23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-11 EKİM 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ U l_j J. U M\ cumhuriyet.com.tr 15 39. ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM YARIŞMASI'NIN ARDINDAN. N. Bilge Ceylan 'uzak' araylaGidip yerinde, konuk edilerek izle- diğüniz 39. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden geriye bir şey kaldığı pek söylenemez. 1-5 Ekim arasında Antalya'da. son yıllann en sönük, \z bırakmayan festivalini ya- şadık. Taşradan kente... Gerçekle kurmacayı kaynaştınp bi- rebir 'film içinde film' öyküsüyle örtüştürerek (ve çoğunlukla doğaçla- mayı yeğleyerek) alabildiğine yalın, dingin, ağır ve kendine özgü bir sine- ma yapan Nuri Bilge Ceylan'ın son iki yılını verdiği Uzak, bu yıl Antal- ya'da en çok merak ettiğimiz filmle- rin başında geliyordu. Son yıllarda, şimdiye dek hiç rast- lamadığımız bir şekilde taşra yaşa- mının melankolisini, rüzgâ- nn hışırtısını, böceğin cırcı- nnı, gökteki bulutlann akışı- nı, çayınn, ormanın yeşilini, kırsalın doğal atmosferini beyazperdeye yansıtan Ko- za'(1995, kısa film), Kasaba (1997) ve Mayıs Sıkıntısı'yla (1999) gözü- müzü- gönlümüzü çelip aklımızı alan, fotoğraftan yetişme Bilge Cey- lan'ın artık büyük kente ayak bastığı son eseri Uzak, bu bağımsız yönet- menin işine, kaldığı yerden devam et- tiğini örnekliyordu. Kentteki evine zoraki konuk olan, üniversite sınavlannda bir türlü başa- nlı olamayıp gemilerde çalışmayı u- man kuzeninin (en iyi yardımcı oyun- cu ödülünü paylaşan Mehmet Emin Toprak) gelişi ve bir türlü gitmek bil- meyişiyle evindeki rahan, huzuru ka- SUNGU ÇAPAN çan fotoğrafçı-yönetmenimizin (Cey- lan'ın alter-ego'su Muzaffer Ozde- mir), geçmişi ve bugünüyle yüzyüze kalıp kendisiyle hesaplaşması olarak konusu özetlenebilecek Uzak, yine Ceylan'ın ağır akan, dingin, lirik ve bütünüyle kişisel si- nemasındanuzantısıydı. Karaltında- ki kentyaşamından (İstanbul-Fındık- lı'dan) yine nefis görüntüler sunarak. artık 4O'lı yaşlanna hazırlanan yö- netmenin kendisiyle, sanatıyla hesap- laşmasını birtakım yan öykücüklerle uzatıp işleyerek. her görüntüyü bir sanat fotoğrafına dönüştürerek bel- gesel tadmdaki, pastoral sinemasını sürdüren Cey- lan'ın bu Uzak'ı, genelde bizi Mayıs Sıkıntısı kadar etkilemedi doğrusu. Ama onun özgün yaklaşımını, hayatın ritmini yakalamak istercesi- ne ağır akan anlatımını baştan sona yineleyen Uzak, kuşkusuz yanşma- nın büyük ödüle en yakın duran fil- miydi yine de. Antalya, 1999'da ikinci film seçi- len Mayıs Sıkıntısı'yla Nuri Bilge Ceylan"dan esirgediği Altın Porta- kal'ı bu kez doğru adrese teslim ede- rek bir anlamda günah çıkarmış oldu. Hollywoodvar! Balkan fllml Adeta dış dünyadan tecrit edilmiş- çesine dünyadan habersiz yaşayan, Türk-Irak sınınndraki bir Kürt kö- yündekı hayata kamera tutan San Günler. Almanya"da yaşayan Iraklı, okullu yönetmen Ravin Asafm ilk uzun konulu filmiydi. Kürt müziği üstüne doktora hazır- layan şişman, sanşın Alman sopra- nonun köye gelişiyle, çocuklar dahil tüm erkeklerin Alman kadının çevre- sinde fır dönmesi üstüne komik sah- nelerle yürüyen film, feodal düzenin Alı ağa. Molla Hasan gibi demirbaş tiplerini kankatürize ediyordu. Dramatık yapısı havada kalmış, egzotiklikten sıynlamamış.yönerme- ninin yabancı oluşuyla festival tari- hine geçen, ne anlatmak istediği be- lirsiz bu film özetle bir seyircinin be- lirttiğı gibı 'Hollywood etkisinde çekilmiş, vasat bir Balkan fil- mi'ydi. Tinerci sokak çocuklarıSinema yazarlığından yetişip reklam ve belgesel yönetmenli- ğine geçen Aydın Sayman'ın. genç senaryo yazan Umit Cin Güven'le birlikte çektiği ilk uzun fılmi Sır Çocuklan, ya- nşmada akhmızda kalan bir başka fılmdi. Sokağa düşmüş, kimsesiz ço- cuklar üstüne toplumsal ger- çekçi bir deneme niteliğindeki film, üvey baba teröründen ka- çıp geldiği Istanbul'da sokak çocuklan çetesine katılan on yaşındaki CerruTi eksen alıyor. Sokakta kaybolanlara ithaf edilmiş Sır Çocuklan, vaktiyle benzeri konuyu ele alan Atıf Yümaz'ınSuçlu(1961),Ömer Kavur'un Yusuf ile Kenan (1979) gibi başanlı işlerinin izi- ni süren, samimi, çağdaş bir kurmaca izlenimi verdi bize. Sokaktaki yaşamı olanca ger- çekliğiyle yansıtmada yaya ka- hp masalsı bir yöne yelken açan film, bir yandan aile sorunlan, kan davası gibi geleneksel so- runlan yansıtırken öte yandan sokakta, aşın uçlarda yaşam kavgası veren, marjinal bir ke- simden kanlı canlı portreler çi- ziyordu. Çocuklann altın yü- reklı lideri rolündeki Fırat Ta- nış. en iyi erkek oyuncu ödülü- nü hak ediyordu sonuçta. Martılar açken Aileden sinemacı Bülent Pe- lit'in Martılar Açken'ıyse, yö- netmenin Cihangir'de gözlem- ledığı, hakiki hayat sahnelerin- den oluşan. arabeskimsi bir za- lim kader- yoksulluk edebiyatı yapan, ağdalı bir dramdı. Gene- levden emekli olup tüm parası- nı dostuna kaptırmış, yaşlı bir hayat kadınıyla (Meral Oğuz bu rolüyle en iyi kadın oyuncu seçildi),annesindenutanan, sa- rah oğlunun (Umut Ulaş) sert, dumanlı bir atmosferde geçen öyküsünde yönetmen gerçekçi- lik adına bayağı sövgülü", argo diyaloglara başvuruyordu, üç yıl öncesinin başanlı Gemide filminin izini sürerek. Ancak birtakım genç yüzle- ri içennesinin dışında, oldukça ilkel, zayıf ve olmamış bir aile yapımıydı Martılar Açken. Aşık VeyseVe güzelleme Festivalde en iyi erkek oyuncu seçilen Fırat Tanış 'Sır Çocukları'ndaki yorumuyla gelecek vaat ediyordu. Yanşmada ikinci gözde filmimiz, ülkesinde sıradışı filmleriyle tanınan, Âşık Veysel hayram, Danimarkalı deneyimli yönetmen Elisabeth Rygard'ın Danimarka'da yaşayan sazcı Yüksel İşık'ın, kendi yaşarruyla büyük halk ozanımızı kaynaştıran senaryosundan çektiği Gönlümdeki Aşk Olmasa, bu yıl hayli sönük, heyecansız geçen yanşmaya son günJerinde renk kattı. Köy müezzini, aksi babasının (gerçekten ödüle layık bır oyun çıkaran Menderes Samancüar çok iyiydi) malını esirgemesiyle evsiz kalıp çadıra tıkılrriışken 1960'lann başındaki Avrupa'ya işçi göçünde kansıyla birlikte Danimarka'mn yolunu tutan bir babanın (Mazlum Çimen) ve saz çalan oğlu Osman'ın, geriye dönüşlerle anlatılan öyküsünü aktaran film, adını VeyseFin ünlü şarkısmdan ahyordu. Doğrusu biz 'egzotik, turistik ve folklorik' bir 'kilim gibi film' beklerken Veysel'in müziğiyle felsefesi üstüne oturtulmuş, göçün aile bireylerinde yarattığı parçalanmaya ilişkin, duygusallıkla dramı dengeleyen ve seyirciyi yüreğinden yakalayan, özenli, şirin, masalsı bir fılmle karşılaştık. Deprem sahnesi gibi pek başanlamamış. sert öğrermen gibi bıze ters gelen bazı tiplemelerine, kimi yerde keskinleşen eleştirel bakışma karşın, insani ve duygusal yanlanyla seyirciyi ele geçiren filmde küçük Osman'ı oynayan, büyümüş de küçülmüş Bora Akkaş, deneyimli oyunculardan rol çalıyordu. İZLEYİCİ ERDAL ATABEK Tutkulu bir aşk serüveniSinemada "tutku", "saplan- tı" adlanyla beyazperdeye gelen duygular, çok işlenmiş bir tema- dır. Insanoğlunun akluıı fikrini tutsak eden, yaşamının odak nok- tası olan bir "önüne geçilmez arzu" yol açtığı olaylarla her za- man karşımıza çıkmıştır. Kimi zaman "tutkulu bir aşk", kimi zaman "saplantılı bir amaç" ki- şinin bütün yaşamını ona odak- lanmasına yol açar. Gösterimde "Tutku" adıyla oynayan filmin orijinal adı ise "Possession - Sahip Olma". Film, 150 yıl önce yaşamı ş bir tn- gıliz şairinin, Henry Asch'ın ya- şamöyküsünün araştınldığı bir çalışmayı anlatıyor. Şairin yazdı- gı bir mektubun, o dönem kitap- lannın birinin içinde rastlantıyla bulunması pek çok şeyi değişti- recektir. Amerikalı bir burslu araştırmacı olan Ronald Mitc- hell, bu rastlantısal bulgusunu derinleştirmek ister. Mektubun yazıldığı kişi, aynı dönemde ya- şamış bir kadın şair olan Chris- tobal La Motte olabılır mi? Bu sorunun sorulmasına yol açan çe- kince, La Motte adlı şainn lezbi- yen olduğunun bilinmesinden kaynaklanmaktadır. Erkeklerle ilgılenmeyen bir kadın olan şair La Motte, yakışıkh erkek Asch ile bir serüven yaşamış olabilir mi? Bunu inceleyen Ronald. bir başka araştırmacı olan Maud Bailay ile karşılaşır. Maud da er- keklerden uzak kalmayı yeğleyen güzel bir kadındır. Bu iki akade- misyen aynı amaçlı araştırmayı sürdürürken benzer bir serüvene sürüklenirler. Böylece, 1500 yıl arayla ben- zer iki serüven beyazperdede iz- lenir. Tutku, erişilmeyen bir amaca ulaşmak istenirken şiddetlenen duygulan simgeler. Saplantıda hem şiddetli bır ıstek, hem de ula- şıbnak istenene karşı duyulan bir korku vardır. Istek korkuyu, kor- ku da isteği şiddetlendirir. Bu kı- sırdöngü kişinin yaşamını tutsak eder. Böylece bütün yaşam tek hedefe odaklanır. Sahip olmak ise. bunlann dışında 'onu kendi- sinin eline almak". onu bütünüy- le kontrol etmek, 'onu kendisi- nin kılmak' gibi şiddetli mülki- yet duygusunu yansıtır. Filmde görülenin daha çok 'obsession-saplantı'ya benze- mesi yanında insan duygulannın serüveni de ılgıyle izlenebilir. 'Tutku', 150 yıl önceki bir aşkın yeniden yaşanmasını anlatıyor. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Giiz Geldi Güz geldı. Savaş çığlıklan ile karışrk. Ne doğru dü- rüst kutlayabıldik 1 Eylul'ü, ne de kapıya dayanan sa- vaşa karşı birşeyleryapabildik. "Eylül geridekalalı çok oluyor. Nereden çıktı 1 Eylül?" diye soracak olursa- nız söyleyeyım. Bugun, Behice Boran'ı yıtirişimizin 15. yıldonümü. Onun, barış ıçın verdiği mücadeleyi anımsamadan edemedim, şu sıcak seçim ortamında. Ne yapsak da, kedıleri harekete geçirsek; eskiden bu kadar suskun değillerdı dıye düşunürken, eylülde bu dunyayı terk eden oteki dostlar geldı aklıma: Er- kan Yücel ı, Yılmaz Güney'i, Ruhi Su'yu, Azra Er- hat'ı, Musa Anter'i anımsadım hasretle. Eylül, mah- şerın dört atlısının dunyamızı ziyaret ayı mıdır, nedir? Eylül ayının bir bölümünu hastanede, bır bölumü- nu de evde sağlık sorunumla boğuşarak geçirdığim- den. bu gecikmeli anmayı hoş göreceğmizi umuyo- rum. Bir de gecikmeli teşekkür: Yaptığı başanlı ame- liyatla beni sağlığıma kavuşturan Prof. Dr. Levent Türkeri'ye, Marmara Üniversitesi Hastanesı Başhe- kımı Prof. Dr. Neşe Zehra Kavak'a. koordinatör Umit Hanoğuz'a. hastanenin tum personeline ve odamı çıçek bahçesine çevıren tüm dostlara... Marmara Üni- versitesi Güzel Sanatlar Fakultesi Dekanı Prof. Hüsa- mettin Koçan'a teşekkür borçluyum. Yalnızca gös- terdıği ilgiden ötürü değil, başhekimle el ele verip, hastaneye bir sanat galerisı kazandırdıkları için... Mahşenn dort atlısına karşı o kadar da silahsız de- ğılız. Güz şenlıklerı çoktan başladı. Dört nala süruyor. Tabıı bu güz, öncekılerden dahaşenlıkli. Neden der- senız, ufukta seçim var. Hem de şunun şurasında üç hafta bır şey kalmış. Seçim kampanyalannın şama- tasını değme şenlıkte bulamıyorsunuz. Güz şenlıklerı deyip geçmeyin. Her köşe başında bır şenlık var. Ama, ne yazık ki, çoğu Istanbul'da. Oy- sa, Anadolu'nun gereksinmesi çok daha fazla bu tür etkınliklere. Bu yüzden, öncelıği, yann başlayacak olan 8. Uluslararası Eskişehir Festıvali'ne vermek is- tiyorum. Şirin Pancaroğlu ndan Sabahat Akkiraz'a, flamenko'dan caz'a. sanatın hemen herturunü Eski- şehır'e getiren bu festıvalın yaşaması içın destek ve- renlere Eskışehırlıler adına teşekkür ediyorum. Gene bu hafta sonu başlayacak bir başka önemli etkinlik si- nema alanında ve o da 8. yaşına basıyor: 'Avrupa Filmleri Gezicı Festivali'. Seçimler nedeniyle, festival bu yıl yalnızca üç kentte izlenebilecek. Ankara, Bur- sa ve Izmtr. Festivali düzenleyerM/?/rara Sinema Oer- neği'rim çalışkan yöneticılen Ahmet Boyacıoğlu ve Başak Emre'ye tekerlekler üzerınde nice yıllar dilıyo- rum. Tabıi, Avrupa Birliği'ne teşekkürü unutmadan... Benzer bir teşekkür de Osman Kavala'ya. Diyarba- kır'a kalıcı bir 'Sanat Merkezı' kazandırdığı için.... Sinemamızın en eski şenliği Antalya ise bu yıl 39. yılını tamamladı. Sinema Muzesı'nın temelinın atılma- sı, Akdeniz Üniversılesi içinde bir sınema meslek o- kulu açılması gibi önemli işler başaran festivalin ek- siklerinı tamamlayıp 40. yılında hak ettiği uluslarara- sı saygınlığa kavuşmasını dilıyorum. Ve, Hıncal Uluç, Burçak Evren gibi kalemlerin eleştirisine katıldığımı belırtmekleyetiniyorum: Dünyanın hiçbirfestivalinde juri uyeliklerı, dernek temsilcilerınden oluşmaz... Mevsime, eylülde TÜRSAK'\n 'Komedi Filmleri Fes- tivali' ve Hakan Erdoğan m 'Bach Istanbul'da', Ful- ya Erdemcı'nın "Istanbul Yaya Sergileri: Nişantaşı" projeleriyle gıren Istanbul, ekimde festivalsiz, fuarsız gün geçirmeyecek gibı. 2-4 Ekim arasında ilki gerçek- leştirilen 'Uluslararası BeyoğluBuluşması'm, 'Akbank Caz Festivali', 'Efes Pilsen Blues Festivali' Istanbul Sanat Fuarı', 'Istanbul Saydam Günleri', Dolmabah- çe Kültur Merkezi'ndekı '3. Kitap Dünyası Fuan' ve Çemberlıtaş Fırat Kültür Merkezi'ndekı 'Boğaziçi Ki- tap Günleri' ızledi. Sırada, İKSV'nin 'Film Ekimi' (18 Ekım'de Emek'te başlıyor), TÜYAP'ın 'Art-lst' ve 'Is- tanbul Kitap Fuarı' (26 Ekım'de Beylikdüzü'nde) var. Kısacası, televizyon başında sinir krizi geçirmek is- temeyenler için sayısız seçenek var. Yeni mevsime, sorunlarla boğuşarak ama mücadele azımlerınden bir şey yitirmeden giren özel ve ödenekli tıyatroları nasıl unuturuz, nasıl yalnız bırakınz? Tabii, bu arada sıyaseti de hepten göz ardı etme- yin. Ara sıra kulak verın seçim konuşmalarına. Baka- lım. kım sahip çıkıyor kültüre, sanata?.. Kim savunu- yor sanatın özgürlüğünu, özerkliğıni?.. Kım emekten ve banştan yana?.. vecdisayarm yahoo.com BUGUN • İSTANBUL FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZt'nde 20.00'de Litecra Topluluğu'ndan 'Marmara, Doğu'nun Not Defteri' adlı dans gösterisı. (0 212 252 02 62) AKBANK CAZ FESTİVALİNDE BUGÜN • CEMAL REŞİT REY KONSER SALOMJnda 19.00'da Patricia Barber konseri. (0 212 240 50 12) • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda 21.45'de Joe Zawinul & The Zawinul Syndicate konseri. (0 212 240 50 12) • BABYLON'da 23.00'de Cleveland Watldss & The Source konseri. (0 212 292 73 68) 8. AVRUPA FtMfltf FÖTtVAÜIDE BUGÜN • ANKAPOL SİNEMASI'nda 12.15'te 'AnajTirt Oteli', 14.30'da 'Silindir ve Kem'an' ve 'Tiran Sıfır Ydı', 17.00'de 'kısa filmler', 19. OO'da 'Bitmeyen Yol' ve 21.15'te 'Mephisto'. (0 312 419 39 59) III. KİTAP DONYASI FUARI'NDA BUGÜN • 13.00 -14.00 'Fanzin, Alt Kültür ve Edebiyat'. Konuşmacı: Altay Öktem. Düzenleyen: Ithaki Yayınlan. • 14.15 -15.15 'Sanat ve Hayat' Konuşmacılar: Vedat Türkali, Hacı Orman, Haluk Gerger. Düzenleyen: Ceylan Yaymlan. • 15.30-16.30 -DicledeBir Oğlak Kayboldu'. Konuşmacı: Sibel Eraslan. Düzenleyen: Birun Yayınlan. • 16.45 - 17.45 Bab-ı Âli'den Çiftetelli'ye Türk Medyası' Konuşmacı: Canan Barlas. Düzenleyen: Birey Yayınlan. • 18.00 -19.00 'Suyun Ötesinde Bir Yazar: Petros Markaris ve yeni romanı 'Alan Savunması' Düzenleyen: Can Yayınlan. • 19.15 - 20.00 'Doğu Felsefesi ve Sanatlannın Birliği'. Konuşmacı: Suavi Kendiroğlu. Düzenleyen: Yol Yayınlan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle