Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 OCAK 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
15
âmmKmteyi:
"TirUytlylyoUa."
Dotn.tıttakkitüyola
Elektronik posta: deni2som9cumhurfyetcom.tr
- Ecevit, Saddam'ı uyarmış...
"Birzamanlar Sahibinin Sesi
plaklan vardı!"
Kablolu
soygunu A
Kablolu televizyonun
faturalan posta
masrafına yol
açmamak için üç ayda
bir gönderiliyordu ve
son düzenlemede üç
aylık ücret 250
kontöre
eşitlenmişti...
Kontöre zam
geldikçe,
kablolu
televizyon da
otomatiğe bağlanmış
olarak zamlanıyordu...
Veni yılla düzen
değiştirildi... Ocak
2002 faturasının
altında mercekle
okunabilecek
boyuttaki uyan
yazısına göre faturalar
bundan bö/le aylık
gönderilecek...
Posta masraflan
kimden çıkacak
derseniz tabii ki
abonelerden çıkacak,
çünkü biryandan da
kablolu televizyonun
aylık ücreti 120 kontör
karşılığı yapıldı... Üç
aylık 250 kontörün
aylığı 83.3 kontördü...
Sadece aylık kontör
değerini 120'ye
çıkarmakla kablolu
televizyona yapılan
zam yüzde 44'ü
buluyor...
vükat Timur Şen'ın kardeşı Tamer Şen,
Kaliforniya'da siyaset bilimi üzerine yüksek
lisans eğitimini sürdürürken yılbaşı tatili için
Istanbul'a gelmiş, 20 Ocak'ta THY'nin saat
12.05'tekiuçağıylaNewYork'adönüyordu...Sonra-
sını, kardeşinı uğurlamak için havaalanına giden Ti-
mur Şen anlatıyor:
"Atatürk Havalimanı'na geldiğimizde son yolcular-
dan birı olan kardeşimı önce valizi için görüşmeye al-
dılar. Evraklannı kontrol ettiler.
Bunun üzerine bir de valizini görmek istediler.
Bankonun dışında perdeli bir bölmede kontrol edi-
len valizden bir şey çıkmadı tabii ki.
Bunun üzerine valizi toplayan kardeşimin başında,
aklıma bu ışlem ile ilgili bir tutanak tutulup tutulma-
dığını öğrenmek geldi.
Sorduğumda böyle birtutanağın tutulduğunu, an-
cak 'resmi evrak' olduğu için yolcuya verilemeyece-
ği söylendi.
AramaBir hukukçu olarak, taraf olduğum işlem ile ilgili bir
tutanağın ya da suretinin şahsıma verilmemesi ka-
dar mantıksız işlem olamazdı.
Yetkili ile görüştüm, o da telsiz ile bir başka yetkili
ile görüştü. O da telefonla bir başka yetkili ile... Bu
arada kardeşim 10 dakika sonra pasaport kontrolü
için emniyet bandının diğer tarafına geçecekti. Ama
yılmadım. Var olan tutanağı nice mücadele sonrası
elde ettim. THY personeli genci, yaşlısı, orta yaşlısı
ile hiçbir eğitim seminerınden geçmemiş, 'evrak' ve
'resmi' kelimelerini öylesine telaffuz eden bir hizmet-
li sınıfı olmalıydı diye düşündüm.
Elimdeki tutanakta ise 'Yolcu Tarama Tespit Tuta-
nağı: 'Atatürk Havalimanı Güvenlik Komisyonu Ka-
ran Gereği Hazırlanmıştır' başlığı bulunmaktaydı.
Acaba bu 'güvenlik komisyonu' nasıl bir karar al-
mıştı, aranacak yolcular neye göre seçilip belirleni-
yordu?
Sadece bir aritmetik saptama mı; birinci, üçüncü,
beşinci yolcu gibi; yoksa başkaca fizikı özellıkler ta-
şıması gerekiyor muydu?
Tüm bunlar ayrıca ve açıkça bir metin halinde her-
kesin görebileceği bir yerde kamunun bilgisine su-
nulmuş muydu?
Yoksa yüce Amerika halkının güvenliğinin korun-
ması için bizim gibi bir halk krtlesinin bireylerinin 'ana-
yasa' tarafından garanti altına alınan kişi hürriyeti ile
mülkiyet hakkının fazlaca bir önemi yok muydu?
Daha doğrusu bu sorunun bir cevabı olabilir miy-
dı? Hani bu ülkenin lideri o ülkeden dönmüşken ve
o ülkenin çıkarlan için komşuya bile selam vermeyi
kesmışken, benim kardeşimin valizinin nasıl ve neye
dayanarak arandığı kimin umurunda olacakken, be-
nim bunlan vaziyet etmem gerekir miydi ki?"
SESSlZSEDASIZf!) MJRÎKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
•rdincutku@yahoo.com
Doğumunun 100. yılında tüccar-yazarlar Nazım'ın
RANTını payiaşamıyor: Nâzım Hikmet RANt!
SSK'de başhekimlik veSÜPÜCÜ kursu
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Yaşar Okuyan'ın emri altındaki Sos-
yal Sigortalar Kurumu Yönetim Kuru-
lu; SSK Kartal Hastanesi Başhekimli-
ği görevınden iki kez aldığı Dr. Vesile
Vehbi öngör'ü yargı kararına uyarak
üçuncü kez görevine iade etti ve gö-
reve iade ettiği gün yine Yaşar Oku-
yan'ın emirieri doğrultusunda SSK Iğ-
dır Hastanesi'ne atamasını yaparak Dr.
öngör'ü beşinci kez sürgüne gönder-
di.
Yapılan iş, yargıya karşı hiiedır...
Suç işlenmektedir...
Öngör'ün SSK Kartal Hastanesi
Başhekimliği görevinden inatla uzak-
laştınlmak istenmesinin nedeni, siyasi
çıkar hesaplanna dayanmaktadır...
Çünkü Ongör, Kartal'daki başhe-
: #
kimliği sırasında kaynak bula-
rak, Maltepe'de SSK'ye ait bir
arsada dispanser projesi ge-,
liştinmiştir...
Sürücü kursu işletmekte olan
ANAP'lılar arsayı terk etmek zo-
runda kalmıştır...
Maltepe'de çıkarı zedelenen
ANAP'lılar, ANAP'lı Yaşar Okuyan ba-
kan olunca, başhekimin görevden alın-
masını sağlamışlardır...
Başhekimin yargı kararlarına rağ-
men yaşadıkları bu denli basit ve
ANAP'lıların çıkar ilkesinedayalı bir si-
yaset örneğidir...
Bu arada SSK, öngör'e karşı yitirdi-
ği davalann bedellerini Okuyan'ın ce-
binden değil SSK'lilerin aidatlardan
ödemektedir ki bu da ayn konudur!
ÇED KÖŞESI
OKTAY EKİNCİ
'Sözleri Anlaşılır' Hocalanmız
Akademisyenler arasında
"söyledikJeri anlasılama-
yan*lar sanki çoğalıyor... Onla-
n memnun etmek için; "anla-
dım, demekIdbu yapdanlar siz-
ce v-anhş.»" desenız bile; "tam
onu söylemek istemedim..."
şeklinde başlayıp yine anlama-
dığımız sözlen sıralayanlar az
degil...
Bu nedenle artık neredeyse
"mumto" aramaya başladığı-
mız "sözleri anlaşıkr" ulusal
hocalanmızdan bıri için yayım-
lannruş "annağan kftap" beni
çokmutluetti...
Siyasal Bilgfler Faküftesi'nin
(SBF) aydın ve emektar ögre-
tim üyelerinden Prof. Dr. Cevat
Geray için, MüJkiyeliler Bırlı-
ğı Vakfi tarafindan Kültür Ba-
kanhğının da deste-
ğiyle hazırlanan kap-
samlı bir kitap, sade-
ce aynı vakfın eski
başkanına ve
SBF 'nin eskı dekanı-
na değil, aslında "he-
pimize" armagan
edilmiş oldu...
Zaten "llusal ho-
canuz" deraem de bu
yüzden... Bızler Sev-
gili Cevat Geray'ın
"okuMakT öğrenci-
leri olamadık, ama
belki de birçok
SBF'lıdendahafazla
ondan ders aldık;
"anlaşılır sözlerini"
rehber edindik... Bu
nedenJe kitabı hazır-
layarak hocalan için Prof. Dr. RuşenKeteş
anlamlı bir "vefa" ör-
neğı gösterenlere teşekkür
ederken bir de küçük "serzeni-
şünia" dile getirmek isterim...
Keşke bu vefayı, Cevat Ge-
ray'ın "Mülkheöolmayaıı'' öğ-
rencilerine de gösterebilseler-
di...
