23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ARALIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kutturfö cumhuriyet.com.tr 15 İzel Rozental'ın yaşamın aynntılanna ilişkin kitabı Okuyan Us Yayınları'ndan çıktı Yaşam ayrmtıda saklıNENA ÇALİDİS Çizer ve yazar İzel Rozental'ın yeni kitabı F Mizah Yazılan, Okuyan Us Yayınları'ndan çıktı. Rozental'ın bu kitabında günlük yaşantımızda gözümüzden kaçan minicik aynntılar var. Bu aynntı- larda hepimizin yaşamı sakJı. Oku- dukça da o saklı yaşamla yüz yü- ze geliyoruz. - Yaşamınızın ilginç, belki de hüzünlü kesitlerini F Mizah Ya- zılan'nda topladınız. Çıkış nok- talannız nelerdi? İZEL ROZENTAL - Itiraf et- mem gerekirse, 'F' anı ya da oto- biyografik bir çalışma değil. Şüp- hesiz anı yazıp kitaplaştırmak tak- dir edilecek bir eylemdir. Ama bu- nun için yazann, toplumun ilgisi- ni çekebilecek zengin bir anı biri- kimine sahip olması gerekir. Böy- le bir iddıam yok. Herkesin başın- dan geçebilecek sıradan, olağan anılara sahibim. Bunlardan, kendi payıma dersler çıkartabiliyorsam, ne mutlu, bu kadan yeter de artar bile! Ama ben mizahçıyım; îçim- den gelen yazma - çizme dürtüsü- ne bir türlü engel olamıyorum. Yazmaya koyulduğum zaman hafı- zamdakı anılann peşinden gidiyor, sonra kayboluyorum... Nereye ka- dan gerçek, nereden sonrası hayal gücümün eseri bılmiyorum... Ozetle, bu kıtap hafızamda birik- miş anı kınntılanndan doğdu diye- biliriz. Otobiyografık bir deneme - Neden F? ROZENTAL - Ortak bir tema bulmam gerekiyordu. 'F\ F harfi- nin bende çağnştırdığı olaylan/anı- lan bir araya getiriyor. Buna haya- tımdaki küçük 'f'ler de diyebilinz. Bir önceki kitabımın teması 'yol'du.f*) Yol Boyunca, seyahat anılanndan oluşmuştu ama aslında bir mizah kitabıydı. Gezi kitaplan- nı kiiçümsediğım sanılmasın, tam aksine severek okuduğum bir yazı "Içimden gelen yazma - çizme dürtüsüne bir türlü engel olamıyorum. Yazmaya koyulduğum zaman hafızamdaki anılann peşinden gidiyor, sonra kayboluyorum. Nereye kadar gerçek, nereden sonrası hayal gücümün eseri bilemiyorum. Özetle bu kitap, hafızamda birikmiş anı kınntılanndan doğdu diyebiliriz." türüdür. Ama kendimi sınıflandıra- caksam, mizah yazarlan kategori- sinde yer almayı yeğlerim. Bu ne- denle bir süre için yolculuk anılan- na ara vermek ve alfabetik dizinde otobiyografık bir denemeye giriş- mek istedim. Kanma 'bir harf seç' dedim. F çıktı... - Mizah ağırlıklı öykülerinizde hayatın gözden kaçan ayrmtıla- n saklı, ne idi sizi harekete geçi- ren aynntılar? ROZENTAL - Aynntıları ara- mıyorum, onlar gelip beni buluyor herhalde! Mizah üslubumda var. Bir kere şunun altını çizmek ıste- rim: hayatımın hiçbir evresinde not rutamadım, hatıra defterim ol- madı, ajandalanm hep bomboştur. Beni harekete geçiren ne anılardır, ne de aynntılar; sadece ıçimdeki yazma dürtüsü... Bir kere yazma- ya başladım mı da, nereye gittiği- mı, nerede duracağımı bilmiyo- rum. Aynntılar işte o zaman belır- meye başlıyor. Nelerin beni daha çok etkiledığine gelince, 'insan'ın duruşu beni çok etkihyor. Yaşantı- ma anlam veren, renk katan yakın çevremdekilerin duruşu da diyebi- linm buna... Herbirimizın hayatı- nın tuzlan biberlen... Kitaplanm- da sadece kendimle ve yakın çev- remdekilerle dalga geçiyorum, a- ma nedense okuyanlar yazdıklan- mı hep kendileriyle, yaşadıklany- la özdeşleştiriyorlar. Ben hep tır- nak ıçındekı insan'ı yazıyorum; demek oluyor ki en çok 'insan'dan etkileniyonım. Once mizah, sonra yazarlık - Konuları derinden işlemiyor- sunuz ya da tam işledi derken san- ki bizi bir şeyler dürtüp rüyadan uyandınyor. Bu tarz, hayatın ger- çekten çok ciddiye aunacak bir ta- rafı olmadığının da bir başka gös- tergesi mi? ROZENTAL - Ya da belki aşın cıddi? O kadar ciddi ki üzerinde uzun uzun düşünmek gerekir. Hat- ta o kadar uzun düşünmek gerebilir ki, koca bir ömür bile yetmeyebi- lix!... tşte bunu fark edûıce de dü- şunmekten vazgeçiyorum... Benım- kisi bır tur kaçış aslında. Hayatın acı gerçeklerinin gösterimi esnasında on dakikalık bir sigara molası da di- yebiliriz belki buna. Yaşadığımız es- nada çok ciddiye aldığımız, sıkıntı- sım çektiğimiz, üzülerek gözümüz- de büyüttüğümüz pek çok olayın, üzerinden yılların törpüsü geçtikten sonra, yeniden hatırlandıklannda o kadarda korkunç olmadıklannı fark etmek gibi bir şey... Ben bunu yapı- yorum. Geçmişe göz atıp, zamanın- da beni üzmüş sıradan bir olayı, ha- fızamdan cımbızla çekip çıkartıyor, yazıya dökerek bir nevi intikam alı- yorum ondan. Anılarla oynuyorum. - Mizah yazar kimliğinizi nasıl besliyor. Ve hangisi daha ağır ba- sıyor sizde? ROZENTAL - tkisinı birbirinden ayırmam mümkün değıl galiba. Mi- zah unsurunu katmadan yazı yaza- bileceğimi pek sanmıyorum. Mizah- çı olmayı seçmedim, doğamda var herhalde. Tabii mizah derken, mi- zah kavramının altını çizerek sulu- luk diye tanımlanabilecek bir tarz- dan söz etmediğimizi vurgulamamız gerekiyor. Kimi zaman mizah yazı- lanmda mizahunsuruna rastlayama- dıklan için serzenişte bulunan okur- larla karşılaştığım oluyor. Dahası, beni çok yakından tanımayanlar, ol- dukça ciddi bir insan olduğumu söy- leyeceklerdir size. Önce mizah, son- ra yazarhk-çizerlik, ya da her ney- se... - Yaşamı bundan sonra hangi harfle anlatmayı düşünüyorsu- nuz? ROZENTAL - Roland Topor, 'Alfabe' adını verdiği antolojisinde, yaşamı boyunca hayata geçirdiği eserleri alfabetik sırayla sergilemiş- ti. Benım sergileyecek o kadar işim yok ne yazık ki. Ama 'Ğ' hariç her harfle başlayan düzinelerce öyku ya- zabilecek gücü kendımde hissediyo- rum. Yola koyuldum bile... Bakalım ilk önce kim sıkılacak? Ben mi? Okur mu? Yoksa yayıncım mı?... (*) Yol Boyunca, Remzi Kitabevi, 2000 Jîyatronun sonu mu AYŞE EMEL MESCİ Sinemanın başlangıcından bu yana ortaya atılan ve yanıtı iletişim çağında yeniden aranan soru: geldi?etkin güçler olarak öne çıkmalanyla birlikte. bu sorular sadece bizde değil tüm dünyada yeni bir güncellik kazan- dı. Kimi sanatçılar bu yeni algılama kalıplannı hiç sorgusuz sualsiz kabul edip, teknolojiyi tiyatro sahnesine ta- şıyarak döneme uyum sağlamaya çalış- tı; kimileri tam tersine tiyatronun fark- lılığmı koruma adma (ya da başka tür- lüsü ellerinden gelmediğinden) giderek 'arkaikleştirici' tutumlan benimsedi. Bu sürece. dayatılan küreselleşme poli- tikasının hem ekonomik hem de kültü- rel. sanatsal, düşünsel boyutlardaki etki- leri eklenince, genelde sanat ortamı tam anlamıyla 'piyasalaştı', o zaman da de- vasa bir popüler görüntü pazannı elinde bulundurup, yönlendiren medyayla, özel- likle de televizyonla ister istemez dirsek temasına girdi önce, sonra da "kır atla ya- tan ya huyundan ya suyundan..." Kutsallık/işlevsellik ve oyun alanlan- nın kesiştiği bölgede boy veren tiyatro sanatı, bu kökleri nedeniyle tarih içinde hem kültür oluşturucu önemli öğelerden biri haline geldi hem de aynı alanlan yan- sıtan çok farklı ifade biçimlerinin kay- naştığı, yeni bir bütünlük içinde yoğrul- duğu bir bireşime sahne oldu. Yakın tarlhte tiyatro 20. yüzyılm ilk yansında Batı tiyatro- sunda görülen gelişmelerin, hem çağının dönüşümlerinden etkilendiğini hem de dü- şün ve sanat hayatında gerçekten değiştiri- ci, esin kaynağı oluşturucu bir işlev yüklen- diğini görebiliyoruz. Stanislavski, Craig, Meyerhold, Brecht gibi tiyatro insanlan- nın sadece sahnesel üretimleriyle değil, ti- yatro sanatını bir düşünsel çekim merkezi haline getiren yenileştirmeci soluklanyla hem içinde yaşadıklan toplumlara seslenme- yi hem de tiyatro üretimini çeşitli disiplinle- rin bir araya getirildiği bir laboratuvara dö- nüştürmeyi, tiyatroyu eksen alan düşünce ça- basmı da kültürel hayatın odak noktasına ofurtmayı bildiklerini görüyoruz.- 20. yüzyılın ikinci yansına baktığımızda ise 1950'ler sonrasımn o ilginç kültürel ma- yalanışı içinde, SSCB'de Liubimov ve Ta- ganka Tiyatrosu'nun sanatsal yenılenmey- le toplumsal muhalefetin sesi olma işlevleri- ni birleştirerek, tıkalı toplumsal iletişim ka- nallannda bir çatlak açıp, bir nebze soluk almmasını sağladığmı; Grotowski ve Kan- tor gibi isimlerin farklı kabuller, ama benzer işlevlerle Polonya tiyatrosunu dünya sanatı- nm ön planına taşıdığmı; Batı'da ise faşizmin yenilgisinden 1968'e uzanan ve 68'le birlik- te son ivmesini kazanıp yeniden durağanla- şan toplumsal kaynaşmayla aynı dalga boyu- nu yakalamış sanatsal mayalanma sürecinde öne çıkan Giorgio Strehler, Peter Stein, Pe- ter Brook gibi tiyatro insanlannın kendi alanlannı aşan bir estetik bütünleşmenin de taşıyıcılan haline geldiğini görüyoruz. İşlevselHk ve estetik Olaya tiyatro sanatının içinden bakıldığın- da, toplumsal bir iletişim ve işlevsellik kay- gısıyla estetik arayışlarm farklı ölçülerde kay- naştınlmasının tüm bu örneklerdeki en önemli ortak unsurlardan birini oluşturduğu fark edıliyor. Kendi çağına ve kendi toplumu- iyatrv sanatı kendi estetikzemininiyenileyerek korumak, başka bir ifadeyle, yeni iletişim örüntülerinin getirdiği algılama değişimleriyle "kendi dilinde " başa çıkmak zprundadır. na (bu toplum bır kent de olabılir. tüm insan- lık da) seslenen, daha doğrusu söyleyecek sözü olan ve bunu kendince söylemeyi yaşam tarzı haline getiren zaptedilmez bir iletişim gereksinimı ve toplumsal yükümlülük anla- yışı var bir yanda. Dığer yanda da, tiyatronun bağdaştırmacı (senkretik) doğasmdan kay- naklanan, tüm sanatlann, tüm kültürel biri- kımlerin ortasında durup. onlan kendi sahne- sinin ölçütlerine göre yeni bireşimlere taşıyan tazeleyici bir estetik soluk. Ama tiyatronun çok önemli bir bileşeni da- ha var: Seyirci. Louis Jouvet'nin çok ilginç bir tanımlama- sından hareketle söyleyecek olursak: Hem ti- yatronun hem de seyircinin 'büyük dönem- leri' olmuştur; bunlar kimi zaman kesişırler, o zaman gerçekten sarsıcı tiyatro çağlan ya- şanır; kimi zaman da denk düşmezler, o za- man da seyirci ya da sahne kanadı kınk ka- lan tiyatro bir türlü havalanıp uçamaz kolay kolay., Slnema ve tiyatro 20. yüzyılın başlanndan, daha doğru bir ta- nımla sinemanın özerk bir sanat dah olarak ortaya çıkışından bu yana, tiyatronun sonu- nun gelip gelmediği sorusu defalarca ortaya atıbnış, tiyatro sanatının içinden veya dışın- dan kaynaklanan olumsuz nedenler, sinema- nın başdöndürücü teknik olanaklan ve gide- rek ulaşmaya başladığı seyirci kitlesinin ti- yatronunkiyle kıyaslanmaz büyüklüğü, bu sorulann nesnel zeminini oluşturmuştur. Er- kileri özellikle 1970'lerden itibaren hissedi- len teknolojik devrim sonucunda kitleselle- şen modern iletişim araçlannm edilgen bir düzeyde kalmayı, yani sadece 'araçlığı' ka- bul etmeyip, yeni algılama örüntüleri yaratan Sahne tozu Her sanat gibi tiyatro da belli bir dayanak, belli bir zemin üzerinde gerçekleştirilir. Bu zemin, sinemada ekran, resimde tuval veya onun yerine ıkame edilen bir malzeme, tiyat- roda ise sahne ya da daha doğru bir tanımla 'oyun alanı'dır. Ve >ine her sanatta olduğu gibi. tiyatroda da bu zemin, üzerindeki sanat eseriyle onun tüketicisı arasında kendine öz- gü bır bağ kurar. Tiyatro seyircisi, ekran ve- ya beyazcam karşısındaki izleyiciden, kitap okurundan, internet sörfçüsünden, resim ga- lerisi gezen birinden farklı bir bağlamda ilış- kilenir karşısmdaki üriinle. Burada bir ilişki- nin diğerinden daha iyi ya da daha kötü ol- ması değil, farklılığı söz konusudur yalnız- ca. Ve bu farkhlık var oldukça, yani tiyatro sanatıyla uğraşanlar kendi estetik zeminleri- ni yenileyerek korumayı başardıkça, başka bir ifadeyle yeni iletişim örüntülerinin getir- diği algılama değişimleriyle 'kendi dille- ri'nde başa çıktıkça (başa çıkmak, kabullen- meden çok mücadeleyı de içerebilir); diğer yandan söyleyecek sözü olmaktan, toplum- sal yükümlülüklerinden vazgeçmeyip, tiyat- ronun o bireşimci ve bağdaştırmacı yönüne, piyasa kurallanyla sınırlanamayacak ve smtr- lanmaması gereken araştırmacı, ufuk açıcı estetik gızıl gücüne boşvermedıkçe, sahnenin tozu önemini yitirmeyecektir. Çünkü en eski çağlardan bu yana alternatif bir iletişim öne- risi olan sanatın var oluş nedenlerinden biri de, mevcut biçimlerden farklı bir algılama- nın da mümkün olabileceğı iddiasıdır. Oktay Ekinci'ye ödiil • Kültür Servisi - Truva Folklor Araştırmalan Derneği tarafından düzenlenen 10. Truva Kültiir- Sanat Ödülleri'ni kazananlar belli oldu. Gazetemiz yazarlanndan Oktay Ekinci 'Truva Özel Ödülü'ne, Muazzez tlmiye Çığ 'Atatürkçülük Ödülü'ne, Ruhi Su Vakfı 'Çağdaş Halk Müziği Ödülü'ne, Vedat Günyol 'Edebiyat Ödülü'ne, Ara Güler 'Fotoğraf Ödülü'ne, Metm And 'P.N. Boratav Halkbilimı Ödülü'ne, Zafer Gündoğdu 'Halk Müziği Ödülü'ne, fbrahim Çiftçioğlu 'Plastik Sanatlar Ödülü'ne, Fatma Girik ve Samı Şekeroğlu 'Sinema Ödülü'ne, Özdemir Ince 'Şiir Ödülü'ne, Kenter Tiyatrosu 'Tiyatro Ödülü'ne layık görüldü. Ödüller 5 Ocak'ta Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi'nde törenle sahiplenne verilecek. Ödül töreninde aynca, Truva Folklor Araştırmaian Derneği'nin hazırladığı ve konuk sanatçılannkatılacağı saydam, oyun ve müzik içerikli 'Istanbul' adlı gösteri yer alacak. Mersin 1. Kitap Fuarı açıMı • MERSİN (AA) - Akdenız Belediyesi, Mezitli Belediyesi ve Martı Kitap Kulübü'nün işbirliğıyle eski Kemer Sineması'nda düzenlenen 'Mersin 1. Kitap Fuan'nın açılışını Mersin Valisi Akif-Tığ yaptı. Vali Tığ, Türkiye'nin sorunlannı üstlenecek genç kuşaklara kitap okuma alışkanlığı kazandırmanın önemli olduğunu belirterek "Kıtap, aydınhğa açılan en önemli yoldur" dedi. Başkan Türk, kitap fuannı geleneksel hale getireceklerini bildirdi. Kitaplann yüzde 25 ile yüzde 50 arasında değişen oranlarda indirimli satıldığı fuar, 19 Ocak 2003'e kadar açık tutulacak. Fuar kapsammda, önümüzdeki günlerde, tpek Ongun, Hicri Özgören, Yılmaz Odabaşı, Cezmi Ersöz ve Sevın Oktay kitaplannı imzalayacak. Novartis yarışması sonuçlandı • Kültür Servisi -Novartis'in 'Gözlerdeki Pınltı için' düzenlediği fotoğraf yanşması sonuçlandı. Türkiye genelinden 150 yanşmacının, 386 fotografla katıldığı yanşmada dereceye girenler Ara Güler, îlyas Göçmen, Izzet Keribar ve Selim Güneş'ten oluşan seçici kurul tarafindan belirlendi. Gözlerdeki "pınltı"yı en güzel yansıtan fotoğraflara ödülleri, 18 Aralık Çarşamba günü, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi kütüphane binasında düzenlenen bir törenle verilecek. Yanşmada dereceye giren eserler daha sonra, sergilenmeye değer bulunan fotoğraflarla birlikte, aynı salonda 27 Aralık Cuma gününe kadar sergilenecek. İSTANBUL KİTAP FUARI • YEŞİLKÖY CNR EXPO FUAR MERKEZt A SALONU'nda 12.00'de Özgür ve Bilge Dergisi'nin düzenlediği Hayrettin Karaca ve Zihni Göktay'ın konuşmacı olarak katılacağı 'Ünlülerden sade hayat'. 14.00'te Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafindan düzenlenen Prof. Dr. Gülten Kazgan'm konuşmacı olarak katılacağı 'Küreselleşme ve Türkiye'. 16.30'dalstanbul Uluslararası Kitap Fuan'nın düzenlediği Bahar Öcal Düzgören'in yöneteceği Türk ve Yunan yazar ve yayıncılannın katılacağı 'Ege'nin tki Yakasında Banş ve İletişim' konulu söyleşi. B SALOMJ'nda 11.45 te Papatya Yayıncıbk'm düzenlediği, Op. Dr. Kaan Kocatepe'nin konuşmacı olarak katılacağı 'Anne adayları için öğutler', 13.00'te Söz Yayın'm düzenlediği. Nevzat Erkmen'in konuşmacı olarak katılacağı 'Gestalt - Zen - Castaneda, Yap - mama Yaşulık ve Sağuk', 14.45'te Papirüs Yayınevi'nin düzenlediği Nihat Ateş'in konuşmacı olarak katılacağı 'Çöküş romanlan', 16.30"da TUDEM'in düzenlediği, Ekrem Güneş, Abdullah Çırak, Emre Özlem'in konuşmacı olarak katılacağı 'Çocuk Edebiyatında Eğitime Paralelliğin Önemi' konulu söyleşiler. (0 212 663 09 45) SÎNEMA TARİH BULUŞMASI • BEYOĞLU SİNEMASI'nda saat 12.00'de 'Parti', 14.00'te 'Saklı Gerçek', 16. 30'da 'Çiko', 19.00'da 'Sobibor Kampı 14 Ekim 1943, Saat 16.00' ve saat 21.30da Hindistan Noktürnü'. (0212 251 32 40) • SİNEMA TÜRSAK LEVTNT'te saat 12.00'de 'Kutsanmış Evülik', 14.00te 'Direniş', 16.30'da 'Aşka Arzu', 19.00'da '11 Eylül' ve 21.30da Dünyanın Tüm Sabahlan'. (0212 251 67 70) • ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 12.00'de 'Tanrı Hindistan'ı Kutsasın', 14.00'te 'Saygının Işığında' ve 16.30'da 'Parçalanmış Hayatlar'. (0212 249 20 09) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 12.00'de 'Cinayetin Bahanesi', 14. OO'te 'Diğer Taraftan', 16. 30 da 'Dönmeyi Unuttuk' ve 'Kent Sustuğunda', 19.00'da 'Kara Dizi'. (0212 244 44 95)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle