25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 2002 ÇARŞAMBA »•m OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr 4& Genef' râş<arK'nın .. AÇI iz&lık MUMTAZ SOYSAL dîkka- Alaturka Dinamizm Autipa 'nın olmadığı bir izlenim bu. Dahadoğrusu, bir yanıyla Ame- skalılara, bir yanıyla da Şarklılara 'akıştırdığı. Böyle olduğu için de »nlan derin derin düşündüren, şa- sırtan, içinde bulundukları ikilemi daha da arttıran. Bryanda, müthiş birdınamizm. Çat orada, çat burada. Seçi- işinden beri dolaştığı Avrupa baş- centlerinin haddi hesabı yok. Vıyana dışında, hepsi. Hatta ba- :ılan iki kere. Gittiği yerde ancak bir-iki saat kalarak. Durup dinlenmeden. Bazen devlet başkanıyla, bazen Daşbakanla görüşmek üzere. Da- na doğaısu, kendisiyle görüşen nerkesle. Hepsi de "Madem öbür larafta kabulgördü; herhalde bu- rada da kabul edilmelidir" dediği ıçin. Gündüz mü, gece mi, saatin kaç olduğuna bakmadan. Her yanıyla, protokol tanımaz- lığıyla, biraz Amerikalıları andıran bir tutum. Biryandada, tam bir alaturka- lık. Her şeyden önce, resmı sıfatı belli değil. Tek bilinen, seçim- lerde üçte bir oy alarak parlamen- tonun üçte ikisıni elinde tutan bir partinin lideri oluşu. Ama, "Islam- cı" diyetanındığı halde, halkı Müs- lüman kendisi laik tek ülkenin bir partisi. Üste- lik, hali tavrı biraz yadır- gansa da gi- yimi kuşamı Batılı. Belkı de bu yanıy- ladahaılginç. Ne var kı, ülkesinin parlamento- sunda bıle değil. Zaten o nokta- da Batılı kafalar iyice karışmaya başlıyor: Madem en çok sandal- yeye sahıp partinin başkanı, o hal- de niçin başbakan olamamış? Başbakan değilse, nıçin başbakan- mış, neredeyse devlet başkanıy- mış gibi dolaşmakta? Geldiği ül- ke nasıl bir ülkedir ki, orada böy- le şeyler olabilmekte ve bu du- rumdaki bir kişi o ülke adına söz- ler söyleyip sözler verebilmekte- dir? Ülkenin halkı ve kurumları ne diyor acaba? Onlar için, "Canım, orası niha- yet bir Doğu ülkesi; doğal karşı- lamak gerekir" demekten başka çare yoktur. Olsa olsa, deyimi bi- lenler "alaturkalık" deyip çıkıyor- lardır işin içinden. Bizlerin de "Batılı değiller mi? Kural falan sözü ederler ama iş- lerine geldiği zaman her şeyi, her durumu kabul ederler" diyebile- ceğimızi düşünmeden. Avrupa Birliği açısından bakıl- dığında bu görüntü elbet bir yenılıktir. Biz "Türkiye'nin katılımıyla Av- rupa kültürü daha da renklenip zenginleşecek" diyoruz, ama aca- ba onların istedigi böyle Ameri- kalılıkla alaturkalık arası bir kültü- rel zenginleşme mi? BülentTanör... Dr.AlevCOŞKUN P rof. Dr. BülentTanör, sadece bir anayasa hukukçusu değil, ay- ıu zamanda önemli bir siyaset bilimcisiydi. Yakın tarihimizi. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı, Atatürk'ün Ay- dınlanma devrimini özümsemiş, bu konuda ciddi yapıtlar vermiş bir sos- yal ve siyaset bilimci... Devrimci eylemlerin içinden gelen 1968 kuşağının bir temsilcisiydi. Ya- kıntarihimize, özellikle Kurtuluş Sa- vaşımıza ve Atatürk'e ilişkin yazdık- lanyla, kavram kargaşalannı yerli ye- rine oturtan, ters anlayışlan düzelten, çığır açıcı bir bilim adamıydı. 0nun yazdığı Anayasa Hukuku kitaplan ne kadar önemliyse Türki- ye'nin tnsan Hakian Sorunu, Yerel Kongretktidarlan, Kurtuluşve Ku- ruluş adlı yapıtlan da kaynak kitap- lar olarak kalıcılüdannı sûrdürecek- lerdir. AB'ye giriş için büyük sava- şım verildiği bu günlerden tam on iki yıl önce Tanör, Türldye'de İnsan Hakian Sorunu adlı yapıtını yayım- ladı. Bu yapıt, kuşkusuz AB'ye gi- riş sürecinin temel gündemini be- lirleyen ve güncelliğini sürdüren in- san hakian konusunu araştıran ön- cü bir çahşmadır. Bu kitabın, günü- müzün en güncel konulanndan biri olan "OrtönmeveTürban Sorunur başhğını taşıyan bölümünde, Tanör, 12 yıl önceden bakın bugünlere na- sıl ışık turuyor: " l nrversitetteörtünroehakkmısa- vunanlar bunu din ve inanç özgür- lüklerinedayandırmaktadır_ BiMnci. vicdanlan ve özgüriuğü baskı altma sokmaya > önetik dinci eylemlerin öz- gürtükhakkıistemeterigünürnüzTür- khesi'nde çok sık rastlanan bir olay- dır. İ nhersitelerdekiörtünmeci hare- ketin de bunun bir parçaa olduğu or- tadadır. tşin, dinsel inancın bir uzan- üsı olarak gösterihnesi de bunun bir parçaadır. Bu yoDa adım adım ikrie- yen dincfliğin ezip geçtiği her yerde arükinsan haklaruunyeşermediğiise tarihselvegüncelörneklerledoğnüan- mıştirr(S.84) Bundan sonra Tanör, şöyle seslenir: "Bu bağlamda, ünhtrsitedeörtün- meye izin verildiği takdirde,okula ba- şı açık gelen kız öğrencilerin bir süre sonra ahlaksızlıkla suçlanabileceğine işaret edflmesi hiç de haksız bir uvan değfldir.'' (S. 84) Yüzyıllar öncesinin dogmalanna kör bir inançla sanlan kişilerin, teset- tür eylemcilerinin insan haklanna yaslanmalannın çelişikolduğunu be- lirtenTanör, dinci dünyagörüşüyle de- mokrasinin sağlanamayacağını en açık bir biçimde vurgulayan bir bilim adamıydı. Tanör, Atatürk'ün 'kurtuluş' ve "kuruluş'taki rolünü en iyi tahlil eden bir sosyal büimciydi. Kurtuluş Savaşı'nın siyasal yönle- ri üzerinde çalışan yazarlar, özellik- le Erzurum ve Sıvas kongrelerine de- ğinirler. Oysa, Erzurum Kongre- sı'nden önce Kasım 1918-Temmuz 1919 arasındaki 9 ayda 8 yerel kong- re yapılmıştır. 1919 'da yapılan Sıvas Kongresi'ne değin yerel kongrelerin sayısı 12'yibulmuştur. Ekim 1920'ye kadar yerel kongrelerin sayısı 28'e ulaşmıştır. Bu "YereJKuvayıMflüye" örgütlen- melerini en ciddi bir biçimde incele- yen Tanör olmuştur. Tanör'e göre ye- rel kongre iktidarlannın, TBMM'nin kuruluşuna kadarulusalcılara sadece zaman kazandırmanın ötesinde, asıl büyük kattasının "devrimci K'meyle'' oluşan "ileridpotansiyel'' olduğunu, "bu birikimin sağladığı ideolojik, po- Btik, kunımsal ve yapısal ürünlerle yakın gelecekte ulusaL demokratik, cumhuriyetçi ve laik" temellere otu- racak bir dev'letin kuruluşunu işaret ettiğini belirtmiştir. Sınırh olmasına karşın bu devrimci kongreler, sarayın değil, halkın demokratik ihtüalinin eseriydiler. Kuruluşve Kurtuluş ise Atatürk'ü, Kurtuluş Savaşı'nı, savaştan sonraki kuruluş aşamasını ve Atatürk'ün Ay- dınlanma devrimini en iyi özümseyen bir eserdir. Tanör. Atatürk'ü körü körüne alkış- layan tarihçi yaklaşım yerine Ona ve Aydınlanma devrimlerine eleştirel akılla yaklaşmış, bize Atatürk'ü akılla sevdirmiştir.Tanör, yeri kolay kolay doldurulmayacak bir hukukçu ve si- yaset bilimcıydi. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum. PENCERE Pnnmatık sızdırma/lık testi Hacimsel genleşme kontrolü Periyodik test tarihı kontrolü Metalize ve boya kontrolü Alt çember ve üst sap hasar kontrolü Koleret çökme kontrolü Yaşayacağımrz Hayat (Iginç Olacak... Medyamızda 28 Şubat'a saldınlar hiç eksilmiyon bunu doğal saymak gerek... Ama 28 Şubat nedir?.. Bılen kaç kişı?.. Her kafadan bir ses çıkıyor, ama 28 Şubat'ın içe- riğini anımsayan kaç kışi?.. 28 Şubat bir Millı Güvenlik Kurulu kararıdır; dü- zenlenen belgenin başında zamanın başbakanının imzası var... Kimdir o Başbakan?.. Necmettin Erbakan!.. • 28 Şubat'ı anlamak için 1923 Cumhuriyet dev- rimini kavramak gerek... 1924'te "öğretim Birlığı Devrımi" yasası çıkanl- dı; artık Türkiye'deki tüm çocuklar bugünkü "Av- rupa Birliği'rnn mayasını oluşturan Aydınlanma'nın, daha açık deyışle akıl ve bilim öğretiminin koşul- larına göre eğitileceklerdi; laik devlet ve Cumhuri- yetçi demokraside "yurttaş" başka türlü oluşa- mazdı. Çok partili rejımle demokrası perdesi altında baş- layan karşıdevrimci polıtika "1924 Öğretim Birliği Yasası"nı deldi; imam okullannı meslek öğretimi- nin dışına çıkardı; temel öğretim kurumlanna dö- nüştürdü; Kuran ve hafız kurslanyla desteklenen dinci öğretim Türkiye'yı Iran'a çevirecek eğitimle laik dünya görüşüne zıt kuşaklar yetiştirmeye baş- ladı. İmam okulundan çıkan çocuklar, doktor, yargıç, savcı, avukat, devlette genel müdür, okul müdü- rü, öğretmen, emniyet müdürü, rektör, dekan ol- mak ve çeşitli mesleklerde yükselmek üzere üni- versitelerın dallanna yerleştiriliyorlardı; bu yolda geniş bir örgütlenme oluşmuş, vakıflar kurulmuş, tarikatlarseferberliğegeç- mişlerdi; para kaynakları şaşırtıcıydı. Türkiye'yı Iranlaştırmak yolundaki seferberlik te- mel öğretimden başla- mıştı... 28 Şubat'ta bu öğretim düzenine "dur" dendi... llkokul 8 yıla çıkanldı... Çocuk 8 yıl okuduktan sonra isterse imam oku- lunu seçebilirdi... İmam okulu artık temel öğretim kurumu değildi... İmam, saygın ve ger- çek din adamı olarak inanç dünyamızdaki yeri- ni alacaktı... 28 Şubat bir askeri "müdahale" değildi... Devletin anayasal üst kurumlarından birinde ahnmış karardı, altında başbakanın ve bakanla- rın imzalan bulunuyordu. Hidrostatik sızdırmazlık testi GövrJe kaynağı hasar kontrolü Tüp içi kaynak kontrolü Alt çember ve üst sap kaynak kontrolü Birtup, kapınızdan içeriye girebilmek için önce kendini ispatlamalı. Gövde hasar kontroiü Tüp korozyon kontrolü Gövde kaynağı kontrolü Koleret kaynağı kontrolü Tup boya diirum kontrolü Eksik dolum kontrolü Tüp dara kontrolü Aşırı dolum kontrolü Kaçak kontrolü Valf contası sızdırmazlık kontrolü Tüpte güvenlik. büyük sorumluluk... Bir tüpün. evinizin kapısından girebilmeyi hak etmesi için önce tüm kontrol ve testlerden başarıyla geçmesi şart. Hem tüp üretim aşamasında hem de dolum öncesi ve dolum sonrası aşamalarda. Biz bu yüzden. hassas kontrol olanağı sağlayan. kaliteyi ve güvenliği artıran Aygaz Maksimum Güvenlik Zincirini uyguluyor ve her tüpümüzü Garanti Mühür Kapak'la imzalıyoruz. Aygaz'a duyduğunuz giiveni hak etmek o kadar kolay değil! AYGAZ"Hayatın Değerini Bilir" Son Milli Güvenlik Ku- rulu'nda Başbakan Ab- dullah Gül ve kimi ba- kanlaraverilen "brifing'de "laik Türkiye Cumhuriye- ti ile hesaplaşma aşama- sına gelen irtica hareke- tinin 28 Şubat 1997'de- ki kararla durdurulduğu " belirtilerek bir dizi sayısal bilgi verilmiş. Buna göre "1200 vaksf 'irticai faaliyet' içinde bulunuyor, 42üni- versitede bu yolda çaba var; 480 özel okul, 2200 yurt ve pansiyon, 1100 Kuran kursu, 5OO'e yak- laşan dersane, 1700 do- layında şirket, finans ku- rumu, 34 holding, 45 mil- yar dolahık sermaye bi- rikimi, 245 radyo ve TV kanalı, 13 bine yakın irti- cai etkinlikte bulunan devlet memurunu" da bu- na katınız... Gül hükümeti -eğer AKP gerçekten değişmiş- se- bu bilgıler karşısında gereğini yerine getirecek- tir; Türkiye'nin bir Iran ya da Suudi Arabistan olma- sını bu ülkeyı seven hiç kimse isteyemez. • AKP'nin değişip değiş- medığini yaşayacağımız hayat yakında ortaya çı- karacak... UZUNKÖPRÜ ASLtYEHUKUK rL\KÎMLİĞt'NDEN DosvaNo. 2002 71 Davacı Sezai Alcan ta- rafından davalı Semra Berk aleyhıne açılan na- fakanın kaldınlması da- vasında, Da\alı Semra Berk'e dava dilekçesı ve duruş- raa günü tebliğ edıleme- diğınden teblıgatın ılanen yapılmasma ve duruşraa- nın 10 12.2002 günü saat 9.00'a bırakılmasına ka- rar \erildiğinden, HUMK'nun 509 ve 510. maddelen gereğince ıbraz etmek istedıği delille bir- lıkte duruşmada hazır bu- lunmalan ve\a bir avukat vasıtasıyla duruşmada temsil ettirmeleri aksi takdırde duruşmaya yok- luğunda de\am edileceği, duruşmaya gelmek iste- diklen takdirde Uzunköp- rü Aslıye Hukuk Mahke- mesı duruşma salonunda hazır bulunması, da\ a di- lekçesı yerıne kaım ol- mak üzere ılan olunur. 07.11 2002 Basın: 78249
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle