23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 EKİM 2002 SALI DtZt A tatürk ile ABD Kara Kuvvetleri Komutam Orgeneral Douglas Mac Arthur / \ arasında 2 7 Eylül 1932 de Dolmabahçe Sarayı 'nda gerçekleşen . / A görüşmenin metni olduğu öne sürülen metnin, kuşkuları çekecekpek çok tutarsızhkla dolu olduğu, kimi uzmanların dikkatini çekmişti. Ancak sorun ortahkta kaldı, tam bir neileşme sağlanamadı bugüne kadar. Aşağıdaki metin giderek bir kanıya dönüşen kuşkulanmı bir an önce Cumhuriyet okurlanyla paylaşmak için kaleme alındı. Konuya ilişkin aynntılı metin Mülkiye dergisinin önümüzdeki sayısmda yayımlanacak. (Aslında bu metin ikiyıldır Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü 'nün çekmecesinde bekletiliyor. Bu oyalama bir başka yazının konusu olacak kadar uzun.) Acele etmemin nedeni, bu konudaki kötü niyetii girişimlerin çokyönlü sürüyor olması. Içerde yıllarca anti-komünist propagandanın temel malzemesi olarak kullanılan metindeki düşünceler, birkaç ay önce eski ABD Başkanı Bill Clinton 'ın Çırağan'dayaptığıkonuşmaya dayansıdı. Oysa böyle bir metin mevcut değil. Ortahkta dolaşan ne idüğü belirsiz metin ise 1951 de Münih 'te yayımlanan Kajkasya adındaki bir dergiden alınmış. Buyazı bunu ortaya koymaya çalışıyor. Bu çahşmada bana manen destek olan Prof. Şerafettin Turan 'la Doğu Perinçek'e teşekkürü bir borç biliyorum. C.A. 2. Dünya Savaşı'nın en önemli komutanlanndan Mac Arthur ile Atatürk'ün görüşmesinin içyüzü Birsoğuk savaşyalanıCUNEYTAKALEN (Siyaset Bilimci) Mustafa Kemal Atatürk'ün döne- min Amerikan Kara Kuvvetleri Ko- mutanı Orgeneral Douglas Mac Art- hur'la 1932 Eylül'ünde îstanbul'da yaptığı görüşme, Cumhuriyet tarihi- mizin en ilginç uluslararası temaslann- dan biridir. Atatürk, bu görüşmede Mac Art- hur'a uluslararası siyasal gelışmeler hakkındaki görüşlennı ve kestirimle- rini (tahmin) anlatmıştı. Daha doğru- su bunun böyle olduğu öne sürülüyor. Öne sürülüyor diyoruz, çünkü bu ta- rihsel görüşmenin beJgesi mevcut de- ğildir. (a.b.ç.) Ortalıkta dolaşan metin, uyduruk, ldmin kaleminden çıküğı bel- li olmayan bir "Soğuk Savaş propa- ganda mettıi". Kanıtlara geçmeden önce olayı kı- saca anımsatayım. Mac Arthur klmdlr? II. Dünya Savaşı'nın en önemli ko- mutanlanndan biri olan, Japonya'nın teslim anlaşmasını müttefîkler adına im- zalayarak ününe ün katan Amerikalı Or- general Douglas Mac Arthur, genç yaş- ta orduya katıldı. Babası FilıpinJer'de askeri valilik yapan üst rütbeli bir su- baydı. Orduda yükseldi, 1930'da geti- rildiği Kara Kuvvetleri Komutanlı- ğı'ndan 1933'te aynldı. 1935-41 ara- sında Filipinler ordusuna danışmanlık yapö, bir Filipinler savunma gücü oluş- turmaya çalıştı. Aralık 1937'de Amerikan ordusun- dan emekliye aynldı. 1941 'de yeniden Amerikan ordusuna çağnldı. ABD sa- vaşa girince Filipinler'de Japonlara karşı başanlı bir geciktirme harekâtı- nı yönetti. Müttefiklerin II. Dünya Sa- vaşı'ndaki Pasifık Kuvvetleri'ne komu- ta eden Mac Arthur, Japonya'yı teslim alan kişi olarak tarihe geçti. Ancak Kore Savaşı sırasında, sava- şı Çin'e yaygınlaştırmak istemesi üze- rine, ABD yönetımi ile çelişkiye düş- tü ve Başkan Trumantarafindan emek- liye sevk edildi. Meslek yaşamının so- nu parlak noktalanmamış olsa da Mac Arthur 20. yüzyılın en önemli, en ün- lü askerlerinden biridir. Neden TürKlye'ye geldi? 1930'lann başında ABD-TC ilişki- lerinin oldukça sınırlı olduğunu belir- terek söze başlamak doğru olur. Zaten, TC-ABD diplomatik ilişkileri de olduk- ça sıkıntılı başlar. Lozan Antlaşma- sı'nın ABD Senatosu'ndaki görüşme- leri sırasında, özellikle Ermeni grup- lanrun ve Protestan lobisinin çabalan sonucunda, antlaşma gerekli üçte iki çoğunluğu sağlayamadığı için Sena- to'dan döner. Bu, Anayasa'ya göre, ABD'nin Türkiye'yi diplomatik plan- da tanımama sonucunu doğurabilecek bir karardır. Ancak her iki tarafın yöneticileri, duygulanyla değil, sağduyulanyla ha- reket ederler. Türk tarafindan Başba- kan Ismet tnönü ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile Amerikan tara- findan, Lozan görüşmelerine de katıl- mış olan ABD Ankara Elçisi, seçkiıı Amerikan diplomatı (II. Dünya Sava- • Dönemin Amerikan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Douglas Mac Arthur, Atatürk'ün daveti üzerine 1932'de Türkiye'ye geldi. 30'lu yıllann başında Sovyetler Birliği'nin ideolojik, siyasal ve askeri yayılmasma karşı önlem almaya çalışan Mac Arthur, Ankara'da Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa'nın onuruna verdiği yemekte, "Amaçlanmız, özlemlerimiz, özelliklerimiz birbirine benziyor. Esasta Türkiye ve ABD tam, yürekten bir anlaşma içindedir" diye konuştu. şı yıllannda Dışişleri Bakan Yardım- cılığı yapan) Joseph Grevv'nün yapıcı tavırlan sonucunda, ABD ve Türkiye 1927 yılında bir "modus vivendi'' ile birbirlerinı tanırlar. TC o yıllarda dün- ya ülkeleri ile iyi ilişkiler geliştirme, dünyaya açılma çabası içindedir, ABD ile diplomatik ilişkiler bu çabanın bir halkasıdır. ABD ve TC 'nin birbırlerini karşıhk- lı tanımalan, iki ülke ilişkilerinin nkan- nı Tevfik Rüştü Aras ve Başbakan ts- met Inönü'ye açan elçi Sherill, Türk ta- rafindan olumlu yanıt alınca, 1 Tem- muz 1932'de Washington'a şu telgra- fi çeker: "General Mac Arthur'un öteki baş- kentleri ziyaret ettikten sonra eylül so- nunda İstanbula gekbileceğini duyan Türkiye Cumhurbaşkaru, kendisini o tarihte Yalova'daki ikâmetgâhında ka- bulden memnun olacağını belirtir." lata nhtımında. aralannda Istanbul Va- lisi. Garnizon Komutanı Korgeneral Şükrü NaiH Paşa'nın da bulunduğu il- gililer tarafindan asken törenle karşı- lanır. Karşılama sırasında Amerikan Milli Marşı çalınır. (Cumhuriyet, 26.9.1932) Galata'dan Pera Palas Ote- li'ne geçen ve burada dınlenen Gene- ral Mac Arthur, akşam, hükümetin kendisine tahsis ettiği özel bir vagona binerek Ankara'ya hareket eder. rgeneral Mac Arthur, kendisini Köstence Limanı 'ndan Istanbul 'a getiren DACIA vapurunun önünde. Galata Limanı 'nda askeri törenle karşılanan Mac Arthur, o gece trenle Ankara 'ya gitti. Mac Arthur 'un solundaki kişi, felsefeci Macit Gökberk'in babası, dönemin Jstanbul Garnizon Komutanı Korgeneral Şükrü Naili Paşa. masının önüne geçer ama ikili ekono- mik-siyasal ilişkilerde fazla bir canlı- lık yaratmaz. I. Dünya Savaşı sonrası yeniden sanldığı (infirat'isolarion) po- litikası sonucunda kabuğuna çekilen ABD'nin, Avrupa'ya ilgisi sınırlı ka- lır. Dahası, 29 Büyük Dünya Bunalı- mı'nın yararhğı dev sorunlarla boğu- şan ABD'nin dikkati, esas olarak ül- ke içine dönüktür. Mac Arthur'un gezisinin görünürde- kimiman ABD'nin Ankara Elçisi She- riD'dir. Kendisi de asker olan, Musta- fa Kemal"e yakınlık duyan, Ankara 'da geçirdiği iki yıl boyunca bırçok kez Atatürk'le görüşen, Atatürk'ü öven, yücelten kitaplar yazan elçi Sherill, ül- kesi ile TC arasındaki ilişkileri geliş- tirmeye çalışan ilginç bir şahsiyettir. Avrupa'ya geziye çıkan Mac Art- hur'un Türkiye'ye gelmesi için nabız yoklayan, düşüncesini Dışişleri Baka- (FRUS, 1932) General Mac Arthur'un yanıtı An- kara'ya 6 Temmuz'da ulaşır: "Türk cumhurbaşkanına daveti en seçkin kabul ettiğimi İütfen bildirin. Bu benim için, sadece kişisel bir mutluluk kaynağı olmayacak. Amerikan ordusu- nun komutanı olarak ülkesi için duy- duğum saygı, hayranlık ve dostluk (compradship) dıiygulanmı ifade et- memidesağlayacaktır.''(FRUS, 1932) Dolmabahçe'de kabul Avrupa gezisine eylül başında baş- layan General Mac Arthur, Çekoslo- vakya, Polonya, Macaristan, Avustur- ya, Romanya'dan sonra Türkiye'ye ge- İir. Romen bandırah Dacia şilebi ile 25 Temmuz 1932 öğle saatlerinde Istan- bul'a varan General Mac Arthur, Ga- Ankara'da garda bir kez daha aske- ri törenle karşılanan Mac Arthur, Ge- nelkurmay Başkanı FevziPaşa'yı ve Sa- vunma Bakanı ve Dışişleri Bakan Ve- kili'ni ziyaret eder. Başbakan Ismet Inönü bir yurtiçi gezisi için Gaziantep'te ve Meclıs Başkam Kaznn Paşa Anka- ra dışında olduklan için onlarla şahsen görüşemez. Öğleyin Fevzi Paşa'nın Halkevi'nde onuruna verdiği yemek- te bir konuşma yapan Mac Arthur, özetle şunlan söyler: ".-Amaçlanınız, özlemlerimiz.temel özelliklerimiz birbirine benziyor. .-Esas- ta Türkiye ve ABD tam, yürekten bir anlaşma içindedir." Mac Arthur ko- nuşmasının sonunda kadehini "Türk ordusunun ve onun ölümsüz h'deri Ga- zi'nin onuruna" kaldınr. 27 Eylül 1932 sabahı îstanbul Hay- darpaşa Gan'nda bir kez daha vali ve ganıizon komutanı tarafindan karşıla- nan Mac Arthur, Tokatlıyan Oteli'nde öğle yemeğıni yedikten sonra, 17.00'de Dolmabahçe'de Gazi tarafindan kabul edilir. Mac Arthur'un yarunda Elçilik tşgüderi Shawve çevirmen Orban Tah- sin Bey vardır. Öd liderin baş başa gö- rüşmeleri yanm saat kadar sürer. Da- ha sonra Gazı, konuğunu Dolmabah- çe'de toplantı halindeki Türk Dil Kong- resi'ne götürür. Mac Arthur yaklaşık bir saat kadar burada kalır. Yapılan kısa resmi açıklamada şöy- le denir: "Reiscumhıır Hazrederi Amerikan Genelkurmay Başkanı'nı saat 5.00'te kabul buyurmuşlardır. General saat 6.20"ye kadar Gazi ile birtikte bulun- duktan sonra Pera Palas'a geçmiştir." (Cumhunyet, 28.9.1932) Mac Arthur 28 Eylül Çarşamba sa- bahı Taksim Anıtı 'na koyduğu çelenk- te "Amerikan Silahb Kuvvederi'nin Gazi Mustafa Kemal'e ve Türk ordu- suna dırvduklan bihükhavTanhk\çtak- dirierinin bir nişanesi olarak^" ıbare- si dikkati çeker. (Cumhuriyet, 29.9.1932) O günü şehir turu yaparak geçiren Mac Arthur, akşam Semplon Ekspresi ile Paris'e hareket eder. Cum- huriyet, General Mac Arthur'un izle- nimleri hakkında şunlan yazar: "General Mac Arthur kendisine gös- terflen samûni konuksevertik ve teza- hürattan pek memnun olmuş, bühas- sa yapılan askeri resmi geçitte müşaha- de ettiği intizam, inzibat ve mükem- melhetten dolavı ha\Tannk ve takdir- lerini Genelkurmay Başkanı Fevzi Pa- şa'yatekrar tekrariİadeeOniştnf (Cum- huriyet, 29.9.1932) Sovyettehdldl . 30'lu yıllann başında Batı dünyası başlıca iki uğraş içindeydi. a) Ekonomik buhrandan çıkmak, b) So\7et tehdidini bertaraf etmek. Asker Mac Arthur'un bunlardan ikın- cisine kafa yorduğu, Sovyetler Birli- ği'nin ideolojik-siyasal-askeri yayıl- masına karşı önlem almaya, fikır ge- liştirmeye çalıştığı, ilk akla gelen ola- süıktır. Türk basınımn aklım kurcalayan da bu olasüıknr. Nitekim elçi Sherill, ağus- tos sonunda Washington'a gönderdi- ğirapordabuna değinir, basının, gene- ralin gezisinin Sovyetler'le sınırdaş üç ülkeye (Polonya, Çekoslovakya, Ro- manya) yapıldığına, buna bir de Tür- kiye'nin eklendiğine dikkat çektiğini belirtir. Bu konuda benzer kuşkular taşıyan başkalan da vardır. Milliyet'ten Ahmet Şükrü Bey, Mac Arthur'un neden salt So\yetler'le sınırdaş olan ülkeleri zi- yaret ertiğini elçi Sherill'e sorar. Cum- huriyet gazetesi Mac Arthur'un Ro- manya'da "Dinyester'de Savyet sının- nı da ziyaret edeceğmi" bildirir. "Sov- yetsınınnızjyaret" haberi elçi Sherill' i tedirgin etmiş olacak ki 26 Ağustos'ta îstanbul 'dan merkeze yazdığı rapor- da, Dışişleri Bakanlığı notunda Mac Arthur'dan "Ankara'ya ulaşbğmda ka- buledflecektir" diye söz edıldiğini ha- tırlatarak, Dışişleri'nin duyarlıhğını vıırgular ve generalin ziyaret ettiği ül- kelerde Sovyet sınınna gitmemesini önerir. (PRUS, 26 Ağustos 1932) SÜRECEK SALI ORHAN BURSALI Türk Değil, Müslüman Değil, Ama Ezilmiş! Milyonlarca seçmenin bir o partiye bir bu par- tiye göç etmesi (veya başını carpması!) yaşadı- ğımız en büyük sosyolojik olaylardan biridir. MHP'nin yükselişi, DSP'nin yükselişi. AKP'nin yükselişi, Genç Parti'nin yükselişi.... Ve yerleşik partilerin ve yükselenlerin bir dö- nemde çöküşü... Çok güçlü bir dip dalga, yıllardır her defasın- da yükselip yükselip Ankara'nın tepelerine çar- pıyor. Başka koşul, zaman ve mekânlarda, bu dav- ranışın sandıkla mandıkla işi olmazdı; adına halk ihtilati denirdi; siyasiler bunun bedelini sandıkta değil sokakta öderlerdi; kuşkunuz mu var! Yoksulluğun, işsizliğin ve çaresizliğin ve varlık korkusunun böylesine derinliğini yaşamadı halk. Bu, 4O'lı 50'li yılların yoksulluklarına benzemez; bugün varlıklann yitirilmesinden bahsediyoruz. CNN'de Yavuz Baydar'ın programında ön- ceki akşam gazeteciler, sosyologlar, yazarlar, kamuoyu araştırmacıları, halkın bu davranışını anlamaya çalışan kapsamlı soruşturmaların so- nuçlannı yorumlamaya, degerlendirmeye çalışı- yor. Ama tatmin edici değil. • • • 3 olay var dikkate değer. BJrincisi, halkın siyasi referanslarını kay- betmesi. Yanı büyük kitleler halinde siyasi tutum ve ter- cihlerıni bir kenara bırakması. Böyle kitlesel tu- tum değişiklikleri, sosyolojik olarak en zor ger- çekleşen olaylardan biri olsa gerek. Milyonlarca seçmenin siyasi tercihlerini değiş- tirmesinin en önemli nedeni veya anlamı şu olsa gerek: Siyasi tercih, sonuçları belirleyici seç- men kitlesi açısından, referans olmaktan çıkmış- tır. Bu olgu, yaşadığımız sarsıntının derinliğini ve büyüklüğünü gösteriyor. Her seçim bir sunami dalgası olayı olarak gerçekleşiyor. Sırça köşklerinden yorum yapanlar, yoksullaş- tıncılığın baş şampiyonu ANAP AŞ ve liderini Meclıs'e sokmaya çalışanlar, bunun farkındalar mı? Hayır, kesinlikle değiller. Ikinci olgu, yukarıdaki süreci parlak bir ta- nımlama ile açığa kavuşturuyor: Kendinizi nasıl tanımlarsınız, sorusuna halkın önemli bir kesimi- nin, sanırım üçüncü sırada, verdiği yanıta bakın: Ezilmiş. Bugüne kadar kendini ilk tanım olarak Türk değil, Müslüman değil, Milliyetçi değil, Demok- rat falan hiç değil de, Ezilmiş olarak tarif eden milyonlar görülmüş müydü? Bu da, yaşadığımız derin sarsıntının boyutları- nı göstermesı ve bugünü anlamamız bakımın- dan, üzerinde durulması gereken çok önemli biri nokta. Üçüncü olgu, siyasi referans kaybolunca, or- taya çıkan karmaşa ve yepyeni yönelişlerdir. Bu yönelişlerin temeli tabiı ki ekonomiktir. Karmaşa, referanssızlığın bir sonucu. Karma- şanın bileşenleri arasında, denenmemiş yeni güçlere yönelmek, her türlü vaadin peşine takıl- mak, en uçuk ve gerçekleştirilmesı mümkün ol- mayan vaatlerin peşinde koşmak, dinsel dog- maların "dürüstlüğünden" medet umar hale gel- mek vb var... Avrupa Birliği vaadi mi? Siyasi özgürlükler mi? Insan hakları mı? Demokratik talepler mi? Apo'nun asılması mı? Meclis'te gerçekleştirilen "sessiz devrim"ler mi? Bunların hepsi "çöpe". Bu seçimlerde en azından önemli bir kesim için bir "değer" ifade etmiyor. Bunlar, özellikle ekonomik ezilmiş in- sanların talebi olamıyor. Büyük seçmen göçü- nün altında yatan ekonomik olarak yokoluş sürecinin paniği ve itici gücüdür belirleyici olan. Bazı uzman yazarlar toplumun bu davranışını "akıl tutulması" olarak anlamaya çalışıyor ve darbelerın sosyolojisi ile akıl tutulması arasında bağ kuruyor. Ama şu ekonomik sürecin yokedici, termina- tör başrolünü ise görmüyor. Gerçekler genellikle olayların en basitinde ve sadesinde yatar. • • • Bir kayıt da, kadın seçmenlerin Genç Parti'ye neden yöneldiği konusuna düşmek istiyorum: Yukarıda kurmaya çalışılan mantıktan bir çı- karsama yaparak şu varsayımı ortaya atabiliriz: "Ekonomik bakımdan biyolojik olarak varlık- sızlaşma sürecinin geldığimiz noktasında, 'aile- nin temeli' ve ailenin ayakta tutulmasında ev- rimsel olarak da en etkin olan kadın, erkeğini bir kenara itti ve siyasi belirleyici role soyundu. Kendisine en büyük umudu veren, kendi diline en yakın konuşan Cem Uzan'a yöneldi. Bunun Uzan'ın gençliği ile ilgisiyok." Yaşadığımız süreci doğru anlamak için, bunlar tartışılmaya değmez mi? obursali@cumhuriyet.com.tr. üçük Ülkü'nün gözünden Atatürk İstanbul Haber Servisi - Atatürk'ün manevi kızı Ulkü Adatepe'nin, Atatürk'le ilgili anılan, "Küçük Ulkü'nün Anılan-Atatürk'k Çocukluğum" adıyla kitaplaştı. Gürşen Kafkas tarafindan hazırlanan kitap, Özel Kavram Dershaneleri Kültür Yayınlan'ndan çıktı. Behçet Kemal Çağlar, Fartık Nafiz Çamlıbel gibi şairlerin Atatürk'le ilgili şürlerinin yanı sıra, ulu önderin çok sayıda resminin de yer aldığı kitapta, öğrencilerin Atatürk hakkındaki görüşlerine de yer verildi. Adatepe ile yapılan söyleşilerin ve başında çıkan haberlerin de • Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe'nin anılan 'Küçük Ulkü'nün Anılan- Atatürk'le Çocukluğum' adıyla kitaplaştı. Özel Kavram Dershaneleri Kültür Yayınlan'ndan çıkan kitapta, ünlü şairlerin Atatürkle ilgili şiirlerine de yer verilmiş. bulunduğu kitapta, Atatürk'ün müzik sevgisi, Savarona yahndaki günleri, halkla bütünleşmesi, çocuk sevgisi, öğretmenlere verdiği değer, Adatepe'nin gözünden anlatıldı. Özel yaşammdan kesitler Atatürk'ün özel yaşamından kesitlerin, arkadaşlanyla ilişkilerinin, Çankaya'daki günlük yaşamının, manevi kızı olan bir çocuğun gözünden aktanldığı kilapta, Adatepe'nin yıırtiçi ve dışında Atatürk hakkmda verdiği konferanslara ilişkin bilgiler de sıralandı. Kitapta, Küçük Ülkü, bir anısında, Atatürk'ün çocuk sevgisüıe ilişkin görüşlerini şöyle aktanyor: "Bana, usta bir eğitici gibi davranıyor, 'Ülkü benim akıllı, uslu kızımdır, yaramazlık yapmaz' diyerek beni gönüllendirip yönlendiriyordu. Oysa ben ele a\ııca sığmayan çok yaramaz bir çocukmuşum. Ama yaramaz olduğuma Atatürk'ü bir türlü inandıramamışlar. Çünkü O'nun yarunda, bana güvenini boşa çıkarmamak \e bana \erdiği değere lavık olmak için uslu durur, O'nun istediği gibi olurdum. Örnegin, O yokken yemek yediğimde, bazen kolaya kaçar, elimle falan pirzola veya kemikli yemekleri yemej e kalkardım. Vani çocukça davranışlanın olurdu. Ama, 'Atatürk geliyor' dediler mi hemen toparlanırdım. Çatal, kaşık ve bıçakla düzgünce yemek yerdim. Atatürk insan olarak çok duyarfa ve bir anneden daha sabırbydı. Hiç 'Hayır' demez,'Yapma' diye davTanışlan engellemez. fakat yönlendirirdi. Her şe\i en ufak aynnüsuıa kadar anlaürdı. tkna yetenefi olağanüstüydü. İstediği bir şeyi size sevgiyle, baskısız ve istekle yapünrdı. O sanki bir rehber, bir psikologdu. Liderük, önderlik bu olsa gerek, diye düşünüyorum hep_." BİNGÖL ASLt\T HLTCUK MAHKEMESİNDEN Esas No: 2002-342 Davacı DSİ Genel Müdürlüğü vekili Av. Mehmet Özmen tarafindan davalı Enver Kayırtar aleyhine mahkememızde açılmış bulunan kamulaştırma bede- linin tespiti ve tescil davasınm yapılan açık yargıla- ması sırasında mahkememizin 24. 09.2002 tarihli du- ruşmada verilen ara karan gereğince. Davalı Enver Kayırtar'a ait Bingöl ili. Merkez, Ağaçeli Kövii, Yayladüzü mevkıinde kaın 129 ada, 1 No'lu parselde kayıtlı taşınmazın 68.86 m2'si DSİ Ge- nel Müdürlüğü tarafindan kamulaştınlmış olup, ibraz edilen belgelerden kamulaştırma bedeli konusunda taraflar anlaşamadıklanndan, kamulaştınlan taşınma- zın bedelinin tespıtı ile DSİ Genel Müdürlüğü adına tesciline karar venlmesı için 21.08. 2002 tarihınde DSt Genel Müdürlüğü Vekili Av. Mehmet Özmen ta- rafindan Bıngöl Asliye Hukuk Mahkemesı'nde dava açıldığı ılanen duyurulur. Basın: 60376 Memleket meseleleri ile ilgilenenlerin yeni internet adresi inadina.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle