Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
g KASIM 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
SEÇIM 2002
İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK
DÜPİİS?
TA3İATİÎ
İSTAN3UL
EF2!O:Sİ
AEDÜLC/L\'EAZ'
18
HARIKJIADZ | B
KACSPJLLAH
O2J^IM
TEKNÎLİ
Siyaset bilimci Ersin Kalaycıoğlu partinin orta sağın sağmda olduğunu belirtti:
AKP 'lighf îslamcıdeğilHATİCETUNCER
Sabancı Üniversitesi öğretim üye-
lerinden Prof. Dr.Ersin Kalayaoğlu,
AKP'nin seçmenin yüzde 25 'ini tem-
sil ettiğini belirterek "Seçim temsil
adaJcdııin gerçekleşürilemediği birso-
nuç üretti. Oy oranlan unutuhıp san-
dahe oranlanna bakürvor. AKP, ken-
disine oy vermemiş halkın yûzde
64'ünün değU, yüzde 25"inin tcmsüci-
sidir. Yapay büyütme kendilerini yan-
lış birtakım sonuçlara götürecektir"
dedi. Prof.Dr.Kalaycıoğlu'na 3 Ka-
sım seçim sonuçlanna ilişkin sorula-
nmız ve yanıtlan şöyle:
-AKPmerkezsağıttmsfledebflirmi?
KALAYCIOĞLU- AKP. seçme-
nin değerlendirmesine göre merkez
sağda bir parti değil. Ekim ayında TE-
•Saadet ve AKP'nin aynı ideolojik kutbun değişik yüzleri olduğunu belirten Prof. Kalaycıoğlu.
"AKP'yi iight' İslamcı olarak değerlendirmek yanlıştır. Partilerin kimleri temsil ettiği bakışa
göre değişir. Gelmiş olduğu köken itibanyla milli görüş, yola çıktığı nokta sağ uçtur, orta sağm
sağındadır. Sağ ve sağ uca kayma nedeniyle bütün söylemler sağayaklaştı" dedi.
SEV'Ie yaptığımız bir araştırmada
seçmen sol-sag düzleminde bir cetvel
üzerinde AKP'yi diğer partilerin en sa-
ğına yerleştiriyor. 1600 seçmene yö-
neltilen sorulara göre yüzde 83 AKP'ye
"sağ" değerlendirmesinde 10 üzenn-
den 7.9 veriyor. BBP 6.9, MHP 7.8 al-
mış. DYP ve ANAP orta diye değer-
lendiriliyor. Seçmenin şu andaki yüz-
de 36'sı orta sağın sağında.
- Ekonomideki başansızhk mı bu
sonuca neden oktu?
KALAYCIOĞLU- Yalnızca ikti-
sadi konularda değil başka konularda-
kı sözleri yerine getiremediler. MHP'li-
ler "Ürkek değfliz,erkeğiz, türbanı çö-
zeriz" dediler, fakat çözemediler. Kül-
türel konularda da iktisadi konuda ol-
duğu gıbi başansız oldular. Seçmen bu
işi becerebilecek gibi görülen AKP'ye
yöneldi. Merkez eridi, MHP de en uç
sağdaki parti olarak oylan topladı.
Refah ve Fazilet partileri de aynı şe-
kilde uç parti olarak oy aldı.
- Seçmenin sağuca doğru kayışı han-
gisüreçtegelişü?
KALAYCIOĞLU - Seçmen ortayı
terk ediyor ve sağ uca doğru kayıyor.
Bukayış 1990'lannortasındaoldu. Da-
ha milliyetçi, daha yabancı düşmanı
hale geldi, daha şo\en hale geldi.
- fslamcı ideolojinin temsücisi Sa-
adet Partisi değil midir?
-KALAYCIOĞLU - Saadet ve
AKP'yi aynı ideolojik kutbun değişik
yüzleri olarak görebiliriz. AKP'yi
"tight" tslamcı olarak değerlendir-
mek yanlıştır. Partilerin kimleri tem-
sil ettiği bakışa göre değişir. AKP da-
ha önce orta sağda bulunan örneğin
ANAP'tan gelen Erkan Mumcu gi-
bi birtakım siyasileri de kadrosuna al-
dı. Erdoğan'ın gençliği, yenilikçı genç
kanat diye ortaya çıkmalan, "değişme-
dikge&ştik" açıklaması sofıstike me-
sajlarlardır. Ancak gelmiş olduğu kö-
ken itibariyle milli görüş, yola çıktı-
ğı nokta sağ uçtur, orta sağın sağın-
dadır. Sag ve sağ uca kayma nedeniy-
le bütün söylemler sağa yaklastı, CHP
bile sağa yaklastı
- Seçim sonucunu seçmenin temsiti
anlamında değerlendirir misiniz?
KALAYCIOĞLU - Seçıme yüzde
78 katılma oranı çok düşük. Bu 1983
sonrasınuı en düşük katılımıdır. Seç-
menin yüzde 22'si demokrasiden ümi-
dini kesmiş gibi. Oy vermemeyi ter-
cih edenlerin bu seçimde artmış olma-
sı demokrasi açısından iyi bir göster-
ge değil. Parlamentoya toplam yüzde
55'ın seçimi gjrdi. Bu da seçmenin yüz-
de 45'inin Meclis'te temsil ediline-
yeceği anlamına geliyor. Bu da ciddi
bir sıknıtı yaratacak oran.
StSTEMLE ÇATIŞABÎLÎR
Erdoğan
türbanı
gidiyorANKARA (ANKA) - AKP'nin sistemle
çatışabileceği konulardan biri olarak
görülen başörtüsü, partinin temel
belgelerinde hıç ele alınmıyor. Partinin
eğitime yönelik düzenlemeleri ağırlıklı
olarak özel teşebbüsün önünün açılması
ile Yüksek Öğretim Kurulu ve
üniversiteler üzerinde yoğunlaşacak.
AKP'nin, eğitim sistemine ilişkin
düzenlemeleri somut herhangi bir
değişiklik öngörmüyor. Parti,
programında ve seçim beyannamesinde
eğitimin öneminı "her alandaki
kalkınmanın en önemli unsuru" ve
"toptumun kaütesinin yüksdtilmesinin
aracı" cümleleriyle \-urgulamasina
karşın hedeflerini "özgür düşünen,
yeniliklere açık, özgüven sahibi, hayata
olumlu bakan. problem çözme yeteneği
geuşmiş, bilim ve teknoloji üretebilen"
ınsanlann yetiştirilmesi şeklüıde
belirledi. Hedefleri doğrultusunda
gerçekleştireceği düzenlemeleri, daha
önceki hükümetlerin programlarından
farklı olmayan AKP, zorunlu eğitimin
"makul" bir süre içerisinde on bir yıla
çıkanlmasına işaret ediyor. Eğitime
ilişkin yetkilerin Milli Eğitim
Bakanlığı'nın üst kademelerinde
toplanmasını eleştiren AKP, çözüm
olarak yetkilerin alt birimlere ve taşra
yönetimine dengeli olarak aktanlmasını
istiyor.
Başörtûsûnûn 'b'si yok
AKP'nin, temel belgelerinde eğitime
ilişkin en dikkat çekici konuyu ise
hassas başörtüsü sorunuyla ilgili tek bir
değerlendirmenin bile bulunmaması
oluşturdu. Partinin, yükseköğretime
ilişkin hedefleri ise aynnhlı bir biçimde
belirtilmemesine karşın YÖK ve
üniversitelerin bugünkü durumu
eleştirildi. Seçim beyannamesinde
'Temel görevi özgürce bilgi ürermek,
vaymak, ulusal ve uluslararası düzeyde
bîÛmsel araştırma ve incelemeler
\apmak ve nitelikli ve eğitim ve öğretim
vennek olan ünhersitelerimiz son
\ıllarda uygulanan yanlış politikalar
«deniyle probiem yumağı haline
gEbniştir" değerlendirmesinde
bulunulurken "Yükseköğretimde köklü
birrefonnaihtiyaçv'ardır'' demekle
yennildi. AKP, vakıf üniversitelerini
dsteklemeyi de hedef olarak belirledi.
Dincikr,Tfirkive
ckonomisinin yüzde
40'nu sağlayan, ülkenin
rüm bölgeleriyle
akrabahk ilişkisi içindeki
göçmen halkıyla siyasi
eğüimJerini yurt
düze\1ne >ayabilen ve
dümanm en yüksek
imar ranüarmın
yararıldığı İstanbul'u
"yağmacı beklentilere"
dayab "resmi hoşgörü"
altında ele geçirerek,
(»plumla da hem çıkar,
hem de oy ittifakmı
sağiamış oldular.
İmar ve arazi rantma 'halkı' ortak edenler karşılığını 3 Kasım'da sandıkta topladılar
Yağmacı yayılma oya dönüştü
OKTAY EKtVCİ
Seçim sonuçlanmn sergilediği
ve herkesin görmesi gereken ger-
çek artık "matematik'' olarak da
ortada...
Türkiye Cumhuriyeti vatandaş-
lan arasında, "Cumhurijet rejinıi-
ni" dinci bir yapılanmaya dönüş-
tünne niyetlerini oylanyla des-
tekleyenler, azımsanmayacak ge-
nişlikte etkin bir siyasal tabanı
oluşturuyor...
Yüzde 10'lukbarajladestekle-
nen "sandık demokrasisi" de bu
tabanı iktidar yapmaya yetiyor...
Şimdi herkes, yeni "Cumhuri-
yethükümeti''nin bu gerçeğe bağ-
lı oluşumunu merak ederken, top-
lumda böylesi bir "Cumhuriyet
karşıü'' eğilimin nasıl yaygınlaşa-
bildiği de toplumbilimcilerin ön-
celikli gündemini oluşturacak...
Ne var ki aynı sonucun neden-
lerini görebilmek için, bilimsel
araştırmalan beklemeden de kimi
"tarihsel aymaziıklarr yeniden
saptamak çok da zor değil...
Dincilerle "rant birüği"...
Çok partili demokrasi tarihimi-
zi özetlemek gerekirse, 1950'ler-
den sonraki "ABD destekli ve Su-
udi Arabistan bağlanüh dinci-fl'be-
ralpoütika", 1923-1946 arasında-
ki "devrimci'' dönemin sanayi-
leşme ve üretım önceliğini "mon-
taj-tüketim ve emlakpazanna da-
yah" ekonomisiyle yok etti...
30 yıllık bu tahribatın ardından
1980 sönrasının "rant ekonomisi
ve arazi yağması" politikalan da
hem kurumlan hem de toplumu,
"imar talanını en iyi örgütieyen"
şeriatçılıkla "çıkar birliği" içinde
yaşamaya sürükledi...
Işte şimdi bu "karşı-devrimci"
ortaklık nedeniyle yıllardır göz
yumulan "yağmacı yayümanın"
seçim sandığında oya dönüşen
"demokratik sonucu" almıyor...
Türkiye'nin hemen tüm kaynak-
sına en güçlü katkıyı ise hiç kuş-
kusuz Istanbul sağladı...
Daha doğrusu. Istanbul'un yağ-
malanmasından elde edilen olağa-
nüsrü rantlardan pay alma uğru-
na, düıcilerin talana dayalı finans
ve örgütlenme ağına açık ya da giz-
li destek verilmesi bu kenti "şeri-
aün yuvası" yaptı...
Örneğin, Beykoz-Kavacık'da
yükselen ve Elmalı su havzasmı
işgal eden dev ofıs binalannı 'ima-
ra aytan" özel izinlerle diken *la-
ikvemodern" işâdamlanmız, bu
•1980 sonrasmtn "rant ekonomisi ve arazi yağması"
politikalan hem kurumlan hem de toplumu, "imar
talanını en iyi örgütleyen" şeriatçılıkla "çıkar birliği"
içinde yaşamaya sürükledi. İşte şimdi bu "karşı-
devrimci" ortaklık nedeniyle yıllardır göz yumulan
"yağmacı yayılmanın" seçim sandığında oya dönüşen
"demokratik sonucu" alınıyor.
lannı, üstelik hukuk devleri kural-
lanm da dinlemeden "ranta çevir-
mek" üzere ellerindeki tüm yet-
kileri kullanan "Hberal" ve hatta
kimi "sol" kesimler ise aynı tala-
na "halkı da ortak etme" başan-
sını gösteren dinci gruplara "oy ka-
çırmış" olmanın gerilimini yaşı-
yor...
İstanbuTdan Tûrkiye'ye^.
Böylesi bir gelişmenin, yine son
yıllarda hızlı bir "rvme" kazanma-
yasadışı olanağı elde etmek için
dinci belediye yönetimine bağlı ge-
rici vakıf örgütlenmelenne "bü-
yükbağışlarda" bulunmaktan çe-
kinmediler... Hatta bu suç kulele-
rinin açılış törenlenni de şimdi
AB mılitanhğına soyunan ''mer-
kez sağ" parti liderlennin katılı-
mıyla düzenlediler...
Benzer şekilde İstanbul'u çev-
releyen hemen tüm su havzası, ta-
nm ve orman alanlanndaki \-ine
"dinci-kaçak yajilmalan" önle-
mek yerine "imar pajı almak"
için teker teker "belediye'' yapan-
lar da şimdi "barajın alünda ka-
lan" liberaller değiller mıydi?..
Bu kararlanna karşı çıkan mes-
lek odalannı da "sakmcab kuru-
luşlar" ilan eden, hatta dinci yerel
yönerımlerin, rnimar ve mühendis
odalannı işlevsiz kılma kararlan-
na "Bakanhkgenelgeleriyle'' des-
tek verenler de aynı liberallerdi...
Sonuçta dinciler, Türkiye eko-
nomisinin yüzde 40'mı sağlayan,
ülkenin tüm bölgeleriyle akraba-
lık ilişkisi içindeki göçmen halkıy-
la siyasi eğihmlerini yurt düzeyi-
ne yayabilen ve dünyanm en yük-
sek imar rantlannın yaratıldığı İs-
tanbul'u işte bu "yağmacı beklen-
tilere'' dayalı "resmi hoşgörü" al-
tında ele geçirerek, toplumla da
hem çıkar, hem de oy ittifakmı
sağiamış oldular...
Bütün bunlara sessiz kalırken,
sadece bir "şnrin" üzerine giden
bir sözde Cumhuriyet anlayışımn
körüklediği "özgüriük" polemiği
ise yağmanın gizlendiği, demok-
rasınin ise sadece virrine çıkartıl-
dığı bir seçim sürecine eşsiz kat-
kılarda bulundu...
Evet... 3 Kasım seçimlerinin
özeti; "yülarca yağma ekildi, so-
nıında şeriat biçildiT>
dir... Zaten
şu yüzde 34'lük milletvekili yel-
pazesi de "dincfler,rantçılarveli-
beral ortaklan" şeklinde değil
mi?
DUZYAZI
ORHAN BtRGİT
DSP Ne Yapmalı?
Seçim sonuçlarını, sadece son ekonomik krizın
özellikle koalisyonu oluşturan partilere birtepkisi ola-
rak yorumlamak doğru değil. Tepkiden. TBMM'deki
AKP dışındaki öteki iki partinin de nasiplenni aldıkla-
nnı görmek gerekiyor.
O arada, koalisyon ortaklanndan, barajı aşamasa-
lar da MHP ile ANAP'ın oy yüzdeleri ile DSP'nin du-
rumu arasındaki fark, ulusal demokratik solun mırt-
laka yaşamasını savunanlar için, çok düşündürücü bir
tabloyu öne çıkartıyor.
Demokratik Sol Parti ve Genel Başkanı, 57. Hükü-
met'in en olumlu işlerini üstlenmediler mi?
Uygulanan politika. özellikle son aylarda bile, uça-
ğın burnunun havaya doğru kalkmakta olduğunu or-
taya koyan ekonomik göstergeleri ardı ardına sergi-
lemedi mi?
O halde, DSP ve Ecevit, hiçbir şaibeli olaya bulaş-
madıklan halde, çeşitli yolsuzluk soylentilerinin dolaş-
tığı öteki ortaklann yüzde 8.4'lük ya da 5.0'lik oran-
lan karşısında 1.2'lik skor neyin nesidir?
Demokratik Sol Parti, 3 Kasım seçimlerinde, ileti-
şim devriminin gereklerine sırtını dönmüş olmanın, as-
la hak etmediğı faturasını ödedi. tki buçuk yıllık bir ik-
tidar döneminde, vatandaşa anlatmadığı o çok önem-
li başarılarını "Sessiz Devnm" adı altında bir seçim
kampanyasında seçmenlere ulaştırmak isterken bi-
le, anlaşılmaz bir strateji uygulayarak sessiz ve renk-
siz bir iletişim tablosu sergiledi.
İçinde bulunduğumuz reklam teknolojısinin, kimli-
ği üzerinde bınbır söylenti olan genç bir partıye yüz-
de 7.3'lük bir skor kazandırmış olması, DSP'nin, afış
olarak sadece mavi güvercin amblemi ya da Ece-
vit'ın eski portreleri ile yetinmesındeki yanlışlığı öne
çıkartmıyor mu?
1995 yılında kamuoyuna sunulduğu zaman, kitle-
leri hareketlendirmesi doğal olan seçim marşını,
2002'nin seçmenine ısrarla dinletmenin bir anlamı
var mıydı?
Parti, gençlere ve kadınlara yönelik bağlanndan
kopmuş örgüt yapısını yenilemeden gittiği seçimler-
de, özellikle yeni seçmenlere yönelik mesajlannı ak-
tarmakta da zorluk çekti.
Ama, artık yenilgiye, gerekçe de mazeret de ara-
manın yaran yoktur. DSP'liler için önemli olan yeni-
den ve öyle görünüyor ki sıfırdan ışe başlamaktır.
Ben, öyle bırdönemı 14 Mayıs 1950seçimlerinden
sonra çok genç yaşlardayken, CHP'de yaşadım. Yö-
netidlerin hemen tümü, tıpkı bugünkü DSP yönetici-
lerı gibi, dürüstlük sınavı vermiş, o nedenle de varsıl
olmayan kimselerdi. Geçim sorunlan ile karşt karşı-
yaydılar.
Ama kısa sürede toparlanmasını bildiler. Gidenler,
aynlanlar elbette oldu. Yerlerini yeni ınsanlar aldı.
Derienip toparianma çalışmalan
Ecevit, önceki gün Cumhurbaşkanı'na Bakanlar
Kurulu'nun ıstifasını verdikten sonra partısinın genel
merkezine gelmiş ve DSP yöneticilerinin yanı sıra par-
tili bakanlan da toplamış.
Orada, bir yıla yakın bir hazııiık süresini içeren bir
kurultay çalışmasının ana çızgilerinı sergilemiş.
örgütleri gerekirse yenilemek, partiye yeni üyeler
kazandırmak için kampanya başlatmak, bir sol parti
için nedense bugüne değin ihmal edilmiş olan ıç eği-
time önem vermek, o arada ılçe ve il kongrelerini ya-
parak eşi ile birlikte genel başkanlık ve başkan yar-
dımcılığı görevlerinı noktalayacakları kurultayı topla-
mak, DSP Genel Başkanı'nın anlattıklarının satır baş-
lan olarak özetlenebilır.
Bazı kimseler, bugünkü delegelerle olağanüstü bir
kurultay toplanmasını seslendirirken, öyle bir durum-
da tümü eski milletvekili statüsüne gelen TBMM Gru-
bu'nun o kongrede söz ve oy sahibi olamayacağını
bile hesaba katmıyorlar. Oysa genel merkezin özel-
likle tarafsız kalması beklenilen bir dizi ilçe ve il kong-
resinin yapılmasından sonra DSP'liler, Ecevit çizgisi-
ni sürdürecek yeni yönetimi belirlerlerse, Türkiye'de
demokratik sol birikim yeniden eski canlılığını elde ede-
bilır.
Hatta bunun için, bir yıllık bir sürenin tamamlanma-
sı bile gerekmez. Bayram ertesinden hemen sonra düğ-
meye basılır ve DSP'lilere, yeni üyelerınizi de alarak
mahalle birimlerinden itibaren kongrelerinızi başlatı-
nız ve hiç kimsenin tabanı yönlendirmeyeceğini unut-
mayınız, denilir. Bazj çevrelerin düşündüklerinin ak-
sine, Türkiye iki partili bir sisteme mahkûm edilecek
olursa. o çevrelerin gudümü altında bir gelecek ka-
çınılmazdır. Bu nedenle, Deniz Baykal'ın ve Kemal
Derviş'in Pirus zaferi görüntüsündeki CHP'nin dışın-
da yeniden dirilişe geçebilecek olan demokratik ve
ulusal bir sol parti, 3 Kasım yenilgisinı, tarıhin sayfa-
lanna gönderecek bir başan döneminı yakalayabilir.
Tıpkı 1999'da olduğu gibi. Dahası onu da aşacak
bir kazanımı hedefleyerek.
Faks: 0212- 677 07 62 obirgitye-kolay.net
Yeni iktidara yakın takip
Soysal: Cumhuriyete
zarar verdirtmeyiz
ANKARA (Cumhu-
riyetBürosu)-Bağımsız
Cumhuriyet Partisi
(BCP) Genel Başkanı
Mümtaz Soysal, seçim-
lerden birinci parti ola-
rak çıkan AKP'yi uya-
rarak "Yeni iktidann
cumhuriyete zarar ver-
mesine asla göz yumma-
yacağız'' dedi.
Mümtaz Soysal, dün
duzenlediği basın top-
lanbsında, partisinin de-
mokratik ve laik cum-
huriyeti koruyup yaşat-
manın en sağlam güven-
cesini, ulusal bağımsız-
lığa dayalı bir ekonomik
ve sosyal kaDanma sefer-
berhğinin gerçekleştiril-
mesinde gördüğünü söy-
ledi. Parlamentodan si-
linen partilerin yoksullu-
ğu, üretimsizh'ği, işsizli-
ği, yolsuzluğu yaratan
ve dıştan ögütlenen po-
litikalardan bağımsız
ulusal bir model ortaya
koyamadıklannı savu-
nan Soysal, "Türkiye,
çözüm modeti olmayan
bir iktidann ve oiuştur-
duğu kadroyla dış reçe-
teleri kabule amade bir
muhalefeü'n elinde yeni-
denaynı pofitikalannkK-
kacındadır. Sonuç, laik
cumhuriyetin daha da
örselenmesinden ve so-
lun daha daküçübnesin-
den başka bir şey ola-
maz" diye konuştu.
Soysal, BCP'nin bu
sonuçlara razı olmayan-
lara ve cumhuriyetin an-
cak devrimci, üretici,
eşitlikçi ulusal çözüm-
lerle geniş halk kesimle-
rinin güvenini kazana-
rak yaşatılacağma ina-
nanlara "yenideodnTBş"
seçeneği sunduğunu söy-
ledi. Soysal,u
Ekonomik
ve sosyal yaşamın bütün
kesünlerinde, yeni ikti-
dann cumhuriyetezarar
vermesineve yeni muha-
kfetin de cumhuriyetçi-
likte yetersiz kalmasına
asla göz yummayacağız"'
şeklinde konuştu.