19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ARALIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J i ı J V U i N U1VJJ. [email protected] 13 ŞİRKETLER BENETTON, trikolarda yûzü aşkın model, 2O'den fazla renk ve 50 milyondan başlayan fiyatlarla yılbaşı hediyesi alternatiflerini arttınyor. • ÎPEKKÂĞIT, tarafından 6'ncısı düzenlenen "Selpak Desen Yanşması"nda dereceye giren tasanmcılar ödûllerine kavuştu. Genç sanatçılan desteklemek amacıyla düzenlenen yanşmanın finalistleri, 3'er milyar liraile ödüllendirildi. • VESTEL'in, Tûrkiye'de ilk defa üretriği "Dijital Ev Sinema Sistemi"ni 4- 31 Aralık tarihleri arasında satın alan tüketiciler, 50 milyon ödeyerek 20 adet DVD'den oluşan bir fılm koleksiyonuna sahip olabilecekler. • REAL Hipermarketler Zinciri, altın, gümüş, bronz ve alkolsüz kategorilerinde 29 milyondan 79 milyona kadar dört ayn fiyattan oluşan yeni yıl hediye paketlerini satışa sundu. • EMtRATES Havayollan, Hindistan'ın yeşil cenneti Kerala bölgesinde bulunan Cochin'e uçmaya başladı. Haftanın üç günü non-stop gerçekleştirilecek uçuşlar için gidiş- dönüş uçak bileti fiyatlan 640 dolardan başhyor. • HISLON, nostaljiyi seven erkekler için tasarladığı yeni saat koleksiyonu MoonJight'ı yılbaşı öncesinde piyasaya sürdü. • KOTON, yeni yıl öncesi başlattığı kampanya ile müşterilerine yüzde 60'a varan indirimler sağhyor. • BILKOM'un ev sahipliğinde gerçekleştirilen "Yaratıcılık Içimizde" semineri, yaratıcılan dijital yaşamın yeni ürünleriyle buluşturdu. Apple ve Bilkom'un ortaklaşa düzenledikleri seminer, bugüne kadar Tûrkiye'de düzenlenen en büyük kreatif şov özelliği taşıyor. 1966: Ankara'da 1959 yıfında yapımına başfa- nan Ankara Oteli açıldı. 197& Istanbul'da 2.5 milyar liraya mal olan çevre yolu projesini ve 22 kilometrelik yolu ta- mamlayan, Mecidiye- köy üstgeçidi adını ta- şıyan 860 metre uzun- luğundaki viyadük tö- renle açıldı. 1977: TJR'larınTürki- ye'ye girişte kişi ba- şına 300 dolar bozduracaklan bıldinkJİ. Enerjide devpotansiyel I I J I v r T I I I r~T I I I I I ussu Turkıye, bu alanaakı yatırımlarla ithalat bağımlılığını kırabilir GÜLŞAHKARADAĞ Kullanılmış yemeklik yağı motorine çevirmek, şekerpancan anğından ben- zin yerine geçecek alkolü damıtmak; çöpü ısıya, rüzgân elektriğe çevirmek, sıcak suyu kömür niyetine kullanmak. Sonu insanlık tarihinin bitimiyle geleceği olan, "çevrekaoTT fosil yaİat- lann egemenliğine de son verecek olan bu alternatif enerji kaynaklan, aynı za- manda Tûrkiye'de doğal bir üs kurmuş durumda. Ancak Türkiye, potansiyel yoksunu gelişmiş ülkelerde yapılan yatınmlann yüzde birini bile bu alana aktarmıyor. Toplam enerji tüketiminin yalnızca yüzde 8.9'u bu kaynaklardan elde edi- liyor, ithal enerjinin payı ise yüzde 64'lerde bulunuyor. Oysa, Türidye'nin petrol ve doğalgaza olan dışa bağımlı- lığına set çekecek olan bu kaynaklarla, ülkenin enerji tüketimi kadar üretim gerçekleştirüebileceği belirtiliyor. ITÜ Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. FîHz Karaos- manoğhL Tûrkiye'de tümbupotansiye- li değerlendirebilecek teknolojinin de projelerin de mevcut olduğunu dile ge- tiriyor. Aynı zamanda Temiz Enerji Vakfi Üst Kurul üyesi olan Karaosmanoğlu, Türkiye'nin bugün enerji ihtiyacının yüzde 36'sını ulusal kaynaklanndan el- de edebildiğini belirterek "EğerpoBti- kalardagerekUolanrevizyonyapıhnaz- sa bu oran Cumhuriyet'in 100. ydmda yüzde 24'e düşecek" dedi. Tûrkiye'de yenilenebilir enerji için bilgi birikimi- nin olduğunu, bürokratlann ve özel te- şebbüsün hazır olduğunu bildiren Ka- raosmanoğlu, "Sonın,Törkiye'nHiger- çekçi bir enerjipotitikası otmamasıdır'' diye konuştu. Karaosmanoğlu, yenile- nebilirenerji kaynaklannın kullanımıy- la hem istihdam yaranlacağını, hem dı- şalımın azalacağını hem de çevre dos- tu yakıt kullanılacağını ifade etti. Ka- raosmanoğlu, "58. hükümede birlikte umuyorum ki ulusal yenilenebilirener- ji potansiyeümiz dikkate ahnır"1 dedi. Avçiçeği, kolza ve soya gibi bitkiler ile kullanılmış hzartma yağından elde edilebilen biyomotorin, mutfakta pişirilebilecek kadar kolay bir işlemle elde ediliyor. Diesel motorlarda kullanılabüen biyomotorinin "pişirme tarifi " ise şöyle. Malzeme: Ayçıçek yağı. metanol, sodyum hidroksit Pişirilmesi: Yanm litre ayçiçekyağı tencereye konur. Ocak üzerinde 50 dereceye kadar ısıtılır. Tencereye 85 mililitre metanol, çeyrek çay kaşığı sodyum hidroksit eklenir. Yanm saat tahıa kaşık ile kanştmlır. Kanşım derin bir kapta bir gece bekletilir. Kapta iki ayn yağ fazı olusur. Alttakifaz, biyomotorindir. Enerji Bakanlığı, elektrikte yüzde 15-17 arasında indirim yapacak Sanayiciye iyi haber ANKARA (ANKA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın, sanayide kul- lanılan elektriğin fiyatını yüzde 15-17 arasında indire- bileceği belirlendi. Enerji Bakanı Hflmi Güler'in tali- matı üzerine ilgili birimler- ce hazırlanan rapor tamam- landı. Düzenlemeyle, sana- yide kullanılan eleköik fi- yahnın düşeceği, ancak ko- nutlara yönelik bir değişik- lik yapılmayacağı belirtildi. Edinilen bilgilere göre Elektrik Üretim A.Ş (EÜ- AŞ), ürettiği ve TETAŞ'a verdiği elektriğin kilovatsa- at fiyatını, kasımdan geçer- li olmak üzere yüzde 5.2 oranında indirdi. Köklü bir indirime gidecek BOTAŞ ise, yap-işlet-devret ve yap- işlet santrallanna verdiği do- ğalgazın fiyatını yüzde 14 dolayında indirerek, 188 do- lardan 165 dolara düşüre- cek. BOTAŞ, EÜAŞ'a 156 dolardan verdiği gazı ise 165 dolardan satmaya başlaya- cak. Faturalar üzerindeki yüzde 3.5'lik TRT, yüzde 1 fon ve yüzde 1 belediye pa- yının da kaldınlması duru- munda sanayiye verilecek elektriğin fıyatının, yüzde 15-17 arasında düşürülebi- leceği hesaplandı. Öte yandan Elektrik Mü- hendisleri Odası Genel Baş- kanı CengizGöitaş, TRT'nin aldığı payı kaldırma önlemi- nin kamu zaranna olduğunu belirterek, "Esassorun,yap- işlet ve yapHşlet-devret sant- raDannda pahabya eiektrik üretibnesi ve garantiü alım sözteşmekridir" dedi. Göltaş, Elektrik Piyasası Yasası'nın ve EPDK'nin ye- niden gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi. Jeotermalde yedînci ülke Hidrolik enerji, jeotermal, gü- neş, rüzgârve biyokütle enerjisinin ortak adı "yenUenebilir enerji" bu yılki Ulusal Enerji Forumu'nun öncelikli konulan arasındaydı. Ye- nilenebilir enerjinin Türkiye'deki potansiyeli ise, var olan üretim yoksunluğu düşünüldüğünde, *dü uçıddatacak bovutiarda". Potansiyel kaynaklar: X Güneş: Yıllık gûneşlenme sü- resi 2 bin 640 saat, ülke üzerine düşen güneş enerjisi miktan yılda 80 milyon ton petrole eşdeğer. Sa- dece ısınmada kullanılan güneş enerjisinden en etkin elektrik üre- timinde yararlanılabilir. X Jeotermal: 16 milyar kilovat saat potansiyelle dünyada 7. sıra- da. Yeni santrallann açılması mev- zuan basitleştirecekyasal düzenle- melere bağlı. X Rü^ân Dünyada rüzgâr gû- cü yüksek olan ilk yüzde 30 alan içerisinde, toplam teknik potansi- yel 88 bin megsvat Ancak şu anda mevcut üç santraldan Çeşme'de 1.5 megavat, Alaçatı'da 7.2 mega- vat, Bozcaada'da 10.2 megavat elektrik ürehliyor. Bu alanda, elektrik satma ve fiyatlandırmada yaşanan sorunlar girişimcinin önü- nü tıkıyor. XBi>okütie: • Hızlı büyûyen ağaçlarla yapı- lan enerji ormancılığına uygun 4 milyar hektar orman alanı var. • Bitkisel ve hayvansal atık mik- tan 103 milyonton petroleeşdeğer. • Çöp miktan günde 65 bin ton. Bu ahklardan biyogaz elde edile- bilir. New York'ta, bir tek çöp te- sisinden günde 150 bin metreküp gaz elde edilebiliyor. Almanya'da 70, Ingiltere'de 35 çöp tesisi var. 8 milyon nüfuslu Avusturya'da 120, 82 milyon nüfuslu Almanya'da 1650 biyogaz tesisi var. AB-Türfclye karsılastırması • TÜRKTYE, tüketimin yüzde 36'sını ulusal kaynaklardan karşı- lıyor. Bu oran 2023'te yüzde 24'e düşecek. • AVRUPA BÎRLIG1, tüketimi- nin yüzde 5.6'sını yenilenebilir enerji kaynaklanndan sağhyor, bu oranı 2010'da yüzde 12'ye çıkara- cak. • TÜRKTYE'de yenilenebilir enerji kaynaklannın tüketim için- deki payı 2000 yılı için yüzde 11. Bu rakamın 2010 yılında yüzde 7'ye düşmesi bekleniyor. • AVRUPA BÎRLİGI, yenilene- bilir enerjilerinin yüzde 55'ini bi- yoyakıtlardan sağlıyor, 20 lO'da bu pay yüzde 74'e çıkacak. AINKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Kubilay'dan Necip'e Bu yazının konusu, ekonomi olmalıydı; burada, üretimden, gelirden, teknolojiden, işsizlikten vb. söz edilmeliydi. Olmadı; bunlara izin verilmedi. • • • Bugün, 23 Aralık, Mustafa Fehmi Kubilay'ın, laik Cumburiyet düşmanlarınca öldürülüşünün 72. yıldönümüdür. Kubilay, öğretmendi, askerlik göre- vini yapıyordu; Cumhuriyet'in değerlerinı koruma- ya çalışırken dinci teröristlerce yok edildı. Geçen perşembe günü, 18 Aralık'ta Cumhuriyet'in değer- ierinin bir diğer savunucusu, araştırmacı bilim in- sanı Dr. Necip Hablemitoğlu, düşüncelen nede- niyle öldürüldü. Az değil, 72 yıl; dile kolay. Ve bu arada, özellikle de 1970'lerden başlayan ve 1990'larda hızla artan sayılarla, yine, laikliği, insan haklannı, eşitliği, öz- güıiüğü savunan, dürüst, demokrat, yurtsever, Ata- türkçü bilim insanlan, yazarlar, sanatçılar, öğrenci- ler ve onlarca, giderek yuzlerce diğerleri, yalnızca düşüncelen nedeniyfe öldürüldü; Çorum'da, Kah- ramanmaraş'ta ölüm kitieselleşti; Sıvas'ta 37 sa- natçı, araştırmacı ve düşünür yakıldı. Öldürülen- ler, toplumun çağdaşlaşması, ılerlemesi, gelişme- si ve güçlenmesi, kısaca aydınlanması için uğraş veriyorlardı. • • • Bu toplum, laikliği savunan düşünürierini neden ve nasıl yok ediyor? Bu sorunun yanıtı iki açıdan ir- delenebilir. Bunlardan birincisi, genel anlamda insana de- ğer verilmesine ihşkindir. Insanı en degerii variık sa- yan bir anlayış, bu bağlamda kadın-erkek eşitliği, kimsesiz ve yoksullara toplum olarak sahıp çıkma, sosyal güvenliği önemseme; işsizliğe çözüm ara- ma insana değer vermenin bir boyutudur. Ek ola- rak, toplumsal ilişkilerin, özellikle de eğrtim düze- ninin, yaratıcı düşünceyi koruması ve güçlendir- mesi gerekir. Kaskatı, ezberci ve düşünce düşman- lıklannı körükleyen bireğitim anlayışı yerine eleşti- rel, hoşgörüye ve insan sevgısine dayalı bir eğitim yaklaşımının variığı büyük önem taşır. Ikinci olarak yukandaki altyapı gereklidir, ancak yeterli değildir. Yeterliliği sağlayacak olan kamu düzenidir. Geçen ytllarda, toplum, uzun birsürefa- ili meçhul, yani yapanı bilinmeyen cinayetleri ko- nuştu. Aslında bunlann faili, bilinmeyen değil, tam tersine bilinen türdendi; ancak, siyasal gücü elin- de tutanlar ve savcılık ve güvenlik birimleri, çoğu kez, bu bilinen sanıkları yakalamadı; onlara gerek- li cezayı vermedi. Gerçek suçlular hiçbir zaman or- taya çıkanlmadı; çıkanlamadı. Yine çoğu kez, bu konuda bulgular, kanıtlar ve belgeler, kamuoyuna açıklanmadı; saklı kaldı. Oysa sağlıklı bir toplum düzeni oluşturmanın ilk koşulu, suç işleyenlerin ceza görmesi; özellikle de insan öldürenlerin ceza- sız kalmamasıdır. Kaldı ki ilerici, aydınlık, laik, özgürlük savaşçısı, araştırmacı ve bilim insanlannın öldürülmesi sonu- cu, toplum çok şey yitiriyor. Yaratıcı, üretken be- yinlerin yok edilmesi sonrasında, aynı düzeyde ve nitelikte doğru bilgi üretenlerin yenilenmesi, en azından çok uzun bir süre, sağlanamıyor. Bu ne- denle toplum düşünce üretimi konusunda yetersiz kalıyor; geriliyor. Böyle bir ortamda ne bilgi toplu- muna giden yolda ilerleme sağlanabilir ne de sağ- lıklı çalışan bir toplumsal doku oluşur. Kısaca, dü- şünce düşmanlığı nedeniyle ölümlerde. bilinen de- yimiyle, "ateş düştüğü yeri" yakmıyor; toplumu yakıyor, toplumun geleceğini kararhyor. Ülkeyi yönetenler, siyasetçiler, güvenlik görevli- leri ve savcılar, bu gidişe kesinlikle seyirci kalamaz. Iç banşı yok etmeye, toplumu istikrarsızlaştırmaya ve laik Cumhuriyeti yok ederek onun geleceğini karartmaya çalışanlan durdurması gerekenler ülke- yi yönetenlerdir. Eğer görevlenni tam yapmazlarsa, tarihsel ve toplumsal sorumlulukları altında ezilir- ler; ülke tarihinin birer kara lekesi olurlar. Diğer yönden şu nokta bilinmelıdir ki, Türkiye'yi uygaıiıkyolundan döndürmeye kımsenin gücü yet- meyecek, toplumsal değişimin zorunlu bir so- nucu olarak yarınlar aydınlık olacaktır. Bu, kaçı- nılmazdır. Ancak, ülkeyi yönetenler bunun gecikti- rilmesine izin vermemeli, görevlerini, hiç olmazsa bu kez, eksiksiz yapmalıdır. • • • Yaşamın sonsuzluğuna uzanan Necip'e "yerin özlemin gibi aydınlık olsun " diyor; başta kızlan Ka- nije ve Uyvar ve eşi Doç. Dr. Şengül olmak üze- re, tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. [email protected] DÜNYA EKONOMlSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginyfö tr.net Dünya Ekonomisi 2003'e çok kırılgan dengelerin üzerinde, önemli zaaflartaşıya- rak giriyor. Aynı zamanda en az iki alanda önemli belirsizliklerin gelişmekte olduğu söylenebilir. Birincisi, 20 yıldır ekonomi yö- netiminin "tunç yasalan" olarak benimse- nen neo-liberalizm (piyasa köktenciliği) iş- levsizleşti! Ikincisi, yılın ilkaylannda Irak'ta başlaması beklenen savaşın ne kadar sü- receği, dünya ekonomisi üzerindeki olası etkıler belli değil. Bltmemlş resesyon 2000 sonunda başlayarak resesyondan dünya ekonomisinin 2002 yılında çıkması bekleniyordu. Morgan Stanley Dean Wit- ter'ın baş küresel ekonomisti Stephen Ro- ach'ın deyişiyle "Ekonomik toparlanma, cansız ve çok sınırlı kaldı." Hatta geçen pazartesi bu köşede aktardığım gibi dün- ya ekonomisi büyüme hızı 2001 'de yüzde 1.1 ile dünya ekonomisi için resesyon sını- ı n kabul edilen yüzde 2.5'in altına inmişti. Dünya Bankası 2002 için yüzde 1.7'lik bir büyüme hızı öngörüyor, 2003 yılında da büyüme hızının yüzde 2.5'i aşmasını bek- lemiyordu. 2002 boyunca, 2000'de başla- yan resesyonun tamamlanmadığını, dün- ya ekonomisindeki "aşınlıklan" temizleme- diğini tartıştık. Bu tartışmalarda, bu kez ekonomik dev- relerin farklı olduğu saptaması giderek yer- leşti. Bu saptama ilk kez Roach tarafından gündeme getirildiğinde birçok gözlemciye çok abartılı gelmişti. Tepkinin bir nedeni da- ha vardı: Bu saptama, dolaylı olarak, dün- yanın değiştiğine, 1980-2000 döneminin ge- ride kaldığına işaret ediyordu. Benim bu kö- şede birçok kez vurguladığım gibi, bu sap- tamadan hareketle "küreselleşme" döne- minin bitmiş olabileceği de düşünülebilirdi. 2003'e Giperken Dünya Ekonomisi -1 Roach'ın saptamasının arkasında şu gözlem yatıyordu: 1990'lar boyunca başta ABD ol- mak üzere dünya ekonomisinde şişen kö- pükler (gelişen piyasalar -1997-, teknoloji köpüğü -1999-, borsa köpüğü -2000-) sıray- la patlamış, başta ABD olmak üzere dünya ekonomisini büyük bir yatınm ve üretim (ka- pasite) fazlası sorunuyla karşı karşıya bırak- mıştı. Bu fazlalık temizlenmeden, yatınmla- nn ve üretimin yeniden canlanmasını bekle- memek gerekiyordu. Bu ise önümüzdeki dö- nemde, tüketimin de yetersiz kalacağını, fi- yatlarda başlayan yumuşamanın bir genel- leşmiş deflasyona dönüşmeye başladığını söylüyordu. Üstelik, gayrimenkulde ve kü- resel kredi piyasalannda patlamayı bekleyen iki köpük daha vardı. Bu saptamalann piyasa köktenciliğine yönelik çok önemli bir sonucu var: Devle- tin ekonomiden çekilmesi, deregulasyon ve merkez bankalarının enflasyonla müca- deleye öncelik veren yaklaşımları (dolayı- sıyla IMF politikaları) beklenenin aksine is- tikrara değil, köpüklere, küresel resesyona ve deflasyonist bir ortama yol açrnıştı; ay- nı 1900'lerin başında, bir önceki serbest pi- yasa denemesinde olduğu gibi. Bu kez farklı Tartışma yıl boyunca sürdü ve nihayet The Economist'in 28 Eylül'de yayımlanan özel ekinde "resmen" sonuca bağlandı. The Economist "Bitmemiş Resesyon" başlıkh dünya ekonomisi ekinde, "Merkez bankalan bu kez devrelerin (cycles) önce- ki resesyonlardan farklı olduğunu galiba kavramıyoriar" diye yazacaktı. "//. Dünya Savaşı sonrası resesyonlar hep enflasyo- nun sonucuydu. Geçen yılki resesyon ve şimdiki durgunluk enflasyonun değil ama patlayan ekonomik ve borsa köpüklerinin sonucuydu. Bu, II. Dünya Savaşı dönemi- nin, bu tip ilk resesyonuydu." Buna ben- zeyen bir önceki resesyonu bulabilmek için 1930'lara girmek gerekiyordu. The Econo- mist de temizlenmesi gereken büyük bir aşın kapasite yükünden söz ediyordu. Aslında ABD Federal Reserve, 10 eko- nomistinin imzasryla, haziranda yayımladı- ğı bir raporda (http://www. federalreser- ve.gov/ pubs/ifdp/2002/729/ default.htm) Japonya'daki deflasyonun ABD'de tekrar- lanmasının nasıl engellenebileceğini tartış- tı. Bu artık deflasyonist bir ortamın variığı- nın, yeni ekonomi politikası arayışlarının başladığının "resmen" kabul edilmesiydi. Çünkü artık neo-liberal politikalar uygulan- dıkça krizi daha da derinleştiriyoriardı. Şimdi dünya artık o kadar değişmişti ki kökten piyasacılık dininde, küfürsayılacak, aforoz edilmeye neden olacak ifadeler, ar- tık bu dinin medreselerinde açıkça dile ge- tiriliyordu. örneğin Financial Times'ın emektaryorumculanndan Martin Wolf, 17 Aralık yazısında küresel düzeyde bir talep yetersizliğine (deflasyon) değindikten son- ra "Bu nedenle kıta Avrupası güçlü bir iç talep yaratmanın yolunu bulmalıdır. Bunu özel sektör aracıltğıyla yapamazsa, kamu sektörü yoluyla yapmak zorunda kalacak- tır" diye yazdı. Böylece Wolf, açıkça piya- salann kendi sorunlan çözemeyeceğini ka- bul ediyor, 20 yıldır ekonomi yönetimine yön veren, yakın zaman kadar kendisinin de benimsediği dogmaya sırnnı dönüyor- du. Geçen hafta serbest piyasanın Kâbe'si Wall Street'te, piyasa dogmatizmini, bu- nun altında yatan açgözlülüğü, bu kez mahkemeler mahkûm ettiler. Ülkenin en büyük borsa şirketlerinden bin, müşterile- rine 1.4 milyar dolar tazminat ödemeye ve iş yapma biçimini değiştirmeye mahkûm oldu. The New York Tımes'a göre bu, Wall Street'in başansızlığının ve "kendi kendini denetleme"yani deregulasyon anlayışının iflasının da kanrtıydı (20/12). Merkez sorunu Yeni bir döneme girdiğimizin bir diğer göstergesi de ABD'nin dünya ekonomisi- nin motoru olmaktan çıkıp, adeta boynu- na asılı bir değirmen taşına dönüşmesidir. ABD şimdi, köpük sonrası "temizlik" süre- cine girdiğinden artık bu motor olma işle- vini sürdüremiyor, hatta dünyanın geri ka- lanını kendi temizlik sürecine tutsak ediyor. 10 yıl boyunca ABD sermayesi, çıkardığı borç enstrümanlannı kolaylıkla dışarıya sattı, bu muazzam mali genişleme ABD ekonomisini büyütürken, dünyanın geri ka- lanına talep oluştururken, aynı zamanda şimdi patlamaya başlayan köpükleri deya- rattı. Dünyanın geri kalanında, dün ABD kâğıtlannı ne fiyata olursa olsun alan "off- takers", bir ABD'li mali risk yönetim şirke- ti genel müdürü olan Edmund Mc- Carthy'nin deyişiyle "enayiler" (suckers) [Prudenbear, 19/12) bu gün kendilerini ki- mi hesaplara göre 130 trilyon dolara ula- şan, muazzam bir kredi köpüğünün üzerin- de, sürdürülemez bir karşılıksız alacaklar yükünün altında buldular. Ancak ABD mer- kezli dünya ekonomisi o kadar sıkıştı ki, ömeğin Avrupaveya Japon bankaları, ma- li yapılannı düzeltmek için ellerindeki ABD kâğıtlannı boşattsalar, bu kez ABD ekono- misi ve dolar hızla göçmeye başlayacak, onlan da peşinden sürükleyecekti. Bugün ABD kendi ekonomisini temizle- meye, hatta ihracatını arttırmanın, dolayı- sıyla deflasyon riskini dışanya, zaten def- lasyondan kınlan bir dünyaya ihraç etme- nin yollannı anyor. Işte bu yüzden FED, fa- izleri peş peşe düşürerek borsayı canlan- dırmaya, kalan köpükleri sürdürmeye çalı- şıyor, kimi ekonomistler, Martin Wolfun vurguladığı gibi giderek mali genişlemeye dayalı büyüme modellerinin yerine, ABD'den kopmaya, 20 yıllık modeli boz- maya, hatta ABD'ye talep sunmaya (onun deflasyonunu emmeye) yönelik, iç talebe dayanan, yeni bir ekonomi modeli arayışı- na girdiler. Ancak McCarthy'nin vurguladı- ğı gibi köpükleri yaşatmak, hatta ekonomi- yi çekecek yeni bir köpük sektörü ve de bu- nu destekleyecek yeni "suckers" bulmak giderek imkânsızlaşıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle