Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 6 ARAİIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIŞ BASIN
Başbakan Kostas Simitis ile Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, hem halklannın hem de basının gözdesi haline geldi
Yunan liderlere coşkıüukarşılama• Başbakan Simitis'in Atina
havalanında yaptığı 'Biz ne
istediğımizi biliyorduk ve buna
göre hareket ettik. Bu bir derstir.
Milliyetçi haykınşlarla başan elde
edilemez" sözlerine vurgu yapan
Yunan ve Rum basını, temsilcilerini
yere göğe sığdıramıyor.
MURATtLEM
ATÎNA-KopenhagZirvesi'ninarchndan Yu-
nan basuu, ülkesinde kahramanlar gibı karşı-
lanan Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis
ile Dışışlen Bakanı Yorgo Papandreu hakkın-
da övgü dolu ifadeler kullandılar. Gazeteler-
de, Simitis'in Atina havalanında yaptığı ko-
nuşmada, "Milliyetçi haylanşlaria, çığhldar
aülarak başan dde edflemez " dedığıne dik-
kat çektiler.
Zirvede Kıbns Rum Kesimi'nin adaylığı-
nınkesinkabulüyle büiiktezaferhavasuıagi-
ren Yunan ve Rum basını, Güney Kıbns Rum
yönetımi liden Glafkos Klerides'i de göklere
çıkardı. Özellıkle Simitis ve Papandreu'yu hak-
kında övgü dolu ifadeler kullanan gazeteler,
Simitis'in havaalanında yaptığı konuşmada-
ki "Ne istediğımizi biliyorduk ve buna göre
hareket ettik. Bu bir derstir ve milliyetçi hay-
kınşlarla, çığuklar aülarak başan elde edile-
mez" şeklindeki sözlerine vurgu yaptı.
Gazetelerde, bu açıklamalann PASOK için-
deki basını Pangalos'un çektiği milliyetçi
çevrelere dönük bir mesaj olduğımu belirti-
ldi. Muhalif basın organlan ise Kıbns Rum
kesiminin nisan ayına kadar olan süreçte çö-
züm konusunda zor durumda kalacağını id-
dia ederek, "Lefkoşa gelecek üç ay boyunca si-
yasal rehine olacak" yorumu yaptı.
Zirvenin yıldızlan
Öte yandan Kıbns ve Türkiye'nin günde-
mini belirlediği Kopenhag zirvesinin yankı-
lan sürerken zirveye damga vuran üç isim
belli oldu. Yunanistan'da yayımlanan To Vi-
LEFIGARO Türkiye Ortadoğulu
ANKARA(ANKA)- Kopen-
hag zirvesi sırasında AKP hükü-
metinin "japtmm" tehdiüeri Fran-
sa'da tepkı yarattı. Muhafazakâr
Le Figaro gazetesi, bu tepkileri
yansıürken "Türkiye, beJİd bir-
kaçviliçindeAvrupa'da olacak,an-
cak Ortadoğulu bir ülke obnayı
sürdöriiyor* yorumumı yapo. Tür-
kiye ile Fransa arasında yeni ger-
ginliklerin ortaya çıktığını da öne
süren gazete. Fransa'da Türki-
ye'nin "Ermenisoyianmkaran"
alındığında ikili ilişkilerin etkı-
lendığıni, ancak Fransız şirketle-
rine yönelik misilleme önlemle-
rin pek bir sonucu olmadığını da
savundu. Le Figaro gazetesi, "Pa-
risüeAnkara arasmdakiyeniger-
gDÜflder" başhkJı tstanbul kay-
nakh haberyorumunda "Türiaye,
beüdbirkaçyılkindeAvrupa'da
olacak, ancak özeDikie Fransa ile
tansi\«nuyfikseltıneye,duygular-
la oynamaya bayüan Ortadoğulu
bir ülke obnayı sürdürüyor" yo-
rumunu yaptı.
Bu taktiklerin Türk diplomasi-
sinin birklasiği olmaya devam et-
tiğini savunurken birFransız dip-
lomatının "Türkler, Prusya uslü-
buylamüzakereediyoriar'" sözle-
rine yer veren gazete şöyle de-
vametti:tt
Erdoğan veGül'ünKo-
penhag zirvesi öncesi nıtumlan,
ikfli sadece bir aydan beri iktidar-
da olsa büe. deneyimsizlikleri ile
açüdanamaz.Budenıirkohıınan-
üğmmgefcnekterdeçokderinkök-
leri var. Nîteidnı îsmail Cem, pa-
zartesigünüyeaihüküıneteAvru-
pa'ya 1997 yümda ahnan misille-
me önfcmlerebenzeryapünmlar-
la tehditetmeyiöneriyordu. O dö-
nemde resmi adayiar tistesinden
Aşlanan Tüririyp, hirKk ilp gyaa
ffişküeridondurmuşttı.''
Ankara'nın Fransa'da "Enne-
ni sovkmm karan"nın alındığın-
da Türkiye'nin gerçekten Fran-
sız şirketlennın bazı ihalelerden
dışlanması gibi bazı misilleme
önlemlerini aldığını kaydeden ga-
zete, Fransa'nın Türkiye'de bir
çeşit model olarak algılandığı için
tutumunun anlamakla zorluk çe-
kildiğini kaydetti.
Kopenhag zirvesinin en çok konuşulan ild ismi Tayyip Erdoğan ile Kostas Simitis oldu.
ma gazetesınde yer alan ve Kapa Research ad-
lı araştırma kuruluşunun yaptığı ankete göre,
zirvenin sürdüğü ild gün boyunca hakkında
en çok konuşulan isimler Kostas Simitis, Tay-
yip Erdoğan ve George Bush oldu. 2 bin 289
kişiyle telefonla yapılan araştırma, ilgınç so-
nuçlar verdi. Atina, Lefkoşa (Türk-Rum ke-
simi), Istanbul ve Londra'da gerçekleştirilen
anketin sonuçlanna göre, Atinalılann yüzde
61.8'i iki gün boyunca başbakanlan Kostas Si-
mitis'i konuştu. Atina'da diğer sıralan Kleri-
des, Bush ve Erdoğan aldı.
'Denktaş yolun sonıında'
Lefkoşa'da da yüzde 85.6 oranıyla adı en faz-
la anılan lider Simitis olurken Rumlann ken-
di liderleri Klerides'ten daha fazla Yunanis-
tan Başbakanı'nı konuşmalan dikkat çekti.
Adada Simitis'in ardından, Klerides ve Erdo-
ğan adından en çok bahsedilen kişiler oldu.
lstanbul'da, yüzde 76.8 oranıyla hakkında en
çok konuşulan lider Recep Tayyip Erdoğan
olurken2. ve 3. sırayı Simitis ve Bush aldı.
Yunan basın organlannda yer alan iddiala-
ra göre KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denk-
taş'ın artık yolun sonuna geldiği ve Kıbns
konusunda karar alma aşamasında olduğu ile-
ri sürülüyor. Gazetelerin büyük bölümünde,
KKTC'de Denktaş aleyhine yapılan gösten-
lere dikkat çekilerek "Denktaş bu sorunu ya
çözecek.yaçözecek" yorumu yapıhyor. Denk-
taş aTürkiye'den de tepki geldiğini ileri süren
gazeteler, bugüne kadar Türkiye'den tam des-
tek alan Denktaş'ın 28 Şubat'a kadar olan sü-
reçte, uyanlacağı yönünde duyum aldıklan-
nı öne sürüyorlar. Aynı süreçte Türkiye ile Yu-
nanistan arasındaki ilişkilerin de ild başlıkta
yoğunlaşacağını belirten Yunan basın organ-
lan, bu başlıklann Kıbns ve Türkiye-AB iliş-
kileri olacağını savunuyorlar.
Bekleme odası dolu
LONDRA (AA) - Ingiltere'de
yayımlanan Sunday Times ve In-
dependent on Sunday gazetele-
ri, AB 'nin Kopenhag zirvesinde
Türkiye'ye koşullu müzakere ta-
rihi vermesini eleştirdi. The Sun-
day Times, AB'nin genişleme
zamanının geldiğini, üye sayısı
25'e çıkacak olan birliğin "bek-
leme odasuım da dotu okhığu-
nu" yazdı.
"FransavçAhnaımTnınTür-
kiye'ııinmdiğkügedktirmeistek-
leri,AB'nin özelbir kuhıp olarak
kahnasmı istemelerraden ksy-
naklanıyor" görüşünü savunan
gazete, İslam dünyası ile Batı'yı
birleştiren bir köprü olan Türki-
ye'nin, "Avrupa'nm muüaka içi-
ne alması, kucaklaması gereken
bir ölke* olduğunu belirtti.
Gazete genişlemenin Kuzey
Afrika, eski Yugoslavya, Ukray-
na, Beyaz Rusya ve Rusya'ya
kadar uzaması gerektiğini, böy-
lece Avrupa'nm suurlannın Pa-
sifîk Okyanusu'na dayanacağı-
nı belirtti.
The Independent On Sunday
gazetesi de, "Türkiye'yekapıla-
runra açmatayız" başlığıyla ya-
yımladığı başyazıda, Ankara'nın
durumunun halledilmeyen tek
zor konu olarak ortaya çıktığını,
ABD Başkanı Bush'un müda-
halesminde durumu daha karma-
şık hale getirdiğini savundu.
Türkiye'nin sorumhıluğu, Av-
rupa'nın yıllardır yaşayageİdiği
"ırksal önvargılar hastakğuıa"
yüklediğini belirten gazete, Tür-
kiye'nin insan haklan karnesi
konusunda da "Asü bu nedenk
Türkjyt AB>e kabul edilmdi"
ifadesini kullandı.
Rus halkı
anayasaya
sahip çıhnalı
VTADtVÜR RYZHKO\'
Ruslar dokuz yıl önce yeni bir anayasa için sandık başı-
na gittiklerinde neye oy verdikleri hakkında "bulanık^bır viz-
yona sahipti. tnsanlar böyle durumlarda her zaman olduğu
gibi korku ve umutla hareket ediyorlardı. Yakın geçmişte tank-
lann parlamentoya ateş açtığına tanık olmuşlardı. Yeni ana-
yasa istikrar ve başkentte yaşanan sivil savaşa son anlamı-
na geliyordu. Seçim duyurusu da yapılmıştı. Bu şartlar al-
tında bir ulus ne verirsen almaya hazırdır.
Kabul edilmeden önce kimse dikkatli şekilde anayasayı
okumadı. Sonuçta "kör gözle" kabul ettiğimiz anayasanın
çok da kötü olmadığı ortaya çıktı. Yeni anayasa modern kri-
terler üzerine kuruluydu. Anayasanın maddeleri her demok-
ratik ülkeye yarar sağlayacak nitehkte. Aynı zamanda 1993 'te
onaylanan anayasa ve temelini belirleyen Idşilikler ülkenin
siyasi yaşamında silinemeyecek izler bıraktı. Anayasa, 1993
Ekimi'nin zafer kazananlannın zıyafet için bir araya geldi-
ği bir masa görevini gördü. Masanın başında "çar benzeri
demokrat" BorisYehsin oturuyordu. Devlet başkanının ana-
yasada belirtilen yetkileri Çar
2'nci Nlkolanın Ekim 1905 Ma-
nifestosu'ndaldleri andınyordu.
Devletin başı, anayasanın ga-
rantörü, iç ve dış polıtikasının
başmiman, ülkenin bütünlük ve
bağımsızlığının koruyucusu,
başkomutan vs. Yeltsin'in Sov-
yet sembol ve kurumlannı orta-
dan silmek için getirdiği bu yet-
kiler şimdi halefı Vladimir Pu-
tin tarafindan bunlan yeniden
canlandırmak için kullanıhyor.
Parlamento, 1993'tekiyenil-
*hizmetükr masa-
• Rusya'da
1993'te onaylanan
anayasaya ilişkin
şikâyetler artıyor.
Yolsuzluk ve
tekelleşmeyle
mücadele için
istenen değişim
otoriter rejimin
sinyallerini
veriyor.
*"* ""-— ı.-~-ı...ı.ı.ıııı.ı.ı.-ırf gıden sonra
sma" düştü. Birçok yetkisiyle beraber bakanlıklara ait yet-
kilerini de yitiren Federal Meclis Avrupa'nın anayasal ve si-
yasi açıdan bakıldığında en zayıfparlamentolanndan biri ha-
line geldi. Meclis, Putin"in Rusyası'nda daha da zayıf ha-
le geldi. Duma yetki fazlahğının tadını çıkardı.
Anayasa yönetmenin yorumuna alan bırakan bir tiyatro
oyunu gibi. Rusya'nın elit tabakası bir dokümanı baz ala-
rak özgürlük ve düzen için şans yaratıyor. Rusya'da özgür-
lük yolunda istek gün geçtıkçe azalıyor. Asıl istek "düzen"
yolunda. Her geçen gün daha fazla insan anayasanın norm-
lannın zamanaşımına uğradığını düşünüyor. tnsanlar oto-
riter bir rejimin yükselişini, bürokraside kamu kontrolünün
hâkim olmasını, tekellere ve yolsuzluğa karşı savaş istiyor.
Bütün bunlar aşın tehlikeli. Devletin tepesine yönelik te-
mel prensiplere ilişkin sürekü değişildikler zayıfbir srvil top-
lum, istikrarsız demokratik kurumlan ve otoriter gelenek-
leri olan bir ülkenin sinyalleridir. Rusya bu yokuştan inme-
ye devam ederse Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan
gibi ülkelerin ayak izlerinı takip etmiş olacak.
Anayasal açıdan sorgulanacak nitelikte kararlann sayısı
çoğalıyor. Ancak, gemi hâlâ suyun üzerinde. Anayasa kla-
sik bir siyasi oyun. Puşkin'in "Boris Godunov"u gibi. Bir
kelimesi büe atılmamalı. Baştakilerin keyfine uygun bir şe-
kilde yeniden yazılmasına izin vermemeliyTz. Puşkın bızim
her şeyimiz. ancak anayasa da öyle. Rusya'da yaşayan her
sorumlu yurttaşın söylemi böyle olmah.
(MOSCOYV Times -11 Aralık)
Yani karar
oybirliğiyle ahndı
Birleşmiş Milletler
hiçbır şey değil
sadece...
George Bush'un
kuklası...
Millenekilleriyle
görüşüyor.
Kâbil veIslamabad
için dostiukzamanıAfganistan'ın göçmenlerden
sorumlu bakanının birkaç gün ön-
ce Pakistan'a yaptığı ziyaret, iki
ülke arasındaki resmi ilişkilerin
güçlendirilmesi gerektiğini orta-
ya koydu. Son aylarda Afganis-
tan'dan bu ülkeye gelen ziyaretçi
sayısı artmışken başkent tslama-
bad'daki yönetimin Kâbil ile da-
ha yakın ilişki kurma-
sı şart.
Geçen yıl Taleban re-
jiminin çekümesi üze-
rine iki komşu ülke ara-
sındaki ilişki arasına
soğukluk girdi. Bu da
sürpriz değildi. Çünkü
Pakistan, Taleban yöne-
timini tanıyan ve bu yö-
netim ile sıcak ilişki ~
içinde olan üç ülkeden biriydi.
Şu an, Hamid Karzai yöneti-
mindeki geçici hükümet, Taleban
karşıti Kuzey Itûfakı'nın üyeleny-
le dolu. Kuzey Ittifakı'na Islama-
bad'ın uzun süre şüpheci gözle
baktığı biliniyor. Tabii, bu şüp-
hecilik karşılıklı. Kuzey Ittifa-
• tstikrarh ve
dostbir
Afganistan
sadece
Pakistan'ın
değil tüm
bölgenin
yaranna olur.
kı'nmda birçok üyesi, Pakistan'ı
baş düşmanlannın destekçisi ola-
rak gördüklerinden kötü gözle ba-
kıyordu.
Ancak, 11 Eylül'de yaşananlar
bir anda her şeyi değiştirdi. Kâ-
bil ve Islamabad, kendilerini
ABD'nin terorizme karşı yürüt-
tüğü savaşta "ajiu cephede" bul-
dular. Bu nedenle es-
ki kırgınlıklan unut-
manın zamanı geldi.
Milyonlarca göçme-
ne bakan Pakistan, Af-
ganistan'ın yeniden ya-
pılanma sürecinde
önemli rol oynayabi-
lir. Insani yardım ve
j yeniden yapılanmada
rol ahnayı önererek Af-
gan halkının da gönlünü
kazanabilir. Tabii bunun için
siyasetçilerimizin bakış açılann-
da bir değişiklik gerekJi. Istikrar-
h ve dost bir Afganistan sadece
Pakistan'ın değil tüm bölgenin
yaranna olur.
(Dcnvn - UArahk)
İngiliz Parlamentosu, lordlann tümünün ya da belirli bölümünün seçimle göreve gelmesi için yasa hazırlıyor
Lordlar Kamarası demokratikleşiyorJOYCEQUIN*
Büyük olasılıkla 2OO3"ün ocak ayında îngı-
liz Parlamentosu, başka deyişle Avam Kama-
rası Lordlar Kamarasf nın geleceğını belirle-
yecekkaran verecek. 300'üaşkınmilleUeki-
li, tamamı ya da büyük bölümü "seçilmişler-
den" oluşan bir Lordlar Kamarası -geleneğe
göre lordlann büyük bölümü babadan oğula
geçme yoluyla göreve gelir, diğerleri ise ata-
nır- yolundaki öneriyi imzaladı. Ancak bun-
lar olurken, ülke yönetıminin üst kanadı olan
Lordlar Kamarası'nm reform geçirmiş, bütün
ya da belirli üyelerinin seçilmiş olarak varlı-
ğını sürdürmesine yönelik görüşler ortaya atıl-
maya ve tartışılmaya de\'am ediyor.
Lordlar Kamarası'na yönelik seçimlere kar-
şı çıkan üç görüşü sıralayalım. Öncelikle se-
çimle başa gelen bir "üst kanaf yetkilerini art-
tırmak isteyeceğinden, bu "alt kanadın" yani
parlamentonun gücünün azalması anlamına
gelebilir ve bürokratik ve siyasi kördüğümle-
re neden olur. Sonra, seçilen lordlar daha çok
partizanlık anlamına gelir. Üçüncü karşı gö-
rüş ise seçmenin oy atmaya gitmeyeceği yo-
lunda. Ilk aıgüman çok güçlü değil. Çünkü dün-
yanın iki kamaralı yönetimi olan demokrası-
lerine bakıldığında, parlamento dışındakı yö-
netim birimlerinın bü\ük bölümünün seçim-
le göreve geldiği ve işlerin yürümemesi gibi
bir sorunun ortaya çıkmadıgı görülüyor. Se-
çimle göreve gelen ikinci kamaralann yeni
yetkı istedikleri ya da elde ettikleri yok. Ter-
sıne sadece verilen yetkileri kullanıyorlar.
ABD'deki sistem ise tamamen farklı. Ora-
da parlamenter sistem değil başkanlık sistemi
var. ABD'de üst kamara olan Senato'nun da-
ha çok yetkı ve etkinliğı var. Dünyadaki ör-
neklerine bakıldığında, ikinci kamaralann se-
çimle başa gelmesi ve esas kamarayı altetmek
için daha fazla yetki alma isteği arasında di-
rekt bir ilişki kurmak mümkün değil. Hatta.
sı için birçok yola başvurulabilir.
Bölgesel listelerin kullanıldığı, ikinci kana-
dın siyasi dağıhmının parlamentonunkinin ay-
nısı ohnasını engelleyen dengeli bir seçim sis-
temiyle mesela. Lordlann göre^
1
sürelerinin
milletvekillerinkinden daha fazla olması da
bir yol. Şu anki lordlann birçoğu belirli alan-
larda uzman kişiler. Ve birçok kesim seçimle
göreve gelinmesi halinde bu uzman kişilerin
kaybedileceğinden korkuyor. Ancak bu kor-
ku abartıhyor olabilir Şu anki uzmanlann bir-
• İngiliz Parlamentosu Lordlar Kamarası'nın seçimle göreve gelmesini
öngören bir yasa hazn-larken, bu oluşuma karşı üç görüş var. Ancak
seçilmiş lordlann daha fazla güç istemesiyle siyaset ve bürokraside 's
kördüğüm oluşacağı, partizanlığın artacağı ve seçmenin oy atmayacagı j
tezleri, demokratikleşmenin önünde engel oluşturmamalı. I
seçimle göreve gelmeyen ikinci kamaralann
diğerine ciddi muhalefet yaptığını söylemek
mümkün. Üyeleri seçimle belirlenmeyen Ka-
nada Senatosu birçok defa yasa tasanlannı
bloke etti. Bizim Lordlar Kamaramız da hü-
kümeti birçok kez yenılgiye uğrattı. Gerçi he-
defi muhafazakâr hükümetlerden çok Işçi Par-
tisı'nin başta olduğu hükümetlerdi ama...
Bağımsızlığa ilişkin argüman ciddiye alın-
malı. Sanıyorum üst kanadın üyelerini diğe-
rinin ldonlanmış şekli olarak görmek isteyen
çok az kişi vardır aramızda. Bunun olmama-
çoğu sürekli katılımcı değil, kamarada ve se-
çimle üyelerin belirlenmesi halinde de uzman-
lıklanndan faydalanıbnasına devam edilmesi-
ni sağlayacak yol bulunur. Aynca seçimle gö-
reve gelen ve üye sayısı şimdikinden çok da-
ha düşük olan Lordlar Kamarası 'nda, uzman-
lardan kurulacak çeşitli komitelerden yararlan-
mak onlann zaman ve bilgisini kullanmak için
şimdikinden daha iyi bir yöntem olur.
Lordlann bir bölümünün seçimle başa gel-
me fikrine Geoflrey Hovve gibi"Daha fazla
parti siyasetçisi istemKonız" görüşüyle karşı
çıkması ilginç. Çünkü bunu savunanlann bü-
yük bölümü uzun yıllar siyaset yapmış ve par-
tilerinde aktif görev alma dönemleri sona er-
diğinde Lordlar Kamarası'na onore edilmek
içinatanmış kişiler. Ve LordlarKamarası'nda
parti bayrağını taşıyorlar.
Üçüncü argüman ise seçmenin oy atmaya git-
meyeği tezini ortaya koyuyor. Lord Howe da
istatistiki verilerle buna dikkat çekiyor. 1950'de
sandığa giden seçmen sayısı yüzde 84,2001 'de
bu oran yüzde 59. Ancak, bu tür bir düşüşün
süreklilik gösterdiğine dair bir işaret yok. Si-
yasi atmosferde özel bir durum söz konusu ol-
duğunda ya da hükümetin değişmesinin gerek-
tiği dönemlerde katılımın arttığı da görülmüş.
Oy atma yöntemlerine ilişkin araştırmalar,
oranın düşüklüğünün ilgisizlikten değil, bi-
zim oy atma geleneklerimizden kaynaklana-
bileceğini gösteriyor. Bizzat sandık başına git-
me zorunluluğu ve oy kullanma gününün per-
şembe olması, günümüz yaşam şartlanna pek
uymuyor. Parlamentonun seçimle göreve gel-
mış yönetimler -lokal, bölgesel, ulusal ve Av-
rupa- arasındaki dengeyi iyi kurmak zorunda
olduğu tartışmasız bir gerçek. Ancak seçim-
le göreve gelme prensibi yönetim sistemi ve
demokrasimizin odak noktasındadır ve bun-
dan vazgeçilmemelidir.
(The Independent - 6 Aralık)
*Yazar, milletvekili ve Lordlar Kamarası
Reform Komitesi üyelerinden.