Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ARALIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kutturfö cumhuriyet.com.tr 15
İzel Rozental'ın yaşamın aynntılanna ilişkin kitabı Okuyan Us Yayınları'ndan çıktı
Yaşam ayrmtıda saklıNENA ÇALİDİS
Çizer ve yazar İzel Rozental'ın
yeni kitabı F Mizah Yazılan,
Okuyan Us Yayınları'ndan çıktı.
Rozental'ın bu kitabında günlük
yaşantımızda gözümüzden kaçan
minicik aynntılar var. Bu aynntı-
larda hepimizin yaşamı sakJı. Oku-
dukça da o saklı yaşamla yüz yü-
ze geliyoruz.
- Yaşamınızın ilginç, belki de
hüzünlü kesitlerini F Mizah Ya-
zılan'nda topladınız. Çıkış nok-
talannız nelerdi?
İZEL ROZENTAL - Itiraf et-
mem gerekirse, 'F' anı ya da oto-
biyografik bir çalışma değil. Şüp-
hesiz anı yazıp kitaplaştırmak tak-
dir edilecek bir eylemdir. Ama bu-
nun için yazann, toplumun ilgisi-
ni çekebilecek zengin bir anı biri-
kimine sahip olması gerekir. Böy-
le bir iddıam yok. Herkesin başın-
dan geçebilecek sıradan, olağan
anılara sahibim. Bunlardan, kendi
payıma dersler çıkartabiliyorsam,
ne mutlu, bu kadan yeter de artar
bile! Ama ben mizahçıyım; îçim-
den gelen yazma - çizme dürtüsü-
ne bir türlü engel olamıyorum.
Yazmaya koyulduğum zaman hafı-
zamdakı anılann peşinden gidiyor,
sonra kayboluyorum... Nereye ka-
dan gerçek, nereden sonrası hayal
gücümün eseri bılmiyorum...
Ozetle, bu kıtap hafızamda birik-
miş anı kınntılanndan doğdu diye-
biliriz.
Otobiyografık bir deneme
- Neden F?
ROZENTAL - Ortak bir tema
bulmam gerekiyordu. 'F\ F harfi-
nin bende çağnştırdığı olaylan/anı-
lan bir araya getiriyor. Buna haya-
tımdaki küçük 'f'ler de diyebilinz.
Bir önceki kitabımın teması
'yol'du.f*) Yol Boyunca, seyahat
anılanndan oluşmuştu ama aslında
bir mizah kitabıydı. Gezi kitaplan-
nı kiiçümsediğım sanılmasın, tam
aksine severek okuduğum bir yazı
"Içimden gelen yazma - çizme dürtüsüne bir türlü engel
olamıyorum. Yazmaya koyulduğum zaman hafızamdaki anılann
peşinden gidiyor, sonra kayboluyorum. Nereye kadar gerçek, nereden
sonrası hayal gücümün eseri bilemiyorum. Özetle bu kitap,
hafızamda birikmiş anı kınntılanndan doğdu diyebiliriz."
türüdür. Ama kendimi sınıflandıra-
caksam, mizah yazarlan kategori-
sinde yer almayı yeğlerim. Bu ne-
denle bir süre için yolculuk anılan-
na ara vermek ve alfabetik dizinde
otobiyografık bir denemeye giriş-
mek istedim. Kanma 'bir harf seç'
dedim. F çıktı...
- Mizah ağırlıklı öykülerinizde
hayatın gözden kaçan ayrmtıla-
n saklı, ne idi sizi harekete geçi-
ren aynntılar?
ROZENTAL - Aynntıları ara-
mıyorum, onlar gelip beni buluyor
herhalde! Mizah üslubumda var.
Bir kere şunun altını çizmek ıste-
rim: hayatımın hiçbir evresinde
not rutamadım, hatıra defterim ol-
madı, ajandalanm hep bomboştur.
Beni harekete geçiren ne anılardır,
ne de aynntılar; sadece ıçimdeki
yazma dürtüsü... Bir kere yazma-
ya başladım mı da, nereye gittiği-
mı, nerede duracağımı bilmiyo-
rum. Aynntılar işte o zaman belır-
meye başlıyor. Nelerin beni daha
çok etkiledığine gelince, 'insan'ın
duruşu beni çok etkihyor. Yaşantı-
ma anlam veren, renk katan yakın
çevremdekilerin duruşu da diyebi-
linm buna... Herbirimizın hayatı-
nın tuzlan biberlen... Kitaplanm-
da sadece kendimle ve yakın çev-
remdekilerle dalga geçiyorum, a-
ma nedense okuyanlar yazdıklan-
mı hep kendileriyle, yaşadıklany-
la özdeşleştiriyorlar. Ben hep tır-
nak ıçındekı insan'ı yazıyorum;
demek oluyor ki en çok 'insan'dan
etkileniyonım.
Once mizah, sonra yazarlık
- Konuları derinden işlemiyor-
sunuz ya da tam işledi derken san-
ki bizi bir şeyler dürtüp rüyadan
uyandınyor. Bu tarz, hayatın ger-
çekten çok ciddiye aunacak bir ta-
rafı olmadığının da bir başka gös-
tergesi mi?
ROZENTAL - Ya da belki aşın
cıddi? O kadar ciddi ki üzerinde
uzun uzun düşünmek gerekir. Hat-
ta o kadar uzun düşünmek gerebilir
ki, koca bir ömür bile yetmeyebi-
lix!... tşte bunu fark edûıce de dü-
şunmekten vazgeçiyorum... Benım-
kisi bır tur kaçış aslında. Hayatın acı
gerçeklerinin gösterimi esnasında
on dakikalık bir sigara molası da di-
yebiliriz belki buna. Yaşadığımız es-
nada çok ciddiye aldığımız, sıkıntı-
sım çektiğimiz, üzülerek gözümüz-
de büyüttüğümüz pek çok olayın,
üzerinden yılların törpüsü geçtikten
sonra, yeniden hatırlandıklannda o
kadarda korkunç olmadıklannı fark
etmek gibi bir şey... Ben bunu yapı-
yorum. Geçmişe göz atıp, zamanın-
da beni üzmüş sıradan bir olayı, ha-
fızamdan cımbızla çekip çıkartıyor,
yazıya dökerek bir nevi intikam alı-
yorum ondan. Anılarla oynuyorum.
- Mizah yazar kimliğinizi nasıl
besliyor. Ve hangisi daha ağır ba-
sıyor sizde?
ROZENTAL - tkisinı birbirinden
ayırmam mümkün değıl galiba. Mi-
zah unsurunu katmadan yazı yaza-
bileceğimi pek sanmıyorum. Mizah-
çı olmayı seçmedim, doğamda var
herhalde. Tabii mizah derken, mi-
zah kavramının altını çizerek sulu-
luk diye tanımlanabilecek bir tarz-
dan söz etmediğimizi vurgulamamız
gerekiyor. Kimi zaman mizah yazı-
lanmda mizahunsuruna rastlayama-
dıklan için serzenişte bulunan okur-
larla karşılaştığım oluyor. Dahası,
beni çok yakından tanımayanlar, ol-
dukça ciddi bir insan olduğumu söy-
leyeceklerdir size. Önce mizah, son-
ra yazarhk-çizerlik, ya da her ney-
se...
- Yaşamı bundan sonra hangi
harfle anlatmayı düşünüyorsu-
nuz?
ROZENTAL - Roland Topor,
'Alfabe' adını verdiği antolojisinde,
yaşamı boyunca hayata geçirdiği
eserleri alfabetik sırayla sergilemiş-
ti. Benım sergileyecek o kadar işim
yok ne yazık ki. Ama 'Ğ' hariç her
harfle başlayan düzinelerce öyku ya-
zabilecek gücü kendımde hissediyo-
rum. Yola koyuldum bile... Bakalım
ilk önce kim sıkılacak? Ben mi?
Okur mu? Yoksa yayıncım mı?...
(*) Yol Boyunca, Remzi Kitabevi,
2000
Jîyatronun sonu mu
AYŞE EMEL MESCİ
Sinemanın başlangıcından bu yana ortaya atılan ve yanıtı iletişim çağında yeniden aranan soru:
geldi?etkin güçler olarak öne çıkmalanyla
birlikte. bu sorular sadece bizde değil
tüm dünyada yeni bir güncellik kazan-
dı. Kimi sanatçılar bu yeni algılama
kalıplannı hiç sorgusuz sualsiz kabul
edip, teknolojiyi tiyatro sahnesine ta-
şıyarak döneme uyum sağlamaya çalış-
tı; kimileri tam tersine tiyatronun fark-
lılığmı koruma adma (ya da başka tür-
lüsü ellerinden gelmediğinden) giderek
'arkaikleştirici' tutumlan benimsedi.
Bu sürece. dayatılan küreselleşme poli-
tikasının hem ekonomik hem de kültü-
rel. sanatsal, düşünsel boyutlardaki etki-
leri eklenince, genelde sanat ortamı tam
anlamıyla 'piyasalaştı', o zaman da de-
vasa bir popüler görüntü pazannı elinde
bulundurup, yönlendiren medyayla, özel-
likle de televizyonla ister istemez dirsek
temasına girdi önce, sonra da "kır atla ya-
tan ya huyundan ya suyundan..."
Kutsallık/işlevsellik ve oyun alanlan-
nın kesiştiği bölgede boy veren tiyatro
sanatı, bu kökleri nedeniyle tarih içinde
hem kültür oluşturucu önemli öğelerden
biri haline geldi hem de aynı alanlan yan-
sıtan çok farklı ifade biçimlerinin kay-
naştığı, yeni bir bütünlük içinde yoğrul-
duğu bir bireşime sahne oldu.
Yakın tarlhte tiyatro
20. yüzyılm ilk yansında Batı tiyatro-
sunda görülen gelişmelerin, hem çağının
dönüşümlerinden etkilendiğini hem de dü-
şün ve sanat hayatında gerçekten değiştiri-
ci, esin kaynağı oluşturucu bir işlev yüklen-
diğini görebiliyoruz. Stanislavski, Craig,
Meyerhold, Brecht gibi tiyatro insanlan-
nın sadece sahnesel üretimleriyle değil, ti-
yatro sanatını bir düşünsel çekim merkezi
haline getiren yenileştirmeci soluklanyla
hem içinde yaşadıklan toplumlara seslenme-
yi hem de tiyatro üretimini çeşitli disiplinle-
rin bir araya getirildiği bir laboratuvara dö-
nüştürmeyi, tiyatroyu eksen alan düşünce ça-
basmı da kültürel hayatın odak noktasına
ofurtmayı bildiklerini görüyoruz.-
20. yüzyılın ikinci yansına baktığımızda
ise 1950'ler sonrasımn o ilginç kültürel ma-
yalanışı içinde, SSCB'de Liubimov ve Ta-
ganka Tiyatrosu'nun sanatsal yenılenmey-
le toplumsal muhalefetin sesi olma işlevleri-
ni birleştirerek, tıkalı toplumsal iletişim ka-
nallannda bir çatlak açıp, bir nebze soluk
almmasını sağladığmı; Grotowski ve Kan-
tor gibi isimlerin farklı kabuller, ama benzer
işlevlerle Polonya tiyatrosunu dünya sanatı-
nm ön planına taşıdığmı; Batı'da ise faşizmin
yenilgisinden 1968'e uzanan ve 68'le birlik-
te son ivmesini kazanıp yeniden durağanla-
şan toplumsal kaynaşmayla aynı dalga boyu-
nu yakalamış sanatsal mayalanma sürecinde
öne çıkan Giorgio Strehler, Peter Stein, Pe-
ter Brook gibi tiyatro insanlannın kendi
alanlannı aşan bir estetik bütünleşmenin de
taşıyıcılan haline geldiğini görüyoruz.
İşlevselHk ve estetik
Olaya tiyatro sanatının içinden bakıldığın-
da, toplumsal bir iletişim ve işlevsellik kay-
gısıyla estetik arayışlarm farklı ölçülerde kay-
naştınlmasının tüm bu örneklerdeki en
önemli ortak unsurlardan birini oluşturduğu
fark edıliyor. Kendi çağına ve kendi toplumu-
iyatrv sanatı kendi
estetikzemininiyenileyerek
korumak, başka bir
ifadeyle, yeni iletişim
örüntülerinin
getirdiği algılama
değişimleriyle
"kendi dilinde "
başa çıkmak
zprundadır.
na (bu toplum bır kent de olabılir. tüm insan-
lık da) seslenen, daha doğrusu söyleyecek
sözü olan ve bunu kendince söylemeyi yaşam
tarzı haline getiren zaptedilmez bir iletişim
gereksinimı ve toplumsal yükümlülük anla-
yışı var bir yanda. Dığer yanda da, tiyatronun
bağdaştırmacı (senkretik) doğasmdan kay-
naklanan, tüm sanatlann, tüm kültürel biri-
kımlerin ortasında durup. onlan kendi sahne-
sinin ölçütlerine göre yeni bireşimlere taşıyan
tazeleyici bir estetik soluk.
Ama tiyatronun çok önemli bir bileşeni da-
ha var: Seyirci.
Louis Jouvet'nin çok ilginç bir tanımlama-
sından hareketle söyleyecek olursak: Hem ti-
yatronun hem de seyircinin 'büyük dönem-
leri' olmuştur; bunlar kimi zaman kesişırler,
o zaman gerçekten sarsıcı tiyatro çağlan ya-
şanır; kimi zaman da denk düşmezler, o za-
man da seyirci ya da sahne kanadı kınk ka-
lan tiyatro bir türlü havalanıp uçamaz kolay
kolay.,
Slnema ve tiyatro
20. yüzyılın başlanndan, daha doğru bir ta-
nımla sinemanın özerk bir sanat dah olarak
ortaya çıkışından bu yana, tiyatronun sonu-
nun gelip gelmediği sorusu defalarca ortaya
atıbnış, tiyatro sanatının içinden veya dışın-
dan kaynaklanan olumsuz nedenler, sinema-
nın başdöndürücü teknik olanaklan ve gide-
rek ulaşmaya başladığı seyirci kitlesinin ti-
yatronunkiyle kıyaslanmaz büyüklüğü, bu
sorulann nesnel zeminini oluşturmuştur. Er-
kileri özellikle 1970'lerden itibaren hissedi-
len teknolojik devrim sonucunda kitleselle-
şen modern iletişim araçlannm edilgen bir
düzeyde kalmayı, yani sadece 'araçlığı' ka-
bul etmeyip, yeni algılama örüntüleri yaratan
Sahne tozu
Her sanat gibi tiyatro da belli bir dayanak,
belli bir zemin üzerinde gerçekleştirilir. Bu
zemin, sinemada ekran, resimde tuval veya
onun yerine ıkame edilen bir malzeme, tiyat-
roda ise sahne ya da daha doğru bir tanımla
'oyun alanı'dır. Ve >ine her sanatta olduğu
gibi. tiyatroda da bu zemin, üzerindeki sanat
eseriyle onun tüketicisı arasında kendine öz-
gü bır bağ kurar. Tiyatro seyircisi, ekran ve-
ya beyazcam karşısındaki izleyiciden, kitap
okurundan, internet sörfçüsünden, resim ga-
lerisi gezen birinden farklı bir bağlamda ilış-
kilenir karşısmdaki üriinle. Burada bir ilişki-
nin diğerinden daha iyi ya da daha kötü ol-
ması değil, farklılığı söz konusudur yalnız-
ca. Ve bu farkhlık var oldukça, yani tiyatro
sanatıyla uğraşanlar kendi estetik zeminleri-
ni yenileyerek korumayı başardıkça, başka
bir ifadeyle yeni iletişim örüntülerinin getir-
diği algılama değişimleriyle 'kendi dille-
ri'nde başa çıktıkça (başa çıkmak, kabullen-
meden çok mücadeleyı de içerebilir); diğer
yandan söyleyecek sözü olmaktan, toplum-
sal yükümlülüklerinden vazgeçmeyip, tiyat-
ronun o bireşimci ve bağdaştırmacı yönüne,
piyasa kurallanyla sınırlanamayacak ve smtr-
lanmaması gereken araştırmacı, ufuk açıcı
estetik gızıl gücüne boşvermedıkçe, sahnenin
tozu önemini yitirmeyecektir. Çünkü en eski
çağlardan bu yana alternatif bir iletişim öne-
risi olan sanatın var oluş nedenlerinden biri
de, mevcut biçimlerden farklı bir algılama-
nın da mümkün olabileceğı iddiasıdır.
Oktay Ekinci'ye ödiil
• Kültür Servisi
- Truva Folklor
Araştırmalan
Derneği tarafından
düzenlenen 10.
Truva Kültiir-
Sanat Ödülleri'ni
kazananlar belli
oldu. Gazetemiz
yazarlanndan
Oktay Ekinci
'Truva Özel
Ödülü'ne,
Muazzez tlmiye
Çığ 'Atatürkçülük
Ödülü'ne, Ruhi Su
Vakfı 'Çağdaş Halk Müziği Ödülü'ne,
Vedat Günyol 'Edebiyat Ödülü'ne,
Ara Güler 'Fotoğraf Ödülü'ne, Metm And
'P.N. Boratav Halkbilimı Ödülü'ne, Zafer
Gündoğdu 'Halk Müziği Ödülü'ne,
fbrahim Çiftçioğlu 'Plastik Sanatlar
Ödülü'ne, Fatma Girik ve Samı Şekeroğlu
'Sinema Ödülü'ne, Özdemir Ince 'Şiir
Ödülü'ne, Kenter Tiyatrosu 'Tiyatro
Ödülü'ne layık görüldü. Ödüller 5 Ocak'ta
Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi'nde
törenle sahiplenne verilecek. Ödül töreninde
aynca, Truva Folklor Araştırmaian
Derneği'nin hazırladığı ve konuk
sanatçılannkatılacağı saydam,
oyun ve müzik içerikli
'Istanbul' adlı gösteri yer alacak.
Mersin 1. Kitap Fuarı açıMı
• MERSİN (AA) - Akdenız Belediyesi,
Mezitli Belediyesi ve Martı Kitap
Kulübü'nün işbirliğıyle eski Kemer
Sineması'nda düzenlenen 'Mersin 1. Kitap
Fuan'nın açılışını Mersin Valisi Akif-Tığ
yaptı. Vali Tığ, Türkiye'nin sorunlannı
üstlenecek genç kuşaklara kitap okuma
alışkanlığı kazandırmanın önemli
olduğunu belirterek "Kıtap,
aydınhğa açılan en önemli yoldur"
dedi. Başkan Türk,
kitap fuannı geleneksel hale
getireceklerini bildirdi. Kitaplann
yüzde 25 ile yüzde 50 arasında değişen
oranlarda indirimli
satıldığı fuar, 19 Ocak 2003'e kadar açık
tutulacak. Fuar kapsammda, önümüzdeki
günlerde, tpek Ongun, Hicri Özgören,
Yılmaz Odabaşı, Cezmi Ersöz ve
Sevın Oktay kitaplannı imzalayacak.
Novartis yarışması sonuçlandı
• Kültür Servisi -Novartis'in 'Gözlerdeki
Pınltı için' düzenlediği fotoğraf yanşması
sonuçlandı. Türkiye genelinden 150
yanşmacının, 386 fotografla katıldığı
yanşmada dereceye girenler Ara Güler,
îlyas Göçmen, Izzet Keribar ve Selim
Güneş'ten oluşan seçici kurul tarafindan
belirlendi. Gözlerdeki "pınltı"yı en güzel
yansıtan fotoğraflara ödülleri,
18 Aralık Çarşamba günü, Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi kütüphane binasında
düzenlenen bir törenle verilecek.
Yanşmada dereceye giren eserler
daha sonra, sergilenmeye değer bulunan
fotoğraflarla birlikte, aynı salonda
27 Aralık Cuma gününe kadar sergilenecek.
İSTANBUL KİTAP FUARI
• YEŞİLKÖY CNR EXPO FUAR
MERKEZt A SALONU'nda 12.00'de Özgür
ve Bilge Dergisi'nin düzenlediği Hayrettin
Karaca ve Zihni Göktay'ın konuşmacı olarak
katılacağı 'Ünlülerden sade hayat'. 14.00'te
Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafindan
düzenlenen Prof. Dr. Gülten Kazgan'm
konuşmacı olarak katılacağı 'Küreselleşme ve
Türkiye'. 16.30'dalstanbul Uluslararası
Kitap Fuan'nın düzenlediği Bahar Öcal
Düzgören'in yöneteceği Türk ve Yunan yazar
ve yayıncılannın katılacağı 'Ege'nin tki
Yakasında Banş ve İletişim' konulu söyleşi.
B SALOMJ'nda 11.45 te Papatya
Yayıncıbk'm düzenlediği, Op. Dr. Kaan
Kocatepe'nin konuşmacı olarak katılacağı
'Anne adayları için öğutler', 13.00'te Söz
Yayın'm düzenlediği. Nevzat Erkmen'in
konuşmacı olarak katılacağı 'Gestalt - Zen -
Castaneda, Yap - mama Yaşulık ve Sağuk',
14.45'te Papirüs Yayınevi'nin düzenlediği
Nihat Ateş'in konuşmacı olarak katılacağı
'Çöküş romanlan', 16.30"da TUDEM'in
düzenlediği, Ekrem Güneş, Abdullah Çırak,
Emre Özlem'in konuşmacı olarak katılacağı
'Çocuk Edebiyatında Eğitime Paralelliğin
Önemi' konulu söyleşiler.
(0 212 663 09 45)
SÎNEMA TARİH BULUŞMASI
• BEYOĞLU SİNEMASI'nda saat 12.00'de
'Parti', 14.00'te 'Saklı Gerçek', 16. 30'da
'Çiko', 19.00'da 'Sobibor Kampı 14 Ekim
1943, Saat 16.00' ve saat 21.30da Hindistan
Noktürnü'. (0212 251 32 40)
• SİNEMA TÜRSAK LEVTNT'te saat
12.00'de 'Kutsanmış Evülik', 14.00te
'Direniş', 16.30'da 'Aşka Arzu', 19.00'da '11
Eylül' ve 21.30da Dünyanın Tüm
Sabahlan'. (0212 251 67 70)
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
12.00'de 'Tanrı Hindistan'ı Kutsasın',
14.00'te 'Saygının Işığında' ve 16.30'da
'Parçalanmış Hayatlar'. (0212 249 20 09)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
12.00'de 'Cinayetin Bahanesi', 14. OO'te
'Diğer Taraftan', 16. 30 da 'Dönmeyi
Unuttuk' ve 'Kent Sustuğunda', 19.00'da
'Kara Dizi'. (0212 244 44 95)