19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 12 ARALIK 2002 PERŞEMB O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Bu Nasıl Yolsuzlukla "Türkiye'de ciddı yolsuzluklar var." Bu sözü söyleyen başbakan adayt Tayyip Bey! "Ekibimizbu yolsuzlukların damanna girmiş du- rvnda. Bunları kısa zamanda ifşa edeceğiz. Sa- dtce bu yolsuzluklann çûzümü, birçok şeyihalle- decektır." Hep söylenır. SonuçalınmazL Yeni hükümet bu alanda bir örnek vermeli: En başta yolsuzluk davasından sanık 10 AKP miJlet- vekilini ve maliye. ulaştırma, enerji bakanlıklarına aönan üç arkadaşlannı, bır an önce adalete tes- lin etmelidırler... Insan soruyor: AKP bu kişileri na- sı olmuş da seçım listelerinealmış, mılletvekili seç- tirmiş? Ya, Tayyip Bey'in kendisi? Beş yolsuzluk davasından 36 yıl hapsi istenen br insan!.. Anayasa maddelenni degiştirip Siırt'te gereği yok- ken yeni bir seçim yaptırıp adı geçen kişiyi önce mılletvekili, sonra başbakan koltuğuna oturtmak uğraşına ne buyurulur? Adı 'adalet' olan bir par- tinın gerçek 'adalet'e saygısı bu mu? Seçim sonrasında CHP liderıyle birlikte TV'le- rin önünde "Milletvekili dokunulmazlığını kaldıra- cağız" sözünü veren, ama sonra dediklerini yad- syan bir kişiye ve sözlerine güven duymak olası mıdır? Şimdi kalkmış "Türkiye'de ciddi yolsuzluklar var" diyor. Yolsuzluklardan suçlanan arkadaşlan- nı. en önde kendisini unutuyor ya da unutturmak ıstıyor. Bir başka haber de "yabancı dil bilmeyenlere dış görev verilmeyeceği",.. Ama Tayyip Bey gövde di- linden başka bir dil bilmediği halde, dünyayı do- laşır, ünlü devlet adamlarıyla görüşür, kapılar ar- kasında ne gibi sözler verır, kimse bilmez!.. Türk ordusundan atılan bir kişınin TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanlığı'na getirilmesi; başörtüsü olayının büyük bir hızla gerçekleştiril- me çabası: Bakanlıklarda hızla başlatılan "temiz- leme"eylemleri daha ilk günden, 'ak'olmak iste- yen AKP iktidarının gerçek yüzünü göstermekte- dir. Yalakacı yazartanmızı da unutmayalım!.. Durmak- sızın gericı eylem ve düşüncelerı savunmakla ün kazanmış biri büyük bir sevınçle "lyiye gidiyoruz" diyor! Şu yolsuzluk dosyaları ortada dururkenL Bir başkası da "Tesettür bır Türkiye gerçeği ola- rak, protokole de, ünıversiteye, TBMM'ye de gi- recektir" buyuruyor... Sorun, acele etmemekmiş, bazı sorunları zamanı gelınce gerçekleştirmek- mışL Türkiye'de başörtüsü 1923'ten 1950'ye kadar kimsenin derdı, sorunu olmamıştı. Sokaklarda, ev- lerde isteyen başını örterdi. Ama devlet daireleri, okullar ve üniversitelerde turban takmak başını örtmek kimsenin aklından geçmezdı. Atatürk cum- hurıyetinın kızları tam bir özgürlük içinde yaşarlar- dı. Ne zaman ki dinsel sömürü, dınsel çıkar sağla- mak yolları aJabildiğine açıfdı, o gün bugün bir "baş örtme özlemi, özgürlüğü" diye bir olay gündeme geldı. AKP'nin yolsuzluklarla savaş yapmaya kalkı- şırken kendi içındeki, en önemli görevlerdeki yol- suzluk sanıklarını koruması!.. En başta da bır baş- ka yolsuzluk sanığını anayasayı değiştirerek ülke- nin başına getirmeye çalışrnası... Ister istemez Doğu Perinçek'in bir sözünü anımsıyorum: "Eskiden eşkıyalar dağa çıkardı. Şimdi isel.." GÖLBAŞI-ADIYAMAN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo:2001 II9 Davacı Orman tşletme Şeflıfı tarafından davalılar Hatice Kılınç ve arkadaşları aJeyhine açtığı Gölbaşı ılçesi, Küçükören Köyü, 115 ada. 22 parsel sayılı ta- şınmazın tespitine itiraz davasında riim aramalanna rağmen adresi tespit edilemeyen davalılar Kemal Gizlenci. Salman Gizlenci. Fadıme GizJenci'ye du- ruşmagününün ilanen tebliğıne karar verilmiştır. Gölbaşı ilçesi, Küçükören Köyü. i 15 ada, 22 par- sel sayılı taşınmazın tespitine itiraz davasınm duru^- ması 19.03.2002 günü saat 09.00'a talik edilmiş olup. davalılar Kemal Gizlenci. Salman Gizlenci, Fa- dime Giziencı ve ılgililere ilanen teblığ olunur. Basın: 80198 12 Mart'a Göre Sol ve Sağ... O zaman sol düşünceye karşı amansız bir uygulama başladı. Sağ, gerek hükümet içinde ve gerekse hükümet dışmda ve yine siyasilerin bilgisi içinde hukuk dışı yöntemlerle örgütlendi. Sol da yasal olmayan yöntemlere başvurdu. Sola karşı amansız bir baskı ve takip başladı. BİJal K A R T A L Yargıtoy4. Hukuk Dairesi Başkanı tartışmalardan biri öbüriine kar- şı düşünce açıklaması dışuıda bir kaba güce başvurma bıçimınde gündeme gelmezdi. O zaman en sağ düşüncenin sahıbi olan Tercüman gazetesi iie, sol dü- şünceyi içeren Akşam gazete- si. okuma odalanmızdaki tüm masalarda elden ele dolaşıp oku- nurdu. FarkJı olan bu iki düşün- ce özgür bir ortamda ve hoşgö- rü içinde tartışılırdı. Ta ki, 1967 yılının sonlanna, 1968 yılının başlanna kadar... Bu arada, zamanın değerli ho- calannın heyecanJı söylemleri- ni, uyan öğütlerini belirtmeden geçemeyeceğim. Yaşamımın onur duyduğum değerierini bana kazandıran rah- metlı Ord. Prof. Dr. Hıfzı V. Ve- lidedeoğlu ilk dersinde; "Bu ülke hukukçulardan çok çek- ri. L Ikeye zarar veren hukuk- çular olmantz halinde hakkı- mı size belal etnıenı" dediği- ni, rahmetli Prof. Dr. Hüseyin NaiJ Kubalının da "Tanrıya kul olmavı kabul etmişiz, an- cak ben sizin, kula kul olma- yan hukukçuiar olmanızı is- tiyorum" biçimindeki dileğini bugün gibi hatırhyorum. Bura- da adını sayamadığım öbür ho- calarımız da aynı heyecan ve • • niversiteye başla- U dığım yıllarda, 21 Mayıs Devrimi 'nin ürünü olan 1961 Anayasası iki yıl öncesinde yürürlüğe konulmuş- tu. Hiçbir ihtilali ve bu bağlam- da 27 Mayıs îhtilali'ni de onay- lamamakla birlikte, bu devri- min (ihtilalin) götürdüklerine karşın, Türkiye'ye 1961 Anaya- sası gibi bır hukuk metnini İca- zandırdığı ve onun bir üriinü olan anayasanın sağladığı özgür- lük ortamı içinde gördüğüm yükseköğrenim yıllanmın gü- zelliğini, daha sonraki yaşamı- mın hiçbir döneminde bulama- dım. Bu öğrenimim dönemin- de, geçmiş yıllarda olduğu gi- bi, dünyada ve dolayısıyla Tür- kiye'de iki önemli siyasal düşün- ce ve yansımalan vardı. Sağ ve sol düşünce ve bunun yandaş- ian. Sağın ne olduğu dışa olan yansımalarda pek belli değildi. Ancak sol, komünizmle eşde- ğer tutuluyordu. Ne var ki, bu farklı iki düşünce biz öğ- renciier arasında öğrenimim süresince hiç ama hiçbir za- man çatışmaya ve olumsuz- luğa dönüşmedi. O dönemde, her iki düşüncenin yandaşlan arasında tartışmalar yapılır, bu duygularla doluydular. îşte bu inanç, bu ruh ve heyecan için- de başlayan ve aynı heyecanla ve içtenlikle devam edip sonuç- lanan bir öğrenim. Bu ortamın oluşmasında ve devamında üni- versite hocalannın önemli kat- kısı ve etkisi vardı. Ölenleri rah- metle, yaşamı devam edenleri de saygıylaaruyorum. Onlann ders anlatışlanndaki içtenliği ve he- yecanı başka biryerde ve zaman- da, hiç kimsede görmedim. Iler- lemiş yaşlanna karşın ülkenin geleceği için büyük ümit ve bek- lentilerinin oldugunu sezinli- yorduk. Bu heyecan ve uyum- İu dönem, 1967 yılının sonlan- na kadar devam etti. Zaten ben de o tarihte yukseköğrenimimi tamamlamıştım. Îşte o dönemde Avrupa'nın, özellikle Fransa'daki hareket- lerin de etkisiyle olacak kı, son derece iyi niyetli Öğrenci istek- leri ve buna bağlı olarak öğren- ci hareketleri başladı. Bu hareketler, başlangıçta öğ- renci isteklerini içermesine kar- şın giderek siyasal bir alana kaydınldı. Kuşkusuz, bu hare- ketleri, sol düşüncedeki öğren- cilerbaşlarmıştı. Katılım gide- rek arttı ve tüm ülkede, bazı şeylerin düşünülmesini günde- me getirdi. Temelinde ulusal bağımsızhğın sağlanması ya- nmda, iç ve dış sömürüye baş- kaldın yatıyordu. Hareketlerin htzlanması üze- rine, o güzel ve heyecanh dö- nem sona erdi. 12 Mart ola- rak adlandırılan hareketle 1961 Anayasasf ndaki ilk ge- ri adımı oluşturan değişiklik yapıldı. Sol düşüncenin ve bu düşünceyi taşıyanların nefes alışlannın dinlendiği, balyoz hareketi ile başlannın e/ilece- ği söylemleri dile geririldi. Anayasada yapılan değişik- likle birlikte ülkedeki siyasal düşüncenin anJam ve kapsamı değişmiş ve uygulama ile de yeni bir dönem başlamıştı. Bi- ze göre bu günün sonuçlan, o günkü başlangıcın ve uygulama- lann ürünüdür. îşte o zaman sol düşünceye karşı amansız bir uy- gulama başladı. Sağ, gerek hü- kümet içinde ve gerekse hükü- met dışında ve yine siyasilerin bilgisi içinde hukuk dışı yöntem- lerle örgütlendi. Sol da yasal olmayan yöntemlere başvurdu. Sola karşı amansız bir baskı ve takip başladı. Adeta, sağ örgütlerin devle- tin yanında olan ve onu koru- yan, sol örgütlerin de devlete karşı oldukları biçiminde bir kanının oluşmasına ve böylece sağ sivil örgütlerle devlet güç- lerinin sola karşı birleşme olgu- su uygulamada kendini göste- riyordu. Kısaca, sağ örgüt ve kişılerin, devlet güçleri ile bü- tünleştikJeri görünümunü veri- yordu. Her iki düşünceye sahip olan pek çok gencin, aydınm ölüm olaylan meydana geliyor- du. îşte bu noktada öncekiler yetmiyormuş gibi, 12 Eylül dar- besi yapıldı. Bu darbenin götür- düklerinin ağır izleri halen ya- şanmakta ve yaşanmaya da de- vam edecektir. Yannki yazımda "Solsuz Ka- lan Sağda Çatışma" ile yazı- mı sona erdireceğim. 'İş Güvencesi' Yürürlükten Kalkıyormu? İşverenlerin nasıl işyerlerini, malvarlıklannı geliştirme haklan varsa, tüm geçim dayanağı emeği olan işçinin de işini koruma hakkı oldugunun kabul edilmesi zorunluluğu vardır. Dr. Engİn Ü N S A L Maltepe Üniversitesi HukukFakültesi AKP hükümetinin çalışma bakanı ilk söylem olarak çahşanlann uzun yıllar bek- ledikten sonra kavuşruklan iş güvenliği ya- sasuu yeniden masaya yatıracaklanru dile getirdi. Öncelikli görevi çalışma banşını ve ekonomik olarak güçsüz olan çalışanlan korumak olan çalışma bakamnın işçileri bir güven bunalımı içine itecek bu açıkla- mayla göreve başlaması bir talihsizliktir. îş güvencesini gerçekleştirmek için Ça- lışma ve Sosyal GüvenJik Bakanlığı 1992 yılında "147S sayılı İş Yasası ve 2821 sa- yılı Sendikalar Yasasımn Bazı Maddele- rinin Değiştirilnıesine İlişkin Yasa Tas- lağı" hazırlamış fakat bu taslak yasalaşma olanağı bulamamıştır. Kısaca iş güvence- si yasa taslağı olarak anılan taslak işvere- ne hizmet sözleşmesinin feshi için Alman- ya'daki Işçiyi Feshe Karşı Koruma Yasa- sı'nda olduğu gibi işçinin kişiliğinden, dav- ranışlanndan ya da işyeri gereklerinden kaynaklanan hakh bir nedene dayanmak ve hakJılığını kanıtlamak zorunluluğunu yüklemekteydi (1). Bu tasannın kaynağı olan 158 sayılı ILO Sözleşmesi 'nin 4. mad- desinde de "İşçinin kapasitesine veya işin yürütümüne veya işyeri gerekierine da- yalı geçerli bir son verme nedeni olma- dıkça hizmet ilişkisine son verilemez" hükmü yer ahnaktadır (2). Buyılın başlannda iş hukuku alanında yet- kin dokuz değerli bilim adamının 1475 sa- yılı yasa ile 2821 sayılı yasalarda çok önem- li ve çağa, değişen çalışma koşullarına uyum sağlanmasuıı öngören değişiklüde- ri içeren bir tasan hazırlamışlar, fakat bu tasan yasalaşma olanağım bularnamıştır. Sonunda hükümetAvrupa Birliği 'ne uyum çalışmalan kapsamında Iş Yasası, Sendika- lar Yasası ve basın mesleğinde çalışanlar- la ilgili yasada 158 sayılı sözleşme hüküm- lerini esas alan ve aynı zamanda 1992 tas- lağı ile bilim adamlannın hazırladığı kap- samlı değişiklik tasansının hizmet akdinin sona erdirilmesine ilişkin hükümlerini gö- zeten hususlan 8.8.2002 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen 4773 sayılı yasa ile çahşanlann iş güvencesine uluslararası bir nitelik kazandırmıştır. Yasa 15.3.2003 ta- rihinde yürürlüğe girecektir. Bu yasaya işveren kesiminden çok iti- razlar gelmiştir. Bu yasanın işverenleri ya- tınm yapmaktan caydıracağını. zaten paha- lı olan üretim girdilerini daha da arttıraca- ğını. bu nedenle işverenlerin işyerlerini Ro- manya, Bulgaristan gibi komşu ülkelere ta- şıyacağmı, yeni yatınmlannı bu ülkelere yönlendireceğini, yabancı sermayenin sa- dece bu sebepten ülkeye gelmeyeceğini ve giderek çahşanlara iş güvencesi sağlamak için çıkanlan bir yasanın ülkeye ve işçile- re güvensizlik getireceğini vurgulamışlar- dır. işverenlerin nasıl işyerlerini, malvarhk- lannı geliştirme haklan varsa, tüm geçim dayanağı emeği olan işçinin de işini koru- ma hakkı oldugunun kabul edilmesi zo- runluluğu vardır. işverenlerin haklı sayılabileceği bir ko- nu Iş Güvencesi Yasası 'nin salt birkaç mad- de olarak ele almması ve çalışma yasala- nnda bir köklü değişikhge gidilmemesi- dir. Oysa yasalar canlı organizmalar gibi- dir. Bazen zamanından önce yaşlanır ve iş- levini yitirir. özelükle koşullann büyük bir hızla değiştiği çağımızda bu değişim daha da hızlı olmaktadır. Öyle ise çalışma yaşa- mına ilişkin yasalann dokuz bilim adamı- nın hazırladığı değişiklik önerileri doğrul- tusunda gecikmeden yaşama geçirilmesi zorunludur. 4773 sayılı Iş Güvencesi Yasası sendika yöneticilerinin yıllardır önemsediği çah- şamn işinin korunması konusunda ciddi bir güvence getirmektedir. Bu yasanın iş mah- kemelerine getireceği yük için Adalet Ba- kanlığı şimdiden çalışmalar yapmalı ve belki de salt bu davalara bakmak üzere ye- ni iş mahkemeleri kurulmalı ve yargıçlar belirlenmelidir. Bu yapılmazsa bu yasadan doğacak davalann, dava >ükü zaten ağır olan iş mahkemelerince, öngörülen sürele- ri içinde bitirilmesi olanaksızlaşır ve ciddi yasal kargaşalar doğabilir. Hükümetin şimdiki çalışma bakanı bu yasayı değiştirmek ya da yürürlükten kal- dırmak gibi bir ciddi yanhşın içine düşer- se çok önemli sosyal patlamalara neden olur ve işçilerin sokağa dökülmesini hiç kimse önleyemez. Ülkenin çalışma banşı- na gereksinimi vardır. Sosyal gerginlik ya- ratmak kımseye yarar sağlamaz. Bakanın PENCERE Adam Olalım, Cüdam Değîl. Eskiden 'çaoc/aş'a 'asri' denırdı; Falih Rıfkı'nın bir yazısında okumuştum. Birinci Meciis'te çem- ber sakallı bır milletvekili Mustafa Kemal'e sor- muş: - Asri olmak ne demektir?.. Atatürk'ün yanıtı: - Adam olmak demektir. • Büyük Reşit Paşa Tanzimat'ta parmakla gös- terilen bir polıtıkacıdır. Yeni bir çığır açmıştır. Nediro?.. Yabancı bır devlete dayanarak içerde güç ka- zanmanın Reşıt Paşa ile marıfet sayıldığını tarih- ler yazıyor. Paşanın dış desteği, o zamanın Ame- rikası olan Ingiltere'nin Büyükelçisi Lord Stratford Caning'tı; Lord Hazretlen o dönemde Padişah'tan bile daha ağırlıklıydı: kıme ıltifat ederse onun ba- şı iç sıyasette göğe ererdi. Şimdi 'SüperGüç'Amerika'nın Başkanı Bush, hiçbir resmı sıfatı bulunmayan Tayyip Erdoğan ı 'kabuledıp' kafakola aldı ya, polıtikacımızın başı göğe erdi. • Tanzimat poiitikacıları kadarAvrupacı ve serbest piyasacı var mıydı?,. Pekı, ne oldu da Osmanlı çök- tü, parçalandı, paylaşıldı?.. öteden beri Avrupalılar bizı çok sevmezler, biz onlara bayılırız; bugün de hepimizAvrupacıyız; ne ısterlerse vermeye hazırız; ama Amerika'y sanı- rım daha çok sevıyoruz... Karşılıksız aşk mı bu?.. Kara sevda mı?.. Amerika ve Avrupa bugün Türkiye'yi avuçları- na almışlar, oynatıyorlar... ikisine birden 'Batı' dıyoruz... Batı bugün bızden ne istıyor?.. Irak savaşına katıl!.. Kıbrıs'ı ver!.. Peki, o bize ne verecek?.. • Bugün Kopenhag'da toplanan AB'nın büyük başları, Avrupa'nın on küçük devletinin 2004'te üyeliği için karar verecekler... Türkiye'ye bakışları ıse ilginç... Gerçekte Türkıye'ye bakışları uzun bir süre bi- zi ne içlemek, ne dışlamak, ne tutmak, ne bırak- mak üzenne... Onlar kendilerine göre haklılar; ama, Avrupa kapılarında bu kadar rezil olmamıza katlanmak güç... Koskoca gezegenımizin tüm ınsanlığını ve yok- sul halklarını dışlayarak yalnız Avrupa'ya indırge- yen bir yaklaşımın çağdaşlığa yakışmayacağını dü- şünüyorum; bu felsefe sosyalizme ters düşer. • Peki, AB'ye girmeyelim mi?.. Girelim.. Ama 'adam'gıbı girelim.. Kıbrıs'ı pazarlayarak, Irak savaşına katılarak, yerlerde sürünerek "asri" olunmaz; çağdaşlık 'adam olmak' demektir. Adam olmak, cinsiyet belirten bır deyiş değil- dir; erkek de adam olabilir, kadın da.., Adamolalım.. / / ' Cüdam olmayal/rnL / Oyun içinde oyunla AB'li olmayt Türkiye'nin içi- ne dönük pazarlamaya dönüştürdük; yoksa biz Sakallı Celal'ın dediği gibi 'mı'lletdeğilillet'miyiz?.. Yaşarken gözlerinden saçılan ışıkla insan ruhu- nun güzelliğini, dostluğunu, dolu dolu sevmeyi, yüreğiyle ve insanlarla barışıklığı, kalleşsizliği, ihanetsizliği armağan ettin. ALİ ATES (1959-....) ölümsüzlüğünün 6. yılında senı çok çok özlüyor ve de her zamankindert daha çok seviyoruz. KARDEŞLERİN - YEĞENLERİN NTV TA GUNU IZLIYOR AVRUPA BİRLİĞİ TÜRKİYE İÇİN KARAR VERİYOR KOPENMAG ZiRVESi GUN BOYU KOPENHAG'DAN OZEL YAYIN KIBRfSTAN AGSP'YE KRİTİK KONULARDA ÇETİN TARTIŞMALAR KULİSLER PERDE ARKASI BILGILER KESİNTİSİZ YAYINLA EKRANDA iirfv ISİBC www, nfvmsnbc.com \NTV Radvo /aynı anaa İSTANBUL 102 8 ANKARA 104.7 İZMİR 957 rının hazu-ladığı tasan- yı yasalaştırmak ve iş- verenlere rahat çalışma koşullan verecek düzen- lemeyi yapmak ve özel- likle işlemeye başlayan işsizlik sigortası ve yeni- den düzenlenecek kıdem tazminatı hükümleri ile iş güvencesi arasında bir denge kurmaktır. Kıdem tazminatı fo- nunun yaşama geçiril- mesi işverenlerin yükü- nü önemli ölçüde hafif- letecektir. İş güvencesi ve işçi- nin işini koruması ar- tık işçiler için kazanıl- mış bir haktır. Bundan gerive dönüş olamaz. Yapılması gereken, ça- lışma yaşamını çağın de- ğişen koşullarına göre yeniden düzenleyecek yasal önlemJerin alınma- sıdır. Acaba CHP'nin bu konuda söyleyecek hiç sözü yok mu? (1) Prof. Dr. Nuri Çe- lik, îş Hukuku Dersleri, 15. Bası, Beta Yaymları, 2000, s. 156. (2) Prof.Dr. Savaş Taş- kent, İnsan Haklarımn Uluslararası Davanak- ları, BASÎSEN Yavmla- rı 26, 1993, s. 261. Annemiz Leman Tekin kaybettik. Cenazesi 12.12.2002 tarihinde (bugün) öğle namazını müteakip Ankara Hacı Bayram Camii'nden kaldırılacaktır. SAİT-BEYHAN-SAFİYE ÇINGI, SAFFET RÜŞTÜ, MUSTAFA KEMAL, SUHEYLA, SAİBE TEKİN 13 Aralık Cuma (Yarın) 90'larda Deneme - Eleştiri .Ali Mert Ali Şimşek B. SadıkAlb; Nazım Kültürevi Kitapbğı Işbirliğiyle 18.00-19.30 Adres: Isfilclal Cod. Zotnbak Sok. 4/1 (Fronsız Konsoloslugu yan\) Tel (212)252 38 31 (212)252 38 82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle