Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 EKİM 2002 SALI
DtZt
A tatürk ile ABD Kara Kuvvetleri Komutam Orgeneral Douglas Mac Arthur
/ \ arasında 2 7 Eylül 1932 de Dolmabahçe Sarayı 'nda gerçekleşen
. / A görüşmenin metni olduğu öne sürülen metnin, kuşkuları çekecekpek çok
tutarsızhkla dolu olduğu, kimi uzmanların dikkatini çekmişti. Ancak sorun
ortahkta kaldı, tam bir neileşme sağlanamadı bugüne kadar. Aşağıdaki metin
giderek bir kanıya dönüşen kuşkulanmı bir an önce Cumhuriyet okurlanyla
paylaşmak için kaleme alındı. Konuya ilişkin aynntılı metin Mülkiye dergisinin
önümüzdeki sayısmda yayımlanacak. (Aslında bu metin ikiyıldır Ankara
Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü 'nün çekmecesinde bekletiliyor. Bu oyalama
bir başka yazının konusu olacak kadar uzun.) Acele etmemin nedeni, bu konudaki
kötü niyetii girişimlerin çokyönlü sürüyor olması. Içerde yıllarca anti-komünist
propagandanın temel malzemesi olarak kullanılan metindeki düşünceler, birkaç ay
önce eski ABD Başkanı Bill Clinton 'ın Çırağan'dayaptığıkonuşmaya dayansıdı.
Oysa böyle bir metin mevcut değil. Ortahkta dolaşan ne idüğü belirsiz metin ise
1951 de Münih 'te yayımlanan Kajkasya adındaki bir dergiden alınmış. Buyazı
bunu ortaya koymaya çalışıyor. Bu çahşmada bana manen destek olan Prof.
Şerafettin Turan 'la Doğu Perinçek'e teşekkürü bir borç biliyorum.
C.A.
2. Dünya Savaşı'nın en önemli komutanlanndan Mac Arthur ile Atatürk'ün görüşmesinin içyüzü
Birsoğuk savaşyalanıCUNEYTAKALEN
(Siyaset Bilimci)
Mustafa Kemal Atatürk'ün döne-
min Amerikan Kara Kuvvetleri Ko-
mutanı Orgeneral Douglas Mac Art-
hur'la 1932 Eylül'ünde îstanbul'da
yaptığı görüşme, Cumhuriyet tarihi-
mizin en ilginç uluslararası temaslann-
dan biridir.
Atatürk, bu görüşmede Mac Art-
hur'a uluslararası siyasal gelışmeler
hakkındaki görüşlennı ve kestirimle-
rini (tahmin) anlatmıştı. Daha doğru-
su bunun böyle olduğu öne sürülüyor.
Öne sürülüyor diyoruz, çünkü bu ta-
rihsel görüşmenin beJgesi mevcut de-
ğildir. (a.b.ç.) Ortalıkta dolaşan metin,
uyduruk, ldmin kaleminden çıküğı bel-
li olmayan bir "Soğuk Savaş propa-
ganda mettıi".
Kanıtlara geçmeden önce olayı kı-
saca anımsatayım.
Mac Arthur klmdlr?
II. Dünya Savaşı'nın en önemli ko-
mutanlanndan biri olan, Japonya'nın
teslim anlaşmasını müttefîkler adına im-
zalayarak ününe ün katan Amerikalı Or-
general Douglas Mac Arthur, genç yaş-
ta orduya katıldı. Babası FilıpinJer'de
askeri valilik yapan üst rütbeli bir su-
baydı. Orduda yükseldi, 1930'da geti-
rildiği Kara Kuvvetleri Komutanlı-
ğı'ndan 1933'te aynldı. 1935-41 ara-
sında Filipinler ordusuna danışmanlık
yapö, bir Filipinler savunma gücü oluş-
turmaya çalıştı.
Aralık 1937'de Amerikan ordusun-
dan emekliye aynldı. 1941 'de yeniden
Amerikan ordusuna çağnldı. ABD sa-
vaşa girince Filipinler'de Japonlara
karşı başanlı bir geciktirme harekâtı-
nı yönetti. Müttefiklerin II. Dünya Sa-
vaşı'ndaki Pasifık Kuvvetleri'ne komu-
ta eden Mac Arthur, Japonya'yı teslim
alan kişi olarak tarihe geçti.
Ancak Kore Savaşı sırasında, sava-
şı Çin'e yaygınlaştırmak istemesi üze-
rine, ABD yönetımi ile çelişkiye düş-
tü ve Başkan Trumantarafindan emek-
liye sevk edildi. Meslek yaşamının so-
nu parlak noktalanmamış olsa da Mac
Arthur 20. yüzyılın en önemli, en ün-
lü askerlerinden biridir.
Neden TürKlye'ye geldi?
1930'lann başında ABD-TC ilişki-
lerinin oldukça sınırlı olduğunu belir-
terek söze başlamak doğru olur. Zaten,
TC-ABD diplomatik ilişkileri de olduk-
ça sıkıntılı başlar. Lozan Antlaşma-
sı'nın ABD Senatosu'ndaki görüşme-
leri sırasında, özellikle Ermeni grup-
lanrun ve Protestan lobisinin çabalan
sonucunda, antlaşma gerekli üçte iki
çoğunluğu sağlayamadığı için Sena-
to'dan döner. Bu, Anayasa'ya göre,
ABD'nin Türkiye'yi diplomatik plan-
da tanımama sonucunu doğurabilecek
bir karardır.
Ancak her iki tarafın yöneticileri,
duygulanyla değil, sağduyulanyla ha-
reket ederler. Türk tarafindan Başba-
kan Ismet tnönü ve Dışişleri Bakanı
Tevfik Rüştü Aras ile Amerikan tara-
findan, Lozan görüşmelerine de katıl-
mış olan ABD Ankara Elçisi, seçkiıı
Amerikan diplomatı (II. Dünya Sava-
• Dönemin Amerikan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Douglas Mac Arthur, Atatürk'ün
daveti üzerine 1932'de Türkiye'ye geldi. 30'lu yıllann başında Sovyetler Birliği'nin ideolojik,
siyasal ve askeri yayılmasma karşı önlem almaya çalışan Mac Arthur, Ankara'da Genelkurmay
Başkanı Fevzi Paşa'nın onuruna verdiği yemekte, "Amaçlanmız, özlemlerimiz, özelliklerimiz
birbirine benziyor. Esasta Türkiye ve ABD tam, yürekten bir anlaşma içindedir" diye konuştu.
şı yıllannda Dışişleri Bakan Yardım-
cılığı yapan) Joseph Grevv'nün yapıcı
tavırlan sonucunda, ABD ve Türkiye
1927 yılında bir "modus vivendi'' ile
birbirlerinı tanırlar. TC o yıllarda dün-
ya ülkeleri ile iyi ilişkiler geliştirme,
dünyaya açılma çabası içindedir, ABD
ile diplomatik ilişkiler bu çabanın bir
halkasıdır.
ABD ve TC 'nin birbırlerini karşıhk-
lı tanımalan, iki ülke ilişkilerinin nkan-
nı Tevfik Rüştü Aras ve Başbakan ts-
met Inönü'ye açan elçi Sherill, Türk ta-
rafindan olumlu yanıt alınca, 1 Tem-
muz 1932'de Washington'a şu telgra-
fi çeker:
"General Mac Arthur'un öteki baş-
kentleri ziyaret ettikten sonra eylül so-
nunda İstanbula gekbileceğini duyan
Türkiye Cumhurbaşkaru, kendisini o
tarihte Yalova'daki ikâmetgâhında ka-
bulden memnun olacağını belirtir."
lata nhtımında. aralannda Istanbul Va-
lisi. Garnizon Komutanı Korgeneral
Şükrü NaiH Paşa'nın da bulunduğu il-
gililer tarafindan asken törenle karşı-
lanır. Karşılama sırasında Amerikan
Milli Marşı çalınır. (Cumhuriyet,
26.9.1932) Galata'dan Pera Palas Ote-
li'ne geçen ve burada dınlenen Gene-
ral Mac Arthur, akşam, hükümetin
kendisine tahsis ettiği özel bir vagona
binerek Ankara'ya hareket eder.
rgeneral Mac Arthur, kendisini Köstence Limanı 'ndan Istanbul 'a
getiren DACIA vapurunun önünde. Galata Limanı 'nda askeri törenle karşılanan
Mac Arthur, o gece trenle Ankara 'ya gitti. Mac Arthur 'un solundaki kişi,
felsefeci Macit Gökberk'in babası, dönemin Jstanbul Garnizon Komutanı
Korgeneral Şükrü Naili Paşa.
masının önüne geçer ama ikili ekono-
mik-siyasal ilişkilerde fazla bir canlı-
lık yaratmaz. I. Dünya Savaşı sonrası
yeniden sanldığı (infirat'isolarion) po-
litikası sonucunda kabuğuna çekilen
ABD'nin, Avrupa'ya ilgisi sınırlı ka-
lır. Dahası, 29 Büyük Dünya Bunalı-
mı'nın yararhğı dev sorunlarla boğu-
şan ABD'nin dikkati, esas olarak ül-
ke içine dönüktür.
Mac Arthur'un gezisinin görünürde-
kimiman ABD'nin Ankara Elçisi She-
riD'dir. Kendisi de asker olan, Musta-
fa Kemal"e yakınlık duyan, Ankara 'da
geçirdiği iki yıl boyunca bırçok kez
Atatürk'le görüşen, Atatürk'ü öven,
yücelten kitaplar yazan elçi Sherill, ül-
kesi ile TC arasındaki ilişkileri geliş-
tirmeye çalışan ilginç bir şahsiyettir.
Avrupa'ya geziye çıkan Mac Art-
hur'un Türkiye'ye gelmesi için nabız
yoklayan, düşüncesini Dışişleri Baka-
(FRUS, 1932)
General Mac Arthur'un yanıtı An-
kara'ya 6 Temmuz'da ulaşır:
"Türk cumhurbaşkanına daveti en
seçkin kabul ettiğimi İütfen bildirin. Bu
benim için, sadece kişisel bir mutluluk
kaynağı olmayacak. Amerikan ordusu-
nun komutanı olarak ülkesi için duy-
duğum saygı, hayranlık ve dostluk
(compradship) dıiygulanmı ifade et-
memidesağlayacaktır.''(FRUS, 1932)
Dolmabahçe'de kabul
Avrupa gezisine eylül başında baş-
layan General Mac Arthur, Çekoslo-
vakya, Polonya, Macaristan, Avustur-
ya, Romanya'dan sonra Türkiye'ye ge-
İir.
Romen bandırah Dacia şilebi ile 25
Temmuz 1932 öğle saatlerinde Istan-
bul'a varan General Mac Arthur, Ga-
Ankara'da garda bir kez daha aske-
ri törenle karşılanan Mac Arthur, Ge-
nelkurmay Başkanı FevziPaşa'yı ve Sa-
vunma Bakanı ve Dışişleri Bakan Ve-
kili'ni ziyaret eder. Başbakan Ismet
Inönü bir yurtiçi gezisi için Gaziantep'te
ve Meclıs Başkam Kaznn Paşa Anka-
ra dışında olduklan için onlarla şahsen
görüşemez. Öğleyin Fevzi Paşa'nın
Halkevi'nde onuruna verdiği yemek-
te bir konuşma yapan Mac Arthur,
özetle şunlan söyler:
".-Amaçlanınız, özlemlerimiz.temel
özelliklerimiz birbirine benziyor. .-Esas-
ta Türkiye ve ABD tam, yürekten bir
anlaşma içindedir." Mac Arthur ko-
nuşmasının sonunda kadehini "Türk
ordusunun ve onun ölümsüz h'deri Ga-
zi'nin onuruna" kaldınr.
27 Eylül 1932 sabahı îstanbul Hay-
darpaşa Gan'nda bir kez daha vali ve
ganıizon komutanı tarafindan karşıla-
nan Mac Arthur, Tokatlıyan Oteli'nde
öğle yemeğıni yedikten sonra, 17.00'de
Dolmabahçe'de Gazi tarafindan kabul
edilir. Mac Arthur'un yarunda Elçilik
tşgüderi Shawve çevirmen Orban Tah-
sin Bey vardır. Öd liderin baş başa gö-
rüşmeleri yanm saat kadar sürer. Da-
ha sonra Gazı, konuğunu Dolmabah-
çe'de toplantı halindeki Türk Dil Kong-
resi'ne götürür. Mac Arthur yaklaşık
bir saat kadar burada kalır.
Yapılan kısa resmi açıklamada şöy-
le denir:
"Reiscumhıır Hazrederi Amerikan
Genelkurmay Başkanı'nı saat 5.00'te
kabul buyurmuşlardır. General saat
6.20"ye kadar Gazi ile birtikte bulun-
duktan sonra Pera Palas'a geçmiştir."
(Cumhunyet, 28.9.1932)
Mac Arthur 28 Eylül Çarşamba sa-
bahı Taksim Anıtı 'na koyduğu çelenk-
te "Amerikan Silahb Kuvvederi'nin
Gazi Mustafa Kemal'e ve Türk ordu-
suna dırvduklan bihükhavTanhk\çtak-
dirierinin bir nişanesi olarak^" ıbare-
si dikkati çeker. (Cumhuriyet,
29.9.1932) O günü şehir turu yaparak
geçiren Mac Arthur, akşam Semplon
Ekspresi ile Paris'e hareket eder. Cum-
huriyet, General Mac Arthur'un izle-
nimleri hakkında şunlan yazar:
"General Mac Arthur kendisine gös-
terflen samûni konuksevertik ve teza-
hürattan pek memnun olmuş, bühas-
sa yapılan askeri resmi geçitte müşaha-
de ettiği intizam, inzibat ve mükem-
melhetten dolavı ha\Tannk ve takdir-
lerini Genelkurmay Başkanı Fevzi Pa-
şa'yatekrar tekrariİadeeOniştnf (Cum-
huriyet, 29.9.1932)
Sovyettehdldl .
30'lu yıllann başında Batı dünyası
başlıca iki uğraş içindeydi.
a) Ekonomik buhrandan çıkmak,
b) So\7et tehdidini bertaraf etmek.
Asker Mac Arthur'un bunlardan ikın-
cisine kafa yorduğu, Sovyetler Birli-
ği'nin ideolojik-siyasal-askeri yayıl-
masına karşı önlem almaya, fikır ge-
liştirmeye çalıştığı, ilk akla gelen ola-
süıktır.
Türk basınımn aklım kurcalayan da
bu olasüıknr. Nitekim elçi Sherill, ağus-
tos sonunda Washington'a gönderdi-
ğirapordabuna değinir, basının, gene-
ralin gezisinin Sovyetler'le sınırdaş üç
ülkeye (Polonya, Çekoslovakya, Ro-
manya) yapıldığına, buna bir de Tür-
kiye'nin eklendiğine dikkat çektiğini
belirtir.
Bu konuda benzer kuşkular taşıyan
başkalan da vardır. Milliyet'ten Ahmet
Şükrü Bey, Mac Arthur'un neden salt
So\yetler'le sınırdaş olan ülkeleri zi-
yaret ertiğini elçi Sherill'e sorar. Cum-
huriyet gazetesi Mac Arthur'un Ro-
manya'da "Dinyester'de Savyet sının-
nı da ziyaret edeceğmi" bildirir. "Sov-
yetsınınnızjyaret" haberi elçi Sherill' i
tedirgin etmiş olacak ki 26 Ağustos'ta
îstanbul 'dan merkeze yazdığı rapor-
da, Dışişleri Bakanlığı notunda Mac
Arthur'dan "Ankara'ya ulaşbğmda ka-
buledflecektir" diye söz edıldiğini ha-
tırlatarak, Dışişleri'nin duyarlıhğını
vıırgular ve generalin ziyaret ettiği ül-
kelerde Sovyet sınınna gitmemesini
önerir. (PRUS, 26 Ağustos 1932)
SÜRECEK
SALI
ORHAN BURSALI
Türk Değil, Müslüman
Değil, Ama Ezilmiş!
Milyonlarca seçmenin bir o partiye bir bu par-
tiye göç etmesi (veya başını carpması!) yaşadı-
ğımız en büyük sosyolojik olaylardan biridir.
MHP'nin yükselişi, DSP'nin yükselişi. AKP'nin
yükselişi, Genç Parti'nin yükselişi....
Ve yerleşik partilerin ve yükselenlerin bir dö-
nemde çöküşü...
Çok güçlü bir dip dalga, yıllardır her defasın-
da yükselip yükselip Ankara'nın tepelerine çar-
pıyor.
Başka koşul, zaman ve mekânlarda, bu dav-
ranışın sandıkla mandıkla işi olmazdı; adına
halk ihtilati denirdi; siyasiler bunun bedelini
sandıkta değil sokakta öderlerdi; kuşkunuz mu
var!
Yoksulluğun, işsizliğin ve çaresizliğin ve varlık
korkusunun böylesine derinliğini yaşamadı halk.
Bu, 4O'lı 50'li yılların yoksulluklarına benzemez;
bugün varlıklann yitirilmesinden bahsediyoruz.
CNN'de Yavuz Baydar'ın programında ön-
ceki akşam gazeteciler, sosyologlar, yazarlar,
kamuoyu araştırmacıları, halkın bu davranışını
anlamaya çalışan kapsamlı soruşturmaların so-
nuçlannı yorumlamaya, degerlendirmeye çalışı-
yor.
Ama tatmin edici değil.
• • •
3 olay var dikkate değer.
BJrincisi, halkın siyasi referanslarını kay-
betmesi.
Yanı büyük kitleler halinde siyasi tutum ve ter-
cihlerıni bir kenara bırakması. Böyle kitlesel tu-
tum değişiklikleri, sosyolojik olarak en zor ger-
çekleşen olaylardan biri olsa gerek.
Milyonlarca seçmenin siyasi tercihlerini değiş-
tirmesinin en önemli nedeni veya anlamı şu olsa
gerek: Siyasi tercih, sonuçları belirleyici seç-
men kitlesi açısından, referans olmaktan çıkmış-
tır.
Bu olgu, yaşadığımız sarsıntının derinliğini ve
büyüklüğünü gösteriyor. Her seçim bir sunami
dalgası olayı olarak gerçekleşiyor.
Sırça köşklerinden yorum yapanlar, yoksullaş-
tıncılığın baş şampiyonu ANAP AŞ ve liderini
Meclıs'e sokmaya çalışanlar, bunun farkındalar
mı? Hayır, kesinlikle değiller.
Ikinci olgu, yukarıdaki süreci parlak bir ta-
nımlama ile açığa kavuşturuyor: Kendinizi nasıl
tanımlarsınız, sorusuna halkın önemli bir kesimi-
nin, sanırım üçüncü sırada, verdiği yanıta bakın:
Ezilmiş.
Bugüne kadar kendini ilk tanım olarak Türk
değil, Müslüman değil, Milliyetçi değil, Demok-
rat falan hiç değil de, Ezilmiş olarak tarif eden
milyonlar görülmüş müydü?
Bu da, yaşadığımız derin sarsıntının boyutları-
nı göstermesı ve bugünü anlamamız bakımın-
dan, üzerinde durulması gereken çok önemli biri
nokta.
Üçüncü olgu, siyasi referans kaybolunca, or-
taya çıkan karmaşa ve yepyeni yönelişlerdir.
Bu yönelişlerin temeli tabiı ki ekonomiktir.
Karmaşa, referanssızlığın bir sonucu. Karma-
şanın bileşenleri arasında, denenmemiş yeni
güçlere yönelmek, her türlü vaadin peşine takıl-
mak, en uçuk ve gerçekleştirilmesı mümkün ol-
mayan vaatlerin peşinde koşmak, dinsel dog-
maların "dürüstlüğünden" medet umar hale gel-
mek vb var...
Avrupa Birliği vaadi mi? Siyasi özgürlükler mi?
Insan hakları mı? Demokratik talepler mi?
Apo'nun asılması mı? Meclis'te gerçekleştirilen
"sessiz devrim"ler mi?
Bunların hepsi "çöpe". Bu seçimlerde en
azından önemli bir kesim için bir "değer" ifade
etmiyor. Bunlar, özellikle ekonomik ezilmiş in-
sanların talebi olamıyor. Büyük seçmen göçü-
nün altında yatan ekonomik olarak yokoluş
sürecinin paniği ve itici gücüdür belirleyici olan.
Bazı uzman yazarlar toplumun bu davranışını
"akıl tutulması" olarak anlamaya çalışıyor ve
darbelerın sosyolojisi ile akıl tutulması arasında
bağ kuruyor.
Ama şu ekonomik sürecin yokedici, termina-
tör başrolünü ise görmüyor. Gerçekler genellikle
olayların en basitinde ve sadesinde yatar.
• • •
Bir kayıt da, kadın seçmenlerin Genç Parti'ye
neden yöneldiği konusuna düşmek istiyorum:
Yukarıda kurmaya çalışılan mantıktan bir çı-
karsama yaparak şu varsayımı ortaya atabiliriz:
"Ekonomik bakımdan biyolojik olarak varlık-
sızlaşma sürecinin geldığimiz noktasında, 'aile-
nin temeli' ve ailenin ayakta tutulmasında ev-
rimsel olarak da en etkin olan kadın, erkeğini bir
kenara itti ve siyasi belirleyici role soyundu.
Kendisine en büyük umudu veren, kendi diline
en yakın konuşan Cem Uzan'a yöneldi. Bunun
Uzan'ın gençliği ile ilgisiyok."
Yaşadığımız süreci doğru anlamak için, bunlar
tartışılmaya değmez mi?
obursali@cumhuriyet.com.tr.
üçük Ülkü'nün gözünden Atatürk
İstanbul Haber Servisi -
Atatürk'ün manevi kızı Ulkü
Adatepe'nin, Atatürk'le ilgili
anılan, "Küçük Ulkü'nün
Anılan-Atatürk'k
Çocukluğum" adıyla kitaplaştı.
Gürşen Kafkas tarafindan
hazırlanan kitap, Özel Kavram
Dershaneleri Kültür
Yayınlan'ndan çıktı.
Behçet Kemal Çağlar, Fartık
Nafiz Çamlıbel gibi şairlerin
Atatürk'le ilgili şürlerinin
yanı sıra, ulu önderin çok
sayıda resminin de
yer aldığı kitapta,
öğrencilerin Atatürk
hakkındaki görüşlerine de
yer verildi. Adatepe ile
yapılan söyleşilerin ve
başında çıkan haberlerin de
• Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe'nin anılan 'Küçük
Ulkü'nün Anılan- Atatürk'le Çocukluğum' adıyla kitaplaştı. Özel
Kavram Dershaneleri Kültür Yayınlan'ndan çıkan kitapta, ünlü
şairlerin Atatürkle ilgili şiirlerine de yer verilmiş.
bulunduğu kitapta, Atatürk'ün
müzik sevgisi, Savarona yahndaki
günleri, halkla bütünleşmesi,
çocuk sevgisi, öğretmenlere
verdiği değer, Adatepe'nin
gözünden anlatıldı.
Özel yaşammdan kesitler
Atatürk'ün özel yaşamından
kesitlerin, arkadaşlanyla
ilişkilerinin, Çankaya'daki günlük
yaşamının, manevi kızı olan bir
çocuğun gözünden aktanldığı
kilapta, Adatepe'nin yıırtiçi ve
dışında Atatürk hakkmda verdiği
konferanslara ilişkin bilgiler de
sıralandı. Kitapta, Küçük Ülkü, bir
anısında, Atatürk'ün çocuk
sevgisüıe ilişkin görüşlerini şöyle
aktanyor: "Bana, usta bir eğitici
gibi davranıyor, 'Ülkü benim akıllı,
uslu kızımdır, yaramazlık yapmaz'
diyerek beni gönüllendirip
yönlendiriyordu. Oysa ben ele
a\ııca sığmayan çok yaramaz bir
çocukmuşum. Ama yaramaz
olduğuma Atatürk'ü bir türlü
inandıramamışlar. Çünkü O'nun
yarunda, bana güvenini boşa
çıkarmamak \e bana \erdiği
değere lavık olmak için uslu durur,
O'nun istediği gibi olurdum.
Örnegin, O yokken yemek
yediğimde, bazen kolaya kaçar,
elimle falan pirzola veya kemikli
yemekleri yemej e kalkardım.
Vani çocukça davranışlanın
olurdu. Ama, 'Atatürk geliyor'
dediler mi hemen toparlanırdım.
Çatal, kaşık ve bıçakla düzgünce
yemek yerdim. Atatürk insan
olarak çok duyarfa ve bir anneden
daha sabırbydı. Hiç 'Hayır'
demez,'Yapma' diye davTanışlan
engellemez. fakat yönlendirirdi.
Her şe\i en ufak aynnüsuıa kadar
anlaürdı. tkna yetenefi
olağanüstüydü. İstediği bir şeyi size
sevgiyle, baskısız ve istekle
yapünrdı. O sanki bir rehber, bir
psikologdu. Liderük,
önderlik bu olsa gerek, diye
düşünüyorum hep_."
BİNGÖL ASLt\T HLTCUK
MAHKEMESİNDEN
Esas No: 2002-342
Davacı DSİ Genel Müdürlüğü vekili Av. Mehmet
Özmen tarafindan davalı Enver Kayırtar aleyhine
mahkememızde açılmış bulunan kamulaştırma bede-
linin tespiti ve tescil davasınm yapılan açık yargıla-
ması sırasında mahkememizin 24. 09.2002 tarihli du-
ruşmada verilen ara karan gereğince.
Davalı Enver Kayırtar'a ait Bingöl ili. Merkez,
Ağaçeli Kövii, Yayladüzü mevkıinde kaın 129 ada, 1
No'lu parselde kayıtlı taşınmazın 68.86 m2'si DSİ Ge-
nel Müdürlüğü tarafindan kamulaştınlmış olup, ibraz
edilen belgelerden kamulaştırma bedeli konusunda
taraflar anlaşamadıklanndan, kamulaştınlan taşınma-
zın bedelinin tespıtı ile DSİ Genel Müdürlüğü adına
tesciline karar venlmesı için 21.08. 2002 tarihınde
DSt Genel Müdürlüğü Vekili Av. Mehmet Özmen ta-
rafindan Bıngöl Asliye Hukuk Mahkemesı'nde dava
açıldığı ılanen duyurulur.
Basın: 60376
Memleket meseleleri ile ilgilenenlerin
yeni internet adresi
inadina.com