0nun ödünsüz sa\-unduğu;
"ülke ve toplum varan, planJı
kentleşme ve demokratik, hu-
kuk devtetL." ilkelerinin yaşa-
ma geçebilmesi için hocalany-
la her platformda "birfikte dB-
renen" değişik mesleklerden
öğrencilerine de aynı kitapta
"duygularmıbeJgeleme" olana-
ğını sağlayabilselerdi...
Bir 'ekof yarattılar...
Örneğın yüiardır imar. çevre,
kültür ve yerel yönetimlerle il-
gili sayısız çalışmalannda, de-
nebılir ki kimi Mülkiyelilerden
bile daha fazla bır yakınlıkla
Cevat Geray'ın aydınhk ve
yurtsever fikirlerinden yararla-
nabılmek için adeta sıraya gi-
ren TMMOB, odalar ve kent
kooperatıflenndeki "gönüllü
öğraıcikrini" de bu armağan-
da anımsamak doğru olmaz
mıvdı?..
Tıpkı Cevat Geray gibi, ille-
rimızi, ilçelerimizi hatta ülke-
mizi yöneten öğrencileri ara-
sında "öğretâklerinm tersini"
yapanlan da görünce onlara he-
men kızmayıp, bunun "nedeni-
ni" de bildiİderi için hepsini
sevgiyle kucaklayan diğer bir
SBF'li ve "olusal" hocamız var
ki o da Prof. Dr. Ruşen Keleş,-
Mülkiyeliler gerçekten
"okulda öğrendikkrini görev-
de uygulayamaAan" kamusal
kadrolanmız arasında belki de
en "taühsiz" olanlan...
Çünkü, bir "biüın'' olarak
çok iyi bildiİderi "sıyasef ile
kamu yöneticiliği yaparken
başlanna dikilen "siyasi erk"
arasındaki fark. giderek uçuru-
ma ve hatta "çatişmaya" dönü-
şüyor... "Seçümiş" politikacı-
nın bilım dışı ve çıkarcı tali-
matlanna "demokra-
si"(!) denilen bir or-
tamda, Geray dan ve
Keleş'ten bu rür tali-
matların "kötü ni>et-
lerini" de ögrenen
"atannuş" bürokrat-
lanmız, belki de *ya-
şam boyn gerilimin"
tutsağı oluyorlar...
Her iki hocamız da
işte bu gibi gerçekle-
ri de u
bu açıktakta"
diJe getirdikleri için,
kent ve kamu yöneti-
mi geleneğimizde ar-
tık bir "ekol" gibiler...
Bu ekole bağlı olan-
lar ve onJan esin kay-
nağı yapanlar "uhısal
çıkariann" izinden
giderler, aynı ekolden
uzaklaşanlar da *yer-
li ve yabancı vağmacılığın'' pe-
şinden sürüklenirler...
'Dil' aldın yansunasıdır...
Prof. Dr. Ruşen Keleş, yine o
"sözteri anlaşdamayan"' türden
bilün adamlan için bir konuş-
masında şu dersi vermişti: "Dfl
ik beyin\-e akd arasmda doğru-
dan bir Uişki\ardir.-Akıl\e dü-
şünce kanşık ve hele kararsız
ise onu yansrtan diB de elbette ki
anlamak çok zordur™*"
Ben, o gün herkesın "çok iyi
anladığT bu açıklamaya şimdi
bir ek yapmak istiyorum... Akıl
berrak olsa bile, "yürek" eğer
"01116^01^53 galiba yine ay-
nı dunım yaşanıyor...
Bildiğini söylemekten "çeld-
nerek" konuşmak ya da bildi-
ğini "gizJeyerek" başka şeyler-
le durumu idare etmeye çalış-
mak da bilimsel görünerek
çıkarcılıga teslim olmanın bu-
lanıklığuu yaratmıyor mu?..
Gerayımızın ve Keleşimizin,
daha nice yıllar, "anlaşıhr söz-
kri" ve bunu sürekli kılan "yû-
rekfi bCTİnkri" ile bizlere yol
göstermelerini diliyorum...
oekinci c cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK bebicak(fi turk.net
ÇÎZGÎLİK KÂMtL MASARAC1
H A R B t SEMİH POROY semihporoy(â yahoo.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAIS 23 Ocak
Vıcfocıa'mrt
Brit-ish AAoseum'a
artttağant.
ÛNLU ACTIUM SAVASt'NDAN KALAN PARCA..
V/CT&G.1A 'A//VV SSmSH MUSEUM 'A AK.MAĞAN ETTİGt BİR
IM6ILIZ gASWfMDA YEfc /4LMIÇT/. SÖZ KOA/USU PE-
ÖNCE 31 YIUMPA YAPILAN ACTIUM SAI/AÇI'NDA 8AT-
BISONZ PRUYASfNA 4/rrt. ÛZ-EIS.İNDE
SULUfJUYOIS£>Ü: SU
Dİg/HOEM
, PAMA
f
SAVAÇ/, tofS/G
Sİ AU.EOPATGA 'NtN SEVGİU&r
tl.E ROIUtA'UlN GÜÇLÜ
ADAMI
DENİZDE GE£JÇ£KLEŞM/ŞTİ.
?/ SOMA OAM4S A * f e ^
A3, A4, 35x50, 35x60 veya
35x70 cm. siyah-beyaz veya
istenilen rezolüsyonda,
piyasa fiyatının altında
FİLM ÇIKIŞIYAPILIR
Tel: (0232) 44112 20 Dahili 406
Türkiye Ga2etecıler Cemıyetı'nin yayınladığı gunltik
Bizim Gazete
Ulke somnlanna ilişkın raporlanyia. araşörmalanyla,
koşe yazılanyla, tarafsız haberlertyle sivil toplumlann
gazetesı.
Düzenlı okümak ıçın abone olun,
Tel: 0.212.511 08 75
A3, A4, 35x50, 35x60 veya
35x70 cm. siyah-beyaz veya
istenilen rezolüsyonda renkli
FİLM ÇIKIŞI YAPILIR
Piyasa fiyatının altında.
Tel: (0212) 512 05 05 Dahili 481
PANO
DENtZ KAVTJKÇLOĞLU
Bir Başka 'Arjantin'...
Pazar günü televizyonlarda Trabzonspor-Be-
şiktaş maçında çıkan olayları izlerken birçok in-
san gibi ben de "Arjantin dedikleri işte bu olma-
lı!" diye geçirmiştim aklımdan. Seksen dakika
boyunca maçı "akıllı uslu" izleyen Trabzonspor
yandaşlan, Beşiktaş'ın attığı 5. gol üzerine bir-
den çılgına dönmüşler, bağırarak, haykırarak, kü-
fürler savurarak oturduklan plastik koltuklan sök-
meye, sahaya fırlatmaya başlamışlardı. Hakem
82. dakikada oyunu durdurmuş, oyuncufar so-
yunma odalarına gitmişler, bu arada Avni Aker
Stadyumu'nun tribünlerindeki 13 bin koltuktan 8
bini parçalanmıştı...
"Zafer" umuduyla geldiği bir maçta "hezi-
met"\e karşılaşan, bu nedente çılgına dönen öf-
kelikalabalığınbüyükçogunluğunugençleroluş-
turuyordu. Çoğu işsız, egitimsiz, umutsuz, gele-
ceksiz 16-17 yaşında gençlerdi... Tek mutluluk-
ları tuttukları takımın kazanacağı, sevincini ken-
dileri gibi olanlarla paylaşacağı "zaferler"6\. Mut-
luluklarını, sevinçlerini bir futbol karşılaşmasının
sonucuna ya da bir şarkının sözlerine bağlaya-
cak kadar koparılmışlardı hayattan.
Eğer o akşam atılan golleri Beşiktaşlılar değil
de Trabzonsporlular atmış olsa, stadyumdan
şarkılar, türküler söyleyerek ayrılacaklar, küçük
gruplar oluşturup sokaklarda horon tepecekler,
birbirlerine ne kadar "büyük" olduklannı yinele-
dikten sonra evlerinın, kahvelerinin yolunu tuta-
caklardı. En büyük mutluluklar, en korkunç yıkı-
lışlar, en derin öfkeler bile pamuk ipliğine bağlıy-
dı bu ülkede... Müslüm Gürses in birşarkısı bir
anda on binlerce delikanlıyı yere yıkabiliyordu.
Genç insanlar kendi kafalannda rakı şişeleri pat-
latıyorlar, göğüslerini jiletliyorlardı. Sonra Mah-
sun Kırmızıgül geliyor, "Yıkılmadım, ayakta-
yım!.." diyor, kanlar içinde yerlerde sürünen on
binler "zıp" diye ayağa fırlıyordu. Dünyanın baş-
ka hiçbir yerinde görülemeyen tuhaf ve acıklı bir
değişkenlikti bu...
Şarkılarla yıkılıyorlar, türkülerle ayağa kalkıyor-
lar, atılan gollerle mutlu oluyorlar, yenen gollerle
çıldınyorlardı. Sonra televizyonlann karşısına ge-
çip "teleröveşatalar"da şarkıcıların, türkücüle-
rin, futbolculann ve onlann sevgililerınin hayat-
larını izliyorlardı... Başka ne yapabilirlerdi ki?
•••
Televizyon kanallan her gün yeni korkular pom-
palıyordu insanlara... Her gün yeni tehlikelere
"parmak basılıyor", her gün yeni düşmanlar sü-
rülüyordu önümüze... Bir kanalda "Vahhabi Su-
udilerin ne menem Türk düşmanı" olduğu anla-
tılırken aynı anda bir başka kanalda, "Türkiye'de
yoğunlaşan Hıristiyanlık faaliyetleri" ile "Kara-
deniz'de hortlatılmak istenen Pontosçuluk" üze-
rine konuşmalaryapılıyordu. Kuzeyde Ermeniler,
batıda Yunanlılar, doğuda Irak Kürtleri, güneyde
Suriye, daha güneyde de Suudiler pusudaydı...
"Domuzdan post, Rus'tan dost" olmazdı za-
ten... Biri diğerinden tehlikeli "Alman vakıflan" ül-
kemizde cırit atıyordu. Bergama köylülerini kış-
kırtanlarda "iştebu" vakıflardı! Belçika, terörist-
leri banndırıyor, Hollanda ile Lüksemburg da bu-
na arka çıkıyordu... "Apo mese/es/"nde Ital-
ya'nın, "Ermenimeselesi"nde de Fransa'nın ger-
çek yüzünü görmüştük... Isveç, Norveç, Dani-
marka'nın tutumları yeterince açıktı...
Herkes bıze düşmandı kısacası. Herkes bize
kötülük yapmak istiyordu. Dört bir yandan sanl-
mıştık... Çembere alınmıştık... Avrupa Birliği'ne
katılmak istiyorduk, almıyorlardı!..
Trabzon'da plastik koltuk parçalayan "ezik"
delikanlılann, bunların hiçbirinden haberi yoktu...
Onlar hep "teleröveşata" izlediklerinden bizim
duyduğumuz korkuları duymuyorlardı. Sarıldığı-
mızı, çembere alındığımızı bilmiyorlardı. Bunlan
bilmediklerinden, "bizim" korkularımızı da pay-
laşamıyorlardı. Onlann korkuları da, öfkeleri de
çok başka yerlerdeydi... Bizim bildikferimizi bil-
seler, bizim korkulanmızı duysalar, daha "Arjan-
tin" olurlardı belki... Ama her şerde bir de hayır
vardı... öyle değil mi?
Faks:0212 723 84 97
e-posta: dkavukcuogluasuperonline.com
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAIS
SOLFMNSAĞA:
1/ XVIII.
yüzyılda ku-
rulmuş bir 2
Hıristiyan ta- 3
rikatı. 2/ Bit-
ki, hayvan ya
da topraktan
ürünsağlama 6
işi... Köpek.
3/ Diş kökle-
rini kaplayan
sert madde...
123
Çalışan, gayret e-
den. 4/llave... Giysi
ve eldiven yapımın-
da kullanılan bir tür
yumuşak deri. 5/
Güzelavratorundan
çıkanlarak hekim-
likte kullanılan ze-
6
hirlıbirilaç.6/"Sal-
vador
panyol
-":Ünlüîs- 8
ressam...
9
Mektup. 7/Bir malm cinsini ve fiyatını gösteren
küçükkâğıt... " — Pacino": ABD'liaktör. 8/Halk
müziğineözgübir çalgı... Attüyününrengi. 9/Ço-
banlann giydıği keçeden üstlük.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
\J Divan edebiyatında her bendi altı dizeden olu-
şan nazım biçimi. 2/Amaç... Düşüncesizce her işe
atılan. 3/Kuzey Avnıpa ülkeleri ile Ortadoğu'yu
birbirine bağlayan otoyolun simgesi... Alçak en-
Iemlerde esen düzenli riizgâr. 4/ Aslına uygun,
gerçek, doğru. 5/Cezayir'in para birimi... Büyük
erkek kardeş. 6/Parola... Batmış gemileri askıya
almak işinde kuUanılan büyük duba. 7/Gidilen y-
ol üzerinde ohnayan... Bir soru sözü. 8/"— Far-
row": ABD'li aktris... Üstü kapalı olarak anlat-
ma. 9/Üç ya da çok sayıda halat telinden elle örü-
lerek yapılmış kısa ip.