünyayı kurtardığını iddia ediyor. ABD'nin
dünyanın en iyi Hıristiyan devleti olduğuna inanıyor.
rika'nın her zaman kusursuz davran-
madığını söylediğinde karşısmdakilerin
ona nasıl şaşkınlıkla baktıklannı anlatmış-
tı. Aynı gazeteci, "Amerikahlann kendi
haklanndabflmedikteri şeyfer" başkklı bir
kitap yazmayı düşünüyor. Bir araştırma,
Amerikan halkının büyük çoğunluğu, ül-
kelerinin, dünyanm en çok dış yardımı-
nı yapan ülkesi olduğuna inandığım or-
taya çıkarmış. Oysa dış yardım konusun-
da, ıncelenen 24 ülke arasında ABD son
sırada yer ahyormuş.
Tann'nın sesini duyduğuna inanan \ e
onun dediklerini yerine getirmek için
silaha sanlmaya hazır olan fanatik din-
cileryanında aydın Hıristiyanlann sesi çok
etkisiz kalıyor. Zaten bütün köktendinci-
likte durum böyle değil mi? Islamcı ve
Yahudi fanatizminde de?
Eğer bir süper güç tek başına dünyaya
önderlik etmeyi ona Tann taraftndan ve-
rilmiş bir görw olarak görürse, ABD'nin
uluslararası anlaşmalan ve çokuluslu ör-
gütleri birer aynntı kabul ederek asla ip-
lememesi gayet doğaldrr.
Hepimiz zengin ve çeşitli kültürlere
sahip bir ülke olduğunu ve her an sonsuz
farlılıkta görüşlerin açıkça dile getirildi-
ğini biliyoruz. Benim şimdi yaptığım gi-
bi, her türlü genel tanımlama, bir şablon
olmaktan başka birönem taşımaz. Ancak
ABD'de bazı gazetelerin, dergilerin ön-
de gelen yazarlannın ve akademik çev-
relerin tanınmış adlannın görüşleri, ülke-
de giderek daha az etki yapıyor.
Bunlar tersine, kahramancıhğı ve bay-
rak sallamacıhğı destekler durumdalar. Bir
yorumcu, Amerikan medyasında Filistin-
lilerin saldırgan tarafolarak gösterildiğine
dikkatçekmişn. "İsra^Gazze'deFılistin-
lilerin şiddet e>Iemlerine yanıt olarak
rûzelerini ateşledi" ifadesine sık rast-
lıyoruz. Ama kimse, "FiiMstinlisilahher-
kekkr, tsrailordusununsakfarrianna yanrt
olarak kendilerini savundular," demiyor.
ABD'de yıllarca anti- semitizm yapmış
olan Hıristiyan sağ, şimdi katıksız îsrail
yanhsı ve anti-Arap petrolden kaynaklanan
anlaşmazlıklann Tann'nın verdiği görev
olarak tanımlanması garip gözüküyor.
Günümüzde dünya böyle işte. Avrupa'nın
uzun erimde bu konulara biraz daha ay-
dınca yaldaşması gerekir.
(Aftonbladet- 2 Aralık)
Türkçesi: Gürhan Uçkan