Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2002 PAZARTESİ
8 SOYLEŞI
Çukurova Grubu Başkanı, Akşam ve Show TV'nin Sahibi Mehmet Emin Karamehmet bankacıhk sektörünü anlattı
Devletnefes alışınızıbile izlerLEYTA TAVŞANOĞLU
•2-
- Bankaalıkta oytınun kurallannı
devletin koyduğunu ve bu kurallar ne-
deniyle büyümek isteyen gruplann o
yıllarda mutiaka banka sahibi olması
gerektiğini söylüyorsunuz. Bu, nede-
niniz. PekU bankacüığa ne zaman vena-
sıl girdiniz?
- Bankacıkkla, hissedar olarak, ailemin
ve ortaklanmızın tanışması epey eskile-
re, 1924 yılında kurulan Türkiye tş Ban-
kası'nın kurucu ortağı olmalanna kadar
gider. 1946 yılında çok ortaklı kurulan
T. Garanti Bankası'nda da kurucu ortak-
lar arasında idik. Yine çok ortaklı olarak
1955 yılında kurulan Pamukbank'ın da
kurucu ortaklan arasında yer aldık. Bu-
rada iki noktanın alünı çizmeliyim. Bi-
rincisi biz sadece bankalarda hissedar
olarak yer aldık ve yönetimlerine girme-
dik. îkincisi de bu bankalann kuruluşun-
da sermaye yapılannın ilginç bir özelli-
ği var. Bu bankalar hem çok ortaklı ku-
ruluyorlar hem de bu ortaklann o günler
Türkiyesinın önde gelen varhklı ailele-
ri ve işadamlan olmalan.
Banka yönetmek ile tanışmamız ise
biraz daha yeni. Kurucu hissedarlan ara-
sında yer aldığımız Pamukbank'tan ye-
ni hisseler aldığımız için ilk kez Mart
1973'te grubumuzun temsilcisi olarak
Pamukbank Yönetim Kurulu'na girdim.
Bu arada grup olarak bankanın hissele-
rini toplama faaliyetlerimizi hızlandır-
dık. Hissesini satmakistemeyen ortakla-
nn da genel kurulda kullanılmak üzere
vekâletlerini almaya çahşıyorduk. 1974
Mart ayında yapılan genel kurulda, ya-
pılan seçimlerde Pamukbank'ın yöne-
tim kurulunun tümü artık grubumuzun
temsilcilerinden oluşuyordu.
Çok ortaklı biryapıya kuruluşundan be-
ri sahip olan Yapı Kredi Bankası ile his-
sedarlîk ilişkimiz ise 1979 yılında, rah-
metlı Ayhan Şahenk'ten bankanın yüz-
de 13 'ünü almamız ile başlar. Gerek Ay-
han Bey'den ilave hisse alarak gerekse i -
ğer ortaklardan hisse toplayarak 1980
Martı nda bankanın yönetiminde hâkim
konuma geldik. Yapı Kredi ile birlikte
onun iştirakleri arasında yer alan Inter-
bank da grubumuza katılmış oldu. Yapı
Kredi iştiraklerinden olan T. Imar Ban-
kası, Doğuş Grubu'na devredildi. Yapı
Kredi ile birlikte çok sayıdaki sanayi ve
ticari iştiraki de grubumuza katılmış ol-
du.
Böylece 1980 yılı başlannda üç ban-
kası olan bir grup olmuştuk.
Çofc ortaklı bankalar
- Çukurova yönetiminde bu banka-
lar nasıi birgelişim gösterdiler.. Nere-
deydüer, nereye geldüer?
- Burada her iki bankanın da yöneti-
mini devraldığımızda ortak özellikleri
olan bir durumu belirtmem gerekiyor.
Her Ud banka da çok ortaklı idiler ve hâ-
kim ortak olmaması nedeniyle ortaklar
arasındaki çatışma ve mücadeleler nede-
niyle güç kaybetmişler, sektörde geriye
düşmüşlerdi. Bir şirket çok ortakh ola-
bilir, halka açık olabilir, ancak her şirke-
tin mutiaka karar verecek, risk alacak ve
öncülük yapacak bir büyük ortağımn,
yönetimde yer alacak hâkim bir ortağı-
mn olması gerektiğini düşünüyorum.
Yoksa şirket güç merkezi olmayan bir
organizasyona dönüşür. Grubumuzla bir-
likte bu iki bankadaki bu sorun, karar
verici ortak olmaması ortadan kalktı.
Pamukbank, yönetimini aldığımızda
küçük bir banka idi ve ciddi mali sorun-
lan vardı. Biz bu bankayı etkin, rekabet-
çı yapıya kavuşturarak yaygın müşteri
tabanı ile 2 milyon aktif müşterisi olan
Türkiye'nin 5'inci büyük özel bankası ha-
line getirdik.
Yapı Kredi köklü bir geçmişi olması-
na karşın biz aldığımızda gerek hâkim or-
tak olmaması nedeniyle gerekse arasın-
da sendikal nedenler de dahü olmaküze-
re ciddi yönetimsel sorunlarla boğuşuyor-
du ve bu bilançosuna da olumsuz yansı-
yordu. O günlerde Yapı Kredi'nin geliş-
me çizgısi tersine dönmüş ve sürekli ge-
riliyordu. Bizimle birlikte bu çizgi yeni-
den yukanya döndü ve rekabetçi bir ku-
rum olarak sektöre geri döndü. Yapı Kre-
di'nin özündeki yenilikçilik ve öncülük
kültürünü tekrardan canlandırdık. Yapı
Kredi bilgi işlem, kredi kartlan, bireysel
bankacılık başta olmaküzere hemen her
konuda bankacılık sektöründe öncülük
yapn, Bugün Yapı Kredi 4-5 milyon ak-
tif müşteriye hizmet veriyor ve banka
kredi kartı pazanrun yaklaşık dörtte bi-
rini elinde tutuyor.
Bu arada özellikle belirtmek istediğim
bir konu var. Biz bu ıla bankayla birlik-
te çok önemli bir mali büyüklüğü kont-
rol ederken bu gücü dışımızdakilere kar-
şı hiçbir zaman kötüye ve özel amaçla-
nmıza hizmet etmede kullanmadık. Ya-
ni bankalanmız, grubumuzun ve banka-
iann iştirakleri lehine rakipleriyle reka-
betlerinde birhaksız rekabet aracı olarak
cV^ ok ortaklı bir
yapıya kuruluşundan
beri sahip olan Yapı
Kredi Bankası ile
hissedarlık ilişkimiz
ise 1979 yılında,
rahmetli Ayhan
Şahenk'ten bankanın
yüzde 13 'ünü almamız
ile başlar.
amukbank, yönetimini
aldığımızda küçük bir banka
idi ve ciddi mali sorunları
vardı. Biz bu bankayı etkin,
rekabetçi yapıya
kavuşturarak yaygın müşteri
tabanı ile 2 milyon aktif
müşterisi olan Türkiye 'nin
5 'inci büyük özel
bankası haline
getirdik.
asla kullanılmadılar. Aynca başkalanna
ait şirketleri köşeye sıkıştırmak ve ele
geçirmek amacıyla bankalanmız araç ve
silah haline hiç dönüşmediler.
Pamukbank'ın TMSF'ye devrinden
önce iki bankanıntoplam özel kesim ban-
kacıhğmda çok önemli paylan vardı. îki-
si birlikte bankacılık sisteminde toplam
varhklann yüzde 26'sını, kredilerde yüz-
de 35'ini, mevduatta yüzde 26'sını, kre-
di kartlarında yüzde 33 'ünü oluşturuyor-
du. Eğer bu iki bankayı birleştirebilsey-
dik sadece Türkiye'nin en büyük özel
bankasını değil, aynı zamanda lig ve kul-
var değiştirmıs. öncü birbanka yaratacak-
hk. Böyle bir bankanın yaratacağı ivme-
den Türk ekonomisinin mahrum kaldı-
ğı kanısındayım.
Pamukbank
-Sahibiolduğunuz bankanın başma
gelenleri ve en son Pamukbank olayı-
nı anlatır mısınız?
- Öncelikle bankacüıkla ilgili bazı ko-
zı da ohımsuz etkiler. Yani yasal yüküm-
ler aslında yasal yüklerdir.
Üçüncü ve çok önemli olanı da, ban-
kacılık hem ekonominin genelindeki ge-
lişmelerden ve makroekonomik politi-
kalardan hem de zaman zaman bazı sek-
törlerde meydana gelen gelişmelerden
etkilenir. Risklerinızi ne kadar iyi yöne-
tirseniz yönetin bu konudakı olumsuz
gelişmelerden etkilenmekten kaçınamaz-
sunz. Bazı bankalar az, bazılan çok et-
kilenir. Makroekonomik politikalan be-
lirlemek ve yönetmek bankalann sorum-
lu olduğu bir iş değil, ama bu politikala-
nn başansız olmasının kurbanı bankalar
olmaktadır. Banka batmalanna bakarsa-
nız banka batışlan hep bu politikalarda
başansızlığa uğranıldığı dönemlerin ar-
dından ortaya çıkmışlardır. Son 22 yıl
süresince çok sayıda ya genel kriz ya da
sektörel krizler ortaya çıktı ve bunlar hep
bankalann bilançosuna yansıdı.
Bir bankanın sorunlu hale gelmesin-
de sadece hâkim ortak ve yönetimleri
değil bu saydığım etkenler de rol oy-
zı bankalar bu olumsuz etkiyi riskli açık
pozisyon olarakyada faiz nski alarakkar-
şılamaya çahştılar.
Bankacüıktaki bir başka genel etkiye
dikkari çekmek istiyorum. 1980'li yüla-
nn sonlanndan başlayarak gelişigüzel
banka lisansı dağıtılmaya, kriterler ve
standartlaryükseltilmeden banka izni ve-
rilmeye başlandı. Aynca Hazine, banka
devirleri sırasında gerekli özeni göster-
medi. Türkiye, seçimlere bir hafta kala
aynı anda 6 banka izni birden verildiği-
ni gördü. Bu izin furyasının sektörde ya-
rattığı bozucu etki ve haksız rekabet tüm
bankacılık sektörünün olumsuz etkilen-
mesine, bankacıhk ilke ve kurallannın
aşınmasına, banka bilançolannın bozul-
masına neden oldu. Ankara'nın banka
izin ve devirlerindeki özensizliğinin fa-
turası tüm sektöre çıktı. 1980'lerin son-
lanndan başlayarak yenı verilen izinle
kurulan bankalann hemen tümü önce
1994knzınde,ardından 1998-2001 ara-
sındabattılarve onlarla birlikte sektörün
tümü olumsuz etkilendi.
eğerleri yıkmak, tahrip etmek belki kolay ama, yaratmak zordur, zaman alır,
emek ister; değerleri yaratmak da sadece para işi değildir. Paranızı ve servetinizi bir
günde kaybedebilirsiniz, kaybettiklerinizi de tehrar kazanabilirsiniz.
Ama insanın gerek ticari gerek kişisel itibarı ve şerefıni kazanması daha zordur ve
bu, paradan da servetten de daha önemlidir.
nulan hanrlatmam sanınm yararlı olacak.
Bankacılık cam fanus içindeki bir sek-
tördeğildir. Ekonominin merkezinde yer
alır ve bir bankanın yönetiminde ortak-
lar ve yöneticiler tek başlanna tam yet-
kili değildirler; kendilerinin dışındaki
çok sayıda kısıtlamaya tabidirler.
Bu bsıtlamalardan birisi oyunun ku-
rallannın, Bankalar Kanunu ile Hazine,
Merkez Bankası. BDDK gibi kuruluşlar
tarafından aynntıh bir biçimde konul-
masıdır. Sermaye, mevduat, kredi ve iş-
tirak gibi hemen her konuda düzenleme-
ler size ne yapılacağını, hangi oran ve sı-
nırlamalar içinde iş yapacağınızı söylü-
yor. Bunlara uyup uymadığınız ise sürek-
li denetim altındadır. Devlethem nasıl ha-
reket edeceğinizin temel belirleyicisidir
hem de nefes alışınızı bile takip eder.
tkincisi, bankacılık sektörü kaynakla-
nnın kullanımında serbest değildir. Mun-
zam karşılık, disponibilite gibi yasal yü-
kümler paranızın belirli ve önemlice bir
tasmının nereye yatınlacağını size söy-
ler. Bunlar ya devlet tahviline ya da Mer-
kez Bankası'na yatınlırlar. Demek ki ka-
musal yükümler sizin banka olarak hem
bilançonuzun kompozisyonunu belirler
hem de bu yükümler ya gelir getirmedi-
ği ya da düşük gelir getirdiği için kânnı-
namaktadır. Hatta bazen bu etkenler
yönetimlerin ve hâkim ortaklann kusur-
lanndan ve etkisinden daha önemli ve
belirleyici ohnaktadır. Buna karşıhk
Bankalar Kanunlan, özellikle de bir
tepki yasası olan son kanun bir banka-
nın sorunlu hale gelmesinin nedenleriy-
le ilgilenmemekte ve tüm sorumlulu-
ğu hâkim ortak ve yöneticilere smırsız
olarak yüklemektedir. Sorumluluktaki
bu dengesizlik bankacılık sektörü ve
bu sektörün sonınlannın nedenlerini
anlamamızda çok ciddi bir handikap
ve risk oluşturmaktadır. Bu, hem kamu-
oyunun yanlış yönlendirihnesine ne-
den oluyor, hem de gelecekte bankala-
nn yönetilmesinde ve sorunlara çözüm
bulunmasında ciddi bir sorun nedeni ve
engel. Bu yaklaşım nedeniyle bankala-
nn ekonomıdeki işlevlerini yerine ge-
tirmeleri önümüzdeki dönemde çok
zorlaşacak.
Dördüncü bir neden, makroekonomik
politikalann ve kamu borçlanmasının ne-
den olduğu çok uzun bir süredir aşın öl-
çüde yüksek olan reel faizlerdir. Bu reel
yüksek faiz kamuya bütçe açıklan ve ka-
mu bankalannın görev zararlan şeklin-
de yansıdı. Bu, özel bankacılıkta ise fa-
aliyet kârlıhğına olumsuz etki yaptı. Ba-
Pamukbank olayını da saydığım bu
beş etkenin belirledigi çerçevede değer-
lendirmek gerektiğini düşünüyorum. An-
cak Pamukbank, TMSF'ye alınan ban-
kalardan temelde üç önemli noktada fark-
lılık gösteriyor.
Birincisi, Çukurova Grubu, bankalan
TMSF'ye alınan diğer gruplardan fark-
h olarak oldukça uzun süreden beri ban-
kacüıktadır. Biz bankacıhğı gelip geçici
değil, uzun sürelibiriş olarak görüyoruz.
Grubumuzun bankalan, gruptan çok pi-
yasa lideri olarak bankacıhktan sigorta-
cılığa, faktoring ve fînansal kiralamadan
sermaye piyasalanna mali hizmetlerin
her alanında yaygın halk kitlelerine hiz-
met vermektedir.
Ikincisi, Pamukbank'ın TMSF'ye de-
vir tarihindebankanın herhangi bir taah-
hüt sorunu olmamasıdır. 2000/2001 kri-
zindenPamukbankbaşanyla çıkmıştır. Bu
kriz Pamukbank için gerçek birbaşan tes-
ti olmuştur.
Üçüncüsü de, Pamukbank'ın TMSF'ye
alınması sırasında kullanılan kriterin ön-
celik ve zamanlaması konusundadır. 31
Ocak 2002 'de çıkanlan 4743 sayılı yasa-
nın gerekçesini okursak bu yasanın kri-
zin reel sektör üzerindeki istihdam, üre-
tim ve katma değer açısından olumsuz et-
kilerini gidermeyi ve kredilenn makul sü-
re, süreç ve koşullarla yeniden yapılan-
dınlmasını hedeflediğini görürüz. Yasa-
ya komısyonda bankalann sermaye ye-
terlüiğinin üçlü denetimle belırlenece-
ğine ilişkın hükümler eklendi. Yasanın ge-
rekçesi dikkate ahndığında önce Istanbul
yaklaşımının uygulanarak kredilennye-
niden yapüandınlması ve ardından ban-
kalann sermaye yeterlik rasyolannın be-
lırlenmesi gerekirdi. Düzenleyici otori-
te yasa gerekçesini dikkate almadan ve
Istanbul yaklaşımı üe kredileri yapılan-
dırmadan sermaye yeterlik rasyolanm
belırlemiştır. Yasa gerekçesine. uygun
olarak tersi uygulanmış olsa idi farklı bir
resim ortaya çıkacaktı. Bu yapılsa idi
TMSF'ye alınmagerekçesı olan Pamuk-
bank'ın sermaye yeterlik rasyosu pozitif
olacakü. Böylece yasayla \ erilen bir hak
ve olanaktan hem grubumuzun reel sek-
tör şirketleri hem de Pamukbank yarar-
landınlmamışhr.
Değerleri yıkmak kolaydır
- Siz böyle diyorsunuz ama ortada da
bir durum var. Pamukbank Bankalar
Kanunu m. 14/3 ve 4 hükümlerine gö-
re TMSF'ye almdı ve "banka hortum-
culan" arasınagirdiniz. Sankanrj hor-
tumladınız mı?
- Bu. hortumlamadan ne anladığınıza
bağlı. Benım Mehmet Emin Karameh-
metolarak bankalardan doğrudan ve do-
laylı tek kuruş kıülandığım bir kredi yok.
Grup şirketlerine açılan kredileri kas-
tediyorsanız, bu şirketlerin bir kısmı ay-
nı zamanda bankalann da iştiraklen ara-
sında yer alıyor. Aynca grup şirketleri-
nin aldığı kredinin heT kuruşunun nere-
ye harcandığı şirket kayıtlanndadır. Bu
paralar yatınm oldu, istihdam oldu, üre-
tim oldu ve vergisi ödendi. Bir ulusal de-
ğer haline gelen bu şirketler kredilerin te-
minan olarak orada duruyorlar. Aynca bü-
tün gelişmiş dünyada şirketler kesimi
borç alma ve kredi almaya dayanarak fa-
aliyerini sürdürüyor. Borç almak, kredi
kullanmak ne yasalara, ne de ahlaka ay-
kın.
Değerleri yıkmak, tahrip etmek belki
kolay ama, yaratmak zordur, zaman alır,
emek ister; değerleri yaratmak da sade-
ce para işi değildir. Paranızı ve serveti-
nızi bir günde kaybedebilirsiniz, kaybet-
tiklerinizi de tekrarkazanabilirsiniz. Ama
insanın gerek ticari gerek kişisel itiban
ve şerefıni kazanması daha zordur ve bu,
paradan da servetten de daha önemlidir.
lnsanlara yeni işyeri açan, aş ve ekmek
kazanmalannı sağlayan ve çaba gösteren
birisi olmanıza rağmen insanlara ve top-
luma sanki onlann ekmeklerini, aşlannı,
işlenni elinden alan birisi gibi, bir hor-
tumcu gibi takdim edılmek bir insana
yapılacak en büyük haksızlık, onun ha-
yatta karşılaşacağı en acı trajedidir. Ben
böyle bir nitelemeyı hak etmiyorum.
Öncehlde belirtmem gereken konu: Bu
değerlendirme yapüırken göz ardı edilen
bir olgu var. 1993'ten bu yana Pamuk-
bank'tan grubumuza fon aktanmı niteli-
ğinde ve bo>-utunda bır kredi olmamıştır.
1993 sonunda yaklaşık 570 milyon dolar-
la aktifin yüzde 19'u düzeylennde olan
grup şirketlerinin kullandığı krediler ye-
ni kredi kullandınmı olmadıgı halde Kör-
fez Savaşı ve 1994 krizinin de etldsiyle
faiz reeskontlanyla 1996 yılında aktifin
yüzde 44'üne çıkmışhr. TMSF'ye de\dr
sırasında ise bu oran yüzde 38"dû". Son 3
yılda knzlere rağmen dolar bazında kre-
diler ve faiz reeskontlan toplamı 2.5 mil-
yar dolar düzeylerinde kalmıştır. Diğer
bir deyişle art arda gelen knzlerin banka
üzerindeki etkisı tam tersine grup şirket-
leri tarafindan üstlenilmiştir.
Buna karşıhk Çukurova Grubu 2000
ve 2001 yıllannda sermaye piyasalann-
daki değen 2.5 milyar dolar üzerindeki
Turkcell hissesini Yapı Kredi Bankası'na;
yine piyasa değen 2.2 milyar dolar de-
ğerindeki Yapı Kredi hissesini de Pa-
mukbank'a rehnetmiştir.
Buna ek olarak portföyünde değerli
hisselere sahip olan Çukurova Holding
Sınai ve Mali Yatırımlar Holding ile
kefaletleri verilmiştir. Ve nihayet Mart
2002 'de bütünkişisel malvarhğıma baş-
vurmak imkâm sağlayan şahsi kefale-
timi verdim. Bankasını hortumlamak
isteyen kişi bunlan yapar mıydı? Bunu
yapan kişiyi hortumcu olarak nitele-
mek hangi vicdana sığar?
Sonra Bankalar Kanunu da dahü hu-
kukun ve kurallann özel bankalara ayn,
kamu bankalanna a>n uygulandığını dü-
şünüyorum. Bu hem anayasamıza hem
de hukukun e\Tensel ilkelerine aykın.
Kamu bankalanna de\r
let 25 milyar do-
lar görev zaran verdi. Görev zaran dedi-
ğiniz şey nedir? Ben de, görev zaran, po-
litikacının ve bürokratın hortumladığı
paradırdiye tarifedersem ne dersinız? Ay-
nca Emlak Bankası banka değil miydi?
Neden TMSF'ye ahnarak tasfiye edilme-
di? Neden Ziraat Bankası ile birleştinyo-
ruz maskesi altında aslında gizlı bir tas-
fıyeye tabi tutuluyor?
Anayasa
ihlal
edüiyor
- Insanlar yurtdışında paranız
olduğunu ve sonunda bunu
getirerek durumu düzelteceğinizi
bekliyorlar. Yurtdışında paranız
var mı?
- Grubun bütün riskleri için kefalet
vermiş olmam buna verilecek en
güzel cevap değil mi? Bunlar
maksatlı dedikodulardan ibarettir.
- Bir de bankalannızın
| Fiskobirlik 'ten olan alacaklan söz
\ konusu. Bu konuda da çok şey
I söylendl
- Fiskobirlik konusunu sırf
bankalann parasal bir alacağı
olarak mali ve ekonomik bir boyuta
indirgememek gerektiğini
düşünüyorum. Konunun bence
daha önemli yönü ülkemizdeki
hukukun üsrünlüğü ile ilgili.
Hukukun üstünlügünün temel
koşulu devletin verdiği sözleri
tutması, yaptığı sözleşmelere
uyması, huîcuk kurallan ve yargı
kararlanyla kendini bağlı
görmesidir. Fiskobirlik olayı bence
mali boyurundan çok bu boyutu ile
önemli. Devlet sözleşme ile
yüklendiği bir borcu ödemiyor;
Pamukbank'ta adli yargı karan,
Yapı Kredi'de Danıştay karan yok
kabul edilerek açıkça anayasanın
138'inci maddesi ihlal ediliyor; bu
da yetmiyor 2000 yılında çıkan
tanm kooperatiflerinin borçlaruun
ödenmesı ile ilgili yasaya
uyulmuyor. Tabii bizler de özel
kişiler olarak devleti icra yoluyla
1
takip etme yollanmız tıkalr.
: Hazine'den sorumlu bakanlar ile
Hazine Müsteşarlığındaki
bürokratlar bu hukuksuzluğun baş
aktörleri. Ben sizin aracüığınızla
buradan Sayın Gumhurbaşkanımıza
konuyu inceletmeye ve gereğini
yapmaya davet ediyorum.
Tabii konunun bir de ekonomik
tarafı var. 1989 yılında yine IMF
programlannın uygulaması
sırasındaki kısıtlamalar nedeniyle
Ziraat Bankası, tanm
kooperatiflerine kredi veremiyordu.
Bunun üzerine 4 özel banka
zamanın Ticaret Bakanı'nın gerekli
yazılı görev vermesi ile
Fiskobirlik'e kredi verdiler. Bu
kredi politik talepli bir kredi idi.
Ancak daha sonra çeşitli nedenlerle
bu kredilerin geri ödenmesinde
sıkıntı ortaya çıktı. Hatta bu konuda
1994 yılında çıkanlan bir
kararname Danıştay Karan ile iptal
edildi. Danıştay, söz konusu
karannda yasal temelden yoksun ve
hukuk güvenliğini zedelediği ve
sözleşme özgürlüğüne aykın
olduğu gerekçeleriyle bu
düzenlemeyi iptal etti.
Danıştay. söz konusu kredide ticari
sözleşme esaslanmn
uygulanması gerektiğine karar
verdi. Ancak bu karar yok
varsayıldı. Tartışma bu kredinin
güncel olarak hangi miktara
ulaşmış olması gerektiğinde
düğümleniyor. Bu da uygulanacak
faiz oranının ne olması
gerektiğinden kaynaklanıyor.
Nitekim Hazine'nin IMF'ye
yazdığı 22 Haziran
2002 tarihli mektubun 27.
maddesinde Hazine'nin kamu
bankalanna olan
yükûmlülüklerini, yani görev
zararlannı faizlendirme prensipleri
belirlenmiştir. Yapı Kredi ve
Pamukbank'ın görev açısından
kamu ile ilişkisi kredinin
kullanıldığı tarihte kamu
bankalanndan farklı değildir.
Hazine'nin bu mektubundaki
ilkeleri kullanarak hesap yaparsanız
Pamukbank kayıtlanndâ 31 Aralık
2001 tarihi itibanyla bankanın
ticari faiz uygulayarak ulaştığı 597
trilyon, 611 trilyona
yükselmektedir. Ancak Hazine, ne
yargının karar verdiği ticari faizi
öderim, ne de görev zaran kadar
faiz öderim diyor. Ben devletim,
sana borcumun canımın istediği
kadannı öderim; kalanmı da
bankada zarar yaz diyor.
I Sürecek