18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
...FAMILY CARD DÜNYANIN HER YERİNDE YAPTIĞINIZ ALIŞYERİŞLERİNİZİ TAKSİTLENDİREBİLEN KART. MUMTAZ SOYSAL Işte beklediginız kredi kartı: Family Finans'tan Family Card. Tüm alışvenşlerinizı, evet yanhş okumadınız tüm ahşverişlerınizi 2 aydan 12 aya kadar eşit taksitlendiren benzersiz bir kredi karu. Üstelik, kendi belirleyeceginiz taksit sayısıyla kâr payı esasına göre kredilendinliyor. Dilediğinız yerden yapın alışvehşinizi, ay sonu geldiginde bütçenizi zorlamadan ödemenizi yapın. Puanla, hediyeyle ugraşmayın; harcadıkça para kazanın, kazandıklannızı anında harcayın. Family Finans, ihtiyacınız olan tek kredi kartını yaşammıza sunmak ıçin sizi bekliyor... Peki siz neyi bekliyorsunuz? 444 4 335 | www.familyfinans.com FÂMILY& FİNANS KURUMU SAĞUM KURUIMI, DURMMHZ1N (AUŞIYOK. 11 EKİM2002CUMA Oyalama SHöPSI 9KM(U73ûi# saasr lö^üüü 34Ü 3ÖG I4ÖGR - DÜNKÜ manşetdoğnjydu: Evet, "Av- rupa oyalıyor". Almamaya kararfı olduğu için değil; kararsızlığından. Türkiye'yi büsbutün dışlayamayacağını, "Müslümandır" di- ye sırt çevırmenın işıne gelmeyecegı- ni biliyor: Kendısı içın kârlı birGümrük Birliği söz konusu, bölgede ortak ya- tınm olanakları var; üstelik üç milyon Türk Avrupa'da; kıtanın güneydoğusun- dakı stratejikçıkarların korunması için Türkiye'yle iyi geçinmek gerekiyor fa- lan. Ama, Avrupa'nın güçlüğü. yetmış mil- yonluk toplum düzeni bozuk bır ülkeyı ıçıne alsa neyapacağını bılememekten, AB üyelığının gerektirdığı yardımları ve fon aktarmalannı nasıl karşılayacağını kestırememekten. Insanlar gıbi devletler de, tereddutle- rı olan konularda hem kendılerını, hem de karşılanndakileri oyalarlar. Avrupa'nın bu tutumu kendı açısın- dan akla yak/n olabilir; ama Türki- ye'nin davranışı öyie mi? Sıze kapı açmakta kararsız olanın ka- ptsını süreklı çaJarsanız ne yapar? Ya baş- kalanndan uyelık sırasında düzeltilme- sini isteyeceklerinı sızden hemen ister ve "Dûzelt de gel!" der; ya da "Kural- lan dûzeltmekyetmez, uygulamaya ba- kacağız" diyerek sızı oyalar. Ne zamana kadar? Yalnız sız kendinizi düzeltınceye ve ekonomık bakımdan yük olmayacağı- nızı ıspat edınceye kadar mı? Yahut, Kopenhag ölçütlerini tam olarak yerine getirınce mi? Unutmayın ki. düzgün ve güçlü, do- layısıyla ıddialı bır Türkıye de AB'nin tam isteyeceği bir üye sayılmaz, AJman- ya'nın ve hatta biraz Fransa'nın AB'de- kı hegemonyasına birde buyürse "had- dini bilmez" birTürkiye'nmkı mı eklen- sin? Demek ki, o raddeye gelmeden, ba- zı Avrupalı devletlerin kendi amaçlan için ıstediklerinin deTürkıye'ye yaptınl- ması gerekiyor. örneğin, Almanya ve Ingiltere, "âri ırk" ya da petrol merakıyla, ta geçen yuzyılın başlanndan berı "Kürdistan" dedıklerı topraklarla ılgilenirler; Bağdat Demiryolu'na heveslenen ve Mütare- ke'ye karşın Musul'u alan onlar değil midır? Hıristiyan azınlıklar Osmanlı'dan be- n hepsının ortak derdı sayılmaz mı? Yunanistan, Kıbns ve Ege'de istedik- leri olmadan "evef" der mi? Komisyon raporundaki "Anayasa de- ğışikliğine karşın Milli Güvenlik Ku- rulu'nun işlevınde değişıklik gözlem- lenmedı" sözü ilgınçtir. AB'nin MGK'ye "takmış" olması, "sivil demokrasi" aş- kından mıdır, yoksa bölgedekı çıkarlan için ıstedıklenne boyun eğdiremeye- cekleri ve "haddını bildiremeyecekleri" başlıca kurum olarak orduyu görüyorol- malanndan mı? Yalan Makinesi Attay GLNDUZ pmf x MM. m Y aşamı boyunca haksızlığa uğrayan insanlara arka çı- kan Erie Stanley Gardner (1889-1970), savunma avu- katı bir polisiye rotnan ya- zandır. RomanJannın baş kişisifleryMa- son da öyle. Geçen gece okuduğum bir romanında, bır müvekkılı Mason'a sor- du: "Mr. Mason yalan makinesi nedir?" Mason yanıtladı: "Yalan dedektörü (ya- lan buhıcu), duygusal gerih'mlerin yarat- bgı psUcotojik değişiınleri yansıtan bir ay- grtür.Kr kfanse yalansöylediğizaman,TO- hinsei çaba harcar, kan basıncı yükselir. Dogruyu söylediği zaman, böyle bir ça- baya gerek duymaz. Kan basma normal degerinde sûrer gider. Aygıt bu değişim- leri, bir kâğıda ka> deder. Büyük genük- Urialgfllaryalanı belirtir." Dalmışım. Korku filmlerinde görülen hayal gibi bır binanm üst katındayım. Kocaman bir salon. Ortada yalnızca bir masa. üzennde yalan dedektörü, masa- nın arkasında morg kaçkını bir sorgucu. Masanın önünde uzayıp giden bir kuy- ruki alt katlara ıniyor, sokağa çıkıyor, birkaç blok ötede köşeyi dönüyor, sonu- nu belirleyemedim. En önde papa, arka- sında kardinaller, rahipler, devlet baş- kanlan, başbakanlar, bakanlar, parti baş- kanlan, mületvekilleri, üst yöneticiler, kıt- le ileüşim araçlannın (şimdi medya ol- du) patronlan, holding yöneticileri, sen- dikabaşkanlan... Tümüyabancı. Bırpun- duna getinp sorgucuya sordum: "BJz- den Idnueyi göremiyorum." "Ah!" dedi sorgucu. "Sizden birkaçou denedik. Çok kısazaman arahklannda olağanfistü bö- yûldûkte genlfldi dalgalar oiuştu; aygıt hasara uğradı." Uyandım. Sanki şeytan dürttû. Bir- denbire aklıma yıllardır sürüp giden ve herhalde gidecek olan Avrupa Birliği (AB) masalı geldı: "Tambagunsıznğımı- n koruyarak AB'ye gireceğiz(!?)." u Bd- ki sizi deahnz ama, önceşu koşullannu- nytrtoegedrm." «Nedrbunbr?" "Gfim- rükBbüğine glrin. Tüm mr zmnmızı SH fir gümrük vergisiyle ülkenize sokaüm. Standardannm bizim standarüannuda özdeşleşdrin; dışsatun ürünlerimiz stan- darüarunıza uymuyor gibisinden bir en- gefle karplaşmayahm. Standarttanna uy- duk, dışsatmumız artacakdiye ham ha- yale kapdmaym. Kotalarla biz onlan is- tedigimiz gibi ayarlanz. Ülkenizde çahşan şirketierimizin işleri,yargı organlaruuzın karaıiamia aksıyor; kârdan zarar edi- yorlar. Nevse ki hükümetiniz, bu karar- İan hasır aitı edrvor. Ama bu işi sağlama bağlamamız gerek. Bu nedenle "Tahkim Yasasrm çıkann. Şirketlerimizle ügili davalarda kararlan Türk Mahkemeleri değfl; bizim bdiriev eceğimiz örnekse îz- landah bir hakem versin." "Bûtün bu is- temlerinizi yapmadık mı?" "Yetmez. Tüm devlet kurumlannızı özelleştiriD. Fabrikalannıa kapabn, işçi- lerinisokağa atm, memurlannızıazatün, ücretlerine zam yapmaym. Onlann dü- şünsel yapısmı çokiyi biüriz. Yalnızca ya- kmırbr;örgullenip>asalyoflarlakarsıkw- mayıbilmezler. Üstelik, kendilerini kazık- lavnn sağcı partilerden medet umar, on- lara oy verirler. Solculanmzı da rvi tanı- nz. Birbirleriyle didişmekten başka bir şey bilmezler. Bir araya geüp, önce şu ül- keyi saplandığı batakhktan çıkaracak çö- züm yolunu arayalım, sonra kozumuzu paylaşınz demezler. Dış borçlannmn fa- izi de ulusal geUrinizin yansuu aşü. Şeşi beşgören,yeteneksiz yöneticileriniz bu i^ nasıl çözecek merak ediyoruz. Bitmedİ Ermeni tehdri (zorunhı göç) olarak ni- telendirdiğiniz tarihsel olaym 'sovtanm' olduğunu kabul edin, 'Kıbns sorunu'nu istemlerimize göre çözûn_" tkinci Dünya Savaşı'na bizim de ka- tılmamızı isteyen müttefiklerimiz îngil- tere, Fransa ve ABD'nin, bu konudakı tüm ısrarlanna azimle karşı koyan tsmet Pa- şa şöyle diyordu: "Mfflederaraa siyasi mü- zakerelerde ve hernangi bir devtodn tem- silcfleri Ue bir masanın başına otorduğu- muz zaman, siyasi davalan ve davalan- mızı, eştt şarüâria, açık dllle ve gururla konuşuyor, savunuyonız. Ama bu konuş- malar bitip de is iktisadi davalara geldi mi, 0 zaman sesimizin tonu değişiyor. Se- simiz kuıhyor. Çünkü iğneden ipUğe ka- dar her şeyioniardan istemeye basfayoruz. tste 0 vaîdt, siyasi konulardaki sözteri- miz de krymetiermden kaybediyor. Kü- çülfiyoruz." Sonuç olarak bugün, hem siyasal hem de ekonomik alanda, tsmet lnönü'nün kastettigi anlamda küçülüyoruz. Evet, küçülüyoruz ve gitgide sömürgeleşiyo- ruz. Ülkenin bugünkü durumuyla AB'ye katılması, onun resmen sömürgesi ol- maktan başka ne anlama gelir, söyler misiniz? 'Yeşil Başkent' Yeşil mi? Mehmet Murat İLDAN rıyatro G erek gazetelerde ve gerekse de Ankara'nın değişik yerlerinde Yeşil Başkent yazılan okuyo- rum. Bu kesinlikle doğru bir değerlen- dirme değıldır. Ankara Kalesi'nin en uç noktasına çıkıp Ankara panoramasına baktığınızda ya da uçakla Ankara'nm üzennden geçerken aşagıya baktığı- nızda genel görünüm "yeşülik" değil "beton-bozkn-" karışımı bir şeydir ya- zıkki. Belediye istatistiklerine inanacak olursak, Ankara kişi başına düşen ye- şil alanda Avnıpa'yı yakalamış! Pek çok insan da buna inanıyor, zaten hal- kımız neye inanmıyor ki? (Taş atan uzaylılara bile inandık!) Propaganda- nın dikkatsiz zihinlerdeki gücü çok yüksektir!.. Sürekli olarak Yeşil Başkent propa- gandası yapıhyor. Oysa basit bir karşı- laştırma yapaiak gerçekler ortaya ko- nabilir. Ankara Kalesi'nden bir Anka- ra genel fotoğrafi alın; bir de örneğin îsviçre'nin Zürih kentinin yanı başm- daki Ütliberg tepesinden bır fotoğraf ahn karşılaştınn (internetten de alabilirsi- niz). Bu karşılaştırma "5*50" nedir ve ne değildir, ortaya koyar. Yeşil olan kent Zürih'tir, Ankara'ysa öbür kent- lere, hatta tstanbul'a bakarak daha ye- şil. Eğitim sistemimiz sorgucu, incele- yici, araştıncı aklı öldürdüğü için her- hangi bir yerde "YeşiBaşkent" diye nu- tuk atan birini gördüğümüzde "Dur bakaom, sen ldmi kandınyorsun?" di- yemiyoruz. Avrupa'yı Avrupa yapan en önemli etkenlerden biri standartlann, çıtalann yüksek tutulmasıdır. Yanı bır kent ye- şildir demek bu kadar kolay olmama- lı; baktığımızda binalar ağaçlann ara- sında kaybohnaya başladığı andan iti- baren, ancak ve ancak 0 kutlu andan iti- baren bu kent yeşildir diyebilirsiniz! Yani tanımlar doğru yapılmalı. PENCERE Yalan Dolan Saltanatı Bir dost anlattı: Medyadan bırkodaman, devletın ustduzeyyet- kilisine dört dosya ile başvurmuş... Demiş ki: - Şu birincı dosya bizim ışımiz, umanm en kısa sürede sonuçlandırırsın... Yetkıli sormuş: - Peki, öteki üç dosya ne?.. Medya kodamanı: - O üç dosyada sana ilişkin iddıalar var; ılk dos- yadakı taleplenmızyerine getirilmediği takdirde ya- yımlayacağız... Toplum kokuştu, herkes burnunu tıkıyor... Ya medya?.. • Dıyorlar ki: Ülkede 2 milyonu aşkın ışsiz var... En kötüsü sonuçta 'Namus' da işsiz kaldı, ne- reye gitse kapı yüzüne kapanıyor... Neyapsın Namus?.. Bır gazeteyı açtı, bir ılan gördü: "Iş deneyimi olan, güvenilir bir eleman aranıyor, dolgun ücret vehlecek." Hemen ilanı veren kuruma başvurdu; eline bir kâ- ğıt tutuşturdular: - Bunu doldurup getırin!.. Namus kâğıdı aldı, yazmaya başladı: Adı: Namus Soyadı: Ahlâk Babasının adı: Doğruluk Anasının adı: Fazılet Doğum yen, yaşı, oğrenimi, diplomaları, çalıştı- ğı yerler, sağlık durumu vb... Görevlı kâğıda baktı, sonra Namus'u bir başka odaya soktu... Masanın başında göbeklı bir adam oturuyordu, Namus'u tepeden tırnağa süzdü... Sonra güldü: - Çok ılginç bır kışiliğınız var, dedı, çoktan beri sizin gibisini görmemıştım, merak ettim, ama, ne yazık ki size iş veremeyeceğiz. - Neden?.. - Bizim namusa ıhtıyacımız yok!.. Namus şaşırıp sordu: - Nasıl olur?.. - Çünkü bizim namus servisimiz var, hesap et- tik, şirketimiz namuslu çalışacağına namus servi- si kurmanın daha rantabl olacağına kararverdik... - Ne?.. - Kim ortaya çıkıp da bizim şirkette namussuz- luk, yolsuzluk, uğursuzluk, üçkâğıtçılık, dolapçılık olduğunu iddia ederse karşısına bizim namus ser- visi çıkar; herifin canına okur, kımiiğıne kara çalar, bu yöntem ülkemız koşullanna çok uygundur; he- le medyanın yatak odalanmıza girdiği şu dönem- de sonuç almakta bıre bırdir. Namus söylenenlen ışitince düştü, bayıldı.. Kollanna girdiler, ayağa kaldırdılar.. Bir bardak soğuk su içirdiler.. Sonra dehlediler. • Bindik bıralâmete.. Gidiyoruz kıyamete.. Medyanın haline baktıkça insan ne söyleyece- ğinı şaşınyor... Ve soruyor: - Biz böyle miydik?. Yalan dolanın bu kadar saltanat kurduğu birdö- nemı ben bılmiyorum... Bilen varmı?.. rm www.ogzala.com Tel: 0.212.293 91 95 DOGA YÜRÜYÜŞLERİ 252 30 39 13Ekım2002 Erıkli Yaylası / Alıçyayla / Delmece / Çiğdem Yaylası 20 Ekım 2002 Ynnıkdere / Sııdüsen / Domuzderesi-Kıırtköv önce okufan vardı.INGILIZCE Yetişklnlere, çalışanlara, ilkögretim öğmcilerine T«l: 0216 • 346 26 2S • 345 11 29 Huzur Giyim Yanı Kadıköy - Istanbul IRAK'a saldırılmasın üsler kullandırılmasın savaşılmasın BARIŞ İÇİN YÜRÜYORUZ 14 Ekim Pazartesi 12.30 Istanbul Barosu önünde buluşalım (cüppelerimizle) ISTANBUL BAROSU BAŞKANUÛ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle